Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,637
- Tepki puanı
- 1,009
- Puanları
- 113
- Yaş
- 67
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
24. DERS İSLAM'DA TAADDÜDÜ ZEVCAT VE HİKMETİ
1 — Ey İnsanlar, sizi birtek candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vücuda getiren ve ikisinden birçok erkekler ve kadmlar türeten Rabbiniz(e karşı gelmekjten çekinin, Kendisi(nİn adım Öne sürmek sure*tiyle) birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık (bağ*larını kırmak)tan sakının. Çünkü Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.
2 — Yetimlere (rüşdüne gelince) mallarını verin. Temizi murdara de*ğişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza (katarak) yemeyin. Çünkü bu, muhakkak büyük bir günahtır.
3 — Eğer yetim kızlar hakkında (adaleti yerine getiremeyeceğiniz*den) korkarsanız sizin için helal olan (diğer) kadınlardan İkişer, üçer, dörder olmak üzere nikah edin. Şayet (bu suretle de) adalet yapamayacağınız*dan endişe ederseniz o zaman bir (tane ile), yahut malik olduğunuz cariye (ile iktifa edtn). Bu (tek zevce veya cariye) sizin (Haktan) eğilip sapmamanı*za daha yakındır.
4 — (Aldığınız) kadınların mehirlerini yürekten İsteyerek ve (Allanın) bir atlyye (si) olarak verin. Bununla beraber eğer onlardan birazını gönül hoşlu*ğu İle size bağışlamış olurlarsa onu da içinize sine sine yiyin.
Ayetlerin Lafzı Tahlili
(Besse Mlnhüma); Besse kelimesinin lügat manası dağılma demektir. Ayetteki manası ise, tenasül yoluyla çoğaltmaktır.
(Tesâelûne): Sorma, isteme manasına gelen bir fiildir.
(Velerhâme): Rahmin çoğulu olan erham kelimesi, ceninin ana karnında bulunduğu yer anlamındadır. Buradaki anlamı ise. akraba*lıktır.
(Ragiben): Vakıf olma ve kontrol etme demektir.
(El-yetâma): Yetim kelimesinin çoğuludur. Yetim, babasını kaybeden çocuğa denir.
(Hûben): Günah anlamındadır.
(Tuksitû): Adil olmak manasını ifade eden iksalın fiilidir demektir
(Teûlu): Meyletme ve yönelme.
(Sadukâtthinne): Mehir demektir.
(Nıhleten): Birşeyi gönül hoşluğu ile verme.
(Henîen merien): Rahatlıkla yenilen şey manasınadır. [1]
Ayetlerin İcmali Manaları
Allahu taala Icmalen, bütün insanlara umumi bir hltabta bulunarak İnsanları, ortak koşmadan yafntz kendisine ibadete davet ediyor, büyük kuvvetine işaret ederek bütün İnsanları tek bir nefisten (Hz, Adem) ve ondan da zevcesini (Hz. Havva), her ikisinden ise bütün İnsanları yarat*tığını bildiriyor. Bütün insanlar hem nesep, hem de insanlık bakımından kardeştir. Bu bakımdan Allah (cc), İnsanlık binasının tamamlanması İpin kuvvetlinin zayıfa, zengfnin fakire-yardım etmesini tavsiye ediyor.
Giriş ayetlerinin iki yerinde —baş ve sonda— takvayı te'kiden emret*mesi Allanın insanlar üzerindeki hakkının büyüklüğüne İşarettir. Takva ile akrabalık bağının birlikte anılması, akrabalık bağının ne kadar Önemli olduğunu göstermeye kafidir. Allaho (cc) imandan gelen bağ ve akrabalık bağı... İnsanlar Allaha (cc) gerçekten İman ederek birlik olsalar ve ak*rabalık bağlarını kuvvetlendirseler, emniyet ve mutluluk içinde yaşarlar. Böyle bir ortam içinde de yaşlıyı, çocuğu, zayıfı ve fakiri ateş gibi yakan yoksulluk ve savaşlar olmazdı.
Allah (cc), yetimlerin haklarına riayet edilmesini ve mallarının korunmasını emretmektedir. Çünkü yetimler, bakıma, korunmaya ve yardıma daha çok muhtaçdırlar. Zayıf olan yetime zulmetmek Allah (cc) katında büyük günahtır. Yetimlerin himayeniz altındaki mallarını veriniz. Onların iyi mallarına karşılık kötü ve değersiz mallar vermeye kalkışmayınız.
Allah (cc). himayesi altında bulunan yetim kızlarla evlenmek arzusun*da bulunan erkeklere, mehirlerinj tam verememekten, ve adaleti gözetme*mekten korkarlarsa, yetim kızlarla değil, başka kadınlarla evlenmelerini emretmektedir. Erkekler, diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlarına alabilirler. Bu mubahtır. Birden fazla kadınla evlenmek isteyen erkekler, aralarında adaleti sağlayamamaktan korkarlarsa, o zaman bir tane ile yetinmelidirler.
Allah (cc) erkekfere, kadınların mehirlerini gönül hoşluğu İle verme*lerini emretmektedir. Eğer kadınlar mehirlerinden bir bölümünü kendi ar*zuları ile hibe eder, verirlerse, erkek bunu gönül hoşluğu ile hela) olarak yiyebilir.[2]
Ayetlerin Nüzul Sebebleri
1- Said bin Cübeyr (ra)'in rivayetine göre Arapl.arın Gatfan kabi*lesinden bir kişinin, yanında bulunan kardeşinin yetim çocuğunun çokça malı vardır. Çocuk baliğ olunca amcasından malını istedi, fakat alamadı. Resulullah (sav)'a amcasını şikayet etti. Bunun üzerine «Yetimler© (rüş-düne gelince) mallarını verin...» âyeti nazil oldu. [3]
2- Hz. Ayşe (ra)'den: «Yanında yetim kız çocuğu bulunan bir kimse onunla nikah akdf yaptı. Hiçbfr hakkı olmadığı halde kızın müikü olan hur*ma bahçesini kendisine vermiyordu. Bunun üzerine «Eğer yetim kızlar hak*kında...» âyeti nazil oldu.» [4] rivayetidir.
3- Buhari'nin Urve bin Zübeyr (ra)'den rivayetine göre Urve, Hz. Ayşe (ra)'ye «Eğer yetim kızlar hakkında...» ayetinin manasını sordu. Hz. Ayşe (ra), «Ey kızkardeşimin oğlu,.yetim kız kendisine bakan velisinin ya*nında bulunur. Velisi onun malını kendi malına karıştırır. Kızın hem malı, hem de güzelliği adamın hoşuna gider. Bu sebeble kızı, mehrinde adil davranmadan nikahlamak ister. Başkasının o kıza vereceği kadar birşey vermeden nikahlar. Bunun için, yetim kızlara mehirlerlnde adalet göste*rerek başkalarının verebileceğinin en yükseğini vermedikçe velilerin ken*dilerine nikahlamaları nehyediimlştir. Yoksa Allah, onlardan başka arzu ettikleri kadınlarla ikişer, üçer, dörder evlenmelerine müsade etmiştir. Bazı kimseler bu ayetin nüzulünden sonra Resulullah (sav)'tan fetva istediler. Bunun üzerine «Senden kadınlar hakkında fetva İsterler. De ki: «Onlara dair fetvayı size Allah veriyor...» (Nisa: 127) ayeti nazil oldu.» dedi. [5]
Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler
Birinci incelik: Sureye «Nisa» adı verilmesi, kadınlarla ilgili hüküm*lerin diğer surelere göre daha fazla olmasındandır.
Suresinin giriş kısmında insanlara birtek nefisten (Hz. Adem) yaratıl*dıklarının hatırlatılması, ihtiva ettiği hükümler bakımından güzel bir baş*langıçtır. Surede daha çok insanları tek bir Yaratıcıya bağlayan ve ara*larındaki nikah, veraset, evlilik hukuku, neseb ve dünürlük münasebetleri*ni tanzim eden hükümler yer almaktadır.
İkinci İncelik: Bütün insanlar Hz. Adem (as)'in soyundandır. Dar-vvin'in tekamül nazariyesi, Kur"anın «O, sizi tek nefisten yaratmıştır.» sarih ayetiyîe tezat teşkil etmektedir. Darvvin nazariyesine göre insan, önce sırasıyla deniz üzerinde bir toprak parçası, küçük bir hayvan, kurbağa, balık, maymun ve en son şekliyle insan halini almıştır. Bu nazariye mü*cerret bir vehimden İbarettir. İlim adamları bu görüşü kesin delillerle red*detmişlerdir.
Üçüncü incelik: Hz. Havva'ya Havva İsminin verilmesi bir canlıdan yaratıldığı içindir. Bu, Allah (cc) tarafından «Ondan da yine onun zevcesi*ni vücuda getirendir.!» âyetiyle ifade buyurulmuştur.
Ebü Müslim, Hz. Havva'nın Hz. Adem (as)'den yaratıldığı görüşünü kabul etmeyerek, «Hz. Havva'yı Hz. Adem (as}'den yaratmaktaki hikmet nedir? Çünkü Allah (cc), onu da topraktan yaratmaya kadirdir. «Ondan zevcesin! vücuda getirendir.» ayeti, Hz. Havva'nın Hz. Adem (as)'ln cinsin*den yaratıldığını ifade eder. Yani Allah (cc), Hz. Adem (as)'i nasıl toprak*tan yaratmışsa onu da topraktan yaratmıştır.» demektedir.
Muhammed Abduh da Menar isimli tefsirinde, Ebu Müslim'in görü*şünde olduğunu beyan etmiştir, [6]
Ebu Müslim'in görüşü batıldır. Ayet onun görüşüne göre tefsir ediîir-se, insanların bir nefisten değil iki nefisten yaratıldığı ortaya çıkar. Hal*buki bu, hem âyetin nassına, hem de bu husustaki sahih hadislere aykırı*dır.
Ebu Müslim'in, «Allah (cc)'ın Hz. Havva'yı Hz. Adem (as)'den yarat*masında ne hikmet vardır?» sorusuna şöyle cevap verilebiliri Allah {ccj'ın Hz. Havva'yı Hz, Adem (as)'den yaratmasındaki hikmet, bir canfıyr, do*ğum yoluyla değil, mücerret olarak diğer bir canlıdan yaratmaya kadir olduğunu beyan etmektir. Bir cansızdan bir canlıyı yaratmaya kadir oldu*ğu gibi, bir canlıdan diğer bir canlıyı yaratmaya da kadirdir. Mesela, Hz. Adem (as) i topraktan, Hz. İsa (as)'yı bakire bir kadından, Hz. Havva'yı da bir erkekten yaratmıştır. Allah (cc} herşeye kadir ve gücü yetendir.
Dördüncü incelik: Haramı murdar, helali de temiz ve güzel olarak va*sıflandıran Allah (cc), «Temizi murdarla değişmeyin...» âyetiyle yetim ma*lını yemenin iğrençliğini beyân ederek verdiği helal nztkla yetfnllmeslni, yetimlerin mallarına kesinlikle yan gözle bakamamasını emretmektedir.
Yetim malına göz dikmek; el uzatmak zulümdür ve Allah (cc) zu!mii kesin olarak yasaklçunıştfr.
Beşinci İncelik: Ebussuud'a göre, «Yetimlere mallarını verin» aye*tinde rüşdüne ermiş oldukları halde «yetimler» tabirinin kullanılması, ye*tişkinlik cağına geldikleri zaman mallarının hemen kendilerine verilmesi*nin farz olduğunu beyan etmek içindir. Aliah (cc), onfarı, yetimlik sıfatlan hic kalkmamış, devam ediyormuş gibi zikrederek yetimlere merhamet edil*mesini emretmektedir.
Altıncı Incetllk: Yetimin malı, vasinin malına kanştırılmasa bile yenil*mesi kati olarak haramdır. Ayetteki, «Onların mallarını kendi malfarınıza (katarak) yemeyin» kaydı, katarak yemenin daha çirkin olduğunu gös*termek içindir. Yetim malının zaruret hali dışında yenilmesi çok çirkin bir harekettir. Yetimin malını kendi malına katarak yemek İse cok daha çir*kin bir harekettir ve bu yüzden özellikle yasaklanmıştır.
Yedinci İncelik: «Eğer yetim kızlar hakkında (adaleti yerine getire*meyeceğinizden) korkarsamz...» âyetinde, yetimlerin ahkamıyla kadınların nikahı arasında cok ince ve güzel bir münasebet kurulmuştur. Çünkü ka*dınlar da yetimler gibi zayıf oldukları için bir erkeğin himayesine muh-taçdırlar. Allah (cc), yanında yetim kız bulunan velinin, onunla, malına ve güzelliğine tamah ederek adalet ölçülerine uygun bir mehir vermeden evlenmesini yasaklamıştır. Fakat onlar dilerlerse diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder kadınla evlenebilirler. Bu hususta geniş bilgi, nüzul sebebin*de Urve bin Zübeyr (ra)'ln Hz. Ayşe (ra)'den rivayet ettiği hadiste geç*mişti.
Ebussuud Efendi bu hususta şöyle demektedir: «Allah (cc)'ın müslü-manlara yetimlerle evlenmeyi nehyederek diğer kadınlarla evlenmelerini tavsiye etmesi, yetimler hakkında ne kadar lütufkar olduğuna işarettir. Çünkü insan yaratılış itibariyle yasaklanan birşeyi yapmaya daha çok İs*tek duyar. Bundan dolayı Allah (cc), Yetimler dışındaki kadınlarla diledi*ğiniz kadar evlenebilirsiniz» buyurmuştur.» [7]
Âyetlerdeki Şer'ı Hükümler
Birinci Hüküm: Rahimle Birşey Dilemenin Hükmü Nedir?
«...Kendisi(n!n adını öne sürmek suretiyjle birbirinize dileklerde bu*lunduğunuz, Allah'tan ve akrabalık (bağlarını kırmakjtan sakının...» âyeti, rahimle dilekte bulunmanın caiz olduğuna işaret eder. Bilhassa kurradan Hamza'nın kıraatına göre (Erham) kelimesi (Erhamİ) şeklinde okununca işaret ettiğimiz husus daha acık bir şekilde görülür. Cürikü bu kıraata gö*re ayetin anlamı. «Kendisiyle ve sılasını tavsiye ettiği rahimleri vesile ede*rek birbirinize karşı dilekte bulunduğunuzda Allah'tan ve akrabalık (bağ*larını kırmak)tan sakının.» olur. Bundan da anlaşılıyor -ki, bazı alimlere göre, rahimleri vasıta ederek dilekte bulunmak caizdir. Bu şekilde dilekte bulunmak bir yemin değil, şefkat taleb etmektir. Dolayısıyla bir kimsenin «Sıla-ı rahim hakkı için senden şunu diliyorum.» demesi, hadiste, "«Baba*larınızın ismi İle yemin etmeyiniz» Ifadesj ile yasaklanan yemin kapsamına girmez.
Bir İsimle veya rahimle dilekte bulunmanın caiz olduğunu söyleyenler Resulullah ,sav)'ın, «Allahım, senden dilekte bulunanların ve şu anda ya*ya olarak yürüyüşümün hürmetine duamın kabul edilmesini istiyorum. Çünkü İnsanlara zarar vermek, şımarmak, riyakarlık yapmak ve gidişimi halka duyurmak için evden çıkmış değilim. Yalnız senin rızan İçin evden çıkmış camiye gidiyorum.» hadisini de delil alırlar. Görüldüğü gibi Resulul-lah (sav), Allah (cc)'tan dilekte bulunurken O'ndan halisane dilekte bulu*nanları kendisine vasıta etmektedir.
Bazı alimler işe rahimle dilekte bulunmayı mekruh saymışlardır. Bun*lara göre, «Kim yemin ederse ya Allah ismi ile yemin etsin veya sükut et*sin.» sahih hadisi, yukarıda anılan «Rahimle Allah'tan veya İnsanlardan dilekte bulunmak, bir nevi Allah'tan gaynyla yemin etmek anlamına gel*mez.» görüşünü reddeder. Bu görüş İbni Atlyye'nlndir.
Zeccâc. bu konuda şöyle der: «Kurradan Hamza'nın kıraati zayıf ol*duğu gibi usul-ü dinde cok büyük bir hataya vesile olur. Çünkü Resulul-kih (sav), «Babalarınızın ismiyle yemin etmeyiniz.» buyurmuştur. Allah'*ın gaynyla yemin etmek caiz olmadığına göre, rahimle yemin etmek nasıl caiz olur?»
Kurtubi'nin nakline göre Müberret, «Ayetteki «Vel erhâme» kelimesi*ni esre ile okuyan bir alimin arkasında namaza dursam, farkına varır var*maz hemen namazı bozar, ayakkabılarımı alır, çıkarım.» der. [8]
İmam Kuşeyrî ise bu hususta şöyle demektedir: «Bu görüşler (İbni Atİyye, Zeccâc ve Müberret'ln görüşleri) akaid alimleri tarafından makbul sayılmayarak kesinlikle reddedilir. Çünkü kıraat alglerinin okudukları bütün kıraat şekillerinin tevatüren R^sulu,|ah (Mv).t nakIedildiğ. tesoit edilmiştir. Bu husus kıraat .İmine vo^ o|Qn[arca bjfjnjr Resuju|lah (savKtan geldiği kesin biçimde en çirkin gören. Resulullah. reddetmiş görmüştür. Çok dikkat edilmesi gereken bır husus da Kur konU3unda lügat ve nahiv alimlerinin degıl ıraa allmlennin ed||eceğidir Arap aili ve edebiyat, Resulullah (sav)tan öğren Onun fBsaha»nden kjm y he ede. bilir? Resulu.lah m Atak
Herhana bırşey vasıta ederek dilek.
McınuMy \te bulunma», iSe hıçklmse yemin kabul edemez.» [9]
Ikinel Hüküm, Bani Olmayan Vslme „„„ ,Esllm Edılir Mmi?
«Yetimlere (rüşdüne gelince) nv t'arın| verin...» ayet, yetim ere malarının teslim edilmesinin farz olduğuna delalet eder.
Alimler, baliğ olmayan yetim cçv etmişlerdir. Çünkü Aiiah (cc). «Yell^8a ™1''™ ven meyecep.nde Ht.fak
kadar (gömlp) d«r»yin. O vaki,.—nm «rfi» âdilerinde bir akıl ve sa ah gördünüz mü mallarını onlara teslim edin...»
(ı-mı i^ir. hıiinnn» N||SQ; 6 buyurmuştur. Bu ayet, yet m çocuğa malının teslimi için buluğundiğinin anlaşılması gerektiğine de,^?^ olduğuna ve aklının herşeye er-önce verilirse, onu iyi kullanamaz, l( '« eder' ^er ^t-me mal, buluğdan , <umsuz ve menfaatsız bir sekide sar-feder.
Alimler, mevzumuz ayetin iki q
Vrı manaya geldiğim söylerler:
Birinci manaya göre ayetteki «v ,llğ kimselerdir. Onlara «yetim» denClimler»den maksat ™şde erm.ş. ba-^esı, geçmişte yetim oldukları içindir.
İkinci manaya göre ise ayetteL «Vetlmler»den murad bu kığa erme*yen kuçuk yetim çocuklardır. Buna ... rlnlz» emri, «Onların yeme. içme ve J.°™ a^Uekı «pimlere moflonm ve-şılayınız.» manasına gelmektedir, vj'y'nmelenn. mallarından vererek, kar-terin malların, dokunmadan, tecav>- «veriniz» emrinin anlamı, «Yetim-tir. Çünkü bazf veliler, yetimlerin ^f bulunmadan koruyunuz.» demek-tüketiverirler. Allah (cc), bu ayetle ıQlla"nı aereksız israflarIa çarçabuk larını ve gelecekte onlara menfaa,Velılere' Yetimlerin mallarını koruma-emretmiştir. Yetimler rüşde erdikler, VereCek ?ekHde i?!etip artirma'<"-ın. men teslim edilmelidir. zaman da malIan kendilerine tama-
Bu ikinci mana İslâm hukukunu^ğu için tercih edilir. Allah (cc), en umumi ka|deferine daha uygun oldu-Vi bilendir. [10]
Üçüncü Hüküm: Ayetteki «Nikah Edin» Tabiri Nikah Akdinin Farz Mı, Yoksa Mubah Mı Olduğuna Delalet Eder?
Cumhura göre ayetteki «nikah edin» tabiri, nikah akdinin farz değil, mubah olduğuna delalet eder. «Yiyin, İçin, israf etmeyin» (Araf: 31) aye-tlndeki «yiyin, için» tabirleri ile, «Onun dilediğiniz yerinden yiyin.» (Araf: 160) ayetindeki «yiyin» tabirinin emir şeklinde olduğu halde yeme ve İç*menin farz değil mubah olduğunu ifade etmesi gibi.
Zahiri mezhebi alimleri ise, âyetteki «Nikah edin» ifadesinin nikah akdini farz kıldığı görüşündedirler. Bunlara göre emir ifadesi ancak farz kılmak için kullanılır.
Zahiri alimleri, «Sizden kim hür ve müsiüman kadınları nikahla alacak bir bolluğa güç yetiremezse sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır.» (Nisa: 25) âyetinden ya haberdar değildir, ya da gözlerine perde çekildiği için hakikati görmüyorlar. Çünkü, onların dediği gibi ayetteki «nikah edin» tabiri farzı İfade etmiş olsaydı, bu âyetteki «gücü yetmeyenler» tabiriyle çelişki meydana gelirdi. Halbuki mevzumuz ve surenin devamındaki ayet*ler evlenme ve evlilik hukukunu muntazam bir şekilde ortaya koymakta*dır.
Nitekim İmam Fahreddin Razi, meseleyi şöyle açıklar: «Sabretmeniz sizin İçin daha hayırlıdır» âyetinde Allah (cc), gücü yetmeyenlerin evlen*memelerinin evlenmelerinden daha hayırlı olduğunu buyurmaktadır. «Sab*retmeniz sizin için daha hayırlıdır.» âyeti,-nikahlamanın farz olduğuna de*ğil, gücü yetmeyenler için evlenmemenin sünnet olduğuna delalet eder.» [11]
Dördüncü Hüküm: Âyetteki «İkişer, Üçer, Dörder» Kelimelerinin Mana*ları Nelerdir?
. Lügat alimleri bu kelimelerin her birinin ifade ettiği sayıyı bildirdiğin*de İttifak etmişlerdir. Buna göre âyetteki «mesna» kelimesi ikişer ikişer, «sülase» kelimesi üçer üçer, «rübâe» kelimesi ise dörder dörder sayıla*rına delalet eder. Bu izaha göre ayetin manası şöyledir: «Kadınlardan istediğinizi ikişer İkişer, üçer üçer, dörder dörder arzu ettiğiniz şekilde nikahlayabilirsiniz.»
" Zemahşerî, bu hususta şöyle demektedir: «Ayet tüm insanlara gel*diğinden sayı İfade eden kelimelerin tekrarı bildirecek şekilde gelmesi lazimdır. Evlenmek isteyen her kimse, ayette belirtilen sayılar nisbetlnde rri-kahlanabilir. İki kadınla evlenmek İsteyen İki, üç kadınla evlenmek İste*yen üç, dört kadınla evlenmek isteyen dört kadınla evlenecektir. Ortada bulunan sayılı bir mal bir topluluğa eşit olarak bölüştürülürken düşen pa*ya göre, «Onların her birine ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder verin.» denilir. Bundan anlaşılacak olan herkesin ikişer, üçer veya dörder alması gerektiğidir.» [12]
«Sizin için helal olan (diğer) kadınlardan İkişer, üçer, dörder olmak üzere nikah edin» âyeti, dörtten fazla kadınla evlenmenin haram olduğu*na delalet eder. Bütün müfessirler ve fakihler bu hususta Icma etmişler*dir.
Bu icmaya rağmen bazı bfd'ad ehli, dokuz kadına kadar evlenmenin caiz olduğunu Öne sürmüştür. Bunlara göre, «mesnâ» kelimesinden sonra ve «sülase», «rübâe» kelimelerinden önce gelen atıf vav'ı toplamayı ifade etmektedir. Yani, iki artı üç artı dört eşittir dokuz eder. Bu batıl görüş icmayı bozmaz.
Kurtubi bu konuda şöyle demektedir: «Bilmiş olun ki, anlayışları Kitab ve Sünnetten uzak olan ve selefin icmaından yüzçevlren bazı kimseler, atıf vav'ımn toplamayı ifade ettiğini öne sürerek, Resulullahın dokuz ka*dınla evlenmesini ve dokuzunun da O'nunla birlikte yaşamasını da delil getirerek dokuz kadınla evlenmenin caiz olduğunu iddia etmektedirler. Ne var ki, ayetteki sayıların sıralanışı, Rafızî ve Zahiri mezhebinden olan bazı alimlerin bu iddialarına delalet etmez. Hattc bunlardan bazıları daha da çirkin bir iddia ortaya atarak bir erkeğin orsekiz kadınla evlenmesinin mubah olduğunu söylerler. Ümmetin İcmama muhalif olan bu söz ve İddia*lar Arap dil ve edebiyatı İle Sünneti tam bilmemenin sonucudur. Zira hiçbir sahabi ve tabiinin dörtten fazla evlendiği ne görülmüş, ne duyul*muştur. Hatta sahabi Hz. Gaylan, müsiüman olduğunda on kadınla evliy*di. Resulullah ona. «İçinden dört tanesini seç, diğerlerinden ayrıl.» diye emretmiştir.
Allah {cc}, insanlara ve bilhassa Araplara Arapçanın en fasih leh*çesi ile hitap etmiştir. Fasih konuşan hiçbir arap, dokuz sayısını doğru*dan ifade edecek yerde toplamı dokuz eden İkişer, üçer, dörder gibi bir İfade kullanmaz. Allah (cc), eğer dokuz kadınla evlenmeye müsade etsey*di, «ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder» demeyip doğrudan doğruya «dokuz kadınla evlenin» veya «dokuz kadına kadar evlenin» derdi. Bundan-daha çirkini de bir kimsenin onseMz diyecek yerde dört artı altı artı sekiz demesldir.» [13]
Ümmetin Icmaı, ayetten de kesin olarak anlaşıldığı üzere dört kadın*dan fazlasıyla evlenmenin haram olduğu nususundadır. İcmao muhalif ci*lan bfd'od ehlinin doğumlarından asırlarca önce yaşayan ve fasih Arap-cayı hem onlardan hem de günümüzdeki insanlardan daha İyi anlayan sa-habi, tabiin ve dört büyük mezhebin ilim adamlarının icmaı böyle olunca, Icmoa muhalefet eden bid'ad ehlinin sözlerine itibar edilemez. Bu söz ve iddialar, onların cehalet ve beyinsizliklerini ortaya koyar ancak. Şair şu sözleri sanki bunlar için söylemiştir: «Üstadsız ilim öğrenmeye kalkışan yoldan sapcr. Fasih bir ifadeyi çirkin gören, yanlış anlayan kimse de ken*di kabiliyetsizliğlnf ortaya koyar.»
Allah (cc) bizi cahillerin cehaletinden ve beyinsizlerin ahmaklığından korusun. (Amin). [14]
1 — Ey İnsanlar, sizi birtek candan yaratan, ondan da yine onun zevcesini vücuda getiren ve ikisinden birçok erkekler ve kadmlar türeten Rabbiniz(e karşı gelmekjten çekinin, Kendisi(nİn adım Öne sürmek sure*tiyle) birbirinize dileklerde bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık (bağ*larını kırmak)tan sakının. Çünkü Allah, sizin üzerinizde tam bir gözeticidir.
2 — Yetimlere (rüşdüne gelince) mallarını verin. Temizi murdara de*ğişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza (katarak) yemeyin. Çünkü bu, muhakkak büyük bir günahtır.
3 — Eğer yetim kızlar hakkında (adaleti yerine getiremeyeceğiniz*den) korkarsanız sizin için helal olan (diğer) kadınlardan İkişer, üçer, dörder olmak üzere nikah edin. Şayet (bu suretle de) adalet yapamayacağınız*dan endişe ederseniz o zaman bir (tane ile), yahut malik olduğunuz cariye (ile iktifa edtn). Bu (tek zevce veya cariye) sizin (Haktan) eğilip sapmamanı*za daha yakındır.
4 — (Aldığınız) kadınların mehirlerini yürekten İsteyerek ve (Allanın) bir atlyye (si) olarak verin. Bununla beraber eğer onlardan birazını gönül hoşlu*ğu İle size bağışlamış olurlarsa onu da içinize sine sine yiyin.
Ayetlerin Lafzı Tahlili
(Besse Mlnhüma); Besse kelimesinin lügat manası dağılma demektir. Ayetteki manası ise, tenasül yoluyla çoğaltmaktır.
(Tesâelûne): Sorma, isteme manasına gelen bir fiildir.
(Velerhâme): Rahmin çoğulu olan erham kelimesi, ceninin ana karnında bulunduğu yer anlamındadır. Buradaki anlamı ise. akraba*lıktır.
(Ragiben): Vakıf olma ve kontrol etme demektir.
(El-yetâma): Yetim kelimesinin çoğuludur. Yetim, babasını kaybeden çocuğa denir.
(Hûben): Günah anlamındadır.
(Tuksitû): Adil olmak manasını ifade eden iksalın fiilidir demektir
(Teûlu): Meyletme ve yönelme.
(Sadukâtthinne): Mehir demektir.
(Nıhleten): Birşeyi gönül hoşluğu ile verme.
(Henîen merien): Rahatlıkla yenilen şey manasınadır. [1]
Ayetlerin İcmali Manaları
Allahu taala Icmalen, bütün insanlara umumi bir hltabta bulunarak İnsanları, ortak koşmadan yafntz kendisine ibadete davet ediyor, büyük kuvvetine işaret ederek bütün İnsanları tek bir nefisten (Hz, Adem) ve ondan da zevcesini (Hz. Havva), her ikisinden ise bütün İnsanları yarat*tığını bildiriyor. Bütün insanlar hem nesep, hem de insanlık bakımından kardeştir. Bu bakımdan Allah (cc), İnsanlık binasının tamamlanması İpin kuvvetlinin zayıfa, zengfnin fakire-yardım etmesini tavsiye ediyor.
Giriş ayetlerinin iki yerinde —baş ve sonda— takvayı te'kiden emret*mesi Allanın insanlar üzerindeki hakkının büyüklüğüne İşarettir. Takva ile akrabalık bağının birlikte anılması, akrabalık bağının ne kadar Önemli olduğunu göstermeye kafidir. Allaho (cc) imandan gelen bağ ve akrabalık bağı... İnsanlar Allaha (cc) gerçekten İman ederek birlik olsalar ve ak*rabalık bağlarını kuvvetlendirseler, emniyet ve mutluluk içinde yaşarlar. Böyle bir ortam içinde de yaşlıyı, çocuğu, zayıfı ve fakiri ateş gibi yakan yoksulluk ve savaşlar olmazdı.
Allah (cc), yetimlerin haklarına riayet edilmesini ve mallarının korunmasını emretmektedir. Çünkü yetimler, bakıma, korunmaya ve yardıma daha çok muhtaçdırlar. Zayıf olan yetime zulmetmek Allah (cc) katında büyük günahtır. Yetimlerin himayeniz altındaki mallarını veriniz. Onların iyi mallarına karşılık kötü ve değersiz mallar vermeye kalkışmayınız.
Allah (cc). himayesi altında bulunan yetim kızlarla evlenmek arzusun*da bulunan erkeklere, mehirlerinj tam verememekten, ve adaleti gözetme*mekten korkarlarsa, yetim kızlarla değil, başka kadınlarla evlenmelerini emretmektedir. Erkekler, diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlarına alabilirler. Bu mubahtır. Birden fazla kadınla evlenmek isteyen erkekler, aralarında adaleti sağlayamamaktan korkarlarsa, o zaman bir tane ile yetinmelidirler.
Allah (cc) erkekfere, kadınların mehirlerini gönül hoşluğu İle verme*lerini emretmektedir. Eğer kadınlar mehirlerinden bir bölümünü kendi ar*zuları ile hibe eder, verirlerse, erkek bunu gönül hoşluğu ile hela) olarak yiyebilir.[2]
Ayetlerin Nüzul Sebebleri
1- Said bin Cübeyr (ra)'in rivayetine göre Arapl.arın Gatfan kabi*lesinden bir kişinin, yanında bulunan kardeşinin yetim çocuğunun çokça malı vardır. Çocuk baliğ olunca amcasından malını istedi, fakat alamadı. Resulullah (sav)'a amcasını şikayet etti. Bunun üzerine «Yetimler© (rüş-düne gelince) mallarını verin...» âyeti nazil oldu. [3]
2- Hz. Ayşe (ra)'den: «Yanında yetim kız çocuğu bulunan bir kimse onunla nikah akdf yaptı. Hiçbfr hakkı olmadığı halde kızın müikü olan hur*ma bahçesini kendisine vermiyordu. Bunun üzerine «Eğer yetim kızlar hak*kında...» âyeti nazil oldu.» [4] rivayetidir.
3- Buhari'nin Urve bin Zübeyr (ra)'den rivayetine göre Urve, Hz. Ayşe (ra)'ye «Eğer yetim kızlar hakkında...» ayetinin manasını sordu. Hz. Ayşe (ra), «Ey kızkardeşimin oğlu,.yetim kız kendisine bakan velisinin ya*nında bulunur. Velisi onun malını kendi malına karıştırır. Kızın hem malı, hem de güzelliği adamın hoşuna gider. Bu sebeble kızı, mehrinde adil davranmadan nikahlamak ister. Başkasının o kıza vereceği kadar birşey vermeden nikahlar. Bunun için, yetim kızlara mehirlerlnde adalet göste*rerek başkalarının verebileceğinin en yükseğini vermedikçe velilerin ken*dilerine nikahlamaları nehyediimlştir. Yoksa Allah, onlardan başka arzu ettikleri kadınlarla ikişer, üçer, dörder evlenmelerine müsade etmiştir. Bazı kimseler bu ayetin nüzulünden sonra Resulullah (sav)'tan fetva istediler. Bunun üzerine «Senden kadınlar hakkında fetva İsterler. De ki: «Onlara dair fetvayı size Allah veriyor...» (Nisa: 127) ayeti nazil oldu.» dedi. [5]
Âyetlerin Tefsirindeki İncelikler
Birinci incelik: Sureye «Nisa» adı verilmesi, kadınlarla ilgili hüküm*lerin diğer surelere göre daha fazla olmasındandır.
Suresinin giriş kısmında insanlara birtek nefisten (Hz. Adem) yaratıl*dıklarının hatırlatılması, ihtiva ettiği hükümler bakımından güzel bir baş*langıçtır. Surede daha çok insanları tek bir Yaratıcıya bağlayan ve ara*larındaki nikah, veraset, evlilik hukuku, neseb ve dünürlük münasebetleri*ni tanzim eden hükümler yer almaktadır.
İkinci İncelik: Bütün insanlar Hz. Adem (as)'in soyundandır. Dar-vvin'in tekamül nazariyesi, Kur"anın «O, sizi tek nefisten yaratmıştır.» sarih ayetiyîe tezat teşkil etmektedir. Darvvin nazariyesine göre insan, önce sırasıyla deniz üzerinde bir toprak parçası, küçük bir hayvan, kurbağa, balık, maymun ve en son şekliyle insan halini almıştır. Bu nazariye mü*cerret bir vehimden İbarettir. İlim adamları bu görüşü kesin delillerle red*detmişlerdir.
Üçüncü incelik: Hz. Havva'ya Havva İsminin verilmesi bir canlıdan yaratıldığı içindir. Bu, Allah (cc) tarafından «Ondan da yine onun zevcesi*ni vücuda getirendir.!» âyetiyle ifade buyurulmuştur.
Ebü Müslim, Hz. Havva'nın Hz. Adem (as)'den yaratıldığı görüşünü kabul etmeyerek, «Hz. Havva'yı Hz. Adem (as}'den yaratmaktaki hikmet nedir? Çünkü Allah (cc), onu da topraktan yaratmaya kadirdir. «Ondan zevcesin! vücuda getirendir.» ayeti, Hz. Havva'nın Hz. Adem (as)'ln cinsin*den yaratıldığını ifade eder. Yani Allah (cc), Hz. Adem (as)'i nasıl toprak*tan yaratmışsa onu da topraktan yaratmıştır.» demektedir.
Muhammed Abduh da Menar isimli tefsirinde, Ebu Müslim'in görü*şünde olduğunu beyan etmiştir, [6]
Ebu Müslim'in görüşü batıldır. Ayet onun görüşüne göre tefsir ediîir-se, insanların bir nefisten değil iki nefisten yaratıldığı ortaya çıkar. Hal*buki bu, hem âyetin nassına, hem de bu husustaki sahih hadislere aykırı*dır.
Ebu Müslim'in, «Allah (cc)'ın Hz. Havva'yı Hz. Adem (as)'den yarat*masında ne hikmet vardır?» sorusuna şöyle cevap verilebiliri Allah {ccj'ın Hz. Havva'yı Hz, Adem (as)'den yaratmasındaki hikmet, bir canfıyr, do*ğum yoluyla değil, mücerret olarak diğer bir canlıdan yaratmaya kadir olduğunu beyan etmektir. Bir cansızdan bir canlıyı yaratmaya kadir oldu*ğu gibi, bir canlıdan diğer bir canlıyı yaratmaya da kadirdir. Mesela, Hz. Adem (as) i topraktan, Hz. İsa (as)'yı bakire bir kadından, Hz. Havva'yı da bir erkekten yaratmıştır. Allah (cc} herşeye kadir ve gücü yetendir.
Dördüncü incelik: Haramı murdar, helali de temiz ve güzel olarak va*sıflandıran Allah (cc), «Temizi murdarla değişmeyin...» âyetiyle yetim ma*lını yemenin iğrençliğini beyân ederek verdiği helal nztkla yetfnllmeslni, yetimlerin mallarına kesinlikle yan gözle bakamamasını emretmektedir.
Yetim malına göz dikmek; el uzatmak zulümdür ve Allah (cc) zu!mii kesin olarak yasaklçunıştfr.
Beşinci İncelik: Ebussuud'a göre, «Yetimlere mallarını verin» aye*tinde rüşdüne ermiş oldukları halde «yetimler» tabirinin kullanılması, ye*tişkinlik cağına geldikleri zaman mallarının hemen kendilerine verilmesi*nin farz olduğunu beyan etmek içindir. Aliah (cc), onfarı, yetimlik sıfatlan hic kalkmamış, devam ediyormuş gibi zikrederek yetimlere merhamet edil*mesini emretmektedir.
Altıncı Incetllk: Yetimin malı, vasinin malına kanştırılmasa bile yenil*mesi kati olarak haramdır. Ayetteki, «Onların mallarını kendi malfarınıza (katarak) yemeyin» kaydı, katarak yemenin daha çirkin olduğunu gös*termek içindir. Yetim malının zaruret hali dışında yenilmesi çok çirkin bir harekettir. Yetimin malını kendi malına katarak yemek İse cok daha çir*kin bir harekettir ve bu yüzden özellikle yasaklanmıştır.
Yedinci İncelik: «Eğer yetim kızlar hakkında (adaleti yerine getire*meyeceğinizden) korkarsamz...» âyetinde, yetimlerin ahkamıyla kadınların nikahı arasında cok ince ve güzel bir münasebet kurulmuştur. Çünkü ka*dınlar da yetimler gibi zayıf oldukları için bir erkeğin himayesine muh-taçdırlar. Allah (cc), yanında yetim kız bulunan velinin, onunla, malına ve güzelliğine tamah ederek adalet ölçülerine uygun bir mehir vermeden evlenmesini yasaklamıştır. Fakat onlar dilerlerse diğer kadınlardan ikişer, üçer, dörder kadınla evlenebilirler. Bu hususta geniş bilgi, nüzul sebebin*de Urve bin Zübeyr (ra)'ln Hz. Ayşe (ra)'den rivayet ettiği hadiste geç*mişti.
Ebussuud Efendi bu hususta şöyle demektedir: «Allah (cc)'ın müslü-manlara yetimlerle evlenmeyi nehyederek diğer kadınlarla evlenmelerini tavsiye etmesi, yetimler hakkında ne kadar lütufkar olduğuna işarettir. Çünkü insan yaratılış itibariyle yasaklanan birşeyi yapmaya daha çok İs*tek duyar. Bundan dolayı Allah (cc), Yetimler dışındaki kadınlarla diledi*ğiniz kadar evlenebilirsiniz» buyurmuştur.» [7]
Âyetlerdeki Şer'ı Hükümler
Birinci Hüküm: Rahimle Birşey Dilemenin Hükmü Nedir?
«...Kendisi(n!n adını öne sürmek suretiyjle birbirinize dileklerde bu*lunduğunuz, Allah'tan ve akrabalık (bağlarını kırmakjtan sakının...» âyeti, rahimle dilekte bulunmanın caiz olduğuna işaret eder. Bilhassa kurradan Hamza'nın kıraatına göre (Erham) kelimesi (Erhamİ) şeklinde okununca işaret ettiğimiz husus daha acık bir şekilde görülür. Cürikü bu kıraata gö*re ayetin anlamı. «Kendisiyle ve sılasını tavsiye ettiği rahimleri vesile ede*rek birbirinize karşı dilekte bulunduğunuzda Allah'tan ve akrabalık (bağ*larını kırmak)tan sakının.» olur. Bundan da anlaşılıyor -ki, bazı alimlere göre, rahimleri vasıta ederek dilekte bulunmak caizdir. Bu şekilde dilekte bulunmak bir yemin değil, şefkat taleb etmektir. Dolayısıyla bir kimsenin «Sıla-ı rahim hakkı için senden şunu diliyorum.» demesi, hadiste, "«Baba*larınızın ismi İle yemin etmeyiniz» Ifadesj ile yasaklanan yemin kapsamına girmez.
Bir İsimle veya rahimle dilekte bulunmanın caiz olduğunu söyleyenler Resulullah ,sav)'ın, «Allahım, senden dilekte bulunanların ve şu anda ya*ya olarak yürüyüşümün hürmetine duamın kabul edilmesini istiyorum. Çünkü İnsanlara zarar vermek, şımarmak, riyakarlık yapmak ve gidişimi halka duyurmak için evden çıkmış değilim. Yalnız senin rızan İçin evden çıkmış camiye gidiyorum.» hadisini de delil alırlar. Görüldüğü gibi Resulul-lah (sav), Allah (cc)'tan dilekte bulunurken O'ndan halisane dilekte bulu*nanları kendisine vasıta etmektedir.
Bazı alimler işe rahimle dilekte bulunmayı mekruh saymışlardır. Bun*lara göre, «Kim yemin ederse ya Allah ismi ile yemin etsin veya sükut et*sin.» sahih hadisi, yukarıda anılan «Rahimle Allah'tan veya İnsanlardan dilekte bulunmak, bir nevi Allah'tan gaynyla yemin etmek anlamına gel*mez.» görüşünü reddeder. Bu görüş İbni Atlyye'nlndir.
Zeccâc. bu konuda şöyle der: «Kurradan Hamza'nın kıraati zayıf ol*duğu gibi usul-ü dinde cok büyük bir hataya vesile olur. Çünkü Resulul-kih (sav), «Babalarınızın ismiyle yemin etmeyiniz.» buyurmuştur. Allah'*ın gaynyla yemin etmek caiz olmadığına göre, rahimle yemin etmek nasıl caiz olur?»
Kurtubi'nin nakline göre Müberret, «Ayetteki «Vel erhâme» kelimesi*ni esre ile okuyan bir alimin arkasında namaza dursam, farkına varır var*maz hemen namazı bozar, ayakkabılarımı alır, çıkarım.» der. [8]
İmam Kuşeyrî ise bu hususta şöyle demektedir: «Bu görüşler (İbni Atİyye, Zeccâc ve Müberret'ln görüşleri) akaid alimleri tarafından makbul sayılmayarak kesinlikle reddedilir. Çünkü kıraat alglerinin okudukları bütün kıraat şekillerinin tevatüren R^sulu,|ah (Mv).t nakIedildiğ. tesoit edilmiştir. Bu husus kıraat .İmine vo^ o|Qn[arca bjfjnjr Resuju|lah (savKtan geldiği kesin biçimde en çirkin gören. Resulullah. reddetmiş görmüştür. Çok dikkat edilmesi gereken bır husus da Kur konU3unda lügat ve nahiv alimlerinin degıl ıraa allmlennin ed||eceğidir Arap aili ve edebiyat, Resulullah (sav)tan öğren Onun fBsaha»nden kjm y he ede. bilir? Resulu.lah m Atak
Herhana bırşey vasıta ederek dilek.
McınuMy \te bulunma», iSe hıçklmse yemin kabul edemez.» [9]
Ikinel Hüküm, Bani Olmayan Vslme „„„ ,Esllm Edılir Mmi?
«Yetimlere (rüşdüne gelince) nv t'arın| verin...» ayet, yetim ere malarının teslim edilmesinin farz olduğuna delalet eder.
Alimler, baliğ olmayan yetim cçv etmişlerdir. Çünkü Aiiah (cc). «Yell^8a ™1''™ ven meyecep.nde Ht.fak
kadar (gömlp) d«r»yin. O vaki,.—nm «rfi» âdilerinde bir akıl ve sa ah gördünüz mü mallarını onlara teslim edin...»
(ı-mı i^ir. hıiinnn» N||SQ; 6 buyurmuştur. Bu ayet, yet m çocuğa malının teslimi için buluğundiğinin anlaşılması gerektiğine de,^?^ olduğuna ve aklının herşeye er-önce verilirse, onu iyi kullanamaz, l( '« eder' ^er ^t-me mal, buluğdan , <umsuz ve menfaatsız bir sekide sar-feder.
Alimler, mevzumuz ayetin iki q
Vrı manaya geldiğim söylerler:
Birinci manaya göre ayetteki «v ,llğ kimselerdir. Onlara «yetim» denClimler»den maksat ™şde erm.ş. ba-^esı, geçmişte yetim oldukları içindir.
İkinci manaya göre ise ayetteL «Vetlmler»den murad bu kığa erme*yen kuçuk yetim çocuklardır. Buna ... rlnlz» emri, «Onların yeme. içme ve J.°™ a^Uekı «pimlere moflonm ve-şılayınız.» manasına gelmektedir, vj'y'nmelenn. mallarından vererek, kar-terin malların, dokunmadan, tecav>- «veriniz» emrinin anlamı, «Yetim-tir. Çünkü bazf veliler, yetimlerin ^f bulunmadan koruyunuz.» demek-tüketiverirler. Allah (cc), bu ayetle ıQlla"nı aereksız israflarIa çarçabuk larını ve gelecekte onlara menfaa,Velılere' Yetimlerin mallarını koruma-emretmiştir. Yetimler rüşde erdikler, VereCek ?ekHde i?!etip artirma'<"-ın. men teslim edilmelidir. zaman da malIan kendilerine tama-
Bu ikinci mana İslâm hukukunu^ğu için tercih edilir. Allah (cc), en umumi ka|deferine daha uygun oldu-Vi bilendir. [10]
Üçüncü Hüküm: Ayetteki «Nikah Edin» Tabiri Nikah Akdinin Farz Mı, Yoksa Mubah Mı Olduğuna Delalet Eder?
Cumhura göre ayetteki «nikah edin» tabiri, nikah akdinin farz değil, mubah olduğuna delalet eder. «Yiyin, İçin, israf etmeyin» (Araf: 31) aye-tlndeki «yiyin, için» tabirleri ile, «Onun dilediğiniz yerinden yiyin.» (Araf: 160) ayetindeki «yiyin» tabirinin emir şeklinde olduğu halde yeme ve İç*menin farz değil mubah olduğunu ifade etmesi gibi.
Zahiri mezhebi alimleri ise, âyetteki «Nikah edin» ifadesinin nikah akdini farz kıldığı görüşündedirler. Bunlara göre emir ifadesi ancak farz kılmak için kullanılır.
Zahiri alimleri, «Sizden kim hür ve müsiüman kadınları nikahla alacak bir bolluğa güç yetiremezse sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır.» (Nisa: 25) âyetinden ya haberdar değildir, ya da gözlerine perde çekildiği için hakikati görmüyorlar. Çünkü, onların dediği gibi ayetteki «nikah edin» tabiri farzı İfade etmiş olsaydı, bu âyetteki «gücü yetmeyenler» tabiriyle çelişki meydana gelirdi. Halbuki mevzumuz ve surenin devamındaki ayet*ler evlenme ve evlilik hukukunu muntazam bir şekilde ortaya koymakta*dır.
Nitekim İmam Fahreddin Razi, meseleyi şöyle açıklar: «Sabretmeniz sizin İçin daha hayırlıdır» âyetinde Allah (cc), gücü yetmeyenlerin evlen*memelerinin evlenmelerinden daha hayırlı olduğunu buyurmaktadır. «Sab*retmeniz sizin için daha hayırlıdır.» âyeti,-nikahlamanın farz olduğuna de*ğil, gücü yetmeyenler için evlenmemenin sünnet olduğuna delalet eder.» [11]
Dördüncü Hüküm: Âyetteki «İkişer, Üçer, Dörder» Kelimelerinin Mana*ları Nelerdir?
. Lügat alimleri bu kelimelerin her birinin ifade ettiği sayıyı bildirdiğin*de İttifak etmişlerdir. Buna göre âyetteki «mesna» kelimesi ikişer ikişer, «sülase» kelimesi üçer üçer, «rübâe» kelimesi ise dörder dörder sayıla*rına delalet eder. Bu izaha göre ayetin manası şöyledir: «Kadınlardan istediğinizi ikişer İkişer, üçer üçer, dörder dörder arzu ettiğiniz şekilde nikahlayabilirsiniz.»
" Zemahşerî, bu hususta şöyle demektedir: «Ayet tüm insanlara gel*diğinden sayı İfade eden kelimelerin tekrarı bildirecek şekilde gelmesi lazimdır. Evlenmek isteyen her kimse, ayette belirtilen sayılar nisbetlnde rri-kahlanabilir. İki kadınla evlenmek İsteyen İki, üç kadınla evlenmek İste*yen üç, dört kadınla evlenmek isteyen dört kadınla evlenecektir. Ortada bulunan sayılı bir mal bir topluluğa eşit olarak bölüştürülürken düşen pa*ya göre, «Onların her birine ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder verin.» denilir. Bundan anlaşılacak olan herkesin ikişer, üçer veya dörder alması gerektiğidir.» [12]
«Sizin için helal olan (diğer) kadınlardan İkişer, üçer, dörder olmak üzere nikah edin» âyeti, dörtten fazla kadınla evlenmenin haram olduğu*na delalet eder. Bütün müfessirler ve fakihler bu hususta Icma etmişler*dir.
Bu icmaya rağmen bazı bfd'ad ehli, dokuz kadına kadar evlenmenin caiz olduğunu Öne sürmüştür. Bunlara göre, «mesnâ» kelimesinden sonra ve «sülase», «rübâe» kelimelerinden önce gelen atıf vav'ı toplamayı ifade etmektedir. Yani, iki artı üç artı dört eşittir dokuz eder. Bu batıl görüş icmayı bozmaz.
Kurtubi bu konuda şöyle demektedir: «Bilmiş olun ki, anlayışları Kitab ve Sünnetten uzak olan ve selefin icmaından yüzçevlren bazı kimseler, atıf vav'ımn toplamayı ifade ettiğini öne sürerek, Resulullahın dokuz ka*dınla evlenmesini ve dokuzunun da O'nunla birlikte yaşamasını da delil getirerek dokuz kadınla evlenmenin caiz olduğunu iddia etmektedirler. Ne var ki, ayetteki sayıların sıralanışı, Rafızî ve Zahiri mezhebinden olan bazı alimlerin bu iddialarına delalet etmez. Hattc bunlardan bazıları daha da çirkin bir iddia ortaya atarak bir erkeğin orsekiz kadınla evlenmesinin mubah olduğunu söylerler. Ümmetin İcmama muhalif olan bu söz ve İddia*lar Arap dil ve edebiyatı İle Sünneti tam bilmemenin sonucudur. Zira hiçbir sahabi ve tabiinin dörtten fazla evlendiği ne görülmüş, ne duyul*muştur. Hatta sahabi Hz. Gaylan, müsiüman olduğunda on kadınla evliy*di. Resulullah ona. «İçinden dört tanesini seç, diğerlerinden ayrıl.» diye emretmiştir.
Allah {cc}, insanlara ve bilhassa Araplara Arapçanın en fasih leh*çesi ile hitap etmiştir. Fasih konuşan hiçbir arap, dokuz sayısını doğru*dan ifade edecek yerde toplamı dokuz eden İkişer, üçer, dörder gibi bir İfade kullanmaz. Allah (cc), eğer dokuz kadınla evlenmeye müsade etsey*di, «ikişer ikişer, üçer üçer, dörder dörder» demeyip doğrudan doğruya «dokuz kadınla evlenin» veya «dokuz kadına kadar evlenin» derdi. Bundan-daha çirkini de bir kimsenin onseMz diyecek yerde dört artı altı artı sekiz demesldir.» [13]
Ümmetin Icmaı, ayetten de kesin olarak anlaşıldığı üzere dört kadın*dan fazlasıyla evlenmenin haram olduğu nususundadır. İcmao muhalif ci*lan bfd'od ehlinin doğumlarından asırlarca önce yaşayan ve fasih Arap-cayı hem onlardan hem de günümüzdeki insanlardan daha İyi anlayan sa-habi, tabiin ve dört büyük mezhebin ilim adamlarının icmaı böyle olunca, Icmoa muhalefet eden bid'ad ehlinin sözlerine itibar edilemez. Bu söz ve iddialar, onların cehalet ve beyinsizliklerini ortaya koyar ancak. Şair şu sözleri sanki bunlar için söylemiştir: «Üstadsız ilim öğrenmeye kalkışan yoldan sapcr. Fasih bir ifadeyi çirkin gören, yanlış anlayan kimse de ken*di kabiliyetsizliğlnf ortaya koyar.»
Allah (cc) bizi cahillerin cehaletinden ve beyinsizlerin ahmaklığından korusun. (Amin). [14]