Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ŞİİR ODASI (3 Kullanıcı)

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
82x800x600th7yj9.jpg
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Rahmetini umarak
Günahkar bir dille;
Allah azze ve celle

Ya rasulallah,
Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
Kalbimizden seyrediyoruz seni.

İşte
Bir yaşındasın,
Beni sa'd yurdundasın
Sana süt anne olmadı kadınlar
Bu yüzden dargın bulutlar
Bir damla yagmur indirmiyor
Kıtlık hüküm sürüyor beni sa'd yurdunda
Minicik bir bulut var gökyüzünde
Sana aşık...
Ayrılmıyor başucundan
Ve insanlar yagmur duasında...
Hz.halime kucagına alıyor seni
Yeryüzünde bir gölgelik...seni güneşten korumak için
Oysa minicik bulut gökyüzünde
Sana meftun, sana kilitli...
Ve dua eden rahibin kucagındasın
Dünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahip
Kıtlıgı da unutuyor, yagmuru da, duayı da
Ama sen unutmuyorsun
Ugruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsun
O minicik bulut ilişiyor bakışlarına
Büyüyor, büyüyor...
Sonra nazlı, nazlı yagmur damlaları iniyor buluttan
Fakat çogusu bilmiyor yagmurun geliş sebebini
Çogusu bilmiyor seni...

Altı yaşındasın
Medine-i münevvere yolundasın
Yanında aziz annen ve ümmü eymen
Yetimligini hissediyorsun baba kabristanında
Sonra yolda, ebva'da öksüzlük karşılıyor seni
Mekke'ye annesiz giriyorsun
Abdulmuttalip bir başka seviyor seni
Ebu talip bir başka seviyor

Ya rasulallah
Mekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanında
Onlar anne deyince sen yere mi bakardın
Mekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı ebva'ya
Kaç gece anne diye hıçkırdın
Efendim!
Senin yerine de anne dedik annemize
Senin yerine de baba dedik

Yirmi beş yaşındasın
Ve bambaşkasın
Kimse sana denk degil
Şefkat yayıyor kokun
Güven veriyor sesin
Sen muhammed-ül emin' sin

Otuz üç yaşındasın
Dalga dalga rahmet var

Otuz beş yaşındasın
Hadi gel bekletme yar
İniltiler çalıyor kapısını göklerin
Hadi gel bekletme yar
Sinesi çatlayacak rasul bekleyenlerin...
Hadi gel ey yâr!
Nurdagına davet var

İşte
Kırk yaşındasın
Hira nur dagındasın
Cibril iniyor göklerden
Ve nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyor
Sen kâinatın yüreginden hasretle kopan " ah! " sın
Karanlık gecelerimize sabahsın
Sen nebiyullahsın
Sen habibullahsın
Sen rasulullahsın

Niye incittilerki seni sultanım
Niye işkence yaptılarki sana
Ebu talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılar
Himayesiz kaldın diye mi
Kabe'deki aglayışın geliyor gözümüzün önüne
" amca yoklugunu ne çabuk hissettirdin " diyişin
Haremde namaz kılışın geliyor aklımıza
Başına pislikler saçılıyor
Başlar feda o mübarek başına
Nasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlar
Biri koşuyor mekke sokaklarından sana dogru
Biri koşuyor ama sanki yere inmiş arş-ı Âla
" bu koşan kimdir " diye bir soru dolaşıyor boşlukta
Bu koşan kim?
Ve cevap veriyor biri:
Muhammed' in kızı fatımatüz-zehra
Velilerin anası...
Yüzünü gözünü siliyor biricik kızın
Sana yeryüzünde en çok benzeyen
Gülmesi sen, aglaması sen
" aglama kızım " diyişin geliyor aklımıza
Niye çıkardılar ki yurdundan seni
Himayesiz kaldın diye mi
Onlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeni
Seni yetim bulup barındıranı
Seni alemlere rahmet kılanı
Onlar deli diyorlardı sana, sen susuyordun
Mecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun
"seni bizim elimizden kim kurtaracak" diyorlardı
Sen,
Sen " allah! " diyordun
Allah azze ve celle
Semayı haşyet kaplıyordu
Sen " allah! " diyordun
Arş-ı Âla titriyordu
Bedir' de " allah! " diyordun
Üç bin melek iniyordu alaca atlarda
Yüz yirmi beş bin sahabi :
" anam babam sana feda olsun " diyordu

Ya rasulallah
Medine-i münevvere sokaklarında yürüyordun
Neccar ogulları'nın küçük kızları seni görünce
Sevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi
" beni seviyor musunuz " diye sormuştun onlara
" seni çok seviyoruz ya habiballah " demişlerdi
Sen de:
" allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum" demiştin
Bu gün yaşayan gençler var
Neccar ogulları'nın kızları digil belki
Ama seni onlar da çok seviyor
Gözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlar
Senden başka kimseleri yok
Allah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun

Altmış üç yaşındasın
Refik-i Âla duasındasın
Senin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştu
Kenarları beyazdı
Onu giyerek ashabının yanına çıkmıştın
Ve mübarek ellerini dizine vurarak :
" görüyor musunuz ne kadar güzel " demiştin
Meclisinde bulunan biri sana seslenmişti :
" anam babam sana feda olsun ya rasulallah, onu bana ver "
Niye istemişti ki senden sevdigini bile bile
İstendiginde katiyyen " hayır " demedigini bile bile
" peki " dedin o zata
Ve sen yine yamalı, eski cübbeni giydin
Dostuna kavuşmana bir hafta kalmıştı
Aynı cübbeden yine yine diktiler
Ama giyinmek nasip olmadı
Haberler uçurmuştun ebu hureyre' nin diliyle :
" benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne evladımız olsaydı diyecekler "
Ve hz. enes ile paylaşmıştın özlemini
" beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim"

Sultanım!
Ey medine minberinde " ümmeti, ümmeti " diye hüznü giyen sevgili
Ey mekke mihrabında alemler hesabına " allah! " diyen sevgili
Bize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey' at ettik
Rabbinden bize ne getirdi isen amenna
Duyduk, itaat ettik

Ya rasulallah
Sen hâlâ kırk yaşındasın
Ve hâlâ ümmetinin başındasın...[/center
]


(dursun ali erzincanlı)[/COLOR][/B]​
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Günlerden cuma...
Uhut'a gelenler var.
Medine yolu toz duman...
Uhut'a gelenler var.
Bir dagılsa da şu hava,
Görsek medine-i münevvere'den uhut'a gelenleri.
Bir görsek allah rasulü'nü
Ve eroglu erleri...
Bakın göründüler işte;
Atının üzerinde evrenin efendisi!
Cihanın gözbebegi!
Uhut'un sevgilisi!
Sagında ve solunda ashab-ı güzin
Önündeyse iki üveyk yürüyor;
Biri sad bin muaz,
Digeri sad bin übade.
Allah'ım bu ne edep
Atlarının bile başı yerde...
Bakın şu iki gence!
İkisi de onbeşinde...
Şu kısa boylu olanı rafi' bin hadic!
Parmaklarının ucuna basıyor ki
Boyu uzun görünsün!
İyi ok attıgı söylenince
İzin veriyor efendimiz.
Diger gençse semüre bin cündüp...
Aglayarak peygamberinin yanına gidiyor.
Ya rasulallah! diyor,
Rafi'ye izin verdiniz. bana niye izin yok?
Ben rafi'yi güreşte yeniyorum.
Efendimiz tebessüm buyuruyorlar.
Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar.
Semüre rafi'yi yenince güreşte,
Fahr-i kainat ona da izin veriyor.
Günlerden cumartesi...
Uhud'a gelenler var.
İşte ayneyn tepesi-okçular tepesi-
Başlarında abdullah bin cübeyr
Sultanı dinliyorlar.
Düşmanı yendigimzi görsenizde
Size haber vermedikçe, adam göndermedikçe
Yerlerinizden asla ayrılmayın!
Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahi
Ben size adam göndermedikçe
Yerlerinizden asla ayrılmayın!
İki ordu da hazır...
İki ordu da harp nizamında...
Ve uhud'un kalp atışları dışında yeryüzü nefes bile almıyor!
Sessizligi bozan kureyş'in sancaktarı'dır.
Söyledigi her söz küfür kokulu...
Benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar!
Bu bir meydan okumadır.
Cevapsa bir çift ayak sesi...
Gözler uhud topragında yürüyen bu ayaklarda...
Kime ait bu adımlar ki bastıgı toprak 'allah' diyor!
Ve esedullah namıyla hz. ali(r.a.) yürüyor.
Birkaç saniye, bir tek hamle...
Allah'ın(c.c.) arslanı dimdik ayakta
Kureyş'in sancagı ise yerde...
Ardından bir başkası yükseltiyor sancagı
Ama bilmiyor ki bu defa kim var uhud meydanında
Gökyüzünde yıldırımlar
Yeryüzünde hamza var.
Asıl şimdi başladı uhud'un türküsü.
Tam üç katı düşmanla peygamber(a.s.m) ordusu
Göz göze ve diş dişe.
Uhud'da yigitler var.
İşte: ebu lücane...
Kılıcın üzerinde bir yazı
Korkaklıkta ar
İlerlemekte şeref var!
İşte: musab bin umeyr...
Zırhını giyinince
Nasılda peygamber'e(a.s.m.) benziyor.
Ve döne döne savaşan hz. hamza...
Ben allah'ın(c.c.) arslanı'yım diyor!
Ebu katade'ye bakın.
Bakın bir ok fırlıyor müşrik yayından
Bir havayı yara yara geliyor.
Hedefte rasulullah(a.s.m.) var.
İşte: ebu katade...
Okun fahr-i kainat'a(a.s.m) dogru gittigini görünce
Allah'ı(c.c.) andı önce
Ve uzattı başını!
Ok katade'nin gözüne saplandı.
Uhud'da yigitler var...
Şirk ordusunu bozguna ugratan...
Ömer bin hattab'a bakın
Gözleri çakmak çakmak...
Ama telaş var yüzünde hz. ömer'in(r.a.)
Bu ne hal ey ömer...
Düşman hüsran yaşarken
Zafer kaznılmışken
Bu ne hal ey koca ömer!
Niçin okçular tepesine bakıyorsun?
Neler oluyor orda?
Niye iniyor okçular ayneyn tepesi'nden?
Allah rasulü(a.s.m) haber vermeden niye iniyorlar?
Ey abdullah bin cübeyr!
Durdursana okçuları!
Durun, allah(c.c.) aşkına durun!
Arkanızdan düşman geliyor, inmeyin yerinizden.
Sahabe sendeliyor inmeyin yerinizden.
Kainat yalvarıyor inmeyin!
Sultanlar sultanı'nı(a.s.m) incitecekler, inmeyin!

Peygamber(a.s.m) ordusu iki ateş arasında...
Efendimizin(a.s.m) etrafında on beş sahabe...
Bakın, mübarek elleri rasulullah'ın(a.s.m.)
Yüzüne kapanıyor!
Kainatın affı için semaya kalkan eller
Şimdi kan içinde!
Yetiş ey ebu ubeyde!
Nur saçan yüz kan içinde!

Zaman donuyor sanki,
Ve dudaklarının arasından birşey düşüyor.
Kıpkırmızı bir yakut gibi
Peygamberin(a.s.m.) mübarek dişi!
Uhud dagı'nı bir titreme alıyor.
Zaman donuyor sanki,
Ve gökler yırtılıyor!
Uhud dagı'nı bir titreme alıyor!
Kimse uhud'a ilişmesin.
Çünkü bir ses geliyor altı yerden!
Muhammed'in(a.s.m.) dişi yere düşmesin!
Ve cibril-i emin yaratıldıgı günden beri,
En hızlı inişiyle iniyor!
Çünkü altı yönden bir ses geliyor!
Yere düşmesin muhammed'in(a.s.m.) dişi!

Kara bulutlar çöktü uhud'a!
Bir ses ortalıgı velveleye verdi:
Muhammed(a.s.m.) öldürüldü!
Muhammed(a.s.m.) öldürüldü!
"eger o(a.s.m.) öldürüldüyse ben niye yaşıyorum!"
Diyen enes bin nad atıdı küfrün alevleri arasına!
Artık yaşlı gözler sevgili'yi(a.s.m.) arıyor.
Kab bin malik hz. sesi duyuldu:
"rasuluh(a.s.m) yaşıyor,
Allah(c.c.)'ın rasulü(a.s.m.) yaşıyor,
Onu(a.s.m.) migferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım.
Habibullah(a.s.m.) yaşıyor.
Onu(a.s.m.) şefkat dolu gözlerinden tanıdım."

Ashab-ı güzin'in sevincine bir bakın!
Uhud'un sevincine bir bakın!
Hz.hamza duydu ya bu yeter!
Rasulullah(a.s.m.) yaşıyor ya bu yeter!
Yine daldı hamza kureyş'in dalgalarına!
Ama savaşırken bir ara sendeledi hamza.
Ve boşlukta bir mızrak belirdi.
Ey hamza! uhud'u her anışımızda kaç mü'min girmek ister mızrakla senin arana?
Kaç mü'min keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der?
Ama şehidlerin seyyidi sensin!
Şehidlerin efendisi sensin!
Uhud'da şehidler var...
Şehidlerin seyyidi hamza var uhud'da!
Rasul-i zişan'ın(a.s.m.) gözlerinden boşalan yaş,
Hamza'yı yıkar gibiydi!
Fahr-i kainat(a.s.m.) hiç bu kadar elem duymamıştı!
Hiç bu kadar üzülmemişti!
Ve amcasına hiç böyle seslenmemişti:
"ey rasulullah'ın(a.s.m) amcası hamza;
Ey allah(c.c.)'ın ve rasulü'nün(a.s.m) arslanı hamza;
Ey hayırlar işleyen hamza;
Ey rasulullah'a(a.s.m) koruyucu olan hamza;
Allah(c.c.) sana rahmet etsin!
Eger senden sonra yas tutmak gerekseydi;
Sevinmeyi bırakıp sana yas tutardım!"
Ve bir ayet yankılanıyor ahzab dagında:
(bismillahirrahmanirrahim-rahman ve rahim olan allah'ın adıyla!)
"mü'minlerden öyle yigitler vardır ki,
Onlar allah(c.c.)'a verdikleri sözde sadakat gösterdiler.
Onlardan bazıları şehid oluncaya kadar
Çarpışacagına dair yaptıgı adagını yerine getirdi.
Kimisi de şehid olmayı bekliyor.
Onlar verdikleri sözü asla degiştirmediler."[/center
]




(dursun ali erzincanlı)[/COLOR]
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
glwx8.jpg


Ömürler geçti, sen yoksun, gel ey bir tanecik Ma'bud,
Gel ey bir tanecik gaib, gel ey bir tanecik Mevcud.
Ya sıyrılsın şu vahdet-gahı vahşet-zar eden hicran,
Ya bir nefhanla serpilsin bu hasir kalbe itminan.


Hayır, imanla, itminanla dinmez ruhun ye'si!
Ne afak isterim sensiz ne enfus, tamtakır hepsi!
Senin mecnununum, bir sensiz ancak taptıgım Leyla;
Ezelden sundugum şehla-nigahın mestiyim hala


Gel ey saki-i baki, gel, Elestin yadı şadolsun:
Yarım peymane sun. bir cür'a sun, tek aynı meyden sun!
Gel ey dünyaların Mevla'sı, ey Leyla-yı vicdanım,
Senin yadoldugum sinende olsun, varsa, payanım!
Mehmet Akif Ersoy


 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Senden Sonra

Yüreklerimizde küçücük güneşler,
Alnımızda secdelerde O’nun Rahmetine bulanmış aydınlık…
Gözümüzde Taif’te payına düşen taşların acıttıgı kalbimizin yaşları var şimdi,
Sen yoksun!

Dudaklarımızda naatlar,
Kulaklarımızda çöl kızlarının yaktıgı agıtlar…
Gecelerimizde karanlıklarımızı aydınlatan nurun var,
Sen yoksun!

Efendim!
Sen gittin yenilgiler kaldı,
Kulakları sagır eden ugultular kaldı.
Adresine ulaşmayan söylemler kaldı.
Gittin; kurumuş ırmaga döndü yüregim.
Kuraklıgım kavurdu bedenimi!
Güneşten bile sıcakken kalbim,
Gittin; katılaştı, taşlaştı benligim!
Sen gittin!
Matem düştü payımıza,
Renklerin tonları soldu.
İlkbaharımızın yeşili,
Yazımızın güneşi soldu.
Sen gittin!
Ekinimizin hasadı yitirdi bereketini.
Günlerimize gece, gönüllerimize hazan düştü.
Sen gittin; her saniye bir asır şimdi,
Sen gittin; hayat aldırmaz oldu hüzne…
Huzur dünyadan çekildi efendim!
Bizler yenik düştük zamana,
“Hayat ancak ahiret hayatıdır” sözünü unuttuk,
Hüsrandayız şimdi…

Senden sonra karanlıklar içinden dogup büyüyen,
Her yanımızı çepeçevre kuşatan aydınlık bir çagrıdır payımıza düşen hasretin.
Senden sonra sonbahar olsa da yaşanan mevsim,
Sonsuzluk âleminden müjdeler veren,
Her kışın bir baharı oldugunu hatırlatan sözlerin var halâ…

Ve bizler…
Bizler, hüzün devirlerinin çorak topraklarında açan güller gibi,
Aydınlıgını kuraklıgımıza rahmet yapmak için arıyoruz
Ümitle ve sabırla topragın tohumu bekledigi gibi ilkbaharı bekliyoruz…
Efendim!
Bizi de kendi sancagının altında yaralarına merhem bulmuş ümmetinden eyle!
Ben sana sıkıca sarılayım,
Sen bırakma beni hiçligin kötürüm kollarına!
Bırakma!

94622_g1_3_t2394.jpg
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
İçteki kiri su degil ancak gözyaşı temizler…
Hani doyasıya aglamak istersin ya bazen, ama hep bir yerlerden engeller çıkar, ve gözlerinle aglamayı ertelersin müsait bir zamana kadar...
Ama yüregin ertelenmeyi kabullenmez…

Gözlerinle gerçekleştiremedigin aglama yüreginde gerçekleşir ve için sırılsıklam olur!

Cam kesigi agrılara gark olur yüregin, için için kanar, için için yanar!

Aglamak;
Rahmandan kuluna bir armagan, bir rahmet!...

Aglamak;
İçteki sıkıntıları dışa atmaktır... sıkıntılardan arınmaktır!...
Bazen sevgiliye naz! Bazen sitemdir!
Bazen de anlaşılamamaktır!...
Bazen pişmanlıgın ifadesi...

Aglamak;
Kaybedilene agıt! Hüznün doruk noktası!...
Resulün kaybettigi ogluna hediyesi! ...
Ya ResulALLAH! Sen de mi? Dedirten inci taneleri...
Bazen Rabbe yöneliş!...
Bazen af dileme!...
Bazen acının inci inci dışa vurumu!...
Adeta acının yıkanması... Topraga karışıp yok olması!...
Bazen sevincin gözlere yıgılması, ardından göz pınarlarından süzülen daneler!...
Yürekte sevinç fırtınaları koparken, gözlerin mahzunlugu!...
Söylemek! Hissettiklerini ifade etmek insana uzakken, süzülen damlalarla bunları tek tek yazmak!...
İçteki gök gürültüsünün adeta yagmuru davet edimi!...
Yakub’un Yusuf’a özleminin ifadesi!... Net, yalın, riyasız hiçbir kelime telaffuz etmeden tüm çıplaklıgıyla, duyguların ifadesi!..

Ve aglayabilmek;
Gece yarısı mahlukat uyurken, seccadesinde Rabbine huşuyla yönelmiş, alın secdede, Rabbi ile buluşmanın doruk noktasında... Bir müminin gözlerinden süzülen damlalar! Belki de digerlerinin kurtuluşuna mütesebbib!...
Rabbinden rahmet olarak!...
Bir annenin yavrusuna özlemi, hasretinin ifadesi!...
Duygular kumkuması içindeyken kalbin birden infilak etmesi!..

Ve gözyaşı;
Rabbinden rahmettir mümine!...
Bir tesellidir anneye! Sevgiliye sıgınak!...
Mecnundan Leyla ya kalan hatıra!...
ve Resulden ümmetine merhamet!...
Bırakın aksın gözyaşlarım...
Dokunmayın...
Bırakın...

(Alıntı)
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Aklansın.. Ölümün kara düşleri,
Korkuları, umutlara döndürsün.
Rahmetinle, her damlası
Cehennemler söndürsün...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Cennetler berâtı inci damlalar,
Secdelerde seller gibi çaglasın.
Etrafımda haşre kadar melekler,
Sevinçlerle aglasın...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Eritsin.. Buzlarını gafletin,
Gönül ufukları, nûra bürünsün.
Açılsın da cehlin kara perdesi,
Gerçek görünsün...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Müjdeler dökülsün, Arş-ı Âlâ'dan,
Hidâyet selleri, sineme dolsun.
Her damlası Mahşer Günü
Şâhidim olsun...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Esmâ'ndaki 'Doksandokuz' aşkına,
Semâlardan gufranını indirsin.
Hesap günü, titreşirken Mîzan'da,
Hicâbımı dindirsin...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;
Firdevs Göklerinden, nûr sagnakları,
Dehşet günü, Sırât üzre saçılsın.
Sekiz yerden, sekiz cennet kapısı
Bir lâhzada açılsın...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî
Arıtsın.. Şu nankör nefsi hevâdan,
Bütün zerrelerim, Kur'ân'la dolsun.
Ve Mahşer günü, şu tövbekâr bedenim,
Şehitlerle haşrolsun...

ÂMİN

gozyasi.gif
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Ey Gönül
Aşkın en yücesini tanıdın
en güzelini....
Kapılar ardındaki ışıgı gördün
Sevin....
Karanlıklar degil artık mekanın
Hüzünse yine hüzünlüsün,yine bir yanın yaralı
ama bu kez acıların en tatlısını yaşıyorsun
Yaraların acı degil aşk veriyor
hasret veriyor
Hakka götürüyor...
Her mevsim ilkbahar tadında bak
Çileye de amenna diyorsun
İçini titreten mutluluklara dedigin gibi tıpkı...
Herşey O(c.c)'ndan
Bilirsin bunu gönül
bilirsin ki daha bir sabırla yaşarsın acını
Aşkı yaşayan yürege agır gelir mi hiç Rahmandan gelen.....
Ey Gönül...
Uçmayı ögrenen bir kuş gibisin
İlk kanat çırpışında süzülmeyi ister ya gökyüzüne
özgürlüge kavuşmayı....
Sen de heyecanla kanatlandın
salıverdin kendini aşkın kollarına...
İlahi aşka kelepçeledin kendini ve
Hür olmanın güzelligini yaşadın doyasıya
Sevin...
Özgürlügüne kavuştun işte
Tıpkı küçük bir kuş gibi...
 

Ayser

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ara 2006
Mesajlar
7
Tepki puanı
0
Puanları
0
Sen katiyorum

Sen katiyorum

Yaktı bayram etti daha da yaksın,
Közüme bir tutam sen katıyorum.
Varsın göz yaşlarım çağlayıp aksın,
Gözüme bir tutam sen katıyorum...

Hüzünlü kahkaha sesleri gelir,
İster divani ol istersen delir
Güneşin battığı o yerden belir
Yüzüme bir tutam sen katıyorum...

Yürüttüğün izden şaşmamak için,
Kendi değerimi aşmamak için
Kabarıp duruldum taşmamak için
Özüme bir tutam sen katıyorum...

Gündüzlere hasret gecelerimi,
Sen gizleyip yazdım hecelerimi
Susturdum içimde nicelerimi
Sözüme bir tutam sen katıyorum...

Güz yine kapıda üşüyor canım,
Adeta donuyor senli her yanım
Ilık dursun diye damarda kanım
Güzüme bir tutam sen katıyorum...

Ayser ÖZBAKIR
 

siyah peçe

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2008
Mesajlar
485
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
.................................

gecenin perdesi inerken gözlerime
andım yine adını,ruhum acıya büründü
soguk,sesiz şehirde titrek sözlerimele
adını andım sineme ateş düştü.

yaksada beni sahra gibi hasretin
sanadır çilem sesim çıkmaz,razıyım.
sonunda kesilsede cehenneme biletim,
sevda sanadır,bundan aktır alnım.......
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt