Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den... (1 Kullanıcı)

cennet_agaci

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Kas 2006
Mesajlar
2,468
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
iStAnBuLL
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

m_muaz yazdı:
NAKŞİ TARİKATINDA USÜL


Nakşibendi tarikatında temel esas Ehl-i Sünnet akidesine (inanç) sıkı sıkıya bağlı olmak, ruhsatı bırakıp azimetli olmak. Murakebeye devam etmek daima Hakk'a yönelik bulunmak. Dünya pisliklerinden uzak kalmak Alllah'tan başka herşeyden kaçınmak huzur alışkanlığı kazanmak çoklukta vahdeti bulmak dini alimlerden faydalanmak için cemiyetlere katılmakla beraber, avam tabakasından olanların teşkil ettikleri topluluklardan kaçınmak, Allah'ı zikre gizli olarak devam etmek, zikir esnasında Kerim olan Allah'tanbir nefes bile gafil olmamak için nefes alışverişte kendini kontrol etmek, en büyük ahlakın sahibi olan Resul-ü Ekrem (s.a.v.) ahlakı ile ahlaklanmak gibi şeylerdir.
Nakşiliğin Şartları
1- Pürüzsüz Ehl-i Sünnet itikadı,

2- Sadık bir tövbe,

3- Her türlü hak sahipleri ile helalleşmek,

4- Zulm etmemek, Zalime yardım ve meyletmemek,

5- Hısım akrabanın gönlünü almak, onları memnun etmek,

6- Bütün işlerde Sünnet-i Seniyye'nin gerektirdiği edebi devam ettirmek

7- Her hususta dikkatli olmak.

Nakşibendi Tarikatı
İlim muşahede ve keşif sahibi kimselerin tecrübeleri ile Nakşıbendi tarikatı bütün tarikatların en kolayıdır. İlahi ahadiyetin tecellisine mazhar olmak için Nakşıbendi tarikatı insanı en kısa yoldan ulaştırır. Çünkü Nakşide müridin çalışmasından çok mürşid çalışır. Mürşid çok çalışır ve kalbindeki feyizleri müridin kalbine aktarır. Nakşıbendi tarikatının önderi ve Şah'ı ; Hz.EBUBEKİR (r.a.) ' dır. Resulullah Aleyhisselatu vesselam; bir Hadis-i Şerif'te ; " Yüce Allah (c.c.) benim kalbime neyi aktarıyorsa, bende O'nu Ebubekir'in kalbine aktarıyorum " buyurmuşlardır.

Nakşibendi tarikatı Ehl-i Sünnet ve'l cemaat itikadı üzerinde bulunmak bid'at ve uydurmalardan kaçınmaktır. Kötü ve çirkin huy ve alışkanlıklardan arınmak, güzel ve yüce ahlak sahibi olmaktır. Bu tarikatta cezbe hali, her şeyden önce gelir. Cezbeden sonra salik perdelerinin ardındaki gizli aleme ulaşmış demektir. meczupluk hali iki şekilde olur. Birincisi; Suluk'un başında gelip geçer.. bu Nakşıbendi tarikatında olmaktadır. İkincisi ; Salik bütün makamları aştıktan sonra zuhur eden bir haldir ki ; bu diğer tarikatlarda görülmemektedir. Bu sebeple " Nakşıbendi tarikatı diğer tarikatların dolaşıp ulaştıkları son makamı daha yolun başındayken ulaşır ve müride bunu gösterir " denilmiştir. Nakşıbendi tarikatının evliyası diğer tarikatların evliyasından daha selahiyetlidir. Fakat bundan Nakşıbendi tarikatının evliyası diğer tarikatların evliyasından daha faziletlidir manası anlaşılmasın. Anlatmak istediğimiz mana şudur ;

Nakşıbendi tarikatı diğer tarikatlardan daha kısa mesafeli ve daha kolaydır.

Nakşıbendi tarikatının salikleri diğer tarikatların saliklerinden daha faziletlidir. mesela erkek, kadından yaratılış bakımından daha güçlü ve üstündür dediğimiz zaman bir gerçerği ifade etmiş oluruz. Aynen bunun gibi , Nakşıbendi tarikatının usul ve temelleri de diğer tarikatlardan güçlü ve üstündür.

Nakşıbendi tarikatında ilk önce lb zikri gelir, oysa diğer tarikatlarda, kalb zikri ikinci derecede gelmektedir. Nakşıbendi tarikatında normal olarak, yemek, içmek, uyumak, evlenmek ve çalışmak vardır. Açlık ve uykusuzluk derecesi diğer tarikatlara nazaran ikinci planda gelmektedir. bulundukları her yerde muhabbet kalplerinin tellerini İlahi merkeze bağlarlar. Elleri işte, kalpleri İlahi tefekkürdedir.

Kur'an-ı Kerimde şöyle buyrulmaktadır ; " (ALLAH'ın) Öyle kulları vardır ki onları ALLAH'ı anlamaktan ne ticaret ne de alışveriş alıkoymaz " Kısacası Nakşıbendi tarıkatı Sahabilerin (r.a.) uyguladıkları usul ve kaidelerdir. Sahabiler hangi yolu takip etmişlerse ne fazla ne eksik o yolu olduğu gibi takip etmektir. Sünnet'e bağlı kalmak, zahir ve batın işlerini ve durumlarını aynı ölçülerde düzeltmektedir.

Hayat işlerinden hiçbirini ihmal etmeden kalb huzuru bulmak ve manevi alemden feyiz almaktır. Genç ve yaşlı herkes ölü ve diri bu feyiz ve nurlar karşısında eşittir. hiç bir derece ve makamında zorluk yoktur. Bu tarikatın piri ve önderi; Hz.EBUBEKİR (r.a.). Halifelerin ilki ve öncüsü idi. Bu tarikatta diğer tarikatların önderi ve lideridir. Nurların ve sırların kaynağıdır. Diğer tarikatlarda olduğu gibi bu tarikatta da bazıları Sünnet'e aykırı olarak oynama ve benzeri davranışlarda bulunmaktadırlar, bunların bu davranışları şüphesiz Nakşıbendi tarikatı ile ilgisi yoktur. Özet olarak; Nakşıbendi tarikatı en güzel ve en olgun, en açık, en tatlı, en kısa, en kolay ulaştırıcı ve vardırıcı bir tarikattır. Bir şair şöyle demektedir ;

" Nakşıbendi tarikatının üstün özelliklerini hiç kimse tam olarak vasıflandıramaz ".

Minhacul-Abidiyn kitabında, Şöyle denilmektedir " Nakşıbendi tarikatı, uzunluk ve kısalığı diğer tarikatların ve ayakla yürünen yolların mesafelerine benzemez. Bu tarikat ruh ayağı ile yürüyen bir tarikattır. Tefekkürlerine çok önem verilen ve iman lezzetlerini esas kabul eden bir tarikattır. İlahi nurlara mazhar olan bir mürid, bu tarikatta daha erken ermektedir. Kimi bir saat, kimi bir hafta kimi bir yıl kimi ise altmış yılda erer. Bazıları da yüzyıl ağlayıp, sızlanmaktadır. Fakat kalbinde hiç bir iz olmamıştır. Samimiyet ve ihlas her işin başında gelmektedir. Hadimide;

" Nakşıbendi tarikatı, keşif ve kerametler tarikatıdır. Resulullah (s.a.v.) bir Hadisinde şöyle buyurmaktadır ;

" Batın ilmi, Yüce ALLAH'ın (c.c.) sırlarından bir sırdır. Yüce ALLAH (c.c.) bunu sevdiği kulların kalbine tecelli buyurur. "

Hiç şüphesiz bu ilim hangi kalbe girerse orada bir aydınlık ve genişlik meydana getirir. Tatarhaniye kitabında şöyle denilmektedir ; " Keşif ve kalb ilmi, öğretmek ve öğrenmek ile elde edilmez; Yaşanarak, çalışarak elde edilir. Bu kalb ilmi değil, hal ilmidir. Kur'an-ı Kerim'de Yüce ALLAH (c.c.) şöyle buyurmaktadır

" Bizim için çalışanlara, hiç şüphesiz yolumuzu gösteririz. "

İmam-ı Taftazani Şarhul-Makasit adlı kitabında şöyle demektedir ;

" Kul bütün makamları aşıp İlahi tecellilere ulaşınca zati Ahadiyyetin sırlarına mazhar olur. Bu dereceye erişen bir kul, kendi sıfatını ve varlığını, Yüce ALLAH'ın (c.c.) varlığında unutur, kaybeder. Varlık dünyasında Yüce ALLAH'ın (c.c.) varlığından başka hiç bir şey görmez. Gördüğü, duyduğu ve bildiği sadece O'dur (c.c.). Hadis-i Kutsi'de ; " Kul nafilelerle Bana yaklaşmaya devam eder. Takiben ; onun tutan eli, yürüyen ayağı ve konuşan dili olurum" diye işaret edilen mana budur. Bu tarikat bilgileri ile elde edilir, kalb ve ruhun sırlarına mazhar olmak için nefsin kötülüklerinden arınmak gerekir.



Tarikatın Temeli
Eğer tarikatın temeli kaçtır diye soracak olursan bende altıdır diye sana cevap veririm;

Tövbe,

Uzlet,

Züht,

Takva;

Kanaat,

Telimiyet'tir.

Tarikatın rükünleri nedir diye soracak olursan bende sana altıdır diye cevap vereceğim;

İlim,

Hilm,

Sabr,

Rıza,

İhlas,

Ahlak,

Eğer tarikatın vacipleri kaçtır diye soracaksan olursan bende sana altıdır diye cevap vereceğim;

Yüce ALLAH'ı (c.c.) anmak,

Arzuları bırakmak dünyayı terk etmek,

Dinin emirlerine uymak,

ALLAH'ın (c.c.) bütün yarattıklarına karşı iyilik yapmak,

Hayır işlerine koşmaktır.

Eğer tarikatın hükümleri nelerdir diye soracak olursan bende sana altıdır diye cevap vereceğim.

Yakin,

Marifet,

El açıklığı,

Doğruluk,

Şükür ve düşüncedir.





Tarikatın Mahiyeti

Tarikatın mahiyeti; ibadete devam etmek, belli saat ve zamanlarda zikir yapmaktır. Tarikat, hakikat ve şeriat hükümlerine göre davranışlarda bulunmaktır. Allah (c.c.) 'tan başka hiçbir gaye ve hedef edinmemektir. İç ve dış dünyasını her türlü kusurlardan arındırmak ve yüce gayeler peşinde koşmaktır. Kalbini bütün yalancı sevgilerden temizlemek ve İlahi tecellilere ermekten engel olan her türlü bağlardan kurtulmaktır. Her zaman Allah (c.c.) 'la beraber olarak hırs, kin ve düşmanlıktan uzaklaşmaktır. Bunun içinde kendini ve nefsini daima kontrol altında bulundurmaktır. Resulullah Aleyhisselatuvesselam 'ın yolunda bulunmak ve Sünnet'ine dört elle sarılmaktır.

Resulullah Aleyhisselatuvesselam efendimiz bir Hadis-i Şerifi'nde ;

" Benim için bir saat vardır ki , o saatte hiç melek-i mürekkeb ve Nebiyyi mürsel aramıza giremez " buyurmuşlardır.

Nakşıbendi Tarikatının Asr-ı Saadet'ten bu yana aldığı isimler
Hace Muhammed Bahauddin Hz.'nin Piri olduğu Tarikat-ı Aliyye Asr-ı Saadet'ten bu yana değişik isimler almıştır.

Hazreti Ebu Bekir-i Sıddık (r.a.) 'dan Beyazıd-ı Bestami'ye kadar " Sıddıkiyye ", Ondan Abdulhalık-il Gücdevani'ye kadar Beyazıd-ı Bestami'nin ismine riayeten " Tayfuriyye ", Şah-ı Nakşibend 'in zamanına kadar " Haceganiyye " O'ndan sonra da " Nakşıbendiyye " denmiş ve bu isim günümüze kadar gelmekle beraber yanında zamanının büyük mürşitlerin lakapları da eklenmiştir.Şöyle ki ; Ahmed Faruk Hz. zamanında "Nakşıbendiyye Ahrariye " , M.Dehlevi Hz. Hz. Halidi Bğadadi Hz. kadar " Nakşıbendiyyi Müceddiye " ve sonra " Nakşıbendiyye Halidiyye " isimlerini almıştır.

Nakşıbendiliğin İncelikleri
Allah dostlarının seçkinlerinden ve bu yolun en büyüklerinden, öncülerinden Hace Muhammed Bahauddin Nakşıbend ve O'nun şerefli halefleri şöyle dediler ;

" Peygamberlerin en üstünü kainatın efendisi Muhammed Mustafa (s.a.v.)'in , Velilerin en faziletlisi, Ebubekr Sıddık (r.a.) Hazretlerine gizlice talim ettikleri en şerefli ilim olan huzur ve irfan ilmi, avam insanlardan gizlenmiştir. O gizli hazineye eriştirici yolun usulü ve çeşitli kazançları vardır ki ; Bu kısımda genişçe yazılmıştır.

Bu yolun erkanı üç husustur ki ;

Az yemek, az uyumak ve az konuşmaktır. Azyemek, az uyumaya; Az uyumak az konuşmaya; Az konuşmakta kalb zikri ile tam bir teveccühe yardımcı ve güç vericidir. Bunlardan murad , ancak gönül ve ruhla yüksek bi,r huzura varmaktır. Böyle olunca ; yemekte , uykuda ve konuşmada orta bir yolu takip etmek gerekli olur.

Nakşıbendi Tarikatının Gayesi
Bu yüce tarikatın amacı, amelde (ibadetlerimizde) ihlas (samimiyet) kazanmak için Allah (c.c.) sevgisini elde etmeye çalışmaktır. İhlas; dünya ve ahiret çıkarı gözetmeden bütün sözlerin, hareketlerin ve ibadetlerin Allah (c.c.) 'ın rızası (Allah Teala'nın Zatı) için yapılmasıdır. Bu gayeye sadece Sünnet'e uymak ve gafleti yok etmekle erişilir. Bunu sağlamak için bu yolun isteklisinin iki şeye devam etmesi gerekir.

1-Ruhsat ve bid'at'lardan kaçınarak Şeriat-ı Muhammediye'ye uymak.

2-Gafleti tamamen gidermek.

İşte Nakşıbendi tarikatı bu iki esastan ibarettir. Mürid gafleti kovarak ve Şeriat'e uyarak başarılı olabilir.

Bu yolun isteklisi, açlık tokluk, susma ve öfke halindeyken, uykuda, uyanıkken, dostları ve yabancılarla görüşürken, yalnızken, veya topluluk içerisindeyken kalbindeki düşünceleri bir noktada toplayıp nefsini dizginler, böylece kalbinin uyanık kalmasını sağlar. bu kişiyi fitne ve ayrılık rüzgarları etkileyemez. Aksine felaket, bela ve ayrılık halinde daha fazla uyanık olur. Mürid Sünnet'e uyarak bütün mekruh ve haramları hatta en iyi davranışın (Hilaf-i Evla) dışındaki uygulamaları bile yapmaz; dininin emirlerini yerine getirir. Eskiden yapmış olduğu haram ve mekruhlardan veya yapmadığı dinin emirleri için istiğfar eder. Bunlar uyulması gereken önemli kurallardır.

Mürid gafleti gidermek için çaba sarfederek huzur alışkanlığını kazanmaya çalışır. Buna Vukuf-i kalbi (kalbin Allah (c..c)'tan uyanık olması) denir. Bu yalnız zikir veya rabıta ile yahut her ikisi ile şiddetle kalbe yönelme ile kazanılır. Hak yolcusu kalbinin üzerinde o kadar durur ki, gaflete girmek istese giremez ve huzur alışkanlığını bırakmak istese bırakamaz.

Yararlanılan Kaynaklar


Adab-ı Fethullah -- Seyh Fethullah Verkanisi (ALLAH (c.c.) Sırrını A'li kılsın)

Yüce Nakşıbendi Tarikatı -- S.Abrurrakib EROL (ALLAH (c.c.) Kendisinden razı olsun)

S.A MUAZ KARDEŞM BUNU YOLLADIĞIN İYİ OLDU BENDE BU TARİKATI MERAKEDIYORDUM
ALLAH C.C RAZI OLSUN İNŞ SELAM VE DUA İLEB)B)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

sevgi dinc yazdı:
m_muaz yazdı:
İNSANIN KALBİ SAĞLAM OLURSA BÜTÜN VÜCUTU DA SAĞLAM OLUR.KALP

BOZULMUŞSA BÜTÜN VÜCUT BOZULMUŞ OLUR.KALP ALLAH TEALANIN ZİKRİNİN YAPILDIĞI

YERDİR. KALP ÖLÜRSE BÜTÜN VÜCUT YOK OLUR. NAKŞİBENDİLİKTE ASIL ÖNEMLİ OLAN KALBİ

ISLAH ETMEKTİR. ZİKİRDEN MAKSAT , KALP BÜTÜNÜYLE ÇALIŞMAKTADIR.ÇALIŞMAYA

BAŞLAYAN KALP, SAAT GİBİ İŞLER. O ZAMAN KALBİN SAHİBİ HANGİ İŞLE MEŞGUL OLURSA

OLSUN KALP ZİKRETMEYE DEVAM EDER.BÖYLECE İNSANIN HER ANI ZİKİRLE VE İBADET İLE

GEÇER.RABBÜ'L-ALEMİN MAHZUN KALPLERE RAHMET EDER.MAHZUN GÖNÜLLERİ ÇOK

SEVER.ÇÜNKÜ MAHZUN KALPLERİN HUZUR BULMASI , ANCAK ALLAH TEALA'NIN MERHAMET

ETMESİ İLE RAHATLAR.O ZAMAN YÜCE ALLAH'IN NAZARGAHI OLAN KALPLER DE

YÜCELENİR.İLAHİ SEVGİ İLE DOLAR.BU, KALBE ALLAH ZİKRİNİN YERLEŞMESİDİR.AMA DÜNYA

SEVGİSİ İLE DOLU OLAN KALPLER , ALLAH'TAN GAFİLDİR.KİŞİ NE KADAR MAHZUN OLUR VE

ALLAH'A MUHTAÇ OLDUĞUNU İDRAK EDERSE , O KADAR ALLAH KATINDA DEĞERLİ GÖRÜLÜR.




´´Nasil ki herkes,iyi kötü,zalim,fena bütün millet gelir,köprüden gecer de köprü hic ses cikarmadan,daralmadan hepsinin gecmesine müsaade ederse insan da iste bu köprü misali,herkesle iyi gecinmeli,muhatabi ister zalim,ister münafik,ister hirsiz,isterse fasík olsun idare edip iyi gecinmelidir!´´


(SEYYİD ABDÜLHAKİM BİLVANİSİ (k.s.))



rabbim biz günahkar kullarını ayırmasın onun yolundan
bütün yollar sana seydamB)B)B)

sanadır bu bitmeyen sevdam B)
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

ararat yazdı:
selamun aleyküm..hayırlı geçeler muaz kardeşim ...RABBİM senden razı olsun çok güzel şeyler yazmışsın ..çoğundan haberim bile yok varsa bile yarım yamalamak inşallah bu sitedeki kardeşlerim sayesinde ben bir şeyler öğrenicem yanlız zikir nasıl yapılır ..Allah rıızası için bunu banada öğretin ...birde bir şey daha dikkatimi çekti anlamını bilmiyorum rabıta ne demek bu konudada yardımcı olurmusunuz bana ..şimdiden hakkınızı hella edin .Allaha emanet olun ..ve selamun aleyküm

ve a.selam kardeşim...amin. cümlemizden rabbim razı olsun selametle..
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

Allah c.c. razı olsun..~cennet_agaci ve ~mustafa_xtar kardeşim...selametle...
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

B)B)B)
 

ADALETIMAHZA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
3,630
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Web Sitesi
www.islamiportal.net
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

S.A.ALLAH RAZI OLSUN.BEN DE NAKŞİBENDİLİKLE İLGİLİ KISA VE ÖZ BİR BİLGİ İSTİYORDUM.BAZI SOHBETLERDE SORUYORLAR,BİLİYOR İNSAN ANLATAMIYOR.KAYDEDİP ÇIKTI ALDIM.HAKKINI HELAL ET.A.E.O.
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

ADALETIMAHZA yazdı:
S.A.ALLAH RAZI OLSUN.BEN DE NAKŞİBENDİLİKLE İLGİLİ KISA VE ÖZ BİR BİLGİ İSTİYORDUM.BAZI SOHBETLERDE SORUYORLAR,BİLİYOR İNSAN ANLATAMIYOR.KAYDEDİP ÇIKTI ALDIM.HAKKINI HELAL ET.A.E.O.


VE A.SELAM ALLAH C.C. RAZI OLSUN ..ABLA..YAZARIZ İNŞ..SELAMETLE..
 

ADALETIMAHZA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
3,630
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Web Sitesi
www.islamiportal.net
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

m_muaz yazdı:
ararat yazdı:
selamun aleyküm..hayırlı geçeler muaz kardeşim ...RABBİM senden razı olsun çok güzel şeyler yazmışsın ..çoğundan haberim bile yok varsa bile yarım yamalamak inşallah bu sitedeki kardeşlerim sayesinde ben bir şeyler öğrenicem yanlız zikir nasıl yapılır ..Allah rıızası için bunu banada öğretin ...birde bir şey daha dikkatimi çekti anlamını bilmiyorum rabıta ne demek bu konudada yardımcı olurmusunuz bana ..şimdiden hakkınızı hella edin .Allaha emanet olun ..ve selamun aleyküm

ve a.selam kardeşim...amin. cümlemizden rabbim razı olsun selametle..

S.A.ARARAT KARDEŞİMİZİN SORULARI VAR AMA,CEVAP ALABİLİR MİYİZ.BEN DE SORMUŞ OLAYIM.A.E.O.
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

SELAMUN ALEYKUM KARDEŞLERİM..SORULARINIZI YANITLAMAYA CALIŞAYIM İNŞ...



ZİKİR ::

3 ayri zikir vardir.

Bu 3 ayrim cok onemli insaalah..
A- Kur'ân-ı Kerim'in bir ismi zikirdir.



15/HİCR-9: İnnâ nahnu nezzelnez zikre ve innâ lehu le hâfizûn(hâfizûne).

Muhakkak ki; zikri (Kur'ân-ı Kerim'i), Biz indirdik. O'nun koruyucuları (da) mutlaka Biziz.



Görüyoruz ki Kur'ân-ı Kerim'in bir ismi zikir. Onu kıraat etmek (okumak), tilavet etmek (açıklamak) da zikirdir.

B- Namaz kılmak da bir zikirdir.



20/TAHA-14: İnnenî enallâhu lâ ilâhe illâ ene fa'budnî ve akımıs salâte li zikrî.

Muhakkak ki; Ben, Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Öyleyse Bana kul ol ve Beni zikretmek için namazı ikame et.



C- Zikrullah ( Allah isminin ard arda tekrarı).





73/MUZEMMİL-8: Vezkurisme rabbike ve tebettel ileyhi tebtîlâ(tebtîlen).

Rabbinin (Allah'ın) ismiyle zikret ve herşeyden kesilerek O'na (Allah'a) dön (ulaş, vasıl ol).

Ve En buyuk Ibadetin ne oldugunu Ankebut 45 ile gorebililiriz:
29/ANKEBUT-45: Utlu mâ ûhıye ileyke minel kitâbi ve ekımıs salât(salâte), innes salâte tenhâ anil fahşâi vel munker(munkeri) ve le zikrullâhi ekber(ekberu), vallâhu ya'lemu mâ tasneûn (tasneûne).

Sana Kitab'tan vahyedileni oku, namazı kıl. Çünkü namaz kötülükten ve fuhşiyattan meneder ama Allah'ın zikri, en büyüktür. Ve Allah, yaptığınız şeyleri bilir.



Bu âyet-i kerimede, sana vahyettiğimiz bu kitabı oku, tilavet et (birinci zikir) ve namaz kıl (ikinci zikir). Çünkü senin namazın fuhşiyat ve münkerden men eder(korur). Ve Allah'ı zikretmek en büyüktür ( le zikrullâhi ekber ) ( üçüncü zikir) buyruluyor. Yani zikrullah hem Kur'ân-ı Kerîm'in okunmasından hem de namaz kılmaktan daha



RABITA NEDİR..

KUR'AN VE SÜNNET'İN EMRETTİĞİ RABITA


Bazıları tasavvufta tarif ve tavsiye edilen rabıtayı tenkit etmekteler. Kimi bu tenkidin şiddetini artırıp rabıtaya şirk diyecek kadar ileri gitmektedir. Acaba birisine göre ibadet, diğerine göre felaket olan bu rabıta nedir?

Tasavvufta rabıta, terbiyenin temeli ve en büyük zikir sebebi görülürken, onu şirk gören kimse hangi delil ve mantıkla bu sonuca varabiliyor?

Gerçekten şirke götüren bir rabıta çeşidi mevcut mudur?
Rabıtanın Kur’an ve Sünnet’te bir örneği, benzeri, delili ve tarifi var mıdır? İnsan terbiyesi için rabıtanın gereği nedir? Bütün bunlar, cevap arayan sorulardır.


Aslında çözüm kolaydır. Aramızda bir ihtilaf varsa, yapılacak iş hakeme gitmektir. Din işlerinde hakem Kur’an ve Sünnet’tir. Biz de önce Kur’an ve Sünnet’e bakacağız. Onlarda rabıtanın nasıl ele alındığını inceleyeceğiz.

“Rabıta”, “ribat”, “murabata” kelime olarak “rabt” kökünden gelmektedir. Rabıta ve rabt, sözlükte iki şeyi birbirine iyice bağlamak anlamına gelir. Bu kelimeye, iki şeyi birbirine bağlayan ip, alaka, şiddetli muhabbet, münasebet, ilgi ve sevgi ile bir şeye bağlılık, cesur ve dayanıklı olmak gibi manalar da verilmiştir. (Cevherî, Sıhah; İbnu Manzur, Lisanu’l-Arab; Zebidî,Tacu’l-Arus.)

Bu kelimeler kullanıldıkları yere göre, bir şeyin üzerinde sabit durmak, kendini hapsetmek, başkasından kesilip bir şeye tam yönelmek gibi manalar da taşımaktadır. (Razî, Tefsir-i Kebir; Kurtubî, el-Cami li Ahkami’l-Kur’an; İbnu Kesir, Tefsir.)

Kur’an ve Sünnet’te anlatılan rabıta çeşitleri de, bu manaların birini veya birkaçını içermektedir.

KUR'AN'DA RABITA GEÇİYOR MU?

Kur’an’da rabıta kelimesi açıkça zikredilmektedir. Bunu şu ayette görüyoruz:

“Ey iman edenler! Allah yolunda sabredin, düşmanlarınız karşısında sebat gösterin, rabıta yapın / Allah’ın korumanızı istediği sınırları bekleyin, Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Âl-i İmran, 200)

Bu ayetteki “rabıta yapın” emri, her mümini ilgilendiren bir emirdir. Tefsirlerde burada geçen rabıtaya şu manalar verilmiştir: Düşmanların saldıracağı yerleri gözetleyin, sınırları bekleyin. Dininizi tehlikelerden koruyun. Nefis ve şeytan düşmanlarına karşı uyanık olun. Onların kalbinize girmesine yol vermeyin. Allah’ın çizdiği sınırları iyi gözetin, ilâhi hükümlere harfiyen uyun. Namaz vakitlerini gözetleyin ve mescitleri ibadet, taat ve zikir ile mamur edin. (Suyutî, ed-Dürrü’l-Mensur; İbnu Kesir, Tefsir.)

Yüce Allah’ın her müminden istediği rabıta, kalbini Yüce Allah’a bağlamaktır. Her işte O’nun rızasını gözetmektir. Bütün yaptıklarında helal ve haram sınırına dikkat etmektir. Kalp kâbesini günah kirlerinden temizlemektir. Oraya Allah’ın sevmediği şeyleri sokmamak için gönlü kontrol altında tutmaktır. Kısaca, Yüce Allah’ın düşman olduğu şeyleri gönülden çıkarmak ve kötülüklerin esaretinden kurtulmuş, hür bir müslüman olmaktır.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, “rabıta yapınız” ayeti indiği zaman, ashabına ayette anlatılan ribat ve rabıtanın ne olduğunu şöyle açıklamıştır:

“Zor ve sıkıntılı zamanlarda güzelce abdest almak, kalbi mescitlere bağlı olmak, ibadet yerlerine çokça gidip gelmek ve bir namazı kıldıktan sonra diğer namaz vaktini gözetlemek var ya; işte sizin için ribat budur, işte asıl ribat budur, işte asıl ribat budur.” (Buharî, Tirmizî, Nesaî, Malik)

Bu hadisten ribatın iki türlü manasının olduğunu anlıyoruz. Birisi manevi, diğeri maddi sınırları kontrol altında tutmaktır. Korunacak manevi sınırlar ilâhi emirler ve kalbimizdir. Maddi sınırlar ise düşmanın saldırı noktalarıdır.

Kalbin Yüce Allah ile ne halde olduğunu kontrol etmeye murakabe denir. Zahiri düşmanları takip ve kontrol etmeye ise mücadele denir. Her ikisi de mümin için vazgeçilmez birer vazifedir. Çünkü ayette kurtuluş bunlara bağlanmıştır.

TEFEKKÜR YA DA VARLIKLARI RABITA

Kur’an ve Sünnet’te emredilen bir diğer rabıta şekli tefekkürdür. Tefekkür etmek, fikretmek, düşünmek aynı şeydir. Hepsi kalple yapılan bir ameldir.

Düşünmek akıllı olmanın gereğidir. İnsanın en başta gelen özelliği düşünmektir. Tefekkür, boş ve gelişi güzel bir düşünce değildir; gizli bir ilim yoludur. Tefekkür kalp aynasında varlıkların iç yüzünü görmektir. Bilinene bakıp gizli olanı fark etmektir. Görünene bakıp görünmeyene ulaşmaktır. Delile bakıp hedefe varmaktır. Tefekkür, sanata bakıp sanatkârı tanımaktır. Kalp gözüyle Yüce Yaratıcı’nın varlıklarda gizlediği ilmini, kudretini, rahmetini ve hikmetini görüp, O’na hayran olmaktır. Bunun sonu O’nu sevmek, zikretmek, yüceltmek ve O’na teslim olup huzura ermektir. Kur’an’da bu sonuç tefekkür, tezekkür, teemmül, tedebbür, ibret, basiret, marifet ve muhabbete bağlanmıştır.

Tefekkürü tarif ettik. Tezekkür, unutulan bir şeyi hatırlamak, unutmamak ve devamlı tekrar ederek onu kalpte tutmaktır. Teemmül, bir şeyi devamlı ve çok yönlü düşünerek içinde saklı olan manayı ortaya çıkarmaktır. Tedebbür, bir şeyi derinlemesine düşünmek ve arkasındaki gizli manayı çözmektir. İbret, bir şeyde verilmek istenen mesajı almaktır. Basiret, işin iç yüzünü görmektir. Marifet, bir şeyi asli haliyle olduğu gibi tanımaktır. Muhabbet, bir şeyi sevmek ve onunla huzur bulmaktır.

Görüldüğü gibi, bütün bunlar bir irade, yöneliş, gayret, iman ve sabır istemektedir.

'MÜRŞİD YERİNE ALLAH'I DÜŞÜN' SÖZÜ DOĞRU MU?

Yüce Allah’ın zatı hariç, her şey düşünülebilir. Yüce Allah’ın zatı hiçbir şeye benzemediği için onu düşünmek mümkün değildir. Rasuiullah s.a.v. Efendimiz, bu konuda şu ölçüyü önümüze koymuştur:

“Allah Tealâ’nın zatını tefekkür etmeyin/düşünmeyin. O’nun nimetlerini ve yarattığı varlıkları düşünün. Çünkü siz Allah’ın zatını düşünmeye güç yetiremezsiniz.” (Ebu’ş-Şeyh, Kitabu’l-Azame; Ebu Nuaym, Hilye; Tabaranî, el-Evsat; Beyhakî, Şuabu’l-İman; Elbanî, Sahiha.)

Alimlerimiz bu hadisten hareketle şu temel kaideyi tespit etmişlerdir: “Her ne ki hayal edilir, o Allah değildir.” (Şa’ranî, el-Yevakıt). Yüce Allah’ın dışındaki her varlık düşünülebilir ve nasıl olduğu hayal edilebilir. Fakat Allah nasıl acaba diye düşünülmez, düşünülemez.

Bu hadis, niçin bir mürşidi düşünüyorsunuz da Allah’ı düşünmüyorsunuz, diyenlere cevap vermektedir. Kâmil mürşid, bir varlıktır, kuldur, edep ve takva sahibi salih bir insandır. Allah’ın dostu, halifesi, şahidi, delili ve davetçisidir. Onu düşünmek, hayal etmek, kalpte canlandırmak, gönülde şekillendirmek, rabıta yapmak mümkündür, fakat bu durum Yüce Allah’ın zatı için mümkün değildir.

AYETLER, İBRETLER

Yüce Allah, Kur’an’da bütün varlıklara, yerlere, göklere, dağlara, denizlere, aya, güneşe, yıldızlara, geceye, gündüze, yağmura, rüzgara, insana, bitkilere, hayvanlara, tarihte olan olaylara “ayet”, “delil” ve “ibret” ismini veriyor ve onların yaratılmasına, seyrine, sevk ve idaresine, hareket ve sonuçlarına ibretle bakmamızı, onların üzerinde derin derin düşünmemizi emrediyor. Bir sivrisineğin halini, arının yaptığı balı, örümceğin ördüğü ağı misal vererek, akıl sahiplerinin ibret almasını istiyor. Cennet, Cehennem, Sırat, Mizan ve diğer ahiret hallerini safha safha anlatarak, hepsi üzerinde düşünülmesini bekliyor.

Kısaca önümüze iki türlü ayet konmuştur. Birisi Kur’an ayetleri, diğeri kainat ayetleridir. Yüce Allah, bütünüyle Kur’an ayetlerini düşünüp öğüt almamız ve Allah’ın tek ilâh olduğunu anlamamız için indirdiğini haber veriyor. (Nisa, 82; Yusuf, 2; İbrahim, 52 v.d.)

Aynı şekilde yerler, gökler ve içindekilerin de aynı hedef için yaratıldığını bildiriyor ve onlardaki bu ilmi insanların okumasını, içindeki mesajı almasını istiyor. (Bakara, 164; Âl-i İmran, 190-191; Yunus, 101 v.d.)

Bu ayetler bize sadece kainatta olanı biteni haber vermek, onların isimlerini öğretmek ve arada bir kendilerini konu etmek için anlatılmıyor. Bunların tek hedefi kalbi uyandırmak ve Yüce Allah’a bağlamaktır. Çünkü disiplinli düşünmek, bir halden diğerine geçmek içindir. Tefekkürle kalp dirilir, hali değişir, sıfatı güzelleşir. Bu dirilik ve güzellik diğer lâtifelere yansır. Kalp gibi ruh, sır, hafi, ahfa, vicdan, akıl ve şuur da ayet ve delilleri tefekkürün sonucu oluşan ilim ve feyzden nasiplenir. Sonuç güzel ahlâktır.

Tefekkürle cehaletten ilme, dünya hırsından zühde, kibirden tevazuya, benlikten edebe, nefretten sevgiye, korkudan emniyete, vesveseden zikre, boş işlerden ibadete, fani dostlardan ebedi sevgiliye yöneliş ve geçiş sağlanır. İşte buna seyr u sulûk, yani Allah’a gitmek denir. Bu hedefe giderken her şey bir vesileden ibarettir. Tefekkür de en güzel vesiledir. Bunun için, “uyanık kalple bir saat tefekkür yapmak, gaflet içinde bir sene ibadet yapmaktan hayırlıdır” denmiştir. (Ebu’ş-Şeyh, Kitabu’l-Azame; Gazalî, İhya)

Kur’an’da, ayetlerden ibret almak ve sonuç çıkarmak için samimi iman, uyanık kalp, güzel yöneliş, takva, temiz akıl ve sabır gerekli görülmüştür. İman etmeyen ve aklı midesine, kulağı para sesine, gözü cüzdanına bağlı yaşayan kimseler, bu halleriyle kör, sağır, dilsiz, hissiz ve kıymetsiz birer varlık olarak tanıtılmıştır.

Görüldüğü gibi tefekkür lazımdır. Tefekkürün hedefi şirkten kurtulmak, tevhide ve şükre ulaşmaktır. Bu şekilde tefekkür etmek, ibret almak, kendini kontrol etmek ve amellerini muhasebeye çekmek her müminin günlük amelleri arasında yerini almalıdır. Hadiste, aklı başında olan her müminin, gününün bir kısmını bu tefekkür için ayırması gerektiği belirtilmiştir. (İbnu Hıbban, Sahih; Ebu Nuaym, Hilye)

MUHABBET RABITASI

Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan birisi de muhabbet rabıtasıdır. Muhabbet rabıtası kalbi Allah’ın sevdiği şeylere bağlamak ve onları Allah için sevmektir. Bu sevilecek kimselerin başında Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz gelmektedir. Yüce Allah onu sevginin imamı, delili ve rehberi yapmıştır. (Âl-i İmran, 31; A’raf, 157-158) O’na uymadan Allah’ı seviyorum demek yalandır.

Rasulullah s.a.v. Efendimiz, kendisi için her müminden şu derece bir sevgi ve kalp bağı istemektedir: “Sizden biriniz beni kendi nefsinden, ailesinden, çocuklarından, anne babasından ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe, tam iman etmiş olmaz, gerçek imanın tadını tadamaz.” (Buharî, Müslim, İbnu Mace, Ahmed)

Ayrıca her müminden Ashab-ı Kiram’ı, alimleri, salihleri ve mümin kardeşlerini sevmesi, onları hayırla anması, kalbinde onlara yer vermesi, dualarına katması, onlarla ilgilenmesi istenmektedir. “Birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız” hadisi, bu sevgiyi anlatmaya yeterlidir. Yüce Allah’ın: “Sakın zalimlere meyletmeyin, yoksa size de ateş dokunur.” (Hud, 113) uyarısını her kalp sahibi dikkate almalıdır. “Ey iman edenler Allah’tan korkun ve benim sadık kullarımla beraber olun.” (Tevbe, 119) ayeti, kalbin kimlere yönelmesi ve bağlanması gerektiğini göstermektedir.

ÖLÜM RABITASI

Kur’an ve Sünnet’te emredilen rabıtalardan biri de ölüm rabıtasıdır. Kur’an’da insanı dehşete düşürecek, hayrete sevkedecek ölüm halleri, kıyamet sahneleri ve ahiret manzaraları anlatılmaktadır. Bunlarla kalp dünyadan çekilip ebedi ahiret yurduna yöneltilmek istenmektedir. Rasulullah s.a.v. Efendimiz, Abdullah b. Ömer’e: “Kendini ölmüş ve kabre girmiş say.” (Tirmizî, Ahmed) buyurarak ölüm rabıtasını tavsiye etmiştir. Bu rabıta ile insanın dünyanın boş sevgi ve zevklerinden çekilip ebedi ahiret güzelliklerine yöneleceğini, gafletin gidip kalbin dirileceğini ve günahlardan temizleneceğini haber vermiştir. (Tirmizî, Nesaî, Münavî, Beyhakî)

Allah dostları tefekküre büyük önem vermişlerdir. İnsanın terbiyesi, konuşması kadar susmasından da anlaşılır. Ancak, boş konuşma ve kötü düşünce kınandığı gibi, içinde güzel düşünce ve tefekkür olmayan suskunluk da kınanmıştır.

Velilerden Fudayl b. İyaz rh.a. der ki: “Tefekkür bir aynadır. Sana iyiliklerini ve kötülüklerini gösterir. Onda kalbinin halini görürsün.”

Alimlerden Abdullah b. Mübarek rh.a., velilerden Sehl b. Ali k.s.’yi derin bir tefekküre dalmış halde gördü. Onun ahiret hallerini düşündüğünü anladı ve “Nereye kadar ulaştın?” diye sordu. O da, “Sırat köprüsüne kadar.” cevabını verdi.

Bişr b. Haris rh.a., tefekkürle elde edilecek sonucu şöyle özetler: “Eğer insanlar Yüce Allah’ın büyüklüğünü anlayabilselerdi, ona isyan etmezlerdi.”

RABITANIN SONUCU

Tasavvuf büyüklerinin tarif ve tatbik ettiği rabıta da yukarıda anlatılan tefekkür çeşitlerinden birisidir. Rabıta, görülmesi Yüce Allah’ı hatırlatan kâmil bir veliyi gönül aynasında seyretmek ve üzerinde zuhur eden ilâhi tecellileri görüp, Yüce Allah’ı zikretmekten ibarettir.

Diğer bir yönüyle rabıta, Yüce Allah’ın dostu ile gönülde beraber olmaktır. Onun kalbine emanet edilen ilâhi nura bağlanmaktır. Onun ilâhi aşkla kaynayan kalbine inen feyizden nasiplenmektir. Velideki dostluk sırrını düşünmektir. Salihleri özlemek ve onlardaki güzel ahlâka özenmektir. Sevgi atmosferi içinde kalbi uyandırıp Hakka yöneltmektir.

Kısaca rabıta, Allah’ın yeryüzündeki şahidine bakarak Allah’ı tanımaktır. İşte tefekkürün özü de budur.
 

makinaci06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
966
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

ARARAT KARDEŞİM ZANNIMCA BAYANSIN DİMİ.EĞER İSTERSEN BU KONULARDA HASBİHAL EDEBİLİRİZ BENDE YENİ ÖĞRENİYORUM KISMEN BİLİYORUM ANLATABİLİRMİYİM BAKARIZ.GERÇİ MUAZ KARDEŞİM MAŞALLAH ARAŞTIRMIŞ HEMEN BULMUŞ .AMA YARDIMCI OLMAK İSTERİM.
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

makinaci06 yazdı:
ARARAT KARDEŞİM ZANNIMCA BAYANSIN DİMİ.EĞER İSTERSEN BU KONULARDA HASBİHAL EDEBİLİRİZ BENDE YENİ ÖĞRENİYORUM KISMEN BİLİYORUM ANLATABİLİRMİYİM BAKARIZ.GERÇİ MUAZ KARDEŞİM MAŞALLAH ARAŞTIRMIŞ HEMEN BULMUŞ .AMA YARDIMCI OLMAK İSTERİM.


selamun aleykum..ararat kardeşim...ciğdem kardeşimle istişare yapabilirsin evet ne güzel düşünmüş..selametle ..sormak istedigin olursa yine sor inş..

selamun aleykum...
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

GAVS KİMDİR VE KUTUB KİME DENİR?
Velilerden bir kısmına irşad görevi verilmiş, bir kısmına bu görev verilmemiştir. İrşadın en üstün mertebesi "Gavsiyyef'tir. Gavs, manevî mertebelerin en yükseğinde bulunan zattır. Bu zata "Kutub" da denir. Bir başka deyişle "Kutbül Aktab", yani "kutuplar kutbu" demektir.
Gavs dünyadan göçünce onun yerine kutublardan “Sâhib-i Şimal” geçer.
Ondan bir geride bulunan “Sâhib-i Yemin” ise “Sâhib-i Şimal” olur.
Onun yerine "Dörtler"den biri “Sâhib-i Yemin” olur,
Onun yerine "Kırklar"dan biri "Evtâd'' olur. "Yediler”e alınır.
Onun yerine "Üçyüzlerden" biri “Kırklar”a alınır.
Onun yerine "Birler"den biri "Üçyüzler"e alınır.
Onun yerine sâlih kullardan biri "Binler"e alınır.



RİCALÜ'L GAYB (GAYB ERENLERİ)
Üçler, yediler ve kırklar denilen erenlere "Gayb Erenleri" denilir. Bunlar Yüce Allah tarafından belli görevlerle görevlendirilmiş Allah dostlarıdırlar. Derece itibariyle aralarında farklılıklar bulunur. Bu manevî derecelerin en üstünü "Kutubluk" derecesidir. En üst derecede ise "Kutbiyyet-i Kübrâ" denilen "Gavsiyyet" derecesi vardır. Bu makamda bulunan zat Allah Rasulü (s.a.v.)'nün gerçek temsilcisi, gerçek halifesidir. "Üçyüzler"den her biri bir nebi (peygamber) meşrebindedir. Üçyüzlerden kırkı, Âdem Aleyhisselam'ın meşrebindedir. Bunlara "Abdal" denir. Yetmişi Nuh Aleyhisselam'ın meşrebindedir. Bunlara "Nükeba" denir. Yedisi Allah Rasulü (s.a.v.)'in meşrebindedir. Bunların dördüne "Evtâd", ikisine "İmâmân" denir. İşte bunlardan biri "Gavsül A'zam"dır
 

ararat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2007
Mesajlar
292
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

m_muaz yazdı:
makinaci06 yazdı:
ARARAT KARDEŞİM ZANNIMCA BAYANSIN DİMİ.EĞER İSTERSEN BU KONULARDA HASBİHAL EDEBİLİRİZ BENDE YENİ ÖĞRENİYORUM KISMEN BİLİYORUM ANLATABİLİRMİYİM BAKARIZ.GERÇİ MUAZ KARDEŞİM MAŞALLAH ARAŞTIRMIŞ HEMEN BULMUŞ .AMA YARDIMCI OLMAK İSTERİM.


selamun aleykum..ararat kardeşim...ciğdem kardeşimle istişare yapabilirsin evet ne güzel düşünmüş..selametle ..sormak istedigin olursa yine sor inş..

selamun aleykum...


ALLAH RAZI OLSUN MUAZ KARDEŞİM ..HAKKINI HELAL ET GÜN BOYU CEVABINI BEKLEDİM GÖRÜNCE ÇOK SEVİNDİM GERÇEKTEN ÖĞRENMEK İSTİYORUM VE SİZLERE SONSUZ GÜVENİM VAR O YÜZDENDE RAHATLIKLA SORUYORUM ...OLURDA SORULARIMLA İSTEMEDEN SİZİ SIKTIYSAM HAKKINIZ HELLA EDİN UĞRAŞMIŞ YAZMIŞŞSINIZ RABBİM SİZDEN RAZI OLUR İNŞALHH....ALLAHA EMANET OLUN ...VE SELAMUN ALEYKÜM
 

ararat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2007
Mesajlar
292
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

makinaci06 yazdı:
ARARAT KARDEŞİM ZANNIMCA BAYANSIN DİMİ.EĞER İSTERSEN BU KONULARDA HASBİHAL EDEBİLİRİZ BENDE YENİ ÖĞRENİYORUM KISMEN BİLİYORUM ANLATABİLİRMİYİM BAKARIZ.GERÇİ MUAZ KARDEŞİM MAŞALLAH ARAŞTIRMIŞ HEMEN BULMUŞ .AMA YARDIMCI OLMAK İSTERİM.




SELAMUN ALEYKÜM ÇİĞDEM KARDEŞİM EVET BAYANIM BU TEKLİFİNLE BENİ O KADAR SEVİNDİRDİNKİ ..RABBİM BÜTÜN DİLEKLERİNİ KAUL EDER VE SENDEN RAZI OLUR İNŞALH ..KARDEŞİM ÇOK İSTERİM BANA BUNLARI ÖĞRETİRSENİZ BELKİDE BENDE İSLAMİYET İÇİN HİZMET VEREBİLİRİM ..İNŞALLH SİZLERİ ZOR DURUMDA BIRAKMAM GERÇEKTEN BUNU SÖYLEMEK ACI OLSADA BEN DİNİMİ YENİ ENİ TANIYORUM BANA O KADAR YANLIŞ ÖĞRETİLMİŞKİ DİNİM...BANA DİNİMİ ÖĞRENMEMDE VE ÖĞRETMEMDE YARDIMCI OLUN LÜTFEN ...RABBİM HEPİNİZDEN RAZI OLSUN ...HAKKINIZI HELLA EDİN LÜTFEN :(:( ALLAHA EMANET OLUN ...VE SELAMUN ALEYKÜM KARDEŞLERİM
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

ararat yazdı:
m_muaz yazdı:
makinaci06 yazdı:
ARARAT KARDEŞİM ZANNIMCA BAYANSIN DİMİ.EĞER İSTERSEN BU KONULARDA HASBİHAL EDEBİLİRİZ BENDE YENİ ÖĞRENİYORUM KISMEN BİLİYORUM ANLATABİLİRMİYİM BAKARIZ.GERÇİ MUAZ KARDEŞİM MAŞALLAH ARAŞTIRMIŞ HEMEN BULMUŞ .AMA YARDIMCI OLMAK İSTERİM.


selamun aleykum..ararat kardeşim...ciğdem kardeşimle istişare yapabilirsin evet ne güzel düşünmüş..selametle ..sormak istedigin olursa yine sor inş..

selamun aleykum...


ALLAH RAZI OLSUN MUAZ KARDEŞİM ..HAKKINI HELAL ET GÜN BOYU CEVABINI BEKLEDİM GÖRÜNCE ÇOK SEVİNDİM GERÇEKTEN ÖĞRENMEK İSTİYORUM VE SİZLERE SONSUZ GÜVENİM VAR O YÜZDENDE RAHATLIKLA SORUYORUM ...OLURDA SORULARIMLA İSTEMEDEN SİZİ SIKTIYSAM HAKKINIZ HELLA EDİN UĞRAŞMIŞ YAZMIŞŞSINIZ RABBİM SİZDEN RAZI OLUR İNŞALHH....ALLAHA EMANET OLUN ...VE SELAMUN ALEYKÜM


SELAMUN ALEYKUM..

ALLAH C.C. HEPİMİZDEN RAZI OLUR İNŞ..BİZİ SIKMASSIN KARDEŞİM..İSTEDİGİNİ SORABİLİRSİN..YARDIM İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPARIZ..SELAMETLE..
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

ararat yazdı:
makinaci06 yazdı:
ARARAT KARDEŞİM ZANNIMCA BAYANSIN DİMİ.EĞER İSTERSEN BU KONULARDA HASBİHAL EDEBİLİRİZ BENDE YENİ ÖĞRENİYORUM KISMEN BİLİYORUM ANLATABİLİRMİYİM BAKARIZ.GERÇİ MUAZ KARDEŞİM MAŞALLAH ARAŞTIRMIŞ HEMEN BULMUŞ .AMA YARDIMCI OLMAK İSTERİM.




SELAMUN ALEYKÜM ÇİĞDEM KARDEŞİM EVET BAYANIM BU TEKLİFİNLE BENİ O KADAR SEVİNDİRDİNKİ ..RABBİM BÜTÜN DİLEKLERİNİ KAUL EDER VE SENDEN RAZI OLUR İNŞALH ..KARDEŞİM ÇOK İSTERİM BANA BUNLARI ÖĞRETİRSENİZ BELKİDE BENDE İSLAMİYET İÇİN HİZMET VEREBİLİRİM ..İNŞALLH SİZLERİ ZOR DURUMDA BIRAKMAM GERÇEKTEN BUNU SÖYLEMEK ACI OLSADA BEN DİNİMİ YENİ ENİ TANIYORUM BANA O KADAR YANLIŞ ÖĞRETİLMİŞKİ DİNİM...BANA DİNİMİ ÖĞRENMEMDE VE ÖĞRETMEMDE YARDIMCI OLUN LÜTFEN ...RABBİM HEPİNİZDEN RAZI OLSUN ...HAKKINIZI HELLA EDİN LÜTFEN :(:( ALLAHA EMANET OLUN ...VE SELAMUN ALEYKÜM KARDEŞLERİM

B)B)B)
 

ararat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2007
Mesajlar
292
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

ALLAH C.C. HEPİMİZDEN RAZI OLUR İNŞ..BİZİ SIKMASSIN KARDEŞİM..İSTEDİGİNİ SORABİLİRSİN..YARDIM İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPARIZ..SELAMETLE..[/quote]

ve aleyküm selam ..inşallah rabbimin rızasını kazananlardan oluruz .kardeşim benim bir sorunum var bazen insanlarla konuşurken eyer yanlış düşünüyorlarsa dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorumm ama olmuyor yanlış anlaşılıyorum ..sesiz kalıncada sıkıntı yaşıyorum ..hani çevremizdeki herkesten sorumluyuz ya ben bu durumda nasıl davranmalıyım yada nerden yardım almalıyım
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Seyyid Abdülhakim bilvanisi'den...

ararat yazdı:
ALLAH C.C. HEPİMİZDEN RAZI OLUR İNŞ..BİZİ SIKMASSIN KARDEŞİM..İSTEDİGİNİ SORABİLİRSİN..YARDIM İÇİN ELİMİZDEN GELENİ YAPARIZ..SELAMETLE..

ve aleyküm selam ..inşallah rabbimin rızasını kazananlardan oluruz .kardeşim benim bir sorunum var bazen insanlarla konuşurken eyer yanlış düşünüyorlarsa dilimin döndüğünce anlatmaya çalışıyorumm ama olmuyor yanlış anlaşılıyorum ..sesiz kalıncada sıkıntı yaşıyorum ..hani çevremizdeki herkesten sorumluyuz ya ben bu durumda nasıl davranmalıyım yada nerden yardım almalıyım[/quote]

SELAMUN ALEYKUM KARDEŞİM..BİRAZ ARASTIR KARDEŞİM..NERDE OTURDUGUNU BİLMİYORUM CEVRENDE MUTLAKA VARDIR...BİRAZ ARASTIRMA YAP SANA YARDIMCI OLACAKLARDIR İNŞ..SELAMETLE KAL..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt