Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ŞİİR ODASI (1 Kullanıcı)

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Seninle gelen bereket ve rahmet!


Biliyor musun senin utanır olman
Ne kadar büyük bir haz veriyor bana
Edebin seyrinde nefes almak ancak budur
Mana ile haşr olmak ruhi yüceliği yaşamaktır

Sen farkında olmadan sıkılganlığın
Sineni ne kadar kuşattığını anlıyorum
Oysa sende diğerleri gibi bir candın, kandın
Ancak yapmadın, yılışkanlığa sapmadın sade kaldın

Sen adamlığı mukallide haliyle anlatan
Korkuyu mertliğe tercih eden sevmeyi bilendin
Yiğidin hası, namerdin pası, kalplerin bir cilasıydın
Sen hülyalarda bile paklığın tek adresinin deryasıydın

Sinemde ki kil çoraklığının korkusu
Senin feyzinle yeniden yeşerdi güllere erdi
Manam şevke geldi dilim bereketlendi haz verdi
Sen bir nisadan öte mana mefkuresinde seçilendin
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
YAĞMUR

Vareden'in adıyla insanlığa inen Nur
Bir gece yansıyınca kente Sibir dağından
Toprağı kirlerinden arındırır bir Yağmur
Kutlu bir zaferdir bu ebâbil dudağından
Rahmet vadilerinden boşanır âb-ı hayat
En müstesna doğuşa hamiledir kâinat

Yıllardır boz bulanık suları yudumladım
Bir pelikan hüznüyle yürüdüm kumsalları
Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım

Hasretin alev alev içime bir an düştü
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü

İhtiyar cübbesinden kan süzülür Nebi'nin
Gökyüzü dalgalanır ipekten kanatlarla
Mehtâbını düşlerken o mühür sahibinin
Sarsılır Ebu Kubeys kovulmuş feryatlarla
Evlerin arasına dikilir yeşil bayrak
Yeryüzü avâredir, yapayalnız ve kurak

Zaman, ayaklarımda tükendi adım adım
Heyûla, bir ağ gibi ördü rüyalarımı
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım

Yağmur, gülşenimize sensiz, baldıran düştü
Düşmanlık içimizde; dostluklar yaban düştü
Yenilgi, ilmek ilmek düğümlendi tarihe
Her sayfaya talihsiz binlerce kurban düştü

Bir güzide mektuptur, çağların ötesinden
Ulaşır intizarın yaldızlı sabahına
Yayılır o en büyük muştu, pazartesinden
Beyazlık dokunmuştur gecenin siyahına
Susuzluktan dudağı çatlayan gönüllerin
Sükutu yâr, sevinci dualar kadar derin

Çaresiz bir takvimden yalnızlığa gün saydım
Bir cezir yaşadım ki, yaşanmamış, mazide
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım

Sensiz, kaldırımlara nice güzel can düştü
Yarılan göğsümüzden umutlar bîcan düştü
Yağmur, kaybettik bütün hazinesini ceddin
En son, avucumuzdan inci ve mercan düştü

Melekler sağnak sağnak gülümser mâveradan
Gümüş ibrik taşıyan zümrüt gagalı kuşlar
Mutluluk nağmeleri işitirler Hiradan
Bir devrim korkusuyla halkalanır yokuşlar
Bir bebeğin secdeye uzanırken elleri
Paramparça, ateşler sahinin hayalleri

Keşke bir gölge kadar yakınında dursaydım
O mücella çehreni izleseydim ebedi
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım

Sarardı yeşil yaprak; dal koptu; fidan düştü
Baykuşa çifte yalı; bülbüle zindan düştü
Katil sinekler deldi hicâbın perdesini
İstiklâl boşluğunda arılar nâdan düştü
Dolaşan ben olsaydım Save'nin damarında
Tablosunu yapardım yıkılan her kulenin
Ebedi aşka giden esrarlı yollarında
Senden bir kıvılcımın, süreyya bir şulenin
Tarasaydım bengisu fışkıran kâkülünü
On asırlık ocağın savururdum külünü

Bazen kendine aşık deli bir fırtınaydım
Fırtınalar önünde bazen bir kuru yaprak
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım

Sensizlik depremiyle hancı düştü; han düştü
Mazluma sürgün evi; zalime cihan düştü
Sana meftun ve hayran, sana ram olanlara
Bir bela tünelinde ağır imtihan düştü

Badiye yaylasında koklasaydım izini
Kefenimi biçseydi Ebva'da esen rüzgar
Seninle yıkasaydım acılar dehlizini
Ne kaderi suçlamak kalırdı ne intihar
Üstüne pırıl pırıl damladığın bir kaya
Bir hurma çekirdeği tercihimdir dünyaya

Suskunluğa dönüştü sokaklarda feryadım
Tereddüt oymak oymak kemirdi gururumu
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım

Haritanın en beyaz noktasına kan düştü
Kırıldı adaletin kılıcı; kalkan düştü
Mahkûmlar yargılıyor; hâkimler mahkûm şimdi
Hakların temeline sanki bir volkan düştü

Firakınla kavrulur çölde kum taneleri
Ahuların içinde sevdan akkor gibidir
Erdemin, bereketin doldurur haneleri
Sensiz hayat toprağın sırtında ur gibidir
Şemsiyesi altında yürürsün bulutların
Sensiz, yükü zehirdir en güzel imbatların

Devlerin esrarını aynalara sorsaydım
Çözülürdü zihnimde buzlanmış düşünceler
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım

Sensiz, tutunduğumuz dallardan yılan düştü
İlkin karardı yollar, sonra heyelan düştü
Güvenilen dağlara kar yağdı birer birer
Sensizlik diyarından püsküllü yalan düştü

Yağmur, duysam içimin göklerinden sesini
Yağarsın; taşlar bile yemyeşil filizlenir
Yıldırımlar parçalar çirkefin gövdesini
Sel gider ve zulmetin çöplüğü temizlenir
Yağmur, bir gün kurtulup çağın kundaklarından
Alsam, ölümsüzlüğü billur dudaklarından

Madeni arzuların ardında seyre daldım
Küflü bir manzaranın çürüyen güllerini
Senin için görülen bir düş de ben olsaydim

Şehirler kabus dolu; köylere duman düştü
Tersine döndü her şey sanki; asuman düştü
Kırık bir kayık kaldı elimizde, hayali
Hazindir ki; dertleri asmaya umman düştü

Ayrılığın bağrımda büyüyen bir yaradır
Seni hissetmeyen kalp, kapısız zindan olur
Sensiz doğrular eğri; beyaz bile karadır
Sesini duymayanlar girdabında boğulur
Ana rahminde ölür sensizlikten bir cenin
Şaşkınlığa açılır gözleri, görmeyenin

Saatlerin ardında hep kendimi aradım
Bir melâl zincirine takıldı parmaklarım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım

Sensiz, ufuklarıma yalancı bir tan düştü
Sensiz kıtalar boyu uzayan vatan düştü
Bir kölelik ruhuna mahkum olunca gönül
Yüzyıllardır dorukta bekleyen sultan düştü

Ay gibisin; güneşler parlıyor gözlerinde
Senin tutkunla mecnun geziyor güneş ve ay
Her damla bir yıldızı süslüyor göklerinde
Sümeyra'yı arıyor her damlada bir saray
Tohumlar ve iklimler senindir; mevsim senin
Mekânın fırçasında solmayan resim senin

Yağmur, birgün elimi ellerinde bulsaydım
Güzellik şahikası gülümserdi yüzüme
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım

Tavanı çöktü aşkın; duvarlar üryan düştü
Toplumun gündemine koyu bir isyan düştü
İniltiler geliyor doğudan ve batıdan
Sensizlikten bozulan dengeye ziyan düştü

Islaklığı sanadır ahımın, efganımın
İçimde hicranınla tutuşuyor nağmeler
Sendendir eskimeyen cevheri efkarımın
Nazarın ok misali karanlıkları deler
Bu değirmen seninle dönüyor; ahenk senin
Renkleri birbirinden ayıran mihenk senin

Bir hüzün ülkesine gömülüp kaldı adım
Kapanıyor yüzüme aralanan kapılar
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım

Yağmur, sayrılığıma seninle derman düştü
Beynimin merkezine ölümsüz ferman düştü
Silindi hayalimden bütün efsunu ömrün
Bir dönüm noktasında aklıma Rahman düştü

Nefsinle yeniden çizilecek desenler
Çehreler yepyeni bir değişim geçirecek
Aydınlığa nurunla kavuşacak mahzenler
Anneler çocuklara hep seni içirecek
Yağmur, seninle biter susuzluğu evrenin
Sana mü'mindir sema; sana muhtaçtır zemin

Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım

Kardeşler arasında heyhat, su-i zan düştü
Zedelendi sağduyu; körleşen iz'an düştü
Şarkısıyla yaşadık yıllar yılı baharın
İnsanlık bahçemize sensizlik hazan düştü

Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım
Uğrunda koparılan bir baş da ben olsaydım
Bahira'dan süzülen bir yaş da ben olsaydım
Okşadığın bir parça kumaş da ben olsaydım
Senin için görülen bir düş de ben olsaydım
Yeryüzünde seni bir görmüş de ben olsaydım
Senin visalinle bir gülmüş de ben olsaydım
Sana hicret eden bir Kureyş de ben olsaydım
Damar damar seninle, hep seninle dolsaydım
Bâtılı yıkmak için kuşandığın kılıcın
Kabzasında bir dirhem gümüş de ben olsaydım


NURULLAH GENÇ
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Tevhid Bahri

Allah âdın zikredelim evvelâ
Vâcib oldur cümle işde her kulâ

Allah âdın her kim ol evvel anâ
Her işi âsân ider Allah anâ

Allah âdı olsa her işin önü
Hergiz ebter olmaya ânın sonu

Her nefesde Allah âdın de müdâm
Allah âdıyle olur her iş temâm

Bir kez Allah dese aşk ile lisân
Dökülür cümle günah misl-i hazân

İsm-i pâkin pâk olur zikr eyleyen
Her murâda erişür Allah diyen

Aşk ile gel imdi Allah diyelim
Dert ile göz yaş ile âh îdelim

Ola kim rahmet kıla ol pâdişah
Ol kerîm-ü ol rahîm-ü ol ilâh

Birdir ol, birli ine şek yokdürür
Gerçi yanlış söyleyenler çokdürür

Cümle-âlem yo iken ol var idi
Yaradılmışdan ganî cebbâr idi

Vâr iken ol, yok idi ins-ü melek
Arş-ü ferş-ü ay-ü gün hem nüh felek

Sun' ile bunlârı ol, vâr eyledi
Birli ine cümle ikrâr eyledi

Kudretin izhâr edüp hem ol celîl
Birli ine bunları kıldı delîl

"Ol" dedi bir kerre vâr oldu cihân
"Olma" derse, mahv olur ol dem hemân

Bâri ne hâcet kılavuz sözü çok
Birdir Allâh andan artık Tanrı yok

Haşredek ger denilirse bu kelâm
Nîce haşr ola, bû olmaya temâm

Pes Muhammeddir bur varli a sebeb
Sıdk ile ânın rızasın kıl taleb

Ey azizler; işte başlarız söze
Bir vasıyyet kılarız illâ size

Ol vasıyyet ki derim her kim tuta
Misk gibi kokûs canlardâ tüte

Hak-Teâlâ rahmet eyleye anâ
Kim beni ol bir dua ile anâ

Her ki diler bir düâda buluna
Fâtiha ihsân ede ben kûluna.
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
O ERLER Kİ ...

O erler ki, gönül fezasındalar,
Toprakta sürünme ezasındalar.
Yıldızları tesbih tesbih çeker de,
Namazda arka saf hizasındalar.

İçine nefs sızan ibadetlerin,
Bir biri ardınca kazasındalar.

Günü her dem dolup her dem başlayan,
Ezel senedinin imzasındalar.

Bir ân yabancıya kaysa gözleri,
Bir ömür gözyaşı cezasındalar.

Her rengi silici aşk ötesi renk;
O rengin kavuran beyzasındalar.

Ne cennet tasası ve ne cehennem;
Sadece Allah'ın rızasındalar.

user_offline.gif
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Ölüm gelince

Ey Azrail, gözlerim fersiz, sözlerim yersiz,
Ecelim gelir gelmez, yakaladın habersiz!

Keşke birkaç yıl önce, bir haber gönderseydin,
Rüyalarıma falan bir kez giriverseydin.

Mal mülk sevdası ile dünyadan kopamadım,
Çok özür diliyorum, hazırlık yapamadım.

Alamadım yanıma para pul, ne de bavul,
Uyudum horul horul, ne zil duydum, ne davul.

Yaşım yetmiş olsa da, kanım hep fıkır fıkır,
Bu cümbüşlü âlemi, gönlüm nasıl bırakır?

Derler de inanmazdım, yaş yetmişse iş bitmiş,
Anlamadım bunca yıl nasıl da geçip gitmiş.

Lütfen birazcık bekle, sana yalvarıyorum,
Eceli tehir için, bir çare arıyorum.

Yıkıldı hep düşlerim, yarım kaldı işlerim,
Altından olacaktı, şu protez dişlerim.

Seneler sonra ancak, voleyi vurabildim,
Hortumlar sayesinde, ayakta durabildim.

Gayet ucuza sattım, şerefin kilosunu,
Ancak böyle kazandım, şu uçak filosunu.

Çocuklarımın hepsi, birer vampir yarasa,
Ölmemi bekliyorlar konmak için mirasa.

Arkamdan dökülecek, iki damla gözyaşı,
Dikilecek belki de, yaldızlı mezar taşı.

Katafalka koyarak cenazem kokutulur,
Kırkıncı günü diye mevlitler okutulur.

Musikiyle karışık, bir ilahi aryası,
Mevlit bitince başlar, dedikodu furyası.

Düzenbaz kodamanlar, köşeleri döndüler,
Bir yoksuldan indiler, ötekine bindiler.

İrtica yobaz diye yaygara tutturdular,
Dine afyon diyerek, bizlere yutturdular.

Düzenin kuklaları ekranlara çıktılar,
İlâhiyat adına, dinimizi yıktılar.

Âlim zalim karıştı, renkler hiç seçilmiyor,
Her yer mezhepsiz dolu; zındıktan geçilmiyor.

Bu cinnet kervanına, nice prof katıldı,
Ne vicdanlar satıldı, din sokağa atıldı.

Dünyayı gezdim ama, daha hacca gitmedim,
Alnım secde görmedi, hiç ibadet etmedim.

Dinden habersiz nefsim, olmadı hiç terbiye,
Haram falan dinlemez; tutturur hep ver diye.

Çok gafil yakalandım, hazırlığım hiç yoktu,
Dini öcü bilirdim, camiye karnım toktu.

Ecel gelip çatınca, katiyen beklemiyor,
Vade dolunca artık, saniye eklemiyor.

İşte bunlar boş geçen, bir ömrün hikayesi,
İbret alanlar için, pişmanlığın son sesi.
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Bir ezanin huzurunda titremekte yüregim,
Çaglar,
Sakaklardan akan su misali geçmekte gözlerimden,
Ezan duyan kulaklardan gafil nice yil
Allaaah Allah nidalarindan mahrum nice yil
Muhammed-i makaminda ilkbaharlar kanarken simdi varligimda,
Bir gülün tomurcugundan dogdum gerçegin kalbine,
Muhammedi
Gül Muhammedi
Güle destan mevkiler
ve hak diyarindan nesirler besere;
kurtulus vesilesi!
Nur silsilesi
Her iki cihan huzuru, muvaffakiyeti, nesesi..
Kur'an-i hekim
Hekimlerin hekimi.
Hakkin bize vahsettigi nura asli nur
Asr-i nur
San-i nur
An-i nur
Sonu nur hediyesi

Ne zaman ki o nu açtim,
Kalbimin kendimden bile müstesna
Hak huzurunda beni utandiran sayfalari da çikti ortaya,
Her satirinda derin yaniklar,
Her hecesinde hayasiz çikiklar
Ve karanlik sokaklar var,
Beyhude geçmis
Keskelere esir düsmüs zamanlar bir de

Bunlar benim kiriklarim, çikiklarim
Bunlar benim olmayasi yaniklarim,
Keskelerle dolu zamanlarim,
ALLAHim kitab-i nurunu okudukça anliyorum,
Ne yaman olucakmis oysa hesaplarim,

Kitab-i nurunun deryasinda olmak ne güzelmis oysa,
Ne güzel huzur ikliminde güle durmak
Ne güller açmis dikenlere inat,
Ne fidanlar yarmis topragi, yikanlara inat
Adem adem! Isa Isa! Musa Musa! Ibrahim Ibrahim!
Yahya Yahya! Ismail Ismail! Daha niceleri!
Iki cihan selveri Muhammed Muhammed açmislar! kana kana!
Yana yana ! Allah! Hu Allah!

ALLAHim bizleri de sana açan güller zümresinden eyle!
El afüv sanini!
Et Tevvab sanini duydum da geldim ey mahfiretinin sonu olmayan!
Merhamet et de bizleri sana sadik neferler kil!
Ve bize öyle bir kudret ver ki
Sapkinliklar güruhu kahrindan kara deliklere kaçissin!
Nasil ki Ömer bin hattapdan kaçardi nerde görse seytan!
Bizden de kaçsinlar ey diledigini hidayete erdiren!
Bu ömür senin! bu mal ve bu can!
Ya Erhamerrahimin
Ya Mucib!
Dua dua sanadir simdi bu haykirislar!
Ve her duamizda sani yüce esman!
amin amin amin...
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Hayat uzun bir yoldur
Son durak karakoldur
Her kul mucrim bir kuldur
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Şucusu ya bucusu
Kalmaz hiç bir hususu
Yoktur savunucusu
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Ne şöhret kalır ne şan
Ne kuvvet kalır ne can
Ne de davana bakan
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Amellerin ordadır
O gÜn herkes zordadır
GÜnahkarlar nârdadır
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Mahkeme kurulacak
Sorular sorulacak
Karara varılacak
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Yoktur kaçacak yerin
Tutulacak dillerin
Konuşacak ellerin
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Pişman olmak geçersiz
özÜr dilemek yersiz
Artık her şey değersiz
ALLAHIM AFFET BİZİ!

Orası hasat yeri
Şer eken bulur şerri
Kimse dönemez geri
ALLAHIM AFFET BİZİ!
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Allah yolunda
Doğru gidelim Allah yolunda
Feryat edelim Allah yolunda

Bir yılı bir gün gelecek o gün
Ak olsun yüzün, Allah yolunda

Derdine düşme, yolundan şaşma
Sınırı aşma, Allah yolunda

Yunus'un sözü, kul olmuş özü
Kan ağlar gözü Allah yolunda
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
şehit tahdından...

--------------------------------------------------------------------------------
Şehit tahtında Rabbe gülümser
Ah binlerce canım olsaydı der
Şehit tahtında Rabbe gülümser
Canım bedeli bir sofradan yer

Ümitsiz olmaz ümitsiz olmaz
Sevdasız olmaz sevdasız olmaz

Dağları oyup zindan etseler
Allah nurunu söndüremezler
Dağları oyup zindan etseler
Davamın önüne geçemezler

Yarasız olmaz Çilesiz olmaz
Şehitsiz olmaz Kurbansız olmaz

Şehit tahtında Rabbe gülümser
Ah binlerce canım olsaydı der
Şehit tahtında Rabbe gülümser
Canım bedeli bir sofradan yer

Karanlık ölür zülümat ölür
Gözler önünde ve Ölüm ölür

Anladım artık Uhud ve Bedir
Ve Ümit sevda Şehadet nedir
Soludum Kanri Mahşer anını
Ümidi Şehidi ve Sevdayı

Şehit tahtında Rabbe gülümser
Ah binlerce canım olsaydı der
Şehit tahtında Rabbe gülümser
Canım bedeli bir sofradan yer

Ömer KARAOĞLU
 

Ayser

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Türban

Türban

Ötekiler ve berikiler...


Önce şu iki kelime ile neyi kastettiğimi açayım.

Berikiler; Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra dışarda eğitim almış belli başlı devlet büyükleri ve onlardan bugunlere kadar nemalanan zümreler.

Ötekiler; Çok basit, sen ben o...Yani millet.

Sistem kendi öz milleti hep öteki olarak algıladı. Örfünü, adetini, inancını ve hassasiyetlerini hiç umursamadı.

Savaşa giderken Allah Allah' demek bir klasiktir ötekilerde.Ama bu berikiler için Allah yok, Tanrı vardır.

Bugunlerde çok gündem konusu olan türbana bu pencereden yalaşmak lazım.Düşünün, %99 u müslüman ülkede bu tartışılıcak birşey midir?

Bu ne komik bir haldir.

En komik yanıda bana göre, saçımızı nasıl kapatacağımızdan, bağlama şekline kadar izahata gidenler, sınır gözetmeksizin birey haklarına, iç çamaşırımızıda ne şekil giyeceğimizi tarif edecekler. Az üzülüp bolca gülerek takipteyiz.

Evet bal gibi türban serbest kalacak.

Bir daha düşünün, Cumhurbaşkanlığı köşküne giren türban her yere girecektir.Bu gerçeği görmezden gelerek anıtkabire habire yürümenin ne anlamı var.

Hem o anıtkabirdeki kalabalık bizlere tanıdık gelmiyor mu?

Seçimde gördük kim ne kadar yer kaplıyor.

Demem o ki..İlk kez evet ilk kez ötekiler berikileri mağlup etti.

Şu an yaşanan gürültü tamamen bu mağlubiyeti örtbantan ibarettir.

Artık eğitimli, kalifiye ve ne istediğini bilen bir nesile sahibiz.

'Görelim mevlam ne eyler, neylerse güzel eyler'

Saygılarımla...

Ayser Özbakır
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Ey Sevgili



Gelir misin rüyama bir kez göreyim cemalini
Engelliyor günahlarım gül yüzünü görmeyi
Arzum ahirette cennete seninle girmeyi
Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Sensiz dünya zilletle boğuluyor
Asr-ı saadet günleri hasretle çekiliyor
Toplumun ahlakı gitgide çöküyor
Ne olur biraz gül bana Habib-i Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Geceler karanlık, yokluğunda her saniye
Ay doğmuş, güneş batmış ne çare bu çileme
Tutamazsam elini sırat üzerinde
Ne olur biraz gül bana Nebi-î Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Bir bilal olamadım ezanın için
Çıkıpta sahraya, kavrulmadı ayağım elim
Sen varken, sensiz olmak bilmem niçin
Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Seni anar Ya Muhammed Kubbe-i Hadra
Yoktu keder yoktu zulüm asr-ı saadet zamanında
Kapılar aralanıyor karanlıklar ortasında
Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Sel olur göz yaşlarım, ismini duyunca
Tebessümün de ne hoştur ukbada
Şefaatini eksik eyleme mahşer anında
Ne olur biraz gül bana Resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa

Alemlere rahmetsin nurun ile
Kalplere düstursun ahlakın ile
Salat-u selamlar sanadır Ya muhammed
Ne olur biraz gül bana resul-ü Kibriya
Ne olur ümmetinden eyle Muhammed Mustafa(S.A.V)
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Yüce Rabb’in Rahmeti.



Bir gece ki aleme Miraç yadigâr oldu,
Yüce Rabb’in rahmeti insanlığa ödüldür.
Rabb’im kutsal şerefe Resulü layık gördü,
Yüce Rabb’im rahmetin gönüllere ödüldür.

Bir mucize ki gökler kapılarını açtı,
Yol oldu Muhammed’e yıldızlar ışık saçtı,
Gece an oldu Nebi bilinmez sırla kaçtı,
Yüce Rabb’im gücüyle rahmetleri ödüldür.

Muamma bir yerlere Nebi misafir yetti,
Miraç, ruh ve cesetle Resul teşerrüf etti,
Cennet, Cehennem nedir bizzat gördüğü netti
Yüce Rabb’in gerçeği Muhammed’e ödüldür.

Gecenin bir anında Muhammed arşa vardı,
Kürsî, arş ve ruh arzı tarifsiz sırlar vardı,
Açıldı tüm kapılar hakikat alem vardı,
Yüce Rabb’in hikmeti Peygambere ödüldür.

Nebi şaşkın ve mutlu o ne güzel onurdu,
Mekansız ve zamansız gördüğü sima nurdu,
Yücelerden yücesi tek Rabb’im okunurdu,
Yüce Rabb’in sevgisi Resûlullah’a ödüldür.

Her kula nasip olmaz, Rab ile sohbete erdi,
O Nebiler Nebisi Resul kutsi bir serdi,
O Nebinin şanından aleme ödül verdi,
Yüce Rabb’in onuru mahlukata ödüldür.

Beş vakit namaz farzı miraç kabul edildi,
Şirk koşmayan kullara Cennet ikram edildi,
Bu geceye erene, günahlar af edildi,
Yüce Rabb’in birliği gönüllere ödüldür.

Böyle bir gece gören Cennet kapısı açar,
Tertemiz vücut bulur tüm günahlardan kaçar
Saf bir irade ile İrem de nurlar saçar,
Yüce Rabb’in Cenneti has ruhlara ödüldür.
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Lâ İlâhe İllellah (Mirac)



Aylardan Recep idi
Muhammed Haremdeydi
Melek yanına geldi
Göğsünü feth eyledi
(Lâ İlâhe İllellah Muhammed Rasulüllah)

İlim hikmet edindi
Sübhânellezi esrâ
İlâhi emir geldi
Miraç mucize büşrâ
(Lâ İlâhe İllellah Muhammed Rasulüllah)

Büraka ‘Ruh’ bindirdi
Mescid Aksa’ya indi
Rusüle İmam oldu
Sevgi hürmeti buldu
(Lâ İlâhe İllellah Muhammed Rasulüllah)

Resul Aksadan çıktı
Miracına başladı
‘Ruh’la göklere çıktı
Kab-ı Kavseyne vardı
(Lâ İlâhe İllellah Muhammed Rasulüllah)

Yüce Rab huzuruna
Mazhar oldu lutfuna
Görüştü mevlâsıyla
Konuştu Hak zatıyla
(Lâ İlâhe İllellah Muhammed Rasulüllah)

Miraçtan Resul döndü
Bir Âmenerrasulü
Beş namaz ve tahyeti
Ümmete hedye etti
(Lâ İlâhe İllellah Muhammed Rasulüllah)

Miracın sabahında
Anlattı ashabına
Mümin sevip inandı
Kâfir, münâfık azdı
(Lâ İlâhe İllellah Muhammed Rasulüllah)

‘ECE’ der ey Peygamber!
Ümmete sensin önder
Mahşerde sen et mehder
Selâm sana ey Rehber!
(Lâ İlâhe İllellah Muhammed Rasulüllah)
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
SEN GİTTİN GİDELİ SULTANIM

kuran okumadık sünneti yapmadık
müminiz dedik namaz kılmadık
kalbimiz temiz diye kendimiz kandırdık
sen gittin gideli sultanım

Fani dünyaya sıkıcasına yapıştık
dünleri unuttuk yarına bakmadık
günü birlik zevk içinde yaşadık
sen gittin gideli sultanım

iyilik yapmadık kötülükte yarıştık
her sözümüzü yalana buladık
alış verişte hileler yaptık
sen gittin gideli sultanım

yoksula bakmadık yüz çevirdik
zengine minnet edip boyun eğdik
yetim öksüz demedik hakkını yedik
sen gittin gideli sultanım

zina suç değil hovardalık oldu
örtünen bacılar örümcek oldu
sözün sünnetin hepten unutuldu
sen gittin gideli sultanım

sağımız solumuz hep haramla dolu
kadınlar açılıp iyice soyundu
çıplaklık ün ve şöhret oldu
sen gittin gideli sultanım

işçilerin hakları yenir oldu
herkes kendi kanununu koydu
işçinin tüm terleri kurudu
sen gittin gideli sultanım

müslümanlık sözde kaldı
yaşayanlarmı sanki hiç kalmadı
kıyamet geldi kapıya dayandı
sen gittin gideli sultanım
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
GEL EY RASUL

SANA KAVUŞMAK ARZUSU BÜYÜDÜ İYİCE
YALNIZLIÐIMI KEMİRMEYE BAŞLADI YİNE
KİMSELER BİLEMEZ AÐLIYORUM SESSİZCE
YALNIZLIÐIMI YENEBİLSEM SENİNLE

SENDEN UZAKTA NE OLACAK BENİM HALİM
SENSİZ SÖZ EDEMEZ OLDU DİLİM
GÖRMÜYOR ARTIK SENSİZ GÖZLERİM
YALNIZIM SENSİZ BU ZİNDANDA EFENDİM

SEN GİDELİ 1400 SENE OLDU
ARTIK GÜLLER ESKİSİ GİBİ AÇMAZ OLDU
BÜLBÜLER GÜLE OLAN AŞKINA UNUTTU
SANKİ AKAN SULAR SENSİZ DURULDU

GEL EY RASUL SULAR COŞSUN YİNE
GEL EY RASUL GÜLLER KOKSUN YİNE
GEL EY RASUL KALBLER DİRİLSİN
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
ÖZLEDİM SENİ YA RASUL


Can gözümde bir can oldu
Sensiz sanki kalbim dondu
Kalbim senin aşkın ile coştu
Özledim seni ya Rasul

Bu canda kalmadı huzur
Aşkın bizde etmezse zuhur
Kalb yandı tutuştu oldu buhur
Özledim seni ya Rasul

Yürü yürü bitmiyor yollar
Senden başka yalan tüm aşklar
Aşık olan seni anlar
Özledim seni ya Rasul

Dinmeyen derdimin dermanısın
Kanayan yaramın ilacısın
Sen gönlümün baş tacısın
Özledim seni ya Rasul

Aşkından aşıklar ağlamış
Yüreklerine taşlar bağlamış
Seni bilmeyen ne anlamış
Özledim seni ya Rasul

Dünya denilen fani gelir geçer
Seni seven ebedi olanı seçer
Seni bilmeyen bilmemki neyler
Özledim Seni ya Rasul

Ölüm bir gün gelir alır beni
Koyarlar kabir evini bedenimi
O küçük evimde özlemle seni
Bekleyeceğim efendim özledim seni
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Peygamber ve nebiler



İlk peygamber adem gelmiş
Nuru allah'ın aşkına
İlk annemiz Havva olmuş
Yarı Allah'ın aşkına

Havva anamızdan doğmuş
İlk bebek dünyaya gelmiş
Oğlu Şit peygamber olmuş
Biri Allah'ın aşkına

Adem dünyasından göçer
Nuh’a kadar zaman geçer
İdris nebi hülle biçer
Piri Allah'ın aşkına

Nuh’un gemi tamam olur
Her canlıdan bir çift alır
Tufan için sur vurulur
Suru Allah'ın aşkına

Nuh’un oğulları kalır
Ayrı,ayrı kavim olur
Salih peygamberi gelir
Sırrı Allah'ın aşkına

Zülkardeyen kalden kavmi
Halil İbrahim rahmanı
İsmail’e koç kurbanı
Varı Allah'ın aşkına

İsak Yakup Yusuf delil
Sabır ile Eyyübü bil
Yarasına hekim cibril
Diri Allah'ın aşkına

Hızır yetişir her yerde
Musa Tevrat ile turda
Asasıyla kalmaz darda
Turu Allah'ın aşkına

Davut Zeburu tanıttı
Kafirler iftira attı
Yunusunu balık yuttu
Toru Allah'ın aşkına

Davut oğlu Süleyman’ı
Allah yolu onun şanı
Kuşlar ile konuşanı
Zarı Allah'ın aşkına

Lokman hekim Danyel yuşa
Üzeyir Zekerya Yahya
İncil inmiştir İsa’ya
Soru Allah'ın aşkına

Muhammed ile kuranı
Gönderdi son peygamberi
İslam’ın doğmuştur nuru
Duru Allah'ın aşkına

Ademinden nihayete
Zaman uzar kıyamete
Tuncay’ı sesler davete
Koru Allah'ın aşkına

 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Zikrullah



Sular aşka gelir, çoşar HAK diye
Başın taşa vurur vurur HÛ çeker.
Rüzgâr dağdan dağa koşar HAK diye
Arada bir durur durur HÛ çeker.

Otlar bile HAK diyerek bitermiş
Yağmur HAK’tan gelir, HAK’ka gidermiş
HAK âşığı âmâ gözlü bir derviş
HAK yolunda yürür yürür HÛ çeker.

Ağaç dal dal, HAK’ka açar kucağı
Acı vermez HAK emrinin bıçağı
Gökte güneş HAK’kın sönmez ocağı
Dağdaki kar erir erir HÛ çeker

Gök güvercin HAK der uçar seherde
Balık suda HAK’kı içer seherde
Kırmızı gül HAK der açar seherde
Kokusunu verir verir HÛ çeker.

HAK’kın yolcuları HAK’ta buluşur
Varlık zerre, zerre HAK’kı bölüşür
Kalp bedende HAK HAK diye çalışır
Kan damara varır varır HÛ çeker.

Hak mührü var ceylanların gözünde
Hak yazılı kâinatın yüzünde
HAK Resul-ü Muhammed (S.A.) ’in izinde
Gönül HAK’kı görür görür HÛ çeker.
 

FATIMAA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 May 2007
Mesajlar
996
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
NAAT

Seccaden kumlardı.
Devirlerden, diyarlardan
Gelip, göklerde buluşan
Ezanların vardı!.

Mescit mümin, minber mümin.
Taşardı kubbelerden tekbir,
Dolardı kubbelere “amin”.

Ve mübarek geceler dualarımız;
Geri gelmeyen dualardı.
Geceler ki pırıl pırıl
Kandillerin yanardı.

Kapına gelenler ya muhammed,
uzaktan, yakından
Mümin döndüler kapından.

Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
İki dünyada aziz ümmet,
Muhammed ümmetiydi.

Konsun yine pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler.

Şimdi seni ananlar,
Anıyor ağlar gibi.
Ey yetimler yetimi,
Ey garipler garibi;
Düşkünlerin kanadıydın
Yoksulların sahibi.
Nerde kaldın ey resul,
Nerde kaldın ey nebi!.

Günler ne günlerdi, ya
Muhammed!..
Çağlar ne çağlardı;
Daha dünyaya gelmeden
Müminlerin vardı.
Ve bir gün ki gaflet
Çöller kadardı,

Halime’nin kucağında,
Abdullahın yetimi,
Amine’nin emaneti ağlardı.

Hatice’nin goncası
Aişe’nin gülüydün.
Ümmetin göz bebeği
Göklerinresulüydün.
Elçi geldin, elçiler gönderdin;
Ruhunu Allah’a; elini ümmetine verdin,
Beşiğin, yurdun, yuvan
Mekke’de bunalırsan;
Medine’ye göçerdin.
Biz,
Bu dünyadan nereye
Göçelim ya muhammed!
Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
Altın devrini yaşıyor.
Diller, sayfalar, satırlar
“ebu leheb öldü” diyorlar;

Ebu leheb ölmedi ya muhammed!
Ebu cehil; kıt’alar dolaşıyor.

Neler duydu şu dünyada
Mevlidine hayran kulaklarımız;
Ne adlar ezberledi ey nebi!
Adına alışkın dudaklarımız.
Artık yolunu bilmiyor,
Artık yolunu unuttu
Ayaklarımız
Kabene siyahlar
Yakışmamıştır ya muhammed!
Bugünkü kadar!

Hased gururla savaşta;
Gurur; kaf dağında derebeyi.

Onu da yaralarlar kanadından
Gelse bir şefkat meleği.
İyiliğin türbesine,
Türbedar oldu iyi.
Vicdanlar sakat
Çıkmadan ya muhammed yarına!
İyilikler getir, güzellikler getir
Adem oğullarına.

Şu gördüğün duvarlar ki
Kimi taiftir, kimi hayberdir.
Fethedemedik ya muhammed
Senelerdir.

Ne doğruluk, ne doğru;
Ne iyilik, ne iyi;
Bahçende en güzel dal,
Unuttu yemiş vermeyi.
Günahın kursağında
Haramların peteği.

Bayram yaptı yabanlar
Semave’yi boşaltıp;
Save’yi dolduranlar
Atını hendeklerden bir atlayışta
Aşırdı aşıranlar
Ağlasın yesrib!
Ağlasın selmanlar.

Gözleri perdeleyen toprak,
Yüzlere serptiğin topraktı.
Yere dökülmeyecekti ey nebi!
Yabanların gözünde kalacaktı!

Konsun yine pervazlara
Güvercinler,
“hu hu” lara karışsın
Aminler,
Mübarek akşamdır;
Gelin ey fatihalar, yasinler.

kutlu doğum haftasına binaen Arif nihat Asya'dan güzel bir şiir.
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Bak şu gemiler, yelken, yelken süzülüyor...

Yeşil sularında sabahların...

Gök gene masmavi nefes, nefese...

... Ve beyaz bulutlar en güzelinden...

Neden bu kadar güzel herşey,

Baharın ikinci günü, ışıklı tanyerinde...

Şafakların en güzeli açılıyor,

Ovaların yeşiline, çiçeklerin çiğlerinde

Damla, damla...

Hey oradakiler görüyor musunuz?

Yeni bir gün doğuyor ışıkların kucağında...

Bu kadar zevklimi olurmuş sabah namazı?

En güzelinde sabahlara açılan nurların...

Her yeni gün, yeni hizmete açılan

Mutluluğun altın kapısıdır, pırıl pırıl...

Ne mutlu onlara ki, Allah’a adanan,

Her çiğ damlasında, her sabah...

Alnı açık, yüzü pak hizmete koşan...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt