Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SOKAKTAN MEKTUP VAR (1 Kullanıcı)

SOKAKTAN MEKTUP VAR

  • EVET OLABİLİR.

    Oylama: 0 0.0%
  • HAYIR OLAMAZ.

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ Bİ FİKRİM YOK

    Oylama: 0 0.0%
  • ABD DEN HERŞEY BEKLENİR

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ BİRİ

    Oylama: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
bende iyiyim hamdolsun evdeyim:)yunus gibi olmamız mümkün değil.Onun gibi birileri varmıdır oda mechul.

"CENNET DEDİKLERİ BİRKAÇ MELEK BİRKAÇ HURİ İSTEYENE VER ONLARI BANA SENİ GEREK SENİ".

GECENİZ MÜBAREK OLSUN SELAMETLE KAL KARDEŞİM.
 

MAZLUMkul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2008
Mesajlar
940
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
42
Rabbim hakkımızda hayırlı olana gönlümüzü razı eylesin.. Gönlümüzde olanı hakkımızda hayırlı eylesin.. Gönlünüz felaha erer inş en kısa vakitte.. ..amiin:]..

Amin Rabbim hepimizden dünya ve ahirette razı olsun...

Selam ve dua ile...
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm kardeşim.
Emeğinize sağlık. Rabbimiz c.c razı olsun.. Çok güzel bir paylaşımdı.. İnsanı tefekküre yöneltiyor, çünkü okur okumaz aklımıza Efendimiz (s.a.v) ve Sahabe-i Kiram'ın, İslam'ı bir kişiye bile kabul ettirmek için gösterdikleri samimi gayretleri geliyor.. Türlü ambargolara, işkence ve tecritlere rağmen davanın kilometre taşlarından biri olabilmek, her inancın harcı olmasa gerek..İşte İslam, bugünlere, bu kadar coğrafyaya, değişik renkten, değişik dilden milyonlarca insana Rabbimizin lütf-u keremiyle ''YÜRÜYENLER'' vesilesiyle ulaştı.. Rabbimiz c.c, hak yolda daim yürüyenlerden olmayı nasip eylesin, çabalarımızı
ise en güzel ve en hayırlı olanla mükafatlandırsın inşallah..Selam ve dua ile Rabbimize emanet olunuz kardeşim..Hayırlı ve bereketli akşamlar.
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
Belki sürüleceksin, belki taşlanacaksın,belki dışlancaksın, belki yalnız bırakılacaksın ama sen Rabbinin birlikteliğini bilip yürüyeceksin…

s.a değerli kardeşim çok hoşuma gitti şiir.En azından şiir tadında bir yazı diyebilirim.Aklıma benim yazıyı okurken Hz musa geldi.Hz.musada yürüdü... yanında inananlarla... yolun bittiği sanılan yerde halil olan ALLAH onlara bütün yolları apaçık etti..

Sonra fil sahipleride kendi hak sandıkları batıl yolda yürüdüler.Bu seferde kahhar olan ALLAH kafir ordusunu ufak taş parçalarıyla helak etti.Genede umutların tükendiği andı o an inananlar için...

selametle kalın..vesselam..
 

gecekondu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2007
Mesajlar
1,726
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Konum
Aşıklar Diyarı
"Yolda yalnızım sanma, yürüdüğün yollu sakın başa kakma bil ki bu yolun yolcularının dostu Allah’tır…
Bismillah de, hasbiyallah de ve yürümene devam et…
Elbette ulaştırılacaksın varılması gereken yere bir gün…"


BİSMİLLAH...
HASBİYALLAH...
ALLAHÜ EKBER....

ulaşılacağımız yerde buluşmak ümidiyle...
SELAM VE DUA İLE...

Amin Amin inşallah .. Hayırlı Cumalar Kardeşim Allah'a emanet olun selametle ...
 

imam_hatiplim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Nis 2008
Mesajlar
199
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Gec Kalma

Gec Kalma

Daha henüz 18 yaşındaydı, ama hayatının sonundaydı. Tedavisi mümkün olmayan ölümcül bir kansere yakalanmış, dert içinde eve kapanmıştı. Sokaga çıkmıyordu. Annesi... Bir de kendisi... O kadardı bütün hayatı...Bir gün fena halde bunaldı, dayanamadı, attı kendini sokağa. Bir yığın vitrinin önünden geçti. Tam bir CD satan dükkanı da geride bırakmıştı ki, bir an durdu. Geri döndü, kapıdan içeri, gözüne hayal meyal takılan genç kıza bir daha baktı. Kendi yaşlarında harika bir genç kızdı tezgahtar.. Hani ilk bakışta ask derler ya, öyle takılıp kalmıştı işte...İçeri girdi. Kız gülümseyerek koştu ona... "Size nasıl yardım edebilirim" diye...Nasıl bir gülümsemeydi o... Hemen oracıkta sarılıp öpmek istedi kızı... Kekeledi, geveledi, sonra "Evet" diyebildi.. Rastgele bir plağı işaret ederek... "Evet.. Su CD'yi bana sarar mısınız?" Kız CD'yi aldı, içeri gitti. Az sonra paket edilmiş geri geldi. Aldı paketi, çıktı dükkandan, evine döndü, açmadan dolabına attı. Ertesi sabah gene gitti aynı dükkana. Gene bir CD gösterdi kıza, sardırdı, aldı eve getirdi, attı paketi dolaba, gene açmadan..Günler hep alınıp sardırılan CD'lerle geçti. Kıza aıilmaya bir türlü cesaret edemiyordu. Annesine açıldı sonunda... Annesi "Git konuş oğlum, ne var bunda" dedi. Ertesi sabah bütün cesaretini topladı. Erkenden dükkana gitti. Bir CD seçti. Kız gülerek aldi plağı. Arkaya gitti, paketlemeye.Kız içerdeyken bir kağıda "Sizinle bir gece çıkabilir miyiz" diye yazdı, altına telefon numarasını ekledi, notu kasanın yanına koydu gizlice.. Sonra paketini alıp kaçtı gene dükkandan... Iki gün sonra evin telefonu çaldı. Anne açtı telefonu. CD dükkanındaki tezgahtar kızdı arayan... Delikanlıyı istedi. Notunu yeni bulmuştu da. Anne ağlıyordu. "Duymadınız mı" dedi. "Dün kaybettik oğlumu." Cenazeden birkaç gün sonra, anne oğlunun odasına girebildi sonunda..Ortalığa çeki düzen vermeliydi. Dolabı açtı. Oraya atılmış bir yığın açilmamış paket gördü. Paketleri aldı, oğlunun yatağına oturdu ve bir tanesini açtı.Içinde bir CD vardı, bir de minik not.. "Merhaba. Sizi öyle tatlı buldum ki.. Daha yakından tanımak istiyorum. Bir aksam birlikte çıkalım mı. Sevgiler. Jacelyn!." Anne bir paketi daha açtı. Onda da bir CD ve bir not vardı. "Siz gerçekten çok tatlı birisiniz, hadi beni bu gece davet edin, artık. Sevgiler. Jacelyn!" Unutmayın. Düşündüğünüz seyi mutlak söyleyin. Birini seviyorsanız, söyleyin ona. Içinizdekini söylemekten korkmayın. Birisi hakkında ne hissediyorsanız söyleyin ona. Ve hemen söyleyin. Hemen! Çünkü, doğru zamanı bekler ve "İşte şimdi tam zamani" derseniz, bir bakarsınız çok geç olmuş. Gününüze sahip olun ki, pişmanlıklar yaşamayasınız. Yaşamı yaşanmaya değer yapan şey sevgidir...
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,972
Tepki puanı
8,073
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Hayat Filmimizi Geri Çevirsek!

Hayat Filmimizi Geri Çevirsek!


Hayatımızın filmini tersine çevirme seçeneğimiz olsaydı, neler olurdu acaba? Bu fikri, hemen kendime uyguladım. Şu anda 40'ını aşmış bir ağabeyiniz olarak, geri sarılması eğlenceli olacak uzunca bir hayat filmim var.

Evliyim; bir hanımefendinin eşi, iki delikanlının ve bir küçük hanımefendinin babasıyım. Amcayım ve dayıyım da! Hayli kabarık sayıda yeğenim de var. Tanıyanım da çok. Memleketin hemen her yerine konferans ve söyleşiye çağrılıyorum. Sokakta gezerken beni birbirlerine parmakla gösteren hayranlarım var. Bir meslek sahibiyim. İşsiz değilim; birkaç işi birden yapabiliyorum. Aşırı yoğunluktan bile yakınıyorum. Zaten bildiğinizi tahmin ettiğim bütün bu detayları, geriye doğru çevrilecek filmin en baş kısmını işaretlemek için kaydettim.

Şöyle bir beş yıl geriye gittiğimde, mesela, 2002 yılına geldiğimde, ilk olarak kızım Zeynep'i kaybediyorum. Zeynep'i kaybettiğim için üzüleceğimi sanmayın. Zeynep ortalıktan kaybolurken, benim de Zeynep'in etrafında ördüğüm hasretlerim, sevinçlerim el etek çekiyor kalbimden. Zeynep kayboluyor ama Zeynep'in kayboluşuna dair hüznüm de kayboluyor. Zeynep'siz yaşadığım yıllar, Zeynep'sizliği dert edineceğim yıllar değil ki! Az daha geriye gittiğimde, ikinci oğlum Mustafa Ahmed pılını pırtısını toplayıp gidiyor. Öyle bir gitme ki, ardından bakmıyorum bile. Mustafa Ahmed'sizlik benim 10 yıl öncem için zaten normal bir şey. Ne ben onu özlüyorum ne de o beni özlüyor. Tanışmıyoruz bile.

Filmin yarıya yakınını geriye doğru sardığımda, büyük oğlum Furkan da gözden uzaklaşıyor. Gözden uzaklaştığı yetmiyor Furkan'ın, gönülden de epey ırağa düşüyor. Furkan yok; yokluğunu dert edinen bir annesi ve babası da yok. Şimdilerde 15 yaşında olan delikanlının yokluğunu öylesine umursamaz haldeyiz ki, Furkan bir bilse, bize darılırdı. Hadi biraz daha saralım filmi, birden ben ve eşim birbirimizi kaybediyoruz. Hayattayız hayatta olmasına ama tanışmıyoruz. Kalplerimizi birbirine bağlayan bağ çoktan çözülmüş. Bizi birbirimiz için vazgeçilmez eyleyen o muhabbet hepten buharlaşmış. Belki aynı otobüste yan yanayız ama sıradan birileriyiz. Belki aynı koridorda karşılıklı yürüyoruz ama hiç bakışmıyoruz. Birbirimizi aramıyoruz. Birimiz farz-ı muhal o dönemde ölecek olsa, diğeri onun ardı sıra ağlamayacaktı bile.

Bu arada yeğenlerimin çoğu da bir gölge gibi çekilmişler hayatımdan. Tanıyanlarım yanımdan yöremden uzaklaşmışlar. Hayranlarımın hiçbiri yok ortada. Eyvah; tanınmıyorum. Şehirde gideceğim bir yer yok. Evimin adresi kayboldu. Nerede oturduğumu bilmiyorum. Özleyeceğim çocuklarım da yok; çocuk özlemim de yok. Özleyemediğim için üzüldüğüm bir yuvam yok. Şimdilerde en çok özlediğim, ayrı kalmaya tahammül edemeyeceğim kişileri ve şeyleri özlemiyorum; onları özlemeyi bile özlemiyorum. Filmi biraz daha geriye sardığımda, mesleğimi de kaybediyorum. Zorlu bir üniversite sınavının ortasında, terli elleriyle kurşunkalemini tutmaya çalışan bir yeniyetmeyim. Daha da geriye gittiğimde, yüzümü yitiriyorum, hayatımı kaybediyorum. Düşecek olsa, çöpe atılacak birkaç yüz hücrelik biçimsiz bir su damlasıyım.

Filmin tam bittiği yerde, bir insan bile değilim. Hayatım yok; varlığım yok. Benim annem ve babam da beni özlüyor değiller. Yokluğuma razılar; bensiz pekâlâ yaşayabiliyorlar. Yokum; öyle yokum ki, yokluğum kimsenin umurunda değil. Eksiğim hayattan; öylesine eksiğim ki eksikliğimi kimse çekmiyor. Hiçbir işe lazım değilim; bir lüzumsuzum. Bir işin ucundan tutmamı beklemiyorlar. Ne bir baltaya sapım, ne bir dış kapının mandalıyım. Olsam da bir olmasam da bir. Yokluğum bir yerde bir boşluk oluşturmuyor. Kapladığım bir alan yok.

Ama şimdi! Ama burada! Adımın bile hatırlanmamasına bozuluyorum. Cep telefonunda ismimin silinmesine içerliyorum. Kendimce, eksikliğim ne çok şeyi eksiltir diye düşünüyorum. Kızımın gözündeki o kocaman baba hacmini ben dolduruyorum. Sevdiklerimin gönlünde yokluğuna asla razı olunmaz bir yer kapladığımı düşünüyorum. Eve geç kalırsam üzülecekler var sanıyorum. Bu hafta yazı yazmasam, mahzun olacaklar var diye ümit ediyorum.

Kıl kadar varlığım bile yokken, kılına zarar gelmesini istemediğim sevdiklerimle birlikte, kılına bile dokunulmaz bir insan olarak var kılındığıma, üstelik bunları fark edecek bir mümin olarak yaşatıldığıma şaşıyorum, şükrediyorum. Üzerine de kaymaklısından bir sonsuz hayat bekliyorum.

Ne kadar çok oluyorum değil mi?


SENAİ DEMİRCİ
s.demirci@zaman.com.tr
 

imam_hatiplim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Nis 2008
Mesajlar
199
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Bir Anneye En Güzel Hediye

Bir Anneye En Güzel Hediye

Orta yaşlı kadın, evin içinde telaşlı bir haldeydi. Eşyaların yerini değiştiriyor, örtüleri düzeltiyor, arada bir mutfağa gidip pişmekte olan yemeğe bakıyor, tekrar salona dönüyordu. Sokaktan gelen her seste pencereye koşuyor, her duyduğu kapı zilinde de, başkasının zili olduğunu anlayıp üzülüyordu.

Başka şehirde iş bulan oğlu, hem uzak yerde olduğundan hem de izin alamadığından 2 aydır gelememişti. Orta yaşlı kadın, büyük bir özlemle oğlunun gelmesini ümit ediyor, kulağı zil sesinde, ayak sesinde telaşla bekliyordu. Her anneler gününde, çocuğunun “Anneciğim, anneler günün kutlu olsun” diyerek, boynuna sarılmasına öyle alışmıştı ki, sanki oğlu kapıdan giriverecek ve koşup boynuna sarılacaktı, sonra da onun için hazırladığı tatlılardan yiyecekti. Oysa oğlu geleceğini söylememişti ki. Kadın, boynu bükük düşündü, “-Ya gelmezse, ya izin alamadıysa. ” İçini özlem dolu bir alevin yalayıp geçtiğini hissetti.

Kadın sabahtan hazırlığa başlamıştı. . Telaşlı halini gören eşi, sorup durmuştu; ” Bu telaşın niye?” diye. Ama cevabını bir türlü alamamıştı. Sonunda da kadın; “-Bu gün evde işim çok, sen git-gez biraz” diye ısrar ederek, eşini rica-minnet dışarı çıkarmıştı. “Ya, telaşımın nedenini anlarsa, ya saatlerce beklediğim halde oğlum gelmezse” diye düşünmüştü. “Gelmezse” düşüncesiyle bir daha yüreği titremişti.

Saatler geçip gidiyordu, öğlen olmak üzereydi; “-Gelemiyorsan, bir telefon et bari, ‘anneciğim’ de. . ” İçinde sıkıntı artmaya başlamıştı; “-Anneler gününü kutlamak için bir telefon bile etmeyecek mi acaba? Ben böyle bekliyorum ama o belki hatırlamadı bile. ‘Gözden ırak olan, gönülden de ırak olur’ sözü anneler için de geçerli olur mu hiç. Olamaz canım, bir telefon eder en azından. Hoş telefon yetmez, özledim yavrumu, kara gözlerini, yaramaz gülüşünü. Hıh. . yaramaz, dediğimi duysa yine darılır, ‘Beni çocuk gibi sevme’ der. Sanki nasıl seveceksem…”
Çocuğunu düşündükçe, onunla konuştuğunu düşündükçe yüzü gülüyor, farkında olmadan bir anda neşeleniyordu. Sonra duvardaki saate gözü takılıyor, yeniden durgunlaşıyordu. “-Gelmeyecek, telefon bari etse. . ” diye düşündü istemeye istemeye. “-Sesini bari duymuş olurum”. Tam böyle düşünürken, cep telefonunun sesiyle irkildi, omuzlarında bir yorgunluk, bakışlarında bir burukluk telefona uzandı. , ekranına baktı, arayan oğluydu.
Sevinmeli miydi? sevinemedi. …acaba …acaba gelemeyeceğini söylemek için mi aramıştı. Telefonda kutlayıp geçecek miydi anneler gününü, sarılamayacak mıydı yavrusuna?
Açtı telefonu;
-Alo. .
-Alo, nasılsın anneciğim?
-Sağol yavrum, sen nasılsın?
-İyiyim anneciğim.
-Ne yapıyorsun, işler nasıl?
-Biraz zor oldu ama alıştım, hem bu şehre, hem de işe alıştım.
-Öyle mi yavrucuğum.
Söylemiyordu işte ne telefonda kutluyordu, ne de gelmiyeceğini söylüyordu. Sonunda dayanamayıp sordu;
-İzin aldın mı yavrum?
-Evet anneciğim, izin aldım. Sen nerden bildin.
-Nerden mi, anneler günü için izin almadın mı?
-Ha, anneler günü doğru ya. Anneler günün kutlu olsun anneciğim.
-Sen sen. . bunun için izin almadın mı?
-Ah anneciğim, çok sevdiğim, benim için çok önemli bir bayanı görmeye gideceğimi söyledim. Şefim de izin verdi. Şimdi onun yanına gidiyorum.
Orta yaşlı kadın durakladı, sesine hakim olmaya çalıştı.
-Öyle mi, nasıl biriymiş bu?
-Anneciğim, emin ol bana, senin daha önce yaptığın yemeklerden daha lezzetlisini, daha önce yaptığın tatlılardan daha tatlısını yapmıştır, beni bekliyor şimdi.
-Ben… şey… tamam yavrucuğum. Şey, umarım o da seni seviyordur.
-Sevdiğine eminim anne, zaten bu ilk iznimi sırf onu görmek için aldım. Babam nerde anne?
-Dışardaydı yavrum. Hah. . kapı çalıyor, sanırım baban geldi.
-Tamam anne selam söyle, ben de mis gibi kokuların geldiği, dünya da en çok değer verdiğim bir dünya güzelinin kapısındayım.
-Tamam yavrum, söylerim. Sonra yine ara yavrum. Allah’a emanet ol.
Telefonu kapattı. Oysa ne kadar özlemişti oğlunu, ne kadar görmek istiyordu. Kapıya eli uzanırken, gözünden süzülen yaşlara engel olamıyordu.
Kapıyı açtığında, boynuna atılan oğlunun “-Canım anneciğim, anneler günün kutlu olsun!” diye bağırması sanki bir rüya sahnesiymiş gibi geldi. Oğlu; “-Anneciğim, seni sevindirecek bir sürpriz yapayım dedim, lütfen ağlama” dese de, annesi sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
 

gülnisa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
11,851
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
50
selamunaleykum
allah gözyaşlarımızın sevınçten akmasını nasıp etsın
allah razı olsun
kardeşım
allaha emanet ol
selam ve dua ıle
 

hayatısev

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Şub 2008
Mesajlar
171
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
bu yazıyı daha önce okumuştum :evet paylaştığın için teşekkürler
 

tevbeYA-HAK

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Kas 2007
Mesajlar
2,050
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
TÜRKİYE'NİN UZAK DOĞUSUNDAN
güzel bir paylaşım.çokkkkk çok eskiden beri var olan bir hikayedir bu.çok eskiden beri bilirim ama bilmek yetmiyor..bazen insan bile bile geç kalmak zorunda olabiliyor...teşekkürler selam ile...
 

imam_hatiplim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Nis 2008
Mesajlar
199
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
evet bu eski bir hikaye ama bazen bilmek yetmiyor yasamak gerekiyor cünkü insan bildigi seyleri bazen bildigi halde yapmiyor derlerya1 müsübet 1000 nasiyattan iyidir diye buda öyle bisey
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
______selamün aleyküm kardeşim benim
ne kadar güzel bir hikayeydi sonunuda merak ettim ama hep güzümde bir gülümseme ile.."".bir çift ayakkabımı olacagız ""
emegine saglık olsun kardeşim
emanetim rahmana inşallah
selam ve dua ile______
 

ysmnkaos

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ağu 2007
Mesajlar
1,327
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
16
Konum
kaosşehristanbul
gülümseyinn

gülümseyinn

gülümsemek...
daha ilk kelimede, yüreğimizden süzülüp yüzümüze akseden olumlu değişimi farkettik değilmi?
ufaktan da olsa bir tebessüm belirdi çehremize...

fotoğraflardada gülümseriz... peki neden?
güzel bir anda flaş tam patlayacakken bilinçli olarak somurtan birini hiç gördünüzmü?
demekki geçmişe baktığımızda, kendimizi hatırda kalmasını istediğimiz anlardan biri ile hatırlamak istiyoruz...tebessümle... mutlulukla...
tabii herkes gibi...

fakat bu sadece fotoğraflarda kalmamalı...
göründüğümüz gibi de olmalıyız değilmi... yada olduğumuz gibi görünmeye...
çekilen fotoğraflarda gülümsedik... demekki başka çaremiz yok...!

ama herşey gibi bununda dozajı vardır... ve bu asla yükses sesten atılan tiz kahkahalar olmamalıdır...
çünkü bu kimi zaman mutluluğun çevreye anlatılması için başvurulan suni bir yol olabiliyor...

birde tam tersi yüzü sürekli asık duranlar vardır...
bir postacı misali, negatif enerjisini sürekli çavresine dağıtanlar...
ama bu paylaşımda ne kendi enerjisinden kurtulur, nede başkasına huzur verir...

fazla seveni de yoktur.... sıkıcıdırlar... çünkü olumsuza odaklı bakışları dahi insanı rahatsız eder...
ve arkalarından suratsız diye anılırlar...
şimdi düşünelim... hangi kategorideyiz...

hayatın her alanında tebessümünüzün eksik olmaması duası ile...
zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ediyorum...
...yasemin...
tebessmjw5.png
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt