Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

"SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?" (2 Kullanıcı)

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

S.A. ARKADAŞLAR,

BUGÜNKÜ SORUMUZ ŞU;

MÜSLÜMAN'IN MÜSLÜMAN ÜZERİNDEKİ HAKLARI NELERDİR.

K.S.E.O.
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

S.A.
ANLAŞILDI, KİMSE CEVAP VERMEYECEK,

BARİ CEVAPLAMAYA BAŞLAYAYIM,

BİİİİİİİİRR KOMŞUSU HASTALANDIĞINDA ZİYARET ETMEK.
 

tugba_m

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
606
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

mtekik yazdı:
S.A.
ANLAŞILDI, KİMSE CEVAP VERMEYECEK,

BARİ CEVAPLAMAYA BAŞLAYAYIM,

BİİİİİİİİRR KOMŞUSU HASTALANDIĞINDA ZİYARET ETMEK.

2-Selam verince selamı almak
3-Cenazesine katılmak
4-Davetine icabet etmek
5-Hapşırıp elhamdülillah dedğiğinde yerhamükellah demek
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

tugba_m yazdı:
mtekik yazdı:
S.A.
ANLAŞILDI, KİMSE CEVAP VERMEYECEK,

BARİ CEVAPLAMAYA BAŞLAYAYIM,

BİİİİİİİİRR KOMŞUSU HASTALANDIĞINDA ZİYARET ETMEK.

2-Selam verince selamı almak
3-Cenazesine katılmak
4-Davetine icabet etmek
5-Hapşırıp elhamdülillah dedğiğinde yerhamükellah demek

ALLAH RAZI OLSUN ABLAM
SORUNUDA ALABİLİRMİYİZ
 

tugba_m

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
606
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

mtekik yazdı:
S.A. ARKADAŞLAR,
BUGÜNKÜ İLK SORUYUDA BEN SORAYIM BARİ,

HACCIN ÇEŞİTLERİNİ YAZARMISINIZ.

K.S.E.O.

Abi bu sorun cevaplanmamış bunu öne alalım istersen...
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
ankara
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

tugba_m yazdı:
mtekik yazdı:
S.A. ARKADAŞLAR,
BUGÜNKÜ İLK SORUYUDA BEN SORAYIM BARİ,

HACCIN ÇEŞİTLERİNİ YAZARMISINIZ.

K.S.E.O.

Abi bu sorun cevaplanmamış bunu öne alalım istersen...
s.a. nolur hakkınız helal edin. bilgisayara zor girebiliyorum.cevap:
Haccın Çeşitleri:
Hac; farz, vacib ve sünnet olmak üzere üç kısma ayrılır. Gerekli şartlara sahip olan her müslümana ömründe bir defa hac etmesi farzdır. Hac yapmayı adayan kimsenin hac etmesi vaciptir. Yine, başlanmış iken bozulan nafile bir haccı kaza etmek de vaciptir. Farz haccı yapmış olan kimsenin, birden fazla yapacağı haclarla, henüz yükümlü olmayan çocuğun yapacağı hac nafiledir. Umre ise, hac ayları dışında da yapılabilen sünnet bir ibadettir. Gerek farz, gerek vacib, sünnet veya nafile hac üç çeşide ayrılır. İfrat, temettü' ve kıran haccı.
1. İfrat haccı:
Mikatta ihrama girerken yalnız hac yapmaya niyet edilince, buna ifrat haccı denir. Bu haccı yapana da "müfrid" denir. Bunda, umre yapılmaksızın yalnız hac ibadeti ifa edilir. Akabe cemresini yapıncaya kadar ihramda kalır. Akabe cemresinden sonra dilerse kurban keser. Çünkü ifrat haccı yapana kurban kesmek vacib değildir. Dilerse nafile olarak keser. Sonra tıraş olur veya saçlarını kısaltır ve ihramdan çıkar.
2. Temettü haccı:
Hac aylarında önce umre için ihrama girip, umreyi tamamladıktan sonra, aynı yılın hac aylarında hac için yeniden ihrama girerek yapılan hacca "temettü' haccı" denir. Burada umre ve hac ayrı ayrı ihramla ifa edilmektedir. Bu çeşit haccı yapana "mütemetti" denir. Temettü' haccı yapacak olan kimse, mikatta umre niyetiyle ihrama girer. Mekke'ye ulaşınca tavaf ve sa'yeder, tıraş olur veya saçlarım kısaltır. Böylece umreyi tamamlayıp ihramdan çıkar. Normal elbiselerini giyer, ihramlı olmayanlara mubah olan şeylerden yararlanır. Sonra Zilhicce'nin sekizinci günü veya daha önce Mekke'de kaldığı evde ihrama girer, kudüm tavafını yapar, diğer hac amellerini tamamlar. Bir haccın temettü haccı sayılması için, umre ile haccın aynı hac mevsimi içinde yapılması gereklidir. Hac mevsiminden önce umre yapıp, sonra hac mevsiminde hac yapmak, temettü' haccı olmadığı gibi, bir yıl umre, sonraki yıl hac yapmakla da temettü' meydana gelmez. Mikatlrın dışında kalan belde ve ülkelerden gelen hacılar, (afakîler) uzun süre ihramda kalmamak için, daha çok temettü' haccını tercih ederler. Burada umre ile haccı, aynı hac mevsiminde ayrı ihramlarla birlikte yapmaya muvaffak kıldığından, Allahu Teala için bir şükür kurbanı kesilir. Bu kurban, Akabe cemresi taşlandıktan sonra, tıraştan veya saçları kısaltmazdan önce, kurban bayramı günlerinden birinde kesilir. Kurban kesmeye gücü yetmeyen kimse, hac sırasında arefe günü bitmek üzere üç gün, bayram günleri çıktıktan veya kendi beldesine döndükten sonra yedi olmak üzere toplam on gün oruç tutar.
3. Kıran haccı:
Aynı hac mevsimi içinde umre yaptıktan sonra ihramdan çıkmadan yapılan hacca, "kıran haccı"; bu haccı yapana "karin" denir. Kişi, umre ile haccı beraber yapmak üzere ihrama girer; umreyi tamamlar, ihramdan çıkmaz; ihramın gereklerine riayet ederek hac fiillerine başlar, kudüm tavafını yapar, Arafat'ta durur, bayramın birinci günü Akabe cemresini attıktan sonra kurbanını kesip tıraş olur, ihramdan çıkar. Temettu' ve kıran haccı yapanlara şükür kurbanı kesmek vaciptir, ifrat haccı yapanın böyle yükümlülüğü yoktur, dilerse nafile kurban kesebilir. Kıran haccında da şükür kurbanı kesemeyen kimse, bayramdan önce üç gün, evine döndükten sonra yedi gün olmak üzere, on gün oruç tutar. Allahu Teala şöyle buyurur: "Güvene kavuştuğunuz zaman hac zamanına kadar umre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser, kurbanı bulamayan, üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüz zaman olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu, ailesi Mescid i Haram civarında oturma-yanlar içindir" (el-Bakara, 2/196). Temettu' veya kıran haccı yapan kimsenin şükür kurbanı kesmeye gücü yetmez ve kurban bayramından önceki üç gün orucu da tutmamış bulunursa, sonraki yedi günü de tutması gerekmez. Bunun yerine kurban kesmesi gerekir. Kurban kesemeyecek durumda ise ihramdan çıkar, fakat bu kez, iki kurban lazım gelir. Birisi temettü' veya kıran kurbanı, diğeri kurban kesmeden ihramdan çıktığı için ceza kurbanıdır.
Mekkelilere ve mikat sınırları dahilinde oturanlara temettü' veya kıran haccı yoktur. Onlar yalnız ifrad haccı yaptıklarından şükür kurbanı kesmeleri gerekmez (el-Kasanî, Bedayiu's-Sanayi', II, 167; ibnü'l-Hümam, Fet-hu'l-Kadîr, II, 199 vd., 214, 288-294; el-Meydanî, el-Lübab; l, 192 vd.; ez-Zeylaî, Nasbu'r-Raye, III, 99,113;
ez-Zühaytî, a.g.e, 111,133 vd.).
Hedy kurbanı: Allahu Teala'nın rızasını kazanmak için veya hac ibadetindeki bir eksiklikten yahut ihram yasaklama uymamaktan dolayı keffaret (ceza) olarak kesilmek üzere Harem-i Şerif'e ****ürülen veya kendisi yahut parası gönderilen kurbana "hedy" denir, ayette şöyle buyurulur: "Eğer emniyet içinde iseniz, hac zamanına kadar umre yapana, gücünün yettiği bir kurban (hedy) gerekir" (el-Bakara, 2/ 196). Temettu' veya kıran haccında kesilen şükür kurbanı ile hac mevsiminde Harem'de kesilen nafile her cins kurban "hedy kurbanı" olup, bunların sahipleri etlerinden yiyebilir. Ceza veya keffaret kurbanı ise hedy olmakla birlikte zekat, adak kurbanı ve fıtır sadakası türünden sayıldığı için, bunun etinden sahibi, eşi, usul ve füruu yiyemezler. Yiyecek olurlarsa kıymetini yoksullara ödemeleri gerekir. Şükür kurbanı bayramın ilk üç gününde tıraş olmazdan önce kesilebilirse de, birinci günü kesilmesi daha faziletlidir (el-Meydanî, el-Lübab, l, 193 vd:; ibn Kudame, el-Muğnî, III, 475-478; İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, Mısır, l, 357; ez-Zühaylî, age, III, 224 vd.).
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

nuresma yazdı:
tugba_m yazdı:
mtekik yazdı:
S.A. ARKADAŞLAR,
BUGÜNKÜ İLK SORUYUDA BEN SORAYIM BARİ,

HACCIN ÇEŞİTLERİNİ YAZARMISINIZ.

K.S.E.O.

Abi bu sorun cevaplanmamış bunu öne alalım istersen...
s.a. nolur hakkınız helal edin. bilgisayara zor girebiliyorum.cevap:
Haccın Çeşitleri:
Hac; farz, vacib ve sünnet olmak üzere üç kısma ayrılır. Gerekli şartlara sahip olan her müslümana ömründe bir defa hac etmesi farzdır. Hac yapmayı adayan kimsenin hac etmesi vaciptir. Yine, başlanmış iken bozulan nafile bir haccı kaza etmek de vaciptir. Farz haccı yapmış olan kimsenin, birden fazla yapacağı haclarla, henüz yükümlü olmayan çocuğun yapacağı hac nafiledir. Umre ise, hac ayları dışında da yapılabilen sünnet bir ibadettir. Gerek farz, gerek vacib, sünnet veya nafile hac üç çeşide ayrılır. İfrat, temettü' ve kıran haccı.
1. İfrat haccı:
Mikatta ihrama girerken yalnız hac yapmaya niyet edilince, buna ifrat haccı denir. Bu haccı yapana da "müfrid" denir. Bunda, umre yapılmaksızın yalnız hac ibadeti ifa edilir. Akabe cemresini yapıncaya kadar ihramda kalır. Akabe cemresinden sonra dilerse kurban keser. Çünkü ifrat haccı yapana kurban kesmek vacib değildir. Dilerse nafile olarak keser. Sonra tıraş olur veya saçlarını kısaltır ve ihramdan çıkar.
2. Temettü haccı:
Hac aylarında önce umre için ihrama girip, umreyi tamamladıktan sonra, aynı yılın hac aylarında hac için yeniden ihrama girerek yapılan hacca "temettü' haccı" denir. Burada umre ve hac ayrı ayrı ihramla ifa edilmektedir. Bu çeşit haccı yapana "mütemetti" denir. Temettü' haccı yapacak olan kimse, mikatta umre niyetiyle ihrama girer. Mekke'ye ulaşınca tavaf ve sa'yeder, tıraş olur veya saçlarım kısaltır. Böylece umreyi tamamlayıp ihramdan çıkar. Normal elbiselerini giyer, ihramlı olmayanlara mubah olan şeylerden yararlanır. Sonra Zilhicce'nin sekizinci günü veya daha önce Mekke'de kaldığı evde ihrama girer, kudüm tavafını yapar, diğer hac amellerini tamamlar. Bir haccın temettü haccı sayılması için, umre ile haccın aynı hac mevsimi içinde yapılması gereklidir. Hac mevsiminden önce umre yapıp, sonra hac mevsiminde hac yapmak, temettü' haccı olmadığı gibi, bir yıl umre, sonraki yıl hac yapmakla da temettü' meydana gelmez. Mikatlrın dışında kalan belde ve ülkelerden gelen hacılar, (afakîler) uzun süre ihramda kalmamak için, daha çok temettü' haccını tercih ederler. Burada umre ile haccı, aynı hac mevsiminde ayrı ihramlarla birlikte yapmaya muvaffak kıldığından, Allahu Teala için bir şükür kurbanı kesilir. Bu kurban, Akabe cemresi taşlandıktan sonra, tıraştan veya saçları kısaltmazdan önce, kurban bayramı günlerinden birinde kesilir. Kurban kesmeye gücü yetmeyen kimse, hac sırasında arefe günü bitmek üzere üç gün, bayram günleri çıktıktan veya kendi beldesine döndükten sonra yedi olmak üzere toplam on gün oruç tutar.
3. Kıran haccı:
Aynı hac mevsimi içinde umre yaptıktan sonra ihramdan çıkmadan yapılan hacca, "kıran haccı"; bu haccı yapana "karin" denir. Kişi, umre ile haccı beraber yapmak üzere ihrama girer; umreyi tamamlar, ihramdan çıkmaz; ihramın gereklerine riayet ederek hac fiillerine başlar, kudüm tavafını yapar, Arafat'ta durur, bayramın birinci günü Akabe cemresini attıktan sonra kurbanını kesip tıraş olur, ihramdan çıkar. Temettu' ve kıran haccı yapanlara şükür kurbanı kesmek vaciptir, ifrat haccı yapanın böyle yükümlülüğü yoktur, dilerse nafile kurban kesebilir. Kıran haccında da şükür kurbanı kesemeyen kimse, bayramdan önce üç gün, evine döndükten sonra yedi gün olmak üzere, on gün oruç tutar. Allahu Teala şöyle buyurur: "Güvene kavuştuğunuz zaman hac zamanına kadar umre ile faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser, kurbanı bulamayan, üç gün hacda, yedi gün de döndüğünüz zaman olmak üzere tam on gün oruç tutar. Bu, ailesi Mescid i Haram civarında oturma-yanlar içindir" (el-Bakara, 2/196). Temettu' veya kıran haccı yapan kimsenin şükür kurbanı kesmeye gücü yetmez ve kurban bayramından önceki üç gün orucu da tutmamış bulunursa, sonraki yedi günü de tutması gerekmez. Bunun yerine kurban kesmesi gerekir. Kurban kesemeyecek durumda ise ihramdan çıkar, fakat bu kez, iki kurban lazım gelir. Birisi temettü' veya kıran kurbanı, diğeri kurban kesmeden ihramdan çıktığı için ceza kurbanıdır.
Mekkelilere ve mikat sınırları dahilinde oturanlara temettü' veya kıran haccı yoktur. Onlar yalnız ifrad haccı yaptıklarından şükür kurbanı kesmeleri gerekmez (el-Kasanî, Bedayiu's-Sanayi', II, 167; ibnü'l-Hümam, Fet-hu'l-Kadîr, II, 199 vd., 214, 288-294; el-Meydanî, el-Lübab; l, 192 vd.; ez-Zeylaî, Nasbu'r-Raye, III, 99,113;
ez-Zühaytî, a.g.e, 111,133 vd.).
Hedy kurbanı: Allahu Teala'nın rızasını kazanmak için veya hac ibadetindeki bir eksiklikten yahut ihram yasaklama uymamaktan dolayı keffaret (ceza) olarak kesilmek üzere Harem-i Şerif'e ****ürülen veya kendisi yahut parası gönderilen kurbana "hedy" denir, ayette şöyle buyurulur: "Eğer emniyet içinde iseniz, hac zamanına kadar umre yapana, gücünün yettiği bir kurban (hedy) gerekir" (el-Bakara, 2/ 196). Temettu' veya kıran haccında kesilen şükür kurbanı ile hac mevsiminde Harem'de kesilen nafile her cins kurban "hedy kurbanı" olup, bunların sahipleri etlerinden yiyebilir. Ceza veya keffaret kurbanı ise hedy olmakla birlikte zekat, adak kurbanı ve fıtır sadakası türünden sayıldığı için, bunun etinden sahibi, eşi, usul ve füruu yiyemezler. Yiyecek olurlarsa kıymetini yoksullara ödemeleri gerekir. Şükür kurbanı bayramın ilk üç gününde tıraş olmazdan önce kesilebilirse de, birinci günü kesilmesi daha faziletlidir (el-Meydanî, el-Lübab, l, 193 vd:; ibn Kudame, el-Muğnî, III, 475-478; İbn Rüşd, Bidayetü'l-Müctehid, Mısır, l, 357; ez-Zühaylî, age, III, 224 vd.).

S.A. ABLAM
BUGÜN ÇOK FORMDASINIZ.
BUYRUN SORUNUZU BEKLİYORUZ.
K.S.E.O.
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
ankara
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

TEŞEKKÜR EDERİM ABİ:p
sorularım:
*sa'y kelime manası
*feraset ne demek?
 

vedat11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

S.A ARKADAŞLAR BEN BİŞİY SORCAM ÖRNEK VERİM ÖNCE ÖĞLEN NAMAZININ İLK SÜNNETİNİ KILMAYA ÇALIŞIYOZ BU ESNADA DUAYI YANLIŞ OKUDUK YADA OTURMAMIZ GEREKİRKEN KALKTIK YANİ SONUÇTA Bİ YANLIŞ YAPTIK SÜNNETTE YANLIŞ YAPTIĞIMIZDA SEHİV SECDESİNE GEREK DENİYOO PEKİ BEN BU SÜNNETİ TEKRARMI KILICAMM YOKSA ÖLE BIRAKSAM OLURMU TEŞEKKÜRLER
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

vedat11 yazdı:
S.A ARKADAŞLAR BEN BİŞİY SORCAM ÖRNEK VERİM ÖNCE ÖĞLEN NAMAZININ İLK SÜNNETİNİ KILMAYA ÇALIŞIYOZ BU ESNADA DUAYI YANLIŞ OKUDUK YADA OTURMAMIZ GEREKİRKEN KALKTIK YANİ SONUÇTA Bİ YANLIŞ YAPTIK SÜNNETTE YANLIŞ YAPTIĞIMIZDA SEHİV SECDESİNE GEREK DENİYOO PEKİ BEN BU SÜNNETİ TEKRARMI KILICAMM YOKSA ÖLE BIRAKSAM OLURMU TEŞEKKÜRLER

a.s. kardeşim
sehiv secdesini zaten hata yaptığını anladığın zaman yapıyorsun, hata yaptığın içinde sehiv (yanılma) secdesi yapıyoruz. dolayısıyla daha başka bir şey yapmana gerek yok. yani sehiv secdesi yaptıktan sonra tekrar sünneti kılmana gerek yok kardeş.
 

vedat11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ABİİ

RE: ABİİ

ABİ SÜNNETTE SEHİV SECDESİ YAPABİLİYOZMUU BEN SADECE FARZ DA DİYE BİLİYOMMM
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

vedat11 yazdı:
ABİ SÜNNETTE SEHİV SECDESİ YAPABİLİYOZMUU BEN SADECE FARZ DA DİYE BİLİYOMMM

evet kardeş,
sonuçta namazda hata yapmış oluyroruz. yani namazın rükunlarından birini geciktirme, unutma,zammı sureyi okumama gibi bu noktada farz namazı yada sünnet ayrımı yok kardeşim.

k.s.e.o.
 

vedat11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

mtekik yazdı:
vedat11 yazdı:
ABİ SÜNNETTE SEHİV SECDESİ YAPABİLİYOZMUU BEN SADECE FARZ DA DİYE BİLİYOMMM

evet kardeş,
sonuçta namazda hata yapmış oluyroruz. yani namazın rükunlarından birini geciktirme, unutma,zammı sureyi okumama gibi bu noktada farz namazı yada sünnet ayrımı yok kardeşim.

k.s.e.o.



İLMİHALLERE BAKIYOM ADAMLAR SÜNNETTE YAPILMAZ EDİLMEZ DİYOLAR
 

vedat11

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Ağu 2006
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

BİDE BEN BÖLE BİŞEY OKUDUM ARKADAŞLAR BUNLAN İLGİLİ Bİ YORUM YAPABİLİRMİSİNİZ BENİM KAFAMI KARIŞTIRDI



SOHBETİN ADI: İSLÂMr17;DAN KOPAN KAVRAMLAR 1-ALLAHr17;A ULAŞMAYI &nbs p; DİLEMEK

TARİHİ: 03.05.2005

Konumuz; İslâmr17;dan Kopan Kavramlar.
Bu defa sizlere, İslâmr17;dan kopan kavramların bir tanesinden olan, Allahr17;a yönelmekten; bir başka ifadeyle, Allahr17;a ulaşmayı dilemekten (ruhunu hayatta iken Allahr17;a ulaştırmayı dilemekten) bahsetmek istiyoruz.
Hepinizin bildiği gibi, dînler yoktur. Bir tek dîn vardır. Hz. Âdemr17;den Peygamber Efendimiz (S.A.V)r17;e kadar gelen tek bir dîn vardır. Hristiyanlık diye, Yahudilik diye ve İslâm diye ayrı ayrı dînler olmamıştır.
İslâm, Hz. İbrâhîmr17;in r0;hanifr1; dîninin adıdır. Hanif ise, İslâm anlamına gelmektedir, Allahr17;a teslim olmak anlamına gelmektedir. Hz. İsar17;nın zamanında yaşanan dîn de Hz. Musar17;nın zamanında yaşanan dîn de yine Hz. İbrâhîmr17;in hanif dînidir. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

42/ŞURA-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ tedr17;ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
Dînde, onunla Hz. Nuhr17;a vasiyet ettiğimiz (farz kıldığımız) şeyi (şeriati); r0;Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.r1; diye Hz. İbrâhîmr17;e, Hz. Musar17;ya ve Hz. İsar17;ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldık. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allahr17;a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve Or17;na yöneleni, Kendisine hidayet eder (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

Allahû Tealâ diyor ki: r0;Sana verdiğimiz şeriatla Hz. İsar17;ya verdiğimiz şeriat, Hz. Musar17;ya verdiğimiz şeriat, Hz. İbrâhîmr17;e verdiğimiz şeriat, Hz. Nuhr17;a verdiğimiz şeriat birbirinden farklı şeriatlar değildir. Hepsi aynı şeriattır.r1;
Şeriattan neyi kastettiğini de Allahû Tealâ açıklığa kavuşturuyor:
1. özellik, dîni ayakta tutmak,
2. özellik, dînde fırkalara ayrılmamak. Yani r0;Tek bir fırka oluşturacaksınız.r1; diyor Allahû Tealâ. İşte konumuz da bu tek fırkanın oluşturulması.
Hz. İbrâhîm, Hz. Musar17;dan da Hz. İsar17;dan da Peygamber Efendimiz (S.A.V)r17;den de daha önce yaşamış olan bir peygamberdir. Allahû Tealâ Hz. Nuhr17;a verdiği şeriatı önce Hz.İbrâhîmr17;e vermiştir. Hz. İbrâhîmr17;e verdiği şeriatı da daha sonra bu üç peygambere vermiştir. Hepsi aynı şeriatı yaşamışlardır. Allahû Tealâ bu beş peygambere, r0;ulûlr17;azm peygamberlerr1; diyor.
Bu peygamberlerin yaşadığı dizayna biraz daha yakından bakarsak, Hz. İbrâhîmr17;in hanif dînini görürüz. Allahr17;a teslim dînini görürüz. Bu dînin esasları şunlardır:
1- Vahdet. Tek Allahr17;a inanmak, Allahr17;ın tekliği (Vahdet-i Vücut da tek vücut demektir).
2- Tevhid. Tek olan Allahr17;a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek bir fırka.
3- Teslim. Ruhu, vechi (fizik vücudu), nefsi ve iradeyi Allahr17;a teslim etmek.
İşte kâinatın dîni bunlardan ibarettir. Ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allahr17;a teslim etmek dînin temelidir. Bütün bu teslimlerin başlayabilmesi ise bir taleple %100 ilişkilidir. Dînin olmazsa olmaz şartı; mevcut olmazsa insanları mutlak cehenneme götürecek olan şartı: Allahr17;a yönelmek, Allahr17;a münîb olmak veya âmenû olmak, Allahr17;a ulaşmayı dileyen bir inanan kişi olmaktır. Allahr17;a ulaşmayı dileyen bir mür17;min olmaktır.
Âmenû kelimesi, hem Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen inananlar için kullanılmaktadır hem de Allahr17;a ulaşmayı dileyenler için kullanılmaktadır. Bunu âyet-i kerimelere baktığımız zaman hemen görmek mümkündür. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

8/ENFAL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yecr17;al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar, Allahr17;a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

Anlıyoruz ki buradaki r0;takva sahibi olmakr1; Allahr17;a inanmanın ötesinde bir olaydır. Çünkü Allahû Tealâ bu âyet-i kerimede, âmenû olanlara, inanan birisine seslenmektedir. Eğer o kişi takva sahibi değilse, gideceği yer cehennemdir. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

50/KAF-31: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîd(baîdin).
Cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.

Takva sahibi olmayan kişilerin cennete girmesi mümkün değildir. Acaba kimler takva sahibi olamazlar? Rum Suresinin 31. âyet-i kerimesinde, Allahû Tealâ kesin olarak bunun cevabını veriyor:

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
Or17;na (Allahr17;a) yönelin (Allahr17;a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

Kişi Allahr17;a yönelmedikçe takva sahibi olamaz. Bu 1. takvadır. Takva sahibi olabilmek için Allahr17;a yönelmek (Allahr17;a ulaşmayı dilemek) gerekir. Allahû Tealâ böyle olduğunu söylüyor. Zaten, sadece takva sahiplerinin gideceği yer cennettir. Allahû Tealâ âyet-i kerimenin devamında: r0;Böyle yap ki, namaz kıl ve müşriklerden olma.r1; diyor. Yani, kişi takva sahibi olmazsa, o müşriklerdendir. Müşriklerin gideceği yer muhakkak ki cehennemdir. Rum Suresinin 32. âyet-i kerimesinde şöyle devam ediyor:

30/RUM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Peygamber Efendimiz (S.A.V), fırkalara ayrılanların 73 fırka olduğunu, bunlardan 72r17;sinin cehenneme gideceğini; bir tek fırkanın kurtuluşa ulaşacağını söylemektedir. O tek fırka, şirkte (bu şirk, gizli şirktir) olmayanlardır, bunlar Allahr17;a ulaşmayı dileyenlerdir.
r0;Allahr17;a ulaşmayı dilemekr1; kavramı, son derece önemli bir kavramdır. Kişiyi cehennemden cennete alır ve kişiyi takva sahibi yapar. Rum-31r17;de, Allahr17;a ulaşmayı dileyenlerin şirkten kurtulduklarını ve şirke düşmediklerini görüyoruz. Şirkte değillerse; Allahr17;a ulaşmayı dileyerek şirkten kurtulmuşlarsa, onların gidecekleri yer cennettir. Yetmez, Allahû Tealâ onları Kendisine ulaştıracağına dair de kesin bir söz vermiştir.
Allahr17;a ulaşmayı dilemek veya dilememek; cenneti seçmek veya cehennemi dilemek mânâsına gelmektedir. Kurr17;ân-ı Kerimr17;de Enfal-29r17;da geçen âmenû olan kişi, takva sahibi değildir. Kurtuluşa ulaşabilmesi, takva sahibi olması şartına bağlıdır.
Takva sahibi olmayan bir kişi şirktedir. Takva sahibi olmayan kişi küfürdedir. Kişi Allahr17;a inansa da küfürden kurtulamamıştır. Allahr17;a inanmak, hiç kimse için bir kurtuluş değildir. Ama hurafelerin devreye girdiği bir standart görüyoruz. Bu hurafe: r0;Kalbinde zerre kadar inanç olan bir kişi, cehennemde cezasını çektikten sonra cennete girer.r1; Peygamber Efendimiz (S.A.V)r17;in böyle bir hadîsi olduğu söylenmektedir. Oysa böyle bir hadîsin olduğu doğru değildir. Böyle bir hadîs mevzû bir hadistir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) açık bir şekilde buyurmaktadır ki: r0;Benim hadîslerim tartışılacaktır. Kurr17;ânr17;a bakın. Hiçbir hadîsim Kurr17;ânr17;a aykırı olamaz.r1;
Kurr17;ânr17;a baktığımız zaman, 29 âyet-i kerimede, cennete girenin orada devamlı kalacağı ya da cehenneme girenin orada devamlı kalacağı, ebediyyen kalacağı ifade ediliyor. Allahû Tealâ ister r0;ebedîr1; kelimesini kullansın, ister r0;orada devamlı kalacaklardırr1; desin; ikisi de r0;oradan bir yere ayrılmamakr1; demektir. Bunun başka bir ifadesi var mıdır?
Bu insanlarda bir hastalık vardır. Asırlardan beri birtakım yanlış şeyler gerçekleşmiştir. Kurr17;ân-ı Kerimr17;i bilmeyen insanlar, Peygamber Efendimiz (S.A.V)r17;in hadîslerini Kurr17;ân hükümlerinden önde tutmaya başlamışlardır. Bu durum Kurr17;ânr17;dan haberdar olmadıkları içindir. Hadîsin doğru olduğuna inanmışlardır ve hiç Kurr17;ânr17;la karşılaştırmamışlardır.
10 asırdan bu yana geçen zamanda, Kurr17;ân tamamen saf dışı kalmıştır. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)r17;den Kurr17;ânr17;ı öğreniyorlardı. Kurr17;ânr17;ın hem lafzını hem de bu lafzın altında yatan Kurr17;ânr17;ın 7 ruhunu öğreniyorlardı. Ve şimdi en az 10 asırdan bu tarafa dîn öğretimi, Kurr17;ân öğretiminin tamamen dışında kalmıştır. İnsanları korkutmuşlar ve şöyle demişlerdir: r0;Siz Kurr17;ânr17;ı anlamaya çalışmayın, çarpılırsınız ha! Kurr17;ânr17;ı öğrenmek, öyle kolay değildir. Siz Kurr17;ân-ı Kerimr17;i boş verin. Büyükleriniz ne yazmışsa onu öğrenin. Size o kadarı yeter.r1; Tıpkı şimdi orta yolu izleyenler gibir30; r0;Ne fazlasına git, ne eksik yap; ama sen orta yolda git.r1; Orta yoldan gitmek isteyen insanlar r0;Ne yapmam lâzım?r1; diye sorduklarında, onlara şöyle cevap veriyorlar: r0;Namaz kıl, oruç tut, zekât ver, hacca git, kelime-i şahadet getir (bunların hepsi de gerçekten farzdır). Ve böylece İslâmr17;ın 5 şartını uygula, doğru cennete gidersin.r1;
Biz de diyoruz ki: Kimse İslâmr17;ın 5 şartıyla cennete gidemez! Allahû Tealâ Zariyat Suresinin 56. âyet-i kerimesinde insanları niçin yarattığını söylüyor:

51/ZARİYAT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Biz, insanları ve cinleri başka bir şey için değil; Bize, kul olsunlar diye yarattık.

Allahr17;a kul olmak, Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen hiç kimseye nasip olmaz. Sadece Allahr17;a ulaşmayı dileyenler, Allahr17;a kul olabilirler.
r0;Âmenû olmakr1; ifadesine geri dönersek; Kurr17;ân-ı Kerimr17;de tam 7 tane âmenû kademesi görürüz:
1- Allahr17;a ulaşmayı dilemek 1. kademe âmenû olanlar için,
2- Mürşide ulaşıp tâbî olmak, 2. kademe âmenû olanlar için,
3- Ruhu Allahr17;a ulaştırıp teslim etmek, 3. kademe âmenû olanlar için,
4- Fizik vücudu teslim etmek, 4. kademe âmenû olanlar için,
5- Nefsi teslim etmek, 5. kademe âmenû olanlar için,
6- Muhlis olmak, 6. kademe âmenû olanlar için,
7- İradeyi Allahr17;a teslim etmek, 7. kademe âmenû olanlar için geçerlidir.
Her biri âmenû kelimesiyle ifade edilmektedir.
Sadece cehenneme giden âmenû olanlarla, cennete giden âmenû olanları ayırt ettiğimizde gördük ki; Enfal-29r17;daki kişi cennete giden âmenû olan kişi değildir. Çünkü takva sahibi değildir. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

10/YUNUS-62: E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Muhakkak ki; Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle değil mi?
10/YUNUS-63: Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allahr17;a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır.
10/YUNUS-64: Lehumul buşrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhıreh(âhıreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).
Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte o, fevz-ül azîmdir.

İşte âmenû olanlardan takva sahibi olanlar buradadır. Buradaki takva ilk takvadır çünkü Allahû Tealâ: r0;Onlara korku yoktur.r1; diyor. Eğer korku olsaydı, o zaman onların gideceği yer cehennem olacaktı. Cehennem korkusuna sahip olacaktı. O zaman, o âmenû olan kişi cennete girebilen birisi olmayacaktı. Burada Allahû Tealâ açıkça: r0;Onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.r1; diyor.
İki nevi insan vardır. Allahr17;a ulaşmayı dilemenin dışında, Allahr17;a inanan ve inanmayanlar. İnanmayanlar mutlaka cehenneme gideceklerdir. Ama inananların da Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kesimi; Allahr17;a inanmasına rağmen hatta ibadetlerini yapmalarına rağmen, gene ne yazık ki cehenneme gideceklerdir.
İşte burada Allahr17;a ulaşmayı dilemenin Allahr17;ın indinde ne kadar büyük bir kavram olduğunu sizlere anlatmak için, elimizden ne kadar önemli bir şeyin kopmakta olduğunu anlatmak için bunu söylüyoruz: Kişi Allahr17;a ulaşmayı dilemezse ne olur?
1- O kişinin gideceği yer cehennemdir.
2- O kişi Allahr17;ın âyetlerinden gâfildir.
Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

10/YUNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki; onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır. & nbsp; & nbsp; & nbsp; & nbsp; & nbsp; & nbsp; & nbsp;
10/YUNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne).
İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).

O kişi ne yaparsa yapsın, hiçbir şey ifade etmez. Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen bir kişinin cehennemden kurtulması mümkün değildir. O kişi, hangi tür diplomanın sahibi olursa olsun Allahr17;ın âyetlerinden gâfildir. Yeter mi? Hayır, yetmez. Burada sadece iki özellikten bahsettik. Şimdi Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişinin diğer özelliklerinden de bahsedelim:
3- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi takva sahibi değildir.
4- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi şirktedir.
Bu özellikler de cehenneme gitmenin işaretleridir. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).

Or17;na (Allahr17;a) yönelin (Allahr17;a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

30/RUM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Bunlar müşriklerdir. 73 fırkadan, ne yazık ki 72r17;sini müşrikler oluşturacaktır ve şu anda da oluşturmuş durumdadır. Dünya üzerinde 72 fırka tespit edilmiş durumdadır. Ayrı ayrı dînler, ayrı ayrı inançlar vardır. Bu konunun incelemesini yapanlar, her tür inancı konunun içine almışlardır. Fırkaların her birinin içinde, Allahr17;a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu küçük gruplar bulunmaktadır ki; onlar 73. fırkayı oluşturuyorlar.
İşte Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen bir kişi, başlangıçta iki özelliğin sahibiydi (gideceği yer cehennemdi, Allahr17;ın âyetlerinden gâfildi), şimdi iki özellik daha ilave edildi (takva sahibi değil ve şirkte olmak). Bu kadar mı? Hayır. Allahû Tealâ böyle insanlar için, ayrı ayrı açılardan birçok konuyu birden gündeme getiriyor.
5- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi şeytanın kuludur. Allahr17;ın kulu değildir. İşte Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesi:

39/ZUMER-17:Vellezînectenebût tâgûte en ya'budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinab ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar) çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!

Sahâbe, tagutun (insan ve cin şeytanların) kulu iken, Allahr17;a ulaşmayı dilemişler ve tagutun kulu olmaktan kurtulup, Allahr17;ın kulu olmuşlardır. Onlara hem cennet müjdesi hem de dünya müjdesi vardır. Öyleyse Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen birisi, Allahr17;ın kulu değildir; tagutun kuludur.
6- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi aynı zamanda şeytanın dostudur. Allahr17;ın dostu değildir. Allahr17;ın dostu, Allahr17;a ulaşmayı dileyen mür17;minlerdir. Allahû Tealâ, mür17;minlerle kâfirlerin mukayesesini Bakara Suresinin 257. âyet-i kerimesinde şöyle ifade etmiştir:

2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tagûtu yuhricûnehum minen nûri ilaz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).
Allah, âmenû olanların (Allahr17;a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.

Allahû Tealâ diyor ki: r0;Allah âmenû olanların (Allahr17;a ulaşmayı dileyen mür17;minlerin) dostudur.r1; Bu kişi Allahr17;a ulaşmayı dilemeseydi tagutun dostu olacaktı. Ama burada, Allahr17;ın dostu olan mür17;minlerden bahsediyor. Âmenû olanların içinden, Allahr17;ın dostu olan kişilerden bahsediyor. Yani Allahr17;a ulaşmayı dileyen mür17;minlerden bahsediyor. Allahû Tealâ: r0;Allah onların dostudur. Onları (onların kalplerini) zulmetten nura çıkarır.r1; diyor.
Kalplerini zulmetten nura çıkardığı kişilerin dışında da elbette birileri vardır. Allahû Tealâ âyet-i kerimenin devamında onlardan da bahsediyor ve şöyle buyuruyor: r0;Ve o kâfirler ki tagutun dostudurlar. Onlar da tagut tarafından nurdan zulmete götürülürler.r1;
Öyleyse r0;kâfirlerr1; ifadesi açık olarak âyette geçtiğine göre tagutun dostları kâfirlerdir. Diğerleri mutlaka mür17;minlerdir. Allahr17;ın dostu olduklarına göre, kalpleri zulmetten nura ulaştığı cihetle, bunlar Allahr17;a ulaşmayı dilemişlerdir. Mürşidlerine ulaşmışlar ve tâbî olmuşlar, ruhları Allahr17;a doğru yola çıkmıştır ve Allahr17;a ulaşmıştır. Kalpleri %100 zulmetle doluyken, %51 nura kavuşmuştur (Allahr17;a ulaştığı yere kadar anlatılıyor). Bundan sonra bu kişiler tagut tarafından kandırılmış ve kalplerindeki Allahr17;ın nurları, onlar Allahr17;a ulaşmayı dilemekten vazgeçtikleri için, zikirleri yavaş yavaş azaldığı için, Allahr17;ın koruyucu kalkanı kalktığı cihetle şeytan o kişi üzerinde tesir icra ettiği için adım adım yok olmuştur. Bu kişi tagut tarafından nurdan zulmete götürülmüştür. Bunların isimleri r0;kâfirlerr1;dir.
7- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi kâfirdir. İki nevi insan vardır: Allahr17;a ulaşmayı dileyenler ve dilemeyenler. Bunların birincisi Allahr17;a ulaşmayı dileyenler, mür17;minlerdir. Bu mür17;minler, Allahr17;a ulaşıncaya kadar geçen süre içindeki mür17;minlerdir. Sonra bu kişilerin kalpleri nura ulaştıktan sonra, tagut tarafından nurdan aşağı düşürülürler. Bunlar da kâfirlerdir.
Mür17;min olmak ya da kâfir olmak bu tarzda bir dizayn içeriyor. Bütün insanlar için, kişinin Allahr17;a ulaşmayı dilediği andan itibaren cennete girecek olan bir mür17;min olması söz konusudur. Ama Allahr17;a ulaşmayı dilemezse, Allahr17;a inanması onu hiçbir zaman cehennemden kurtaramaz. Bu açıdan bakıldığı zaman, Kurr17;ân-ı Kerim kavramları son derece önemli kavramlardır. Allahr17;a ulaşmayı dilemek, konunun en büyük faktörüdür.
Kurtuluşa ulaşacak olan tek fırkanın mür17;minler olduğunu, geri kalan fırkaların şeytana kul olduğunu, Allahû Tealâ bir başka âyette daha anlatıyor. Sebe Suresinin 20. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

34/SEBE-20: Ve lekad saddaka aleyhim iblîsu zannehu fettebeûhu illâ ferîkan minel mûminîn(mûminîne).
Ve andolsun ki iblis, onlar üzerindeki zannını (hedefini) yerine getirdi. Böylece mür17;minleri oluşturan bir fırka (Allahr17;a ulaşmayı dileyenler) hariç, hepsi ona (şeytana) tâbî oldular.

Mür17;minleri oluşturan bir tek fırka hariç, geri kalan bütün fırkalar kâfirlerdir. Rum Suresinin 32. âyet-i kerimesine tekrar bakarsak, Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:
30/RUM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Bunlardan sadece bir tek fırka şirkte olmayanlardır. Geri kalan 72 fırka şirkte olanlardır. Şirkte olmayanlar için sadece bir tek faktör belirtilmiştir. O da, Allahr17;a ulaşmayı dilemektir (Allahr17;a yönelmektir).
8- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi hüsrandadır.
9- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi hidayette değildir. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

10/YUNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allahr17;a mülâki olmayı (Allahr17;a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allahr17;a ulaştıramadılar).

Bu âyete göre, Allahr17;a ulaşmayı dilemeyenlerin hem hüsranda olması hem de hidayette olmaması söz konusudur.
10- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi dalâlettedir. Allahû Tealâ Rad Suresinin 27. âyet-i kerimesinde şunları söylüyor:

13/RAD-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: r0;Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?r1; derler. r0;Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve Or17;na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).r1;

Buradaki ifadeye dikkat edin! r0;Allah dilediğini dalâlette bırakır.r1; ifadesi, r0;Allah dilediğini seçer, isterse dalâlette bırakır ya da dalâlette bırakmaz.r1; anlamına gelmemektedir. Allah, dalâlette olan kişiyi dalâlette bırakır. Kim Allahr17;a ulaşmayı dilemiyorsa, onların hepsi dalâlettedir. Allahû Tealâ da onları, o dalâlette olduğu şekilde bırakır. Acaba dalâlette bırakmayı dilemediği kişi kimdir? Allahû Tealâ âyet-i kerimenin devamında şöyle söylüyor: r0;Kim de Allahr17;a mülâki olmayı dilerse, Allahr17;a yönelirse (Allahr17;a münîb olursa), Allah onları Kendisine ulaştırır.r1;
Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen insanlar vardır, onlar dalâlettedirler. Allahr17;a ulaşmayı dileyen insanlar ise dalâletten kurtulanlar ve Allahr17;a ulaşanlardır. Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen insanların dalâlette olduğu kesinlik kazanıyor. Yunus Suresinin 45. âyet-i kerimesine göre Allahr17;a ulaşmayı dilemeyenler hidayette değillerdir. Burada da dalâlette oldukları bir defa daha vurgulanıyor.
Münîb kelimesi, yunîb kelimesi, münîbîne kelimesi, yönelmek demektir. Peki, r0;Allahr17;a yönelmekr1; ifadesinin, r0;Allahr17;a ulaşmayı dilemekr1; anlamına geldiğini nerden biliyoruz? Şura Suresinin 13. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ bunu bize ispat ediyor. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

42/ŞURA-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ tedr17;ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
Dînde, onunla Hz. Nuhr17;a vasiyet ettiğimiz (farz kıldığımız) şeyi (şeriati); r0;Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.r1; diye Hz. İbrâhîmr17;e, Hz. Musar17;ya ve Hz. İsar17;ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldık. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allahr17;a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve Or17;na yöneleni, Kendisine hidayet eder (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

Allahû Tealâ: r0;Yehdî ileyhi men yunîb; Allahr17;a yönelmiş olan kişiyi Kendisine ulaştırır.r1; diyor. Yunîb olmak, münîb olmak ya da münîbîne kelimesi ile ifade edilsin; hepsi Allahr17;a yönelmektir. Yöneldiği yer Allahr17;tır ki Allah onu yöneldiği yere (Kendisine) ulaştırıyor. Zaten Allahû Tealâ r0;Kendisine yönelenir1; diyor.
r0;r30;allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb; Allah dilediği kişiyi Kendisine seçer, onlardan kim Allahr17;a yönelirse, onları Kendisine ulaştırır.r1;
Seçtikleri henüz Allahr17;a yönelmemişlerdir ama başka insanları Allahr17;ın yolundan caydırmak diye de bir niyetleri yoktur. Allahr17;a ulaşmayı henüz dilememişlerdir ama dileyebilirler. Bu kişiler kendileri Allahr17;a ulaşmayı dilemedikleri gibi, başka insanları da Allahr17;ın yolundan caydıranlar, Allahr17;ın yolundan men edenler, ayıranlar olsalardı; o zaman bu kişiler Allahû Tealâ tarafından asla seçilmeyeceklerdi.
Burada, r0;Allah dilemeden siz dileyemezsiniz.r1; diyen insanlara cevap vardır. Allahû Tealâ dilemiş ve kişiyi seçmiştir. Onun Kendisine ulaşmasını dilemiştir. Ama Allahû Tealâ, o dilediklerinden sadece Allahr17;a ulaşmayı dileyenleri Kendisine ulaştırıyor. Yani Allahr17;ın dilemesinin arkasından kulun da dilemesi asıldır. Allahr17;ın dilemesi ve kulun dilemesi, ikisi birlikte bir sonuç oluşturuyor.
11- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişinin amelleri boşa gider. Zumer Suresinin 65. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ Allahr17;a ulaşmayı dilemeyenlerin amellerinin boşa gittiğini söylüyor:

39/ZUMER-65: Ve lekad ûhıye ileyke ve ilellezîne min kablik(kablike), le in eşrekte le yahbetanne ameluke ve le tekûnenne minel hâsirîn(hâsirîne).
Ve andolsun ki sana ve senden öncekilere: r0;Gerçekten eğer sen şirk koşarsan (Allahr17;a ulaşmayı dilemezsen), amellerin mutlaka heba olur. Ve mutlaka hüsrana düşenlerden olursun.r1; diye vahyolundu.

Mur17;minun Suresinin 103. âyet-i kerimesi hüsranda olanların, günahları sevaplarından fazla olanlar olduğunu söylüyor:

23/MUr17;MİNUN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).
Ve kimin mizanı (sevap tartıları), hafif gelirse işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

Günahları sevaplarından fazla olan kişiler hüsranda olanlardır. Hüsranda olanların Allahr17;a ulaşmayı inkâr edenler olduğunu ise Allahû Tealâ Yunus Suresinin 45. âyet-i kerimesinde söylemektedir:

10/YUNUS-45: Ve yevme yahşuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâ), gündüzden bir saatten başka kalmamışlar (bir saat kalmışlar) gibi onları toplayacak (haşredecek). Birbirlerini tanıyacaklar (aralarında tanışacaklar). Allahr17;a mülâki olmayı (Allahr17;a ölmeden önce ulaşmayı) yalanlayanlar, hüsrana düştüler (nefslerini hüsrana düşürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadılar (ruhlarını ölmeden evvel Allahr17;a ulaştıramadılar).

Allahr17;a ulaşmayı dilemeyenler hüsrandadır (Yunus-45). Hüsranda olanlar, günahları sevaplarından fazla olanlardır (Mur17;minun-103). Bu hüsranda olanların amellerinin boşa çıkacağı da Zumer-65r17;te ifade edilmiştir.
Kehf Suresinin 103 ve 104. âyet-i kerimelerinde Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne ar17;mâlâ(ar17;mâlen).
De ki: r0;Ameller açısından en çok hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?r1;
18/KEHF-104: Ellezîne dalle sar17;yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sunr17;â(sunr17;an).
Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel ameller işlediklerini zannediyorlar.

Kim Allahr17;a mülâki olmayı inkâr ederse (Allahr17;a ulaşmayı dilemezse) onların amelleri boşa gitmektedir.
12- Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen kişi fısktadır. Allahû Tealâ şöyle buyuruyor:

57/HADİD-27: Summe kaffeynâ alâ âsârihim bi rusulinâ ve kaffeynâ bi îsebni meryeme ve âteynâhul incîle ve cealnâ fî kulûbillezînettebeûhu rar17;feten ve rahmeh(rahmeten), ve rehbâniyyetenibtedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim illebtigâe rıdvânillâhi femâ reavhâ hakka riâyetihâ, fe âteynellezîne âmenû minhum ecrehum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).
Onların arkalarından da resûllerimizi ardarda gönderdik. Meryemoğlu İsar17;yı da arkalarından gönderdik ve ona İncilr17;i verdik. Ona tâbî olanların kalplerine refet ve rahmet kıldık. Ve üzerlerine farz kıldığımız, fakat kendilerinin güya Allahr17;ın rızasını kazanmak için icat ettikleri ruhbanlığa bile hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden âmenû olanlara (yaptıklarına karşılık olarak) mükâfatlarını verdik. Çoğu ise fasıklardı.

Sadece âmenû olanlar (Allahr17;a ulaşmayı dileyenler), ecirleri almışlardır.
Zumer Suresinin 17. âyet-i kerimesine göre, bütün sahâbe bundan 14 asır evvel üzerlerine farz olan Allahr17;a ulaşma dileğini yerine getirmişlerdir.
Allahr17;a ulaşma dileği farz mıdır? Elbette farzdır. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
Or17;na (Allahr17;a) yönelin (Allahr17;a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.
Zumer Suresinin 54. âyet-i kerimesinde şöyle buyuruyor:

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye'tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allahr17;a) yönelin (ruhunuzu Allahr17;a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce Or17;na (Allahr17;a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allahr17;a teslim edin). Sonra yardım olunmazsınız.
İster cehennem azabı deyin, ister kabir azabı deyin netice değişmez. Allahr17;a ulaşmayı dilemek ya da Allahr17;a yönelmek, bu dünya hayatında olması gereken bir vetiredir. Allahû Tealâ Lokman Suresinin 15. âyet-i kerimesinde ise şöyle buyuruyor:

31/LOKMAN-15: Ve in câhedâke alâ en tuşrike bî mâ leyse leke bihî ilmun fe lâ tutır17;humâ ve sâhibhumâ fîd dunyâ magrûfen vettebir17; sebîle men enâbe ileyy(ileyye), summe ileyye merciukum fe unebbiukum bi mâ kuntum tar17;melûn(tar17;melûne).
Bilgin olmayan bir şey hakkında, şirk koşman için seninle mücâdele ederlerse, ikisine de itaat etme! Ve dünyada onlara güzellikle sahip ol. Bana yönelenlerin (ruhunu Bana ulaştırmak üzere yola çıkaranların) yoluna tâbî ol. Sonra dönüşünüz Banar17;dır. O zaman yaptığınız şeyleri size haber vereceğim.

Üç âyet-i kerimede de Allahr17;a yönelmek, Allahr17;a ulaşmayı dilemek farzdır. Gördük ki bütün sahâbe Allahr17;a yönelmişler, Allahr17;a ulaşmayı dilemişlerdir.
12 ayrı cepheden, Allahr17;a ulaşmayı dilemeyen herkesin durumunu verdik. Bugün r0;Allahr17;a ulaşmayı dilemekr1; diye bir kavram dînde mevcut değildir. Asırlarca evvel İslâm dînindeki Allahr17;a ulaşmayı dilemek kavramı, bütünüyle dînden atılmış ve devre dışı kalmıştır.
Bu Kurr17;ânr17;dan ve İslâmr17;dan kopan kavramları incelemeye devam edeceğiz. Zamanımızın en önemli konusu Müjder17;den sonra şimdi budur. Bu konuların üzerine çok daha ciddiyetle durmak mecburiyetindeyiz. İslâmr17;dan neler koptuğunu adım adım beraberce göreceğiz. Bu bölümde size sadece, r0;Allahr17;a ulamayı dilemer1; kavramının İslâmr17;dan kopmasıyla insanların neler kaybettiğini anlattık.

İmam İskender Ali M İ H R
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

s.a. kardeşim
sorunuzun net cevabı bu, diyanetin kendi sitesinden,

Benim anladığım sen burada farzlardan birini unutarak kısmındaki farz'ı farz namazı olarak algılıyorsun herhalde. ondan dolayı farz namazı anlıyorsun.
burada bahsedilen farz dan maksat namazın farzlarından birinin terki veya unutulmasıdır. (kıyam gibi, rüku gib, secde gibi)

Sehiv Secdesi Hangi Hallerde ve Ne Zaman Yapılır

a) Namazda farzlardan birinin unutularak geciktirilmesi.

b) Vaciblerden birinin unutularak geciktirilmesi veya unutularak yapılmaması hallerinde sehiv secdesi yapılır.

Namazdaki bu eksikliği gidermek için namazın sonunda sehiv secdesi yapmak vacibtir. Farzlardan birinin unutularak veya bile bile yapılmaması hâlinde namaz bozulacağı için sehiv secdesi ile tamamlanamaz, namazın yeniden kılınması gerekir. Vaciblerden herhangi birinin bilerek terkedilmesi durumunda sehiv secdesi yapılmaz, namazın yeniden kılınması gerekir.


Sehiv Secdesi Nedir, Nasıl Yapılır?

Namazın sonunda iki defa secde yapıp oturmak ve bu oturuşta Ettehiyyatü, Allahümme salli ve Allahümme barik'i okuyup selâm vermeye sehiv secdesi denir. Sehiv secdesi şöyle yapılır:

Namazın son oturuşunda yalnız Ettehiyyatü okunarak sağ tarafa selam verildikten sonra: "Allahü Ekber" diyerek secdeye varılır. Burada üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" denilir. Sonra "Allahü Ekber" denilerek kalkılıp oturulur, tekrar "Allahü Ekber" diyerek ikinci defa secdeye varılır ve üç kere "Sübhâne Rabbiye'l-â'lâ" söylenir ve "Allahü ekber" diyerek kalkılıp oturulur. Bu oturuşta, "Ettehiyyatü, Allahümme salli, Allahümme bârik ve Rabbenâ âtinâ..." duaları okunarak önce sağa, sonra sola selâm verilir. Buna sehiv secdesi denir.
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
ankara
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

S.A. GEÇMİŞTEN KALMA Bİ SORU HAKKIM VARMIŞ BU ARADA HAKKINIZI HELAL EDİN GEÇ VE AZ GİREBİLİYORUM. SORUM ŞU:
KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETLERİ HADİSLERLE DESTEKLENMİŞ LÜTFEN... SELAM VE DUA İLE....
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

nuresma yazdı:
TEŞEKKÜR EDERİM ABİ:p
sorularım:
*sa'y kelime manası
*feraset ne demek?

s.a.
sorunuzun birinci kısmı daha önce cevaplanmıştı.

FERASET İSE ; Müslümanların zihin uyanıklığı haline, bir şeyi çabukça anlayış kabiliyetine, bir insanın ahlak ve davranışlarını yüzünden anlamak
“Mü’minin ferasetinden sakının. Çünkü o,Allah (c.c.)’ın nuru ile bakar”
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: "SORULARLA DİNİMİZİ ÖĞRENELİMMİ?"

nuresma yazdı:
S.A. GEÇMİŞTEN KALMA Bİ SORU HAKKIM VARMIŞ BU ARADA HAKKINIZI HELAL EDİN GEÇ VE AZ GİREBİLİYORUM. SORUM ŞU:
KIYAMETİN BÜYÜK ALAMETLERİ HADİSLERLE DESTEKLENMİŞ LÜTFEN... SELAM VE DUA İLE....


hadislerimi istiyosunuz.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt