Sur’a Üfürülmesi ve Kıyamet günü
Rasulullah (s.a.v) Efendimiz bir hadisinde, “İnsanoğlu Allah kendisini yarattığından beri ölümden acı hiçbir şeye rastlamamıştır. Sonra ölüm, ölümden sonraki karşılaşacağı şeylere oranla daha hafiftir” buyurarak kıyamet gününün dehşetinden Allah’a sığınmıştır.
Bundan daha korkuncu, Sur’a üfürülmesi ve yeniden dirilmek, Allah’ın huzuruna getirilmek, iğneden ipliğe sorguya çekilmek miktarının bilinmesi için terazi–mizan kurulması, sırattan geçmek, mahkeme sonrası cennet veya cehennem gibi çok ağır aşamalarla her kul karşılaşacaktır.
Bunlar hikaye değil, her insanın başına gelecek gerçeklerdir. İnsanlardan pek çoğunun kalplerinin derinliklerine ahiret inancı girmemiş, yüreklerinin özüne bu iman yerleşmemiştir.
Kendilerine ahiret gününe iman ile ilgili bir soru yöneltilse, dilleri ile onun dehşetinden söz ederken kalpleri ne söylediğinin farkında bile olamaz. Bunun ispatı çok kolaydır. Siz işlediği bir amelin günah olduğu konusunda onu uyarırsınız ya da çok büyük hata yanlış dersiniz, o da haklısın der ama günaha–hatasına devam eder.
İşte bu kalbin tasdiklemediği bir inanıştır.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz, Allah–ü Teala’nın kutsi bir hadisinde şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
“Ademoğlu Bana sövdü, sövmemeli idi. Beni yalanladı, Beni yalanlamamalı idi. Bana sövmesi, Bana çocuk isnadında bulunmasıdır. Beni yalanlaması da ‘Beni ilk bakışta yarattığı gibi eski halime geri getiremez’ sözleridir.”
Bir ayet–i kerimede;
“İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da çürümüş kemikleri kim diriltecek diyerek bize misal vermeye kalkar” (Yasin: 77–78) buyurmuştur.
Bir başka ayette de şöyle buyurur;
“İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır? O, akıtılan bir pis su damlası değil miydi? Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra Allah onu yaratıp şekil vermişti. Ondan erkek dişi iki cins yaratmıştı” (Kıyame: 36–39).
İnsanoğlu hep isyan eder, Allah kulluk ister! Biz gelin tevbe edip, başımıza gelecekleri hatırlayalım da Allah bizleri affettsin.
İlk olarak Sur’a üfürülüşün şiddeti üzerine düşün. Bu üfürülüş bir sayhadır, bununla kabirler ölülerin üzerinden açılır, ölüler kabirlerinden fırlarlar.
Cenab–ı Hak ayetinde; “Artık Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde kim varsa, yerde kim varsa düşüp ölmüştür. Sonra bir daha üfürülecektir, o anda görürsün ki ölüler dirilip ayakta bakınıp duruyorlar” (Zümer: 68). Diğer bir ayette: “Sur’a üfürüldüğü vakit o gün zor bir gündür, hele kafirler için hiç de kolay değil, çok çetin bir gündür” (Müddesir: 8–10).
Başka bir ayet–i kerimede Cenab–ı Hak şöyle buyurur:
“Doğru sözlü iseniz bildirin, bu vaad ne zamandır derler. Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak tek bir çığlığı beklerler. O zaman artık ne vasiyet edebilir, ne de ailelerine dönebilirler. Sur’a üflenince kabirlerinden Rab’lerine koşarak çıkarlar. Vah halimize, yattığımız yerden bizi kim kaldırdı derler. Onlara; işte Rahman olan Allah’ın vaad ettiği budur, peygamberler doğru söylemiştir denir” (Yasin: 48–52).
Ölülerin üzerinde başka bir tehlike olmasa bile sadece bu Sur’un korkusu yeter de artar bile.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur;
“Sur sahibi boynuzunu ağzına almış, anlını uzatmış, ne zaman emir verilecek de üfüreceğim diye kulaklarını dikmiş beklerken ben nasıl şadman (sevinçli–neşeli) olurum” (Tirmizi).
Sur boynuzdur, İsrafil (a.s) boru şeklindeki boynuza ağzını koymuştur. Boynuzun başını çevirmesi göklerle yerin genişliği gibidir. İsrafil (a.s) gözlerini arşa dikmiş kendisine ne zaman ilk kez üfürmesi emri verilecek diye beklemektedir. İlk üfürüşünde Allah’ın diledikleri dışında göklerde ve yerde ne kadar canlı varsa hepsinin korkudan ödleri patlayıp ölürler, Cebrail, Mikail, İsrafil ve ölüm meleği ölmezler. Daha sonra Allah–ü Teala ölüm meleğine sırası ile Mikail’in, İsrafil’in ve Cebrail’in canlarını almasını emreder. Akabinde ölüm meleğine emir verir o da ölür.
Birinci nefhadan sonra mahlukat berzah aleminde kırk yıl bekler, akabinde Allah–ü Teala İsrafil’i dirilterek ikinci üfürme ameliyesini gerçekleştirmesini buyurur. Sonra bir daha üfürülmüştür, o anda görürsün ki ölüler dirilip ayakta bakınıp duruyorlar. Herkes ayakları üzerine dikilerek mahşere gönderilmeyi bekler.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur;
“Ben peygamber olarak gönderildiğimde, Sur’un sahibine haber gönderildi, o da onu ağzına aldı, bir ayağı ilerde bir ayağı geride üfürme emrinin verileceği zamanı beklemektedir. Dikkat edin de Sur’a üfürülmesinden korkun” diyerek bizi uyarmış, o günden korkmamız gerektiğini söylemiştir.
Dünyada günlerini lüks içerisinde, nimetler içinde Allah’a isyan ile geçirenler, o mahşer gününde hakir olacaktır.
Sadece insanlar değil, vahşi hayvanlar, çöllerden, dağlardan ve ormanlardan başları önlerine eğik bir halde inecekler, insanların arasına karışacaklar, kendilerini kirleten bir günahları olmamasına rağmen, Sur’un dehşetinden ne yapacaklarını şaşırmış bir halde insanların arasında dolaşacaklar.
Nitekim Tekvir 5’inci ayette, “Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman” buyrulur.
Bu dünyada kimseyi takmayan, Allah’a isyanda inatla devam eden azgınlar, Allah’ın huzuruna çıkmanın heybet ve azametinden ezilip büzüleceklerdir.
Bu konuyla ilgili bir ayette Cenab–ı Hak şöyle buyurur;
“Rabbine yemin olsun ki, Biz onları da, şeytanları da elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra kendilerini cehennemin çevresinde diz üstü hazır tutacağız” (Meryem: 69).
Ölümden sonra başımıza gelecek hallerden bazılarını ayet ve hadisler ışığında anlatmayançalıştık.
Peygamberimizin tavsiyesine uyarak ölüm ve sonrasını düşünerek İnşaallah iyi bir nasihat aldık.
Bir dahaki konumuz da mahşer yerini ve insanların durumunu anlatmaya çalışacağız. Allah o günde biz Muhammed ümmetinin yar ve yardımcısı olsun.
Amin.
Hayriye Bektaş
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=8003871&tarih=2008-05-25