Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cihad Allah Içindir Ve Allah Yolundadir (2 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
rantisi65bu5.jpg

009.jpg

filistinlo5.jpg
 

halıkın kölesi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
"kanun koyucu tek allahtır onun kanunlarını beğenmeyıp değiştiren yada alay eden yada beşeri kanunlar koyanlar hizbu tağuttur "sapkın.azgın"..tağutu kendine dost edinen onun icin savaşanlar cehennemin odunudur.iansanlar ve taşlar cehennemin yakıtlarıdır.allah yolunda şehit olanlar kurtuluşa erenlerdir."
 

halıkın kölesi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
23
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
allahın rızasını kazanmak gayesiyle yapılan her şey cihat kapsamındadır.günümüzde ise tebliğ ön plana yerleşti.nedenmi bilen bilmeyen elhamdülüllahmüslümanım derken allaha okadar şirk koşuyorlarki.bihaberler?bu manada tebliğ ve kelimeyi tehvitin önemi kendini gösteriyor,islam dinini gerçek anlamda inceleyen anlarki insana değerini veren manevi saadeti yaşatan en güzel idare biçimidir.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
"kanun koyucu tek allahtır onun kanunlarını beğenmeyıp değiştiren yada alay eden yada beşeri kanunlar koyanlar hizbu tağuttur "sapkın.azgın"..tağutu kendine dost edinen onun icin savaşanlar cehennemin odunudur.iansanlar ve taşlar cehennemin yakıtlarıdır.allah yolunda şehit olanlar kurtuluşa erenlerdir."

allahın rızasını kazanmak gayesiyle yapılan her şey cihat kapsamındadır.günümüzde ise tebliğ ön plana yerleşti.nedenmi bilen bilmeyen elhamdülüllahmüslümanım derken allaha okadar şirk koşuyorlarki.bihaberler?bu manada tebliğ ve kelimeyi tehvitin önemi kendini gösteriyor,islam dinini gerçek anlamda inceleyen anlarki insana değerini veren manevi saadeti yaşatan en güzel idare biçimidir.


Selamün Aleyküm.
Teşekkür ederim, yorumunuz için.. Allah c.c razı olsun..Bir ayet üzerinden de açıklama getirecek olursak, ''Din, tamamıyla Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın.'' buyuruyor Yüce Rabbimiz c.c... Buradaki ''tamamen'' kelimesiyle de anlıyoruz ki, İslami nizam, ferdiyetten, en makro beşer topluluğuna kadar, her alanda nüfuz etmek suretiyle yeryüzüne hakim olmalıdır..Yani sadece belli konular üzere cihat etmiyoruz şüphesiz..Siyasi alandan, toplumsal meselelere kadar her alanda Allah c.c'nin ilahi buyruklarını hakim kılmış oluyoruz.. Olması gereken de budur kanaatimce..İşimize gelen meselelerde tağutun kanunlarını, işimize gelmeyen yerde de Kur'an'ın hükümlerini uygulamak, hiç şüphesiz ki gerçekten iman eden birinin tutumu olamaz. Günümüzde malum kesimler bu tağuti kanunlara bir bakıma bizleri mahkum etmeye çalışsa da, yine de bu, suspus kalacağımız veya bu durumu böyle bırakacağımız anlamına gelmemeli..

Yorumunuzdaki diğer bir konuya gelince, günümüzde bence bedenen yapılan cihad, çok daha önemli ve en elzem olanıdır..Çünkü İslam coğrafyası, İslam düşmanlarının zulüm ve işkenceleriyle, saldırı ve işgalleriyle yarım asırdan fazladır inlemekte.. Ve bu çember gitgide bizleri, tüm müslümanları kapsamaya başlamaktadır.. Bizler minimum düzeyde en azından kalemle cihad etmekten, sözle cihad etmekten geri kalmamalıyız..Tebliğ de zaten sözlü cihattır.. Net ortamında zaten bizler bir şeyleri yapmaya çalışmaktayız. Her alanı bir cihad meydanı gibi görmeye çalışmaktayız..İmkanlar nispetinde yapılması gerekenler, bence her zaman yapılmalı..Ama bunları yapmak bizleri, ''bedeni cihadın'' şu asırdaki gerekliliğinden, öneminden alıkoyamaz.. Bu çok önemli bir konu ama, üzülerek bir kez daha belirtmeliyim ki, bu konuda duyarlı olanlar yazık ki çok az..

Sadece Allah c.c için bu yükümlülüğü yerine getirenlerden olalım inşallah..En azından tebliğ (sözlü cihad), kalem ile cihad..Bunlar en azından yapılabilir..Onlara ekonomik ambargo koyabilir, mallarını almayarak boykot edebiliriz..Dua edebiliriz..Yapacak çok şeyimiz var aslında. Allah c.c bizleri uyanan kullarından eylesin, geç olmadan inşallah..Rabbimize emanet olun. Selam ve dua ile.

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Hoşunuza gitmediği halde, savaşmak size farz kılındı. Belki de hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir, siz bilmezsiniz .

(Bakara,216)

"Size hoş gelmese de müşriklerle savaşmak üzerinize farz kılındı. Zorluklarla dolu olduğu ve büyük sıkıntılara sebep olduğu için savaş nefislerinize hoş gelmez. Savaşı kötü görmeyin. Belki kötü gördüğünüz o savaşta sizin için hayır vardır. Cihadı terketmeyi de sevmeyin. Belki sevmediğiniz bu cihadı terketme işinde sizin için şer ve kötülük vardır. Allah, sizin için hangi şeyin şer, hangi şeyin hayır olduğunu bilir. Siz ise bunu bilemezsiniz.

Bu âyet-i kerime Allanın dinini yeryüzüne hakim kılmak için müminlerin, her türlü zorluğuna rağmen cihad etmelerinin gerekliliğini beyan etmektedir. Bu hususta Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şerifinde de şöyle buyuruyor:

"Rızkım, mızrağımın gölgesi altında kılındı. Zillet ve aşağılık ise emrime karşı gelene verildi. [278] Resulullah efendimiz diğer bir hadis-i şerifinde de şöyle buyurmuştur:

"Kim cihad etmeden ve cihad etmeyi gönlünden geçirmeden ölürse bir nevi münafık olarak ölmüş olur. [279]

Müfessirler bu âyet-i kerimede, yapılması emredilen cihadın kimlere farz kılındığı hususunda çeşitli görüşler zikretmişlerdir:

a- Ata ve Abdullah b. Abbas'tan nakledilen bir görüşe göre bu âyette emredilen cihad sadece Resulullah'ın sahabilerine farz kılınmıştı. Bu hususta İbn-i Cüreyc diyor ki: "Ben, Ata'dan sordum ki, bu âyete göre bütün insanların savaş yapmaları farz mıdır? Ata dedi ki: "Hayır o âyetin indiği zamandaki insanlara farz kılınmıştı." İkrime diyor ki: "Abdullah b. Abbas dedi ki: "Bu âyet "Dediler ki "İşittik ve itaat ettik[280] âyeti ile neshedilmiştir."

Taberi diyor ki: "Bu sözün hiç bir mânâsı yoktur. Zira hükümlerin neshedilmesi kul tarafından değil Aziz ve Celil olan Allah tarafındandir. Allah Teala bu son âyette, mümin kullarının: "Biz işittik ve itaat ettik." dediklerini bildirmektedir. Burada nesih diye bir şey yoktur. Ebu İshak el-Fezari diyor ki: "Ben Evzai'den, "Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı." âyetini sordum ve dedim ki: "Bütün insanların savaş etmeleri farz mı?" Evzai de dedi ki: "Ben onu bilmiyorum ama, imamların ve halkın bunu terketmeleri doğru değildir. Kişinin bizzat kendisine tek olarak farz değildir."

b- Diğer bir kısım müfessirler ise bu âyette emredilen cihadın, cenaze namazının kılınmasında olduğu gibi müminlerin üzerine farz-ı kîfaye olduğunu, müminlerden belli bir grubun bu farzı eda etmeleri halinde diğerlerinden bu farzın düşeceğini söylemişlerdir.

Taberi diyor ki: "Bize göre doğru olan görüş de budur. Zira, bu hususta deliller ittifak halindedir. Cihad etmek, ne sadece belli insanlara farz kılınmıştır; ne de her ferdi şahsen yükümlü kılan bir farzdır. Zira bu hususta Allah teala şöyle buyurmuştur: "Müminlerden özürsüz olarak savaşa katılmayıp oturanlarla, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler bir değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından, oturup geri kalanlardan daha üstün kılmıştır. Allah, hepsine de, en güzel şey olan cenneti vaadetmiştir. Allah, cihad edenleri, oturanlara, büyük bir mükâfaatla üstün kılmıştır. [281]Allah teala bu âyette, cihad edenlerin, cihad etmeyenlerden üstün olduklarını belirttikten sonra, her iki sınıf için de güzellik olduğunu bildirmiştir. Şayet cihad her fert için farz olsaydı, bu farzı ifa etmeyenler için güzellik değil ceza vaadedilirdi.

c- Diğer bir kısım müfessirlere göre ise, kâfirlerle savaşmak, kıyamete kadar her müslümanın üzerine farz-ı ayndır. Davud b. Ebu Âsim diyor ki: "Ben, Said b. el-Müseyyebe dedim ki: "Ben, savaşmanın insanlara farz olduğunu biliyorum." O, bu sözüme karşılık vermedi. Ben diyordum ki şayet o, benim söylediğime karşı çıkacak olsaydı elbette fikrini açıklardı.

Âyet-i kerimede "Belki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür." buyurulmaktadır.

Süddi bu âyeti izah ederken şöyle demiştir: "Müslümanlar savaşmayı hoş görmüyorlardı. Allah teala onlara buyurdu ki: "Belki hoşunuza gitmeyen savaş, sizin için daha hayırlıdır." Yani, savaşta ganimet elde edersiniz, zafere ulaşırsınız ve şehit düşersiniz. Savaşa gitmemeniz halinde ise bunlardan mahrum olursunuz."

Abdullah b. Abbas diyor ki: "Bir gün ben, Resulullah'ın terkisine binmiştim. O bana dedi ki: "Ey İbn-i Abbas, heva ve hevesinin aksine de olsa Allahın, senin hakkında takdir ettiğine razı ol. Zira bu durum, Allah'ın kitabında mevcuttur." Dedim ki: "Ey Allah'ın Resulü, o nerede? Ben Kur´anı okudum." Resulullah buyurdu ki: "O, belki de hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için daha hayırlıdır. Belki hoşunuza giden bir şey de sizin için daha kötüdür. Allah bilir siz bilemezsiniz..." âyetinde mevcuttur. [282]


[282] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 1/522-524
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Cihad

1001 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Emîriniz, fâzıl veya fâcir her nasıl olursa olsun, (onun emri altında) cihad etmeniz size farzdır. Keza, namazı da fâzıl veya fâcir ve hatta kebâir işlemiş bile olsa her Müslümanın, arkasında kılması bütün Müslümanlara farzdır."

Ebu Dâvud, Cihâd 35, (2533).

1002 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin."

Ebu Dâvud, Cihâd 18, 2504); Nesâî,Cihâd 1, (6, 7).

1003 - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm.) Mekke'nin fethi günü buyurdular ki:

"Artık bu fetihten sonra hicret yoktur. Fakat cihâd ve niyyet vardır. Öyleyse askere çağrıldığınız zaman hemen silah altına koşun!"

Buharî, Cihâd 1, 27, 194, Cizye 22, Hacc 43, Cezâu's-Sayd 10; Müslim, İmâret 85, (1353), Hacc 445, (1353); Tirmizî, Siyer 33, (1590); Nesâî, Cihâd 15, (7,146); Ebu Dâvud, Cihad 64, (2480).

1004 - Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim gazve yapmadan ve gaza yapmayı temenni etmeden ölürse nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur."

İbnu'l-Mübârek der ki: "Biz bunun Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in sağlığına has bir keyfıyet olduğuna hükmetmiştik."

Müslim, İmâret 158, (1910); Ebu Dâvud, Cihâd 18, (2502); Nesâî, Gihâd 2, (6, 8).

1005 - Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Kim bizzat gazveye katılmaz veya bir gaziyi techiz etmez veya bir gazinin ailesini hayırlı bir şekilde himaye etmez ise, Allah kıyamet gününden önce ona hiç beklemediği bir musibet ulaştırır."

Ebu Dâvud, Cihâd 18, (2503).

1006 - Ebu'n-Nadr merhum Abdullah İbnu Ebî Evfâ (radıyallahu anh)'dan naklen anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) düşmanla karşılaştığı günlerden birinde, güneşin meyletmesini bekledi. Sonra kalkıp yanındakilere şöyle dedi: "Ey insanlar, düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin, Allah'tan afıyet dileyin. Ancak karşılaşacak olursanız sabredin, bilin ki cennet kılıçların gölgesindedir."

En sonda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sözlerini şöyle tamamladı:

"Ey Kitab'ı indiren, bulutları yürüten, (Hendek Savaşı'nda düşman müttefikler olan) Ahzâb'ı hezimete uğratan Rabbimiz, bunları da hezimete uğrat ve onlar karşısında bize yardım et".

Buharî, Cihâd 156, 22, 32,112, Temennî 8; Müslim, Cihâd 20, (1742), Ebu Dâvud, Cihâd 98, (2631).

1007 - Seleme İbnu Nüfeyl el-Kindî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Ümmetimden bir grup, hak yolunda mücadeleye (hiç ara vermeden) devam edecek, Allah da, onlar(la mücâdele sebebi) ile bazı kavimlerin kalplerini saptıracak ve bunlardan (alınanlarla) onların rızkını sağlayacaktır, bu hal kıyamet gününe, Allah'ın va'dinin gelme anına kadar devam edecektir. Atın, kıyamete kadar alnında hayır bağlıdır. Rabbim bana, aranızda kalıcı değil, gidici olduğumu, ruhumu kabzedeceğini, sizin de beni, (birbirinizin boynunu vuran gruplar olarak) takib edeceğinizi bildirdi. Sakın birbirinizin boynunu vurmayın. Mü'minlerin (fitne sırasında emniyette olacakları) asıl yerleri Şam'dır."

Nesâî, Hayl 1, (6, 214-215).
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Filistin'in Kurtuluşu İçin Cihad Farzı Ayndır




Hanefi fıkhının meşhur kaynaklarından olan el-İhtiyar’da şöyle denmektedir: "Düşman İslam toprağına saldırdığında bütün herkese cihad farz olur. O zaman kadın kocasının, köle efendisinin izni olmadan cihada çıkabilir." (el-Mavsili, el-İhtiyar li Ta’lili’l-Muhtar, C. 4, sh. 118) Kitabın şerhinde de yukarıdaki cümlenin açıklamasıyla ilgili olarak şöyle denmektedir: "Çünkü o durumda cihad farzı ayn olur. Namaz, oruç gibi farzı ayn olan amellerin yerine getirilmesinde ise izne gerek yoktur." Bu hüküm hemen hemen bütün meşhur fıkıh kitaplarının cihadla ilgili bölümlerinde zikredilir. Onun için değişik kaynaklardan aktarma yapmaya gerek görmüyorum. Bugün Filistin toprakları işgal altındadır. Yani düşman İslam toprağına saldırmış, bu toprakları işgal etmiş, Müslümanların kutsal varlıklarını kirletmiş, oranın asıl sahipleri durumundaki Müslümanları yurtlarından çıkarmış ve yurtlarında kalmak isteyenleri de zulme maruz bırakmıştır. Bu itibarla Filistin topraklarının yeniden İslami kimliğine kavuşturulması, insanlara uygulanan zulümlerin son bulması, yurtlarından çıkarılanların geri dönmelerine imkan sağlanması ve Müslümanların kutsal varlıklarının işgal kirinden kurtarılması için cihad etmek farzı ayn olmuştur. Filistin cihadının genel anlamda, Türkiye topraklarını işgal edenlere karşı başlatılan istiklal savaşından, Bosna - Hersek’teki, Çeçenistan’daki ve benzeri yerlerdeki işgale karşı yürütülen cihaddan farkı yoktur. Özel anlamda ise bunlardan daha üstündür. Çünkü Yüce Allah, Filistin topraklarını mübarek kıldığını Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde bildirmektedir. Ayrıca Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa, insanlara hanif dini tebliğ etmek üzere görevlendirilmiş olan peygamberlerden birçoğunun mirası ve makamı orada olduğundan oralar ayrı bir önem kazanmaktadır. Filistin cihadına önem ve üstünlük kazandıran sebeplerin başta gelenlerini kitabımızın birinci bölümünde vermiştik.
İşgalciler Filistin topraklarını gasp ederek orada yaşayan Müslümanların yarıdan çoğunu yurtlarından çıkardıklarından dolayı onların dost edinilmesi ve o topraklar üzerindeki hakimiyetlerinin meşrulaştırılması caiz olmaz. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Allah sizi, ancak din hakkında sizinle savaşmış, sizi yurtlarınızdan çıkarmış ve çıkarılmanız için yardım etmiş olanları dost edinmekten sakındırır. Kim onları dost edinirse işte onlar zalimlerdir." (Mümtehine, 60/9) İşgalcileri o topraklardan çıkarmak için cihad etmek; gasp ve işgalde, Müslümanların haklarını iade etmemekte, yurtlarından çıkarılanların yeniden yurtlarına dönmelerine fırsat vermemekte ısrar etmeleri durumunda kendilerine karşı silah kullanmak Müslümanların meşru haklarıdır. Çünkü Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Onları bulduğunuz yerde öldürün ve kendilerini sizi çıkardıkları yerden çıkarın. Fitne öldürmekten daha kötüdür." (Bakara, 2/191) Yine bir ayeti kerimede de şöyle buyuruluyor: "Size kim saldırıda bulunursa, onun size saldırdığı kadar siz de ona saldırın." (Bakara, 2/194) Yüce Allah, Allah’ın mescitlerini kirleten, oralarda Allah’ın anılmasına engel olan, oraları tahrip etmeye çalışan kimseler hakkında da şöyle buyurmaktadır: "Allah’ın mescitlerinde O’nun adının anılmasını engelleyen ve onların yıkılmasına çalışandan daha zalim kim olabilir? Bunların oralara ancak korku içinde girmeleri gerekir. Onlara dünyada bir rezillik vardır. Onlar için ahirette de büyük bir azap vardır." (Bakara, 2/114)
Filistin toprakları, Hz. Ömer (r.a.) tarafından fethedildikten sonra önemi dolayısıyla mücahitler arasında paylaştırılmamış, kıyamete kadar gelecek Müslüman nesillere emanet edilmiştir. Yüce Allah da emanetler konusunda şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Allah’a ve Peygamberine hıyanet etmeyin ve bile bile size emanet edilen şeylere hıyanet etmeyin." (Enfal, 8/27) O topraklar üzerindeki işgali kabullenerek, oraların İslami kimliğine kavuşması için cihad edilmesini yadırgamak bile bile emanete hıyanet etmek anlamına gelir.
Filistin topraklarının işgal kirinden kurtarılması için cihadın farzı ayn olduğu hakkında şimdiye kadar pek çok fetva yayınlanmıştır. 1947′de Filistin’in taksimine dair kararın çıkması üzerine yayınlanan ve o zamanki Ezher şeyhi Muhammed Me’mun Şinnavi, Mısır müftüsü Muhammed Hasaneyn Mahluf gibi tanınmış alimlerin de aralarında bulunduğu Ezher ulemasından 26 kişinin imzasını taşıyan fetvada şöyle denmektedir: "BM kurulu tarafından alınan söz konusu karar yetki sahibi olmayan bir kurulun aldığı bir karardır. Dolayısıyla haktan ve adaletten hiçbir nasibi olmayan zalim ve geçersiz bir karardır… Ey İslam evlatları! Tedbirinizi alın ve bölük bölük ya da toplu halde savaşa çıkın… Onların yollarını kapatın ve bütün gözetleme yerlerinde onları bekleyin. Onlarla ticareti ve bütün ikili ilişkileri boykot edin. Aranızda cihad birlikleri hazırlayın. Allah’ın üzerinize farz kıldığı ameli yerine getirin. Ve bilin ki bugün canıyla veya malıyla cihad edebilecek herkese cihad farzı ayn olmuştur. Bu görevden geriye kalan herkes Allah’ın gadabını hak etmiş olur ve bu büyük bir günahtır." 26 Ocak 1935 tarihinde, Mescidi Aksa‘da bir araya gelerek görüş birliğiyle bir fetva yayınlayan 249 ilim adamının fetvalarında yer alan bazı ifadeleri kitabın birinci bölümünde vermiştik. Yine Hindistan Kanfor Merkezi Alimler Cemiyeti başkanı Muhammed Süleyman el-Kadiri’nin 1935 tarihli fetvasına da aynı bölümde işaret etmiştik. Bu fetvalar da Filistin’in siyonizm kirinden temizlenmesi için cihadın farzı ayn olduğunu ortaya koymaktadır. Şunu bilmek gerekir ki, Filistin topraklarını yahudilere para karşılığı satmakla, makam, mevki ve sözde "barış (!)" karşılığı satmak arasında hiçbir fark yoktur. Dolayısıyla geçmişte para karşılığı satanlar ya da satılmasına aracılık edenler için verilmiş fetvalar bugün makam, mevki ve sözde "barış (!)" karşılığı satanlar için de aynen geçerlidir. Dolayısıyla bu davaya hıyanet edenlerin işgalcilerle barış yapmış olmaları o toprakların kurtuluşu için sürdürülen cihadın farziyetini ortadan kaldırmaz.
İslam dünyasının tanınmış ilim adamlarından ve İslami hareket önderlerinden 63 kişinin imzasını taşıyan bir fetvada şöyle denmektedir: "Yüce Allah’ın bizden almış olduğu ahit ve misak üzere bildiririz ki, Filistin’in kurtuluşu için tek yol cihaddır. Hiçbir durum ve şartta, Filistin’in bir karışı üzerinde bile yahudilerin hakimiyetlerinin meşrulaştırılması caiz olmaz. Hiçbir kişi ve örgütün Filistin toprakları üzerinde yahudilerin hakimiyetini meşrulaştırmaya yetkisi olamaz." Bu fetvaya imza atan 63 kişinin arasında Prof. Dr. Yusuf el-Kardavi, Muhammed Gazali, Prof. Dr. Vehbe Zuhayli, Ömer Süleyman el-Eşkar, Prof. Dr. Hemmam Said, Vahiduddin Han gibi İslam dünyasının tanınmış ve İslami ilimlerde otorite alimlerinden birçok kişi yer almaktadır. Bu arada şunu hatırlatalım ki, birçokları Filistin denince BM teşkilatının 181 sayılı kararında Araplara verdiği toprakları anlıyor. Oysa BM’in söz konusu kararının bir geçerliliği yoktur ve Filistin’in 1948′de işgal edilmiş kesimiyle 1967′de işgal edilmiş kesimi bir bütündür. Bu konuya ileride daha geniş bir şekilde temas edeceğiz.
Ezher Üniversitesi’nin Fetva Konseyi tarafından 1956′da verilen fetvada da İsrail’le barışın caiz olmadığı ve Filistin’in kurtuluşu için cihadın farzı ayn olduğu vurgulanmaktadır. Bunun dışında da, Filistin’in kurtuluşu için cihadın farzı ayn olduğunu vurgulayan, gerek ferdi olarak ve gerekse heyet halinde birçok fetva verilmiştir.
Sonuç olarak şunu söylemeliyiz ki, bütün şer’i deliller Filistin’deki cihadın farzı ayn olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla buradaki cihad karşısında, küfür ehlinin kullandığı ağzı kullanmak sadece ameli açıdan değil itikadi açıdan bile tehlike arz edecek derecede veballi bir harekettir. Namaz konusunda küfür ehlinin kullandığı ağzı kullanmak ne derece tehlikeliyse farzı ayn bir cihad hakkında küfür ehlinin kullandığı ağzı kullanarak, bu cihada karşı terör ve benzeri nitelemelerde bulunmak da o derece tehlikelidir.
Bir insana kıldığı farz bir namaz için: "Neden namaz kılıyorsun? Senin yaptığın da iş mi?" şeklinde itirazlarda bulunulması caiz değildir. Ama kıldığı namazda bir eksiklik veya yanlışlık görülürse işte o eksikliğine veya yanlışlığına itiraz edilir. Farzı ayn olan cihad için de aynı şey söz konusudur. Bu cihad görevini yerine getiren biri hakkında: "Terör yapıyor" demek son derece tehlikelidir. Ama cihad esnasında gerçekleştirdiği fiillerden hatalı görülenlere itiraz etmek mümkün olabilir. Bu tür fiillere itiraz eden kişi de onların ne yönden yanlış olduğunu delilleriyle ortaya koymak zorundadır. "Efendim, bu benim aklıma yatmıyor; böyle şey mi olur" tarzındaki itiraz geçerli bir itiraz değildir. Yüce Allah: "Ey iman edenler! Allah’ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez." (Maide, 8/87) buyuruyor. Bir başka ayeti kerimede de: "Ey Peygamber! Eşlerinin hoşnutluklarını arayarak, Allah’ın sana helal kıldığını, niçin (kendine) yasak ediyorsun? Allah bağışlayandır, rahmet edendir." (Tahrim, 66/1) buyuruyor. Özellikle ikinci ayeti kerimede, başkalarını hoşnut edebilmek için insanın Allah’ın helal kıldığı şeyleri kendi nefsine yasak etmesinin caiz olmadığı vurgulanıyor. Bir insanın kendi nefsine yasak kılması caiz olmayan mubah ve helal bir şeyi başkaları açısından yasak görmesi hiç caiz olmaz. Günümüzde Müslümanların varlık ve bağımsızlık mücadelelerine itiraz edenlerin çoğunlukla belli çevreleri memnun etme, kendilerine yönelecek tenkitlerden korunma, bazı özel ilişkilerine zarar gelmesini engelleme çabası içinde oldukları müşahede ediliyor. Oysa bu tür endişelerin hiçbiri Allah’ın şeriatında mubah ve helal kılınan bir şeyi yasak ve çirkin göstermek için kullanılabilecek gerekçeler değildir. Yani cihad esnasında yapılan bazı amellere İslami yönden itiraz edenlerin, Allah’ın şeriatından delillerini göstermeleri gerekir.
Bazılarının da: "Belki ilkesel olarak delillerini bulabilirsiniz, ama stratejik olarak yanlıştır" şeklinde itirazlarda bulunduklarını gördük. Her şeyden önce yapılan bir fiil stratejik olarak yanlış olsa bile bu durum onun terör olarak nitelenmesini gerektirmez ve o eylem hakkında küfür ehlinin kullandığı ağzın kullanılmasını caiz kılmaz. İkinci olarak bir fiilin stratejik açıdan yanlış olduğunu ileri sürenlerin o fiilin hangi stratejik gayeler için yapıldığını, uzun vadeli ve kısa vadeli hesaplardan nelerin beklendiğini de iyi bilmeleri gerekir. Bunu bilmiyorlarsa oturup susmaları ulu orta konuşmalarından çok daha hayırlı olur.

Ahmet Varol
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Ebu Hureyre radıyallahu anh'den:Rasulullah Efendimiz:
''Bir kimse gaza etmeyerek ve cihada gitmeyi gönlünden geçirmeyerek ölürse bir nevi nifak (küfür) üzere ölür''buyurmuştur.(Müslim)

Sehl b. Huneyf radıyallahu anh'den:Rasulullah Efendimiz:
''Bir kimse, Allah yolunda şehit olmayı can-ı gönülden isterse,yatağında ölse dahi, Allah onu şehitler derecesine ulaştırır'' buyurdu.(Müslim)

alıntı
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Ebu Hureyre radıyallahu anh'den:Rasulullah Efendimiz:
''Bir kimse gaza etmeyerek ve cihada gitmeyi gönlünden geçirmeyerek ölürse bir nevi nifak (küfür) üzere ölür''buyurmuştur.(Müslim)

Sehl b. Huneyf radıyallahu anh'den:Rasulullah Efendimiz:
''Bir kimse, Allah yolunda şehit olmayı can-ı gönülden isterse,yatağında ölse dahi, Allah onu şehitler derecesine ulaştırır'' buyurdu.(Müslim)


Allah c.c razı olsun katkınız için değerli kardeşim. Rabbimize emanet olun..Selam ve dua ile.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt