Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Sohbet Edecek Kimse Yok mu? (1 Kullanıcı)

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Ne guzel demissiniz, mucadele evet bunu yapmamistim cok aci cektim, ben iyi olursam her iyi olacak zannettim..
Mucedele her alanda gerekli, kader mi? bazen gulerim Rabbim kaderi elimize mi verdi?? belki, neden dersen kalpten dualar neden?? onlar verilirse , iste neden, istiyoruz veriliyor sonra diyoruz neden??
Farketmemistim onceden bir ev alinacakti Rabbim vermesin diye eve kimseyi sokmayacagim dedim ama kalbimden dort yatak odasi var
misafirler cocuklarim gelirse rahat sigariz dusundum kalben ne oldu??? alindi , Rabbim verme bak kimseyi almam iceri dedim dinlemedi
oysa kalptenmis dua bilemedim
Gulumsemek cok onemli dogru, zaten dunya dedigin sorun dolu ama gulumseyince yok olurlar, takarsan buyur buyur, kabus olurlar
Allah razi olsun, ne guzel hatirlatma
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
yalnızlık değilde diğerleri bana değer vermezken Peygamberimizden S.A.V den çok İiyi öğrendim :)
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
İnsanlığı Onu okuyarak öğrendim :) İnsanları Mutlu etmeyi Onu okuyarak Sevdim İnsanları Çıkarsız Mutluluk vermeyi Ondan Öğrendim Kardeşlik Duygusunu Ondan öğrendim :)
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Abi yalnızlık küçüklükten beri bildiğim Dostum ;) sorun yok :)

Can kardesim yalnizlik Allah'a mahsus derler, dunyaya geldiysen mutlaka seni dunyaya getirenler var, cevrende bir suru insan var, hadi yok diyelim, hic mi Allah'i seven bir yakininda insan yok???
Yalniz degiliz, Yaradan her an bizimle beraber 'Sah damarindan yakin'' nasil yalniz olursun???
 

SerkanMuhammedSAV

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 May 2012
Mesajlar
332
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
30
Can kardesim yalnizlik Allah'a mahsus derler, dunyaya geldiysen mutlaka seni dunyaya getirenler var, cevrende bir suru insan var, hadi yok diyelim, hic mi Allah'i seven bir yakininda insan yok???
Yalniz degiliz, Yaradan her an bizimle beraber 'Sah damarindan yakin'' nasil yalniz olursun???

Kardeşim o yönden değil ben küçükken zaten düşüncedeydim hatırlıyorum az çok :) Evet Çok Haklısın Nur Kalbi olan Kardeşim :)))
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
İnsan yalnızlık için yaratılmadı.
Ona birde eş yaratıldı hayatlarını paylaşsınlar diye.
Dünyada çoğalsınlar ve RAB'BİNE Dualar etsinler şükretsinler yüceltsinler diye.
Birbirleri ile anlaşsınlar alış veriş yapsınlar kaynaşsınlar diye.
Öyle ise teslim olalım ve yaratılışın gayesine uygun yaşamaya çalışalım.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
İnsanlık büyük topluluklar halinde yaşamaya başlamadan önce genellikle aynı dili konuşarak anlaşan, sayıları onlarla, yüzlerle ifade edilen küçük topluluklar, yani kabileler halinde on binlerce yıl yaşadı. İnsanlığın geçmişinin 200.000 yıl olduğunu ve kentleşmenin yaklaşık son 10.000 yılda başladığını varsayarsak 190.000 yılını kabileler halinde yaşadığını düşünebiliriz. Bu uzun kabile süreci insanın genlerine de kalıcı olarak yazıldı ve koşulları oluştuğunda tekrar kabile yaşamına dönme arzusundan insan hiçbir zaman vazgeçmedi.

İnsan ne kadar gelişmiş görünürse görünsün, bilgiyi ve teknolojiyi ne kadar kullanırsa kullansın aslında değişen sadece yüzeysel, fiziksel yaşamı. Hiç değiştiremediği özelliği ise ‘güvende olma’ isteği ve benmerkezciliği. Kabile yaşamının ona bu güvenliği sağlayacağına dair (genlerindeki) bilgiyi insan daha uzun süre taşıyacak gibi görünüyor.

İnsanın yaşama alanını, mağarasını, ailesini, kabilesini koruma eğilimi, evrimleşme süresince bir içgüdüye dönüştü. Aynı içgüdü birçok yırtıcı türünde de çok güçlüdür. Aslanlar, kaplanlar başta olmak üzere hemen hemen bütün kedi familyası av alanını diğer hayvanlardan korumaya çalışır. Onları kendi teritoryasına sokmak istemez. İnsanın da tıpkı yırtıcılar gibi kabilesi haricindeki yabancılara karşı yine ta o günlerden kalma ayrımcılığı ve şiddeti bazı toplumlarda fazla değişmeden sürüyor.

Eski kabilelerin sadece yaşadıkları küçük coğrafya ve kabilenin kullandığı dil ile sınırlı, sade ve basit ayrımcılığı yerine artık insan düşüncesinin ürünü olan daha çok ayrımcılık nedeni var. Yaşanılan coğrafya dışında bu nedenlerin tamamı, birbiriyle anlaşmak için kullandığı dili bile insan düşüncesinin ürünü, yani yapay.

Günümüzde ayrımcılığın nedenleri arasında dil, ırk, milliyet, din, mezhep, ideoloji, etnik köken, cemaat kültürü gelmektedir. Gelecekte bunlara yenileri eklenebildiği gibi bunlar arasında da daha koyusundan daha açık rengine doğru ayrışmalar da olabilir. Her bölünme yeni bölünmelere zemin hazırlayarak kanserli bir hücre gibi bütün bünyeye yayılabilir.

İnsanların edindikleri kimlikten ve kültürden gelen bütün bu farklılıkları, herkese eşit imkanlar yaratan ve çıkarları dengeleyen büyük bir ekonomide sorun olmazken, yönetimi beceriksiz ve ayrımcılığa yatkın, ekonomik durumu iç açıcı olmayan ülkelerde her an patlayacak bir saatli bombaya dönüşür. Ülkenin demografik yapısından kaynaklanan bu aidiyetler sosyal ve ekonomik koşullar ağırlaştıkça ayrışma sinyalleri vermeye başlar. Eğer o ülkede değişik din ve mezhepler birbirine yakın nüfus yoğunluğunda ise, genellikle din veya mezhep bahane edilerek bir iç çatışma başlar. Her ne kadar yüzeyde bir din çatışması gibi görünse de asıl neden sınırlı kaynakların paylaşımı kavgasıdır. Bu çatışma ya büyük bir savaşa dönüşür ya da bir sınır ve hükümranlık ayrılığı ile veya görece zayıf tarafa özerklik verilmesi ile sonuçlanır.

Eğer büyük bir iç savaşa dönüşmüş ise yıllar süren bu mücadele sonunda zayıf olan taraf, güçlü tarafından sosyal ve ekonomik olarak kısmen veya tamamen bertaraf edilir. Yenilen taraf ya boyun eğecek ya da o coğrafyayı terk edecektir. Geride kalanların ayrımcılığı şartlar kötüleştikçe bir kabileye dönüşünceye kadar devam edecektir. Koyu dindarlar yeteri kadar güçlenirlerse, az dindarları ötekileştirecek ve onları da saflarının dışına iteleyecektir. Eğer bir ülkede değişik milletler ve her milletin kendi milliyetçi partisi vs gibi örgütlenmeleri varsa o ülkede bir iç kargaşa yaşanma olasılığı özellikle ekonomik durumun kötüye gittiği dönemlerde yükselir. Bir de o ülkede yaşayan milletler Dünyanın diğer ülkeleri tarafından ayrımcılık yönünde kışkırtılır ve destek verilirse ayrılık kaçınılmaz olur. Şayet o ülkede milliyetçi düşünce bütün devlet kadrolarına hakim olur ve bu kadro toprak ayrımına yanaşmaz ise tarihte yaşandığı gibi büyük iç savaşlar, toplu insan kıyımları ve göçler olur.

Milliyetçi kadroların rezervlerinde şartlar elverdiğinde bir milleti veya milletleri, ülkelerinden kovmak, mallarına el koymak, düşman ilan etmek veya en hafifinden kinci sınıf vatandaş muamelesi yapmak gibi eğilimler hep vardır. Kabileci törelerin uygulandığı, hiyerarşiye önem veren, hamasetle insan egosunun iyice şişirildiği bir düzen milliyetçiliğin mayasıdır.

Aşırı ırkçı ve milliyetçi düşüncenin gideceği en son yer bütün fazlalıklarından arınmış ırkçı bir kabiledir. Zaman zaman bu ayıklamayı netleştirmek için fiziksel özellikler bile kullanıldığı olur. Kafatasının çapını ölçmek gibi yöntemler geliştirilebilir. Saf, katıksız, dört dörtlük milliyetçilik sürekli birilerini dışarıda bırakmayı gerektirir. Görünür bir düşman ya da düşmanlar yaratılmadan milliyetçilikten bahsedilemez. Ortada görünür bir düşman yoksa ‘az milliyetçiler’ bile ‘koyu milliyetçilerin’ gözünde artık davalarının tarafı değil karşıtlarıdır yani düşmanlarıdır. Keza ideolojiler de ayrımcılığın nedenleri arasındadır. Bu gün Dünyada kuzey, güney olarak bölünmüş ülkelerin ideoloji haricinde bir bölünme nedeni yoktur. Aynı dili konuşan, aynı dinden, aynı coğrafyadaki insanlar sadece ideolojileri yüzünden bölünmüştür. Bölünme yetmezmiş gibi bir de birbirlerine düşman olmuşlardır.

Aslında ideolojisini vazgeçilmez hedefi yapan, koşullanmış insanlar ayıklamayı sürdürerek o ideolojinin tam ve kusursuz robotlarını yaratmadıkça rahat etmezler. İdeolojiye ihanet edenleri ortadan kaldırarak veya sindirerek tam bir saflığa ulaşmaya çalışırlar. Ulaşabilecekleri en son menzil bireylerinin her biri tornadan çıkmış gibi düzgün, pürüzsüz, saf ideolojik bir kabiledir.

İnsan on binlerce yılda genlerine kazınan korkularından, endişelerinden, arzularından, hırslarından ve kabile özleminden kolayca kurtulacak gibi görünmüyor. Bunun için kendi içine ,en derinine yolculuklar yapması, kendini irdelemesi, gözlemlemesi, düşüncelerinin hareketini adım, adım takip etmesi, kısaca kendini öğrenmesi, bilmesi gerekiyor. Ancak insan bunu yapacak dikkate ve özveriye sahip değil.

Dışındaki dünyanın, çevrenin, olayların, gelişmelerin ritmine kendini öyle kaptırıyor ki kendi içi ile bütün bağlarını koparıyor. Rüzgara kapılmış yaprak misali gündelik hayhuylarla zamanını tüketiyor. Nerdeyse bütün zamanını aynı şekilde başlayıp aynı şekilde sonuçlanan, iş, meşgale, yeme, içme, yuma, ritüel, eğlence gibi sosyal beraberliklerle geçiriyor.

Tek başına kalmaktan korkuyor. Tek başına kalmak, yalnızlık olarak algılanıyor. Hep sürüye katılmak onlardan biri olmak istiyor. Bir yere, bir kabileye ait olmak ona güven veriyor. İnsan yaşam biçimini ve koşullarını değiştirebilmek için gösterdiği özveriyi, çabayı, dikkati ve enerjiyi ‘’kendini öğrenmek‘’ için göstermiyor. Bu nedenle kabile yaşamından genlerinde kalan bilgiler bir değişime uğramadan yerli yerinde duruyor. Kendi gibi olmayanlardan sürekli kuşku duyuyor. Farklılıkları tolere edemiyor. Kendi gibilerle beraberliğini sürdürebilmek için mutlaka bir karşıtlık veya bir düşman yaratıyor.

Dünyada nerede bir bölünme emaresi başlamışsa, bilinmeli ki orada potansiyel Kabile Reisleri çoktan işe koyulmuşlardır. Dünyadaki küresel iklim değişikliği ile başlayan temiz hava, temiz su, verimli toprak kaynaklarının hızla azalması insanların kabile yaşamına dönme arzusunu da tetikleyebilir. Bu nedenle daha çok bölünme de kaçınılmaz olur. Her bölünme çatışma, acı, ölüm ve ıstırap demektir. Özellikle yokluğu veya kıtlığı hemen hissedilen ’ içme suyu‘ büyük savaşların habercisidir. Belki de insanlık tarihinin en büyük geriye dönüşünün ( yani kabile yaşamına dönüşünün) başlangıcı küresel ısınmadan kaynaklanan kuraklık ve içme suyu kıtlığı olabilir.


RIFAT KAYIN
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Ah İnsan olduğumuzu bir anlayabilsek o zaman herşeyin idrakine varacağız. Ama nefs denen o eneyi terbiye edemeden kendimize zulmettiğimizin idrakine varamıyacağız. Ondan sonrada şeytana yükleyeceğiz yakınlarımıza yükleyeceğiz bütün suçları. AH Adem oğlu Ah....
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Yine yeni bir güne uyandık ve sermayemizden harcamakla meşgulüz. Herbirimiz hala dünyaya ait olan işlerle bu sermayeyi harcamaktayız. Her saatte beş dakika ahiret için ayırsakta bir tefekkür etsek kardamı zarardamıyız ne dersiniz?
 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
Selamun aleykum nerde bu millet huuu:)
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Buradayızda zamanımız yok. Geceniz hayırlı ve nurlu olsun okuduğumuz doğrulardan ibret almayı RAB'bim nasip etsin. O' na teslim olanlardan oluruz inşaALLAH.
 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
Hayırlı akşamlar kimler var bir görelim sohbete katılmak isteyen buyursun:)
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Önce ALLAH' ın selamı rahmeti bereketi hidayeti mağfireti ebedi ve daima üzerinize olsun. Salat ve selam O'nun resulüne ehline aline ve sahabesine olsun. Ve Müslüman müminlerin üzerine olsun. Müslümanların öyle bir zamanda yaşadıklarını bilmeleri gerekirki bu refahın biteceği insanların birbirlerini imha etmekte yarışacağı acıma duygusunun zarar vereceği hak ve hukukun tamamen ortadan kalkacağı bir zamana doğru süratle ilerliyoruz. Onun için efendimiz zamanındaki gibi Müslüman kardeşimizi karşılıksız sevmek zorunda olduğumuzu ve siyasilerin yönlendirmesi ile değil ALLAH resulünün tepliğ ettiği yeniden sevmek zorundayız. Yoksa kaybeden biz olacağız..........????????????
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
Bir müslüman, öncelikle imanının ne derecede olduğunu kendi kendisine sorgulamasıdır.Sonrasında ise hangi safta olduğunu gaflet ve delalette olup olmadığına baksın.Böylelikle nasıl bir yolda olduğunu anlayacaktır.
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Her insan aynı seviyede yaratılmamıştır. ALLAH c.c. kul olmayı herkes akledemiyor. Veya dünya daha hoş görünüyor gözlerinde. ALLAH'a kul olmak kayıtsız şartsız teslim olmaktır. Nice bahanelerle günde kaç kere camiye uğruyoruz. ALLAH c.c. rızası için kaç kişiyi sevindiriyoruz. Örnekler çoğaltılabilir. Kendimizi bir tartsak?
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
Selamun aleykum, gonuldaslar nerelerdeler ? :)
Kucuk gonul burda ..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt