Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Zikir Kavramı (2 Kullanıcı)

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Kavramlardan, anlamı en çok daraltılanlardan biri ZİKİR kavramıdır. Zikir kelimesi, çok geniş bir anlama ve muhtevâya sahip olduğu halde, neredeyse tek anlama indirgenmiş ve içi boşaltılmıştır. İnşaalla bu bölümde bu kavram üzrinde elimizden geldiğince duracağız.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Zikir; Anlam ve Mâhiyeti


Zikir, sözlükte;
Anma, hatırlama, bir şeyi zihinde hazır etme, bir şeyi dile getirme, hatırlatma demektir.
Bir başka deyişle zikir, kişinin mârifet bilgi olarak elde ettiği şeyi korumasını sağlayan bir faaliyettir ki, bu; zihne aittir. Kavram olarak zikir;
Allahı anmak üzere yapılması veya söylenmesi tavsiye edilen, hamd, duâ, ibâdet ve övgü gibi fiiller ve sözlerdir.
Zikir, insanın bilgi olarak elde ettiği şeyleri muhâfaza altında tutmasına ve gerektiğinde hatırlamasına imkân sağlayan bir bellek anlamında potansiyel bir gücü ifade ettiği gibi, bir şeyin kalben veya sözlü dil ile hatırlanması şeklinde aynı gücün harekete geçirilmesine de denir.
Kalp veya dil ile zikir, unutulmuş bir şeyin yeniden hatırlanması, ya da hâfızadakinin unutulmamak üzere sürekli canlı tutulması şeklinde olabilir.

Zikir, aslında kalbin, anılan kimseye dikkat kesilmesi ve ona karşı uyanık olmasıdır. Bunu dil ile ifade etmeye zikir denilmesinin sebebi, kalpteki zikre hatırlamaya işaret etmesindendir.
Bazılarına göre zikir,
İnsana sevap kazandıran her türlü amelin genel adıdır.
Zikir, Allaha itaattir. Ona itaat etmeyen kişi, diliyle ne kadar tesbih ederse etsin veya tevhid kelimesini söylerse söylesin, gerçek zikri yapmış olmaz.
 

zakire

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Tem 2008
Mesajlar
38
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Allah razı olsun kardeşim emeğine sağlık.Allahümme eınni ala zikrike ve şükrike ve husni ibadetike bih....
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
zakire,
Allah CC sizden de razı olsun
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Kurânı Kerimde Zikir Kavramı

Zikr kelimesi ve türevleri Kurânı Kerimde 292 yerde geçer. Sadece zikr kelimesi ise, 76 yerde zikredilir. Sadece emir halinde 37 yerde geçer. İslâmî kavramlardan, anlamı en çok daraltılanlardan biri zikir kavramıdır. Zikir kelimesi, çok geniş bir anlama ve muhtevâya sahip olduğu halde, neredeyse tek anlama indirgenmiş ve içi boşaltılmıştır.

Zikr kelimesi, Kuranda 30 un üzerinde farklı anlamlarda kullanılmaktadır: Zikir kelimesiyle ifade edilen bu anlamlar:
Zikretmek, söylemek, bahsetmek, konuşmak, hatırlamak, hatırlatmak, anmak, gereğini yapmakla birlikte hatıra getirmek, kadrini bilmek, tefekkürle birlikte hatıra getirmek, mükâfatlandırmak, övmek, şükrünü edâ etmek, tekbir getirmek, telbiye, duâ ve yakarış, söz, laf, kıssa, haber, Kitab, Kitab indirme, Kuran, Kuran dışnda ilâhî kitaplar, Peygamber, şân, şeref, şeref verici husus, nasihat ve düşünceye sevkeden husus, düşünce, ikaz ve nasihat, delil, hatırlamaya (ibrete) sevkeden vaaz ve öğüt anlamlarına gelir.

Bir başka araştırıcı, zikir kelimesinin Kuranda 37 mânâda kullanıldığını belirtir. Bu anlamları alfabetik olarak şöyle sıralar:
Anlamak, anlatmak, besmele, bilme, dâvet etmek, delil, düşünenler, düşünmek, görmek, hatırlamak, hatırlatmak, ibâdet etmek, ibret, iman, itaat etmek, kıssa, kitap, konuşmak, kulluk yapmak, Kur'an, Levh-i Mahfûz, mükâfatlandırmak, namaz kılmak, okumak, öğüt, öğüt almak, öğüt vermek, sevmek, söylemek, şan, şeref, şerefli, şükretmek, Tevrat, uyarı, vahiy, yol göstermek, erkek.

Kuranda zikir kelimesinin anlamlarını göstermek için, bu kavramın geçtiği âyetlere örnekler vererek belirtelim:

1 Anlamak:
Kurânı Kerim, bir durumun belirginleşmesi ya da iki konu arasındaki farkın anlaşılması hususunda zikir kavramını anlamak şeklinde kullanır. Bu anlamda Kuranda dokuz yerde kullanılan zikir, daha çok akıl sahipleri ve ilim ehli için kullanılmaktadır
(Bkz. 2/Bakara, 269; 3/Âl-i İmrân, 7; 17/İsrâ, 41).
Bu âyetlere bakıldığında ilim, araştırma ve tefekkür isteyen konuların, ancak ilim sahiplerince anlaşılabileceği ifade edilmekte, bir konuyu derinlemesine düşünüp araştırmayanların onu anlamayacakları, zikir kavramıyla ortaya konulmaktadır



Bakara suresi ayet 269
Yutil hikmete men yeşâu, ve men yutel hikmete fekad ûtiye hayran kesîrâ(kesîren), ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).

Meal
Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

Hikmet, neyin doğru, neyin yanlış olduğunu ayırmaya yarayan bilgi anlamında kullanılır. O halde hikmet sahibi bir kimse şeytanın dar yollarını değil, Allahın geniş yolunu takip eder. Şeytanın cimri takipçilerine göre ise akıllılık, servetleri ile övünmek, her zaman daha fazla kazanmaya çalışmaktır. Bunun aksine kendilerine gerçek hikmet verilenler bu tür davranışı akılsızlık olarak kabul ederler. Onlara göre hikmet, kendi gerekli ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra servetini cömert bir şekilde iyi amellere sarfetmektir. Birinci grubun bu dünyada daha zengin ve rahat bir hayat yaşaması mümkündür; fakat bu dünya hayatı yaşanılacak hayatın tümü değildir. Bu dünya hayatı, ölümden sonra da devam edecek hayatın sadece küçük bir parçasıdır. O halde bu dünya hayatının kısa zevkleri için ebedî hayatını feda eden kimse çok akılsızca davranmaktadır. Akıllı olan ise, bu dünyada hayatından en iyi şekilde yararlanan ve bu dünyada az bir servete sahip olsa da ahiret'teki ebedî hayat için kendisini hazırlayan kimsedir.
 

Luvi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ocak 2009
Mesajlar
1,209
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Rahman ve Rahiym olan ALLAH cc'nün adıyla,

Zikir, hatırlamak, zihinde tutmak, unutmamak ve anmak anlamına Kur’an kaynaklı bir terimdir.Ayrıca her şartta ve durumda allahın varlığını bütünlüğünü beyninde ve kalbinde hissetme halidir

Kur'an'ın bir çok yerinde geçen zikir kavramı, Allah ile kul arasındaki iletişimi ifade eden bir anlama sahiptir. Nitekim Kur'an'da anma, yad etme, hatırlama (12 : 85); şükretme, hatırda tutma (2 : 40, 47); diline dolama (21 : 36, 60); anlama, akletme, düşünme, ibret alma (6 : 80, 126; 7 : 57); ün, şan, kendisi ile bilinen, izzet kazanılan şey (94 : 4); öğüt verme, öğüt alma (3 : 7; 13 : 19; 37 : 13) şeklinde kullanılmıştır.

Zikir Kavramı ve Daraltılan Anlamı

Oysa Kur'an kendisini ez-Zikr olarak nitelendirerek vahyin kendisini hatırlatıcı olarak tanımlamıştır.

Dolayısıyla zikretmek sadece konuşma ve vücut hareketleriyle yapılan pratiklerden öte bir anlama sahiptir.

Allah'ı (C.C.) çok çok anıp azametini düşünmek ve esmâ-i hüsnâsını okuyup tefekkür etmek. * Kur'ân-ı Kerim'in bir ismi.(İ'lem eyyühel aziz! Tohum olacak bir habbenin kalbi yani içi delindiği zaman, elbette sünbüllenip neşvü nemâ bulamaz; ölür gider. Kezâlik, ene ile tâbir edilen enâniyetin kalbi, Allah Allah zikrinin şua ve hararetiyle yanıp delinse, büyüyüp gafletle firavunlaşamaz. Ve Hâlik-ı Semâvat ve Arz'a isyan edemez. O zikr-i İlâhî sâyesinde (ene) mahvolur...Zikreden adamın, feyz-i İlâhîyi celbeden muhtelif lâtifeleri vardır. Bir kısmı kalb ve aklın şuuruna bağlıdır. Bir kısmı da şuursuz, yâni şuurlara tâbi değildir)

Selam ve dua ile...
 

Gülfidan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2008
Mesajlar
679
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Aynı fikirdeyiz

Zikrin içi boşaltılmış gibi...

Haklısınız

Allah aklınızı her daim Diri tutsun.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Luvi,
Değerli katkınız için teşekkür ederim
.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Gülfidan,
Allah CC razı olsun
Amin
 

Luvi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ocak 2009
Mesajlar
1,209
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Luvi,
Değerli katkınız için teşekkür ederim
.

Rahman ve Rahiym olan ALLAH cc'nun adıyla,
Estağfurullah kardeşim, burada bir teşekkür varsa önce Yüce ALLAHUTELA cc'na sonra da konuyu açtığın için sanadır.

Selam ve dua ile...
 

kardelele

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ocak 2009
Mesajlar
15,425
Tepki puanı
28
Puanları
0
Yaş
55
Konum
istanbul
Güzel ve çok anlamlı bir konuya değindiğiniz için allah razı olsun.allah ile kul arasındaki mükemmel iletişim.yaşamak lazım.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
kardelele,
Sizden de Allah CC razı olsun
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
1 Anlamak:

Âl-i İmran imran suresi ayet 7
..Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp düşünmez.

Ancak akıl sahipleri düşünüp öğüt alır diye buyurmaktadır. Yani böyle bir sözü söyleyen iman eden, bilgisinin ulaştığı noktada duran ve müteşâbihin arkasından gitmeyi terkeden, ancak akıl sahibi olan bir kimsedir. Herşeyin lübbü onun özü demektir. İşte bundan dolayı akla lübb adı verilmiştir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
1 Anlamak: anlamında zikir

İsra suresi ayet 41
Ve lekad sarrafnâ fî hâzel kurâni li yezzekkerû, ve mâ yezîduhum illâ nufûrâ(nufûren).
Şüphesiz kî biz, düşünüp ibret almaları için bu Kuranda misâller verdik. Fakat bu misaller onların ancak nefretini artırıyor.


Biz bu Kuranda, bize karşı çeşitli iftiralarda bulunan müşriklere, çeşitli misaller, çeşitli deliller ve âyetler zikrettik. Bunları düşünüp öğüt alsınlar diye onlan uyardık. Ne var ki onlar, bu misal ve ibretlerden öğüt almadılar. Aksine inatlaştılar. Böylece bu âyetler onların ancak nefretini artırdı, haktan uzaklaşmalarını hızlandırdı.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
2 Anlatmak manasına gelen zikir kavramı ;

Yunus suresi ayet 71
Ve onlara Hz. Nuhun haberini oku. Kavmine şöyle demişti: Ey kavmim! Benim (aranızda) durmam (bulunmam), Allahın âyetlerini zikretmem (hatırlatmam), size ağır geliyorsa, artık ben Allaha tevekkül ettim (güveniyorum). Bundan sonra siz ve ortaklarınız, (yapacağınız) işinize karar verin. Sonra işleriniz size keder olmasın. Sonra da bana uygulayın (yerine getirin) ve beklemeyin.

Ey Muhammed, sen o müşriklere, Nuhun, kavmi ile olan hadisesini anlat.Bir zaman Nuh, kavmine şöyle demişti: Eğer sizin aranızda bulunmam ve size, Allahın âyet ve delillerini hatırlatarak nasihat etmem gücünüze gidiyorsa, bir karara varın. Bu karara, Allaha ortak koştuğunuz şeyleri de çağırın. Böylece işiniz gizli kalmasın, açığa çıksın. Sonra, içinizden geçirdiğiniz ve bana yapma-kistediğiniz şeyi derhal uygulayın, geri koymayın.
Allah teala bu âyeti kerimede, Nuhun, Allahın yardımına güvendiğini, kâfirlerin hile ve desiselerinden korkmadığını beyan ediyor, son Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)i de Nuhun izini takibetmeye tevsik etiyor.


Yusuf suresi ayet 42
Yusuf, iki gençten, zindandan kurtulacağını umduğuna: Efendinin yanında benden söz et. dedi. Şeytan ona, efendisinin huzurunda Yusufu hatırlatmayı unutturdu. Yusuf birkaç yıl daha zindanda kaldı.

Yusuf iki zindan arkadaşından, zindandan çıkıp kurtulacağına kannaat getirdiği kişiye şöyle dedi: Benim, suçsuz olduğum halde zindana atıldığımı Krala hatırlat. Fakat Şeytan, zindandan kurtulan bu kişiye, Kraîa, Yusuftan söz etmeyi unutturdu. Böylece Yusuf zindanda birkaç yıl daha kaldı.
Anlaşılıyor ki Yusuf aleyhisselam zindana atılırken Kral yanıltılmıştır. Ve, Hz.Yusuf, durumunun ona hatırlatılması halinde hatasını anlayacağını ümit etmektedir. Bu sebepledir ki Hz. Yusuf zindandan çıkan arkadaşına: Efendinin yanında beni hatırlat. demiştir. Fakat Allah tealanın hikmeti icabından olarak, Şeytan o kişiye Hz.Yusuftan söz etmeyi unutturmuştur. Böylece, Yusuf aleyhisselamın suçsuzluğunun anlaşılmasıyla zindandan çıkarılması, birkaç yıl daha geri kalmıştır. Bu sürenin ne kadar olduğu âyette açıkça belirtilmemektedir. Bu müddetin, üç, beş, yedi veya dokuz yıl olduğuna dair görüşler ileri sürülmüşse de, kaç yıl olduğu tam olarak bilinememektedir. Taberi, yedi yıl diyen görüşü tercih etmiştir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
3 Besmele manasına gelen zikir kavramı

Enam suresi ayet 118
Eğer onun ayetlerine inanıyorsanız, artık üzerinde yalnızca Allahın ismi anılanlardan yiyin.

Halkın herhangi bir ilâhî hüküm olmadan dinî kanunlar olarak benimsediği çok sayıdaki yanlışlardan biri de, yiyecek maddeleri üzerine getirdikleri sınırlamalardır. Bu nedenle de, Allah'ın haram kıldığı bazı şeyleri helâl, helâl kıldığı bazı şeyleri de haram yapmışlardır. Bu bağlamda, önceki halklardan bazılarının üzerinde ısrar ettiği ve aynı şekilde bazı günümüz insanlarının da önemle üzerinde durduğu en saçma şeylerden birisi, Allahın adı anılmadan kesilenin helâl, Allahın adı anılarak kesilenin ise haram olduğu inancıdır. Bu ayette Allah bu tür düşünceleri reddetmekte ve müslümanlara kâfirlerle müşriklerin uydurduğu tüm bu vehim ve batıl inançları bırakıp eğer gerçekten iman etmişlerse, halkın Allahın hidayetine karşı getirmiş bulunduğu böylesi tüm sınırlamaları kaldırmalarını emretmektedir. Kısaca, müslümanlar ancak Allahın helâl kıldığını helâl, haram kıldığını haram tanımalıdırlar.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
4 Bilmek manasında zikir kavramı :

Rad suresi ayet 19
…Ancak temiz akıl sahipleri öğüt alıp düşünebilirler.

Yani, Allah tarafından gönderilen mesajı dinleyen ve Onun Rasulünü kabul eden kimseler, gerçek anlamda akıllı olan kişilerdir. Onların bu dünyadaki amelleri, mesajın aydınlığı karşısında körleşen aptallarınkinden kesin şekilde farklıdır. Dolayısıyla onların ahiretteki akıbeti müteakip ayetlerdeki gibidir.


Nur suresi ayet 27
…ve (ev halkına) selam vermeden girmeyin. Bu sizin için daha hayırlıdır; umulur ki öğüt alıp düşünürsünüz.

İslâm öncesi Arap adetine göre, insanlar birbirlerinin evlerine yalnızca, iyi sabahlar ya da iyi akşamlar diyerek izin ve tasvip almadan serbestçe girerlerdi. Bu önceden haber verilmeden yapılan girişler bazen ev halkının ve kadınların gizliliğini ihlal ederdi. Allah, herkesin kendi evinde bir gizliliği olabileceği ve dolayısıyla kimsenin bir başkasının evine ev halkının izni olmadan habersizce giremeyeceği ilkesini koydu. Bu hükmün toplumda uygulanmasıyla ilgili olarak Hz. Peygamber'in (s.a) getirdiği düzenlemeler sırayla şöyledir:
1) Gizlilik hakkı yalnızca evlere giriş sorunuyla ilgili olmayıp, bir evi dışardan gözleme, dikiz etme ve hatta başkasının mektubunu izinsiz okumanın yasaklanması gibi noktaları da içine almaktadır. Azadlısı Sevbana göre, Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuşlardır: Sen evin içine bir kez göz attıktan sonra, giriş için izin istemenin ne anlamı kalır?
(Ebu Davud) .
Hz. Huzeyl bin Şurahbilin rivayetine göre, bir adam Hz. Peygamber'i (s.a) görmeye gelir ve tam kapının önünde dururken giriş izni ister. Hz. Peygamber (s.a) ona şunu söyler:
Kenarda dur, izin isteme hükmündeki amaç evin içine göz atmayı önlemektir
(Ebu Davud)
Hz. Peygamberin (s.a) bu konudaki uygulaması şöyleydi:Ne zaman birini görmeye gitse, kapının sağında veya solunda bir kenarda durur ve izin isterdi, o zamanlar kapılara perde asılmazdı
(Ebu Davud)
Hz. Peygamberin (s.a) hizmetçisi Hz. Enesin anlattığına göre, bir adam dışardan Hz. Peygamberin (s.a) odasına bakar. Bu sırada Hz. Peygamberin (s.a) elinde bir ok vardır ve bu okuyla sanki onu karnına saplıyacakmış gibi adamın üstüne yürür.
(Ebu Davud) Hz. Abdullah İbn Abbas Hz. Peygamberin şöyle dediğini rivayet ediyor:
Kim izni olmadan kardeşinin mektubuna bakarsa, ateşe bakmış olur.
(Ebu Davud) .
Müslim ve Buhari'nin rivayet ettikleri bir hadiste Hz. Peygamber şöyle buyurur:
Eğer bir kimse senin evini dikizler ve sen de taşla onun gözünü yaralarsan, bunun hiçbir günahı yoktur.
Bir başka hadiste ise şöyle buyurulur:
Evlerini dikizleyen bir adamın gözünü yaralayan ev halkına ceza yoktur
İmam Şafiî bu hükmü olduğu gibi almış ve bu şekilde davranan bir adamın gözünün patlatılabileceğine izin vermiştir.
Hanefîler ise bu hükmü çıplak anlamıyla almazlar. Onlar, dışardan bir kimsenin, ev sahiplerinin karşı koymasına rağmen bir eve zorla girmeye çalışır ve bu durumda çıkan kavgada gözü veya bir başka organı zarar görürse, ev sahiplerine sorumluluk yoktur görüşündedirler.
(Ahkâmül Kuran, el Cessas, III: 385) .
2) Fakihler, dinlemeyi de görmekle birlikte ele almışlardır. Sözgelimi, kör bir adam, izinsiz bir eve girse kimseyi göremeyecektir ama, evde olup bitenleri duyarak anlayabilecektir. Bu da, bir başkasının gizlilik hakkını ihlal etmektir.
3) İzin isteme hükmü yalnızca kişinin başkalarının evlerine girmesinde değil, kendi annesi veya kız kardeşinin evine girmesinde de geçerlidir. Bir adam, Hz. Peygambere (s.a) : Efendim, annemin odasına girerken de izin isteyecek miyim? diye sorar. Hz. Peygamber (s.a) , evet cevabını verir. Adam, annesine kendinden başka bakacak kimsenin bulunmadığını söyler ve her girişinde izin isteyecek miyim? diye sorar. Hz. Peygamber (s.a) şöyle cevap verir:
Evet, anneni çıplak durumda görmeyi mi istersin?
(İbn Cerir, Ata bin Yesardan) .
Abdullah İbn Mesuda göre, kişi annesini veya kız kardeşini görmeye gittiğinde bile izin isteyecektir
(İbn Kesir) .
Ona göre, bir kişi karısı evdeyken eve geldiğinde bile, sözgelimi öksürerek geldiğini bildirmelidir. Karısı Zeynepten, Abdullah İbn Mesudun her zaman öksürerek gelişini belli ettiği ve hiçbir zaman eve aniden girmek istemediği rivayet edilmektedir
(İbn Cerir) .
4) Bu genel kuralın tek istisnası, hırsızlık, yangın vs. gibi ani durumlarda izne ihtiyaç olmamasıdır. Böyle durumlarda kişi yardım için izinsiz eve girebilir.
5) İzin isteme kuralının konmasının daha ilk günlerinde, müslümanlar, izlenmesi gereken prosedürü iyice bilmiyorlardı. Bu günlerde bir adam Hz. Peygambere (s.a) gelmiş ve kapıda Girebilir miyim? diye bağırmıştı. Bunun üzerine, Hz. Peygamber (s.a) hizmetçisi Ravdaya Git ve ona doğru şekli göster.
Es Selâmü aleyküm girebilir miyim? desin buyurdu.
(İbn Cerir, Ebu Davud) .
Cabir b. Abdullah, bir keresinde babasının borçlarıyla ilgili olarak Hz. Peygamberin (s.a) evine gidip, kapıyı çaldığını ve Hz. Peygamberin (s.a) Kim o? diye sorduğunu, kendisinin Ben deyince, Hz. Peygamberin (s.a) Ben ben diye iki veya üç kez tekrarda bulunarak kim olduğun böyle anlaşılır mı? demek istediğini anlatır. (Ebu Davud)
Kalade b. Hanbel adında bir adam Hz. Peygamberi (s.a) görmeye gider ve selâm vermeden oturur. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a) kendisine git ve es Selâmü aleyküm dedikten sonra gir der. (Ebu Davud) .
Bütün bunlardan, izin istemede doğru olan yöntemin, önce kişinin kimliğini açıklaması, sonra da izin istemesi olduğu anlaşılmaktadır. Hz. Ömerin ne zaman Hz. Peygamberi (s.a) görmeye gitse, esselâmü aleyküm ya Rasulallah, ben Ömer girebilir miyim? dediği rivayet olunmaktadır.
(Ebu Davud) .
Hz. Peygamber (s.a) en çok üç defa izin isteme gereğine hükmetmiştir. Üçüncüde cevap gelmezse geri dönülmelidir. (Buharî, Müslim, Ebu Davud)
Hz. Peygamber (s.a) bizzat kendisi böyle yapardı. Bir kere Hz. Sad bin Ubadenin evine gitmiş ve iki kez esselâmü aleyküm ve rahmetullah diye selâm verip izin istemişti. Üçüncü defa da izin isteğine herhangi bir cevap gelmeyince dönüp gitmişti. Ardından Sad koşarak gelmiş ve Ey Allahın Rasûlü, seni pekâla duyuyordum, fakat mübarek ağzından Allahın selâm ve rahmetini mümkün olduğu kadar sık ve çok almak için yavaş sesle cevap veriyordum demiştir.
(Ebu Davud, İmam Ahmed) .
Üç defa izin hemen birbiri ardınca değil, ev sahiplerine, eğer o anda cevap verebilecek durumda değillerse, cevap verebilmeleri için gerekli zamanı tanımak amacıyla belli aralıklarla istenmelidir.
6) Giriş izni ya bizzat ev sahibinden, ya da ev sahibi adına izin verebilecek hizmetçi veya sorumlu şahıs gibi bir başka güvenilir kişiden gelmelidir. Üç izin isteğinden sonra cevap gelmez veya ev sahibi geleni görmek istemezse geri dönüp gidilmelidir. Israrla izin isteğinde bulunmak veya reddedildikten sonra da inatla kapıda durmak doğru değildir.
7) İçeri girmek için izin almak üzerinde ısrar etmek veya reddedildikten sonra bile inatla kapının önünde beklemeye devam etmek yasaktır. Üç kere kapıyı çaldıktan sonra giriş izni verilmezse veya ev sahibi görmek istemediğini belirtirse geri dönülmelidir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
5 Dâvet etmek manasında zikir kavramı

İsra suresi ayet 46
..Sen Kuranda sadece Rabbini bir ve tek (ilah olarak) andığın zaman, nefretle kaçar vaziyette gerisin geriye giderler.

Yani, Sizin, Rabbiniz olarak sadece Allahı kabul etmenizden ve onların zikrettiği ilâhları anmamanızdan hoşlanmazlar. Onlar, sadece bir tek Allahı yüceltmekte ısrar etmeyi ve onların büyüklerinin ve azizlerinin mucizelerinden hiç bahsetmemeyi de onlara nimetleri için şükretmemeyi çok garip karşılıyorlardı. Çünkü, onlara göre, Allah ilâhlık güçlerinden bazılarını o büyüklere vermiştir. Bu nedenle onlar şöyle diyorlardı: Bu ne garip bir adam! Bilinmezliğin bilgisinin, tüm güç ve otoritelerin bir tek Allaha ait olduğunu söylüyor. Bize çocuklar veren, bizi hastalıklardan koruyan, ticaretimizin gelişmesini sağlayan, kısaca bizim tüm istek ve arzularımıza cevap veren ilâhlara neden hiç pay biçmiyor?

Saffat suresi ayet 3
Zikir okumakta olanlara,

Zikir okuyanlar ile de Allahı zikreden ve ibret verici hadiselerle insanlara ders veren melekler veya peygamberlere vahiy götüren melekler ya da Allahın salih kullarına ilham eden melekler kastedilmiş olabilir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
6 - Delil manasında zikir kavramı

Enbiya suresi ayet 24
Yoksa Ondan başka ilâhlar mı edindiler? Delilinizi getirin de. Bu benimle olanın da zikridir, benden öncekilerin de zikridir. Bilakis onların çoğu hakkı bilmezler. Bundan ötürü de yüz çeviricidirler.

Yoksa ondan başka İlâhlar mı edindiler? Allahtan başka ilâh edinmekten ötürü azarı daha da ileri götürmek üzere tekrar bu hayret ifade eden soruyu sormaktadır. Yani yaratmakta ve hayat vermekte nasıl olur da ondan başkasını ilâh edinirler)? O halde buna dair delillerini getirsinler.
Şöyle de açıklanmıştır:
Birincisi aklî bakımdan bir delillendirme idi. Çünkü orada; Onlar diriltir mi hiç? yani ölüleri diriltebilirler mi? demekti.
İkincisi ise naklî delillerle bir delillendirmedir. Yani haydi bu açıdan delilinizi getirin, hangi kitapta böyle bir. şey indirilmiştir. Kurânda mı yoksa diğer peygamberlere indirilmiş kitaplarda mı?
Bu benimle olanın da zikridir. Yani Kurânda ihlasla tevhid emri verilmiştir. Benden öncekilerin de zikridir. Tevratta, İncilde ve Allahın indirmiş olduğu bütün kitaplarda da olan budur.
Bakın bakalım, bu kitaplardan herhangi birisinde Allah, kendisinden başka ilâh edinmeyi emretmiş midir? Çünkü tevhid ile ilgili hususlarda şeriatler arasında farklılık yoktur. Farklılık sadece emir ve nehiylerdedir
Katade de şöyle demektedir:
Burada Kurân-ı Kerîme işaret edilmektedir. Yani bu benimle olanın onlar için gerekli ve bağlayıcı olan helâl ve harama dair hükümleri İhtiva eden zikridir. Benden öncekilerin iman ile kurtulup, şirk dolayısıyla helak olan önceki ümmetlerin de zikridir.
Şöyle de açıklanmıştır:
Benimle olanın zikri
iman dolayısıyla onlara verilecek mükâfat ile, küfür dolayısıyla onlara verilecek ceza;
Benden öncekilerin zikri ise
benden önceki ümmetlere dünyada yapılacak şeyler ile âhirette yapılacak şeylere dair bilgi demektir. Bu ifadenin tehdit anlamında olduğu da söylenmiştir. Yani siz istediğinizi yapınız, pek yakında perde açılacaktır.
Ebu Hatimin de naklettiğine göre Yahya b. Yamer ile Talha b. Musarrif bu buyruğu: Bu hem benimle beraber olandan bir zikirdir hem benden öncekilerden bir zikirdir okumuşlardır. Ebu Hatim bu okuyuşun izah edilecek bir tarafı olmadığını söylemiştir.
Ebu İshak ez-Zeccâc ise şöyle demiştir;
Bu kıraate göre anlam şöyle olur; Bu bana indirilen ve benimle birlikte olanlardan bir zikirdir ve benden öncekilerden de bir zikirdir.
Şöyle de açıklanmıştır:
Bu benden öncesinden beri devam eden bir zikirdir. Yani ben, benden önceki peygamberlerin getirdiklerini getirmiş bulunuyorum. Bilakis onların çoğu hakkı bilmezler. İbn Muhaysın ve el-Hasen hakkı kelimesini diye ötreli olarak; ile o haktır, bu hakkın ta kendisidir anlamında okumuştur. Bu kıraate göre bundan önceki kelime olan bilmezler kelimesi üzerinde vakıf yapılır. Ancak hak kelimesinin nasb ile kıraatine göre burada vakıf yapılmaz.
Bundan ötürüde haktan ki bu da Kurandır yüz çeviricidirler. Tevhidin delil ve belgesi üzerinde düşünmezler.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
7 Rabbi anmak manasında zikir kavramı

Hud suresi ayet 114
Ey Muhammed, gündüzün iki tarafında ve gecenin, gündüze yakın zamanlarında namaz kıl. Şüphesiz, iyilikler kötülükleri siler. Bu, rablerini ananlar için bir öğüttür.

Allah teala bu âyet-i Kerimede, Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)e, dolayısıyla da biz müminlere, gündüzün iki tarafında ve gecenin, gündüze yakın olan bir bölümünde namaz kılmamızı emretmektedir.
Müfessirler, gündüzün iki tarafındaki namazlardan hangi vakitlerin kastedildiği hususunda farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.
Mücahid, Muhammed b. Kâb el-Kurezî ve Dehhak,
gündüzün iki tarafında kılınması emredilen namazlardan maksadın, sabah, öğle ve ikindi namazları olduğunu söylemişlerdir.
Abdullah b. Abbas ve Hasan-ı Basrî ise,
bu namazların, sabah ve akşam namazları olduklarını söylemişlerdir. Taberi bu görüşü tercih etmiştir.
Katade ve diğer âlimlerden nakledilen başka bir görüşe göre ise,
gündüzün iki tarafında kılınması istenen namazlardan maksadın, sabah ve ikindi namazları olduğu söylenmiştir. Bazıları da, bu iki tarafta kılınması emredilen namazların, Öğle ve ikindi namazları olduğunu söylemişlerdir.
Gecenin gündüze yakın zamanlarında kılınması emredilen namaza gelince, bununla, hangi vakitte kılınan namazın kastedildiği hakkında da şunlar söylenmektedir:
Mücahid, Abdullah b. Abbas, Hasan-ı Basrî ve İbn-i Zeyd,
bu namazdan maksadın, yatsı namazı olduğunu söylemişlerdir. Taberi de bu görüşü tercih etmiştir.
Diğer bir kısım âlimler ise bu namazdan maksadın, akşam ve yatsı namazları olduğunu söylemişlerdir.
Âyet-i Kerimede geçen: Şüphesiz iyilikler kötülükleri siler ifadesinde geçen iyilik ve kötülüklerden neyin kastedildiği hakkında, bir kısım âlimler
Bundan maksat Sübhanallahi Velhamdülülahi ve Lailahe İllallahu Vallahu Ekber duasıdır. Demişlerse de,
Kâb b. el-Kurezî, oğlu Muhammed, Abdullah b. Abbas, Mücahid, Hasan-ı Basrî, Dehhak, Mesruk v.b. âlimlere göre buradaki kötülükleri silen iyiliklerden maksat, beş vakit namazdır. Zira namaz kılmanın, kişinin günahlarım sileceği hakkında çeşitli Hadis-i Şerifler zikredilmiştir.
Bu hususta Resulullah (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
Söyleyin bana şayet sizden birinizin kapısından ırmak aksa da, her gün o ırmaktan beş kere yıkanacak olsa o su o kişide kirden bir eser bırakır mı? Ne dersiniz?
Sahabiler: Su, o kişide kirden bir eser bırakmaz cevabını vermişlerdir. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: işte beş vakit namaz da buna benzer ki, Allah, bu namaz sayesinde hataları siler.
Diğer bir Hadis-i Şerifte de şöyle Duyuruluyor:
Kul, büyük günahlardan kaçındığı müddetçe, beş vakit namazdan her bir vakit, kendinden önceki vakitle kendisi arasında işlenen günahları, Cuma Namazı, daha önceki Cuma ile kendisi arasında işlenen günahları, Ramazan orucu ise, önceki Ramazandan o âna kadar işlenen günahları affettirir.
Âyette zikredilen Kötülüklerden maksadın ise günahlar olduğu beyan edilmiştir.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt