KIYMETLİ SÖZLERİNDEN
Şems-i Tebrîzî hazretlerine bir kimse;
- Efendim! Mârifeti bana anlatır mısınız?" dedi.
O da;
- Bir gönül ki, Allahü teâlânın muhabbetiyle yanıp, onunla hayat buluyorsa, bu mârifettir, buyurdu.
Soruyu soran;
- Peki ben ne yaparsam bu mârifeti elde edebilirim? diye tekrar sordu.
- Bedeni terk ederek. Çünkü Allahü teâlâ ile kul arasındaki perde, kişinin bedenidir. Allahü teâlâya vâsıl olmasına mâni olacak şey dört tânedir:
1) Şehvet,
2) Çok yemek.
3) Mal ve makam,
4) Ucb ve gurûr. İşte bu dört şey, kulun Cenâb-ı Hakk'a ulaşmasına mânidir." buyurdu.
Bir defâsında da;
"Velîler, Allahü teâlâyı zikretmekten yorulmazlar ve O'nun muhabbetine doymazlar. Onların yanında dünyânın hiçbir kıymeti yoktur. Onlar, her an Allahü teâlâyı zikrederler, şükrederler, ibâdete devam ederler. Bir kalpten bütün arzu ve istekler çıkarsa, orada Allahü teâlânın sevgisinden başka bir sevgi kalmaz." buyurdu.
"İlim üç şeydir: Zikreden dil, şükreden kalp, sabreden beden."
"Perhizi olmayan bir vücûd, meyvesiz bir ağaç; utanması olmayan bir beden, tuzsuz bir aş; gayreti olmayan bir vücûd, sâhipsiz bir köle gibidir." buyurdu.
Şems-i Tebrîzî hazretlerine;
"İnsanların en üstünü, kıymetlisi kimdir?" dediler.
Cevâbında;
"Şu dört kimsenin kıymeti, Allahü teâlâ katında yüksektir:
1) Şükreden zengin,
2) Kanâatlı ve sabreden fakir,
3) İşlediği günâhlara pişmân olup, Allahü teâlânın azâbından korkan kişi,
4) Takvâ, verâ, zühd sâhibi; yâni haramlardan sakınıp, şüpheli korkusuyla mübahların çoğunu terkederek dünyâya zerre kadar meyletmeyen âlimdir." buyurdu. "Bu kıymetli insanların içinde en üstünü hangisidir?" diye sordular.
Buyurdu ki: "İlim ve hilm (yumuşaklık) sâhibi âlimlerdir."
Cömertliği sordular, buyurdu ki:
"Dört türlü sehâvet, cömertlikvardır:
1) Mal cömertliği; zâhidlere, dünyâya kıymet vermeyenlere mahsustur. Onlar malı verirler, mârifeti, Allahü teâlâyı tanımayı alırlar.
2) Beden cömertliği; müctehid olan âlimlere mahsustur. Onlar da Allahü teâlânın yolunda vücutlarını harcarlar ve hidâyeti alırlar.
3) Can cömertliği; şehidlere mahsustur. Onlar da canlarını vererek Cennet'i alırlar.
4) Kalb cömertliği; âriflere mahsustur. Onlar da gönül vererek muhabbeti alırlar."
"Dünyâ, insanı hevâ ve hevesine kaptırır, nefsin arzularına uydurur. Netîcede Cehennem'e götürür."
"İnsanoğlunun edepten nasîbi yoksa, insan değildir. İnsan ile hayvan arasını ayıran edeptir."
"Âhireti kazanmak için çalışmak lâzımdır. Bu, insanı Cennet'e götürüp, Allahü teâlânın cemâlini görmekle şereflenmesine sebeb olur."
-alıntı-