Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ali Gibi Yiğit, Zülfikar Gibi Kılıç Olmaz (1 Kullanıcı)

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Vâhiy kâtipliği yaptı

Hz. Ali, Hudeybiye Antlaşmasında sulh şartlarının yazılmasında vazife aldı. Hayber Gazasında bulunup, büyük kahramanlıklar gösterdi. Bu savaşta, ağır bir demir kapıyı kalkan olarak kullanmıştır. Huneyn Gazasında da büyük kahramanlıklar gösteren Hz. Ali, Tebük Gazasında, Resulullah efendimiz tarafından vazifeli olarak Medine’de bırakıldığı için bulunamadı. Daha sonra Yemen Muharebesinde ordu kumandanı olarak vazifelendirildi. Mekke-i mükerreme feth edilince, Kabe’deki putları imha vazifesi ona verildi.

Peygamber efendimiz vefat edince, o yıkayıp kefenledi. Bu son mübarek vazife, ona ve Hz. Abbas, Üsame bin Zeyd, Fadl ve Kusem’e nasib oldu. Definden sonra halife seçilen Ebu Bekr’e biat edip onun devlet işlerini yürütmede istişare ettiği zatlardan oldu ve kadılık (hakimlik) görevlerinde bulundu. Hz. Ömer’in halifeliğine de biat edip, halifenin danışmanı ve hakimliğini yaptı. Hz. Osman’ın da halifeliğine biat edip, hilafet işlerinde onun vezirliğini yaptı.

Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra 656 Zilhicce ayında halife oldu. Hz. Osman’ı şehit edenlerin cezalandırılmaları hususunda çıkan ictihad ayrılıklarından dolayı karşı karşıya gelen iki ordu arasında tam anlaşma olmuştu ki, Abdullah bin Sebe’ ismindeki Yahudi, gece karanlığında grubu ile birlikte Basralıların üzerine saldırdı. Gece karanlığında kimse ne olduğunu anlayamadı. Üç gün savaş devam etti. Cemel (Deve) Vak’ası olarak bilinen bu hadisede Aişe-i Sıddika esir alınınca, Hz. Ali hürmet ve ikram edip kendi askerleri arasında bulunan kardeşi Muhammed bin Ebu Bekr ile Medine’ye gönderdi. Bir sene sonra Sıffin denilen yerde Hz. Muaviye’nin ordusu ile yüz günde doksan meydan muharebesi yaptı. Askerlerinden yirmi beş bin, karşı taraftan kırk beş bin kişi şehid oldu. Karşı taraftan gelen sulh teklifi ile antlaşma olunca, ordusundan yedi bin kişi ayrıldı. Bunlara harici denildi.

660 senesinde Ramazan-ı şerif ayının on yedinci Cuma günü sabah namazına giderken İbn-i Mülcem adlı bir harici tarafından başına kılıçla vurularak şehit edildi. Kabirleri Necef denilen yerdedir.

Halifeliği devrinde zuhur eden fesatçılarla mücadele ettiğinden, sükun ve huzur bulamamıştır. Hükumet idaresinde Hz. Ömer’in yolunu tutmuştur. Her işin emniyet ve istikamet dairesinde yapılmasına çalışır, halka şefkat gösterirdi. Her tarafta askeri birer merkez vücude getirmişti.

Hakkında bir kaç ayet-i kerime nazil olup, pek çok hadis-i şerifle medhedildi. Ehl-i sünnetin gözbebeği, evliyanın reisi, kerametler hazinesidir. Adalet, ilim, cömertlik, merhamet ve diğer yüksek faziletleri kendisinde toplamıştır. Peygamber efendimiz Hz. Ali’ye cömertlerin sultanı manasına Sultan-ül-eshiya buyurmuşlardır.

Buğday benizli, orta boylu, uzun gerdanlı, güler yüzlü, iri siyah gözlü, geniş göğüslü, iri yapılı ve sık sakallı görünüşe sahib olan Hz. Ali, ilim ve amel bakımından en yüksek derecede idi. Allah korkusundan devamlı ağlardı. Namaza durunca, alem alt-üst olsa, haberi olmazdı.

Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'dan Hasan, Hüseyin ve Muhsin adında 3 erkek, Zeyneb ve Ümmü Gülsüm adında iki kızı olmuştur. Hz. Fatıma'dan sonra evlendiği hanımlarından 15 erkek, 16 kız çocuğu olmuştur.

Hz. Ali, fevkalade beliğ ve fasih konuşurdu. Peygamber efendimizden sonra, onun derecesinde beliğ hutbe okuyacak bir başkası yok idi. Arap lisanının ilk kaidelerini koyan odur. Bu sebeple Kur’an-ı kerimin lisanına herkesten çok aşina idi. Devamlı Peygamber efendimizin yanında bulunması ve onun feyizli nurlarına ilk kavuşanlardan olması sebebiyle Kur’an'ın hükümlerini en iyi bilen o idi. Tefsire dair birçok rivayetler bildirmiştir. Bilhassa ayetlerin iniş sebepleri konusunda birçok rivayetleri vardı. Bu konuda buyuruyor ki:

-
Sorunuz, bana ne sorarsanız, size cevabını veririm. Allahın kitabını bana sorunuz. Vallahi bir ayet yoktur ki, ben onun gecede mi, gündüzde mi, kırda mı, dağda mı nazil olduğunu bilmiyeyim.

Bu sebeplerden dolayı, hakkında birçok rivayet olup, anlaşılması güç meselelerde, onun rivayeti tercih edilmiştir. Hacc-ı Ekber’in kurban bayramı olduğuna dair olan rivayeti gibi.

Hz. Ali, Ehl-i beytten olması sebebiyle, Peygamber efendimizin sünnetine herkesten daha fazla vakıftı. Bu hususta herkesin müracaat kapısıydı. Bizzat Resulullah efendimizden duyarak yazdığı bir hadis sahifesi vardı. Bu sahife, Sahifetü Ali bin Ebi Talib adıyla 1986’da yayınlanmıştır. Kendisinden 586 hadis-i şerif bildirilmiştir. Bunlardan 20 tanesi hem Buhari’de, hem de Müslim’de bulunur. Bundan başka 9 hadis-i şerif Buhari’de, 15 hadis Müslim’de, tamamı da Ahmed bin Hanbel’in Müsned adlı kitabında vardır.

Hz. Ali, Eshab-ı kiramın en büyük fıkıh alimlerindendi. Halledilemeyen mevzular ona havale edilirdi. Hatta Hz. Ömer buyurur ki:

-Şayet Hz. Ali olmasaydı, Ömer helak olurdu.

Fıkha dair bildirdiği hükümler, Mevsûatü Fıkhı Ali bin Ebi Talib adıyla yayınlanmıştır.



EsSelamunAleykümVeRahmetullahiVeBerekatuhu
Aliye Yeğenim..

Bu güzel çalışmanıza..yarın Hz.Ali(KV)'nin Şehadet günü olması vesilesiyle..gündemde olması ve bir kez de bundan dolayı okunabilmesi için..ayrıca Sizin de belirttiğiniz gibi açılan konunun aynı başlık altında toplanması için katkı yapmak istedim..umarım yararlı olur..

Allah(CC) razı olsun..Emeğinize sağlık..Damla ve diğer katkı yapan kardeşlerimizden de inşaAllah..Rabbim sevabını iki cihanda da bahşeylesin inşaAllah..
Sizi iki gündür göremeyince merak ettim..inşaAllah sağlık ve sıhhat yönünden bir şeyiniz yoktur..

Selam ve baki dua ile Alemlerin Rabbi Allah(CC)'a emanet olunuz..Saygı ve sevgilerimle..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selemu alaykum,emeğine yüreğine sağlık Allah c.c. sizden razı olsun kardeşim.Rabbim emeklerinizi dergah izzetinde kabul eylesin amin.Rabbime emanet olun,hayırlı günler..

GERÇEK NEDEN
Hz. Ali'nin halifeliği sırasında, Hz. Osman'ın şehid edilmesiyle sonuçlanan fitne, fesad daha da arttı. Bu durumdan üzülen, şikayetçi olan bir mümin Hz. Ali'ye gelip sordu:

- Ya Ali neden Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında meydana gelmeyen bu olaylar senin zamanında meydana geliyor, müminler birbirine düşüyor?

Hz. Ali cevap verdi:

- Hz. Ebû Bekir ve Ömer zamanında biz vardık, ama bizim zamanımızda onlar yok.


Ve aleyküm selam değerli kardeşim. Rabbimiz c.c sizden de ebeden razı olsun, gayretlerinizin ve hizmetlerinizin ecrini ziyadesiyle bahşeylesin inşallah..Ahir zamanda İslam'ın vaad edilmiş o altın çağını yaşamak, hiç kuşusuz ki beşeri hegomonyalardan ilelebet uzaklaşarak ve beşer icadı hiçbir sisteme prim vermeyerek, rağbet etmeyerek Tahir Ehl-i Beyt ve Ashabı Güzin'in İslam'ı anlama ve yaşama şekillerini model almaktan geçiyor. Rabbimiz c.c ahir zamanda İslam ümmetini, Ali'siz, Hüseyin'siz, Musab'sız bırakmasın inşallah..Selam ve dua ile.
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Esselamun aleyküm canım kardeşim
Çok güzel bir anlatımdı Allah c.c. razı olsun, sevabınıza yazsın inşaallah.
Rabbim sizi güzelliklere kavuştursun.
Baki selam ve dua ile...B)B)B) :H​
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Vâhiy kâtipliği yaptı

Hz. Ali, Hudeybiye Antlaşmasında sulh şartlarının yazılmasında vazife aldı. Hayber Gazasında bulunup, büyük kahramanlıklar gösterdi. Bu savaşta, ağır bir demir kapıyı kalkan olarak kullanmıştır. Huneyn Gazasında da büyük kahramanlıklar gösteren Hz. Ali, Tebük Gazasında, Resulullah efendimiz tarafından vazifeli olarak Medine’de bırakıldığı için bulunamadı. Daha sonra Yemen Muharebesinde ordu kumandanı olarak vazifelendirildi. Mekke-i mükerreme feth edilince, Kabe’deki putları imha vazifesi ona verildi.

Peygamber efendimiz vefat edince, o yıkayıp kefenledi. Bu son mübarek vazife, ona ve Hz. Abbas, Üsame bin Zeyd, Fadl ve Kusem’e nasib oldu. Definden sonra halife seçilen Ebu Bekr’e biat edip onun devlet işlerini yürütmede istişare ettiği zatlardan oldu ve kadılık (hakimlik) görevlerinde bulundu. Hz. Ömer’in halifeliğine de biat edip, halifenin danışmanı ve hakimliğini yaptı. Hz. Osman’ın da halifeliğine biat edip, hilafet işlerinde onun vezirliğini yaptı.

Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra 656 Zilhicce ayında halife oldu. Hz. Osman’ı şehit edenlerin cezalandırılmaları hususunda çıkan ictihad ayrılıklarından dolayı karşı karşıya gelen iki ordu arasında tam anlaşma olmuştu ki, Abdullah bin Sebe’ ismindeki Yahudi, gece karanlığında grubu ile birlikte Basralıların üzerine saldırdı. Gece karanlığında kimse ne olduğunu anlayamadı. Üç gün savaş devam etti. Cemel (Deve) Vak’ası olarak bilinen bu hadisede Aişe-i Sıddika esir alınınca, Hz. Ali hürmet ve ikram edip kendi askerleri arasında bulunan kardeşi Muhammed bin Ebu Bekr ile Medine’ye gönderdi. Bir sene sonra Sıffin denilen yerde Hz. Muaviye’nin ordusu ile yüz günde doksan meydan muharebesi yaptı. Askerlerinden yirmi beş bin, karşı taraftan kırk beş bin kişi şehid oldu. Karşı taraftan gelen sulh teklifi ile antlaşma olunca, ordusundan yedi bin kişi ayrıldı. Bunlara harici denildi.

660 senesinde Ramazan-ı şerif ayının on yedinci Cuma günü sabah namazına giderken İbn-i Mülcem adlı bir harici tarafından başına kılıçla vurularak şehit edildi. Kabirleri Necef denilen yerdedir.

Halifeliği devrinde zuhur eden fesatçılarla mücadele ettiğinden, sükun ve huzur bulamamıştır. Hükumet idaresinde Hz. Ömer’in yolunu tutmuştur. Her işin emniyet ve istikamet dairesinde yapılmasına çalışır, halka şefkat gösterirdi. Her tarafta askeri birer merkez vücude getirmişti.

Hakkında bir kaç ayet-i kerime nazil olup, pek çok hadis-i şerifle medhedildi. Ehl-i sünnetin gözbebeği, evliyanın reisi, kerametler hazinesidir. Adalet, ilim, cömertlik, merhamet ve diğer yüksek faziletleri kendisinde toplamıştır. Peygamber efendimiz Hz. Ali’ye cömertlerin sultanı manasına Sultan-ül-eshiya buyurmuşlardır.

Buğday benizli, orta boylu, uzun gerdanlı, güler yüzlü, iri siyah gözlü, geniş göğüslü, iri yapılı ve sık sakallı görünüşe sahib olan Hz. Ali, ilim ve amel bakımından en yüksek derecede idi. Allah korkusundan devamlı ağlardı. Namaza durunca, alem alt-üst olsa, haberi olmazdı.

Hz. Ali'nin Hz. Fatıma'dan Hasan, Hüseyin ve Muhsin adında 3 erkek, Zeyneb ve Ümmü Gülsüm adında iki kızı olmuştur. Hz. Fatıma'dan sonra evlendiği hanımlarından 15 erkek, 16 kız çocuğu olmuştur.

Hz. Ali, fevkalade beliğ ve fasih konuşurdu. Peygamber efendimizden sonra, onun derecesinde beliğ hutbe okuyacak bir başkası yok idi. Arap lisanının ilk kaidelerini koyan odur. Bu sebeple Kur’an-ı kerimin lisanına herkesten çok aşina idi. Devamlı Peygamber efendimizin yanında bulunması ve onun feyizli nurlarına ilk kavuşanlardan olması sebebiyle Kur’an'ın hükümlerini en iyi bilen o idi. Tefsire dair birçok rivayetler bildirmiştir. Bilhassa ayetlerin iniş sebepleri konusunda birçok rivayetleri vardı. Bu konuda buyuruyor ki:

-Sorunuz, bana ne sorarsanız, size cevabını veririm. Allahın kitabını bana sorunuz. Vallahi bir ayet yoktur ki, ben onun gecede mi, gündüzde mi, kırda mı, dağda mı nazil olduğunu bilmiyeyim.
Bu sebeplerden dolayı, hakkında birçok rivayet olup, anlaşılması güç meselelerde, onun rivayeti tercih edilmiştir. Hacc-ı Ekber’in kurban bayramı olduğuna dair olan rivayeti gibi.

Hz. Ali, Ehl-i beytten olması sebebiyle, Peygamber efendimizin sünnetine herkesten daha fazla vakıftı. Bu hususta herkesin müracaat kapısıydı. Bizzat Resulullah efendimizden duyarak yazdığı bir hadis sahifesi vardı. Bu sahife, Sahifetü Ali bin Ebi Talib adıyla 1986’da yayınlanmıştır. Kendisinden 586 hadis-i şerif bildirilmiştir. Bunlardan 20 tanesi hem Buhari’de, hem de Müslim’de bulunur. Bundan başka 9 hadis-i şerif Buhari’de, 15 hadis Müslim’de, tamamı da Ahmed bin Hanbel’in Müsned adlı kitabında vardır.

Hz. Ali, Eshab-ı kiramın en büyük fıkıh alimlerindendi. Halledilemeyen mevzular ona havale edilirdi. Hatta Hz. Ömer buyurur ki:

-Şayet Hz. Ali olmasaydı, Ömer helak olurdu.

Fıkha dair bildirdiği hükümler, Mevsûatü Fıkhı Ali bin Ebi Talib adıyla yayınlanmıştır.


EsSelamunAleykümVeRahmetullahiVeBerekatuhu
Aliye Yeğenim..

Bu güzel çalışmanıza..yarın Hz.Ali(KV)'nin Şehadet günü olması vesilesiyle..gündemde olması ve bir kez de bundan dolayı okunabilmesi için..ayrıca Sizin de belirttiğiniz gibi açılan konunun aynı başlık altında toplanması için katkı yapmak istedim..umarım yararlı olur..

Allah(CC) razı olsun..Emeğinize sağlık..Damla ve diğer katkı yapan kardeşlerimizden de inşaAllah..Rabbim sevabını iki cihanda da bahşeylesin inşaAllah..
Sizi iki gündür göremeyince merak ettim..inşaAllah sağlık ve sıhhat yönünden bir şeyiniz yoktur..


Selam ve baki dua ile Alemlerin Rabbi Allah(CC)'a emanet olunuz..Saygı ve sevgilerimle..


Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü kıymetli Talip Amcam..Katkınız gerçekten çok güzel ve de aydınlatıcıydı. Allah c.c sizden razı olsun, arzdan arşa kadar sevabınızı ziyadesiyle lütfeylesin inşallah..Amin..Siz, Damla ve katkıda bulunan diğer kardeşlerime de çok çok teşekkür ederim..Vesilenizle konu zenginleşti ve Allah c.c rızası için olan bu yardımınızın da Rabbimiz c.c mükafatını versin inşallah..Bu değerli şahsiyet Hz. Ali (k.v)'nin hayatından, ilminden, mücadelesinden kendilerine pay çıkaranlardan ve de en önemlisi ahir zamanı Ali'siz bırakmayanlardan olmak duası ve ümidiyle..Allah c.c bizleri de böyle İslam aşkıyla donatsın ve İslamı, Kelamullahı yüceltmek için şehadet şerbetine kadar canla başla mücadele edenlerden eylesin inşallah..Daimi dualarımızdasınız kıymetli Talip Amcam..Rabbimiz c.c güzel gönlünüze göre versin her daim..Rabbimize emanet olun..Selam, baki dua ve saygılarımla..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Esselamun aleyküm canım kardeşim​

Çok güzel bir anlatımdı Allah c.c. razı olsun, sevabınıza yazsın inşaallah.
Rabbim sizi güzelliklere kavuştursun.

Baki selam ve dua ile...


Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü isimleri güzel, gönlü güzel canım kardeşim;) Rabbimiz c.c sizden de daimen razı ve memnun olsun, razı olduğu kullarıyla haşreylesin, sevdiği kullarıyla birlikte eylesin inşallah..Bu güzel dualarınız için Rabbimiz c.c sizden razı olsun, sizi her daim en hayırlısıyla mükafatlandırsın, birbirimize gıyaben ettiğimiz acizane dualarımıza da icabet buyursun inşallah..Aciz kardeşinizin her daim dualarındasınız..Selam, daimi dualar ve baki muhabbbetle El Vedud'a emanetsiniz..B):HB)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
ALLAH (CC) ' ın Arslanı ve Resûlullah(SAV) ' ın Dâmâdı:

Hz. ALİ BİN EBÎ TÂLİB (KV)
Hz. Ali Resûlullah efendimizin amcasının oğludur. Hâne-i saâdette büyüdü. 10-12 yaşlarında iken, birgün Resûlullah ile Hz. Hatice’nin beraber namaz kıldığını gördü. Namazdan sonra Resûlullaha sordu:

- Bu nedir?

- Bu Allahü teâlânın dînidir. Seni bu dîne da’vet ederim. Allahü teâlâ birdir, ortağı yoktur. Lat ve Uzza isimli putları terketmeni emrederim.

- Önce babama bir danışayım.

- İslâma gelmezsen, bu sırrı kimseye söyleme!

Hz. Ali ertesi sabah, Resûlullahın huzuruna gelerek dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Bana İslâmı bildir.

Bunun için göremiyorum

Böylece Müslüman oldu. Müslüman olanların üçüncüsü, çocuklardan ise birincisidir.

Peygamberimiz, bazen kuşluk vaktinde, Mekke vâdilerine doğru çıkıp gider, Hz. Ali de, babası Ebû Tâlib’den, bütün akrabâlarından ve halktan gizli olarak Peygamberimizle birlikte gider, namazlarını oralarda kılarlar, akşamleyin de, dönerlerdi.

Birgün, Hz. Ali’nin annesi Fâtıma hâtun, kocası Ebû Tâlib’e dedi ki:

- Ali’nin, Muhammed’in yanına devam ettiğini görüyorum. Senin başına, Muhammed tarafından, oğlun hakkında, güç yetiremiyeceğin bir iş gelmesinden korkuyorum!

- Demek, oğlumu bunun için göremiyorum?

Hemen, Peygamberimizle Hz. Ali’nin ardına düştü. Onlara, Batn-ı Nahle vâdisinde, namaz kıldıkları sırada, rastladı. Peygamberimize sordu:

- Ey kardeşimin oğlu! Edindiğini gördüğüm bu din, ne dînidir?

- Ey Amca! Bu, Allahın dînidir. Allahın meleklerinin dînidir. Allahın peygamberlerinin dînidir. Babamız İbrâhim’in dînidir ki, Allahü teâlâ, beni, Peygamber olarak bununla, bütün kullara gönderdi.

Ey Amca! Doğru yola çağıracağım kimselerden, buna, en çok sen lâyıksın! Bu yoldaki da’vetimi kabûl etmeye ve bana yardımcı olmaya, sen, herkesten daha lâyıksın!

Peygamberimiz, amcasını, İslâmiyete, tevhîde, Allahın birliğine inanmaya ve putlara tapmaktan vazgeçmeye da’vet etti. Ebû Tâlib dedi ki:

- Vallahi, yaptığınız veya söyledikleriniz şeylerde bir mahzûr yoktur. Ey kardeşimin oğlu! Ben, atalarımın dîninden ve ona bağlılıktan ayrılmaya güç yetiremiyeceğim. Fakat, sen, gönderildiğin şey üzerinde dur!

Ben sağ oldukça

Ebû Tâlib şöyle devam etti:

- Vallahi, ben sağ oldukça, yapmak istediğini tamamlayıncaya kadar, sana, hoşlanmıyacağın bir şey erişmeyecektir!

Hz. Ali’ye de, hoşlanmayacağı bir şey söylemedi. Ona sordu:

- Ey oğulcuğum! Üzerinde bulunduğun bu din, nedir?

- Babacığım! Ben, Allaha, Allahın Resûlüne îmân ve onun, Allah tarafından getirdiklerini de, tasdîk ettim. O’na tâbi oldum!

- O, seni, ancak, hayır ve iyiliğe da’vet eder. Sen, onun yolunu tutmakta devam et! Yavrum! Amcanın oğlunun da’vet ettiği şeye, senin de, istiyerek girmen, yaraşır.

Sevgili Peygamberimiz Allahü teâlânın emriyle Mekke’den Medîne’ye hicret ederken Hz. Ali’ye kendi yatağında yatmasını, bıraktığı emânetleri sahiplerine vermesini söyliyerek buyurdu ki:

- Bu gece yatağımda yat, uyu! Şu hırkamı da üzerine ört! Korkma, sana hiçbir zarar gelmez!

Hz. Ali, Peygamber efendimizin emrettiği şekilde yattı. Habîbullahın yerine, hiç korkmadan, kendi nefsini fedâ etmeye hazırdı.

Burada ne bekliyorsun?

Hicret gecesi müşrikler, Resûlullah efendimizin saâdethânelerinin etrafını sarmışlardı. Peygamber efendimiz, evlerinden çıktılar. Yâsîn-i şerîf sûresinin başından on âyet-i kerîmeyi okudular ve bir avuç toprak alıp kâfirlerin başına saçtılar. Resûlullah efendimiz sıhhat ve selâmetle aralarından geçip, Hz. Ebû Bekir’in evine ulaştı. Müşriklerden hiçbiri onu görememişti.

Bir müddet sonra müşriklerin yanına biri gelip sordu:

- Burada ne bekliyorsunuz?

- Evden çıkmasını bekliyoruz.

- Yemîn ederim ki, Muhammed aranızdan geçip gitti, başınıza da toprak saçtı.Müşrikler, ellerini başlarına götürdüler. Hakîkaten, başlarında toprak buldular. Derhal kapıya hücum edip içeri girdiler.

Hz. Ali’yi, Resûl aleyhisselâmın yatağında görünce, Resûl-i ekremin nerede olduğunu sordular. Hz. Ali cevap verdi:

- Bilmem! Beni, onun muhâfazasına me’mur mu ettiniz?

Bunun üzerine Hz. Ali’yi tartakladılar. Kâ’be’nin yanında bir müddet hapsettikten sonra bıraktılar. Hz. Ali, Resûlullah efendimizin Kâ’be-i şerîfte devamlı bulundukları makâma oturdu. “Resûl-i ekremde kimin nesi var ise, gelsin alsın!” diye nidâ ettirdi. Herkes gelip, nişânını söyleyerek emânetini aldı. Böylece emânetler sâhiplerine teslim edildi.

Mekke-i mükerremede kalan Eshâb-ı güzîn, Hz. Ali’nin kanadı altına sığındılar. Resûlullahın saâdethâneleri Mekke’de olduğu müddetçe, Hz. Ali de orada kaldı. Allahın arslanı Hz. Ali, Kureyş kâfirlerinin toplandıkları yere giderek dedi ki:

- İnşâallahü teâlâ yarın Medîne-i münevvereye gidiyorum. Bir diyeceğiniz var mı? Ben burada iken söyleyin!

Nihâyet Ali'de hicret etti

Hepsi başlarını eğip, hiçbir şey söylemediler. Sabah olunca, Hz. Ali, Resûl-i ekrem efendimizin eşyâlarını toplayıp, Resûlullah efendimizin Ehl-i Beyti ve kendi akrabâları ile berâber yola koyuldu. Resûlullah efendimize, şişmiş olan ayaklarından kanlar akar vaziyette, Kubâ’da yetişti.

Gündüzleri saklanıp, geceleri yaya olarak yürüdüğü bu yolculuğun sonunda, Peygamberimizin huzûruna gidemiyecek bir hâle gelmişti. Resûl-i ekrem efendimiz bunu haber alınca, bizzat kendisi teşrif etmiş, Hz. Ali’yi görünce hâline acımış, Onu kucaklamış, mübârek elleriyle nârin, nâzik ayaklarını okşamış, kendisine âfiyeti için duâ buyurmuştu. Bunun üzerine; (İnsanlardan öyleleri vardır ki, Allahü teâlânın rızâsı için nefsini fedâ eder) [Bekara 207] meâlindeki âyet-i celîlesi nâzil oldu.

Peygamber efendimiz, bir gece eve vardıklarında buyurdu ki:

- Yâ Âişe! Hiç yemeğin var mıdır?

Sözleri biter bitmez kapı çalındı. Kapı açıldığında, Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Ali’nin gelmiş olduğunu gördüler. Peygamber efendimiz sordu:

- Bu vakitte gelmenizin sebebi nedir?

- Yâ Resûlallah! Üç gündür birşey yemedik. Çok acıktık. Mübârek yüzünüzü görerek açlığımızı unutmak için geldik.

Hasan ile Hüseyin de açtır

Hz. Ali ayrıca dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Hz. Fâtıma ile Hasan ve Hüseyin de üç gündür açlar.

Peygamber efendimiz buyurdu ki:

- Üç gündür ben de birşey yemedim.

Sonra Hz. Ali dedi ki:

- Yâ Resûlallah! Dün yoldan geçerken Mu’âz bin Cebel’in avlusundaki hurma ağacında, hurmalar gördüm.

Peygamber efendimiz:

- Kalkınız, Mu’âz’ın evine gidelim. Bizi hurma ile misâfir etsin, buyurdu.

Resûlullah efendimiz ve üç büyük Eshâbı, Hz. Mu’âz’ın kapısına vardılar. Hz. Ebû Bekir:

- Yâ Mu’âz devlet kuşu başına kondu. Allahın Resûlü evine teşrif etti, diye seslendi.

Fakat, evde bu sesi kimse duymadı. Yalnız Mu’âz hazretlerinin küçük kızı duymuştu. Annesine, Hz. Ebû Bekir’in kapıya geldiğini söyledi. Annesi inanmadı ve dedi ki:

- Kızım, bu vakitte Hz. Ebû Bekir’in kapımızda işi ne?

Tekrar yattılar. Sonra Hz. Ömer ve Hz. Ali seslendi. Kız çocuğu tekrar annesine gitti ise de annesini inandıramadı. Yine yatıp uyudular. Daha sonra Peygamber efendimiz, “Yâ Mu’âz!” diye seslenince, kızcağız, bu sefer, babasına gidip seslendi:

- Babacığım, ne duruyorsun, başımıza devlet kuşu kondu. Allahü teâlânın Resûlü ve üç Eshâbı kapıya gelmişler, seni çağırıyorlar.

Hurmalar hiç eksilmedi

Mu’âz hazretleri hemen kapıya koştu. Misâfirlerini içeri aldı. Peygamber efendimiz buyurdu ki:

- Yâ Mu’âz! Üç gündür ben ve Eshâbım hiç yemek yememişiz. Dün Ali yoldan geçerken sizin avludaki hurma ağacında hurmalar görmüş. Geldik ki bizi hurma ile misâfir edesin!

Hz. Mu’âz çok üzülerek cevap verdi:

- Yâ Resûlallah! Bugün hurmaları toplayıp bir kısmını yedik, geri kalanını da fakîrlere dağıttık. Hiç hurmamız kalmadı.

Bunun üzerine Peygamber efendimiz, evde gördüğü büyük bir sepeti Hz. Ali’ye vererek buyurdu:

- Yâ Ali, bu sepeti eline al! Hurma ağacının yanına var! Benden selâm söyle, Resûlullah senden hurma istiyor diye söyle!

Hz. Ali emredildiği şekilde gidip, Resûlullahın selâmını söyleyince, ağaç hurma ile doldu. Sepeti doldurup getirdi. Herkes yediği hâlde hurmalardan hiç eksilme olmadı.

Muhtaç olduğu hâlinden belli olan fakîr biri, Hz. Ali’nin huzûruna gelip oturdu. Hz. Ali kendisine sordu:

- Benden bir isteğin mi var?

Adam utancından, söz ile cevap veremeyip işâret ile muhtaç olduğunu bildirdi. Hz. Ali yanında bulunan, giyecek ve yiyecekleri verdi.

Muhtaç kimse çok sevindi, sonra da çok güzel bir beyit okudu. Okuduğu beyitten hoşlanan Hz. Ali, çocukları için ayırdığı üç altını da verdi.

Değeri yaptığıyla ölçülür

Fakîr, sevincinden ne yapacağını şaşırdı. Hz. Ali, Peygamber efendimizden işittiği şu hadîs-i şerîfi ona nakletti:

(Herkesin değeri, söylediği güzel sözlere, yaptığı iyi işlere göre ölçülür.)

Harbin birinde, Hz. Ali’nin ayağına bir ok saplandı. Ok, kemiğe girdiği için çıkarılamadı. Sonra doktor çağırdılar. Doktor dedi ki:

- Bu oku çıkartabilirim. Fakat, çok ağrı yaptığı için tahammül edilemez. Onun için bayıltmam lâzım.

Hz. Ali şöyle cevap verdi:

- Bayıltmana lüzûm yok. Biraz bekleyin, namaz vakti girince namaza duracağım. O zaman ayağımdaki oku çıkartırsınız.

Dediği gibi yaptılar. Namaza durunca ayağını yarıp oku çıkardılar, hiçbir şeyi hissetmedi.

İşte büyüklerimiz böyle namaz kılarlardı.

Hz. Ali buyurdu ki:

- Müslümanlar, âhırete inanıyor. Kitapsız kâfirler, inkâr ediyor. Tekrar dirilmek olmasaydı, inanmıyanlar birşey kazanmaz, müslümanlar da, zarar etmezdi.

Fakat, kâfirlerin dediği olmayınca, sonsuz azâb çekeceklerdir.


~*~ B)B) ~*~
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Peygamber aleyhisselâm, birgün kızı Hz. Fâtıma’nın evine teşrif etmişti. Hz. Ali’yi evde bulamayınca kızına sordu:

- Amcamın oğlu nerededir?
- Babacığım, aramızda küçük birşey olmuştu da, dışarı çıktı.

Ali nerededir?

Resûl-i ekrem efendimiz, Hz. Ali’yi aramaya çıktı. Yolda rastladığı Hz. Sehl’e sordu:

- Ali nerededir, gördün mü?
Hz. Sehl arayıp, mescidde olduğunu haber verdi.

Resûlullah Hz. Ali’nin yanına geldi. Hz. Ali, toprağın üzerine yatmış, hırkası omuzundan düşmüş, vücudu toz-toprak içinde kalmıştı.

Resûl-i ekrem bir taraftan toprakları silkeliyor, bir taraftan da:

- Kum, yâ Ebâ Türâb! Ya’ni kalk, ey toprağın babası, diyordu.

Fahr-i kâinat efendimiz, Hz. Ali ile birlikte evlerine gittiler.. Hz. Ali kendisine, Ebû Türâb denilmesinden çok hoşlanırdı.

Çünkü bu lakâb, ona, Allah Resûlünün verdiği ma’nevî bir taltif idi.

Bir gün Hz. Ali’nin annesi Fâtıma hâtun, Ebû Tâlib’e sordu:

- Oğlun nerede?

- Ne yapacaksın onu?

- Âzâdlı kadın kölem, Ecyad’da, onu, Muhammed’le birlikte namaz kılarken gördüğünü, bana haber verdi.

Sonra da Ebû Tâlib’e, “Sen, oğlunun dînini değiştirmesini uygun görüyor musun?!” diye çıkışınca, Ebû Tâlib şu cevâbı verdi:

Üstünlük sırası
- Sus! Amcasının oğluna arka ve yardımcı olmak, elbet, herkesten çok, ona düşer! Eğer, nefsim, Abdülmuttalib’in dînini bırakmak husûsunda bana boyun eğmiş olsaydı, ben de, muhakkak, Muhammed’e tâbi olurdum! Çünkü, o, halîmdir, emîndir, tâhirdir!

Bu cevap üzerine, Fâtıma hâtun da, sustu.

Osman-ı Zinnûreyn’den sonra üstünlük sırası Hz. Ali’dedir. Hilâfeti, ümmetin icmâ’ı ile sâbittir. Resûlullah, kızı Hz. Fâtıma’yı ona nikâh etmiştir. Daha önceleri de putlara saygı göstermediği için, “kerremallahü vecheh” lakâbı verilmiştir. Allahın, kerîm, şerefli, mübârek kıldığı yüz, ma’nâsındadır.

Hz. Ali buyurdu ki:

Ben, Resûlullah efendimizden işittim, şöyle buyurdu:

(Akıllı insana yaraşan; geçim husûslarının, âhıreti ilgilendiren hâllerin ve aîlevî mes’elelerin dışında, konuşmamaktır. Aklı başında olana yaraşan, hâline bakmak, dilini ve karnını faydasız şeylerden ve harâmdan korumaktır.)
Hz. Ali bir kalabalığı eğlence içinde görüp, böyle eğlenip neş’elenmelerinin sebebini sorduğunda, onlar dediler ki:

- Bugün bayramımızdır.

Bunun üzerine Hazret-i Ali de buyurdu ki:

- Günâh işlemediğimiz günler de bizim bayramımızdır.
Hz. Ali buyurdu ki:

- Amellerin en fazîletlisi, iyiliği emredip kötülükten vazgeçirmek ve günâh işliyeni sevmemektir. Kim ki iyiliği emrederse, mü’minin sırtını muhkemleştirmiş, sağlamlaştırmış olur. Kim de kötülüğü men eder ve ondan vazgeçirirse, münâfığın burnunu yere sürtmüş olur.

Hz. Ali Hendek savaşında, bir düşman askerini altedip, yere yatırdı. Kılıcını çekti. Tam vuracağı zaman, düşman askeri Hz. Ali’nin yüzüne tükürdü.

Niçin öldürmedin?

Hz. Ali kılıcını kınına koydu. Onunla savaşmaktan vazgeçti. Ölümünü bekleyen kimse, bu işten bir şey anlamadı. Hayretle kendisine sordu:

- Kılıcını çekmiştin. Beni öldürmene hiçbir engel yokken neden vazgeçtin? Öfken birden yatıştı.

Hz. Ali şöyle cevap verdi:

- Ben kılıcımı Allah için vuruyordum. Ben Allahın arslanıyım. Nefsin esîri değilim. Sen, benim şahsıma karşı yaptığın hareketten sonra seni öldürseydim, nefsim için öldürmüş olabilirdim. Hâlbuki her yaptığımı Allah için yapmam lâzımdır.

Hz. Ali, hayvanlarını kuyudan su çekerek sulayan bir bedevî ile anlaştı. Kuyudan çekeceği her kova su için, bedevîden bir avuç hurma alacaktı. Hz. Ali su çekmeye başladı. Son kovayı çekerken, kovanın ipi kopup, kova, derin kuyunun içine düştü.

Bedevî, kızgınlıkla Hz. Ali’nin mübârek yüzüne bir tokat vurup ücreti olan hurmayı da verdi. Hz. Ali kovayı kuyudan çıkardı. Bedevîye verip oradan uzaklaştı.

Onun dîni haktır

Bedevî, Hz. Ali’nin, derin kuyudan kovayı çıkarmasına hayret edip, kendi kendine, “Eğer onun dîni hak olmasaydı, bu derin kuyudan kovayı çıkaramazdı. Küstahlık yapan el bana lâzım değil” diyerek elini kesip Hz. Ali’nin evine gitti.

Hz. Ali kapıyı açıp Bedevîyi görünce, içeride bulunan Resûlullaha haber verdi. Peygamber efendimiz, Bedevîye, niçin böyle hatâ ettiğini sordu. Bedevî, ağlayarak yaptığı küstahlıktan özür dileyip îmâna geldi. Resûlullah, kesik eli yerine koyup duâ buyurdu. Hak teâlânın izni ile eli sapasağlam oldu.

Hz. Ali, şehîd edileceği gün sabah namazına giderken yolda şu beyiti okuyordu:

Ölüme hazır ol ki, ölüm elbet gecikmez,

Ölüm gelince artık feryâd fayda vermez.

Ramazan-ı şerîfin 17. Cum’a günü sabah namazına giderken, İbni Mülcem tarafından kılıçla alnına vurularak şehîd edildi. Kûfe’de, ya’nî Necef denilen yerde medfûndur. Diğer üç halîfe gibi Cennetle müjdelenenlerdendir.

Hz. Ali’nin kızı ve aynı zamanda Hz. Ömer’in hanımı olan Ümmü Gülsüm, hâdiseyi duyunca dedi ki:

- Babam da, kocam Ömer gibi sabah namazında suikaste uğradı.

Hz. Ali, vefât etmek üzere iken buyurdu ki:

- Yemînle söylüyorum ki, umduğuma kavuştum.

Sonra Kelime-i şehâdet getirerek vefât etti.


~*~ Allah c.c razı olsun kıymetli amcam.. ~*~
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.
Allah razı olsun kardeşim,

Rasul–i Ekrem (sav) buyurdu :
“Kur’an yedi harf üzerine indirildi. Ondan her harfin zahiri ve batını vardır. Ali İbni Ebu Talip’de zahir ve batın bilgisi vardır”
“Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır”
“Ali bendendir, ben de ondanım”
İbn–i Abbas, “İlmin onda dokuz payı Ali’ye verildi ve geriye kalan biri de insanlara dağıtıldı” der.



Allah (cc), bizleri şefaatlerinden mahrum etmesin.
Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın kardeşim.

deleterx2.gif



İyi bir Okçu’nun gücü, yayı ne kadar gerdiği ile değil,
Oku ne zaman atacağı ile ölçülür.
 

atris

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ocak 2009
Mesajlar
1,066
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
allah hepınızdn razı olsun kardeslerım cok guzel olmus
 

yalniz_yolcu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Şub 2008
Mesajlar
634
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
selamun aleykum aliye ablam ali efendimize hayranlığım ve muhabbetimin etkisiyle konunu gördüm çok güzel ablam emeğine sağlık alah cc. razı olsun damla kardeşime de ayrıca teşekkür ederim bazı sözlerini duymamışım sayesinde görmüş oldum...hoşgeldin abla sen yokken buralar çok ıssız kalmıştı seni yeniden görünce çok sevindim dua ve muhabbette birleşelim ablam selametle...
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com

Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.
Allah razı olsun kardeşim,

Rasul–i Ekrem (sav) buyurdu :
“Kur’an yedi harf üzerine indirildi. Ondan her harfin zahiri ve batını vardır. Ali İbni Ebu Talip’de zahir ve batın bilgisi vardır”
“Ben ilmin şehriyim, Ali kapısıdır”
“Ali bendendir, ben de ondanım”
İbn–i Abbas, “İlmin onda dokuz payı Ali’ye verildi ve geriye kalan biri de insanlara dağıtıldı” der.



Allah (cc), bizleri şefaatlerinden mahrum etmesin.
Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın kardeşim.

deleterx2.gif




İyi bir Okçu’nun gücü, yayı ne kadar gerdiği ile değil,
Oku ne zaman atacağı ile ölçülür.


Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühü kıymetli kardeşim.
Rahman razı olsun, değerli katkınız için teşekkür ederim.. Rabbimiz, o ilim gönüllüsünün de ilminden, katreler versin bizlere inşallah.. Bu konuda bizlerin en büyük örneklerinden.. Rabbimiz şefaatlerini bizlere nasip eylesin inşallah..
Selam ve baki Dua ile, Rabbimize emanet olunuz kardeşim.
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
HZ. ALi (A.S) HAKKINDA HADiSLER

HZ. ALi (A.S) HAKKINDA HADiSLER


ﻡﻴﺤﺮﻟ ﺍﻥﻤﺤ ﺮﻟ ﺍ ﷲﺍ ﻡ------ﺳﺒ



Hz.Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyorlar:

“Ali inananların en üstünüdür, bunu kabul etmeyen kafirdir.”
Kenz-ul Ummal C:11,S: 625



Hz.Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyorlar:

“İnananların amel defterinin başlığı, Ali bin Ebu Talib’in sevgisidir.
(Tarih-i Bağdat C:4,S:410)



Hz.Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyorlar:

Kim senden olan bir kılı incitirse (senin kılına dahi dokunursa) beni incitmiştir, beni inciten Allah’ ı incitmiştir, Onu incitene Allah’ın la’neti olsun.”
(Şerait-ut Tenzil C:2, S: 147)



Hz.Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyorlar:

“Allah-u Teala kardeşim Ali’ye sayılamayacak kadar çok faziletler vermiştir. Kim Onun faziletlerinden birisini ona ikrar ettiği halde zikrederse Allah, onun geçmişte ve son zamanlarda işlediği günahları affeder. Onun faziletlerinden birisini yazarsa, melekler sürekli olarak o yazıdan bir eser kaldıkça, ona mağfiret dilerler. Kim Onun faziletlerinden birisini dinlerse Allah, onun işitmek yoluyla işlediği günahlarını bağışlar. Kim Onun faziletlerinden olan bir yazıya bakarsa Allah, bakmak yoluyla işlediği günahları affeder.”
(Menakı-ı Harzemi S: 2)



Hz.Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyorlar:

“Ali’nin sevgisi imandır, buğzu küfürdür.”
(Yenaub-ul Mevedde S: 55)




Hz.Ali (as) şöyle buyuruyorlar:

“Bugün şimdiye kadar hiç söylemediğim bir sözü söyleyeceğim. Resulullah’ tan (s.a.a) benim için Allah’ tan mağfiret dilemesini istedim.
Kabul buyurduktan sonra iki rekat namaz kıldı, elini duaya kaldırdığında şöyle dediğini duydum.
“Allah’ım, Ali’nin Senin katındaki hakkı hürmetine, Ali’yi bağışla”
Ya Resulullah bu nasıl duadır dediğimde, şöyle buyurdular:
“Allah katında Senden daha değerli bir şey var mıdır ki, onun vasıtasıyla Allah’ tan şefaat dileyeyim.”


(Şerh-i Nehc-ul Belağa,İbn-i Hadid, C:20, S: 316)​
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
ﻡﻴﺤﺮﻟ ﺍﻥﻤﺤ ﺮﻟ ﺍ ﷲﺍ ﻡ------ﺳﺒ



Peygamber'e en yakın insandın Sen; İslam’ a ilk inanan da Sen oldun !
Yüreğin yakinle dolu, inançlı ve kararlıydı, herkesten daha fedakardın Sen..
hayır konusunda herkesten daha fazlaydı Senin nasibin.
Selam Sana selamların en güzeliyle... selam olsun Sana !

Başkalarının ulaşamadığı şeye ulaştın, başkalarının algılayamadığını algıladın. Kardeşin Peygamberle omuz omuza cihad ettin, Allah’ın dini için gerektiği şekilde kıyam ettin, sünnetleri koruyup ihya ettin, anarşi ve kargaşayı düzeltip ıslah ettin, böylece İslam ve imana bir düzen verdin.
Selam Sana selamların en güzeliyle, selam olsun Sana !

Senin sayende inananların arkası kuvvetli oldu, Senin sayende yollar aydınlandı, sünnetler ayakta kalabildi.
Senin fazilet, erdem ve hasletlerine hiç kimse ulaşamadı.
Sen, Resulullah’ın çağrısına “Lebbeyk” dedin ve bu hususta herkesten öne geçtin.
Bir an bile yardımını esirgemedin; canın pahasına bile onu korumaktan vazgeçmedin. Korku ve dehşet zamanları gelip çatınca, Zülfikar’ınla yiğitçe saldırıp, zalimlerle zorbaları hakladın, şirkin ve kötülüğün kökünü kazıdın, tuğyankar sapmışların kellesini uçurdun.
Selam Sana selamların en güzeliyle, selam olsun Sana !
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Hz. Ali'nin (R. A.) Son Ögütleri

Esseyyid Abdulhakim Arvasi
[Rabita-i Serife, s. 94-96. (Editörü, Necip Fazil)] Ogullarim!
Allah'a, O'nun huzurunda veya huzuru disinda baglilik ve hasyetten ayrilmayin! Ahirete yaklasma ve dünyadan uzaklasma duygusunu kaybetmeyin! Dünya kayiplarindan kedere düsmeyin ve daima hayr islemeye bakin! Zalime düsmanlik ve mazluma dostluk gösterin! Öfke ve yumusaklik halinizde daima hakk kelimesi üzerinde olun! Genislik ve darlikta dogru yoldan sapmayin! Dost ve düsmaniniza adaletle muamele edin! Sevinçli ve gamli anlarinizda iyi is ve ölçülere baglilik suurunu kaybetmeyin; ve siddette, mülayemette, sevinçte kederde Allah'tan razi olun!
Ogullarim!
Bir is ki disi serli ve kerih görünür, fakat sonu cennettir; siz o fiili isleyin! Bir is ki disi güzel ve cazibeli durur, fakat sonu cehennemdir; siz o fiilden kaçinin! Cennet nimetinin asagisinda olan her sey hakir ve kiymetsizdir. Ahiret azabinin asagisinda olan her belâ ise afiyettir.
Ogullarim!
Bir insan kendi nefsinin ayibini görür ve bilirse baskasinin ayibini göremez ve ondan haberi olmaz. Bir insan Allah'in takdir ve taksimine riza gösterirse, kayip ve eksikliklere esef etmez.
Bir insan nefs ve hirs kilicini çekip havale edecek olursa, akibet o kiliçla kendi maktul düser. Mümin kardesi yuvarlansin diye kuyu kazan, akibet o kuyuya kendi düser. Baskasinin yanlisini büyüten kimse, kendi hatasini unutur. Bir kimse rey ve tedbirinde gurura kapilacak olursa, hata ve delalete sapmis olur. Baskasinin rey ve fikrinden müstagni davrananlar, yani danismaya yanasmayanlar zillete düser. Halka kibir gösterenler neticede hakir ve zelil olur. Bir kimse, serseri ve ipsiz kisilerle düsüp kalkar ve kötülük yerlerine girip çikarsa istiraki olmasa bile itham altina girer. Iyiler ve ilim sahipleriyle düsüp kalkanlarsa, yücelir ve saygi görür. Mizah ve latifeye düskün olan hafife alinir. Kendi fiilleri, sözleri ve amelleri ile magrur olan, nefsi tarafindan magdur olur. Çok söz söyleyen çok hata eder. Hatasi çok olanda edep ve haya azalir. Edep ve hayasi az olanda takva fakirlesir. Takvasi fakirlesenin ise kalbi ölür.
Ogullarim!
Edep mizandir. iyi ahlak en iyi arkadastir. Afiyet on kisimdir ve bunun dokuz kismi, Allah'in zikri disinda sadece susmak, sükut etmektir. Bir kismi ise sefihlerle düsüp kalkmayi birakmak...
Ogullarim!
Fakirligin süsü sabir, zenginligin de sükürdür Islâm'dan üstün seref olamaz. Zühd ve takvadan üstün keramet olmadigi gibi... Tövbe ve istigfardan yüksek sefaatçi yoktur. Vücut afiyetinden güzel elbise olmadigi gibi...
Hirs ve tamah, yorgunluk ve mesakkatin anahtaridir.

Bu ögütler, nefs tedbirinde, malda ve ahlakta, Kitap ve sünnete tam uygun birer ölçü belirtir. Hz. Ali (R.A.) bu ögütleri verdikten iki gün sonra aldigi yara yüzünden ruhunu teslim etmis, cennet alemine kanat açmistir.
Nurlu kabirleri, ogullarinin emirleriyle gizlenmistir. Bu sebeple, nerede medfun bulunduklari, ihtilafli bir meseledir. Necef taraflarinda oldugu rivayeti vardir. .....Allahcc yar ve yardımcınız olsun ALİYE gönüldaşımız...BESMELE...SELAM...DUA...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
A
[FONT=&quot]İLİM BELDESİNİN KAPISI: HZ. ALİ[/FONT]


[FONT=&quot]Yazar : Necip Fazıl KISAKÜREK[/FONT]
[FONT=&quot]Yayınevi : Büyük Doğu Yayınevi[/FONT]
[FONT=&quot]Baskı : İstanbul / 1994 / 368[/FONT]

[FONT=&quot]HİCRETE KADAR[/FONT]
[FONT=&quot]Erkek güzelliğinin en çarpıcı çizgileri içinde 30’luk bir genç... Dalgın ve simsiyah gözleri yere eğik, vakarlı adımlarla, daracık Mekke sokaklarında ilerliyor. Öbürlerine göre biraz daha halli bir evin önünde durdu ve kapıyı çaldı. Aralanan kapından bir çocuk çığlığı gelmekte içeriden... Gülümseyerek aralanan kapıdan içeri girdi.[/FONT]
[FONT=&quot]Asiller çevresi Kureyş Oymağı’nın ulularından Ebu Talib’in evidir bu. Öteden beri kutlu bildikleri, fakat henüz gerçek manasından uzak bulundukları Kabe’nin kureyş adına idare ve muhafaza temsilciliğini yıllarca elinde tutan Ebu Talib. İbrahim peygamberden bütün zaman ve mekanın peygamberine kadar babadan oğula Kureyş’in nur kolundan Haşim’in torunu ve Abdulmuttalib’in çocuğu Ebu Talib...[/FONT]
[FONT=&quot]Babasız Hak Resül İsa Peygamberin doğumuyla başladığı sanılan zaman hesabının 599.yılı...13 recep cuma[/FONT]
[FONT=&quot]Mekke’den Hicretine 23 yıl bulunan güzeller güzeli mukaddes genç amcası Ebu Talib’i bir oğlan çocuğa baba olduğunu haber almış ve doğru onun evine koşmuştur.[/FONT]
[FONT=&quot]Ebu Talib’in zevcesi, yine Haşim soyundan Esed kızı Fatıma bir rüya görmüştü: evi nurla taşmış... Etraftaki dağlar Kabe‘ye doğru secdede... Eline 4 kılıç veriyorlar... Bunlardan biri gökyüzüne çıkıyor; biri suya biri toprağa düşüyor ve biri de aslan oluyor ve heybetinden bütün yaratıklar ürküp kaçmaya başlıyor. Fatıma rüyada korkuyla ellerini uzatıyor, birden bire karşısında Allah’ın Sevgilisini buluyor ve onun ellerine yapışıyor...[/FONT]
[FONT=&quot]Yengesi, rüyadan 4 ay sonra yeğenine şöyle demişti: Gebeyim oğlum! Dua et de çocuğum erkek olsun.[/FONT]
[FONT=&quot]Evet o dönem de hiç bir anne çocuğunun kız olmasını istemiyordu, çünkü biliyordu ki ciğer paresi diri diri toprağa gömülecek. Bunun için yeğeninden dua istiyordu. O da şu cevabı veriyordu: “Doğacak erkek çocuğu bana bağışlaman şartıyla dua ederim!”[/FONT]
[FONT=&quot]Evet demişti yenge, erkek olsunda sana bağışlayayım![/FONT]
[FONT=&quot]Evet Ebu Talib’in bir erkek çocuğu dünyaya geldi. 10 yıl sonra gök ve yeryüzünün bütün manalarını, yüzeye pırlanta taşlar oturtur gibi insan ruhuna kazıyacak olan Kainatın Efendisi sordu:[/FONT]
[FONT=&quot]-Yavruya ne isim koydunuz?[/FONT]
[FONT=&quot]-Zevcem dedi, Ebu Talib: Babasının ismi olan Esed’i -aslan- uygun gördü, ama ben Ali -yüce- adını tercih ettim .[/FONT]
[FONT=&quot]-Güzel isim...İkinciside Haydar -aslan- olsun...[/FONT]
[FONT=&quot]Fatıma rüyasında aslan gördüğü için bu teklif çok beğenildi.[/FONT]
[FONT=&quot]Hiç bir çocukta görülmemiş bir hali var. Mesela gecenin başında uykuya dalıp güneş doğmadan uyanmak alışkanlığıydı... Her türlü haşarılık, haylazlık ondan uzak... Bütün bu hallerine bakıp söyleşiyorlar.[/FONT]
[FONT=&quot]-Bu çocuk, akıl, ahlak, kuvvet ve cesarette bir tane olacak!...[/FONT]
[FONT=&quot]Ali 7 -8 yaşlarında var yok. Ebu Talib’in evinde müthiş bir kıtlık ve umumi bir sıkıntı. Bu durumun farkında olan kainatın efendisi amcası Abbas’a gider. Ebu Talib’in durumunu anlatır. Çocuklarından birer tane alıp bakmasını ister. Bu yolla Ebu Talib biraz rahatlayacaktır. Ebu Talib’in evine gidiyorlar. Ebu Talib ısrarcı bir şekilde kendilerine iletiyorlar...[/FONT]
[FONT=&quot]Kainatın Efendisi’ne düşen Allah’ın, çocukluğundan beri “Yüzümü kerimleştirdiği” Hz. Ali’dir.[/FONT]
[FONT=&quot]Çocuk Ali’nin ruh elması üzerindeki ilk ve ince çizgiler, Allah Resulünün eliyle işte bu çığırda çizildi.[/FONT]
[FONT=&quot]Allah Resulü kırk, Ali ise on yaşında. Efendimiz ilk vahiy geldi. Allah Resulü, muazzam bir dehşete düştüler. Mağaradan çıktılar Hira dağından indiler, uçan bir kuşun gölgesi gibi mesafeleri aşarak Mekke’ye girdiler, büyük ve temiz Hatice’nin kapısını vurdular[/FONT]
[FONT=&quot]-Beni örtün, beni örtün!..[/FONT]
[FONT=&quot]Bütün bunlar Ali’nin gözleri önünde cereyan ediyor. Fakat kendisine hiçbir şeyden bahseden yok.[/FONT]
[FONT=&quot]Evet vahiy gelmeğe devam ediyor.[/FONT]
[FONT=&quot]“-Ey örtülere bürülü Nebi!Kalk etrafını uyandır!”[/FONT]
[FONT=&quot]Emir duyuruldu. Efendimiz en yakınlarını dine davet etti. İlk iman eden olgun erkekler arasında Hz. Ebubekir, üçüncü iman eden, kendi çocukluk sınıfına göre yine ilk, Hz. Ali, dördüncüsü de, köleler arasında ilk, Harise oğlu Zeyd...İşte dört tane birinci ve aralarında bir çocuk.[/FONT]
[FONT=&quot]Gizli davet çığırı bu. İslam’ın “defter-i kebir’i” açılmış ve canlarını kurtarmak isteyenleri, yazılmaya çağıran bu defter, bir iane listesi gibi, zorlukla isim bulmaya başlamıştır.[/FONT]
[FONT=&quot]Hz. Ali Yakınlarına Allah Resulü’nde aldığı emirleri iletiyor. Onlara İslam’ı anlatıyor. Müslüman olmalarını istiyordu. Onlar için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdı.[/FONT]
[FONT=&quot]Zaman ilerlemişti. Hicret zamanı gelmiş çatmıştı. Allah Resulü’ne hicret emri gelmişti. Şimdi hicret zamanıydı. Hicret arkadaşı Hz. Ebubekir olacaktı.[/FONT]
[FONT=&quot]Mekkeli müşrikler alemlerin Efendisini öldürme kararını almışlardı. Her kabileden birer kişi seçmişlerdi bu iş için. Allah Resulü’nün evinin önünde beklemeye başladılar. Karanlıkta birisi geldi ve bunların niçin beklediğini sordu;[/FONT]
[FONT=&quot]-Siz ayakta uyuyun, O çıkıp gitti.[/FONT]
[FONT=&quot]Hep beraber içeri daldılar. Allah Resulü’nün yatağında bir vücut...Ellerinde kılıç ve kamalar örtüyü çekiverdiler: HZ. ALİ...[/FONT]
[FONT=&quot]Suikastçılar şok olmuşlardı. Ok gibi kapı istikametinde karanlığa saplandılar. Allah Resulü’nü arıyorlardı.[/FONT]
[FONT=&quot]Mekke’de tek başına kalan HZ. Ali her zaman öncüsü olduğu ve olacağı İslam davasının bu defa aynı ehemmiyetli artçısı vazifesinin başındadır.[/FONT]
[FONT=&quot]Bütün sıkıştırmalara rağmen Haşim ve Abdülmuttalib kolunun en soylu halkalarından Ali’ye daha fazla bir şey yapamadılar.[/FONT]
[FONT=&quot]Hz. Ali Allah Resulü’nde ki emanetleri sahiplerine teslim ederken ilk serinin sonuncu muhaciri olarak Mekke2den çıkmaya hazırlanmakta ...Hz. Ali 23 yaşında Mekke’den Medine’ye hicret etti. HZ. Ali’yi diğer muhacirler gibi Medine’li müslümanlardan biri misafir etti. Ve artık göklerden yere inen nur Medine üzerinde karar kıldı. Peygamber Efendimiz ‘in de Medine’ye gelmeleri Medine’ye ayrı bir hava kattı.[/FONT]
[FONT=&quot]O, Peygamber’in yatağında ölüm tehlikesine karşı kendisini onun yerine koymak gibi belki her sahabiye mahsus fakat yalnız kendisinde tecelli eden bir sadakatlik ve fedakarlık misali olmakla kalmıyor, tek başına her tanesi ateşten bir akrep taban ısıran kızgın kumlar üzerinde 400 km’yi aşıp Allah’ın Sevgilisi’ne erişmek borcunuda yükleniyor.[/FONT]
[FONT=&quot]Bir insan bağrında ne türlü bir aşk iman volkanı fokurdamalı ki bunları yapabilsin ve ateşi, buzlu şerbet diye içebilsin.[/FONT]
[FONT=&quot]“Sen benim yeryüzünde ve cennette kardeşimsin.” Sözleri Allah Resulü’nden iltifat olarak duydu. bu sözlerin sevinciyle yaşadı.[/FONT]
[FONT=&quot]BEDR[/FONT]
[FONT=&quot]İslam’ın en büyük gazası olan Bedr’e “Yevm-ül Furkan” adı verilir. Zira Kur ‘an-ı Kerim’in yüceldiği ve küfrün alçaldığı gün o gündür.[/FONT]
[FONT=&quot]Bedr, Mekke tarafında bir köy ve orada bir kuyu ...[/FONT]
[FONT=&quot]Bundan evvel HZ. Ali’nin sancaktarlığı altındaki peygamber kafilesi oraya kadar uzanmış fakat düşmana tesadüf etmediği için geri dönmüştü.[/FONT]
[FONT=&quot]Bedir’de küfrün safında 100 at, 700 deve ve 1000’den fazla insan...Evet; 3 at 70 deve 300 insana karşı, bütün bunlar... Ortalama bire beş denilebilir. Artık savaş zamanıydı. Kafirler kendileriyle savaşacak kendi kanlarından kendi canlarından insan istediler. Peygamber Efendimiz’de Velid’e karşı Ebu Ubeydebin Harise, Hz: Hamza, Utbeye, Hz. Ali’de Şeybe’ye karşı savaşması için görevlendirdi...Kılıçlar parladı. Ali’nin kılıcı Hasmının silahını mum gibi büken ve eriten bir yıldırım inişiyle her şeyi bitirdi. Şeybe bir darbede diklemesine ikiye biçilen bir odun halinde yere yuvarlandı. Hamza’da Utbe’ye aynı akıbeti biçmekte geç kalmadı.[/FONT]
[FONT=&quot]Evet 3 atı ve 70 devesiyle 300 müslüman, 100 at ve 700 devesiyle 1000 kafiri bir tırpana bin, sırgan kolaylığıyla biçti. Göklerin takva askerleriyle toprağın iman askerleri yanyana...Müslümanların kılıcı uzaktan kendilerine döner dönmez devrilen kelleler. Allah Resulü’nü yerden alıp saçtığı bir avuç kumdan, kendisine zerre değmemiş kafir yoktur.[/FONT]
[FONT=&quot]Ayet Meali:[/FONT]
[FONT=&quot]“-Onu sen atmadın; Allah attı.” Bedir müslümanlarının lehine sonuçlandı.[/FONT]
[FONT=&quot]Bedir ganimetlerinden Hz. Ali’ye 1 kılıç,1 kalkan ve 1 deve düştü.[/FONT]
[FONT=&quot]Bir gün Hz. Ali bir kafirin tepesine kaldırınca, kıskıvrak bağlamış olmaktan kuduran kafir, onun nur yuvası yüzüne tükürüyordu. Bu olay üzerine Hz. Ali derhal kılıcını yere indirerek, haykırdı:[/FONT]
[FONT=&quot]-Ben seni Allah rızası için öldürecektim!Sen yüzüme tükürdün ve nefsimi incittin!Şimdi seni öldürürsem nefsime pay vermiş olurum. Bırakıyorum seni...[/FONT]
[FONT=&quot]İZDİVAÇ[/FONT]
[FONT=&quot]Hz. Ali 23 yaşında Allah Resulü’nün kızı HZ. Fatıma-tül-Zehra-ül-Betül ile izdivaç etmişlerdir.[/FONT]
[FONT=&quot]Gazve dönüşü...Zilhicce ayının 10’u...İlk kurban bayramı...Bayram kılınmış kurbanlar kesilmiş ve artık bayram müesseseleşmiştir. İşte Ali ile Fatıma’nın düğün ayları...[/FONT]
[FONT=&quot]Hz. Ali ile Fatıma arasında ki zifaf aleminin, en ince manalarından biri de şudur ki kapkara insanlığı sabun yerine güneşle yıkamaya memur bulunan nur nesli, ilahi müjde gereğince işte o an yoğrulmaya başlanmıştır.[/FONT]
[FONT=&quot]İlahi hikmet, nurun Allah Resulü’nden doğrudan doğruya erkek oğul vasıtasıyla intikaline manidir. Böyle olsaydı onlarında nebi olmaları gerekirdi. Allah Resulü’nden sonra nebi ve resul yoktur.[/FONT]
[FONT=&quot]Hasan ve Hüseyin...Nur neslinin iki zirve noktası, baba alakasıyla başlangıç noktaları...Artık bağlantı, hep babadan oğula geçe geçe gidecektir. Hz. Ali ve Fatıma’dan 3. Erkek çocuk Muhsin, yaşamayacak, kızları Ümmü Gülsüm ve Zeynep de, nur mirasını, kendilerinden ilerisi olmayan örnekleri kalacaktır.[/FONT]
[FONT=&quot]İlahi vaad ve müjde gereğince nur nesli, Hasan ve Hüseyin’den o türlü dallanıp budaklanacaktır ki, koca İslam zemini üzerindeki en ileri mana kahramanları yetişecek ve hemen her devirde Allah’ın Kemal gayesinin başbuğları bunlardan çıkacaktır. Buhara’dan Endülüs’e kadar milyonlarca seyyid milyonlarca şerif...Ve aynı kandan nice veli...[/FONT]
[FONT=&quot]Hz Ali Uhud Savaşı, Beni Nadr, Hayber Kalesi’nin fethi kısacası bütün savaşlarda bulunmuştur...[/FONT]
[FONT=&quot]Bedr Ehli’nin “Aşere-i Mübeşşere” cennetle müjdelenmiş 10 sahabiden birini seçecekleri muhakkak onlardan hayatta bulunanlarsa, Ali, Zübeyr, Talha, Saad ve Said olduğuna ve son iki dünyadan el etek çekmiş bulunduğuna göre namzetler kendi kendilerine meydanda: Ali, Talha Ve Zübeyr...Ali’nin üstünlüğü ise bir bakıştan belli .Ve müslümanlar yavaş yavaş gelip Hz. Ali’ye Biat ettiler. Hz. Ali Halife...[/FONT]
[FONT=&quot]Hz. Ali’nin Hz. Muaviye ile arasındaki nispete gelince sahabilik derecesinde ondan çok yüksek ve davasında haklı...Fakat burada bir incelik var:[/FONT]
[FONT=&quot]Mutlak surette haklı olan Hz. Ali’ye mukabil Hz. Muaviye haksız değil.[/FONT]
[FONT=&quot]Tezat gibi görünen bu sırrın inceliğini ancak sır idrakine malik bir vicdan sahibi anlar. İçindeki su yarıya kadar dolu bir bardağa bakınca iyimser “Yarıya dolu”,kötümser”yarıya boş” der, aynı incelik.[/FONT]
[FONT=&quot]MALUM DAVADA; HZ. ALİ’NİNMUTLAKA HAKLI, HZ. MUAVİYE’DE HAKSIZ DEĞİLDİR!!!.......[/FONT]
[FONT=&quot]Hadis meali: “-Ya Ali seni seven ancak mü’mindir, sevmeyen münafık..”[/FONT]
[FONT=&quot]“-Ali’ye nazar etmek ibadettir.”[/FONT]
[FONT=&quot]“-Ali’ye muhabbet bana muhabbettir; bana muhabbet ise Allah’a sevgi...Ali’ye düşmanlık, bana, bana düşmanlık da Allah’a adavet..”[/FONT]
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
EHLİ BEYT NİKİNDEN ALINTI...
“Ali inananların en üstünüdür, bunu kabul etmeyen kafirdir.”
YANİ BÜTÜN ehli sünnet KAFİRDİR..DİYOR...HZ EBUBEKR EN ÜSTÜN DEDİNMİ KAFİRMİŞSİN...SİZ EHLİ BEYT DEĞİL EHLİ ŞİASINIZ...SAPIKSINIZ...KARŞINDAKİNDE BU ÖZELLİK YOKSA SANA GERİ DÖNER....EHLİ SÜNNETE GÖRE EN ÜSTÜN SAHABE HZ EBUBEKRDİR...BİR KARDEŞİMİZ HZ ALİ DEDİĞİ ZAMAN KAFİR OLMAZ....NİK DEĞİŞTİRMEKLE OLMAZ ...SANA DEDİM ...GİT BİR MUTACI ŞİA SİTESİNE TAKIL DİYE........BURDA ÇAKTIRMADAN DALALET YOLUNUN PROPAGANDASINI YAPMA...YUTMAZLAR...
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
EHLİ BEYT NİKİNDEN ALINTI...
“Ali inananların en üstünüdür, bunu kabul etmeyen kafirdir.”
YANİ BÜTÜN ehli sünnet KAFİRDİR..DİYOR...HZ EBUBEKR EN ÜSTÜN DEDİNMİ KAFİRMİŞSİN...SİZ EHLİ BEYT DEĞİL EHLİ ŞİASINIZ...SAPIKSINIZ...KARŞINDAKİNDE BU ÖZELLİK YOKSA SANA GERİ DÖNER....EHLİ SÜNNETE GÖRE EN ÜSTÜN SAHABE HZ EBUBEKRDİR...BİR KARDEŞİMİZ HZ ALİ DEDİĞİ ZAMAN KAFİR OLMAZ....NİK DEĞİŞTİRMEKLE OLMAZ ...SANA DEDİM ...GİT BİR MUTACI ŞİA SİTESİNE TAKIL DİYE........BURDA ÇAKTIRMADAN DALALET YOLUNUN PROPAGANDASINI YAPMA...YUTMAZLAR...

Selamün Aleykum!

kimkimdir isimli arkadaşın öfke, kin ve nefret dolu yazısı, hem art niyetlilikten, hem de bilgisizlikten kaynaklanmış olsa gerek.


EHLİ BEYT NİKİNDEN ALINTI...
“Ali inananların en üstünüdür, bunu kabul etmeyen kafirdir.”
YANİ BÜTÜN ehli sünnet KAFİRDİR..DİYOR...

Herşeyden önce aktarmış olduğum “Ali inananların en üstünüdür, bunu kabul etmeyen kafirdir.” hadis-i şerifin başındaki Hz.Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyorlar: ) ve sonundaki (Kenz-ul Ummal C:11,S: 625) cümlelerini silerek alıntı yapıp sanki bu sözleri ben söylemişim gibi aktarmak art niyetliliktir.

Ve bir de bunun üzerine kendince yorum yapıp, hayatım boyunca ağzımdan çıkmamış olan ve hiçbir zaman düşünmediğim “YANİ BÜTÜN ehli sünnet KAFİRDİR..DİYOR...” sözü ise artniyetlilkten de öte son derece basit, ucuz ve bir o kadar da tehlikeli bir oyundur.

Bu sözleri ben söylemişim gibi gösterip olası bir “Ehli-i Beyt - Ehl-i Sünnet” çatışmasına” sürüklemek niyetindeysen boşa kürek çektiğini bilesin!

Zira benim alıntı yaptığım hadis, evvela "SÜNNİ KAYNAKLI" bir hadistir.

Ve yazmış olduğum kaynağın dışında daha bir çok Sünni kaynakta da aynı hadis nakledilmiştir:

İşte onlardan bir kaçı daha:

Tehzib-üt Tehzip (İbn-i Hacer askalani), C.9, S.419,
Mecme-üz Zevaid (Heysemi), C.9, S.116 ve 158, el-Evsat (Taberani),
Tarih-i Bağdat (Hatip Bağdadi), C.7, S.421, C.3, S.19, C.4, S.391,
Künüz-ül Hakaik, S.92,
er-Riyadun Nadire, C.2, S.220,
Zehair-ül Ukba (Muhibbuddin Taberi), S.92,
el-İsabe (İbn-i Hacer), C.1, S.217.
...


Eğer senin iddia ettiğin gibi gerçekten bir yalan veya yanlış bir şey varsa, veya (senin zannına göre) bir itham sözkonusuysa, bunu bizzat Sünni kaynakları ve Sünni alimleri yapmış oluyor; başkalarını suçlayacağına, gidin onları suçlayın. Eğer bu hadis yalansa ben onların yalancısım(!!!)


YANİ BÜTÜN ehli sünnet KAFİRDİR..DİYOR...HZ EBUBEKR EN ÜSTÜN DEDİNMİ KAFİRMİŞSİN...

İkinci olarak; bu hadisteki küfürden maksat, sizin anladığınız itikadî küfür değil, ameli küfürdür.
Yani bu hadisi inaden kabul etmeyen kimse, bir büyük hakikati gizlemiş sayılır (küfr maddesinin sözlükteki manası da budur zaten) ve veballidir. Ama itikadi kafir sayılmaz tabi.

Bu tür ameli küfürlere başka bir örnek isterseniz, mesela yine Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet kaynaklarında nakledilen şu hadisi gösterebiliriz:
"Bilerek namazı terk eden, kafirdir."
İşte buradaki küfürden maksat da itikadî küfür değil, amelî küfürdür.
Yoksa Allah'a ve diğer itikadî konulara inanan bir kimsenin, namaz kılmadığında itikaden kafir olduğunu kimse söylememiştir.
Ama çok büyük bir günahkar ve fâsıktır.
Kaldı ki sizin bahsettiğiniz bütün ehl-i sünnet hakkında hele, böyle bir şey asla düşünülemez.
Zira onlar gözlerini açıp hep kendilerine sunulan aynı şeyleri duymuş okumuşlardır.
Sizin gibilerin böyle şeylerden heberi olmadığına göre onların bunlardan ne haberi olacaktır?
 

EHL-İ BEYT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2009
Mesajlar
731
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
SİZ EHLİ BEYT DEĞİL EHLİ ŞİASINIZ...SAPIKSINIZ...

Bilginiz olsun diye söylüyorum; İslami literatürde “ehl-i şia” diye bir tabir yoktur.
“Şia” Arapça bir kelimedir, “takip etmek, yolunda gitmek” anlamında kullanılır.
Peki Şiiler neyi takip eder?
Şiiler “Ehl-i Beyt”i takip eder; “Ehl-i Beyt”in yolunda gider.

Şia'nın takip ettiği Ehl-i Beyt ise aşağıdaki isimleri kapsar:

01. Hz. Muhammed (SAA)
02. Hz. Fatıma (AS)
03. Hz. Ali (AS)
04. Hz. Hasan (AS)
05. Hz. Hüseyin (AS)
06. Hz. Zeynel Abidin (AS)
07. Hz. Muhammed Bakır (AS)
08. Hz. Caferi Sadık
09. Hz. Musa Kazım (AS)
10. Hz. Ali Rıza (AS)
11. Hz. Muhammed Taki (AS)
12. Hz. Ali Naki (AS)
13. Hz. Hasan Askeri (AS)
14. Hz. Mehdi (AS)


“SİZ EHLİ BEYT DEĞİL EHLİ ŞİASINIZ...SAPIKSINIZ...” sözlerini sizin adınıza çok büyük bir üzüntüyle okudum.
Beni ve bütün Şii'leri sapıklıkta suçlayarak ne kadar büyük bir vebalin altına girdiğinizin farkında mısınız?
İğne ucu kadar küçük bir hakkın bile hesabının sorulacak olmasını düşünürsek gerçekte sapık olmayan milyonlarca Müslüman Şii'ye karşı nasıl böyle bir hesabın altından kalkacağınızı düşündünüz mü hiç?
Eğer içinizde birazcık Allah korkusu var ise böyle bir söz söylemekten sakının.

“SİZ EHLİ BEYT DEĞİL EHLİ ŞİASINIZ...SAPIKSINIZ...” sözlerine ben cevap vermeyeceğim.

Şii'leri yerinde (İran'da) görmüş, (hatta Dr.Mahmud Ahmedinejad ile görüşmüş), bu sitenin en eski ve en çok paylaşım yapan üyelerinden, ve hepsinden önemlisi (Allah cc ondan razı olsun ki) gözlemlerini hiçbir taassupa kapılmadan olduğu gibi yazma cesaretini gösteren, SÜNNİ kardeşim olan “aliye-aliye” kardeşimin yazdıkları sizin için yeterli cevap olacaktır sanırım:



İbret ve örnek alınması gereken bir hayat, Ahmedinejad'ın hayatı...İran'da görmek nasip oldu kendisini..Bir konferansına katılmıştık..Misafirlerine kendi elleriyle ikramda bulunacak, hizmet edecek kadar mütevazi bir insan...Tüm dünyaya da sergilemiş olduğu tavrı ise bugün müslüman olmayanlarca dahi takdir ve hayretle karşılanmaktadır.. Müstekbirlere karşı böylesine açık yürekli ve cesur liderleri Allah c.c bizlere de nasip eylesin inşallah..



İran'ı gördüm, evet:) Arapçam var ama İran'ın resmi dili olan Farsça'yı çok az biliyorum malesef..Yani günlük bir konuşma yapabilecek kadar değil.. Ablacım İran şiidir..Resmi olarak mezhepleri de Caferiliktir.. Lakin orada kaldığım süre içerisinde, İranlı arkadaşlarım oldu.. Ve üzülerek yazıyorum, sünnetleri bizden çok daha iyi uyguluyorlar birçok konuda..Bizden daha hassas ve duyarlılar.. Bilhassa tesettür konusunda, adalet konusunda, toplumsal olarak insan hakları konusunda da Kur'an'ın dışında hükmetmediklerini çok rahat ifade edebilirim.. İran'ın itikadi konusunda herhangi bir şey söylemek istemiyorum, dediğim gibi takvaca bizlerden çok daha ileride ve sünnetlere de dikkat eden, bizdeki Ehl-i Sünnet'e çok yakın itikatleri olanlar var. Ama ben, İran'ın siyasi duruşunu ve tavizsizliğini takdir ediyorum.. Siyasi olarak misyonu ve çizgisi çok çok güzel..İnşallah, müstekbir kuvvetlere karşı bu güzel duruşunu hep devam ettirir..Siyasi olarak İran'ı desteklemek gerektiğinden yanayım..
Bir önceki mesajımda da siyasi olarak duruşunu sevdiğimi yazdım İran'ın..Bilhassa Ahmedinejad'ın... Bir insan olarak ve aldığı tavır olarak takdir edilmesi gereken bir kişi.. Ahmedinejad ve onun gibi olanları, itikadinden bağımsız bir şekilde değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum..Lakin itikadi, kendileri ile Rabbimiz arasındadır.. Ama tavır aldıkları ABD ve İsrail tüm ümmetin düşmanıdır.. Bizim de siyasi olarak İran'ın yanında olmamız gerekir..

http://forum.islamiyet.gen.tr/kutla...ejatin-oglunun-sade-dugunu-utanmaliyiz-3.html

Bir tarafta sizin kin ve nefretle dolu "Şiiler sapıktır" sözü;

diğer tarafta yaptığı araştırmalar ve gözlemleri sonucunda

"Sünneti bizden daha iyi uyguluyorlar;"
"Kur'an dışında hükmetmiyorlar;"
"Takvaca bizden daha ilerideler"

diyen "aliye-aliye" kardeşimin sözü

Bunu söyleyen, gören, araştıran, bilen SÜNNİ bir kardeşim!!..

Hala "bütün Şiiler sapıktır" görüşünde ısrar ediyorsanız size söyleyecek başka da bir lafım yok.

(aliye-aliye kardeşime: İzniniz alma gibi bir fırsatım olmadığından yaptığım alıntı için hakkınızı helal edin lütfen. Talep ederseniz yaptığım alıntıyı (talebinizi gördüğüm anda) sileceğim.)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt