Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Türkiye de DARBE YAPAN Sorusturulamaz????????? (2 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Kenan Evren`e hakkınızı helal etmeyin.



Bu toprağın her dilinde helal etmeyin. Onu üç kere helallik vermeden gönderin..

7`nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren Bodrum Yalıkavak`daki yazlığında rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldı. Evren`in GATA`daki tedavisi sürerken Milliyet Gazetesi yazarı Ece Temelkuran`da bugünkü yazısında soruyor:

Kenan Evren`e hakkınızı helal ediyor musunuz?

ÖLÜLERİN ARKASINDAN NEDEN KONUŞULMAZ
Ölülerin arkasından konuşulmayacağına dair genel kuralın gerekçesi nedir? Nasıl bir ahlaki meseledir bizi ölüye saygı göstermek zorunda hissettiren? Bugün, ölmek üzere olan ve hepimizin yakinen tanıdığı bir adam sebebiyle bu soru üzerine düşünüyorum. Ölümün herkesi, bütün günahları yıkayabilen bir mertebe olmasının nedeni ne?

BÜTÜN ÖLÜLERİN MESELELERİNİ KAPATMAYA HAZIRLAR
Öyle sanıyorum ki yaşayanlar evrensel bir suçluluk duyuyorlar ölülerin karşısında. Saygı göstermelerinin nedeni bu. Hâlâ yaşıyor olmalarından dolayı kendilerini daha şanslı gördükleri için ölüleri, o ölüler ne günah işlemiş olurlarsa olsunlar affetmeye hazırlar.
Sıranın kendilerine gelmemiş olmasından o kadar sevinçliler ki belki ölünün bütün meselelerini kapatmaya hazırlar.

ACİL ŞİFALAR DİLEMİYORUM
Radyoda genç bir kadın haberleri okurken “Yoğun bakıma kaldırıldı” diyor. 20`li yaşlarında olmalı kız. Cıvıl cıvıl bir sesi var. Hiç düşünmeden, otomatik olarak ekliyor haberin sonuna:
“Acil şifalar diliyoruz!”
Niye? Ben dilemiyorum. Dilemeyen bir ülke dolusu, ölü ve diri insan var. Ama kızın sesi dümdüz başka bir habere geçiyor, yine cıvıl cıvıl. Bu yüzden de dilemiyorum şifa zaten.

FAŞİSTLERİ SEVİMLİ DEDELER SANAN ÇOCUKLAR
Çünkü bu ülkede, geçmişte ve şimdide, ne olup bittiğinden habersiz milyonlarca insan var, milyonlarca daha insan olacak. Tıpkı radyodaki kız çocuğu gibi diktatörlere şifa dileyen çocuklar yaptılar bu ülkenin ölülerinden. Daha akıllı çocuklarından daha aptal çocuklar yaptılar. İşkencecileri kahraman; faşistleri `sevimli dedeler` sanan çocuklar yarattılar.

AKTIĞI KADAR KANI AKSIN
Dileyen dilesin, ben dilemem şifa. Akıttığı kadar kanı aksın...
Sonra da, eğer bu işin sonu ölümse, hiç tereddütsüz söylüyorum:
Hakkımı da helal etmem! Hakkını helal etmeyenlerin tarafında dururum.
Şöyle olmalı. Cenazesine gidilmeli. Sevenlerine, ailesine saygılı bir biçimde içeri girilmeli, sessizce. Yan yana durulmalı, saf tutmalı.
Öylece durmalı ve bütün törenin olup geçmesini beklemeli.

HAKKIMI HELAL ETMİYORUM
Çünkü nihayet imam soracak:
“Hakkınızı helal eder misiniz?”
Cemaatin içinde bağırıp çağırmadan sesimizi çıkarmalı:
“Helal etmiyorum”
Hakkınızı helal eder misiniz?
“Helal etmiyorum!”
Hakkınızı helal eder misiniz?”
“Helal etmiyorum!”

BU TOPRAĞIN HER DİLİNDE HELAL ETMİYORUM
Türkçe, Kürtçe, Ermenice...Sonra da kirli tarihin cenaze törenine hiç değilse üç kere ses vermiş olarak oradan çıkıp gitmeli. En azından bu. En azından... Onca ölü dost, anne, baba, kardeş, evlat, kız çocuğu, oğlan çocuğu için... En azından bu. Türkçe ve Kürtçe. Ermenice ve Lazca... Bu toprağın her dilinde “Helal etmiyorum” demeli. Neden mi?

HAKKINI HELAL EDENLERİN İÇİNE KATILMAYIN
Üç kere! Çünkü eğer ölülerin karşısında suçluluk duyacaksanız yaşadığınız için, o ölü, bu ölü değil. Onlar burada değilken hâlâ yaşadığınız için suçluluk duyduğunuz başka ölüler var, ölmemiş olması gereken çocuklar. Durulacaksa onların karşısında terbiyeli durulmalı. `Ölüye saygı` diye bir sessizlik bastıracaksa onlar için susun. Bari onlar için `şifa dileyenler`in, `hakkını helal edenler`in içine katılmayın.
Bari bunu yapabilin.

ONU ÜÇ KERE HELALLİK VERMEDEN GÖNDERMELİSİNİZ
Ve eğer ölüp gitmiş arkadaşlarınıza, bu ülkenin yok edilmiş bir nesline, düşündüğü için kafası kesilen onca insana... Yani bu memlekete birazcık saygınız, azıcık sevginiz varsa siz de hakkınızı helal etmezsiniz. Etmemeli. Hem de üç kere! Onu üç kere helallik vermeden göndermelisiniz...


 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
28 Şubat'ta darbe şakşakcısıydın!



Şamil Tayyar'a sert yanıt... Saadet Partisi Milletvekili Mehmet Bekaroğlu, kendisi için Ergenekoncu diyen Tayyar'a sert yanıt verdi


Saadet Partisi’nin “radikal” söylemleriyle tanınan ismi Mehmet Bekaroğlu, Star gazetesindeki köşesinden kendisini “Ergenekoncu” ilan eden Şamil Tayyar’a yeniHarman dergisinden yanıt verdi. Bekaroğlu, Tayyar’ın 28 Şubat sürecindeki tavrını hatırlatarak, “Ben dünün zalimlerine yaptığım gibi bunların da karşısına dikiliyorum” diye konuştu.

Bekaroğlu şöyle konuştu: - 28 Şubat çok zor bir dönemdi. Psikolojik savaş işkence düzeyine varmıştı. Milli Görüşçü, İslamcı, Müslüman olarak bilinenlere hayat hakkı tanınmıyordu. Üniversite hocasından kasaba, bakkaldan bürokratına kadar tüm dindar insanlar yargısız infazlara tabi tutuldu. Ben KTÜ’de ‘örnek mürteci’ olarak seçilmiştim, Atatürk düşmanlığı, Cumhuriyet karşıtlığı ile suçlandım, yargılandım. Sadece bana değil ilkokulda okuyan kızıma bile saldırdılar, arkadaşları ‘baban gerici’ diye sıralarında oturtmadılar.

- Bugünün güç sahipleri dünün güç sahipleri gibi davranıyorlar, bunlar da daha öncekiler gibi insaf ve adaletli olmayı ihmal ediyor, iktidar güçlerini kullanarak insanları mahrum ediyorlar, zulmediyorlar. Ben dünün zalimlerine yaptığım gibi bunların da karşısına dikeliyorum. Olay budur. Bu duruma şaşmıyorum. Ben yalnızlıktan korkmuyorum, iktidar sahiplerinizden çekinmiyorum. Onların bana verebilecekleri bir zarar yok. Onlar mahrum ederek, yalnızlaştırarak zarar veriyorlar. Beni mahrum edebilecekleri hiçbir şey yok, ben onları zaten elimin tersiyle itmişim. Yalnızlıktan da korkmuyorum. Kaldı ki beni yalnızlaştırmaları da mümkün değil. Bu söylediklerim meydan okumadır ama büyüklenme değil. Ben isimsiz insanlarla, sokaktakilerle birlikteyim, beni onlar hiç yalnız bırakmıyor.

ŞAMİL TAYYAR GİBİ İNSANLARA HER DÖNEM RASTLANIR
- Bakın, bu Şamil Tayyar tipi insanlara her dönemde rastlanır. Bilmiyorum, siz bu Tayyar’ı ne kadar tanıyorsunuz? Bu adam 28 Şubat’ta darbe şakşakçısıydı. 28 Şubat sonrasında yapılan 1999 seçimlerinde ara dönem partisi DSP’den milletvekili adayı oldu. Sonra bir başka 28 Şubat partisinden aday adayı oldu. Daha sonra işler değişinde, ‘demokratlığa’ dümen kırarak AKP’ye aday olmak için başvurdu. Bu arada ‘iyi istihbaratçılar’dan aldığı bilgilerle Ergenekon kitapları yazdı. Denk geldi, bu kitaplardan iyi para da kazandı. Şimdi köşesinden kendisine imkân sağlayanlara yaranmak için herkesi karalıyor, hakaret ediyor, küfrediyor. Bu zat sahibinin sesidir, kendisinin hiçbir önemi yok.
'BAŞ DARBECİYİ BAŞ KÖŞELERDE AĞIRLIYORLAR

- 'Kenan Evren'in Çanklaya Köşkü'nde ağırlanmasının hatırlatılması üzerine) Ne garip değil mi, darbelerle mücadele edenler baş darbeciyi başköşelerde ağırlıyor. Bu ayıp onlara yeter. Bu ülkede darbelerin anası 12 Eylül’dür. Yüz binlerce insanın işkence tezgâhlarından geçirildiği 12 Eylül’ü unutmamalıyız. Ben 12 Eylül’le hesaplaşmadan bu ülkede demokrasi ve hukuk devletinin inşa edilemeyeceğini düşünüyorum. Benim darbem senin darben ayırımı yapanlara da acıyorum. Hala 12 Eylül anayasasını değiştiremeyenler, hala Geçici 15. Madde ayıbını kaldıramayanların bu ülkede demokrasi kuracaklarına inanmak akla ziyandır. (Vatan)


 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
12 Eylül'ün korkunç gerçeği



Komutanlar darbeye karar verdiğinde ölü sayısı 898'di. 'Darbenin olgunlaşması' için beklenen bir yılda, şiddet patlaması yaşandı. 2 bin 812 cinayet daha işlendi.

Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği 12 Eylül olaylarıyla ilgili çok ilginç bir rapor ortaya çıktı.
Kenan Evren'in, 12 Eylül darbesinin gerekçesi olarak sunduğu Genelkurmay'ın 1982'de hazırladığı "Türkiye'deki Anarşi ve Terörün Durumu" raporu, darbenin adım adım nasıl olgunlaştırıldığını ortaya çıkardı. 'Darbenin olgunlaşması' için beklenen bir yılda tam 2 bin 812 cinayet işlendi...

Binlerce kişinin yaşamını yitirdiği 12 Eylül olaylarıyla ilgili çok ilginç bir rapor ortaya çıktı. Aksiyon Dergisi, 12 Eylül'le ilgili önemli bir rapora ulaştı. Raporun önemli bölümlerine derginin bugün piyasaya çıkacak sayısında yer veriliyor.

Genelkurmay'ın 1982'de hazırladığı "Türkiye'deki Anarşi ve Terörün Durumu" adlı rapor, darbenin adım adım nasıl olgunlaştırıldığını ortaya çıkarıyor. 12 Eylül ihtilâlinin lideri Kenan Evren, darbeden sonra yaptığı basın toplantısında söz konusu raporu, 'müdahalenin gerekçesi' olarak sunmuştu. Rapordaki verilerle Evren'in yıllar sonra yaptığı, "Müdahaleye karar vermeden bir yıl boyunca düşündük" açıklaması birleştirildiğinde çarpıcı gerçek ortaya çıkarıyor.

Süreç 4 devreye ayrılmış

Evren'in sınıf arkadaşı ve 12 Eylül döneminin II. Ordu Komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel'in, "Bir yıl önce planlamıştık. Ama şartların olgunlaşmasını bekledik" sözü de raporun özeti niteliğinde. Rapor, Kahramanmaraş olaylarından sonra sıkıyönetim ilan edilen 26 Aralık 1978'den 11 Şubat 1982'ye kadarki dönemi dört evreye ayırarak, Türkiye'deki terör ve anarşi olaylarını Genelkurmay'ın gözünden analiz ediyor.

Dönem dönem rapor

Dört dönem şu şekilde tarihlendirilmiş: 26 Aralık 1978-11 Eylül 1979 arasındaki 8 aylık süreç birinci dönem; 12 Eylül 1979, yani ihtilalden tam bir sene öncesinden 11 Eylül 1980'e kadar ikinci dönem; 12 Eylül 1980'den 11 Eylül 1981'e kadar üçüncü dönem ve 12 Eylül 1981'den 11 Şubat 1982'ye kadarki 5 aylık dördüncü dönem. Rapora göre, bu dört dönemde Türkiye'de ideolojik amaçlı 39 bin 385 olay vuku bulmuş.

Raporu bugünlerde önemli kılan, tam da Kenan Evren ve Bedrettin Demirel'in "Bir yıl boyunca düşündük" dedikleri dönemi anlatan 12 Eylül 1979'dan darbeye kadarki son bir yılda olayların zirve yapması. Örneğin, birinci dönem, yani 26 Aralık 78 ile 11 Eylül 79 arasında 2 bin 80 silahlı saldırı ve çatışma meydana gelirken, sayı 12 Eylül 1979 ile darbe gününe kadarki bir yılda 7 bin 10'a fırlamış.

Darbeden sonra ise 610'a düşüyor olay sayısı. 11 Eylül 1979'a kadar 898 kişi hayatını kaybetmişken, bu tarihten darbe gününe kadar tam 2 bin 812 kişi can vermiş. İhtilal akabinde 282'ye inmiş zayiat. Toplamda 4 bin 40 insanın canı gitmiş terör sürecinde. Afiş ve pankart asma, gösteri ve yaralı sayıları da 'şartların olgunlaşması sürecine' paralel seyrediyor.

Demirel'den Evren'e soru

12 Eylül 1980'e doğru yol alırken iktidarda Süleyman Demirel'in azınlık hükûmeti bulunuyordu. Bu dönemde sıkıyönetim de yürürlükteydi; dolayısıyla o bölgelerde yetkiler askerin elindeydi. Hükûmet, askerin istediğini yapmaya hazırdı. Bu yüzden Başbakan Demirel sonraki süreçte Evren'e "Siz 11 Eylül 1980'de Antalya Tapu Müdürü müydünüz?" diye soracaktı.

Şu satırlar raporu hazırlayanları aslında ele veriyor: "12 Eylül 1980 tarihinde TSK'nın yönetime el koyması ile birlikte yurdumuzu giderek iç savaşa sürükleyen anarşi ve terörle kararlı, cesur ve amansız bir savaşım başlatılmıştır." Yani, Evren ile ekibi, anarşi ve terörle amansız bir mücadeleye girmek için darbe sonrasını beklemiş.

Darbecilerin öngörüsü!

"12 Eylül Harekâtı'ndan sonra Sıkıyönetim Güvenlik Kuvvetleri’nin başarılı çalışmaları ve sağlanan güvenli ortam sayesinde ülkemiz bir silah deposu olmaktan kurtarılmıştır."

Bu ifadeler de başka bir itirafla yüklü aslında. 12 Eylül'den önce de sıkıyönetim hâkim iken ülkede o zaman başarılı çalışmalar yapılmak istenmemiş miydi acaba? Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'dan oluşan ihtilal ekibi, darbeyi haklı çıkarmak için yaptırdığı çalışmada bir varsayıma da yer vermişti. Buna göre 12 Eylül öncesi aylık 1986 olay ortalaması ve 1.75 tırmanış hızına göre darbeden önce 32 bin 893 olan olay sayısı, darbe yapılmasaydı 59 bin 105'e çıkacaktı.


 

Young Muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2007
Mesajlar
51
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Böyle nezih bir sitede siyaset konuşmak insanlar üzerinde bazı kişi ve Kurumların belli başlı ideolojilerini dayatmak ne nerece doğru tartışılır ama madem öyle keşke Başbakanımız Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN' nın da Amerika Birleşike Devletlerinde iken Yahudi Lobisi tarafından YAHUDİ Üstün Cesaret Ödülü aldığını da ekleseydiniz daha iyimser olurdu. Hatta Sn.Başbakanımızın Müslüman kardeşlerimize zulmün kapısını ardına kadar açan BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) Eş BAŞKANI olduğunu belirtseydiniz açtığınız konuları okuyan ve Sırf İSLAM Sitesi olduğu için buraya üye olmuş olan iyi niyetli kardeşlerimizinde hangi siyaset anlayışını ve ne için benimsemeleri gerektiğini anlamaları açısından daha fazla katkısı olurdu..
Burası bir İSLAM Sitesi lütfen bu tarz paylaşımlarınızı ilgili sitelerde yayınlayın. Alternatif olarak İSLAM Tarihi paylaşımlarında bulunabilirsiniz....
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Kenan Evren: Amerika bizi kullandı



12 Eylül darbesinin mimarı eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'nin 12 Eylül günleri ve Kürt sorunu konusunda çarpıcı özeleştirilerde bulunduğu o ilginç röportaj.

KENAN EVREN'E DİYARBAKIR CEZAEVİ SORULUR


"Güneydoğu'da hizmet verecek memurun Kürtçe de bilmesi lazım. Katı tutumla olmaz bu iş. Ama, tedrisat Türkçe olmalı. Zaten serbest, kurslar var. Resmi eğitim bizde biraz zor." Evren: "'Asmayalım da besleyelim mi?' demiştim. Özal, 'Yapmayın Paşam. AB'ye giremiyoruz' dedi. Ben de dedim ki, 'O halde kaldırın bunu.' 20 kişiyi öldürmüş, ben onu ömür boyu yaşatacağım. Bu felsefe bana göre değil."

PKK denilince akla Diyarbakır Cezaevi gelir. Oradaki işkence ve kötü muamelenin PKK'yı güçlendirdiği söylenir. Kenan Evren'e önce Diyarbakır Cezaevi'ni sordum:
- Diyarbakır Cezaevi demiyorlar mı, çok üzülüyorum, sinirleniyorum. Ben o zaman Devlet Başkanı'yım. Biz devleti yönetiyoruz. Cezaevlerini yönetmiyoruz ki! Ne yani, Devlet Başkanı Diyarbakır Cezaevi'ni mi yönetecek? Cezaevleri bana mı bağlı? Sıkıyönetim komutanına bağlı. Sıkıyönetim komutanları da bizzat gidip cezaevini yönetecek, cezaevine bakacak değil. Cezaevi müdürleri var, jandarma var. O düzen devam ediyor.
"Ama Paşam" diyerek araya girdim: Siz devletin başındasınız. Askeri yönetimin sorumluluğu sizde. Orada olanları da size bağlıyorlar...
- Tamam da, cezaevlerinde vaktiyle kurulmuş bir teşkilat var zaten, o devam ediyor.

Peki, siz Diyarbakır Cezaevi'nde olanları neye bağlıyorsunuz?
- Benim kanaatim şu: Cezaevlerinde o gardiyanlar, 12 Eylül öncesi dönemde çok sıkıntı çektiler. Hatırlarsanız, anarşi döneminde cezaevlerini oradaki suçlular yönetiyordu. İdare onların eline geçmişti. Mahkûmlar, gardiyanları yakalarlar, onları döverler, rehin alırlar... Oraların yönetimi, gardiyanların değil mahkûmların elindeydi. Bu gardiyanlar çok çektiler. 12 Eylül olunca da bunlar mahkumlardan hınç aldılar. Tabii, sıkıyönetim komutanlıkları da orayı disiplin altına almak için, onların başına subaylar verdiler. Bu subaylar da eğitim yaptırdılar, talim yaptırdılar, Atatürk ilkelerini, inkılaplarını öğrettiler. İstiklal Marşı'nı söylettiler.

EZA YAPIN DENMEDİ

Mahkûmlar sonra yapılan işkenceleri anlattılar. Kitaplar yazıldı.
- Şimdi bunlara eza yapın, işkence yapın diye bir şey söylenmemiştir. Benim ağzımdan böyle bir söz çıkmamıştır. Hatta, hatırlarım: Bir astsubay doğuda işkence yapmış. Onun mahkûmiyet kararı geldi bana. Ben onayladım, imzaladım. Bir polis de mahkûm oldu. Bunlar mahkemelere verilirdi. Onu, benim üzerime yüklemiyorlar mı?
Sanki, ben, 'filan hapishanedeki filan adama işkence yapın' demişim gibi... Sanki, işkence, 12 Eylül'den önce karakollarda yok muydu? Bütün karakollarda vardı. Yani karakola düştün mü, kötü muamele yapılıyordu. 12 Eylül'de biz polisi serbest bıraktık, rahat çalışsın diye. Onlar yine yaptılar bunu.
Sorgulama yapılıyor. Söyletebilmek için bazı usulleri var onların. Onları kullanarak bilgi alıyorlar. Bunları Almanlar da yapıyordu, İngilizler de, ABD'liler de, Fransızlar da... Onlar yapmadı mı? Vaktiyle herkes işkence yapıyordu. Yaptılar, sonra 'intihar etti' dediler Almanlar, Baader-Meinhof çetesi için...

KÜRTÇEYİ NEDEN YASAKLADIM

Kürtçeyi neden yasakladınız?
- 12 Eylül'de bir hatamız da oydu. Kürtçe konuşmayı yasakladık. Şöyle yasakladık: Konuşmalarda, mitinglerde, şurada burada Kürtçe konuşulmayacak. Okulda filan Kürtçe tedrisat yapılamaz dedik. Neden dedik? Ben Devlet Başkanı'yken, bir köyde ilkokula gittim. Üçüncü sınıfa mı, dördüncü sınıfa mı girdim, hatırlamıyorum. Açtım kitabı, oku şunu dedim çocuğa. Kem küm, çocuk okuyamıyor.
Dördüncü sınıfa gelmiş, Türkçeyi okuyamıyor. Kızdım. Orada söyledim. Öğretmene döndüm, 'Dördüncü sınıfa gelmiş, Türkçeyi okuyamıyor, bu nasıl iş?' dedim. Sonradan anlaşıldı ki, öğretmen de Kürt. Kürtçe yapıyor tedrisatı. Döndüm ve Kürtçe yasağını koyduk. Kürtçe tedrisat yapılamaz dedik. Ama, biraz ağır yasak koyduk. Sonra bu yasak kaldırıldı, ama hataydı. Hata olduğunu sonradan anladım.

TÜRKÇE - KÜRTÇE BİLECEK

Kürtçe konusunda bugün ne düşünüyorsunuz?
- Belçika'yı ele alalım. Flamanlar ve Valonlar kavga etmiyorlar. Ben Genelkurmay Başkanı'yken Kanada'ya gitmiştim. Orada Quebec bölgesine gittim. Genelkurmay Başkanı gezdiriyor. Quebec'te lisan Fransızca. Tuhafıma gitti. 'Kanada'da nasıl iş bu?' dedim. Dediler ki, 'Burası Fransa'dan kalma bölge. Sonra bırakmışlar, ama bir anlaşmayla, buradaki halkın kendi lisanı kabul edilecek, kendi lisanlarını kullanacaklar' denilmiş. Bu bölgede devlet hizmetine gelecek bir vatandaş hem İngilizceyi, hem Fransızcayı bilmek zorunda dediler. Bölgede hizmet verecekse bu zorunluymuş. Şimdi bizde de Güneydoğu'da hizmet verecek memurun Kürtçe de bilmesi lazım. Katı tutumla olmaz bu iş.

Peki memur Kürtçeyi nasıl öğrenecek? O zaman okullara da koymak gerekmez mi?
- Hayır. O olmaz. Tedrisat Türkçe olmalı. Zaten Kürtçe öğreten kurslar filan var, onlar serbest biliyorsunuz.

Devlet hizmeti verecek olanlar iki dili de bilsin diyorsunuz?
- Zaten serbest, kurslar var. Resmi eğitim bizde biraz zor.

Ama memur bilse iyi olur mu demek istiyorsunuz?
- Kanada yapmış, Fransızlar, onlar azınlık...

ÖZAL MUSUL'A GİRECEKTİ

1991 Birinci Körfez Savaşı sırasında rahmetli Turgut Özal'ın Kuzey Irak'a girmek istediği, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Necip Torumtay'ın karşı çıkarak istifa ettiği biliniyor. Özal, bu konuda size danışmış mıydı? Gerçekten Kuzey Irak'a girme konusunda kararlı mıydı?
- Evet. Musul'a girecekti. Niyeti öyleydi. Ben o tarihte Cumhurbaşkanlığından ayrılmıştım. Marmaris'e yerleşmiştim. Cumhurbaşkanı Özal'dı. Onun da Marmaris'te yazlık yeri vardı (Okluk koyundaki Cumhurbaşkanlığı tesisleri). Özal da oralardaymış, bayram vesilesiyle. Marmaris'te bana geldi, yanındaki erkanla birlikte. Evde konuştuk. Dedi ki: 'Bu ABD'nin Irak harekâtı sırasında biz de kuzeyden girelim, bu Musul meselesini halledelim, ne dersiniz?'

Benim anladığım kadarıyla, ABD Başkanı baba Bush'la konuşmuş. Musul işi takılmış aklına. Öyle anlıyorum. Baba Bush'la anlaşmış. Çünkü kendi başına böyle bir karar veremez.

O zaman kendisine dedim ki: 'Sakın ola böyle bir şey yapma. Böyle bir harekâta girişme. Çok zor bir harekâttır ve oraya girdikten sonra burnunu çamurdan kurtaramazsın. Orası bir gayya kuyusudur. Gireriz ama o bataktan kurtulamayız. Bütün Arap âlemini de karşımıza alırız.'
Beni sessizce dinledi. Bir şey demedi. Israr da etmedi. Benden sonra Genelkurmay Başkanı Torumtay'la konuşmuş bu işi. Sonradan öğreniyorum ben. O da karşı çıkmış. O zamanki Başbakan Yıldırım Akbulut'la konuşmuş, o da karşı çıkmış. Fakat yine de Özal bu işe kararlı görünüyor, Musul'a girecek.

Fakat, Genelkurmay Başkanı, 'olmaz' deyip istifa edince, o iş öyle kaldı, harekât yapılmadı. Ama, Özal'ın niyeti oydu. Özal'ın niyetini anlıyorum, ama zaten Kerkük, Musul petrollerini bize bırakmamışlar ki! İngiltere var. Bize petrolden belli bir yüzde karşılığı para önerilmiş, sonra toptan bir paraya razı olunmuş falan, ortada dayanılacak bir hak da kalmamış yani böyle bir harekat için.
Biz asıl hatayı o zaman yapmışız. Artık bitmiş. Bir hak iddia etmemiz mümkün değil. O nedenle bir harekât yapılmadı o zaman. İyi de oldu yapılmadığı... Yapılsaydı, belki bugün ABD'nin düştüğü duruma biz düşerdik. Girerdik, çıkamazdık. Benim kanaatim bu.

ASMAYALIM DA BESLEYELİM Mİ
Evren Paşa'ya idamlar konusunu açtım:
12 Eylül'deki idamlar nedeniyle çok suçlandınız. Bugün baktığınızda o kararları doğru buluyor musunuz?
- O zamanın kanunları neyse onu uyguladık. Yeni bir kanun çıkarmadık. O zamanki Türk Ceza Kanunu'nda hangi suçlar idam cezası öngörüyorsa o suçlara uyguladık. Bunların yaptığı eylemlerin hangisi idamla cezalandırılıyorsa, onlar idam cezası alıyordu. Bazıları söylerler, "İdamları niye yaptınız?" diye. Bana göre, kanun varsa, devlet bunu uygulamakla mükelleftir. İdam etmeyip de besleyelim mi?

Devlet Başkanlığınız döneminde idamlar infaz ediliyordu. Cumhurbaşkanlığınız döneminde ise 1984'ten itibaren infaz yapılmadı. İdam cezası fiilen uygulanmadı. Nihayet, AB'ye aday ülke olmak için de 2002'de idam cezası kaldırıldı. AB'ye de 'bizde idam cezası var, ama 1984'ten beri fiilen uygulamıyoruz, zaten kaldıracağız' denildi. Sizin Cumhurbaşkanlığınızda da uygulanmıyordu yani?
- Bir tane hariç. 1984'ten sonra da bir tane uyguladılar. Muş'ta bir konuşma yapmıştım, hani, 'asmayalım da besleyelim mi?' diye. O zaman Turgut Özal da Başbakan, dedi ki, 'Yapmayın Paşam. Başka türlü AB'ye giremiyoruz.' Ben de dedim ki, 'O halde kaldırın bunu.' O zaman Özal dedi ki, 'Siz kaldırılmasına taraftar mısınız?' Ben de, 'Taraftar değilim, ama ne yapalım' dedim.

İdam cezasına hâlâ taraftar mısınız?
- Tabii. Bir sürü insan öldürülüyor. Canlı bombaya bir şey demiyorum, kendisi de gidiyor da. Bomba yerleştiriyorlar. 12 kişi, 20 kişi birden öldürüyor. O 20 kişiyi öldürmüş, ben onu ömür boyu yaşatacağım. Bu felsefe bana göre değil.

AMERİKA BİZİ KULLANDI

Evren, Özal'ın Musul'a girme düşüncesini, destek bulamadığı için hayata geçiremediğini söyledikten sonra sordum:

Özal, Musul'a giremedi ama 1. Körfez Savaşı'nda ABD Başkanı, baba Bush'a çok yardımcı oldu. Örneğin, Adana'daki İncirlik üssünü kullandırdı. ABD, Saddam'a 36. paralelin kuzeyini yasakladı ve Kuzey Irak'ı İncirlik'te üslenen Çekiç Güç'ün kontrolüne verdi. PKK da bundan yararlandı, Kuzey Irak'a yerleşti ve güçlendi. Terör de yine bu dönemde zirveye çıktı. Bunlara ne diyorsunuz?
Şunu söyleyeyim: PKK, 1984 Ağustos'unda Eruh'a saldırdı, biliyorsunuz. Ben, baktım Başbakan'dan ses yok. Özal, Marmaris'te tatildeydi galiba. O zaman ben atladım gittim bölgeye. Baktım durum vahim. Hemen Silahlı Kuvvetler'e talimat verdim, bu işe TSK baksın dedim.
Olaydan sonraki dönemde de birkaç kez Kuzey Irak'a sınır ötesi harekât yaptırdım. İran hududuna kadar gittik, bölgeyi PKK'dan temizledik. Bu harekâtları o zaman Saddam'la anlaşarak yapmıştık. Saddam'ın başı İran'la dertteydi. Bize mecburdu.
Bir süre terör olayları dindi. Bu harekâtlar başarılı oldu. Ama, sonra 1. Körfez Savaşı'ndan sonra, 1991'den sonra terör yeniden tırmandı. Bir kere 36. paralel işi ve Çekiç Güç bir hataydı. Özal'ın hatasıydı. ABD'ye o imkanı verdik. Onun neticesini aldık mı biz? ABD bizi kullandı.

ÖCALAN İDAM EDİLMELİYDİ
Evren, "Öcalan'ın idam cezasının uygulanmaması hataydı" diyerek devam etti: - İdam edilmemesi doğru değildi. Hata. Hem daha AB'ye de aday olmamıştık.

Acaba idam edilirse Türkiye'de iç kargaşa çıkar, Güneydoğu'da olaylar patlak verir diye düşünmüş olabilirler mi? Veya ABD, Öcalan'ı teslim ederken "idam etmeyeceksiniz" diye şart koşmuş olabilir mi? Böyle iddialar da var.
- Bence AB'den çekindiler. ABD'den çekindiler. Onu destekleyenler var oralarda. Biliyorsun, Sovyetler'e gitti, Yunanistan'a gitti, İtalya'ya gitti. Bu ülkelerden hiçbiri bize teslim etmedi. İdam cezası kesinleştiğinde idam edilseydi, bence mesele kalmayacaktı. Tabii, idamın yıldönümlerinde falan yine bir şeyler yapacaklardı. Gösteriler, bazı olaylar olacaktı. Ama, şimdiki gibi cezaevinden PKK'ya talimat veremeyecekti. Şimdi İmralı'dan PKK'yı yönetiyor. Cezaevinden avukatları kanalıyla.


 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Kafirlerin Mutlu Pozları...Son pozları olur inşallah
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Bugün darbenin yıldönümü
29 yıl önce gerçekleşen darbe sonucu 650 bin kişi gözaltına alındı, 1,683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi...


12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden 29 yıl geçti. Türkiye’yi tamamen değiştiren müdahale sonrasında 650 bin kişi gözaltına alındı, 1,683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişinin ‘işkenceden öldüğü’ belgelendi...

İşte darbenin bilançosu:

GÖZALTINA ALINANLAR FİŞLENENLER

* TBMM kapatıldı, anayasa ortadan kaldırıldı, siyasi partilerin kapısına kilit vuruldu ve mallarına el konuldu.
* 650 bin kişi gözaltına alındı.
* 1 milyon 683 bin kişi fişlendi.

İDAM EDİLENLER, İDAM CEZASI İSTENENLER

* Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
* 71 bin kişi TCK’nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
* 98 bin 404 kişi “örgüt üyesi olmak” suçundan yargılandı.
* 7 bin kişi için idam cezası istendi.
* 517 kişiye idam cezası verildi.
* Haklarında idam cezası verilenlerden 50’si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1’i Asala militanı).
* İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis’e gönderildi.

ÖLÜMLER VE İŞKENCE

* 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
* 171 kişinin “işkenceden öldüğü” belgelendi.
* Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
* 14 kişi açlık grevinde öldü.
* 16 kişi “kaçarken” vuruldu.
* 95 kişi “çatışmada” öldü.
* 73 kişiye “doğal ölüm raporu” verildi.
* 43 kişinin “intihar ettiği” bildirildi.


YURTTAŞLIKTAN ÇIKARILANLAR

* 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
* 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı.
* 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
* 30 bin kişi “siyasi mülteci” olarak yurtdışına gitti.


SAKINCALI BULUNANLAR VE İŞTEN ÇIKARTILANLAR

* 937 film “sakıncalı” bulunduğu için yasaklandı.
* 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
* 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.


HAPSEDİLEN VE ÖLDÜRÜLEN GAZETECİLER

* 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
* Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
* 31 gazeteci cezaevine girdi.
* 300 gazeteci saldırıya uğradı.
* 3 gazeteci silahla öldürüldü.
* Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
* 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
* 39 ton gazete ve dergi imha edildi.

DIŞ BORÇLAR

(1980 - 1990 arası)
1980 15,7 milyar dolar
1981 16,6 milyar dolar
1982 17,8 milyar dolar
1983 18,8 milyar dolar
1984 20,8 milyar dolar
1985 25,6 milyar dolar
1986 32,2 milyar dolar
1987 40,3 milyar dolar
1988 40,7 milyar dolar
1989 41,7 milyar dolar
1990 49,0 milyar dolar
1991 50,4 milyar dolar
(Kaynak: Hazine - Merkez Bankası )

SIKI YÖNETİM UYGULAMALARININ KALDIRILDIĞI İLLER

19 Mart 1984 Bilecik, Bitlis, Burdur, Çanakkale, Çankırı, Gümüşhane, Isparta, Kastamonu, Kırklareli, Kırşehir, Kütahya, İzmir, Sinop
19 Temmuz 1984 Afyon, Amasya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Çorum, Muğla, Nevşehir, Niğde, Rize, Sakarya, Tekirdağ, Yozgat
19 Kasım 1984 Denizli, Giresun, Kayseri, Konya, Manisa, Uşak
18 Mart 1985 Antalya, Bursa, Eskişehir, Hakkari, İçel, Kocaeli, Malatya, Kahramanmaraş, Samsun, Sivas, Tokat, Zonguldak
19 Temmuz 1985 Ankara, Artvin, Edirne, Erzincan, İzmir, Ordu
19 Eylül 1985 Trabzon
19 Kasım 1985 Adana, Adıyaman, Ağrı, Erzurum, Gaziantep, Hatay, İstanbul, Kars
19 Mart 1986 Bingöl, Elazığ, Tunceli, Şanlıurfa
19 Mart 1987 Van
19 Temmuz 1987 Diyarbakır, Mardin, Siirt
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
DOSTÇA YÜCELİŞ
Bir karanlık zaman dünya, insana
Dem o demdir ki dostlarla güzeldir.
Menzil uzak olmaz seven insana
Yolculuk, yanında dostla güzeldir.
Dostlarla gidilen dost yolunda
Çile de cefa da bir güzel olur.
Canlar bir oldukça canan uğrunda
Canlar verilesi bir değer olur.
Sevgi pınarından damlayan sular
Akar gönüllere bir hayat olur.
Uzansın yeter ki sevgiyle kollar
Çökmüş her bedende bir derman olur.
Bir değer uğruna ölmeyen beden
Gömülür toprağa bir ceset olur.
Hakikat yolunda ölürse beden
Yücelir ruhuyla bir şehit olur.
Muhsin YAZICIOĞLU 12 eylül Darbesi Mamak Şiirleri
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Hakim bey...Hakim bey.. bütün dünyamı,
Yıkarak yaptılar benim sorgumu.
C-5 denen yere gözleri bağlı,
Tıkarak yaptılar benim sorgumu.

Savcının ağzından şu okunanlar
Benim suçum değil hep yalan bunlar!..
Dövdüler hakim bey,ağzımdan kanlar,
Akarak yaptılar benim sorgumu.

Düştüm ki bir sürü moskof piçine
Biri de demedi bunun suçu ne?
Tabancayı ta ağzımın içine
Sokarak yaptılar benim sorgumu.

Döve döve işettiler altıma
Bayıldıkça sarıldılar hortuma
Islatıp ıslatıp tekrar sırtıma
Çıkarak yaptılar benim sorgumu

Kimi vurdu,kimi baktı seyrime
Cop izleri oluk oldu böğrüme,
Sigaranın ateşiyle bağrıma
Çökerek yaptılar benim sorgumu.

Kimi şarap içti,kimisi rakı,
Karma karış oldu her türlü koku.
Döverek pisletip ağzıma boku
Dökerek yaptılar benim sorgumu.

Jileti vurdular ileri geri
Dilim dilim oldu yarıldı deri
Yarılan yere tuzu biberi
Ekerek yaptılar benim sorgumu.

Tırnağım söküldü kelpeten ile
C-5 ler konuşsa gelse de dile
Su diye yalvardım,hep güle güle
Bakarak yaptılar benim sorgumu.

Şişe ile zorladılar gıçımı
Tuzlu su verdiler yaktı içimi
Derisinden kopanaca saçımı,
Çekerek yaptılar benim sorgumu.

Allahsız-kitapsız sekiz on ayi
Suçsuzum dedikçe vurdu sopayı,
Burnuma soktular tornavidayı
Bükerek yaptılar benim sorgumu.

Biri bu Soyer'de domuzun dölü!..
Sesinden tanıdım değilim deli.
Tenasül uzvuma ceryanlı teli
Takarak yaptılar benim sorgumu.

Hakim bey,erkeklik kalmadı daha
Ölem diye çok yalvardım Allah'a.
Avuç içlerimden tutup çarmıha
Çakarak yaptılar benim sorgumu.

Babamı almaya eve gittiler
Anama avradıma neler ettiler
Çocuğum boğazından tuttular
Sıkarak yaptılar benim sorgumu.

Yavrumu görünce çıldırdım dedim(!)
Ne derseniz kabul saldırdım dedim.
Atatürk'ü bile öldürdüm dedim
Yakarak yaptılar benim sorgumu.

Ozan Arif anlatamaz kaygımı
Yitirdim kanuna olan saygımı
Velhasıl 'devlete güven' duygumu
Sökerek yaptılar benim sorgumu.

Ozan Arif
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Darbenin Şarkısına Darbe
Metris Cezaevi'nde işkence sırasında sürekli dinletilen Müşerref Akay'ın "Türkiyem" isimli şarkısının telif haklarını satın aldı.

İSTANBUL (CİHAN)- 12 Eylül 1980 askeri darbesi cezaevine giren müzik yapımcısı Cem Yılmaz, Metris Cezaevi'nde işkence sırasında sürekli dinletilen Müşerref Akay'ın "Türkiyem" isimli şarkısının telif haklarını satın aldı. Cezaevinde askerlerin dayak attığı esnada büyük hoparlörden yüksek sesle dinletilen şarkının işkence günlerini hatırlattığını söyleyen Yılmaz, şarkıya ambargo koydu.

12 Eylül 1980 darbesinden sonra cezaevine giren müzik yapımcısı Cem Yılmaz, önce Sağmacılar ardından Davutpaşa ve Hasdal derken Metris Cezaevi'nde kaldı. Yılmaz, koğuş sayımında uğradığı işkenceleri ve bu işkenceler sırasında yüksek sesle dinletilen "Türkiyem" şarkısını unutamadı. Yıllar sonra Anadolu Müzik'i kuran Yılmaz, işkenceyle geçen günleri hatırlatan şarkının telif haklarını satın alarak, şarkıya ambargo koydu.
Metris Cezaevi'ndeyken her koğuş sayımı sırasında koğuşa giren yüzlerce askerin Müşerref Akay'ın "Türkiyem" şarkısının eşliğinde kendilerini dövdüğünü belirten Yılmaz, "Koğuş operasyonlarında bir mahkum bir koğuştan bir koğuşa götürüldüğü esnada bu şarkı büyük kolonlardan bangır bangır çalınıyordu. Bu sırada 'Herşey Vatan İçin' nidalarıyla koğuşlara gelen yüzlerce asker mahkûmların üzerine coplarla vuruyordu. Hatta komutanlar kendi aralarında 'Biz daha iyi dayak atıyoruz' şeklinde böbürleniyordu. Bu şarkı bir işkence metodu olarak kullanıldı. Bunu o tarihlerde Metris Cezaevi'nde yatan tüm mahkûmlar bilirler" dedi.
"Cezaevi'nde işkenceye sürekli direndik. Bu yapılanları asla kabul etmedik" diyen Yılmaz, yaşanan olaylardan sonra bir daha bu şarkıyı duymamaya yemin etmiş. 3 yıl cezaevinde tutuklu kalan ve çıktıktan sonra 1993 yılında müzik yapımcılığına başlayan Yılmaz, her zaman kafasının bir köşesinde bu projenin bulunduğunu söylüyor. Bestesini Müşerref Akay'ın yaptığı sözlerini ise o dönem evli olduğu Mahmut Tezcan'ın yazdığı "Türkiyem" isimli şarkıyı satın almanın bir fırsatını kolladığını aktaran Yılmaz, Müşerref Akay'ın şarkısını içeren kalıbı bir daha dinletmemek üzere ucuz bir fiyata satın aldığını anlattı.

"BİZİM ŞARKILARIMIZ İŞKENCE ŞARKISI OLAMAZ"
Bu şarkıyı dinleyince Metris Cezaevi'nde yaşadığı kötü anıların aklına geldiğini dile getiren Yılmaz, "Ben bu şarkıyı dinlemek bile istemiyorum. Bu şarkı bana askerlerin bizi öldüresiye dövdüğü zamanları hatırlatıyor. Bu şarkı açlık grevindeyken, bize tabakta bir tane kuru fasulye zor bulunurken, köfte ekmek satmalarını hatırlatıyor. Bu şarkıyı satın almam benim için bir vicdani sorumluluktu. Orada bulunan arkadaşlarıma, kendi kimliğime ve kendi haysiyetime karşı bir tavırdı" diyor.
Şarkının o zamanlarda farklı bir maksatla kullanıldığını aktaran Yılmaz, ayrıca Müşerref Akay'ın şarkıyı istediği zaman istediği yerde istediği yerde söyleyebileceğini vurguladı. Başka bir zaman yine olsa yine aynı şeyi yapacağını bildiren Yılmaz, "Bizim türkülerimiz, bizim şarkılarımız asla işkence şarkıları olamaz" ifadelerini kullanıyor.
 

Young Muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2007
Mesajlar
51
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Bir konu açarken yada paylaşırken, bunları okuyan ve yorum hakkı bulunan insanların paylaşımda geçen 3.kişiler hakkında bilerek veya bilmeyerek haklarında su-i zan da bulunmalarına sebebiyet verilmemesi ve böylece (ALLAH c.c. Korusun) fitne kapısını aralamak günahından uzak durulması görüşündeyim..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Fişlenen Siteler, Yargıya Gidiyor
TSK tarafından fişlenen 430 internet sitesinin arasında bulunan siteler, andıcı yargıya taşıyor!
Genelkurmay'ın kabul ettiği internet andıcı, site sahipleri ve sanatçıların tepkisine neden oldu. Andıçta 430 internet sitesi 'bölücü, irticacı, milliyetçi, aşırı sol, tarafsız, AB yanlısı' şeklinde tek tek fişlenmişti..
Genelkurmay başkanlığı'nın, irticayla mücadele eylem planının orijinalini Ergenekon savcılarına ulaştıran ihbarcı subayın savcılara gönderdiği ikinci mektupda "İnternet sitelerinin fişlediği"ni kabul etmesiyle olay yeni bir boyut kazındı. Andıçta 430 internet sitesinin 'bölücü, irticacı, milliyetçi, aşırı sol, tarafsız, AB yanlısı' şeklinde tek tek fişlenmesini, Haber Vakti'nin de içinde olduğı siteler yargıya taşımaya hazırlanıyor.



Ferhat Tunç: demokrasiyle yönetilen bir ülkede iktidarın sahibi hükümettir. İktidar dışında başka bir gücün çıkıp söz sahibi olmaya çalışması endişe verici...bu işi yargıya taşıyacağım...

Yalçın Ergindoğan: Bağımsız yayıncılık ve nesnel habercilik yapan alternatif bir haber sitesiyiz. Genelkurmay'ca 'ab yanlısı' gibi bir yaftalanmayla 'karanlık odaklara' hedef gösterilmiş durumdayız. Yasal yollara başvuracağız...


Cumali Dalkılıç: aynı yayın kuruluşuna bağlı aylık dergisi'nin bölücü, baran dergis'nin irticacı şeklinde TSK tarafından fişlenmesi çok garip. İki derginin yayın politikası aynı. Biri 'irticai' biri 'bölücü' olarak nasıl nitelendirilebilir. Yaşanan bu olayı yargıya taşıyıyacağız


haber vakti
 

Young Muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2007
Mesajlar
51
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Bozacının şahidi şıracı derler bizim köyde..
Bu paylaşımda o hesap!
Ferhat Tunc ve diğerleri kimdir amacları nedir kime hizmet ediyorlar??
Kendileri yasal işlemlere başlamadan önce bu soruların araştırılması lazım..
Çok haklılar ya! birde gidip yargıya başvuracaklarmış
Hain sinsiler..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Bozacının şahidi şıracı derler bizim köyde..
Bu paylaşımda o hesap!
Ferhat Tunc ve diğerleri kimdir amacları nedir kime hizmet ediyorlar??
Kendileri yasal işlemlere başlamadan önce bu soruların araştırılması lazım..
Çok haklılar ya! birde gidip yargıya başvuracaklarmış
Hain sinsiler..
Ferhat Tunçu bilmem de diğerleri ehli sünnet inkılapçı müslümanlarının mekanı BARAN..
Bu arada sizinde kimlerden olduğunuzu öğrenebilirmiyiz..
Engerekon kafasına göre milleti saflara ayırmakta ve fişlemekteydi..Bu uygulama doğrumu yani...
Bizim safımız belli..KİM ALLAH VE RESUL DİYORSA BİZ ONDANIZ,ODA BİZDEN...
Zulme uğrayan,haksızlığa maruz kalan da kimlerse mazlumun yanında yeralırız...ÖLÇÜMÜZ ŞUDURKİ,MAZLUMUN DİNİ SORULMAZ..
Zalimden yana yer alınmaz..
Vesselam...
 

Young Muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2007
Mesajlar
51
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Elhamdulillah MÜSLÜMANIM..
Madem kim olduğunu bilmiyorsunuz paylaşım yapmayın..
Sizi daha öncede uyarmıştım.. BURASI İSLAM SİTESİ
Siyasetin yeri yok burda fitne çıkmasına sebep olmayalım LÜTFEN!!
 

Young Muslim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2007
Mesajlar
51
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Ya buarada kafama takıldı sen ne demek istiyorsun sizinde kimlerden olduğunuzu öğrenebilirmiyiz diye..
"Bizim safımız belli..KİM ALLAH VE RESUL DİYORSA BİZ ONDANIZ,ODA BİZDEN...
Zulme uğrayan,haksızlığa maruz kalan da kimlerse mazlumun yanında yeralırız..." demişsin çok güzel tebrik ederim.. Aynen bende öyleyim ve asla haksızlıklar karşısında susmam bunun için can alır can veririm!! Sen benim İMANIMI mı sorguluyorsun.. Bak kardeş ben ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMAN OĞLU MÜSLÜMANIM Ehl-i Sünnet vel cemaat fırkasından Hanefi mezhebindenim.. Ben ALLAH-ü AZİMÜŞŞAN HAZRETLERİNİN aciz fakat ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMAN BİR KULUYUM.. Kulluğumla müslümanlığımla ŞEREF DUYARIM..
Ben sizi bir değil onlarca kez uyardım 'bak kardeşim burası İSLAM SİTESİ anlıyormusun İSLAM SİTESİ.. Siyaset Arenası değil burası ve ben bu siteyi çok seviyorum inanın huzur bulmak için bu siteye hep giriyorum.. Ama nedense her girdiğimde sizin siyasi içerikli yorumlarınıza düçar oluyorum.. Ben yada buradaki herhangi bir müslüman sizin dayattığınız fikirlerinize uymak ve kabul etmek mecburiyetindemidir.???.. Ben burda HUZUR arıyorum anlıyormusun ve inan benim gibi üyelerin %90' nı bu iyi niyetle siteye giriyor.. Burdan sesleniyorum: Ben buraya İSLAMIN Güzelliklerini daha fazla keşfetmek için girdiğimde sizin SİYASİ yorumlarınızı okuyarak bu siteden soğursam ve ALLAH(c.c.) KORUSUN herhangi bir FİTNEYE ALET OLURSAM YEMİN BİLLAH EDİYORUM Vallahi-Billahi-Tallahi Mahkeme-i KÜBRA' da sizden DAVACI OLURUM HAKKIMIN İCRA EDİLMESİNİ YÜCELER YÜCESİ CENABI- HAK' TAN İSTERİM. ve hepimiz biliyoruzki ALLAH-ü AZİMÜŞŞAN ADALETLİDİR ADALETLİ OLANLARIN YANINDADIR..
İstemiyoruz sizin siyasi içerikli yorumlarınızı okuyarak huzurumuzun bozulmasını ve DERHAL bu SİYASET Haberlerinizden vazgeçin.. Bunun VEBALİ ÜZERİNİZDEDİR..
BU BÖYLE BİLİNE....
Eşhedü en LA İLAHE İLLALLAH ve Eşhedü enne MUHAMMEDEN ABDÜHU ve RESULÜHU...
Allahümme Salli Ala Seyyidina MUHAMMED ve Ala Alihi ve Eshabihi ve SELLİM..
Vesselam..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ya buarada kafama takıldı sen ne demek istiyorsun sizinde kimlerden olduğunuzu öğrenebilirmiyiz diye..
"Bizim safımız belli..KİM ALLAH VE RESUL DİYORSA BİZ ONDANIZ,ODA BİZDEN...
Zulme uğrayan,haksızlığa maruz kalan da kimlerse mazlumun yanında yeralırız..." demişsin çok güzel tebrik ederim.. Aynen bende öyleyim ve asla haksızlıklar karşısında susmam bunun için can alır can veririm!! Sen benim İMANIMI mı sorguluyorsun.. Bak kardeş ben ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMAN OĞLU MÜSLÜMANIM Ehl-i Sünnet vel cemaat fırkasından Hanefi mezhebindenim.. Ben ALLAH-ü AZİMÜŞŞAN HAZRETLERİNİN aciz fakat ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMAN BİR KULUYUM.. Kulluğumla müslümanlığımla ŞEREF DUYARIM..
Ben sizi bir değil onlarca kez uyardım 'bak kardeşim burası İSLAM SİTESİ anlıyormusun İSLAM SİTESİ.. Siyaset Arenası değil burası ve ben bu siteyi çok seviyorum inanın huzur bulmak için bu siteye hep giriyorum.. Ama nedense her girdiğimde sizin siyasi içerikli yorumlarınıza düçar oluyorum.. Ben yada buradaki herhangi bir müslüman sizin dayattığınız fikirlerinize uymak ve kabul etmek mecburiyetindemidir.???.. Ben burda HUZUR arıyorum anlıyormusun ve inan benim gibi üyelerin %90' nı bu iyi niyetle siteye giriyor.. Burdan sesleniyorum: Ben buraya İSLAMIN Güzelliklerini daha fazla keşfetmek için girdiğimde sizin SİYASİ yorumlarınızı okuyarak bu siteden soğursam ve ALLAH(c.c.) KORUSUN herhangi bir FİTNEYE ALET OLURSAM YEMİN BİLLAH EDİYORUM Vallahi-Billahi-Tallahi Mahkeme-i KÜBRA' da sizden DAVACI OLURUM HAKKIMIN İCRA EDİLMESİNİ YÜCELER YÜCESİ CENABI- HAK' TAN İSTERİM. ve hepimiz biliyoruzki ALLAH-ü AZİMÜŞŞAN ADALETLİDİR ADALETLİ OLANLARIN YANINDADIR..
İstemiyoruz sizin siyasi içerikli yorumlarınızı okuyarak huzurumuzun bozulmasını ve DERHAL bu SİYASET Haberlerinizden vazgeçin.. Bunun VEBALİ ÜZERİNİZDEDİR..
BU BÖYLE BİLİNE....
Eşhedü en LA İLAHE İLLALLAH ve Eşhedü enne MUHAMMEDEN ABDÜHU ve RESULÜHU...
Allahümme Salli Ala Seyyidina MUHAMMED ve Ala Alihi ve Eshabihi ve SELLİM..
Vesselam..
ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMAN OĞLU MÜSLÜMANIM Ehl-i Sünnet vel cemaat fırkasından Hanefi mezhebindenim.. Ben ALLAH-ü AZİMÜŞŞAN HAZRETLERİNİN aciz fakat ELHAMDULİLLAH MÜSLÜMAN BİR KULUYUM.. Kulluğumla müslümanlığımla ŞEREF DUYARIM..
Allahcc sizden razı olsun kardeşim..
Benim siyaset yapıyor-sizin tabirinizle- oluşuma takmışsın kafayı,benim yazıları okumayıverin,görmeyiverin gitsin kardeşim..
BİZ SİYASETİ DE,HAYATIDA,CANIDA,MALIDA İSLAM İÇİN BİLMİŞİZ...
İLMİ SİYASET DİYE BİR İSLAM İLMİ OLDUĞUNU HATIRLATIRIM..
Ama dediğim gibi,size zararım dokunacaksa benim paylaşımları görmeyin,okumayın..
Allahcc yar ve yardımcınız olsun...
Rabbimize emanet olasınız...
BESMELE...SELAM....DUA...
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Young ;Yazıları okuma yani zorlamı okutturuyorlar sana çok gülünç yorum yapmışsın.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
dursun-cicek-7.widec.jpg

Albay Dursun Çiçek tutuklandı
'İrtica eylem planı'nda ıslak imzası olduğu iddia edilen Albay Dursun Çiçek tutuklandı.
'İrtica eylem planı'nda ıslak imzası olduğu iddia edilen Albay Dursun Çiçek tutuklandı.

Beşiktaş Adliyesi'ndeki sorgusu tamamlanan Albay Dursun Çiçek ve 2 subay, tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi.

Diğer 2 subay için ise adli kontrol işlemleri başlatıldı.

Poyrazköy kazıları soruşturması kapsamında ifadesine başvurulan ve Albay Dursun Çiçek ile birlikte gelen 5 asker mahkemeden ayrıldı.

Albay Dursun Çiçek belge soruşturması kapsamında tutuklandı. DURSUN ÇİÇEK KİMDİR?

Kamuoyu Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek ismini ilk kez Haziran 2008'de Taraf gazetesinde yayınlanan "Lahika 1" başlığını taşıyan "Bilgi Destek Planı ve Faaliyet Çizelgesi" belgesiyle duydu.

Genelkurmay Harekat Başkanlığı tarafından hazırlandığı iddia edilen 2006 tarihli belgede, TOBB, TÜSİAD, TESEV gibi sivil toplum örgütlerine yönelik suçlamalar vardı.

Belgenin Kurmay Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı ileri sürüldü. Dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, tepki toplayan bu belge için "Genelkurmay'da hazırlanmadı, birilerinin ucuz propagandası" ifadesini kullandı.Dursun Çiçek ismi neredeyse bir yıl boyunca unutuldu, ta ki yine Taraf gazetesinde irticayla mücadele planı adıyla yeni bir belge yayınlanana kadar. Bu belgenin altında da yine Deniz Kurmay Albay Dursun Çiçek'in imzası vardı. Albay Dursun Çiçek, 1960 yılında Tokat'ta doğdu. Sivas Yıldızeli'ne bağlı Pamukpınar Öğretmen Okulu'nu bitirdi. 1976 yılında kazandığı Kara Harp Okulu'ndan 1980 yılında dönem üçüncüsü olarak mezun oldu. Deniz Piyade sınıfıyla tanışması Foça'daki Amfibi Deniz Piyade Alay Komutanlığı'ndaki göreviyle oldu. Kara Harp Akademisi ve Silahlı Kuvvetler Akademisini de dönem ikincisi olarak bitirdi.

PKK terörüyle mücadelenin en yoğun olduğu 1990'lı yıllarda bu mücadeleye Deniz Kuvvetleri'nin özel birlikleri de katılıyordu. Çiçek, Şırnak'ta konuşlu özel amfibi taburunun komutanlığını yaptı. Şırnak'ta görev yaptığı bu dönemde Ergenekon operasyonunda tutuklanan eski özel kuvvetçi Levent Göktaş ve Kayseri Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz'le birlikte çalıştığı ileri sürüldü.Çiçek, 1997-99 yılları arasında Arnavutluk'taki Türk birliğinde de görev yaptı.

Albay Dursun Çiçek'in aynı zamanda akademik kariyeri de bulunuyor. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme anabilim dalında doktora eğitimi yaptı ve "Örgütlerde motivasyon ve iş yaşam kalitesi üzerine bir araştırma" konulu doktora tezi hazırladı.Dursun Çiçek'i bugün tartışmaların odağına yerleştiren görevi ise 2004 yılında başladı. Bu tarihte Genelkurmay Harekat Başkanlığı'na bağlı Bilgi Destek Daire Başkanlığı'na atandı.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt