Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yürekçe (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Gönlümün kilidi seni arar..

Ruhumu güzelliklerine ve güzelliğine kör etme

Ey haşmetiyle kâinatı kuşatan

Marifetini sar gönlüme

Her şeye tam karşılığı veren Hakîm

Esmanı mühür gibi vur

Şu günahkâr gönlüme



Tövbeler hep sanadır yalvarmalar sanadır

Mahlûkat seni anar,

Takdirler hep sanadır, tahsinler hep sanadır

Şu fakir gönlüm zenginliğini arar

Ey çözülmez düğümleri çözen, paslı kilitleri açan

Marifetine sar beni,

Gönlümün kilidi seni arar.



Ey kâinatın anahtarlarını dilediğine açan Rahman

Sabahın penceresinden ruhuma açıl

Bir seher yeli gibi ruhuma saçıl

Güneş doğmadan önce ruhuma doğ ki

Âlemim karanlıkta kalmasın gün boyu

Ey mahlûkatı zikrine tecelligâh eden Sultan

Sabahın penceresinden gönlüme açıl

Bütün hazineler sensiz hep gizli

Gonca, gül gibi açıl,

Ey gizli hazinelerin sahibi

Tohumlar gibi açıl



Ey dilediğini karanlıklardan aydınlığa çıkaran

Sabahı bize tılsım yap

Dünyamıza, kalbimize

Kâinat gibi açıl

Bizi karanlıklarda bırakma

Ey sabahın sahibi,

Kâinatın kalbine açıldığın gibi açıl

Nurunu tılsım gibi yerleştir ruhumuza

Âlemimizi sensiz, dünyamızı ışıksız bırakma

Kalbimizi her sabah sana uyandır,

Ya Fettah! Her sabah aç, her sabah açıl



Ey kâinatı bin bir çeşit güzelliklere saran Rabbim

Ruhumuzu güzelliklerine ve güzelliğine kör etme

Ey haşmetiyle kâinatı kuşatan

Marifetini sar gönlüme

Her şeye tam karşılığını veren Hakîm

Esmanı mühür gibi vur

Şu günahkâr gönlüme…

Alıntıdır.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Bilirim seni yalan dünyasın
Evliyaları alan dünyasın

Yunus
Bir tutsaklıktır başlar, biz doğunca; dünya denir adına Bir telaş, bir koşturmaca, dursuz duraksız

Rahmân’a isyan isyan kendimizden gafletin adıdır o
Maldan ve mülkten, çıkardan ve hesaptan, makamdan ve itibardan, şandan ve şöhretten olur sınanmalarımız çoğu kez Bağına düşen bir dahi kurtaramaz başını beladan, bir daha aydınlatamaz ruhunu karamsar zindanlarda

Dünyaya değil belaya geliriz biz, Kalû’dan söz açıp Bela’yı ölçeriz hep Şekerden ve baldan umar, ağudan ve zehirden içeriz; güzeller ve güzellikler der, çark–ı felekten geçeriz Mert gelip mert gitmektir erlik, biliriz de, yine hilelere, oyunlara, oyuncaklara düşeriz Üç talakla boşanası kumamızdır bizim, deriz de, her gece onun acüze koynunda sabahlarız
Biz değiliz artık onu şekillendiren, bize fikrimiz bile sorulmuyor nedense Oysa “Biz” bir medeniyetin adıydı eskiden, bir hayat tarzının

Ayrık gözlüklerinin ardından ötekiler hükmediyor şimdi ona ve zamanı fişliyorlar durmadan “Öteki” bir başkalaşmanın sancısıdır aslında, belki bir dayatmanın
Biz, biz olmayı yitirdikten sonra oldu olanlar, miskinliği gayrete tercih etmemizden sonra oldu Gölgelerden kan sızdı sükunetimizin üstüne

Suçlarımızın kanıydı hem Sicim sicim gözyaşlarımızı dolayıp hoyrat ellerine gülüşlerimizin uçurtmalarını ötekiler uçurmaya başladı sonra
Rüzgarlar avare çıktı Yalnızlığımızı duyduk bir uçtan bir uca sarındığımız dumanlarda, ve çığlıklarımız anlamsız kalabalıklara tutsak edildi
Zamanı kösele niyetine çiğneyen açlıklar ayarladı yelkovanların parmaklarını bunalım saatlerine
Her renkten pencereler açıldı azgın emellerin aynalarına ve yüzlerimizi seçemez olduk İşsiz kaldık, kalbimiz katılaştı; aşsız kaldık, ruhlarımız dalaştı İçimiz aynıydı, dışımız kabuk kabuk döküldü
Günleri sek sek oynayarak geçmenin bedelini umut taşlarından hayali saraylar yaparak ödedik
Kristal adalar boş havuzlara düştü; güz yapraklarının kıvranarak öldüğü susuzluklarda korkularımızı yüzdürür olduk Ve iri çuvaldızlarla diktik güzelliklerin ağzını Hep dünya idi sebep, hep dünya sevgisi oldu yenilgilerimiz
Dünyaya bu kadar düşmeseydik kalbimiz rahatlayacaktı belki Belki işimiz ve aşımız olacaktı, imanımız ve mutluluğumuz olacaktı
Olmadı; bunalımlarımızın kancalarını kör kuyulara sarkıttık; tekilliğimizi sokaklara çözdük, yuvadan ve eşten ayrıldık Beyhudeliğe ayarlı zamanlarda intiharları taktık yakalarımıza rozet rozet
Eldivenlerimizde kaldı ellerimizin sıcaklığı, ve tozlu çekmecelere kaldırıldı dostluklarımız Hep eski ve kırık şeylerle avunduk çocuklar gibi, ve ötekiler dizdi içleri başkaldırı dolu şişeleri yüzlerimizin raflarına göz göz
Mavi, yeşil, sarı ve mor fırıldaklara takılı kaldı bitimsiz can sıkıntılarımız, nakışlı gündüzlerde karanlığımızı artırdılar peyderpey
Duygularımızı mesafelere serptiler boylu boyunca, ve ölümü mezarlıklara hapsedip tabaka tabaka, zamandan kopardılar ilkin bizi, ölmeyeceğimize inandırdılar; ve sonra hırs çivilerinin başlarını koparıp çaktılar tabutlarımıza, “dünya” diyerek, hurdaya döndürdüler yüreklerimizi, varlığımızı, medeniyetimizi
En asil tutkularımız, kendini tutmaktan yoksun tutkallarla tutturulunca kendimizi bir ayarda tutamadık, ve yabancı bir konuk olduk şu bir demlik yapıda, dem geldi geçti, biz bir köşeye ilişip kaldık; ellerimizi birleştirmeyi akıl edemedik, imanlarımızı Bir’leştirmeyi akıl edemedik
Neler oluyor bize yine neler oluyor gülüm?!


İSKENDER PALA​
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com

Neden sevinçler değil de, hüzünler iz bırakır yürekte?

İki mahkum, yağmur sonrası demirlerin arasındaki küçük pencereden dışarı bakar.
Biri der ki “Öf her taraf vıcık vıcık çamur oldu!”
Diğeri der ki “Kaldır kafanı bak ebemkuşağı çıktı rengârenk!”

En son siz kime iyilik yapmıştınız?
Peki, en son size kim kötülük yapmıştı?

Bize iyiliği dokunan insanları çabuk unutuyor ama kötülüğü dokunanları unutmuyoruz…
Günde binlerce başarılı cerrahi müdahalede bulunan doktorları görmüyor, bir tane sargı bezi unutan dikkatsiz doktoru unutmuyoruz…

Yine binlerce polis namusuyla dürüstçe işini yapıyor, rüşvet alan iki polisten dolayı tüm teşkilatı karalıyor hepsi böyle bunların diyoruz…

Terk ettiklerimizin sayısını bilmiyor, terk edenleri unutmuyor ve asla affetmiyoruz…

Yolsuzluk yapan -deprem sonrası da yargılanan- müteahhidi, Veli Göçer’i tanıyor, ama yıkılmayan yüzlerce binayı yapanları tanımıyoruz.

İktidarın yaptıklarını görmüyor yapmadıklarını biliyoruz.

Öğrenciyken iyi notu biz alıyor kötü notu hoca verdi diyoruz…

Sayısız örneklendirilebilir bunlar.

Biz iyi şeyleri unutmada balık hafızamıza sığınıyor, kötü şeyleri unutamamada deve kinine bürünüyoruz
Sürekli şikâyet ediyor, sürekli bir yerlerimizi kanatıyor bir türlü mutlu olmayı beceremiyoruz…
Oysa Oktay Rıfat nasıl güzel değiniyor hayatın ıskaladığımız yerlerine, farkında olamadıklarımıza, kıymetini bilemediklerimize…

Son Söz

Boğazından lıkır lıkır
Geçen
Şu suyun kıymetini
Bil
Nedir ki bu mavilik
Deme
Pencerenden görebildiğin
Kadar
Göğün kıymetini
Bil
Kıymetini bil çiçek açmış
Bademlerin
Beyazın siyahın
Yeşilin
Pembenin kıymetini
Bil
Dirilik öyle bir şey ki
Yürekte
Sevinçler
Çırpınır
Kavak yelleri eser insanın
Başında
İnsanoğlu kızar öfkelenir
Savaşır
Halk için girişilen
Savaşta
O korkulu
Sevincin
Öfkenin kıymetini
Bil
Bil ki
Bu
Budur işte
Güneş
Yalnız dirileri ısıtır
Güneşin kıymetini
Bil

Kötüyü düşünmek kötüyü çağırmaktır unutmayın! Polyanna olun demiyorum, ama karamsar da olmayın. Yarım bardak suya baktığınız da , bu bardağın yarısı boş demeyin, bu bardağın yarısı dolu deyin yeter…

Çocuğunuzun, sevgilinizin, babanızın, elemanınızın, patronunuzun dolu tarafını görün; kötüye meyletse de kalbiniz, aklınıza iyi yanlarını getirin…

Hepimiz bu ülkede yaşıyor eksik olanları hepimiz yaşıyoruz ama yaşadıkça ve yoğunlaştıkça da eksildiğimizi görüyoruz…
Enerjimizi yitiriyor, etrafa nefretle bakıyoruz.
Siz umut dolu cıvıl cıvıl çevreniz olsun istiyorsanız siz öyle olun önce!
Siz somurtan, sürekli dert yanan şikayet eden birini ne kadar istemiyorsanız bilin ki onlar da istemiyor…

Şimdi sorun kendi kendinize: “Ben ne kadar aranan bir arkadaşım ve arkadaşlarımın beni aralarında görmek istemelerinin gerçek sebebi ne?”

Bir de tavsiye –naçizane- siz de, sizin geçmişiniz de çocukluğunuz dahil kötü iz bırakan kimler varsa, hepini affedin yüreğinizde, ama samimiyetle…

İşte o zaman rahatlayacak ve bunca yıldır nasıl kendi kendinizi boşu boşuna yediğinizi anlayacaksınız
Ama önce kendinizi affetmek şartıyla!
Şimdi sıra sizde.
Sevinçler iz bıraksın artık yüreklerinizde.

BEDİRHAN GÖKÇE
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Yamalı Rüyalar.....
Susuz topraklarda çöl misali hıçkırık yalnızlığında üşüyen ellerim, bir mahşeri günün secdesinde buldu hiçliği.

Zindan yalnızlığında büyüyen göz bebeklerim al yanaklı çocuk masumluğunda yitirdi gözyaşlarını.

Kaybolan zincir, karanlığın kuytularında zifiri çağırıyor masum bakışları.

Mahkumuyum bu muhkem hücrenin kör yalnızlığında. Kuyularda yusuf sesi arar bu sezsiz bakışlarım.

Ruhun kemikleşen yarasında ve üşürken yalnızlığın ayazında korkuyorum bu sokakların hiç gelmeyen şafağından.

Nefesin son anında bir gökkuşağı renginde aç perçemini.

Parmaklıklar ardından özgürlüğün alın yazısına bir tebessüm kondur. Kalbin yarasına merhem diye aşk(c.c) dokundur. Yangının alevine kül dokundur.

karanlığın geceye bakan yüzünde sevda çehrene gül dokundur.

Gölgeye düşen aynanın yüz çevirdiği kömür karası bakışların nurunda bul kaybolmuşluğu...

Yırtık rüyalardan yamalı hülyalara serencam düştü bu gece. yalnızlkların darağacına badı saba düştü düşlerin hüznüne.

Kaybolduğum yitik pencerenin nefes alan son perdesinde, perdenin geceye düşen hüznünde çaresizliğim ile geldim yine

Bu şehrin caddeye bakan yüzünde tüm çehreler yalancı bir hayalin başrol oyuncusu . Kimlikler sahte , sözdeki muhabbet kafeste. Sıcaklığın yüze vuran

terinde vücut sahte.

Yollar yokuşmuş şu düz görünen yalancı baharda. Yalan kelimesinin hayata düşen türevinde ne çok cümle varmış acıtılan yanda.

Hüzün gülünün günlüğü , gülün hüznünde kayboldu. Yılların durgun suyunda ölü denize gülüm düştü.

Rüzgar , çöllerin sevdiği meltem bakışlı saç okşayan . Gönül dilinde savurduğun kum taneleri gecenin hüznü, çaresizliğin öğrenilmişliği var.

Pencereme konan bülbülün sesiymiş ruhumu deryalara daldırtan. Meğer doğduğum günmüş beni ağlatan.

Dünyanın mahrem perdesinde goncalara gül kokusu düşmüş. Hayal bakışlara dünün yorgunluğu düşmüş. Sözlere sahteliğin mühründen mürekkep

düşmüş. Bilmem ki bu kaçıncı düşün düşlere düşmüşlüğü...

Duvara yansıyan kemalin cemale vuran nurundan al hücre nefesini.

Bulutlar karaya boyadı yarınları ve yarınlar bulutlara boyadı hazan bakışları

Bir sürgünün güvercin kanatlarında özgürleştim.Özgürlüğü güvercin kanadında kaybettim.

Yorgunum şimdi yaşam hapsinde . Ölüm özgürlüğünde son perde. Hıçkırığımı yitirdiğim her gece.

Parmaklıklar ardından gülümseyen hayallere kelepçeli kabışlarım şimdi kan kırmızısı . Bilmesinler beni ve zanlarda kaybolan bir yangının alevini.


Ebedlere edeple gel ezelden
Şefkati beslede gel mahremden
Düştün yine sözün kafiyesinde hicranlı perdeden
Zamanın çarkında eridim buzdan kafesten
Söylemeli kafiyesi yorgun nefesten
Aldığın her nefes hicran dolu besteden


Kördüğüm sırrında sisli bulutlara düşen ayak izlerinde söylemeli seherin en yanık türküsünü karanlığın dehlizlerinde...

--Alıntı​
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Aynalarda seni hissediyorum,
Hayal ırmağının çağıltısında
Umutların mecnun parıltısında
Rüyalarda seni hissediyorum...

Ey dost en güzelin nakışındasın,
Nurun karanlığa akışındasın,
Bir denizin sehla bakışındasın
Dalgalarda seni hissediyorum...

Şuledar eyleyip sundun elini,
Tayfuna çevirdin sevda yelini,
Tutuşturdun yüreğimin külünü,
Neva larda seni hissediyorum...

Yürürken gecenin kalbine doğru,
Gönlümden beynime vuruyor ağrı,
Yalnızlık bir çöldür, ayrılık uğru,
Tenhalarda seni hissediyorum...

Akşamın renginde ay ışığında,
Bir gül yaprağının kırışığında,
Bulutta, yağmurda, gökkuşağında,
Semalarda seni hissediyorum...

Hüzün gözlerinden ruhuma düşer,
İçim acılarla yoğrulur pişer,
Ey hicran yıldızı ahsen-i beşer,
Dualarda seni hissediyorum…

Nurullah Genç


[VIDEO]http://www.fileden.com/files/2009/3/6/2352240/ask%20sancisi.mp3[/VIDEO]
 

semos

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Kas 2006
Mesajlar
303
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allah c.c. Razı olsun paylaşımlarınız çok güzel...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
2n9by2xrz0.jpg


Karanlık çizgilerle sarılmış gözlerim
Baktığını göremeden
Düştüğünü farkedemiyor

Suskun olmuş dudaklarım
Senden bahsediyor gizliden
Olmadığım yerde olan aklım
Cümlelerimi toplamadan yok oluyor
Hükmedemediğim kalbim

atmıyor sanki

Her görülen düş
Gerçeğin başlangıcı
Kabuslar ise gerçeğin ta kendisi

Bir son gibi ölüm
Her can dediğimde
Bedenim yeniden ölüyor
Kalbim duruyor
Mecalsiz cümleler biriktiriyorum
Yanında huzur bulup
Uykuya dalsınlar
Yeni günde mutluluklar fısıldasınlar kulaklarına



Bugün olmadığım kadar muhtacım sana
Yıldızları eksen
Çiçeklerden gökkuşağı yaptığın saçlarıma
Yaprak yaprak gözlerine düşürsem sevgimi

Yolumuz yıldızlardan geçer mi
En parlak olanı avucuna bıraksam

iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
my.php


Asalet; Boyda değil Soyda.

İncelik; Belde değil Dilde.

Doğruluk; Sözde değil Özde.

Güzzelik; Yüzde değil Yürekte olur.​
 

yarensin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Eyl 2008
Mesajlar
978
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Mahkumuyum bu muhkem hücrenin kör yalnızlığında. Kuyularda yusuf sesi arar bu sezsiz bakışlarım.
bunlar ne güzel yazı böyle insan okudukça bitmesin istiyor....emeğine sağlık....
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Karanfiller ağlardı




Karanfiller ağlardı gecelerde, geceler neden ağlamasın?
Gecelerde secde edenler neden ağlamasın, gecelerde secde edemeyenler neden ağlamasın?

Gecelerde açılırken ötelerin pencereleri, kalplere hüzünler yakışır, yakışır kirpiklere taneler. Ölüm varsa ve ölümden ötesi varsa, hesap varsa, mizan varsa, bir kefene bile sarılıp sarılamayacağımızdan emin değilsek, bizim için mizanın nasıl kurulacağını bilemiyorsak, farkında olmadan işlediğimiz günahlar ve hiç fark etmeden kazandığımız sevaplar varsa, neden göğsümüz dolmasın, neden yüreğimiz titremesin?

Biz kimin mülkündeyiz, kimin huzurundayız, biz kimin şefkatine ve merhametine muhtacız?

Eğer bizler yaptığımız ibadetlerde ve iyiliklerde yeterince ihlas sahibi olup olmadığımızdan emin eğilsek, kibirden, riyadan, ucubtan, hasetten, gıybetten, nifaktan gereğince temizlenemediysek, bunlardan arındığımızı zannedip kendimizde bir varlık görmek gibi bir hataya düşebiliyorsak geceler bizim için ağlama zamanıdır.
İnsanı yücelten; kendini eksik ve kusurlu olarak kabul etmesi, güzel örneklere bakarak her güzel huyu kendine maletmeye çalışmasıdır.

İnsanı yücelten tek yardımcı olarak Rabbini bilmesi, yalnız O'na kulluk edip yalnız O'na dayanmasıdır.
İnsanı yücelten Rabbi ile arasında sıcak bir bağ kurması, bu bağdan güç alması, her şeyde her varlıkta hatta kendi gönlünde O'nu görebilmesidir. Çünkü (cc) bir kudsi hadiste buyurur ki:

"İnsan Benim sırrımdır, Ben insanın sırrıyım".

Ve Cenab'ı Hak Hz.Muhammed (sav)in aynasından seyredilir. O'na ne kadar uyabilirsek biz de o derece temiz bir ayna oluruz Hakk'a. Çünkü (cc) kamil insanın gönlüne tecelli eder. Kamil insan olmak da ancak güzel ahlaktan geçer. Çünkü müminin mizanında güzel ahlaktan daha ağır gelecek bir şey yoktur.

Karanfiller ağlardı gecelerde, neden ağlamasın? Öz ağlamayınca göz ağlamaz... Anlaşılamayan ve anlatılamayan hüzünleri ifade etmenin en iyi yolu ağlamak değil midir?

Sizlere hüzün rıhtımından seslendik, hüzün güzeldir. Ulaşabildiğimiz her yere gönülden selam olsun
iktibas .
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
684FC1EA4F68-1.jpg


Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul!
Görmedim gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer.
Ömrüm oldukça gönül tahtına keyfince kurul!
Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer.

Nice revnaklı şehirler görünür dünyada,
Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaratan.
Yaşamıştır derim en hoş ve uzun rüyada
Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan.

Yahya Kemal Beyatlı​
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
İnsan yağmur gibi olmalı bence, herkesi ıslatabilmeli. . .
Rahmeti kuşanıp herkese her şeye merhamet etmeli. . .
İnsan sözünü yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara;
Kırıp dökmemeli, damla damla söylemeli, ince ince sevmeli. . .
Şefkatli olup kimseyi küçümsememeli,
hor görmemeli, kimsenin dalını kırmamalı. . .
İnsan yağmur gibi, bir görünmeli bir saklanmalı. . .
Öyle ince olmalı ki, ihtiyaç duyan onu dizi dibinde bulmalı,
ihtiyaç bittiğinde hiç şikayetsiz ortalıktan kaybolmalı. . .
Yağmur göklerden yere serinliktir;
Yağmur yukarıdan aşağıya minnetsiz iniştir. . .
Yağmura “rahmet” diyenlere,
yağmur
damlaları
sayısınca
rahmet
okumalı...

Senai Demirci
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
r011rv1.jpg


Can, paslı bir bıçak yarasıdır varlığın göğsünde. tenin beyaz yüzünde bir kardelen hülyasıdır, en canlı yıldızı, yerin en kanlı çiçeğidir. yarada kabuk bağlayan her neyse, buzda kristal kristal biçimlenen ne ise, gökten yukarıda, yerden aşağıda ne varsa kaynayan, hepsi can yüzünden, hep can gözünden, hep can özünden.

Yüreğimizin yayında gerili oktur can, ki buralı değildir, şimdiye razı değildir; bizden önceleri ve bizden sonralarıdır.
Gölgemizin kuytusunda saklı hayaldir can, ki bizden ama bizden kalmayandır.

Alnımızda doğmuş şebnemdir can, ki bizden ama bize ait olmayandır, bizden ötelerde aşkları vardır.

...

Senai DEMİRCi​
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Seni sevmek diye buna derim ben
Sensiz sabahlara ermek
Gülmek;
Seninleyken gülmek
Sensiz ne ağlamak ne de ölmek
Seni sevmek diye buna derim ben
Sevdan kucağımda üç günlük bebek
Seni sevmek yaşamak demek

Seni sevmek;
Yanımdan geçerken kuru bir merhabayla
Başımı öne eğmek.
Korkum;
Senden aşk dilenmek
Sevdamı bilmeyip yanımdan geçip giderken
Dönüp, rüzgarda uçuşan sarı saçlarını
Uzun uzun izlemek

...

Seni sevmek diye buna derim
Her yeni gün, yeni bir yangın
Her yeni gün yeni bir vurgun yerim
Seni sevmek diye buna derim ben
Güzel gözlerin ömre ömür katar
Bunu bir tek ben bilirim

Sen bu deli aşka kulak asma
Olsun,
Ben sensiz gecelerde ölür ölür dirilirim
Her sabah sevginle hayata sarılır
Ve her sensiz aşkın sonuna yıkılır giderim.

UĞUR ARSLAN

[VIDEO]http://www.fileden.com/files/2008/6/18/1964934/Fonn/Sule.mp3[/VIDEO]
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Sevgili Dost!

Fotoğrafta pozitif görüntüler negatif görüntülerle basılır.

Sıkıntılar bunaltmasın seni.

Lütfen gülümse fotoğrafın çekiliyormuş gibi her an…


posta kutusundaki mızıka'dan
Ali Ural
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
aglayan20gul21ut7wh3xk8.gif


Bir Damla Gözyaşı

Bir damla da çağlayan ırmakları boğuşu Yakub`un,
Sukut denizinde dalga olan Meryem`in
Fırtınalara sabrı kalkan bilen Eyüb`ün...

Rıza bahçesine bir gül ekebilmek, gözyaşlarını teselli vuslatına mazhar olacak
kadar samimiyetle dökmektir...
Dua tadında akan her damla kelamsız rıza dilencisidir...

Ey Zeyd... Ey sevdalı... Ardından alemlere rahmet olarak gönderdiğine,
en sevdiğine, Hasret gözyaşları döktürdüğü Mevlanın...

Ey Selman... Ey yüreğindeki aşka harf harf teslim olan...
Hak tarafından sevilen ve sevildiği
Aleme ilan edilen...

Aşkla var olabilmek yollarda, hasrete gamzelerde hayat buldurmak,
kirlenmemiş gökyüzü, Altında sadık ve vefalı aşıkları,
unutulan her heceyi işler cana saadet asrı tadında akan her damla...

Asırlar öncesinden bizlere selam eden Efendim...
Rüzgar saçını dağıtır diye üzülemediğimize üzülerek sevdasına vurulduğumuz...
Hüzün bahçelerindeyiz... Sensiz..!

Nedametin giydirildiği gecelere aydınlığı, vefasızlıkların asıldığı yıldızlara affı,
kırgınlıkların, Gezdiği sokaklara sevgiyi fısıldar gül tadında akan her damla...

Talan edilmiş sokaklarımı sevdirir, "O"ndandır diye...
Aşk dolu hayatların bir huzmesinin canda hayat bulmasını dillendirir sus olup...
Ahdimi taşır akan her damla ...

Bir damla gözyaşında saklı "can"
Bir damla gözyaşı "can"a hayat bulduran


El-Vehhab ismine sığındım...
Avuçlarımda bir damla gözyaşıyla kapındayım...

alıntı..
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com

yazık bir ömrün
özetiydin gesim…
..........................

Korkudan korkak yürek aralarıma ilişip,
bir lokma cesarete binbir gece iç kanaması dinmeyen aşklar peydahlayanım sendin..

Köşelerinde sahipsiz kahkahalar sürprizleyen
temmuz tebessümleriydi gözlerin!

bilirsin,
içimizde ki çocuk ne de severdi yazları..

Hele de,
her sevda öncesi toprak dibi isyanlarıyla ,

yeni dünyalarda boynunu dik tutmanın onurunda
filizlenen kelimelerimden sızan damlalarla oynamayı ne de severdi…

sen de onu bir başka sevdin bilirim!

Ne zaman bu kentin başına bir ayrılık dolansa
'kendine dikkat et can!
kendimizden geçme'
derdin

...

yani sen de ,

bir ömür takdirlerini ,
sevmeyi adamakıllı becerdiğinde biriktirdin…

kaçıncı ödül alışıydı sevgimizin,
gözlerine değdiğinde gözlerim

sen benim ,
her kayboluşunun ardından içimde ki hüzünlerde sobelediğim,
peşinden her gece yitik adreslere postaladığım umutlarımı ,
her gece yastığımın altında unuttuğumu farkettirenim,,

ben senin ,
hayata her dokunuşunda ürken sevgimizin saçlarını okşayan güvenin’dim..

akşamlarına dur durak bilmez hayallar üfleyen
‘rüzgarın kızı’ na ,
bir vefa borçlusun gesim!

haklılığım kadar haksız,
haksızlığım kadar haklı olsan da,
bu gidiş sana hiç yakışmadı be gesim…

aşk adalet tanımazmış,
sende’ liğimi kime emanet ettin ?!

tek çare 'biz’ ken,
başını alıp gitmek mi cesaretin ?

bir gün vicdanın beni senden sorarsa,
terk ettiğin yerde,
hala sendeyim

görmesende bak!
bir yıldız kayıyor gesiimm!

şimdi,
gönlümüzden kayan yıldızlara uzanamayan ellere mi,
yoksa ;
gözlerinin kalabalık elalığında
'sus’malarını dillendirmekten
bitap düşene mi bir dilek hak ?!

suçlu biziz gesim!

kayan yıldızların cüretine inat,
ölmeyi denemeliyiz susarak!

öyleyse söndür lambaları yarınım,
bu ışık ne haddine!

bir yıldız kaydı denmemeli aşk cinayetlerinin ardından,
dilsiz şahitler kalmalı bir tek!

Konuşacak olduğu kadar,
'susacak var ‘ olmalı …
......................

Hayat hep böyle mi gesim?

Aşkın sustu yerden,
ayrılıklar mı dillenmeli ?

öyleyse,
giderken aynaları bırak gesim!

çünkü sen
gözlerimde gizlisin!


ZULEYHA CAY
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
da_1237894215.jpg


Dünyada, ulaştığında seni neşelendiren ne varsa, o vuslat zamanında ondan ayrıldığını bir düşün!...

Seni neşelendiren şeyle niceleri neşelendi, fakat sonunda rüzgar gibi geçti, sahibine vefa göstermedi.

Gönül: Sana da vefa etmez, seni de terk edip gider, o senden vaz geçmeden, sen ondan vaz geçmeye bak!...


Her şey fanidir. Helak olur.

Ancak onun hakikati bâkidir!...”

Mevlana​
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Ve yeryüzüne cemre düşer...
Toprağın, suyun ve havanın tüm canlıların hasretini dindiren, o nadide, sevgi dolu cemre düşer.
Nice canlının beklediği bereket, yeryüzünde buluşurlar, hem de verdiği randevusunu hiç geciktirmeden.
Sözünde durur cemre ve onu bekleyen her şeyi mutlu eder.
Beklenir cemre...
Onu beklemek de kavuşmak kadar güzeldir.
Hasreti aylar sürer, kavuşulduğunda ise tüm yaşanan zorluklar unutulur.
Buz tutan yeryüzü, cemrenin yüreğindeki sevgiyle buluşunca erir, kendine gelir.
Toprağına, havasına, suyuna sevgi düşürür cemre. Her beklenen güzel şey gibi, birçok güzelliğe gebedir cemre. Her yeni umudun bir habercisi, her gözyaşının tebessümüdür adeta. Cemre düşmeden yeryüzüne, bekleyişin en güzelidir yaşanan. Hani bir söz vardır bilirsiniz: “Gelecekse beklenen, beklemek güzeldir” diye. Gelecektir Hakk’ın verdiği izinle vaat ettiği zamanda cemre. Bekleyen tüm canlılara hayat kaynağı olmaya, yeşermek için sevgi arayan çiçeklere sevgisini sunmaya, açılıp koku saçmak için bekleşen güllere dokunacaktır cemre.
Sevgi doludur o. Sımsıcak haberlerle gelir. Sarmaş dolaş olur onu bekleyenlerle. Tüm sevgisiyle, tüm ahengiyle sarmalar onu bekleyenleri. Yaradan(c.c) her yarattığının gönlüne aşkı koymuştur. Öyle ya cansız dediğimiz taş bile, Rabbini anmaktan aciz değildir. Ve fark ediyorum şimdi, cemre de o aşkla gelir yeryüzüne. O aşkla sevgisini sunar onu bekleyenlere.
Her sevgi aşıladığında, aşkı bir kat daha büyür biliyorum.
Ve sınırlarını kaldırmıştır cemre, öyle ki bir gün bir bakmışsın senin de gönlüne düşüvermiştir.
Ve gönlüme düştü cemre...
En saf, en masum halinde yakalayıvermiştir seni. En ihtiyaç duyduğun zamanda bulmuştur seni.
Hiçbir şeyin seni avutmayacağı bir anda gelmiş, konmuştur yüreğine.
Saymak isteyip de sayamadığım tüm güzellikleri taşıyan cemre. Bereket olan, sevgi saçan, aşkı nakış nakış gönle işleyen cemre. Herkese dokunur cemre, eğer beklenirse.
Tabi her canlının beklediği cemre farklıdır. Beklenilen en güzel şeydir gönlüme değen cemre.
Yeryüzüne ait bir terim olarak bilinen cemrenin belli zamanları vardır. Senede üç kere düşer yeryüzüne ve çok değerlidir. Ama gönlüme düşen cemrenin zamanı yok, mekânı yok, öylece gelir dokunur yüreğime.
Öyle güzeldir ki benim cemrem, her saniye yüreğime dokundurur sıcaklığını durur.
Durmaz, hep hissederim onu ben. Hisseder misiniz bilmem.
Ama hissetmeyi bilenlere dokunur cemre.
Gönlüme düştü cemre...
Senede üç değil, her gün düşer cemre.
Toprak, hava, su değil adları.
Gönlüme düşen cemrem...
Adını sen koy...​

iktibas
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt