Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yıdızlar dökülecek dağlar yürütülecek (2 Kullanıcı)

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
"Allaha iman ederler, ahirete iman ederler" Allaha iman ahirete imandır. "Tefekkürün en faydalısı ölümü tefekkürdür"


Yalancı dünyaya konup göçenler
Ne söylerler ne bir haber verirler...
Üzerinde türlü otlar bitenler
Ne söylerler ne bir haber verirler...

Kiminin başında biter ağaçlar
Kiminin başında sararır otlar
Kimi masum, kimi yiğitler
Ne söylerler ne bir haber verirler...

Toprağa gark olmuş nazik tenleri
Söylemeden kalmış tatlı dilleri
Gelin, duadan unutman bunları
Ne söylerler ne bir haber verirler...

Kimisi dördünde kimi beşinde
Kimisinin tacı yoktur başında
Kimi altı, kimi yedi yaşında
Ne söylerler ne bir haber verirler...

Kimisi bezirgân kimisi hoca
Kimi aksakallı kimi pir koca
Hep yatarlar uçtan uca
Ne söylerler ne bir haber verirler...

Yunus der ki; gör takdirin işleri
Dökülmüştür kirpikleri kaşları
Başları ucunda hece taşları
Ne söylerler ne bir haber verirler...
 

uzgun_42

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Mar 2008
Mesajlar
1,218
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Konum
KONYA
S.a. Kardeşim çok Begendim şiirini. Sözleri Ne Kadar Güzel Ve Anlamli.allah (c.c.) Razi Olsun Kardeşim Eline Saglik. Allaha Emanet Ol. Hayirli Günler
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
S.a. Kardeşim çok Begendim şiirini. Sözleri Ne Kadar Güzel Ve Anlamli.allah (c.c.) Razi Olsun Kardeşim Eline Saglik. Allaha Emanet Ol. Hayirli Günler

a.s ..Sizden de Allah razı olsun..teşekkürler
imanımızı diri tutmak için sık sık ahireti düşünmemiz gerekiyor..sahabe (ranhum ecmain) gibi 100 defa düşünemiyorsak ,günde bir defa düşünsek bile hayatımızda birden çok şey değişiverir..
çünkü ne zaman bu hayata veda edeceğimizi bilemeyiz,
"bir nefis hangi toprakta öleceğini idrak edemez", "her nefis ölümü tadacaktır"..

Selametle...
 

ahnef

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2008
Mesajlar
191
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
30
s.a evet sözleri çok güzel rabbim duyduğu anda iman edenlerden eyler inş hayırlı akşamlar.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Son yıllarda çokça rastladığımız akademisyen ve çeşitli makam ve mevkilerde âlim ve hocaların bâtılı hak gibi gösterip gerçek bilgi ve ilimden insanları nasıl saptırdığını ve kıyamet günü bu insanlara Cenab–ı Hakkın nasıl ceza vereceğini ve hüsrana uğrayacağını ayet ve hadisler ışığında anlatmaya çalışacağız.
Rasulullah (sav) buyuruyor: “Kıyamet günü en ağır azabı çarptırılacak kişi Allah ü Teala’nın ilmiyle kendisini yararlandırmadığı âlimdir.”
Bir keresinde Hz. Ömer (ra), “Bu ümmet adına en çok korktuğum şey, münafık bilginlerdir” deyince kendisine sorarlar, “Peki bilgin nasıl münafık olur?” Cevap verir: “Dili pek bilgiç olup kalbi cahil ve ameli olmamakla” diye buyurur.
İbni Mübarek de şunları söyler: “İnsan ilim peşinde koştuğu sürece âlimdir, âlim olduğunu sanmaya başladığında cahil olmuştur”.
Üsame b. Zeyd (ra): “Rasulullah’tan şöyle işittim: Kıyamet günü âlim kişi getirilip ateşe atılır, derken bağırsakları dışarı fırlar ve merkebin değirmen taşı çevresinde dolaştığı gibi bağırsaklarının etrafında dolaşır bu sırada çevresine toplanan cehennem halkı ‘ne oluyor sana, neden böyle bir azaba uğratıldın’ diye sorarlar. O da cevap verir: Ben iyiliği emreder kendim yapmazdım, kötülükten sakındırır kendim yapardım”.
Âlimin işlediği günahlar yüzünden azabı çok ağırdır. Bundan dolayı da Cenab–ı Hak Nisa Suresi 45. ayette şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz münafıklar cehennemin en aşağı tabakasındadırlar. Çünkü münafıklar gerçeği bile bile inkar etmişlerdir.”
Yine bundan ötürü Yahudiler, Hıristiyanlar’dan daha şerir millet olarak nitelenmişlerdir. İsa Aleyhisselam da şöyle buyurmaktadır: “Kötü âlimler bir çayır ağzını kapatan ne kendisi su içen ne de suyu ekinlere bırakan bir kayaya benzerler”.
Günümüzde bunların sayısız örneğini görmekteyiz. O zaman bunlar için şöyle bir tespit yapalım; bunlar aslında çok aptal ve kendilerini akıllı sandıkları için de bir o kadar zeka seviyeleri düşük insanlardır. Çünkü ebedi olan bir hayata şu iki günlük dünyaya aldanıp gelip geçici zevklere aldanmışlardır.
Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Bu ümmetin âlimleri şu iki tür insandır. Birincisi: Allah’ın kendisine ilim verip, onun karşılığında bir menfaat sağlamadan ve bir ücret almadan ilmini halka aktaran kişidir. Böyle birisine gökteki kuşlar, sudaki balıklar, yeryüzünde debelenen canlılar, yazıcı melekler mağfiret dileğinde bulunurlar. Böyle birisi kıyamet günü peygamberlere arkadaş olacak şekilde efendi ve ulu biri olarak Allah’ın huzuruna getirilir. İkinci tür âlim ise; Allah’ın kendisine verdiği ilmi, Allah’ın kullarından esirgeyen ve ilmiyle menfaat sağlayıp ücret alan kişidir. Böyle birisi de kıyamet günü mahşer yerine ateşten bir gemle gemlenmiş olarak gelir ve bir tellal bütün mahlukatın huzurunda, ‘bu adam falan oğlu falandır. Allah’ın kendisine verdiği ilmi Allah’ın kullarından esirgemiş ve ilmiyle menfaat sağlayıp ücret almıştır’ diye seslenir ve diğer insanların sorgusu bitinceye kadar bu kişiye azap edilir.” Ve bunların domuz suretinde olacağını kaynaklar bize bildirmektedir.
“Şimdi kime inanalım? Hangi kanalı açsak böyle bir hoca herkes fetva üstüne fetva veriyor, kime inanacağımızı şaşırdık” diyenlere şöyle cevap vermek istiyorum: O zaman eksik yine sendedir çünkü Rasulullah (sav) Efendimiz Allah’ın rızasını kazanan ve samimi olarak bu dine hizmet eden âlimlerin olduğunu bize müjdelemektedir. O zaman ihlasla Allah’tan bunları karşımıza çıkarmasını isteyelim. Allah samimi bir gönülle yapılan hiçbir duayı reddetmez. Sen yeter ki iste istemeyi bil.
Cenab–ı Hak bizleri âhir zamanın fitnesinden korusun, amin.

Hayriye Bektaş,
Yeni Mesaj
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Son nefes heyecanı

Son nefes heyecanı

Dağların tepelerine batan güneşin ışıkları vuruyor, denize rengarenk gölgeler düşüyor. Biten ömürler gibi işte yine akşam oluyor. Yürekte tarifsiz bir heyecan var, bir hayli zamandır yerini koruyor. Neyin heyecanı diye merak edeceksiniz; son nefesimizi nasıl vereceğimizin heyecanı bu.
Allah–ü Teala’yı eserlerine, eserlerindeki kudret ve sanata bakarak tanımaya çalışıyoruz, aklımızın ve gönlümüzün sınırları boyunca. Pencereden baktığımda bir çiçek görüyorum, çiçeğin rengi ve yapraklarının şekli öyle güzel ki; “Beni doyasıya seyret ve beni doyasıya kokla” diyor hal diliyle. Bu çiçekte Allah–ü Teala’nın imzasını görüyorum. Bu çiçek bu kadar güzelse onu yaratan ne kadar güzeldir düşünemiyorum. İşte böyle olağanüstü olan Mutlak Güzel’e kavuşacağım son nefeste, bunun heyecanını yaşıyorum, haklı değil miyim?
Bir Allah dostunun içimde bir gariplik uyandıran sözlerini hatırlıyorum, diyordu ki; “Ya Rabbi n’olur dünya sürgünümü fazla uzatma!” Düşünüyorum, bir hadis–i şerifte: “İçinizden en hayırlınız ömrü uzun, ameli güzel olandır” buyruluyordu. Hem yaşadıkça Marifetullaha (Allah’ı bilmek), Muhabbetullah’a (Allah’ı sevmek) erişme umudu var. Seyr–i sülukta olanların Allah’ı daha iyi tanıma, bilme, sevme olanağı var. Bu nedenle uzun bir ömür sözü kulağa hoş geliyor.
“Allah (cc) ibadet ömrü versin” diye bir güzel dua da var. Ancak ibadetin ilimle birlikte olması gerekiyor, ya da şöyle diyelim: “İbadetin ilmimizi attırması gerekiyor.” “Bilmiyorsanız zikir ehline sorun” deniyor. Evet bizim ulaşmak istediğimiz tamlama buydu “zikir ehli”. Ömrün uzun olsun fakat mutlaka zikir ehlinden ol.
Yeryüzünde insana en çok haz veren şeyin bilmek, Allah’ı bilmek olduğunu biliyoruz. Allah (cc) ilmi isteyene vereceğine göre, bizim ilmi istemek ve çalışmaktan gayrı yapacağımız şey kazandığımız ilmin edebine riayet edebilmektir.
Allah’ı sevmek O’nu bilmekle başlar. O’nu bilmekse O’nu sevenleri sevmekle. Allah (cc) son nefeste kamil iman nasibeylesin.
Ulaşabildiğimiz her yere gönülden selam olsun.

www.yenimesaj.com.tr
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Euzü billahi mineşşeytanirrecim bismillahirrahmanirrahim

1 - Olacak vak'a olduğu zaman

2 - Onun oluşunu yalanlayacak kimse yoktur.

3 - O, alçaltıcıdır, yükselticidir.

4 - Yer şiddetle sarsıldığı

5 - Dağlar serpildikçe serpildiği

6 - Dağılıp toz duman haline geldiği

7 - Ve sizler üç sınıf olduğunuz zaman

8 - Sağın adamları (var ya) ne mutludurlar onlar!

9 - Solun adamları ise ne uğursuzdurlar onlar!

10 - Önde olanlar (var ya), onlar öncüdürler.

11 - İşte o yaklaştırılanlar,

12 - Nimet cennetlerindedirler.

13 - Çoğu önceki ümmetlerden,

14 - Birazı da sonrakilerden.

15 - (Onlar) cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerindedirler.

16 - Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar.

17 - Çevrelerinde, ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dolaşırlar.

18 - Kaynağından doldurulmuş, testiler, ibrikler ve kadehlerle.

19 - Ondan ne başları ağrıtılır, ne de akılları giderilir.

20 - Beğendikleri meyvalar,

21 - Canlarının çektiği kuş etleri,

22 - İri gözlü hûriler,

23 - Saklı inciler gibi,

24 - Yaptıklarına karşılık olarak verilir.

25 - Orada boş bir söz ve günaha sokan bir laf işitmezler.

26 - Duydukları söz, yalnız "selam", "selam" dır.

27 - Sağın adamları, nedir o sağın adamları!

28 - Dalbastı kirazlar,

29 - Meyva dizili muzlar,

30 - Uzamış gölgeler,

31 - Fışkıran sular.

32 - Pek çok meyva arasında,

33 - Tükenmeyen ve yasaklanmayan

34 - Ve yükseltilmiş döşekler üstündedirler.

35 - Biz kadınları yeniden inşa ettik (yarattık).

36 - Onları bâkireler yaptık.

37 - Hep yaşıt sevgililer,

38 - Sağın adamları içindir.

39 - Bir çoğu öncekilerdendir.

40 - Bir çoğu da sonrakilerdendir.

41 - Solun adamları, nedir o solcular!

42 - İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar şu içinde,

43 - Kapkara dumandan bir gölge altındadırlar.

44 - Ki ne serindir, ne de faydalı.

45 - Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefâhete dalmışlardı.

46 - Büyük günahı işlemekte ısrar ediyorlardı.

47 - Ve diyorlardı ki: "Biz ölüp, toprak ve kemik yığını olduktan sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?"

48 - "Önceki atalarımızda mı?"

49 - De ki: "Öncekiler ve sonrakiler"

50 - "Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır."

51 - Sonra siz, ey sapık yalanlayıcılar!

52 - Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

53 - Karınlarınızı hep onunla dolduracaksınız.

54 - Üstüne de kaynar su içeceksiniz.

55 - Susuzluk illetine tutulmuş develerin içişi gibi içeceksiniz.

56 - İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.

57 - Biz sizi yarattık; tasdik etmeniz gerekmez mi?

58 - Attığınız meniyi gördünüz mü?

59 - Onu siz mi yaratıyorsunuz yoksa yaratan biz miyiz?

60 - Aranızda ölümü takdir eden biziz ve bizim önümüze geçilmez.

61 - Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir yaratılışta tekrar var edelim diye (böyle yapıyoruz).

62 - Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

63 - Ektiğinizi gördünüz mü?

64 - Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

65 - Dileseydik, onu kuru bir çöp yapardık. Hayret eder dururdunuz.

66 - "Doğrusu borç altına girdik."

67 - "Doğrusu, biz yoksul bırakıldık" (derdiniz).

68 - İçtiğiniz suya baktınız mı?

69 - Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

70 - Dileseydik onu tuzlu yapardık. O halde şükretseniz ya!

71 - Bir de o çaktığınız ateşi gördünüz mü?

72 - Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

73 - Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlere bir fayda yaptık.

74 - Öyleyse büyük Rabbinin adını yücelt.

75 - Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim.

76 - Bilirseniz bu büyük bir yemindir.

77 - O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.

78 - Korunmuş bir kitaptadır.

79 - Ona temizlenenlerden başkası el süremez.

80 - (O), âlemlerin Rabbinden indirilmiştir.

81 - Şimdi siz bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

82 - Rızkınızı, yalanlamanızdan ibaret mi kılıyorsunuz?

83 - Can boğaza dayandığı zaman

84 - Ki o zaman siz (ölmek üzere olana) bakar durursunuz.

85 - Biz ona sizden daha yakınız, fakat siz görmezsiniz.

86 - Eğer cezalandırılmayacak iseniz,

87 - Onu geri çevirsenize; şayet iddianızda doğru iseniz.

88 - Fakat ölen kişiye gelince, eğer o rahmete yaklaştırılanlardan ise,

89 - Ona rahatlık, güzel rızık ve Naîm cenneti vardır.

90 - Eğer O, sağın adamlarından ise,

91 - "(Ey sağcı), sana sağcılardan selam!"

92 - Ama yalanlayıcı sapıklardan ise;

93 - İşte ona da kaynar sudan bir ziyafet vardır.

94 - Ve cehenneme atılma vardır.

95 - Kesin gerçek budur işte.

96 -Öyle ise Rabbini o büyük ismiyle tesbih et

Vakia suresi
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Sur’a Üfürülmesi ve Kıyamet günü


Rasulullah (s.a.v) Efendimiz bir hadisinde, “İnsanoğlu Allah kendisini yarattığından beri ölümden acı hiçbir şeye rastlamamıştır. Sonra ölüm, ölümden sonraki karşılaşacağı şeylere oranla daha hafiftir” buyurarak kıyamet gününün dehşetinden Allah’a sığınmıştır.

Bundan daha korkuncu, Sur’a üfürülmesi ve yeniden dirilmek, Allah’ın huzuruna getirilmek, iğneden ipliğe sorguya çekilmek miktarının bilinmesi için terazi–mizan kurulması, sırattan geçmek, mahkeme sonrası cennet veya cehennem gibi çok ağır aşamalarla her kul karşılaşacaktır.
Bunlar hikaye değil, her insanın başına gelecek gerçeklerdir. İnsanlardan pek çoğunun kalplerinin derinliklerine ahiret inancı girmemiş, yüreklerinin özüne bu iman yerleşmemiştir.

Kendilerine ahiret gününe iman ile ilgili bir soru yöneltilse, dilleri ile onun dehşetinden söz ederken kalpleri ne söylediğinin farkında bile olamaz. Bunun ispatı çok kolaydır. Siz işlediği bir amelin günah olduğu konusunda onu uyarırsınız ya da çok büyük hata yanlış dersiniz, o da haklısın der ama günaha–hatasına devam eder.
İşte bu kalbin tasdiklemediği bir inanıştır.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz, Allah–ü Teala’nın kutsi bir hadisinde şöyle buyurduğunu haber vermiştir:
“Ademoğlu Bana sövdü, sövmemeli idi. Beni yalanladı, Beni yalanlamamalı idi. Bana sövmesi, Bana çocuk isnadında bulunmasıdır. Beni yalanlaması da ‘Beni ilk bakışta yarattığı gibi eski halime geri getiremez’ sözleridir.”

Bir ayet–i kerimede;
“İnsan kendisini bir nutfeden yarattığımızı görmez mi ki, hemen apaçık bir hasım kesilir ve kendi yaratılışını unutur da çürümüş kemikleri kim diriltecek diyerek bize misal vermeye kalkar” (Yasin: 77–78) buyurmuştur.

Bir başka ayette de şöyle buyurur;
“İnsanoğlu kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır? O, akıtılan bir pis su damlası değil miydi? Sonra kan pıhtısı olmuş, sonra Allah onu yaratıp şekil vermişti. Ondan erkek dişi iki cins yaratmıştı” (Kıyame: 36–39).
İnsanoğlu hep isyan eder, Allah kulluk ister! Biz gelin tevbe edip, başımıza gelecekleri hatırlayalım da Allah bizleri affettsin.

İlk olarak Sur’a üfürülüşün şiddeti üzerine düşün. Bu üfürülüş bir sayhadır, bununla kabirler ölülerin üzerinden açılır, ölüler kabirlerinden fırlarlar.

Cenab–ı Hak ayetinde; “Artık Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde kim varsa, yerde kim varsa düşüp ölmüştür. Sonra bir daha üfürülecektir, o anda görürsün ki ölüler dirilip ayakta bakınıp duruyorlar” (Zümer: 68). Diğer bir ayette: “Sur’a üfürüldüğü vakit o gün zor bir gündür, hele kafirler için hiç de kolay değil, çok çetin bir gündür” (Müddesir: 8–10).

Başka bir ayet–i kerimede Cenab–ı Hak şöyle buyurur:
“Doğru sözlü iseniz bildirin, bu vaad ne zamandır derler. Çekişip dururlarken kendilerini yakalayacak tek bir çığlığı beklerler. O zaman artık ne vasiyet edebilir, ne de ailelerine dönebilirler. Sur’a üflenince kabirlerinden Rab’lerine koşarak çıkarlar. Vah halimize, yattığımız yerden bizi kim kaldırdı derler. Onlara; işte Rahman olan Allah’ın vaad ettiği budur, peygamberler doğru söylemiştir denir” (Yasin: 48–52).

Ölülerin üzerinde başka bir tehlike olmasa bile sadece bu Sur’un korkusu yeter de artar bile.
Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurmuştur;
“Sur sahibi boynuzunu ağzına almış, anlını uzatmış, ne zaman emir verilecek de üfüreceğim diye kulaklarını dikmiş beklerken ben nasıl şadman (sevinçli–neşeli) olurum” (Tirmizi).
Sur boynuzdur, İsrafil (a.s) boru şeklindeki boynuza ağzını koymuştur. Boynuzun başını çevirmesi göklerle yerin genişliği gibidir. İsrafil (a.s) gözlerini arşa dikmiş kendisine ne zaman ilk kez üfürmesi emri verilecek diye beklemektedir. İlk üfürüşünde Allah’ın diledikleri dışında göklerde ve yerde ne kadar canlı varsa hepsinin korkudan ödleri patlayıp ölürler, Cebrail, Mikail, İsrafil ve ölüm meleği ölmezler. Daha sonra Allah–ü Teala ölüm meleğine sırası ile Mikail’in, İsrafil’in ve Cebrail’in canlarını almasını emreder. Akabinde ölüm meleğine emir verir o da ölür.
Birinci nefhadan sonra mahlukat berzah aleminde kırk yıl bekler, akabinde Allah–ü Teala İsrafil’i dirilterek ikinci üfürme ameliyesini gerçekleştirmesini buyurur. Sonra bir daha üfürülmüştür, o anda görürsün ki ölüler dirilip ayakta bakınıp duruyorlar. Herkes ayakları üzerine dikilerek mahşere gönderilmeyi bekler.

Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur;
“Ben peygamber olarak gönderildiğimde, Sur’un sahibine haber gönderildi, o da onu ağzına aldı, bir ayağı ilerde bir ayağı geride üfürme emrinin verileceği zamanı beklemektedir. Dikkat edin de Sur’a üfürülmesinden korkun” diyerek bizi uyarmış, o günden korkmamız gerektiğini söylemiştir.
Dünyada günlerini lüks içerisinde, nimetler içinde Allah’a isyan ile geçirenler, o mahşer gününde hakir olacaktır.
Sadece insanlar değil, vahşi hayvanlar, çöllerden, dağlardan ve ormanlardan başları önlerine eğik bir halde inecekler, insanların arasına karışacaklar, kendilerini kirleten bir günahları olmamasına rağmen, Sur’un dehşetinden ne yapacaklarını şaşırmış bir halde insanların arasında dolaşacaklar.

Nitekim Tekvir 5’inci ayette, “Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman” buyrulur.
Bu dünyada kimseyi takmayan, Allah’a isyanda inatla devam eden azgınlar, Allah’ın huzuruna çıkmanın heybet ve azametinden ezilip büzüleceklerdir.
Bu konuyla ilgili bir ayette Cenab–ı Hak şöyle buyurur;
“Rabbine yemin olsun ki, Biz onları da, şeytanları da elbette ve elbette mahşerde toplayacağız. Sonra kendilerini cehennemin çevresinde diz üstü hazır tutacağız” (Meryem: 69).
Ölümden sonra başımıza gelecek hallerden bazılarını ayet ve hadisler ışığında anlatmayançalıştık.
Peygamberimizin tavsiyesine uyarak ölüm ve sonrasını düşünerek İnşaallah iyi bir nasihat aldık.
Bir dahaki konumuz da mahşer yerini ve insanların durumunu anlatmaya çalışacağız. Allah o günde biz Muhammed ümmetinin yar ve yardımcısı olsun.
Amin.

Hayriye Bektaş
http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?haberno=8003871&tarih=2008-05-25
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Mahşer yeri

Mahşer yeri

Mahşer yeri


Ötelerin ötesinde dertler vardır. Öyle büyük dertler ki hiç buradakilere benzemez. Sıkıntılar vardır, öyle büyük sıkıntı ki hiç burayla mukayesesi yapılamaz. Ne geçim sıkıntısına benzer, ne hastalığa ne de açlığa. Bir önceki yazımızda sur–a üfürülüşün mahiyetinden bahsetmiştik, bugün ise mahşerin durumundan ve her insanın başına gelecek gerçeklerden söz edeceğiz.

Hangi aşamalardan geçeceğimizden bahisle yazımıza devam edelim. Dirilme olayından sonra insanlar çırçıplak, yalın ayak ve sünnetsiz olarak mahşer yerine doğru kimileri yürüyerek, kimileri sürünerek, kimileri yüzü koyun birbirlerine karışıp yollara dökülürler. Mahşer arazisi bembeyaz dümdüzdür. Ne çukur, ne de tümsektir. İnsanların gizleneceği bir vadi yoktur.

İnsanlar bu araziye bölük bölük getirilirler. Peygamber Efendimiz o arazinin bugünkü dünya arazisi ile karşılaştırıldığında isim benzerliği dışında bir benzerlik yoktur, buyurmuştur. Nitekim ayeti kerimede Cenab–ı Hak şöyle buyurur: Yerin başka bir yerle, göklerinde başka göklerle değiştirildiği her şeye üstün gelen tek Allah’ın huzuruna çıktıkları günde, sakın Allah’ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma, doğrusu Allah güçlüdür, öç alandır (İbrahim Suresi, Ayet 47 ve 48).

İbni Abbas bu ayetin yorumunda şöyle der: “Gümüş renkli bir arazidir, üzerinde ne kan dökülmüş ne de günah işlenmiştir. Güneşin, ayın ve yıldızların ışıkları söndürülmüştür.”

Peygamber efendimiz şöyle buyurur: “İnsanlar yalın ayak, çıplak ve sünnetsiz olarak haşr olunulur. Ter, kendilerini gemlemiş kulak memelerine ulaşmıştır.” Bu hadisi rivayet eden Hz. Sevde annemiz şöyle söyler: “Ya Resulullah, böyle bir durumda birbirimize bakmaz mıyız.” Resulüllah, şöyle cevap verir: “O gün herkesin derdi kendine yeter, insanlar birbirlerine bakmazlar.” Nitekim Cenabı Hak bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyurur: “O gün bunlardan herkesin yeter bir işi vardır (Abese, 37).

Peygamberimiz şöyle devam eder: “Kıyamet günü insanlar 3 gurup olarak haşr olunur : 1) Binitli gurup 2) yayalar gurubu 3) Yüzleri üstü sürünenler grubu.

Adamın biri sorar: “Ya Resulullah, yüzleri üstü nasıl yürüyebilirler.” Peygamberimiz şöyle cevap verir: “Onları ayakları üzerinde yürüten Allah, yüzleri üzerinde de yürütmeye kadirdir.”

Mu’az İbn–i Cebel (r.a.h) da Peygamber Efendimiz’e sorar: “Ya Resulullah o günde İsrafil (A.S) surunu üfler, ölülerin hepsi mezarlarından doğrulup kalkarlar. Acaba bu hal o gün nice olacaktır.” Peyamberimiz şöyle cevap verir: “Ne azim günden sordun ya Muaz. Mübarek gözlerinden yaşlar akıtarak devam eder. Siz o gün kabirlerinizden kalkıp muhtelif cemaatler halinde bir yere varırsınız ki o yerin adı SAHİRE’dir. Benim ümmetim on bölük olur ve her biri bir suretle mahşer yerine gelirler. Kim dolunay gibi yüzü nurlu, kimi maymun domuz suretinde bulunur. Kimileri baş aşağı ve yüzleri yerlerde sürünerek gelirler. Bir kısmı dillerini çiğneye çiğneye, göğüsleri üzerine sarkmış, ağızlarından irinler akarak gelir. Kimisi elleri ve ayakları kesik ateşten ağaçlara asılmış gibi ve köpek leşinden daha fena kokar halde gelir. Kimi sağır olarak, kimisi de katrandan cübbeler giymiş halde gelirler. Bu surete dönenler de sizin gibi La İlahe İllallah diyen, beş vakit namaz kılan, yılda bir ay oruç tutan, Cuma namazını ve bayram namazını kılan, hacca giden insanlardır. Fakat kötü huyları onların ibadetlerini hiç etmiştir.”

Buradan çıkaracağımız netice şudur: istediğin kadar ibadet yap, ahlaki güzelleştirmezsen hiç biri kabul olmaz. Allah korusun! Ahirette suretin değişir. Güzel ahlak o kadar önemli ki Cenabı Hak sevgilisini bu aleme güzel ahlakını tamamlamak için göndermiştir. Ve şu tespiti yapmak gerekir ki, ahlakımız ne kadar uğraşsak da düzelmiyorsa o zaman ibadetlerimiz kabul olmuyor demektir. İhlasla yapılan ibadetler zamanla insanın kötü ahlakını iyiye çevirir ve sen o eski sen olmaktan çıkar, yerine bambaşka biri oluverirsin ve Peygamberimizin suretleri değişen ümmeti hakkındaki açıklamalarına dönelim. Yüzleri ayın on dördü gibi nurlu ve parlak olan buraklara bindirilen önlerinden ve arkalarından melekler koşan, tekbir ve salavatlarla mahşer yerine getirilenler peygamberler, hak velileri ve muhlislerdir. (Yani ibadetlerini ihlas ile yapanlar ve ihlastan hiç ayrılmayanlardır.)

Maymun yüzüne dönmüş olanlar dedikoduculardır, domuz yüzüne dönmüş olanlar haram yiyenler, baş aşağı ve yüzleri yerlerde sürünerek getirilenler parasını faize verenlerdir yani faiz yiyenler, iki gözleri kör olarak getirilirler hükmünde zulmederek haksızlık edenlerdir. Bunlar ister evlerinde haksızlık etsin, ister dışarda hüküm aynıdır. Zalim muamelesi görür. Kulakları sağır olarak getirilenler yalnız kendi amellerini görüp beğenen ve kendisini iyi bir insan olarak tanıyan ve (benim gibi kişi nerede vardır?) diyenlerdir. Dillerini çiğneye çiğneye getirilenler halka nasihat ettikleri halde kendileri tutmayanlar, sözleri işlerine uymayanlar, garez üzerine yanlış fetva verenlerdir. Elleri kesik olarak getirilenler komşularını incitenlerdir, ateşten ağaçlara asılı halde getirilenler halkı insanları alaya alıp herkesle eğlenenlerdir, köpek leşi gibi kokarak getirilenler nefislerine uyanlardır ve nefsinin muradını gözetip malının zekatını vermeyenlerdir, katran cübbe giydirilip getirilenler kibirlilik edenlerdir. Ve bu insanların her biri cehennem derelerine sürülüp orada azap görmelerini Allah (cc) buyurur.

"O gün insan, kardeşinden, ana ve babasından kaçar" (Abese 34–35). Bu ayetin mealini Şeyh Abdülkadir Geylani şöyle yorumlar: İnsanların suretleri değiştiği için evlatlar anasını ve babasını tanımazlar. O günde Allah yardımcımız olsun. Ama bunun için çok çalışıp gayret etmek gerekir. Bu dünya oturma, eğlenme ve zevk yeri değildir. Bilakis mümininin zindanıdır. Eğer keyifler çok iyi ise kendinden şüphe et. Keyif yoksa sabret ve ibadet et. Ve Cenabı Hakk’ın bu çilelere karşı büyük bir ecir vereceğini unutma! Şimdi bunları okudun, neler yaşanacak hatırladın. Dert sıkıntı keder kaldı mı? Bu dünya ile ilgili kaygı var mı, hepsi bir tefekkürle gidiverdi. Allah bu halimizi daim eylesin. Amin.

Hayriye Bektaş
 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü.
Allah razı olsun kardeşim,

Resul-i Ekrem efendimiz bir mübarek sözünde;
Kıyamete yakın abid ve zahidler çoğalır, fakat hepsi cahildir; alimler çoğalır fakat ilmiyle amel eden azalır. Bu zamanda gerçek derviş ve salihlerle yoksulların hali perişandır, buyurmuştur.

Kul günah işleyince (Kıyamet gününde) bütün günah halkı ile beraber mahşer yerinde ayağa kalkacağı o günde Rabbimiz İnşaALLAH günahlarımızı örter.
Allah’ım bizlere kusursuz ibadet ve tâatde bulunma imkanı bahşeylesin !
Ahirette imansız bırakmasın.

Selam ve baki dua ile kalın kardeşim.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Esselamun aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü.
Allah razı olsun kardeşim,

Resul-i Ekrem efendimiz bir mübarek sözünde;
Kıyamete yakın abid ve zahidler çoğalır, fakat hepsi cahildir; alimler çoğalır fakat ilmiyle amel eden azalır. Bu zamanda gerçek derviş ve salihlerle yoksulların hali perişandır, buyurmuştur.

Kul günah işleyince (Kıyamet gününde) bütün günah halkı ile beraber mahşer yerinde ayağa kalkacağı o günde Rabbimiz İnşaALLAH günahlarımızı örter.
Allah’ım bizlere kusursuz ibadet ve tâatde bulunma imkanı bahşeylesin !
Ahirette imansız bırakmasın.

Selam ve baki dua ile kalın kardeşim.

ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve bereketuh
Sizden de Allah razı olsun...

Ötelerin ötesinde dertler vardır. Öyle büyük dertler ki hiç buradakilere benzemez. Sıkıntılar vardır, öyle büyük sıkıntı ki hiç burayla mukayesesi yapılamaz....

Kendilerine ahiret gününe iman ile ilgili bir soru yöneltilse, dilleri ile onun dehşetinden söz ederken kalpleri ne söylediğinin farkında bile olamaz. Bunun ispatı çok kolaydır. Siz işlediği bir amelin günah olduğu konusunda onu uyarırsınız ya da çok büyük hata yanlış dersiniz, o da haklısın der ama günaha–hatasına devam eder.
İşte bu kalbin tasdiklemediği bir inanıştır.


bu sözler beni çok düşündürdü....
insan böyle düşünse kolay kolay masiyet / günah işlemeyemez aldanamaz...değilmi?

hergün mutlaka 1 kere de olsa ölümü ve sonrasını düşünmelidir insan...




Müminler!

Sizi konrol eden ilahî kudreti unutmayın. Aldığınız her nefesin hesabı sorulacaktır. O halde, İlahî Hesap Günü’ne en güzel şekilde hazırlanın. Ömür kısadır; tıpkı bir rüya gibi gelip geçer, farkında olmazsınız. Sonunda pişman olmanız da sizi kurtaramaz. O halde tedbirlerinizi şimdiden alın.


Zaman zaman kabirleri ziyaret ediniz. Dikkat edin, orada yatan insanlar dün sizin gibi hayatta olan insanlardı. O halde, siz de yarın onlar gibi olacaksınız. Gerçek kabir ziyareti, orada, ölmeden evvel ölümü yaşayan, hesaba çekilmeden evvel nefsini hesaba çekebilenin ziyaretidir. Eğer, o kabirde hislenip kendinizi kontrol ve murakabe etmediyseniz, demek ki, siz kabri ziyaret etmediniz
.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Kıyamet ahvali–Haşr

* Resulullah (sav) buyurdular ki: “Kıyamet günü insanlar beyaz, bembeyaz, has unun çöreği gibi bir yerde toplanacaklar. Orada hiç kimsenin bir işareti (evi, bağı vs.) olmayacak.”

Buhari, Rikak 44; Müslim, Münafıkun 28, (2790)

* Resulullah (sav) va`z etmek üzere aramızda doğruldu ve dedi ki: “Ey insanlar! Sizler (kıyamet günü) Allah`ın yanında yalınayak, çıplak ve kabuklu olarak toplanacaksınız. [Sonra şu ayeti okudu : ] “İlk yaratışa nasıl başladı isek, üzerimizde hak bir vaad olarak yine onu iade edeceğiz...” (Enbiya 104). Haberiniz olsun! Kıyamet günü mahlukattan ilk giydirilecek İbrahim aleyhisselam`dır. Haberiniz olsun, o gün ümmetimden bazı kimseler getirilir ve sol tarafa alınırlar. Bunun üzerine ben: “Ey Rabbim! Bunlar ashabımdır!” derim. Bana: “Sen bilmiyorsun, bunlar senden sonra neler yaptılar” denilir. Ben salih kul (İsa)`nın dediği gibi diyeceğim: “Ben içlerinde bulunduğum müddetçe üzerlerinde bir kontrolcü idim. Fakat vakta ki sen beni (içlerinden) aldın, üstlerinde nigehban yalnız sen oldun. (Zaten) sen (her zaman) her şeye hakkıyla şahidsin. Eğer kendilerine azab edersen şüphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen mutlak galib ve yegane hüküm ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin sen.” [Maide (117–118).] Resulullah (sav) devamla dedi ki: “Bunun üzerine bana: “Onlar, sen aralarından ayrıldığın günden beri, dinden yüz çevirmeye hiç ara vermediler!” denilecek.” Bir rivayette şu ziyade var: “Ben: “Rahmetten uzak olsunlar, rahmetten uzak olsunlar!” derim.”

Buhari, Rikak 45, Enbiya 8, 44, Tefsir, Maide 14, 15, Tefsir, Enbiya 2; Müslim, Cennet 57, (2860); Tirmizi, Kıyamet 4, (3329); Nesai, Cenaiz 118, (4, 114)

* Resulullah (sav) buyurdular ki: “İnsanlar kıyamet günü öylesine ter akıtırlar ki, bu terler yerin içinde yetmiş zira`lık derinliğe kadar iner ve bu ter (yer üstünde de birikerek insanları konuşamaz hale getirmek üzere ağızlarına) gem vurur ve kulaklarına kadar ulaşır.”

Buhari, Rikak 47; Müslim, Cennet 61, (2863)

M.Emin KOÇ
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt