Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ve İsrail'le Tüm İlişkilerimiz Kesiliyor (İnşallah) (2 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Davutoğlu: Aksa İsrail'in Değildir, Olmayacaktır !

tarih.gif
04 Temmuz 2010
kullanici.png
Anadolu Haber
CHP istanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ'ın, kendisinin Kudüs ile ilgili sözlerini değerlendirdiğini anımsatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
''Sayın Elekdağ, Kudüs bizim meselemizdir. Doğu Kudüs, sizin zannettiğiniz gibi İsrail'in toprak parçası değildir. Uluslararası hukuka göre Doğu Kudüs, Filistin devletinin bir parçasıdır ve işgal altında olan topraklardandır. Mescid-i Aksa da Doğu Kudüs'te bulunuyor. Mescid-i Aksa, İsrail toprağı değildir ve olmayacaktır. Doğu Kudüs, Filistin'in başkenti olacaktır ve bir Arap Ligi toplantısı orada da yapılacaktır, yapılabilir. Biz burada barış mesajı veriyoruz. Evet, barış olacak ve Doğu Kudüs, Filistin'in başkenti olacak.

Neden bizim meselemiz? Şu anda Doğu Kudüs'teki dini mekanların idaresi hala Osmanlı'dan kalma teamüllerle yönetiliyor. Yeni bir uygulama, hukuk yok. 1948'te savaş sonrasında oluşan Doğu Kudüs Komisyonu vardı BM'de. Türkiye, Kudüs Komisyonu üyesidir, ABD ve Fransa ile birlikte. Bu komisyon hala BM bünyesinde varlığını sürdürmektedir. Biz bu komisyonun üyesiyiz.''

Doğu Kudüs'ün geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye'nin meselesi olacağını vurgulayan Bakan Davutoğlu, ''Sayın Başbakan'ın bir sözüne atfen yine tekrar ediyorum; Kudüs'ün kaderi de Bağdat'ın kaderi de Bişkek'in kaderi de, Semerkant'ın kaderi de, Saraybosna'nın kaderi de bizim kaderimizdir. Buralarda düzen olursa Anadolu coğrafyası lider olur. Buralarda düzen olmazsa biz Anadolu coğrafyasında rahat oturamayız'' diye konuştu.


İslami Gündem
 

hdem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Tem 2010
Mesajlar
8
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
bu adamı seviyorum helal olsun
 

Gülüşü Yaralı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Şub 2008
Mesajlar
5,741
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
39
Konum
ha bura :)
Web Sitesi
www.facebook.com
Davutoğlu: Aksa İsrail'in Değildir, Olmayacaktır !

tarih.gif
04 Temmuz 2010
kullanici.png
Anadolu Haber
CHP istanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ'ın, kendisinin Kudüs ile ilgili sözlerini değerlendirdiğini anımsatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
''Sayın Elekdağ, Kudüs bizim meselemizdir. Doğu Kudüs, sizin zannettiğiniz gibi İsrail'in toprak parçası değildir. Uluslararası hukuka göre Doğu Kudüs, Filistin devletinin bir parçasıdır ve işgal altında olan topraklardandır. Mescid-i Aksa da Doğu Kudüs'te bulunuyor. Mescid-i Aksa, İsrail toprağı değildir ve olmayacaktır. Doğu Kudüs, Filistin'in başkenti olacaktır ve bir Arap Ligi toplantısı orada da yapılacaktır, yapılabilir. Biz burada barış mesajı veriyoruz. Evet, barış olacak ve Doğu Kudüs, Filistin'in başkenti olacak.

Neden bizim meselemiz? Şu anda Doğu Kudüs'teki dini mekanların idaresi hala Osmanlı'dan kalma teamüllerle yönetiliyor. Yeni bir uygulama, hukuk yok. 1948'te savaş sonrasında oluşan Doğu Kudüs Komisyonu vardı BM'de. Türkiye, Kudüs Komisyonu üyesidir, ABD ve Fransa ile birlikte. Bu komisyon hala BM bünyesinde varlığını sürdürmektedir. Biz bu komisyonun üyesiyiz.''

Doğu Kudüs'ün geçmişte olduğu gibi bugün de Türkiye'nin meselesi olacağını vurgulayan Bakan Davutoğlu, ''Sayın Başbakan'ın bir sözüne atfen yine tekrar ediyorum; Kudüs'ün kaderi de Bağdat'ın kaderi de Bişkek'in kaderi de, Semerkant'ın kaderi de, Saraybosna'nın kaderi de bizim kaderimizdir. Buralarda düzen olursa Anadolu coğrafyası lider olur. Buralarda düzen olmazsa biz Anadolu coğrafyasında rahat oturamayız'' diye konuştu.


İslami Gündem

abi tamda dün bu 4 temmuzu araştırıyordum.. görmüştüm... amerikalılar neden 4 temmuzu arlarında kutluyorlar ?
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Davutoğlu: Bizim eksenimiz Anadolu`dur.

04trfs12davutoglu.jpg

09 Temmuz 2010

Dışişleri Bakanı Davutoğlu: Bizim eksenimiz Anadolu`dur, Anadolu kültürüdür.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Konya`nın Akşehir ilçesinde ziyaret ettiği Nasreddin Hoca türbesinin önünde bulunan `Dünyanın Merkezi Burasıdır` tabelasına çıkarak, `Bizim eksenimiz Anadolu`dur, Anadolu kültürüdür." dedi.

Bir dizi ziyaret için geldiği Konya`nın Akşehir ilçesinde, ilk olarak Akşehir Belediye Başkanı Mustafa Baloğlu`nu ziyaret eden Bakan Davutoğlu, burada Akşehir hakkında bilgi aldı.

Daha sonra belediyeden çıkan Bakan Davutoğlu, yürüyerek tarihi Ulu Camii`ne gelerek Cuma namazı kıldı. Namaz sonrası tarihi Arasta Çarşısı`nı ziyaret eden Bakan Davutoğlu, burada esnafları tek tek ziyaret ederek sohbet etti. Vatandaşların, il olma isteği karşısında şaşıran Bakan Davutoğlu, kendisine ikram edilen etli ekmek ve helva yedi.

Bakan Davutoğlu, ardından Nasreddin Hoca`nın türbesine gelerek dua etti. Türbe önünde bulunan `Dünyanın Merkezi Burasıdır` tabelası üzerine çıkan Bakan Davutoğlu, şunları ifade etti:

"Nasrettin Hoca, kendi yüz yılı ve sonrasının en büyük şahsiyetlerinden birisidir Ayrıca, 13. yüzyılda `Dünyanın Merkezi Burasıdır` diyerek bize ışık tutmuştur. Hani şimdilerde bir eksen tartışması yapıyorlar ya. Biz de dış politikada diyoruz ki "Dünyanın merkezi Türkiye, Türkiye`nin merkezi de şu an bulunduğumuz Akşehir`dir. Bizim eksenimiz Anadolu`nun kültürü, Anadolu`nun ruhudur. Nasrettin Hoca`nın büyüklüğü, o mizahi derinliği irfani derinliği ve buradan yükselen o engin kültürüdür. Eksenimiz bu ve biz bu eksenden tüm dünyaya ışık tutmaya devam edeceğiz. Allah, ona rahmet eylesin, onun irfanından ders almamızı da bize nasip eylesin. Akşehir ne kadar iftihar etse azdır. Akşehir, Nasrettin Hoca`sıyla anılacak. Nasrettin Hoca ise tüm Türk milletinin en zirve şahsiyetlerinden biri olarak tüm dünyada anılmaya devam edecek."

Nasrettin Hoca`nın insanlık mayasının her yerde tutacağını dile getiren Bakan Davutoğlu, "Onun mayasında Akşehir gibi ak`lık var. O mayanın tutmaması mümkün değil. Nasrettin Hoca`nın ait olduğu bu millet dünyaya her zaman barış getirmek için çabalamıştır. Biz bunun için çalışmaya devam edeceğiz. Birileri bundan rahatsız olsa da dünya barışı için çaba sarfetmeye devam edeceğiz. Bizim eksenimiz Anadolu`dur. Anadolu`nun ekseni de Nasrettin Hoca`nın dediği gibi dünyanın merkezi olan burasıdır. Mekan olarak değil, felsefi olarak burasıdır. Herkesin bizden öğreneceği bir şey var, bizim de öğreneceğimiz mesaj var. Bu mesaj, göle çalınan barış mayasıdır. Bu barış mayası tutacaktır." şeklinde konuştu.

Akşehir`den ayrılan Bakan Davutoğlu, Konya`nın Ilgın ilçesinde de ziyaretlerde bulundu.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Anadolu Haber Günlüğü Anketleri...

TÜRKİYE İSRAİL'E NE YAPMALIDIR


ORDUYU FİLİSTİNE GÖNDERSİN
%53 | 472 Oy



SAVAŞ İLAN ETSİN
%33 | 292 Oy



İSRAİL İLE ANLAŞMA İMZALASIN
%5 | 42 Oy



İSRAİL İLE KONUŞSUN
%5 | 41 Oy



SADECE LAF SÖYLESİN
%4 | 37 Oy



KATLİAMI GÖRMESİN
%1 | 11 Oy
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
PKK saldırısında İsrail parmağı!

12 Ağustos 2010

USAK Genel Koordinatörü Sedat Laçiner, 7 askerimizin şehit düştüğü İskenderun saldırısıyla ilgili çok tartışılacak bir açıklama yaptı.

Terör örgütü PKK'nın İskenderun Deniz Üssü'ne düzenlediği saldırıyla ilgili çarpıcı bir iddia ortaya atıldı.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Genel Koordinatörü Doç. Dr. Sedat Laçiner, TRT Haber’de yayınlanan ‘Açı’ programında, “PKK’nın iskenderun saldırısını yaptığı gece, İsrail Heronlar’ın görüntülerini Türkiye’ye vermediî dedi. Saldırıda 7 askerimiz şehit düşmüştü.

BİZ GÖRMEDİK

YAŞ kararları ve Lübnan-İsrail gerginliğinin ele alındığı programda “İnsansız hava uçakları Heronlar’ın topladığı bilgi İsrail’e ulaşıyor mu?î sorusu gündeme geldi. Bunun üzerine söz alan Doç. Dr. Laçiner şunları söyledi: “Heronlar’ın görüntüleri yazılım nedeniyle İsrail’e gidiyor. İsrail de o görüntüyü görüyor. İsterse durdurabilir. Bugüne kadar durdurdu mu? Bugüne kadar bir kez durdurdu. Heron görüntülerini bir kez biz göremedik. Ne zaman? İskenderun’da Deniz Üssü’ne saldırı yapıldığı gün, biz göremedik; İsrail durdurdu.”

MAVİ MARMARA ÖFKESİ

Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerince düzenlenen kanlı baskına denk gelen hain saldırı sonrası, Türkiye İsrail-PKK ilişkisi tartışmaya açılmıştı. İsrail istihbaratına yakınlığıyla bilinen DEBKA sitesi, İskenderun'un, 'son iki ayda sessizce İsrail karşıtı bir askeri merkez haline getirildiğini öne sürmüş, 'Türkiye'nin, Suriye ve Lübnan'daki hedefleri, potansiyel İsrail saldırılarına karşı savunmak için Mayıs ortasında limana hava savunma füzeleri naklettiğini ifade etmişti.

Amerikan basınından World Net Daily'nin verdiği haberde de, Hatay'daki Deniz Üssüne düzenlenen ve PKK tarafından üstlenilen saldırının, PKK tarafından, kiralanan İsrailli özel askerler tarafından gerçekleştirildiği yazılmıştı.


(Bugün)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
MİT VE MOSSAD ARASINDA SAVAŞ BAŞLADI...

images

İsrail Fidan'a Mossad yüzünden saldırmış..

17 Ağustos 2010
Samir Salha, Ehud Barak'ın yeni bir gerginliği tetikleyen MİT başkanına yönelik suçlamalarıyla ilgili çarpıcı bir iddiada bulundu
Dünyanın önde gelen yayın kuruluşlarından El Cezire'nin internet sayfasında, gazeteci Samir Salha imzasıyla yayınlanan bir makalede, son günlerde İsrail'in MİT müsteşarına yönelik çarpıcı iddialar yer aldı.

İsrail savunma bakanı Ehud Barak'ın "İran yanlısı", "ortak sırlarımızı verebilir" gibi suçlamalarla hedef tahtasına koyduğu MİT müsteşarı Hakan Fidan, İsrail ile Türkiye arasında yeni bir krize neden olmuştu.

Türkiye'nin sert tepkisine rağmen Fidan'a yönelik suçlamalarını sürdüren İsrail savunma bakanını asıl endişelendiren şeyin, "askerî sırlarının Tahran'a sızdırılma ihtimali" olmadığını savunan Salha'ya göre, asıl sorun "MİT'in MOSSAD'ın peşine düşmesi!"

Fidan'ı "Davutoğlu'na en yakın isimlerden biri" olarak niteleyen Salha, MOSSAD'la ilgili İsrail sıkıntısını şöyle anlattı:

"İsrail'i tedirgin eden bir diğer sebep de Fidan başkanlığındaki istihbarat teşkilatının, Mossad'ın Türkiye içindeki faaliyetlerini ortaya çıkarmaya hazırlanıyor olması. Daha açık bir ifadeyle Tel Aviv'i endişelendiren asıl konu, yeni MİT Başkanının, Türkiye içinde faaliyet gösteren İsrail istihbaratını avlama kampanyası başlatmaya hazırlanıyor olması.

Türkiye-İsrail ilişkilerinde bu türden yeni patlamalar, Lübnan güvenlik güçlerinin gerçekleştirdikleri muhteşem avlardan sonra İsrail'e en fazla acı veren darbe olacak. Zaten İsrail'in, bu tür operasyonların önünü kesmek için gerilimi artırarak ve kışkırtarak her yöne hareket ettiğini görüyoruz."

"SAVAŞ BAŞLADI"

"Yaşanan şey Fidan'a karşı açık bir savaş ki bu, Erdoğan'a karşı da açık bir savaş anlamına geliyor" ifadesini kullanan Salha, "Barak'ın açıklamaları, Mossad ile MİT arasındaki mücadelenin artık kaçınılmaz bir şekilde başladığını gösteriyor. Ancak şu ana dek bilinmeyen, bu mücadelenin boyutları ve kaplayacağı coğrafi alan, dolayısıyla da bu mücadelenin öncelikle iki ülkenin birbiriyle ilişkisine, sonra da Batı ile ilişkilerine yansımaları" iddiasında bulundu.

Bir zamanlar "dokunulmaz" olarak nitelenen İsrail istihbaratının ardarda aldığı darbelere dikkat çeken yazar, MOSSAD'ın karşı karşıya olduğu en ciddi darbe nedeniyle "şizofren" davrandığını savunuyor. Salha, "Şimdiye kadar sadece istihbarat paylaşımı için değil, aynı zamanda farklı aidiyetlere ve eğilimlere sahip iş birliği yapmaya hazır ajanları görevlendirmek için kullandığı geniş Türk topraklarındaki alanı daraltılıyor" dediği MOSSAD'ın, "Türkiye kozunu sonsuza dek kullanamayacağını anladığını" kaydediyor.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com

AKDENİZDE İSRAİL YENİ PİSLİKLER PEŞİNDE.


Uluslararası toplulukta eşine rastlanmamış bir küstahlık
Akdeniz'deki sınır anlaşması Türkiye'yle gerginliği artırıyor



İsrail - Türkiye’nin Akdeniz gerilimi

Akdeniz’de Kıbrıs Rum Yönetimi'yle yapılan ekonomik haklar anlaşmasının ardından Türkiye’nin İsrail büyükelçisi Gabi Levi’yi çağırarak kınadığına yönelik haberlerin ortaya çıkması, Ankara ile Tel Aviv arasında yüksek olan tansiyonu iyice artırdı.

"EŞİNE RASTLANMAMIŞ KÜSTAHLIK"
İsrailli bir yetkili, Türkiye’nin tavrını, “uluslararası toplulukta eşine rastlanmamış bir küstahlık” olarak yorumladı.

İsrail ile Kıbrıs Rum Kesimi arasında, mineral rezervlerin araştırılması için Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik alanların sınırlarını belirleyen anlaşma, Tel Aviv ile Ankara arasında sıkıntıya yol açtı. Haberlere göre, Cuma günü İsrail ile Kıbrıs arasında dev doğalgaz yataklarının bulunduğu bölge üzerinde sınırları belirleyen anlaşmanın imzalanmasının ardından, Gabi Levi Ankara’da Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı.

MÜZAKERELERİ OLUMSUZ ETKİLEYECEK
Dışişleri Bakanlığı müsteşarı Feridun Sinirlioğlu, Levi’ye yapılan anlaşmanın Kıbrıs sorununu çözmek için yürütülen müzakereleri olumsuz etkileyeceğini belirtti. AFP haber ajansına göre, Sinirlioğlu, “Bu tür tek taraflı hamleler Kıbrıslı Türklerin çabalarını görmezden gelecek ve devam eden müzakereleri olumsuz etkileyecek” ifadesini kullandı.

SINIR BAĞLANTISI YOK
İsrail Radyosu ise İsrail hükümetinden bir yetkilinin, Türkiye’nin itirazlarını reddettiklerini belirttiğini duyurdu.

Aynı kaynak, Türkiye ile Kıbrıs adası arasındaki sınırla, İsrail ile Kıbrıs adası arasındaki sınırda bir bağlantı olmadığını belirtti. Aynı zamanda, Türkiye’nin Kıbrıs’taki varlığı dolayısıyla karasuları üzerinde hak iddia etmesini, “uluslararası kamuoyunun benzerini görmediği bir küstahlık” olarak nitelendirdi.

BENZER ANLAŞMALAR MEVCUT
Kıbrıs Rum Kesimi, Mısır ve Lübnan ile benzer anlaşmalar yaptı. Ancak Lübnan parlamentosu varolan anlaşmayı henüz onaylamadı.

Kıbrıs Rum Kesimi Ticaret Bakanlığı Enerji Dairesi Müdürü Solon Kassinis, İsrail’le yaptıkları anlaşmanın Lübnan ile varılan anlaşma için sorun oluşturmadığını belirtti.

Lübnan parlamentosunun bazı üyeleri, İsrail’in kısa süre önce keşfettiği doğalgaz yataklarının Lübnan karasularına girdiğini öne sürdü. İsrail bu iddiayı reddetti.

Lübnan’da siyasi güç durumunda olan militan örgüt Hizbullah ise ülkenin doğalgaz yataklarını korumak için güç kullanabileceği uyarısında bulundu.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
images

İsrail'den topyekûn savaş uyarısı
İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi, Ortadoğu'daki son gelişmelere işaret ederek, "İsrail'in birkaç cephede bir savaşa hazırlıklı olması gerektiğini" söyledi. İsrail Başbakanı Netanyahu ise Arap-İsrail savaşlarından sonra imzalanmış olan barış anlaşmalarının kalıcı olmayabileceğini söyledi.


Görev süresi bir hafta sonra dolacak olan Aşkenazi, Herzliya Konferansı'nda yaptığı konuşmada, "Farklı oyuncular arasındaki ilişkiler, bizi birden fazla cephede savaşmak durumunda bırakabilir" dedi.
Ynet haber sitesine göre, Ortadoğu'da radikal kampın güç kazandığını, geleneksel Arap liderliği arasında ılımlı kampın zayıfladığını savunan Aşkenazi, "İsrail'in komşuları arasında radikal İslam tehdidinin büyüdüğünü, bu nedenle savunma bütçesinin önümüzdeki yıllarda artırılmak durumunda kalacağını" belirtti.
Genelkurmay Başkanı, İsrail ordusunun karşı karşıya kaldığı değişikliğin de tehdit yelpazesinin genişlemesi olduğunu söyledi. Aşkenazi, şöyle devam etti: "Bu yelpaze nedeniyle konvansiyonel bir savaş için hazırlanmalıyız. Konvansiyonel olmayan bir savaş ya da sınırlı çatışmalar için hazırlanıp da, günü geldiğinde silahlı kuvvetlerin anında konvansiyonel bir savaşı yürütmesini beklemek hata olur."
Uzmanlar, Aşkenazi'nin herhangi bir ülke ismi vermemesine rağmen, Lübnan'daki hükümet krizi ve Mısır'daki karışıklık gözönüne alındığında, bu ülkeleri işaret etmiş olabileceğini belirttiler.
Aşkenazi, İsrail istihbaratının Mısır'daki olayları tahmin edemediği eleştirilerine karşı da "Hiçbir istihbarat analizcisinin elinde geleceği görebileceği bir kristal küre yok. Bunu bana da sordular. Mısır Genelkurmay Başkanı da olacakları bilmiyordu dedim" ifadelerini kullandı.
"BARIŞ ANLAŞMASI KALICI OLMAYABİLİR"
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Arap-İsrail savaşlarından sonra imzalanmış olan barış anlaşmalarının kalıcı olmayabileceğini söyledi.
Avrupa Parlamentosu üyeleriyle bugün bir görüşme yapan Netanyahu, barışın kalıcı olmayabileceğini belirterek, "Barış dışarıdan da içeriden de yok edilebilir" dedi. Netanyahu, "Mısır'da olası bir değişim sonucunda iktidara gelebilecek olan kökten dincilerin 1979 tarihli İsrail-Mısır antlaşmasını geçersiz kılabileceklerinden kaygı duyduğunu" da ifade etti.
İsrail Başbakanı Netanyahu, bu tür güçlerin dünyanın diğer ülkelerinde nükleer silaha sahip olmalarının, dünya barışını tehdit edeceğini kaydetti.


www.furkanfm.org
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
images


İsrail Türkiye elçiliklerini kapattı

images



Hizbullah liderinin ölüm yıldönümünde gelen tehdit mesajları nedeniyle dünya çapındaki İsrail elçiliklerinde kırmızı alarm verildi. İsrailin Türkiye elçilikleri ise geçici olarak kapatıldı.
images

TEL AVİV - Hizbullah liderlerinden İmad Mughniyad, 2008 şubatında arabasına konan bombanın patlaması sonucu ölmüş, Hizbullah Mughniyad’ın ölümünden İsrail’i sorumlu tutmuştu.

Salı günü İsrail Dışişleri Bakanlığı Mughniyad’ın ölüm yıldönümü nedeniyle yabancı elçiliklerine yönelik pek çok tehdit measajı aldıklarını açıkladı.

Haraetz’in haberine göre gelen tehditler üzerine İsrail’in Ankara büyükelçili ile İstanbul konsolosluğu geçici bir süre kapatıldı. İsrail’in dünya çapındaki büyükelçilikleri de alarm durumuna getirildi. Bu arada İsrail Terörle Mücadele Bürosu da vatandaşlarını Mısır, Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Fildişi Sahilleri, Moritanya ve Venezuela’ya yapacakları seyahatlerin riskli olabileceği konusunda uyardı.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
SONUNDA KINANDI...
İslam Konferansı Teşkilatı, ABD'yi kınadı

images


Ekmeleddin İhsanoğlu, Filistin topraklarında İsrail'in sömürgeci yerleşimini kınayan BM kararına karşı ABD'nin veto hakkının kullanılmasını kınadı

BM Güvenlik Konseyinin, daimi üye ABD'nin veto etmesi nedeniyle, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te devam eden Yahudi yerleşimlerini kınayan ve derhal durdurulmasını isteyen karar tasarısını kabul edememesi üzerine Genel Sekreter ABD'nin aldığı bu pozisyonu kınadı. Bu tutumun bölgedeki meseleleri daha da karmaşık hale getireceğini, İsrail'i, yerleşim faaliyetleri nedeniyle duran barış sürecindeki yükümlülükleri yerine getirmekten kaçmak için teşvik edeceğini ve uluslararası çabaların güvenilirliğine yıkıcı bir darbe vuracağını söyledi.

Genel Sekreter, Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Filistin topraklarında yasadışı olarak yapılan İsrail yerleşimlerinin durdurulması ve uluslararası alanda kınanması gerekliliğini vurguladı. Bu durumun Filistin devletinin kurulması şansını ortadan kaldıran ve iki ülkeye dayalı çözümü engelleyen, uluslararası hukukun vahim bir ihlali olduğunu belirtti.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
'Kıyamet savaşını Türkiye çıkaracak'

Amerikalı ünlü evanjelist vaiz Pat Robertsan İsrail'e karşı kıyamet savaşını başlatacak ülkelere Türkiye'yi de kattı.
images

KAFİRLERİN KORKTUKLARI BAŞINA İNŞAALLAH...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Kılıçdaroğlu'ndan ABD'ye çok sıcak mesajlar!

images


CHP lideri, Amerika gezisi öncesinde ABD'ye göz kırptı, AKP'yi şikayet ederek, 'Bunlar ABD düşmanlığını kışkırtıyor' dedi

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ABD ziyareti öncesi Turkish Policy Quarterly Dergisine Yeni CHP'yi anlattığı röportajında, Amerika'ya çok sıcak mesajlar verdi.

Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki ABD karşıtlığını AKP'nin kışkırttığını iddia ettiği röportajında, Türkiye'ye yönelik tehdidin komşu ülkelerden beklenmesi gerektiğini de söyledi. Kılıçdaroğlu, yeni CHP'nin Amerika'yla çok daha sağlam ilişkiler kuracağını sözlerine ekledi.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Türkiye, İsrail`in tehlike listesinde.
images



İsrail, vatandaşlarını bazı ülkelere gitmemeleri konusunda uyardı

Yedioth Ahronoth gazetesine göre, İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi, bir seyahat uyarısı yaparak vatandaşlarının tatil için gitmemeleri tavsiye edilen ülkeler listesini yayımladı.

İsrail, vatandaşlarından Türkiye`ye sehayat etmemelerini istedi. Listede Türkiye, Ürdün, Mısır, Fas, Körfez Emirlikleri, Ermenistan, Kenya ve Nijerya gibi ülkelere yer verildi.

Bu arada, söz konusu ülkelerde bulunan İsrail vatandaşlarına, "düşük profil göstermeleri, hava yolcularını tercih etmeleri ve gece sokağa çıkmamaları" tavsiye edildi.

`ERDOĞAN AB YÜZÜNDEN İSRAİL`İ CEZALANDIRIYOR` İDDİASI

İngiliz gazetesi The Guardian’ın yayımladığı 12 Kasım 2009 tarihli belgede, İsrail’in yakın dönemde karşılaşacağı muhtemel sorunlar sıralanıyor.

Belgede İsraillilerin, Türkiye’nin AB yüzünden kendilerini cezalandırdığı yönündeki düşüncesi şöyle anlatılıyor: “İsrailliler, Türk dış politikasının yönelimi konusunda son derece endişeli ve Başbakan Erdoğan ile Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, AB’nin Türkiye’yi reddetmesi yüzünden İsrail’i cezalandırdığını düşünüyor. İsraillilere göre, AB’nin reddi nedeniyle Türkiye, Suriye ve İran’la alternatif bir stratejik ortaklığa itiliyor.”

`ERDOĞAN`IN İRAN`A DESTEĞİ KRİZ HABERCİSİ`

The Guardian’ın yayımladığı belgede İran-Türkiye konusunda da şu yorumlar yer alıyor: “İsrail’in Türkiye’yle uzun zamandır devam eden stratejik ilişkisindeki keskin düşüş, tabloya yeni bir istikrarsızlık unsuru ekliyor. İsrail’le ABD’nin sağlam güvenlik ilişkisi hem İsrailli yetkilileri hem de halkı rahatlatsa da, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’a verdiği sözlü destek ve İran’ın nükleer programının yol açtığı tehdidi önemsiz bulması burada bir krizin yaklaştığına dair hissiyatı besliyor.”

AK PARTİ HAMAS`LA ARASINDA TARİHSEL BAĞ GÖRÜYOR
‘Ak Parti Hamas’la arasında tarihsel bağ görüyor’
WikiLeaks üzerinden sızan İsrail belgelerinde, Amerikalı yetkililer İsrail Gizli Servisi MOSSAD’ın ve İsrailli Albay Şimon Arad’ın, Ak Parti ve Hamas’a dair görüşleri de şu şekilde özetlenmiş: “MOSSAD’a göre, Ak Parti, Hamas ile kendisinin Türkiye’deki laik yapıyla mücadelesindeki ilk günleri arasında tarihsel benzerlikler olduğunu düşünüyor. Ak Parti, Hamas’a, tıpkı kendisi gibi daha ılımlı ve ana akım bir hale gelme konusunda yardım edebileceğini düşünüyor.”

İNTERNET HABER
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ABD'nin Türkiye'de Nükleer Korkusu!

images


Taraf gazetesinin yayınladığı Wikileaks belgelerinde, Washington'un Türkiye'nin nüükleer bomba yapmasından oldukça endişelendiği ortaya çıktı

Türkiye, nükleer enerji için kolları sıvadı. Bu aslında yeni bir gelişme değil; Mersin Akkuyu’da bir nükleer santral kurma fikri, 1970’lerden itibaren gündeme gelmiş, 1977 ve 1984’te, iki kez santral için ihale aşamasından dönülmüştü.
1986’da, artçı şokları “radyasyonlu çay” olarak kahvaltı soframıza kadar uzanan Çernobil faciası yaşandı; son olarak dünya, Japonya’da tsunami nedeniyle soğutma sistemleri hasar gören Fukuşima Daiiçi Santralı’nın insanlığı nasıl bir muhtemel felaketin eşiğine getirdiğini gördü.
Türkiye’de hükümetin nükleer santral konusundaki kararlılığı ise değişmedi. Otuz küsur yıldır ilk defa, nükleer santralın temelini atma aşamasındayız. Akkuyu Santralı için mayısta temel atılacağı söyleniyordu; şimdi gerek Japonya depremi, gerekse genel seçim sürecine girilmesi, bu işi yine bir süre için, erteletmiş görünüyor ama iptal söz konusu değil.
Öte yandan, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, önceki gün Japon basınına verdiği demeçte, Japonya depremi sonrasında Fukuşima Daiiçi Santralı’ndaki kazanın kontrol altına alınmasına yönelik faaliyetler nedeniyle, Japonya ile Sinop’ta nükleer santral inşaasına ilişkin müzakerelerin gecikeceğini söyledi. Yıldız, bununla birlikte, nükleer enerji konusunda “evet ya da hayır” düzeyinde değil, “En güvenli nasıl olur” konusunda bir tartışma yürüttüklerini vurguladı.
Mersin-Akkuyu Santralı’nı ise, mâlûm, Rusya Atom Enerjisi Kurumu (Rosatom) kuracak. Yirmi milyar dolarlık yatırım gerektiren projenin direktörü Sergey Boyarkin, 3 nisanda Cihan Haber Ajansı’na, “Dünyanın en güvenilir nükleer santralını kuracağız” diyerek, hem kaygıları dağıtmak istedi hem de Fukuşima tecrübesinin geri adım attırmadığını teyit etti. Politik ortam değişmez ve kamuoyunun tercihlerinde nükleer enerji karşıtı çok daha ciddi bir ağırlık oluşmazsa, Mersin Akkuyu’daki inşaatın bu yıl içinde başlaması, Sinop’un ise seneye onu izlemesi beklenebilir. Ardından, sırada İğneada var...
Peki ABD, Türkiye’nin nükleer enerji arayışına nasıl bakıyor? “WikiLeaks Belgeleri,” Türkiye’deki Amerikan diplomatlarının bu konuya yoğun ilgi gösterdiklerini, Ankara’nın bu alanda üçüncü ülkelerle çalışıyor olmasından kaygı duyduklarını ve “Sivil nükleer enerjinin arkasından nükleer silah gelir mi” sorusunu sorduklarını yansıtıyor...
Türkiye de istekli, diğer ülkeler de...

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, 15 Aralık 2004’te Washington’a yazdığı telgrafa, başrolünü Kevin Costner’ın oynadığı Düşler Tarlası filmiyle uluslararası dile yerleşen “İnşa et, geleceklerdir” cümlesine nazire yapan, “İlan Et, Geleceklerdir” başlığını koydu. Edelman, “nükleer enerji” üzerine yazıyor ve gerek Başbakan Erdoğan’ın Temmuz 2004’teki Fransa ziyareti, gerekse Rusya Devlet Başkanı Putin’in 5-6 Aralık 2004 günlerindeki Türkiye ziyareti ertesinde, Ankara’nın her iki ülkeyle “nükleer enerji” konusunu daha kapsamlı görüşmeye başlama niyetinde olduğunu duyuruyordu. Türkiye nükleer santral yapma niyetini ilan etmişti ve, evet, “gelmeye” başlamışlardı. Edelman, telgrafının sonundaki “YORUM” bölümüne şu cümleyi yazdı:
Türk hükümeti nükleer seçeneğin peşine düşmek konusunda ciddi görünüyor ama biz bunun iktisadî nedenlerden ziyade, siyasi nedenlerden kaynaklandığında hemfikiriz.
Türkiye’nin o günkü iktisadî sorunları, kamu borçlanmasını aşağıya çekme gayreti ve IMF programının gerekleri düşünüldüğünde, nükleer santral işine girmesi ve bunun için gerekli finansmanı bulması Amerikalılara pek de gerçekçi görünmüyordu. Edelman da, bu yüzden, Türkiye’nin “iktisadî değil siyasi” bir kararla nükleer lige çıkmak istediğini söylüyordu. Oysa, tabii, tek neden bu değildi. Elektrik talebi, elektrik arzını aşma noktasına yaklaşan bir ülkenin yeni kaynak arayışına yönelmesi kaçınılmazdı.
Dokuz ay sonra, 8 Eylül 2005’te ABD Ankara Büyükelçiliği Maslahatgüzar Nancy McEldowney, “Türkiye’nin Nükleer Arayışı ve ABD Teknolojisi” başlıklı bir telgrafta, bu kaçınılmaz arayışa, ABD’nin de cevap vermesi önündeki en önemli engeli gündeme getirdi:
Türk yetkililer sivil amaçlı bir nükleer santral yeteneği geliştirme kararını uygulamak için ABD teknolojisini tercih etseler bile, her ikisi de daha önce Türkiye’yle kötü tecrübeler yaşamış olan Westinghouse ve GE (General Electric) temsilcileri, Türkiye’nin bu konudaki istekliliği, kapasitesi ve siyasi olmayan, şeffaf bir sürece bağlı kalabileceği konusunda şüpheci davranıyorlar. Büyükelçilik ise, potansiyel bir fırsat doğduğunda, ABD teknolojisinin de adil bir imkân elde etmesini sağlamaya çalışıyor.
McEldowney, yine “İlan Et, Geleceklerdir” cümlesine sığınarak, Türkiye’nin 2011-16 arasında 5000 MW gücünde üç nükleer santral inşa etme kararını ilan ettiğini hatırlattı ama herkes, Amerikalıların gelmesini beklerken, gelenler Ruslar ve Fransızlar olmuştu. GE ve Westinghouse’un, Türkiye’nin finansman zorluğu, sigorta standartlarının AB standartlarını karşılamaması ve kaynar su reaktörlerine ilgisiz olması gibi spesifik bazı sıkıntılarını gündeme getiren telgraf, bu sıkıntılara rağmen, Amerikan şirketlerinin Türkiye’de açılacak ihalelerle ilgilenmesinden yana tavır aldı.
Bizim dışımızda herkesle temastalar

Aynı yıl, 16 Aralık 2005’te, yine McEldowney, merkezi uyararak, Türkiye ile ABD arasındaki Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımı Anlaşması’nın Washington tarafından resmen onaylanmamasının Ankara’da yarattığı sıkıntıyı gündeme getirdi:
Bu konuda (anlaşmanın ne zaman onaylanabileceği konusunda) bilgi verilmemesi, ABD sanayiinin Türkiye’deki muhtemel nükleer santral inşaatlarında devreye girmesi üzerinde olumsuz etki yapıyor. Türk hükümeti yetkilileri, Fransa’dan, Kanada’dan ve Güney Kore’den şirketlerin temsilcileriyle görüştüler bile ve Rus temsilcilerle de görüşmek için randevulaşma sürecindeler.
Bu randevular gerçekleşti ve Türkiye, 13 Nisan 2006’da, Koç, Sabancı, Enka, Zorlu, Çalık, Gama, Ak Enerji, Tekfen, Doğuş, Güriş, Nurol, Akkök ve Habaş gibi enerji sektöründe aktif grupların katıldığı bir toplantının ardından, nükleer programını resmen başlattığını dünyaya ilan etti. Bir gün sonra, 14 Nisan 2006’da, Büyükelçi Ross Wilson’ın onayıyla Washington’a gönderilen telgrafın son bölümü şöyleydi:
Türk hükümeti Türkiye’nin enerji yelpazesine nükleer gücü de katmak konusunda ciddi görünüyor. Türkiye’nin öngörülen enerji açığı ve giderek artan biçimde enerji ithalatına bağımlı hale gelmesi –her iki konu da kamuoyunda giderek daha fazla tartışılıyor– bu kararın itici gücünü oluşturuyor. Bu nükleer rüyayı gerçekleştirmek için büyük miktarda yatırım ve teknik uzmanlık gerektiği düşünülürse, yabancı ortaklar/tedarikçiler kritik önem taşıyacak ve onların tepkisi henüz net değil (birçoğu Türk hükümetiyle konuşmakta olsa bile). GE ve Stone and Webster benzeri ABD şirketleri ilgilenir gibi görünüyor; (kısa süre önce Toshiba’nın aldığı) Westinghouse’un ilgisi ve statüsü ise daha belirsiz. Eğer ABD, Türkiye ile imzaladığı Nükleer Enerjinin Barışçıl Kullanımı Anlaşması’nı onaylamazsa Amerikan şirketlerinin/teknolojisinin katılımı mümkün olmayacak. Nükleer güç santralının modeliyle ve Türk hükümetinin süreçteki rolü ve kararlılığıyla ilgili belirsizliklerin giderilmesi gerekecek. Enerji yatırımları konusundaki mevcut yasa ve mali baskılar nedeniyle, Türk hükümeti, Hazine garantilerinden uzak durmaya çalışıyor. Kamuoyunun çevreci ve ‘arka-bahçemde-olmasın’cı direnişi de ciddi bir engel oluşturacaktır. Nükleer atık yönetimi de yine ciddi bir mesele olacaktır.
Amerikan güzelleri bu yarışta olmalı

ABD’li diplomatların, Türkiye’nin nükleer enerji programında Amerikan teknolojisine ve denetimine yer açması çabasını yansıtan bir diğer telgraf, yine Büyükelçi Wilson tarafından 20 Ekim 2006’da gönderildi. Wilson, “Bir Güzellik Yarışması Olarak Türkiye’nin Nükleer Arayışı” başlıklı telgrafında, Enerji Bakanlığı Müsteşarı Sami Demirbilek’le yaptıkları özel görüşmeye geniş yer verirken, Demirbilek’in nükleer santrallarla ilgili karar sürecini “güzellik yarışması”na benzettiğini aktardı ve Washington’a Türkiye’nin “Küresel Enerji Programı”na dahil edilmesi ve Amerikan Nükleer Düzenleme Komisyonu (NRC) kapsamında Ankara’ya tecrübe desteği sağlanması önerilerinde bulunduktan sonra, “Türkiye’nin güzellik yarışmasının, Türkiye’nin barışçıl nükleer santral arayışına destek verecek sorumlu uluslararası topluluk mensuplarının ilgisini çekmekte ne kadar doğru zamanlamalı ve başarılı olacağı henüz net değil” diye bir cümlelik bir uyarı ekledi.
Buradaki “sorumlu” vurgusunun, teknolojik yeterlilik ve üstün standartlara sahip olmanın yanı sıra, nükleer enerjinin askerî amaçlı kullanımının önüne geçilmesinde ısrarcı olacak ülke ve şirketleri de kastettiğini düşünüyoruz. ABD’nin niyetini, “Türkiye atomu parçalayacaksa onu da biz yapalım ki süreci denetleyelim” diye okumak mümkün görünüyor.
Erdoğan’a mektup yazdım, dedim ki...

Nitekim iki yıl sonra, Türkiye, nükleer santrallar konusundaki nihai kararını henüz vermemişken, yine Büyükelçi Wilson bu kez General Electric adına bizzat devreye girecek ve 18 Eylül 2008’de Başbakan Erdoğan’a bir mektup yazarak, Türkiye’nin 24 Eylül 2008 için planladığı nükleer santral ihalesini, 1 Mart 2009’a ertelemesini resmen talep edecekti. GE’nin Hitachi’yle ortak alt birimi GEH, ihaleye Sabancı/Iberdrola grubuyla birlikte teklif vermek istiyor, ancak projenin muhtemel risklerini hesaplayıp, fiyatı buna göre belirlemek için ek zamana ihtiyaç duyuyordu. Başbakan Erdoğan ise daha fazla bekleme niyetlisi değildi; başka bazı ülkelerin ve şirketlerin de ertelemeyi talep etmesine rağmen, bu isteği reddetti ve GE devredışı kaldı.
Ankara, 2008 sonunda, nükleer santral ihalesini, teklif veren yegâne grup olan Rus konsorsiyumuna bıraktı. Ertesi yıl ise, bu kararından da vazgeçerek, Akkuyu ile Sinop santralları için yeniden ihaleye çıkacağını açıkladı. Bu esnada, ABD Ankara Büyükelçisi ile Enerji Bakanı Taner Yıldız sıkça görüştüler, ancak Rus lobisi ağır bastı ve Ankara, Akkuyu santralının inşaatını ihale yerine, özel bir anlaşmayla Moskova’ya bırakmayı tercih etti.
5 Şubat 2010’da Büyükelçi James Jeffrey, Yıldız’la yaptığı kapsamlı görüşmeyi uzun bir telgrafla Washington’a iletirken, şöyle diyecekti:
Yıldız, Akkuyu nükleer santralının hükümetlerarası anlaşmayla Rusya’ya verileceğini bize teyit etti. Ama Sinop’ta kurmayı hâlâ istedikleri ikinci santralı ihaleye çıkaracaklarını da söyledi. Büyükelçi Jeffrey, Başkan Obama’nın yeni kuşak güvenli ve temiz nükleer enerji santrallarına açık olduğunu kaydederek, ABD şirketlerinin proje için teklif vermekle ilgilenebileceklerini belirtti.
Ne var ki Akkuyu’yu Ruslara kaptıran ABD, Sinop’ta da geri planda kalacak; Türkiye 2010’da önce Güney Korelilerle pazarlık ettikten sonra, sekiz aylık müzakereler sonuç vermeyince, bu kez Fukuşima-Daiiçi santralını da yapan ve Amerikan Westinghouse’u daha önce bünyesine katmış olan Japon Toshiba ile masaya oturma kararı alacaktı.
Hillary Clinton’dan nükleer sorular

Şimdi biraz daha geriye, ABD’nin Türkiye’nin nükleer enerji üreten ülkeler ligine çıkma hevesine gösterdiği yakın ilginin, en üst seviyeye yükseldiği 28 Nisan 2009’a gidelim. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın o tarihte Ankara Büyükelçiliği, İstanbul Başkonsolosluğu ve Viyana’da Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndan (UAEK) da sorumlu olan ABD temsilcisine gönderdiği “GİZLİ” ibareli telgraf “Türkiye’nin Nükleer Enerjiye Olan İlgisi Hakkında Enformasyon Talebi” başlığını taşıyor. Bu telgraftaki “nükleer” sorular, Clinton adına ama Clinton tarafından değil, ABD Dışişleri İstihbarat, Araştırma ve Operasyonlar Bürosu Başkanı Suzanne McCormick tarafından kaleme alınmış. Telgrafta sadece bu sorular yok; giriş bölümünde Türkiye’nin nükleer enerji sahibi olma çabasının Washington’da yarattığı kaygının sebebi de anlatılıyor ve bu kaygının Clinton dahil, en üst düzey ABD yetkililerince paylaşıldığı aşikâr:
(1) Washington’daki analistler Türkiye’nin nükleer enerji programı geliştirmeye yönelik her türlü ilerlemesinin yakın takibiyle ilgilenmektedir ve temsilciliğin, Türkiye’nin nükleer enerjiye olan ilgisi konusunda süregelen raporları makbule geçmektedir.
Analistler, Türkiye’yi “ufuktaki” bir nükleer endişe nedeni sayıyorlar ve üst düzey politika belirleyicilerinin Ankara’nın nükleer niyetleri ve yetenekleri konusundaki sorularını rutin olarak cevaplıyorlar. Analistler, Ankara’nın hâlihazırda bir nükleer silah programı olmadığını düşünseler de, Ankara’nın ciddi bölgesel istikrarsızlık algısı ve/veya bölgedeki diğer devletlerin nükleer silah edinmesi ya da geliştirmesinin bir sonucu olarak, Türk hükümetinin nükleer silah geliştirme konusundaki politikasını tersine çevirmesi ihtimali bizi endişelendirmeye devam ediyor.
Analistler, temsilciliklerin, zaman ve kaynaklar elverdiği ölçüde, aşağıdaki konularda sağlayabileceği her türlü raporu büyük ilgiyle okuyacaktır. Analistler, UAEK’nin veri tabanından ve açık kaynaklarından edinilen enformasyondan ve daha önceki bilgi taleplerinden haberdardır ve en çok, temsilciliklerin irtibatta olduğu kişilerden normal iş akışı içinde edinebilecekleri ilave bilgilerle ilgilenmektedir.

Dizayn, yakıt tipi vb. hepsini rapor edin


Bu girizgahtan sonra, Clinton imzalı “nükleer sorular” başlıyor. Son anda politika ve planlarda bir değişiklik olmazsa, Türkiye’nin ilk nükleer enerji santralı için, muhtemelen 12 haziran genel seçimleri sonrasında, Mersin Akkuyu’da temel atılacak. Aşağıdaki soruları, cevaplarının bu aşamada sadece Hillary Clinton’a değil, herbirimize lâzım olduğunu ve bu konuda daha fazla bilgilenme talebini teşvik edeceğini düşünerek yayımlıyoruz:
(A) NÜKLEER ENERJİ PLANLARI
(1) Türk liderlerini sivil nitelikli bir nükleer enerji programı geliştirme kararı almaya yönelten etkenler nelerdir? Bu muhasebede İran’ın nükleer silah sahibi olma yolundaki muhtemel çabası nasıl bir rol oynamıştır? Türk liderler, İran’ın oluşturduğu tehditte bir artış ya da azalma algılamakta mıdırlar?
(2) Türkiye, kendi olanaklarıyla ya da dış destekle ne tür bir nükleer enerji teknolojsi geliştirme peşindedir? Türkiye kaç reaktör inşa etmeyi planlamaktadır? Planlanmakta olan bütün reaktörlerin teknik tariflerini, dizayn parametreleri, yakıt tipi, MWE (elektrik üretme) kapasitesi ve lokasyon bilgilerini içerecek şekilde yapınız.
(3) Herhangi bir nükleer enerji ihale anlaşmasında ne tür bir enerji/uzmanlık transferi söz konusu olacaktır? Türkiye, nükleer enerji inisiyatifini desteklemek amacıyla uranyum ya da toryum işletme/çıkarma operasyonları yapmayı, dönüştürme ve yakıt üretim tesisleri kurmayı, zenginleştirme kapasitesi elde etmeyi ve/veya atık yönetimi ve yeniden işleme tesisleri kurmayı planlıyor mu?
(4) Türkiye müstakbel nükleer santral operasyonlarını yürütebilmek için, nükleer konusunu düzenleyecek bir altyapı oluşturmak amacıyla, eğer bulunduysa, ne tür girişimlerde bulundu?
(5) UAEK’in Türkiye’nin nükleer enerji geliştirme arayışında nasıl bir role sahip olduğunu anlatın. Türkiye, UAEK’in teknik işbirliği projelerine başvuru yapmayı ya da bu projeler üzerinde çalışmaya başlamayı planlıyor mu? Devam eden teknik işbirliği projeleri ya da istişareleri var mı? Nükleer teminatlar konusunda ya da Türkiye’nin nükleer teminat müfettişlerini kandırma girişiminde bulunduğu yönünde geçerli kaygılar var mı? (Nükleer “teminatlar” ya da “safeguards,” devletlerin nükleer malzemeyi silah yapımında kullanmadığının teyit edilmesine yönelik önlemlerdir. Bu önlemler, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması yani “Non- Proliferation of Nuclear Weapons Treaty” –NPT– çerçevesinde hükme bağlandığı gibi, kurulması 1969’da UAEK tarafından kabul edilen ve TAEK’in de parçası olduğu Uluslararası Nükleer Enformasyon Sistemi –INIS– çerçevesinde de ele alınmakta ve teftiş edilmektedir.)
(6) Ülkenin nükleer enerji faaliyetlerinin bütçesi nedir? Lütfen, mümkünse, ayrıntılı bir döküm verin. Bu bütçe, geçmişteki bütçelerle nasıl karşılaştırılabilir? Gelecekteki bütçeler için planlanan değişiklikler var mı? Nükleer faaliyetlerin bütçesini hükümetin ya da askeriyenin içindeki hangi birimler kontrol ediyor?
(7) Türkiye ticari amaçlı nükleer enerji geliştirmenin peşinden gitmeyi sürdürecek mi, yoksa nükleer enerji peşinde koşmaktan vazgeçmesine yol açabilecek etkenler var mı?
(8) Türkiye’nin, uranyumu zenginleştirme yeteneği geliştirmek amacıyla bir Ortadoğu Konsorsiyumu geliştirme yönündeki planlara katılmak konusunda herhangi bir ilgisi var mı?
(B)NÜKLEER YETENEKLER
(1) Türkiye’de nükleer altyapının, teknolojinin ve araştırmanın hâlihazırdaki statüsü nedir?
(2) Türkiye’nin en önemli bilimsel önderleri kimlerdir? Ne tür araştırmalar yürütüyorlar? Yurtdışındaki konferanslara gidiyorlar mı ya da dışarıda çalışma yapıyorlar mı?
(3) Türkiye’nin işgücü havuzunun yetenek düzeyi nedir? Türkiye, nükleer enerjiyi desteklemek üzere, bilimadamlarının yetenek düzeyini arttırmayı planlıyor mu? Türk vatandaşlarının yabancı üniversitelerde eğitim görmesi ve nükleer alanda yabancı uyruklu bilimadamı ve teknisyen alınması dahil olmak üzere, Türkiye’nin yetişmiş bir nükleer bilimadamı, mühendis ve teknisyen kadrosu kurmaya yönelik her türlü girişimini rapor edin.
(4) Devlet, üniversite laboratuvarlarında ya da Türkiye’deki ya da diğer ülkelerdeki özel laboratuvarlarda nükleer konulara ilişkin ne tür araştırmalara destek veriyor?
(5) Türkiye’nin nükleerle ilgili malzeme, araç gereç, teknoloji ve uzmanlık edinme konusundaki bütün girişimlerini anlatın. Türklerin nükleer malzeme sağlayıcılarla irtibatlarını ve/veya ikili nükleer destek anlaşmaları yapma girişimlerini rapor edin.
(6) Türkiye, nükleer teknolojisinin herhangi bir kısmını yaygınlaştıracak mı? Türkiye nükleerle ilgili hangi maddeleri ya da araç gereci ihraç etmektedir? Kimlere ihraç etmektedir?
(7) Türkiye hangi ülkelerle ya da yabancı kurumlarla nükleer uzmanlık paylaşımı yapıyor? Bu değişimin niteliği nedir (mesela, iki ülkenin üniversiteleri arasında bilimsel değişim programları, devletten devlete anlaşmalar gibi)? Eğer Türkiye hâlihazırda nükleer teknoloji paylaşımı yapmıyorsa, bunun hangi yönlerini, kimlerle ve hangi koşullar altında paylaşmayı düşünmektedir?
(4) Lütfen yukarıdaki soruları cevaplarken, konu satırına C-WP9-00234 yazınız. /CLINTON
TARAF
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
110516-levystandard.jpg



Hükümetten İsrail Gecesine Boykot

-AFERİN-

İsrail'in Filistin topraklarını işgal ederek kuruluşunun 63. yılı kutlamaları kapsamında Ankara'da gece düzenlendi. Geceye hükümetten katılan olmadı.

İşgalci İsrail'in kuruluş yıldönümü nedeniyle Ankara'da verilen resepsiyona, davet gitmesine rağmen kabineden katılım olmadı. Akşam başlayan ve yaklaşık 2 saat süren resepsiyona, son yılların aksine üst düzey bir katılım olmadı; kabineden hiçbir isim davette yer almadı.

Siyonist İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy'nin evsahipliğini yaptığı davete, kabineden kimse katılmadı. Büyükelçi Levy bu durumu, 'gerekli daveti yapıldığı, katılıp katılmama kararının herkesin kendisine ait olduğu' sözleriyle değerlendirdi.

"İNŞALLAH İYİ OLACAK"MIŞ!

TSK'dan da alt düzeyde katılımın olduğu gecede, Siyonist elçi Gaby Levy'ye bu durum soruldu.

Levy, kendilerinin gerekli daveti yaptığını, katılıp katılmama kararının herkesin kendisine ait olduğunu belirterek, "Bu muhtemelen ilişkilerimizin içinde bulunduğu durumun bir yansıması. Ama Türkçede bir deyiş vardır bilirsiniz; 'İnşallah iyi olacak" diye konuştu.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
a%C5%9FJ5W45.jpg


İsrailli eski komutanın Türkiye itirafı

İsrail eski Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi, bölgedeki gündemi iki ülkenin belirlediğini söyledi.

srail ordusunun eski Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi, ordunun, Gazzze Şeridi'nde 5 yıldır tutulu bulunan İsrailli asker Gilad Şalit'i kurtarma yeteneğine sahip olmadığını söyledi. İsrailli komutanın Ortadoğu ile ilgili sözleri ise bir hayli ilgi çekici! Aşkenazi'ye göre Ortadoğu'da gündemi iki ülke belirliyor. Bunlardan biri İran diğeri ise Türkiye!
Aşkenazi, Bar İlan Üniversitesinde, kendisine fahri doktora unvanının verildiği bir toplantıda yaptığı açıklamada, ''Başarılı olamadım. Şalit'in bırakılmasını sağlamak için askeri kuvvet kullanamayacağımızı artık kabullenmemiz gerekiyor'' dedi.
''Hep bir helikopterin, içinde Gilad Şalit olduğu halde (Gazze Şeridi ile İsrail sınırındaki) Erez geçiş noktasına indiğini ve ailesini arayarak oğullarını kurtardığımız müjdesini vermeyi hayal ediyorum'' diyen Aşkenazi, ''Gelgelelim Hamas onu bulmamızı olanaksızlaştıran bir biçimde saklıyor. Nerede olduğunu bilmiyoruz'' şeklinde konuştu.
Aşkenazi, ''Eğer biz onun serbest bırakılmasını sağlayacak bir askeri seçeneği bulamıyorsak, o halde serbest bırakılması için makul bir bedeli de ödememiz gerektiğini kabul etmemiz gerekiyor'' ifadelerini kullandı.
Açıklamasında İran konusuna da değinen Aşkenazi, ''Bir askeri seçeneği olasılıklar arasında tutmaya devam etmemiz gerektiği düşüncesindeyim'' dedi.
İsrail'in İran'ın nükleer silahlara sahip olmasına izin veremeyeceğini vurgulayan eski Genelkurmay Başkanı, İran'a bir darbe indirilmesi olasılığının uluslararası toplumu bu ülkeye karşı ekonomik yaptırımlar almaya yönelttiğine işaret etti ve bu önlemlerin İran'ın 2003 yılında nükleer programını askıya almasını sağladığını kaydetti.
''ORTADOĞU'NUN GÜNDEMİNİ İKİ ÜLKE BELİRLİYOR''
Aşkenazi şöyle devam etti:
''Ortadoğu'nun gündemi Arap dünyasının dışındaki iki ülke; İran ve Türkiye tarafından belirleniyor. İran olmadan Hamas ve Hizbullah bugün oldukları konumda olamazlardı. Dolayısıyla İsrail Silahlı Kuvvetleri İran sınavı için hazır olmalıdır. Kuşku yok ki askeri harekatın bedeli ağır olacaktır ama İran'ın nükleer silahlara sahip olmasını önlemek için hiçbir çabadan kaçınmamaız gerekiyor.''
Aşkenazi, bugün İsrail ordusunun karşı karşıya bulunduğu en büyük zorluğun ise Hizbullah olduğunu belirtip, İsrail ordusu ile Hizbullah'ın karşı karşıya geldiği İkinci Lübnan Savaşı ile ilgili yöneltilen eleştirilere rağmen, savaşın ardından caydırıcılıklarının arttığını da ifade etti.
Aşkenazi, Hizbullah'ın istemesi halinde, İsrail haritasının hemen hemen her noktasına çok sayıda roket atışı yapabileceğini, ancak asla Celile bölgesini ele geçiremeyeceğini de savundu.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
davutoglu_mavimarmara_abdcevap.jpg


Davutoğlu, Asıl İsrail'i Uyarın!

30 Mays 2011
Anadolu Haber

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Gazze'ye ikinci yardım filosunun hükümetçe engellenmesi talepleri konusunda, demokratik hükümetlerin, vatandaşlarının Gazze'ye yeni bir filo göndermesini engelleyemeyeceğini söyledi.

Ahmet Davutoğlu, Konya'daki evinde Reuters'a verdiği mülakatta, demokratik otoritenin hukuksuz bir ablukaya yönelik sivil inisiyatifi engelleyemeyeceğini belirterek, ''Hiçbir demokratik ülke, Sivil Toplum Kuruluşları üzerinde tam kontrolü olduğunu düşünemez'' diye konuştu.

BM Genel Sekreteri Ban Ki-Mun'un, İsrail'e ikinci bir yardım filosunun gidişinin engellenmesi konusunda çağrı yaptığının hatırlatıldığı haberde, Davutoğlu'nun, ''yeni bir filo konusunda uyarılması gerekenin İsrail olduğunu vurguladığı, İsrail'in Orta doğu'da değişen realiteleri tanıması gerektiğini kaydettiği'' belirtildi.

''Kimse, Türkiye ve diğer BM üyesi ülkelerden geçen yıl 9 sivilin öldürüldüğünü unutmasını beklememelidir'' diye konuşan Davutoğlu, tüm taraflara mesajının açık olduğunu belirterek, ''Aynı trajedi tekrarlanmamalı'' dedi.

Davutoğlu, Türkiye'nin taleplerini yineleyerek, İsrail'den Gazze'deki ablukayı kaldırmasını, Mavi Marmara olayı nedeniyle özür dilemesi ve tazminat ödemesini istedi.

Uluslararası toplumun, BM İnsan Hakları Konseyi'nin ''İsrail'in eyleminin hukuk dışı olduğu'' yönündeki raporuna rağmen, İsrail'i hesap vermeye çağırmadığını belirten Davutoğlu, ''Sonuç ne? Bir üye devletin uluslararası hukuktan üstün olduğunu mu düşünmeliyiz?'' dedi.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
79608.jpg


Türk Bilimadamlarını İsrail Öldürdü!


ABD'li istihbaratçı, Türk nükleer bilim insanlarının da yer aldığı bir dizi suikast ve 'kaza" olayının ardında İsrail gizli servisi Mossad'ın bulunduğua ilişkin şok bir iddia ortaya attı.

Eski istihbaratçı Wayne Matson, Rusya'daki uçak kazasına dikkat çekti: "İçinde İran'a çalışan 5 nükleercinin olduğu uçak önce havada patladı, sonra düştü. Türkiye'de 2007'de, içinde Türk fizikçilerin de olduğu uçak önce havada patlayıp düşmüştü. Tüm bu kazaların ardında İsrail gizli servisi MOSSAD var."
SADECE KAZA MI?
Son yıllarda yaşanan ve kurbanları arasında Türk nükleer bilim insanlarının da yer aldığı bir dizi suikast ve 'kaza" olayının ardında İsrail gizli servisi Mossad'ın bulunduğua ilişkin bir iddia ortaya atıldı. Rusya'da 20 Haziran'da meydana gelen uçak kazasında 45 kişi ölmüştü.
Ölenler arasında İran'daki Buşehr nükleer reaktörünün inşaasında çalışan ve İsrail'in şiddetle karşı çıktığı İran'ın nükleer programına önemli katkılarda bulunan "beş nükleer bilimci ve mühendis" yer alıyordu. Kazada hayatını kaybeden nükleer bilimciler Hindistan, Çin ve Bulgaristan'da da bazı nükleer projelerde çalışmışlardı. Şimdi serbest gazetecilik yapan Amerikalı eski istihbarat görevlisi Wayne Madsen, Rusya'daki son "kaza" dahil son yıllarda yaşanan bir dizi olayı Mossad ile ilişkilendirdi. Madsen, Rusya'daki uçak kazasındaki komplo iddialarını dile getirirken "Mosad mı?" diye sordu ve Tupelov 134 tipi uçağın yere çakılmadan önce alev aldığına ilişkin iddiaları hatırlattı. Wayne Madsen, İranlı nükleer bilimci Mecid Şaşhiari'nin geçen Kasım'da motorsikletinin patlaması sonucu ölmesine, bir başka nükleer uzman Feridun Abbasi'nin yine Tahran'da benzer biçimde ağır yaralanmasına işaret etti. Madsen, İran'ın Meşhed kentinde iki yıl önce yaşanan bir başka uçak kazasında nükleer bilimcilerin ölmesi ile bir diğer nükleer uzman olan Ardeşir Hasanpur'un 2007'de İsfahan'da zehirlenerek öldürülmesine işaret etti.
PARÇALARA AYRILDI
Madsen, 30 Kasım 2007 günü İstanbul'dan Isparta'ya giden uçağın da inişten önce havada parçalara ayrıldığını ifade ederek, iyi hava koşullarında uçağın bu şekilde parçalanmasını sorguladı. Aynı uçakta, önde gelen nükleer bilimci Engin Arık ile Araştırma Görevlisi Özgen Berkol Doğan, Yüksek Lisans Öğrencisi Engin Abat ile Doğuş Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Fizik Birimi Başkanı Prof. Dr. Şenel Fatma Boydağ, Doç. Dr. İskender Hikmet ve Araştırma Görevlisi Mustafa Fidan'ın yer aldığına dikkat çekti. Madsen, uçağın ana parçalarının rahatça birbirinden ayrıldığını ve Vali Şemsettin Uzun'un "Böyle bir uçak kazası görmedim" dediğini aktardı. Madsen, kurtarma ekiplerinin uçağa sorunsuz girerek bazı çantaları rahatça aldıklarını öğrendiğini belirtti. Arık ve nükleer bilimciler Isparta'da bilimsel bir konferansa gidiyordu. Arık ayrıca, Türkiye'de çok önemli rezervleri bulunan toryum madeninin enerji sorununa temiz ve ekonomik bir çözüm olabileceği ve olması gerektiği yönündeki görüşleri ve çalışmalarıyla tanınıyordu.
HABERTÜRK
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
44994.jpg


'İsrail ordusu asla özür dilemez'


İsrail Ordusu, 2. Özgürlük Filosu'nun Gazze'ye hareketi öncesinde farklı dillerde uyarıları yayınladı.
Vatandaşlarının güvenliğinden sorumlu olan İsrail’in, sınırlarını terör örgütlerinden ve onları destekleyen ülkelerden korumak için elinden gelen her şeyi yapacağı belirtilen açıklamalarda, “İsrail Ordusu bu uğurda yaptıklarından dolayı asla özür dilemez.” mesajı veriliyor.

Yabancı kargo taşıyan gemileri İsrail’i tanımayı reddeden Hamas gibi terör örgütlerinin kontrol ettiği bölgelere girerken kontrol etme hakkını saklı tuttuklarını belirtilen açıklamalarda, daha önce Gazze’ye gemilerle silah kaçırma girişimleriyle karşılaştıkları öne sürüldü. Buna kanıt olarak gösterilen ve üzerindeki Türk bayrağı görülen Defne Y gemisinin ardından füzeler ve ağır silahların yer aldığı kareler dikkat çekiyor. İsrail Ordusu, geçen sene Mavi Marmara ile birlikte hareket eden Defne Y’de bir adet tabanca bulunduğunu öne sürmüştü.

İHH’yı terör örgütü olarak nitelediği Hamas’ı desteklemekle suçlayan Sözcü, yardımların İsrail Ordusu tarafından Gazze Şeridi’ne ulaştırıldığı ve gemi filosunun gereksiz olduğunu savunuyor.

Arapça, İngilizce, İspanyolca ve Fransızca yapılan uyarılarda, “İsrail’in güvenliğini uluslararası topluma havale edemeyiz.” denerek, gemilere müdahalenin meşru olduğu savunuluyor.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt