Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Tek kelimeyle kurtuluş yolu-islam.... (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-ZEVK VE TERBİYE



· "Yüceler Kurultayı”dan geçip madde madde kanunlaşmak üzere, terbiye, zevk, muaşeret ve güzellik mevzuunda, bütün bu hususlar en derin bir idrak, irfan, örf ve âdet müeyyidesi altına girinceye kadar en sert zabıta ve ictimaî müdahale tedbirleri alınacaktır.
· Öyle ki, sokak, meydan ve umumî yerler, azamî derecede vekarlı, hiç kimseyi etmez ve hiç kimsenin gözüne ve ruhuna batmaz, her türlü ictimaî mevzuaya hürmetkâr, maddesi ve mânasiyle üstün insan ifadesine malik şahıslardan başka, bütün (parazit) ve kötülük cinslerinden zorla temizlenecektir.
· Büyük Doğu âleminin cemiyet kadrosunda, rastgeldiği insanı tepeden tırnağa süzen ve hiçbir göz yasağı tanımayan, sokaklara tüküren ve sümküren, sokak köşelerini ve duvar diplerini pisleyen binbir tarzda lâübali ve edepsiz tavır takınan, şuna buna lâf atan, umumî yerlerde öteberi atıştıran, umumî yerlere öteberi atan, her vesileyle itişip kakışan ve öne geçmek isteyen, her yerde nefs gemisini kurtarmak istercesine davranan ve ictimaî ahenk ve intizamı bozan, ve yüksek sesle adım başında şamata ve münakaşa koparan, muhtelif zümre kılıkları (bobstil, hippis, külhanbeyi, hafif kadın, serseri sanatkâr, gülünç köylü kılığı vesaire) içinde, bilerek veya bilmeyerek ictimaî birlik ifadelerine karşı isyan bayrağı açan ve başı boşluğu canlandıran, hâsılı terbiye, edep, zevk, mâna, muaşeret, muamele, güzellik ve ahenk ölçüleriyle barışamaz herhangi bir eda, tavır, hareket ve biçim sakatlığını temsil eden hiçbir fert bulunmayacaktır. Batı dünyasiyle elele, Doğu âlemine mahsus ictimaî murakabesizliğin türettiği bu tipler, filleri umumî kanunlar bakımından bir suç belirtmese de, derhal ve alenen yaka paça tutulup, hususî kanunların teşkilâtlandıracağı hususî bir zabıta marifetiyle takip edilecekler; ve hareketlerini kökünden kesici kuvvette bir terbiye, zevk, muaşeret ve güzellik dersi verecek cezalara çarptırılacaklardır.
· Terbiye ve zevk zabıtası her tarafta hummalı bir faaliyet halinde bulunacak ve yakaladıklarını derhal umumî zabıta merkezlerine sevkedip, oralardaki, münferit terbiye ve zevk hâkimlerinin huzuruna çıkaracaktır. Bu hâkimlerin tek ve gayet kısa celselik kararları hemen tatbik veya iş yerlerine hitaben yazılı teşhir, umumî yerlerde teşhir, nihayet ve bilhassa fiillerinin tekerrürü halinde daha şiddetli ceza şekillerine kadar varıcı müeyyideler vasıtasiyle te’dib edileceklerdir.
· İnsanların ufak ve basit kusur telâkki edegeldiği ve umumî kanunların zaptetmediği bu terbiye, zevk, muaşeret ve güzellik kusurları üzerinde en küçük bir ihmal ve müsamaha, itiraz ve müdafaa imkânı bulunmıyacaktır. Suçlunun, kim olursa olsun, yarım saat içinde hüküm giymesi için, hususî polisin resmî zaptını imzalıyacak iki tarafsız ve alâkasız şahit kâfi gelecektir.
· Terbiye, zevk, muaşeret ve güzellik murakabesini tesis edici, zabıtasını kurucu ve mahkemelerini teşkilâtlandırıcı hususî kanun, aile ve mektebin yanında, ictimaî bir teftiş ve ceza ocağı olacak; ve birçok şey yapılmasına rağmen bir türlü yerine getirilemiyen, halbuki her işin neticesini temsil eden, bu bakımdan basitliği içinde en çetin iş olan ictimaî seviyelenme dâvasını tekeffül edecektir.
· Gaye, umumî apteshaneleri, meçhul kahramanların ictimaî ve ahlâkî isyan fermanlariyle ve duvar dipleri “Eşeklerin apteshanesi” yaftası altında çiş eden sıra sıra insanla dolu, en küçük göz, kılık, eda ve tavır yasağı tanımaz nesillerin kapladığı bir diyarı, inkılâpların en çetini olan ve neticelerin neticesini belirten terbiye, zevk, muaşeret ve güzellik ölçüleri zaviyesinden üstün hayat çıkarmaktır. Haysiyetli bir inkılâbın ilk ve son şartı da budur: Ruhu, madde ve harekete nakşetmek...NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-KUMAR



· Kumar mefhumunun ifade ettiği umumî fiil, bütün şubeleri ve şekilleriyle yasaktır.
· Kumarın tarifi şudur: Herhangi bir müsbet iş ve emek mahsulü olmadan, muhtelif alet ve vasıtalarla, meçhule ve tesadüfe dayanarak, para mukabilinde oynanan oyun...
· Kumarın başlıca aletleri olan İskambil kâğıdı, zar, (rulet), (tombala) ve ayrıca bilinen ve bilinmeyen bütün alet ve vasıtalar; yapılması, satılması, satın alınması, muhafaza edilmesi ve kullanılması katiyetle memnu eşya cümlesindendir.
· Kumara ait bütün aletlerin ecnebi memleketlerden ithali yasaktır. Hangi şekil ve suretle olursa olsun, Türkiyeye ecnebi memleketlerden herhangi bir kumar aleti ithaline teşebbüs eden veya bu teşebbüse yardımcı olan şahıs hakkında …… cezası tatbik olunur.
· Kumar aletlerini memleket içinde yapanlar veya bu imal fiiline yardımcı olanlar hakkında …….. cezası tatbik olunur.
· Kumar aletlerini sadece satan, sadece satın alan veya sadece muhafaza eden şahıslar hakkında ……. cezası tatbik olunur.
· Kumarı bilfiil oynamak fiilinin cezası ……… hapistir.
· Herhangi bir kumar fiilinin, derhal zabıtaya haber vermeksizin sadece bitaraf seyircisi vaziyetinde kalmak dahi bilfiil kumara iştirak etmiş olmak sayılır.
· Resmî ve hususî bütün piyango şekilleri, at yarışlarında ve (toto)da müşterek bahisler, vesaire, bu emrin neşrî tarihinden itibaren mülga ve yasaktır. Şekil ne olursa olsun, ruhu kumar olan her fiil birdir.
· Evinde, dükkânında veya müessesesinde kumar aletleri bulunan her fert veya müessise, bu emrin neşri tarihinden itibaren 3 gün zarfında kumar aletlerini en yakın polis karakoluna teslim etmekle mükelleftir. Kulüp, kahvehane, otel vesaire gibi umumî yerler, teslim ettiği kumar aletlerinden başka ayrıca bu mevzuda hiçbir başka vasıtaya malik olmadığına ve malik olmaya teşebbüs etmiyeceğine dair birer taahhütname verecektir.
· Bu emrin neşri tarihinden itibaren bütün kulüpler, hayatlarını temin eden kumarın menfaat müeyyidesinden mahrumdur. Bu kulüpler ya kendilerini hemen tasfiye etmek veya kumarla hiçbir alâkası bulunmayan ictimaî birer mahfil haline istihale etmek hususunda bizzat karar verecektir.
· Birer miskinlik ve kumar yatağı olan kahvehanelerde de, kumarla alâkası olsun veya olmasın,hiçbir oyun ve hiçbir oyun aletine izin yoktur. Bu gibi yerlerin vaziyeti, ayrı bir emir mevzuudur.
· Hususî, resmî ve umumî her türlü mesken şekli içinde, bütün nakil vasıtalarında ve açık havada mücerret fiil bakımından yasak olan kumarın en hassas takip merkezleri hususî meskenler, yani evlerdir. Asıl ve esas bakımından her türlü tecavüzden masun olan ev, kumar mevzuunda, resmî herhangi bir merasime ihtiyaç ifade etmeksizin, her ân alâkalı memurlar tarafından teftiş edilebilir. Şu kadar ki, mesuliyetini üzerine almak şartiyle bu fiili icraya salâhiyetli memurların cebrî araştırması neticesinde masumiyeti tesbit edilen evin reisi, hükûmetten her türlü maddî ve manevî zarar ve ziyan istemekte haklı olur.
· Bir evde oynanan kumarın mesulleri, oyunculardan başka o ânda evde bulunan ve hâdiseyi müşahede eden her ferttir. Evin hizmetçisinden, cezaî mesuliyet yaşında bulunan çocuklarına kadar ev çerçevesinin her mensubu aynen kumar oynıyanların suçiyle cürümlendirilirler.
· Hapishaneler, kışlalar, mektepler, hastaneler, vesaire gibi resmî topluluk mekânlarında, o mekânın âmiri ve idare heyeti, kumar mevzuunda en sıkı murakabe tedbirlerini alacak; ve her hangi bir suç mevzuunda bizzat kumar oynatan ve oynıyanın vaziyetine geçecektir.
· Bu emrin, ictimaî ve ahlâkî bir suç olarak ele aldığı ve memlekette kökünü kazımak gayesini güttüğü kumar, onu en uzak ve alâkasız plânda bile olsa, gören ve gördüğü halde hemen müdahale ve ihbar vazifesini yapmıyan her vatandaşa da aynı suçu yüklemekte olduğuna göre tam mânasiyle müteselsil ve şâmil bir ictimaî mesuliyet ve zabıta tedbirini istihdaf etmektedir. Bu yüzdendir ki, kumar fiilini, şehirde, köyde ve her yerde, gördüğü halde derhal ihbar etmiyen her vatandaş, fiilde müşterek sayılacaktır.
· Kur’a şekline dayanarak ikramiye ve hediye tevzileri gibi tertipler, tamamiyle karşılıksız hibe şeklinde kaldıkça, kumardan sayılmaz. Fakat iştirak edenlerden bellibaşlı paralar alıp bu paraları kura neticesinde muayyen şahıslara dağıtıcı her tertip, tam bir kumardır.
· Kumar fiilinin herhangi bir cepheden suçlusu, cezasını görmeye sevkedilmeden evvel, bulunduğu mevkiin umumî bir mahallinde, göğsüne şu yafta yapıştırılmış olarak tulûdan guruba kadar teşhir edilecektir: “Türk ahlâk inkılâbının 1 numaralı hâini, kumarbaz!!!”
· Kumar fiilinin mükerrer suçlusu, vatandaşlık haklarından düşürülür, hudut dışına çıkarılır ve memleket içindeki bütün hak ve mülkiyetlerinden mahrum edilir.NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-İÇKİ VE ZEHİR



· Bu emrin neşri tarihinden itibaren sekir verici her türlü içki ve bütün uyuşturucu ve keyiflendirici zehirler, tamamiyle yasaktır.
· Sekir verici içkiler içinde, şarap, rakı, viski, votka, apsent, cin, konyak gibi bilinen ve bilinmeyen her nev'i bulunduktan başka, bütün cinsleriyle en hafif (likör)ler ve bira dahi vardır. Bu hususta isim, şekil ve derece hiçbir kıymet ve istisna belirtmez. Prensip şudur: Çoğu en az miktarda sekir veren bir içkinin en küçük zerresi bile haram ve yasaktır. Yasak olmıyan, mümkün olsa da sarnıçlar dolusu içilse dahi en küçük sekir vermiyecek olan meşruplardır. Bu arada, pek fazla içildiği takdirde hafif bir baş dönmesi vereceği ihtimal dâhilinde olan şıra ve boza gibi meşruplar, hiçbir zaman sarhoş olacak kadar içilemiyeceği ve sarhoşluğa mevzu teşkil edemiyeceği için prensip bakımından helâl ve binaenaleyh serbesttir.
· Uyuşturucu ve keyiflendirici maddelere, esrar, afyon, (kokain), (eroin), (eter) ve bu gibi maddelerin daha bilinen ve bilinmiyen her nev'i dahildir. Bu hususta da prensip, tıbbî ve ispençiyarî bütün tertiplerle, ruhî ve gayr-i tabiî bir teessür elde etmek için kullanılan veya kullanılması mümkün olan ne kadar madde varsa, hepsine birden şâmil bir yasaktır.
· Umumî ve merkezî yasak ölçüsü "Sekir verici her şey haramdır" mealindeki Hadisî şümul dairesidir.
· Devlet teşkilâtında sarhoşluk ve keyiflenme fiiline uzaktan ve yakından yardımcı bütün iş şubeleri (onların vaziyetleri ayrı bir emir mevzuudur) bugünden mülga olduğu gibi, bu gibi maddelerin sıhhî ve ispençiyarî sahadaki istimalini mesuller ve salâhiyetliler eliyle en küçük istismar ve kötüye tevcih etmek, ölüm cezasına yakın bir şiddet belirtir.
· Sekir verici içki ve uyuşturucu zehir mevzuunda murakabe ve ysak iki kutupludur. Biri, fiili içeriden dışarıya doğru kolaylaştıranlar, hazırlıyanlar, yani bunları yapanlar ve istimal sahasına sürenler... Öbürü de, fiili, içeride ve dışarıda bizzat temsil edenler, yani içkileri kullananlar... Bu iki kutbun suçlularına biçilecek cezanın dehşetini şu ölçüden anlamak mümkündür ki, resmî mesuliyet ve salâhiyete malik olmaksızın bu işi kolaylaştıran ve hazırlayanlara ait suçun cezası, birinci defasında 5 yıl müddetle şâkka hizmetleri, ikinci defasında da bütün medenîhaklardan mahrumiyetle beraber daimî hürriyet tahdididir. Hastahane, eczahane selâhiyetlileri ve doktorlar gibi şahıslardan resmî imkân ve iktidarlarını kötüye kullananlar, biraz evvel kaydedildiği gibi ölüm cezasına yakın bir ukubet tehdidi altındadırlar. Sadece ana prensipleri belirten bu hükümler dışında, hâdiseye ait teferruat, lâkika emirde ve bunun bağlı olduğu kanun maddelerindedir.
· Dış plânda sarhoşluğu tesbit edilen ferdin cezası da birinci defasında üç yıl müddetle şâkka hizmeti; ve tekerrüründe mütenasiben artacak, nihayet sahibini ömrü boyunca her türlü hürriyetten mahrum etmeye kadar gidecek cezalardır. Fiilin bu kutbuna ait tafsilât da lâhika emirdedir.
· Umumî olarak hâdiseye hangi kutup tarafından olursa olsun, şahit olup da haber vermiyenlerin cezası, aynen içki veya uyuşturucu zehiri kullananlarınki gibidir.
· Sekir verici her türlü içki ve uyuşturucu her türlü zehirin, memleket dâhilinde her bakımdan kökü kurutuluncaya kadar çalışılacaktır. NECİP FAZIL KISAKÜREK..
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-ZİNA VE FUHUŞ


· Bugünden itibaren vatan sınırları içinde, zina ve fuhuş, her tezahür şekliyle mutlak olarak yasaktır.
· Zina, erkeklere mukabil cinsiyetin herhangi bir unsuru arasında, meşru olmıyan birleşme; fuhuş da bu hâdisenin meslek ve sanatıdır.
· Ferdî zinayı yasak eden ölçü, onun meslek ve sanat ocağı ve toplu tezahür çerçevesi olan fuhşu tabiatiyle yasak edeceğinden, ferdî zinaya karşı kanunî mânia tedbirinin öne alınması ve müdahale sınırlarının nezaket ve hassasiyetle çizilmesi icap eder. Fuhuş ise, doğrudan doğruya ictimaî plâna aksetmiş ferdî zinacılar topluluğunun nümayişi olduğu için tamamiyle satıhta ve dolayısiyle müdahalesi çok kolay bir plândadır.
· Ferdî zinaya karşı kanunî müdahale imkânı, ancak bu mahrem fiilin ictimaî tezahür plânına sarkışı ve çıkışı nisbetinde olabilir. Yoksa suçunu Allahla kendi arasında bırakan hiçbir ferdin, peşin bir şüpheyle teftiş ve tefahhusuna, murakabe ve tecessüsüne, Allah ve Şeriat; ve tâbileri olan insan ve akıl razı değildir. Böyle olunca, zina hakkındaki ölçü şudur; Ferdî zinanın ictimaî tezahür çerçevesine sarkmak ve çıkmak istidat ve teşebbüsünü gösteren her iş ve hareket madde madde gösterileceği veçhile, yasaktır. Bu fiilin, cemiyet ve aleniyet plânını masum tutan mahrem şahıs plânında işlenmemesini müeyyideleştirecek tek vasıta ise, şahsî ve umumî telkin ve terbiyeden başka bir şey olamaz.
· İctimaî ahenk ve ifadeyi alenî sızıntı çizgileriyle bozmadıkça hususî mesken, içinde kimler bulunursa bulunsun ve ne yaparsa yapsın, her türlü cebrî teftiş ve murakabeden masundur. Dâva, zina haddini dört şahidin tam ve kat’i müşahadesi kadar alenî bir tezahür şartına bağlıyan mukaddes Şerîatın zımnındaki mâna ile sabittir. İz göstermiyeni biz arayıp bulmakla mükellef değiliz. Bu hikmet bir tarafta dursun, ayrıca tecessüs etmemekle de mükellefiz. Asırlar boyunca yanlış anlaşılmamış İslâmî ölçünün hakikati budur ve bizde şüphe üzerine ev basmak yoktur.
· Hususî mesken dışında, umumî toplulukların mahremiyet belirten her mekânında, zevc ve zevce olmıyan hiç bir çift, tek başlarına bir araya gelemez. Bu mekânlar, otel, hususî vapur kamaraları ve yataklı tren kompartımanları ve benzerleridir.
· Aile pansiyonları başta olmak üzere bütün topluluk ve her türlü iş müessiseleri, göz önünden gaip mahrem plânlarda, zevc ve zevce olduğunu bilmediği hiçbir çifte, tek başlarına birleşme imkânını veremez.
· Aile efrat ve reisinin, iştigal ve maişet tarzının, şekil ve mânasının malûm ve sabit bulunmadığı hiçbir ev, hususî mesken masuniyeti içinde telâkki olunamaz; ve esasen böyle bir nikap gerisindefena maksatla hiçbir çatının teşekkülüne imkân verilemez.
· Yalnız ana prensipleri canlandıran bu emre bağlı hususî maddelerden anlaşılacağı gibi, dâvaya muhalif hareket eden ve bu muhalefeti kolaylaştıran fertlerin cezaları, takat ve tahammül üstünde ağırdır.
· Resmî ve hususî, fakat hükûmetçe sabit fuhuş müessiseleri, bu emrin intişar tarihinde derhal ve her yerde kapatılacak ve bunların bütün mensupları, lâhika emirde gösterilen kamplarda toplanacaktır. Bu kamplara, aynı zamanda, malûm ve müseccel ne kadar fâhişe varsa sevkedilecektir. Bu kamplarda tatbik olunacak muamele tarzı ve eski fâhişelerin tâbi tutulacakları (rejim) ayrı bir emir mevzuudur.
· Bütün dâva ve gaye şu noktada toplanmaktadır ki, ev, evden başka hiçbir şeye âlet edilemez bir dış murakabeye tâbi tutulur. İç murakabe yalnız onun salâhiyetli şahıslarına ve İslâmî ruhuna terkedilir ve masun bulundurulurken, ferdî zinayı kolaylaştırıcı ve müessiseleştirici imkânolar cemiyetin ve ictimaî tezahür plânlarının kâffesinden silinip kazınacak; fuhuş ise gizli ve açık her şubesiyle ve bir kalemde tasfiye edilip “fâhişe” isimli tipler, ya tam salâh ve hürriyetlerini, yahut tam murakabe ve tavziflerini devlet elinde idrak edeceklerdir. Cemiyetin iç plânını iman ve terbiye ıslâh etmeye bakarken, ona bağlı kanun da, dış plânda, namus ve iffetten başka hiç bir çizgiye zaman ve mekân vermeyecektir.NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-FAİZ



· Faiz, bizim cemiyetimizde her şekliyle mutlak olarak yasaktır.
· Asıl ve esas bakımından her şekliyle yasak olan faize, bugünkü cemiyetin zaten kanunî bir yasak belirtici bütün tefecilik ve murabahacılık nevileri dahil olduktan başka, resmî ve kanunî ölçüyle yasak olmıyan her nevi de girmektedir. Yâni resmî ve hususî hiç bir faize, faiz mefhumuna, uzaktan ve yakından faize benzer hiç bir fiile, devlet ve idare telâkkimizin tahammül etmesine imkân mevcut değildir.
· Faizin kat’î tarifi şudur: Umumiyetle borç diye alınan ve verilen herhangi bir şeyin, mislinden fazla olarak iadesini peşin bir akidle iki taraf arasında kararlaştırmak ve bu kararı yerine getirmek. Dinî ismi (ribâ) olan faiz fiili, bugün en ileri cemiyet telâkkileri ve iktisadî prensiplerince ezici sermayenin ictimaî sınıfları müstemlekeleştirmesi ve oturduğu yerde kendisini besletmesi diye anlaşıldığına göre, bizim, her hakikati ezelî bir kıdemle çerçeveleyen ana ölçümüzün hikmeti daha kuvvetle kavranabilir.
· Bu mutlak yasak, resmî ve hususî her fiil halinde faiz mefhumunu, bütün iktisadî, ictimaî ve idarî hayattan topekûn tasfiye edecektir.
· Komşusuna ödünç olarak bir tas pirinç verirken yerine bir buçuk tas pirinç isteyen bir insanın hareketi (ribâ) mefhumunun tâ kendisi olmasına mukabil, bir tas pirince sadece bir tas pirinçten başka bir isteği olmadığı halde karşılığında hediye olarak ve evvelden bilmiyerek bir çuval pirinç alan insanın faizle en küçük bir alâkası yoktur. Doğrudan doğruya ticaret ve meşru kâr ise hudutsuz mânada serbesttir. İşte faizin böylece en ince noktalarına kadar sınırları çizildikten sonra, yalnız peşin akde dayanan ve bir karzın fazlasiyle iadesini tazammun eden fiil, hususî şahıslardan başlayarak devlet müessiselerine ve resmî, hususî bütün muamelelere kadar kökünden kaldırılacaktır.
· İktisadî hayatta birer nâzım mevkiinde bulunan bankaların fiillleri de ana ölçüye uydurulacak; bankalara yatırılan paralara karşılık hiçbir faiz alınmıyacağı gibi, bankalardan alınan paralara karşılık olarak da ancak “masraf karşılığı” ve “iştirak payı” namiyle muayyen miktarlar verilecektir. Kat’î olarak bilmek lâzımdır ki, bazı iktisadî faaliyetlerin ana ölçüye tatbiki mümkün ve hareketleri sömürücü faiz mefhumundan uzaklaştırmak kabil iken, bizzat kendilerinin “faiz” tâbir ve mefhumuna iltifat etmeleri ve kendilerini böyle göstermeleri, ana ölçüye karşı kayıtsızlıklarının ve faizi muhterem addetmelerinin neticesidir. Bu telâkkiye en parlak misal de bankaların vaziyetidir. Halbuki bunların fiilini ana ölçüye tatbik, böylece faidelerini semerelendirerek mazarratlarını tasfiye, pekâlâ imkân dahilindedir.
· Faiz yasağı cemiyetin her muamelesine teşmil edilecek, devlet idaresinin bütün ruhuna hâkim kılınacak, ticaret hayatına mutlak olarak tatbik olunacak ve bu yasağa karşı en küçük hareket, ana dâvaya ihanet suçiyle cezalandırılacaktır.NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-KAHVEHANE



· Bugünden itibaren, en hücrâ köyden en kalabalık şehre kadar, kahvehane mefhumunun ifade ettiği, öldürülmüş zaman ve yok edilmiş faaliyet müessiseleri baştan başa kapatılacaktır.
· İyi maksatla ağız tatlılandırmak, gazete ve mecmua okumak, arkadaşlarla buluşmak ve oraları da bir tenbelhane ve (enerji) mezbahası haline getirmemek şartiyle yeni tipte pasta ve çay salonları müstesna, eski kahvehane tipinin çerçevesi içinde her şey yasaktır. Bunlar da işi kudret ve faaliyet makteli haline getirecek olurlarsa derhal kapatılacaklardır. Bütün bir ictimaî ve ruhî israf mevzuunda hürriyet gibi lâfları dinlemak istiyenler, bizi bu lâflarla avlayıp sonra kahvehane köşelerinde apıştırmak suretiyle müstemlekeleştiren demokrasya diyarlarına gidebilirler. Bizim diyarımız, hürriyetin ve halkın değil, hakikate baş eğmenin ve hakkın vatanı olacaktır.
· İster kahvehane, ister pastahane, ister muhallebici dükkânı vesaire, iş ve faaliyet zamanı bir sürü başıboşun toplandığı her yer şüphelidir ve derhal tepeden inme bir kapatılma mevzuudur. İş ve faaliyet zamanı içinde ve dışında meşru ve mâkul buluşma, istirahat ve zevklere istinat eden her yer ise, sonuna kadar serbesttir. Ölçü bundan ibarettir.
· Bu gibi yerlerde, ne şekilde olursa olsun, oyun, içki ve fuhşu kolaylaştırıcı şeylerin mutlak olarak yasak olduğu kaydedilmekten müstağnidir.
· Sadece kahvehaneleri kapatmak ve bu tedbiri en hücra köyden en kalabalık şehre teşmil etmekle elde olunacak ictimaî fayda, en aşağı, vatanın umumî seferberliğin halinde çıkarılacak âzamî ordu mevcudu çapında bir kudretin her ân iş başında bulundurulması kadar azîmdir. Bu sayede en aşağı 2-3 milyon kişi (parazitlik)ten müstahsilliğe geçecektir. Memleketimizde kahvehanelerin tahribatı belki meyhanelerinkinden beterdir. Zararsız gibi duran bu tenbel yataklarının, kemmiyet bakımından azametidir ki, zararını son hadde çıkarmaktadır.
· İctimaî faaliyet makteli halindeki müessiselerin kontrolu, ictimaî faaliyeti nizamlama vazifesiyle, devlet manzumesindeki iş bulma ve çalıştırma teşkilâtına aittir.
· Kahvehaneleri kapatan, ictimaî faaliyet israfına mâni ölçünün hiddet ve asabiyeti o kadar büyüktür ki, şümulünü, evden itibaren yöneltmiyeceği yer yoktur. İşsizlik veya mânasız ve faydasız işin her mensubu, cemiyetten kıymet çalan ve enerji israf eden bir halin mevkiindedir.
NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-KÜLHANBEYLİK



· Külhanbeylik, efelik ve benzeri tabirlerin belirttiği hal, tâ kökünden kazınacak ve bu halden cemiyet sathında ve ruhunda hiçbir iz ve tohum bırakılmayacaktır.
· Külhanbeyliğin mânası ve tarihi: Külhanbeylik, doğrudan doğruya devlete ve ictimaî nizama karşı ferdî ve zümrevî bir isyan ifadesi ve bu ifadenin çerçevelediği zorbalık tavrıdır. Bellibaşlı tarihî, ictimaî ve ruhî müessirler yüzünden, Yniçeriliğin tefessüh ve tereddisi üzerine meydana çıkmıştır. Yeniçerilik ocağı kapatılınca, aynı ruh, kendisini korumak ve yeni tecelli zeminini kurmak insiyakiyle halk kitleleri içine sığınmış ve oradan (sivil) bir kılığa bürülü olarak sızmaya başlamıştır. Külhanbeylik, tefessüh ve tereddi devresinde, Yeniçeri ruhunun, ocağı kapatılır kapatılmaz, devlet ve cemiyetin aczini belirtmek için halk arasında ve (sivil) şekilde bir nevi mukavemet harbi açmasından ve çete hareketine girişmesinden başka birşey değildir. Ve hiç şüphesiz, şuur ve plânla alâkası bulunmıyan bir insiyak hamlesinin düzenlediği bu teşkilât, gittikçe an’aneleşmiş, hususî lisan, eda ve kıyafet unsurlarını bulmuş, daima aynı idarî lisan, eda ve kıyafet unsurlarını bulmuş, daima aynı idarî ve ictimaî zaafın ihtarcısı halinde müessiseleşmiş ve en zengin şekilde müritlerini devşirmenin yolunu bilmiştir.
· Külhanbeylik, efelik ve benzeri tabirlerin ifade ettiği hal, ictimaî murakabesizliğin ve bu murakabesizlik içinde iktisadî, idarî ve her türlü nizamî müeyyidelere karşı riayetsizliğin, devlet ve cemiyetten gelen bütün kayıtlar önünde mukavemetin ve tam mânasiyle yularsızlığın en parlak ve en canlı misalini heykelleştirir. Bu bakımdan herhangi bir dünya görüşünün ictimaî murakabeyi tesis adına tâ kökünden kazımak ve bütün ruhunu ele geçirip topyekûn feshetmekle mükellef bulunduğu başlıca sınıf budur.
· Külhanbeyi, zâhir plânına sızdırdığı ve kendi kendisini üniformalaştırdığı her haliyle takip edilecek ve bu hallerden hiçbirisine müsaade edilmiyecektir.
· Külhanbeyvâri giyinmek, tavır takınmak, ağız kullanmak yasaktır. Bunların uzak ve yakın benzerleri hemen yakalanıp cemiyet huzurunda teşhir edilecek ve burunlarının kırılması için en ağır muamelelere hedef tutulacaklardır.
· Şehirlerin umumî meydanlarında üstleri başları yırtılacak, bol paçaları parçalanacak, hususî şekilde muhafaza ettikleri saçları kırptırılacak, yumurta ökçeleri kırılacak; ve icabında bir külhanbeyi, halk huzurunda, dünyaya geldiğine pişman olacak şekilde, bilfiil devlet kamçısını yiyecek, zorla adam edilecektir.
· Dilenciler vesairenin merhamete sığınır ve bu ulvî duyguyu istismar eder parazitler olmasına mukabil, halkın korku hissini gıcıklar ve huzurunu tehdit fikrinden çimlenir en hain bir parazit sınıfı olan külhanbeyler, ocaklarının büsbütün söndüğü kanaati yerleşinceye kadar, en ufak emare ve delâlet unsurlarına kadar takip olunacaklar ve cezaî ölçülerin hayvanlara bile tatbik edilemeyecek kadar ağırları altında ezilip yok edileceklerdir. Öyle ki, esasen her biri bir külhanbeyi olan eşkıya, kaatil, hırsız vesaire, teker teker kendi fiilleriyle takip olunurlarken, bütün bu fiillerin doğurucu ve besleyici iklimi olan külhanbeylik, en basit ve masum delâlet unsuriyle, göze çarptığı her yerde enselenecek ve ezilecektir.NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-VATAN DIŞI



· Bu emirle beraber Türk vatanının, yalnız Müslümanlar ve Türklerle meskûn, yalnız Müslümanlardan ve Türklerden ibaret bir hale gelmesi, hain ve muzlim unsurlardan baştan başa temizlenmesi için her tedbir alınacaktır.
· Temizlenmesi gereken başlıca hain ve muzlim unsurlar, Dönmeler ve Yahudilerdir.
· Dönmeler ve Yahudileri takiben, haklarında hiyanet tabirini kullanamıyacağımız halde, din ve ruh ayrılıklarından dolayı iklimlerimizden uzaklaştırılmaları gereken Rumlar, Ermeniler ve sair ufak-tefek topluluklar gelir.
· Türkiye’de sayılarını onbinden fazla tahmin etmediğimiz, böyleyken umumî Türk servetinin muazzam bir kısmını elinde tuttuğunu bildiğimiz (nüfusları umumî Türk nüfususnun onbinde üçü, servetleri umumî Türk servetinin onda biri!!!) dönmeler, bütün mal, mülk ve her türlü kıymetlerine el konulmuş ve kendilerine sadece bir yıllık geçim imkânları bırakılmış olarak, kitle halinde sınır dışı edileceklerdir. Bu hususta, bu kadar haşin ve hattâ vahşi farzedilecek bir muamelenin insanlık vicdanına karşı bütün mucip sebepleri, bütün bir tarihî geliş halinde gösterilecektir.
· Yahudiler, olanca servet ve imkânlarına sahip ve ellerinden hiçbir şey alınmamış olarak, muayyen bir vâde içinde Türk vatanını terketmiye mecbur tutulacaklardır. Yahudiden hiçbir istihale ve bize inkılâp edası kabul olunamaz.
· Rumlar, Ermeniler ve sair ufak-tefek topluluklar da, ya ait oldukları ırk din topluluğunun hariçteki müstakil devletine yahut seçecekleri herhangi bir ırk ve devlet himayesine geçmek üzere, bu devletlerle vâki olacak muslihane anlaşma neticesinde Türk vatanından çıkarılacaklar; ve servetlerinin hepsini birden muhafaza edeceklerdir.
· Servetlerini beraberinde alacak olan yabancı unsurlardan hiçbiri, Türk vatanı içinde herhangi bir gayr-i menkul sahibi kalamaz. Bunlara gayr-i menkullerinin değeri ödenir ve devletin sınır dışı para muamelesine göre bu kıymet, bellibaşlı şartlar ve şekiller altında kendilerine temin olunur.
· Türk vatanını bütün hain ve muzlim yabancı unsurlardan temizlemek dâvasında ana ölçü: “Ya bizden ol, ya bizden ayrıl”dan ibarettir; ve bizden olması isteği peşinen reddedilecek yegâne sınıfın Yahudi olması, Dönmelerin esasen bizden olduğu vehmini vererek bizden olmadığını asırlar boyunca göstermiş bulunmasındandır. Rum ve Ermenilerin bizden olmaları muhal değildir. Bu takdirde samimiyetle sevk dairemize giren her Rum ve Ermeni bizden olur.
· Tek başına kendinden ve öz cevherinden ibaret kalacak ve her türlü fesat unsurundan temizlenecek olan Türk vatanı Büyük Doğu dâvasını, elmas gibi bir ırk ve kavim aynasında parıldatacaktır.NECİP FAZIL KISAKÜREK..
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-SİNEMA



· Bundan böyle sinema, yerli ve ecnebi bütün nevileriyle, kat’î devlet murakabesi altına geçecektir.
· Batı dünyasının, hain bir ticaret gayesiyle bütün tefessüh mikroplarını, en kesif mikyasta, çerçeve çerçeve bir film kordelâsının içine yerleştirilmiş olarak cihana yayan ve tek çerçevesi atom bombasından daha tehlikeli olan cinayet, hırsızlık, rezalet, fuhuş, macera ve başıboşluk filmleri kat’î olarak yasaktır.
· Amerika ve Avrupadan ithal edilen filmler, ancak ictimaî, ruhî, ahlâkî, terbiyevî, talimî, bediî bir fayda temsil ve bir hikmet ve ibret telkinine mevzu teşkil ettiği nisbette kabul olunmak talihine maliktir. En küçük menfî tesirin (ki Garp ve dünya sinemacılığının binde dokuz yüz doksan dokuzu böyledir) yayıcısı olan filmlere hiçbir suretle müsaade edilemez.
· Film murakabesi ve bunların memleket içine sokulup sokulmuyacağı kararının alınması işi, hususî ve mesul bir heyete verilecektir. Bu heyetin vaziyet ve salâhiyeti ayrı bir emirle çerçevelenecektir.
· Yerli filmler de aynı prensip ve kaideye bağlıdır. Şu kadar ki, onlar, filmleştirecekleri (senaryo)ları, bütün (rejisör) ilâve ve (kompozisyon)lariyle beraber bu heyetin tasdikından geçirtmek mükellefiyeti altındadırlar. Film yapıldıktan sonra yine aynı heyete gösterilir ve onun son tasvip ve izniyle halka gösterilmek imkânına erer.
· İster yerli, ister yabancı filmlerde, ahlâkî, ruhî, hissî, fikrî, siyasî, hattâ bediî ve zevkî en küçük zaaf, sakamet ve dalâlet ifadesi, böyle bir filmin yasak edilmesi için kâfi sebeptir; ve bu hususta tek salâhiyet, memleketin en anlayışlı ve alâkalı şahıslarından seçilecek olan murakabe heyetindendir.
· Cihanın, ister yerli, ister yabancı, bugünkü örneklerine ve bu örneklerin belirttiği kıymet ifadesine göre, gösterilmesi iznini alabilecek film, hemen hemen yok gibidir. Bütün Amerikan, Avrupa, Arap, Türk filmciliği bugünkü örnekleriyle her bakımdan mahkûmdur.
· Bu nisbette titiz ölçülerde anlaşılması gereken nokta şudur ki, Büyük Doğu inkılâbı, en büyük mikyasta kıymet ve ehemmiyet verdiği sinema şubesini de bizzat himaye ve teşvik edeceği ve herbiri yepyeni bir buluş ifade edecek olan yerli filmlerle canlandırmak dâvasındadır.
· Dâvanın en dokunaklı telkin kürsülerinden biri olan sinemayı, devletimiz, bugünkü örneklerin yüzde yüzüne birden şâmil bir ölçüyle bütün kötülüklerden ayıklayıcı ve bütün iyiliklerle yeni baştan kurucu bir anlayış emrinde imha ve ihya edecektir. NECİP FAZIL KISAKÜREK...
devam edecek inşaALLAH...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-DANS



· Dans yasaktır.
· Vatan kurtarıcısı çapında eski bir Fransız devlet adamının, dansa dair sorulan suale, sırf bir yatak içinde kadınla erkeğin fiilini kastederek verdiği, “Niçin aykta?” cevabı kadar dansı izah edebilecek bir tarif olamaz. Hususiyle bu tarif, Avrupanın, millî kahraman tanıdığı bir büyüğüne ait olduktan sonra…
· Alenî ve ictimaî bir zina nazariyesinden başka bir şey olmıyan dans, belki de bu münafık cephesiyle zinadan da iğrenç bir fiil olarak, Büyük Doğu mefkûresinin hiç bir noktasında barınamayacak bir fiildir; ve bu bakımından, aynı mefkûrenin en şiddetli yasakları arasındadır.
· Kadınla erkeği müşterek ve ahekli hareketlerle vücut kıvrımlarını göstermeye davet eden ve ister bir çift, ister birçok insanın şehevî hareketlerinden ibaret olan dans, millî ve gayr-i millî bütün çeşitleriyle bizden değildir.
· Zaten murakabe ve tecessüsü mümkün olmıyan ve içinden geçen her şey Allaha havale olunmak icab eden hususî mesken müstesna, umumî ve ictimaî mekânlardan herhangi birinde, her şekliyle dans yasağı şiddetle takip olunacaktır.
· Sadece dans fiiline dayanılarak yarım asırdan beri memleketimizde ananeleştirilen balolar, ayrıca (bar)lar, (dansing)ler, (diskotek)ler, gece kulüpleri kendilerini içki yasağı bakımından sınırlamış olsalar bile, dans yasağı ölçüsiyle tâ kökünden tasfiyeye tâbi…
· Karısını ve kızını, yabancı bir erkeğin kolları içinde ve göğsü üzerinde nazarî ve alenî bir zinaya terkeden ve bundan gocunmıyan erkek, bizim anlayışımıza göre, bu halini izaha yelteneceği, nefsine özür aramaya kalkışacağı, bir fuhş ajanından daha aşağılık bir şahıstır.
· Dansa karşı nefretimizi bilhassa şiddetlendirmesi icap eden nokta, Tanzimattan beri gelen murakabe ve muhasebesiz Garp taklidi cereyanlarının, içimize, Masonlar ve Dönmeler vasıtasiyle bilhassa dansı sokarak, güzelim ahlâkımızı ifsat ettiğidir.
· Avrupalı için, kendi hususî bünyesi, telâkkisi, ruhî ve ictimaî müessiseleri bakımından bir dereceye kadar tabiî olduğu halde, bir Fransız büyüğünün bu kadar ağır bir nefret ve hakaretle vasıflandırdığı dans, Avrupalı hesabına başlıbaşına bir tahrip vesilesi olduğu halde, bizim İslâm ve millî bünyemize tatbik edildiği gün, her şeyimizi birden berhava edecek bir yıkıcılık müessiri olur. İşte böyle olduğu ve büsbütün olacağı içindir ki, bizim cemiyet ölçümüzde dansla göz önünde zinanın birbirinden farkı yoktur.NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
BAŞYÜCELİK EMİRLERİ-PARAZİTLER

· Dilenme ve dilencilik, şahit olunmuş ve olunmamış bütün nevileri ve tarzlariyle yasaktır.
· Gerçekten âciz ve çaresiz bir insanın, mahrem plânda ve Allah için birinden istiyeceği yardım müstesna olarak, umumî ve ictimaî plâna akseden her türlü dilenme ve dilencilik şekli, dinin kat’iyetle yasak ettiği bir fiil halinde en şiddetli takibe uğrıyacaktır.
· Dilenci, fiilini, izhar ettiği her yerde derhal yakalanacak, tecrit edilecek, en ağır muameleye hedef tutulacak ve cemiyeti bütün parazitlerden tasfiyeye, parazitkeri ıslaha ve faaliyet sahibi kılmaya memur hususî devlet teşkilâtının emrine suçlu olarak teslim edilecektir. Her ferdi çalıştırmak ve çalışmıyana bakmakla mükellef olan bu teşkilâta suçsuz olarak teslim olmanın şartı, parazitliğin herhangi bir fiilini irtikâp etmeden devlete başvurmaktır. Bu takdirde müracaat sahibi ağır ve cebrî muameleden kurtulur ve yalnız şefkat ve yardım görür. Onun içindir ki, cemiyetimizde, herhangi bir parazite mazeret yoktur.
· Dilenmeyi ve dilenciliği peçelemek için yapılan sahte öteberi satıcılığı vesaire (kamuflaj) tedbirleri, dilencilik bahsinde, takip ve cezayı şiddetlendirici sebeptir.
· Parazitlerin başka sınıflarını teşkil eden işsizler, serseriler ve mekânsızlar, derhal ve en küçük delâlet ve emareyle hemen yakalanır ve aynı alâkalı devlet teşkilâtına teslim edilirler.
· Çocuklarını ve aile kadrolarının masum örneklerini dilenme ve dilencilik işinde ökse gibi kullanan ana ve babalar, öz çocuklarının hayatına kasdetmiş olmak derecesinde cezalandırılacaklardır.
· Herhangi bir sefalet ve serseri kılığı bile, fiili bahis mevzuu olmaksızın, parazitliğin bir delâletidir ve takip mevzuudur.
· Sahipsiz çocuk, murakabesiz genç ve mesleksiz şahıs, herhangi uzak ve yakın bir delâletle derhal tesbit ve tecrit olunur ve hemen devlet sahabet, murakabe ve meslek emrine tâbi tututlur.
· Büyük Doğu mefkûresinin örgüleştirdiği cemiyet, cihanda ve kokmuş cemiyetlerdeki örnekleriyle tip tip ve çizgi çizgi şahit olduğumuz parazit nevilerinden hiçbirine, hiçbir köşesinde yer vermeyecektir.NECİP FAZIL KISAKÜREK...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
NEYE İNANIYORUZ?



· Yanlız İslâmiyete inanıyoruz!
· İnsan ve cemiyetin iç ve dış hayatını, bütün derinliği, sonsuzluğu, güzelliği ve doğruluğiyle tekeffül eden tek nizamın İslâmiyet olduğuna inanıyoruz!.
· İslâm Şeriatinin, ham yobazdaki kuru ve nefsani idrak dışında ve kendi öz saffet, asliyet ve tamamiyeti içinde hiçbir tecezzi ve muvazza kabul etmez bir bütün olduğuna inanıyoruz!.
· (Rönesans)tan sonraki dünyanın İslâmi gözle görülemediğine ve güdülemediğine inanıyoruz!
· Tanzimata kadar bütün ricat ve hezimet tarihimiz boyunca, meydanın, sadece kışır ezbercisi, ezberlediği ebedî hakikatlerin aşk ve hikmetinden uzak, tavla zarı gibi dar ve dört köşe ruhundan başka dayanağı olmayan ham ve kaba softalar elinde kaldığına ve başımıza ne gelmişse bu yüzden geldiğine inanıyoruz!
· Dâvanın İslâmiyeti anlatmaktan başka bir şey olmadığına, yeni baştan kendi ruh kökümüzü muhasebe ve murakabe etmekten başka bir iş bulunmadığına; kaybettiğimiz kıymetleri öz bahçemizde kuyuya düşürüp sonra şaşkınlar gibi sokak sokak ve iklim iklim dışarda kıymet aradığımıza inanıyoruz!
· İslâmiyeti bildiğimizi sandığımıza, halbuki tek bilmediğimiz şeyin İslâmiyet olduğuna; yegâne felaketin de bilindiği sanılan bir şeyin tekrar gözden geçirilmesine mâni olan o meşum kayıtsızlık ve o ahmak istiğnadan doğduğuna inanıyoruz!
· Ve biz, kâinat görüşünün İslâmda, dünya görüşünün İslâmda, insan görüşünün İslâmda, iktisadî ve içtimaî adalet görüşünün İslâmda, müsbet bilgiler görüşünün İslâmda, güzel san'atlar görüşünün İslâmda, kadın görüşünün İslâmda, devlet görüşünün İslâmda, ordu görüşünün İslâmda, siyaset görüşünün İslâmda bulunduğuna ve bütün bu davaları ancak Yirminci Asrın ruh ve kafa çilesi içinde süzülecek bir tahlil ve terkip güzünün heykelleştirebileceğine ve bu heykelleştirme işinin bitin cihand eşi görülmemiş bir ideolocya binası kuracağına, onun da isminin hem zaman ve hem mekân ölçüsiyle «Büyük Doğu» olduğuna inanıyoruz!...NECİP FAZIL Kısakürek...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
· Ve biz, kâinat görüşünün İslâmda, dünya görüşünün İslâmda, insan görüşünün İslâmda, iktisadî ve içtimaî adalet görüşünün İslâmda, müsbet bilgiler görüşünün İslâmda, güzel san'atlar görüşünün İslâmda, kadın görüşünün İslâmda, devlet görüşünün İslâmda, ordu görüşünün İslâmda, siyaset görüşünün İslâmda bulunduğuna ve bütün bu davaları ancak Yirminci Asrın ruh ve kafa çilesi içinde süzülecek bir tahlil ve terkip güzünün heykelleştirebileceğine ve bu heykelleştirme işinin bitin cihand eşi görülmemiş bir ideolocya binası kuracağına, onun da isminin hem zaman ve hem mekân ölçüsiyle «Büyük Doğu» olduğuna inanıyoruz!...NECİP FAZIL Kısakürek...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Üstad Necip Fazıl'dan Vecizeler
-Sabır, çekilen şeyi duymamak değil, ona dayanmayı bilmektir.

-Ruh, dal budak salmış bir ağaç gibi göz önünde bulunan hakikatlerde
değil, en derin ve en gizli yerdedir. Ruh, insanın tohumudur.

-Bir tohumda; gövdesi, dalları, yaprakları ve meyvesiyle bütün bir ağaç gizlidir.

-Bir hadiseyi düşünebilmek için filozof olmaktan başka çare görmemek, düşünme hakkından vazgeçmek değil midir ?

-İmanın ticaretini yapanda, iman arama !

-Fikir besler, siyaset öldürür. Siyaset, fikrin kendisi değil; posasıdır.
-Gözler, ya merhamet ya da neferetin ışıldadığı bir kandildir.

-Kadın; Hristiyanlıkta yol kesici bir engel, İslamda ise yol açıcı bir kanattır.

-Mikroba merhamet, hastaya merhametsizliğe varır.

-Kültür, bilmek değil, bilmeyi bilmektir.

-Anlaşma, ruhların uzun zaman bir arada pişmesiyle olur.

-Şüphe edersen ayağın seni taşımaz, basacağım, yürüyeceğim de ve bas, yürü –O’nun izniyle-

-Onların değil, Müslüman olamayışımızın mahkûmuyuz.

-Menfi sahada malik olduğumuz dehalar müsbete çevrilebilse, acaba ne olurdu bu vatan...

-İçimizde bu kadar perişan hale getirilmeseydik, dışımızda bu kadar hürmetsizliğe uğramayacaktık.

-İnsan ve cemiyet, kendini hesaba çekme kalitesine ulaşınca aradığını bulur.

-Artık fikir kurtlandı, iş lazım.

-İnsana ruh gerek, ruha da din gerek...

-Şair, cemiyetinin habercisidir.

-Demokrasi, kendini çölde hayal edenlerin serabıdır.Yaşanmaya değer hayatı bul ve ölümsüzlüğe geç.

-Hürriyet, kendisine muhalif hürriyeti hür olarak kabul etmedikçe hürriyet olmaz.

-En hakiki sosyalistler hayvanlardır. Birbirlerinin ağzındaki kemiğe atılırlar.

-İnsanın zabıtası imandır.

-Bizim davamız yokuş yukarı çıkmanın davası, onlarınki ise yokuş aşağı yuvarlanmanın...

-Dağ, yüksek olduğu kadar uçurumu derindir.

-Tarafsız diye bir kelime yoktur. Hakikatin taraflısı olmaya “tarafsızlık” diyoruz.

-Batı, bir çirkini güzelleştirme davasında, biz hudutsuz bir güzelliği çirkinleştirme yolundayız...

-İslam’ın nazarında makbul sermayedar paraya hakim adamdır, paranın hakim olduğu adam değil.

-Hakikati bulan için hürriyete ihtiyaç yoktur.

-Yahudi nerede bir birlik, nerede içtimaî vahdet görürse, onu bozmaya memur ebedî bozguncudur.

-Bizde ne yazık ki fikir, kedinin suratına sigara dumanı üflenmiş gibi herkesin tuh deyip kaçtığı bir nesne haline geldi.

-Size mekteplerde okutulan tarihi kabul etmeyin!

-Size öyle bir tohum bırakmak nasip etti ki, Allah, mutlaka ağacını yetiştirmek borcu altındasınız!..

-İnkılap... Bu kelimenin cıcığını çıkardılar! Kağıdı yak, karbon olsun; karbona inkılap de... İnkılap budur!

-Halk Partisi bütün felaketlerin dikilitaşı olarak kurulmuş ve öyle gitmiştir bu memlekette...

-Ahlak, kainat önünde benim nasıl hareket edeceğimin manzumesidir, fikirse, kainatın ne olduğu davasıdır ve ikisi içiçedir.

-Sosyalizm ve Komünizm, dünyada tesbit ettiğimiz hastalığı tedavi için bünyeyi öldürme metodundan başka bir şey değildir!

-İslam, iman ruhunun, bitmez tükenmez, durmaz, dinlenmez aksiyonundan ibarettir.

-Aksiyona bağlı insan bire bin kuvvetindedir.

-İslamın kılıcı, ucunda merhameti götüren şifalı alettir.

-Mâna bozulunca, madde kabiliyetinin ve körükörüne atılganlığın hiçbir kıymeti kalmıyor.

-Çilesi çekilmeyen şeyin aşkı olmaz. Aşk olmayınca, çile olmaz. Çile olmayınca ibda, meydana getirme cehdi olmaz, şevk olmaz, hiçbir şey olmaz, (aksiyon) olmaz.

-Düşmanımızın bile nerede ve niçin muvaffak olur gibi durduğunun
sırrını bilmeliyiz! Başka türlü ona karşı kuvvetli olamayız. Ve onu
yenmek hakkını Allah bize vermez.

-Ruh adalesi pörsümüş insan, genç olsun, ihtiyar olsun, bir lâşeden ibarettir.

-Bir genç için en tehlikeli şey, kendi zıddı olan âlemlerin tesiri altında kalmaktır.

-Şeriat, ebediyet kasasının şifresidir.

 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Üstad Necip Fazıl'dan Vecizeler


-İslam, iman ruhunun, bitmez tükenmez, durmaz, dinlenmez aksiyonundan ibarettir.
170284_2.jpg



-İslamın kılıcı, ucunda merhameti götüren şifalı alettir.
0012.jpg
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
-Şeriat, ebediyet kasasının şifresidir.
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
Güncelleme ! :)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
images

Eşya ve hâdiseyi; müminin gözünde, işi bitince terkedeceği çöplük değerindeki dünyayı, bizzat bu meseleden itibaren ve "ahiretin tarlası" değer hükmüyle mânâlandırmak!
Dikkat: Dünya ahiretin TARLASI ve asıl hayata sıçrama taşı!.. Ve sefilliği nisbetinde ZORUNLU!.. Zorunluluğu nisbetinde de, her ne kadar "çöle atılmış bir buğday tanesi kadar" kıymeti yoksa da, mühim!.. Kendisiyle değil de, vasıta olduğuna nisbetle kıymetlenen dünyayı, hakiki saadete talip olanların yetişeceği ve yaşayacağı, ciğerlerine yalnız bu havayı çekeceği gayesine göre nakışlandırma davası... Bunun için de, mihraksız, çocuk uçurtması fikirler geveleyen değil, "has oda" sırrına giden yolu döşeyebilecek ve derinlik buudundaki karşı engelleri temizleyecek bir bünye gereklidir...
S.M.
 

cavenaqhi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Nis 2011
Mesajlar
45
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
images

Eşya ve hâdiseyi; müminin gözünde, işi bitince terkedeceği çöplük değerindeki dünyayı, bizzat bu meseleden itibaren ve "ahiretin tarlası" değer hükmüyle mânâlandırmak!
Dikkat: Dünya ahiretin TARLASI ve asıl hayata sıçrama taşı!.. Ve sefilliği nisbetinde ZORUNLU!.. Zorunluluğu nisbetinde de, her ne kadar "çöle atılmış bir buğday tanesi kadar" kıymeti yoksa da, mühim!.. Kendisiyle değil de, vasıta olduğuna nisbetle kıymetlenen dünyayı, hakiki saadete talip olanların yetişeceği ve yaşayacağı, ciğerlerine yalnız bu havayı çekeceği gayesine göre nakışlandırma davası... Bunun için de, mihraksız, çocuk uçurtması fikirler geveleyen değil, "has oda" sırrına giden yolu döşeyebilecek ve derinlik buudundaki karşı engelleri temizleyecek bir bünye gereklidir...
S.M.
eşyalar ve olaylar şah damarımızdan da yakın yaratıcımızın eseriyse; O’na ulaşmak, bir anda her şeye ulaşmak...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt