Abdülkâdir Geylânî -kuddise sirruh- (d. 1077, v. 1166)
Ey oğul! Sana takva gerek. Bu sebeple takvanın îcablarını îfâya gayret et ki, kalbin iç düşmanlıklardan ve çirkin huylardan kurtulsun. Hayırla istikâmetlensin.
Ey oğul! Dünyalık toplarken, gece odun toplayan fakat eline ne geldiğini bilmeyen kişi gibi olma. Eline geçen dünyalığın helâl mi haram mı, meşru mu yoksa gayr-i meşru mu olduğuna dikkat et. Bütün fiillerinde tevhîd ve takva güneşi ile beraber ol.
Ey oğul! Kur'ân ile amel etmek, seni Kur'ân'ın mevkîine yükseltir; oraya oturtur. Sünnet ile amel etmek ise, seni Allah'ın Rasûlü'ne yaklaştırır. Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem-'in kalbî ve manevî himmetiyle, Allah dostlarının kalbleri çevresinden bir an dahî ayrılmazsın. Allah dostlarının kalblerini güzelleştiren odur.
Ey oğul! Haram yemek kalbini öldürür. Helâl yemek ise ihya eder. Lokma vardır seni dünya ile; lokma vardır seni âhiretle meşgul eder. Yine lokma vardır, seni dünyâ ve âhiretin Yaratanı'na rağbet ettirir.
Ey oğul! Nefsinle cihâd hususunda sana yardım edenle arkadaş ol. Onun sohbetlerinde bulun. Nefsinin azmasına yardım edenle arkadaş olma. Önce kendi nefsinle meşgul ol, kendi nefsine faydalı ol ve kendi nefsini düzelt. Sonra başkalarıyla meşgul ol. Başkalarını aydınlattığı hâlde kendini eritip bitiren mum gibi olma. Ey Allah yolunda güzel ameller işlemek isteyen kişi! İhlâslı ol! Aksi hâlde, boşuna yorulmuş olursun.
İnsanları irşâd etmek, lafla değil, gönülden hâlis bir inanış ve iştiyakla gerçekleşir. Yine bütün bunlar; halvet, ibâdet, zikir, riyâzât ve murakabe ile alınacak netîcelerdir. Yoksa, şekilcilikten ve zahirî gösterişten öteye geçmeyen ve ruha asla işlemeyen birtakım davranışlarla elde edilecek neticeler değildir. Bu sebeple, Allah yolunun yolcusunun dili ile kalbi, içi ile dışı, sözü ile özü bir olmalı ve aynı şeyi terennüm etmelidir.