Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Salih Mirzabeyoğlu'na Özgürlük ! (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Mehmet Metiner, Salih Mirzabeyoğlu'nu yazdı !

metiner1.jpg


2 Temmuz'da Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu'nu Bolu F tpi cezaevne giderek ziyaret eden Mehmet Metiner Mirzabeyoğlu hakkında görüşlerini yazdığı yazısında 'büyük bir hukuk gaspı ile karşı karşıya bulunuyoruz' diyerek süreci değerlendirmiş...

Bundan bir ay önce TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'na yakınları tarafından bırakılan hayli hacimli dava dosyasını okumaya başladıkça, her aşamada hukuk ihlalleriyle karşılaşacağımı doğrusu tahmin etmiyor değildim.

Nitekim beklediğim gibi oldu.
Yakalanma sürecinden başlayarak yargılama süreçlerinin sonuna kadar tam bir hukuk faciasıyla karşılaştım.
Savcılık iddianamesini okuduğumda şoke olmuştum; sadece iddialar var, hukukun esas alacağı somut belge ve delilden eser yok. Ortada bir örgüt (İBDA-C) var. O örgütün lideri olarak gösterilen
Salih İzzet Erdiş (Mirzabeyoğlu) var, kimi örgüt mensuplarının eylemleri var. O eylemler de kurulu düzeni sarsacak ve yıkacak boyutlarda hiç değil. Mirzabeyoğlu'nun bu eylemler için talimat verdiğini gösterir bir tek objektif delil yok. Sadece istihbarat örgütlerinden geldiği belirtilen notlar var. O notlarda Mirzabeyoğlu'nun örgütün lideri/kumandanı olduğu belirtiliyor.
Mahkeme kararını okuyorum. Üzülmemek elde değil. İdam cezası kaldırıldığı için bir insana verilebilecek en ağır ceza veriliyor. Yargıtay'ın ilgili dairesi bu kararı aynen onaylıyor. Yargıya duyduğum güvenin çatırdadığını hissediyorum. Elbette bir hukukçu değilim ama mevcut dosya üzerinden Mirzabeyoğlu'na nasıl ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının verilebildiğini aklım bir türlü almıyor.
Buradan ünlü hukukçularımıza sesleniyorum: Lütfen bu dosyayı alıp okuyunuz. Orada istihbarat notu dışında Mirzabeyoğlu'nun ölümden bin beter bir cezaya çarptırılmasını haklı kılacak somut bir delil veya belge bulabilecek misiniz?
Okurken vicdanım kanadı.
Mirzabeyoğlu eşiyle beraber çocuğunu okuldan almaya gitmişken yakalanıyor. Bu nasıl bir terör örgütü (!) lideridir ki normal bir aile hayatı sürüyor? Eşini yanına alıp okula gidiyor ve orada derdest ediliyor. Sonrasında Kafka'nın Dava'sını aratmayacak yargılama süreçleri ve o gün bugündür tek kişilik hücrede devam eden bir yaşam öyküsü. Mezalim demek en doğrusu.
Mirzabeyoğlu'nun ardında bıraktığı çocuklar büyümüşler. Eşinin gözyaşları hâlâ devam ediyor. Kendisini seven dostlarının yürek sızısı ise günden güne artıyor.
Yanlış anlaşılsın istemem, İBDA-C örgütü adına işlenen
eylemleri hiç bir şekilde tasvip etmiyorum. O eylemler birer terör suçu. Ama gördüğüm kadarıyla o eylemler için verilen cezalar da pek orantılı değil.
Benim derdim; çok iyi bir mütefekkir, filozof ve şair olan Mirzabeyoğlu'yla ilgili. İBDA fikriyatının kurucusu olarak bilinen Mirzabeyoğlu'nun ortada hiçbir somut delil olmadan örgüt yöneticisi sıfatıyla sanki bu
eylem
lerin talimatını vermiş gibi değerlendirilerek cezalandırılmış olması tam bir hukuk faciası. Sahiden hukuktan ve adaletten yana olan hiç kimsenin bunu içine sindirebileceğini zannetmiyorum.
Belli ki 28 Şubat sürecinde malum yargı sistemimiz Mirzabeyoğlu olayında da hukukun canına ot tıkamış. Hukuku ideolojiye kurban etmiş. Dönemin malum güç odakları kimlerin ne şekilde cezalandırılmasını istemişlerse militan yargı sisteminin unsurları da o şekilde kararlar vermişler. Bunun başka bir izahı olamaz.
Evet, büyük bir hukuk gaspıyla karşı karşıya bulunuyoruz.
28 Şubat sürecinde bunlar yapılabilmişse 12 Eylül askeri darbesinden sonra nelerin mahkemeler marifetiyle yapılmış olabileceğine varın siz karar veriniz.
O yüzden bu darbeler süreciyle topyekûn hesaplaşmak gerekiyor.
Bu hukuksuzlukların defterini dürmek gerekiyor.
Toplumun vicdanı başka türlüsünü kabul etmez.
Adalet anlayışının tesisi için bu tür yargısal işlemlerin yeniden görülmesi acil bir gerekliliktir.
Bir yanda içerde cezaevi koşullarında, tek kişilik hücrelerde nahak yere yatan/yatırılan insanlar, öbür yanda onların yürekleri paramparça aileleri ve yakınları.... Babalarını görmeden büyüyen evlatlar... Fiilen dul kalmış kadınlar... Gözü yaşlı anneler ve babalar...
Hangi vicdan kabul eder bunu?

* * *
Türkiye vakit geçirilmeden bu ayıptan kurtarılmalıdır.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun bir üyesi olarak bu konuyu bir kaç kez Komisyondaki arkadaşlarımın dikkatine sundum.
Başta Komisyon Başkanımız Ayhan Sefer Üstün olmak üzere Komisyon üyesi arkadaşlarımız bu tür hukuksal facialar karşısında ziyadesiyle duyarlı davrandılar.
Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanımız da darbe dönemlerine ait bu tür yargısal işlemlerin masaya yatırılması konusunda nasıl bir duyarlılığa sahip olduklarını apaçık beyan ettiler.
Darbeler dönemi kapansın isteniyorsa, bu davalar yeniden görülmelidir.
İçerideki mezalim de, dışarıda ki dram da sona erdirilmelidir.
Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş'ın bir televizyon kanalında, Adalet Bakanlığından darbe dönemlerine ait Mirzabeyoğlu vb. davaların yeniden açılması, yani iade-i muhakeme talebinin isteneceği şeklindeki beyanları demokrasi ve hukuk tarihimiz açısından bir dönüm noktasını oluşturacaktır.
İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu'nun da eminim ki bu yönde bir talebi olacaktır.
Meclisin açılmasıyla beraber her iki Komisyonumuzun Adalet Bakanlığı'na sunacağı bu yöndeki öneriler haksız ve adaletsiz bir dönemi sonlandıracak yeni yasal düzenlemeleri de inşaallah beraberinde getirecektir.
Darbeler dönemi her boyutuyla sonlandırılmalıdır.
Aksi takdirde darbe dönemlerinin sona erdiği iddiası inandırıcı olmaz.

* * *
2 Temmuz 2012 tarihinde İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanımız ile ben Mirzabeyoğlu'nu yattığı Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde ziyarete gittik.
Kendisini yattığı tek kişilik hücrede ziyaret ettik. Bizzat ben hücresine girerek gözlemlerde bulundum. Allah kimseyi düşürmesin. Adalet Bakanımızdan bu vesileyle bir ricada bulunacağım: Lütfen tek kişilik hücrede kalan mahkumların avlu kapıları sürekli açık tutulsun. Bu kadar özgürlüğü çok görmemek lazım.
Mirzabeyoğlu ile cezaevi yönetiminin sağladığı ferah bir odada saatlerce konuştuk. Gözyaşlarımızı içimize akıtarak dinledik kendisini. Ömründen çalınan yıllara yazık. Çalınacak yılları engellemek bizim elimizde. Başbakanımızın bu konudaki hassasiyeti biliniyor. Adalet Bakanımızın da... İnşaallah adalet tecelli eder.


Mehmet Metiner
mehmet.metiner@yenisafak.com.tr
YENİ ŞAFAK
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
28 Şubat Yargı Kararları İptal edilmelidir.

28-subat-donemi-sorusturulmalidir.jpg


Mazlumder Kayseri şubesinin geleneksel iftar programı yoğun bir katılımla Safa Düğün Salonunda yapıldı.Programda konuşan Mazlum-der Genel başkanı Ahmet Faruk Ünsal, 28 Şubat döneminin mutlaka soruşturulması gerektiğini belirterek Salih Mirzabeyoğlu'nun ise yıllardır hücrede olduğunu söyledi..

25 Temmuz 2012
Kayseri şube yöneticileri ve katılımcıların ramazan ayını tebrik eden Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, 28 Şubat post modern darbesi döneminde Türkiye’de Batı Çalışma Grubunun brifing ve talimatları ile karar veren yargı kurumlarının, üniversite öğretim üyeleri ve öğrencilerini, devlet memur ve memurelerini, iş adamı ve esnafları haksız kararlarla mağdur ettiklerini hatırlatarak, bu dönemin şaibeli yargı kararlarının mutlaka iptal edilmesi gerektiğini ve adaletin bu yolla sağlanabileceğini söyledi.

Aslı olmayan tartışmalı İbda-C örgütü lideri olmakla suçlanan
Salih Mirzabeyoğlu’nun yıllardır tek kişilik hücrede ömür tükettiğini karar verenlerin de itiraf ettikleri gibi, talimatlarla mahkum edilen Salih Mirzabeyoğlu ve diğer cemaat liderlerinin TBMM de acilen yapılacak bir düzenleme ile 28 Şubat döneminin tüm yargı kararlarının iptal edilerek mağdurlarının zaman geçirmeden adil bir yargılama yapılarak adaletin sağlanması gerektiğini, bunun ülkemiz ve insan onuru için bir zorunluluk olduğunu dile getirdi.

Mazlumder’in bu konuyla ilgili TBMM’ye dilekçe kampanyasını yaz mevsimi sonuna kadar uzattığını dile getiren Ünsal Kayseri’den de kampanyaya büyük destek beklediğini söyledi.

Programın sonunda Kayseri de yeni açılacak olan imam hatip okullarının tanıtımının yapıldığı ilan ve afişler katılımcılara takdim edildi. Programa davetten ve Ünsal’ın konuşmasından memnun kaldıklarını belirten davetliler, Mazlumder şube yöneticilerine teşekkür etti.
28-subat-donemi-sorusturulmalidir-IHA-20120725AW000497-2-t.jpg





 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Salih Mirzabeyoğlu'na özgürlük!

salih-mirzabeyoglu-1340029963.jpg


Mirzabeyoğlu'nun serbest bırakılacağı güne kadar Türkiye'de derin yapıların belinin kırıldığı söylenemez



Bazı insanları sevmek bedel ister. Bu bedelin şekli değişebilir fakat kendisi değişmez. Ve bu sevgi has sevgidir. Sıradan değildir en azından. Bir yönü ile de sevilen kişinin sevilmeyi hak ettiğinin göstergesidir. Misalen bir düşünürü sevmek… Resmi görüşün düşüncelerini paylaşmayan bir mütefekkiri sevmek bedel ister. Çünkü bu sevgi mimlenmek için yeterli bir sebeptir.

Kardeşini gıyabında savun

Seven savunur. Seven sevdiği adamı savunur. Hem de sonuna kadar savunur. Dengeler adına ertelemez savunmasını. Sevginin sebebi rahmani olunca neticesi sonuna kadar sevdiğini savunmak oluyor. Hem ne diyordu Efendimiz (s.a.v.): “Kardeşini gıyabında savun.” Sevdiklerimizi gıyaplarında savunmalı. Bildiğiniz savunmak işte. İnsan sevdiğini savunur. Bir inanmış adam mükellefiyetidir kardeşlerini sevmek.

İnsan, kardeşini hiç görmeden de sever. Sevmek için illa yüz yüze gelmek şart değil. İnanmış olmak, kardeş olduğuna kanaat getirmek yeterlidir. Hem kâmil manada iman etmiş olmanın şartı olarak söylemişti Efendimiz kardeşlerimizi sevmemiz gerektiğini.

Şiir seven adamlar şiir yazan adamları severler. Acıya abanan adamların işidir şiir. Şiir bir yaşam tarzı. Yazdıklarını yaşayan nadir adamlar vardır. Şiirlerini yaşarlar. Kayan yıldız sırrı gibidir şiirleri. Yeşilırmak derken Sakarya şehri gelir aklımıza. Şiir yazan adamları seven az olur aslında. Şiir seven adamlar severler onları. Şiir yazan adamları sevenler gerçekten çok olsa bugün şiir yazan adamlar neden aramızda değil?

Telegram işkencesi gören insanlar daha bir mahsundur. Neden biliyor musunuz?Telegram işkencesini ispatlama imkânınız çok zor. Telegram işkencesi dediğiniz işkence türü nedir ve bu kadar sevgi cümlesinden sonra nerden çıktı bu şimdi denebilir.Telegram; uzaktan zihin kontrol sistemidir. Frekanslar gönderilmek sureti ile insanı yönlendirebilen, insana bazı hareketler yaptırabilen, insana acı verebilen bir işkence türü. Telegram en berbat işkence türüdür. Türkiye’de bir Müslüman düşünce adamına yıllardır bu işkence uygulanıyor. Şimdi Bolu F tipinde tek kişilik hücrede. Adı Salih soyadı Mirzabeyoğlu.

O serbest bırakılana kadar 28 Şubat bitmeyecek

Sevdiği insan mazlum olunca daha bir sever. Hem öyle bir sever ki, dualarının başköşesine onu koyar. Hele de zindanda on dört (rakamla 14) senedir –Sibel Eraslan’ın deyimiyle- “sükut suikastına maruz bırakılmış” koca bir yüreği olan mütefekkir
Salih Mirzabeyoğlu ise bu kardeşiniz, sevginin yanında hüzün de eksik olmuyor.

Söz konusu olan
Salih Bey olunca, “burun kıvırma”, “korku putuna tapma”, “kaçacak delik aramak”, “içi başka dışı başka”, “vefa kalmamış”, “ne olur ne olmaz” gibi deyimler anlamını kâmil manada buluyor. “ama”, “fakat”, “lakin” ile başlayan cümleler arttıkça artıyor.

Haksız yere, sırf derin yapıları ürküttüğü için 28 Şubat sürecinde delilsiz ve ispatsız bir şekilde tutuklanıp ceza aldığı 14 seneden bu yana ümmetin acı çekme sebebidir
SalihMirzabeyoğlu. Aslında bir noktada Mirzabeyoğlu’nun serbest bırakılacağı güne kadar Türkiye’de derin yapıların belinin kırıldığı söylenemez.

Mahşer günü mazeret olur mu bilmem ama en azından dua edelim. Bu zulmün, bu haksızlığın, bu tecridin, telegramın bitip
Salih Mirzabeyoğlu’nun serbest kalması için…


Dünya Bizim/ Ferhat Özbadem yazdı
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bir hadis vardi simdi aklima gelmiyor eger bir sey elnizden gelmiyorsa duanizla engelleyin gibi bir seydi bu zulme bizim elimizden bir sey gelmiyor olabilir ama dualarimiz ile engel olabiliriz eger hepimiz her gun kendimize ettigimiz gibi onlarada etsek belkide bu zulum durur..zaten melekller alemi bir mumine dua ettigimiz zaman 70 bin melek alemi rabbim sana iki katini versin dermis...her gun namazlarimizn ardindan dualarimiza yer ayirsan inan az bile yapariz onlar icin...E y rabbim su kullarinin yardim et onlari muzafer kil islamda..her daim yar ve yardimcilari ol..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Bir hadis vardi simdi aklima gelmiyor eger bir sey elnizden gelmiyorsa duanizla engelleyin gibi bir seydi bu zulme bizim elimizden bir sey gelmiyor olabilir ama dualarimiz ile engel olabiliriz eger hepimiz her gun kendimize ettigimiz gibi onlarada etsek belkide bu zulum durur..zaten melekller alemi bir mumine dua ettigimiz zaman 70 bin melek alemi rabbim sana iki katini versin dermis...her gun namazlarimizn ardindan dualarimiza yer ayirsan inan az bile yapariz onlar icin...E y rabbim su kullarinin yardim et onlari muzafer kil islamda..her daim yar ve yardimcilari ol..
531737_375105322557039_981914755_n.jpg
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
moro dağları başkaldıranlar
bu manayı yaşatanlar:
bırak haksıza boyun eğeni
sıcak odalardan seyretsin
soğuktan ciğeri delinenleri
açları, çıplakları
unutsun ipe çekilenleri
kurşunlananları...

malı azalmasın onun
teni incinmesin tek.



bırak karışmayıp seyredeni
candan geçen gelsin safımıza
kavga kaçkını
fistan giysin dolaşsın...

gizli inançsız için değil
kılıçların gölgesindeki yer.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Zaten Adaletine Hiç İnanmamıştım ki !

682c71f40539bfb3be3957ed4aa422be_1265908263.jpg


Yazar, Sabiha Ateş Alpat, Salih Mirzabeyoğlu'na babasının cenazesine katılmasına izin vermeyen adaleti yazdı...

Daha küçüktüm sana isyanım başladığında, okullu bir çocuktum. Doğunun ücra bir köşesinde lastik ayakkabılarımla kar ve yağmur dola dola okul yolunu tutarken hayallerim vardı.
Okuyacak sefil durumda olanlara yardım edecektim. Doktor olup tüm doğulu garibanlara parasız tedavi uygulayacaktım.
Okulda sıra arkadaşım, akranım, memleketlimdi ama Kürt diyerek bir kavga koymuşlardı birileri aramıza. Ona yaklaştıkça “Siz beni inkar ediyorsunuz, ırkımı yok sayıyorsunuz, dilimi kabul etmiyorsunuz” diyerek suçlanıyordum. O da bir Türk ile arkadaş olmanın bedelini ödüyordu. Okulda anarşiyi ellerinde tutan çeteler engel oluyorlardı sek sek oynamamıza. Beş taş oyununu oynarken alıp dağıttılar taşlarımızı ve bozdular oyunumuzu. Benim adıma birileri arkadaşımı koparmıştı benden.
İşte o zamanlar bu ayrılıkçı tohumları atan “Seni” tanıdım ve işte ilk isyanım o zaman başlamıştı sana!.. Okul sıralarında anlam veremediğim kavganın sebebiydi isyanım!.. Bu nedenle hiç saygı duymamış varlığımı “Ben”siz bir varlığa armağan etmemiştim hiç!.
Ağabeyimi öldüresiye döven karşıt görüşlü gençlere sana kızdığım kadar kızmamıştım o zamanlar!...
Marketimizi bombalayanlara sana kahr ettiğim kadar kahr etmemiştim o zamanlar!.
Ahırda hayvanlarımızın başını kesip bize mesaj verenlere kunut (beddua) etmemiştim sana ettiğim kadar!.. O zamanlarda bile isyan türkülerim hep sanaydı!.
Savaş alanından farksız olan okulda can korkusu canımıza tak edince vazgeçtim hayallerimden!... Sonra devam etmedim!.. Elimden almıştın hayallerimi, bu nedenle isyanım sanaydı!.
Sonra büyüdüm. Beni özbenliğimden sistematik sistemli kopardığını Kur’an ile tanışınca anladım.
Yaradılış gayem ile arama nasıl kanunlardan bendler çektiğini okuyunca fark ettim. İşte o zaman, işte o zaman bir kez daha red ettim seni!. Bir kez daha isyan ettim sana!. Bir kez daha baş kaldırdım!.
Anladım ki ötekileştirdiğin tek Kürtler değildi!. Müslümanlar ve özellikle Müslüman kadın da senin için ötekiydi!.
Başörtümle okul kapılarında nöbet tutturdun!.
Analarımızın oğulları olan polisten askerden barikatlar kurdurdun önümüze!.
Hapislere attın düşündüklerini söylüyorlar diye!.
Adını "İrtica" koyarak hayatları kararttın!.
Ne günler geçirdik biz, ne badireler atlattık!. Askerin postalını hep ensemizde hissettirip durdun. Böyleyken de seni sevmemizi bekledin hiç utanmadan!...
Ve bugün ben seni bir kez daha red ettim!. Sana bir kez daha isyan ediyorum!. Sana bir kez daha baş kaldırıyorum!.Bir kez daha senden hicret ediyorum!. Şahid OL YARAB!.
Demir parmaklıklar arasında ötekileştirdiğin biri; SALİH MİRZABEYOĞLU. İsnat edilen suçun ispatı yok!.
Babası göçtü bu alemden, o baka kaldı demir parmaklıklar arkasından. Son bir kez, son bir kez omuz vermesiydi arzu edilen!. Sağ iken görmediği babasını son bir kez sırtında taşımasıydı hakkı!. Cenazeye katılamayışı adam öldürmediğidir, örgüt kurmadığıdır anladık!. Bir kez de adam öldürmeyenlere imkan tanıyamadın ya!.
Babasını mahzun oğulsuz toprağa gömdün/gömdürdün ya!. Bir kez daha isyan ettim sana!
Salih MİRZABEYOĞLUNU demir parmaklıklar arkasından el sallatın ya babasına!. İşte bu yüzden ben bugün bir kez daha red ettim seni!. Bir kez daha hicret ettim senden. Zaten adaletine hiç inanmamıştım ki!
“ Beşer ideolojilerinden adalet bekleyenler devenin iğnenin deliğinden geçmesini beklemek durumundadırlar”

Sabiha Ateş Alpat - ZeynepDer -
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
o_a_buyuk3fb40e4b.png

ÖZLEM ALBAYRAK
Mirzabeyoğlu hala yatıyor, vebal ağırlaşıyor!

Gündemde Suriye var. Gündemde yeni Diyarbakır Emniyet Müdürü Recep Güven'in tartışılan sözleri var. Gündemde, gündemin gediklisi Kürt meselesi var. Gündemde Başbakan'ın geçtiğimiz Salı günkü grup toplantısında sarf ettiği, çoğunlukla olduğu gibi yine haksız yakıştırmalara ve ithamlara neden olan sözleri var?
Ama ben bugün müsade olursa, şu hararetli gündem içinde kimsenin durup düşünmeye vakit ayırmayacağı, aslında kimsenin hiçbir zaman umurunda filan da olmamış bir konuda yeniden söz almak isterim. Balyoz savunucularının '28 Şubat'ta darbe oldu diyorsunuz ama hiçbir dindar yıllarca hapse mahkum edilmedi' argümanlarına inat; güya adalet talepkârı, güya hukuk sevdalısı,güya insan hakları tutkunu tiplerin çifte standardına karşı, Salih Mirzabeyoğlu'nun hala 'içeride' olduğunu hatırlatmak isterim.
Bir yüreğe değse, bir kişinin adalet duygusunu yaralasa, bir insanın vicdanınırahatsız etse bile kârdır. Umulur ki, yerini bulur. Buyrun, 17 Temmuz 2012 tarihinde kaleme aldığım 'Mirzabeyoğlu ve Vebal' başlıklı yazım:
'İtiraf etmeliyim; Türkiye'de demokrasinin yerleşik hale gelmeye başladığına; darbeler eliyle inkitaya uğrama geleneğinin sona ermişolabileceğine gerçek anlamda kâni olmaya başladığım ilk gün; 28 Şubat soruşturmasının başladığı gündü.
Zira, 12 Eylül'le hesaplaşmak olsa olsa sembolik bir adımdı. Faillerinin neredeyse tamamı ya terk-i dünya eylemiş ya da eylemeye çeyrek kalmışlardan oluşan, üzerinden 30 küsur yıl geçmiş bir darbeye açılacak soruşturmadan ne çıkabilirdi? Üstelik böylesi bir davanın birtakım teknik sıkıntılarının olması da mukadderdi. Buna gerçek bir hesaplaşma denebilir miydi, pek emin değildim..
Ancak 28 Şubat'la hesaplaşmak, bu topraklara yüzyılı aşkın süredir tebelleş olmuş, başımızın belasıolmuş darbelerle yüzleşmek ve darbecilerin bir sonraki sefer için bir değil, iki kez düşünmelerini sağlayacak caydırıcılığı ihtiva edebilirdi.
Çünkü, 28 Şubatçılar çatır çatır hesap verebilir durumda, yıktıkları yerine konabilir halde ve zulmettiği yüzbinler henüz adaletten ümitvar kıvamdaydı. Nitekim yüzbinlerce insanın hayatını cehenneme çeviren Çevik Bir'in tutuklandığını öğrendiğimde, içimdeki sevinçli telaş bendenizi, 'Türkiye İsviçre mi oluyor?' sorusuna dek götürmüştü.
Oysa, yakılıp yıkılmış, dağılmış, viran eylenmiş hayatlara adalet getirmek, zulme uğramışkalplere bir nefes ferahlık olabilmek o kadar da kolay değilmiş. Kimsenin elinde sihirli değnek yok ve dikkat çekilmedikçe, üstüne düşülmedikçe, iz sürmedikçe; 28 Şubat kalıntısı eğilimler, kararlar, uygulamalar zulüm etmeye, zulüm üretmeye devam ediyor; biz farkında olsak da, olmasak da?
Nitekim; bakınız Salih Mirzabeyoğlu hâlâ, hiçbir tutarlı gerekçeyle açıklanamaz şekilde hapis yatıyor; 10 yıldır tecrit ve işkence görmeye devam ediyor. Sebep; İBDA-C örgütünün lideri olmak. Delil? O yok.
Vakti zamanında DGM savcıları ve hakimlerinin paşa keyifleri öylesini uygun gördüğü için, Salih Mirzabeyoğlu ömür boyu hapse mahkum halde, çile dolduruyor. Mirzabeyoğlu, 48 yaşında girdiği damda 62. yaşını sürüyor ve 28 Şubat'la hesaplaşılma adımlarıatılan böylesi bir dönemde, O'na hâlâ 'pardon bir yanlışlık olmuş' diyen biri bulunamıyor.
Niyetim 'onlar çıkmasaydı' demek değil; ancak bendeniz dahil pek çok gazetecinin 'Şu kadar yıldan bu yana bu mesleğin mensubuyum ama adını hiç duymadım' dediği Ahmet Şık ve diğerleri, 'basın özgürlüğü' kaleminden savunulup, Türkiye'yi Avrupa'ya/dünyaya şikayet edecek denli gürültülü bir çıngarla içeriden çıkarılırken;
Büşra Ersanlı ve onunla birlikte 16 KCK tutuklusu medya-akil adamların kamuoyu oluşturmasısayesinde -ortak vicdanın itirazının tahliyelerde önemli rolü olduğu kanaatindeyim, iyi de olduğunu düşünüyorum- tahliye edilirken, Salih Mirzabeyoğlu kanıtlamamamış bir suçtan dolayı, hapiste unutuluşa terk ediliyor.
Bir özeleştiri: Kendi nefsimi bunun dışında tutarak söylemiyorum; ama İslamcılar, fikri manada yol ve kader arkadaşlığı yaptığı, yapmasa bile 'Allah' dediği için kardeşi sayılan insanlar düştüğünde, onu kaldırmak, destek ve ilgiyle ayakta tutmaya çalışmak konusunda pek mahir değildirler.
Özellikle medyadaki çoğu İslamcının aklına, mesaisinin büyük bölümünü 'öteki mahalle'ye şirin gözükmeye, onların trendlerini yakalamaya harcadığı, dolayısıyla kendi değerlerine ve insanına yönelik bir 'görme' faaliyetine yeterli zamanıayıramadığı için; haksızlığa uğramış bir müslümana el uzatmak gelmez.
Hadi öncesi 28Şubat'tı ve İslamcıların elini, rejimin gazabına uğrama ihtimali bağlardı. Ama Salih Mirzabeyoğlu'nun 2002 yılından bu yana aynı işkencelere maruz kalarak haksız yere hapiste yatıyor olmasında; biz medya mensuplarının bu haksızlığıgündemde tutmadığımız için, AK Parti hükümeti'nin de 28 Şubat yargı kararlarınıyeniden karar masasına koymadığı için, sorumluluğu var.
Bunu kim nasıl ödeyecek, bilmiyorum; ama emin olduğum bir husus var ki, o da Salih Mirzabeyoğlu'nun işlemediği bir suçtan dolayı hapiste yattığı her dakikanın üzerimize vebal olarak yazıldığıdır? O vebal, ağır bir vebaldir?'
Bendeniz üstüme düşeni ikinci kez yaptım, vebalin gerisi bu yazıyı okuyanların üstünedir!
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Ayıptır, günahtır, Mirzabeyoğlu çıksın artık!
5655.jpg


Hakan Albayrak, Star Gazetesinde kaleme aldığı yazısında, 15 yıldır cezaevinde tutulan Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu için daha neyi bekliyorsunuz diye sordu...

29 Aralık 2012

Pardon, Salih Mirzabeyoğlu’nun hangi suçu işleyip de idam cezasına çarptırıldığını bilen var mı? Sokaktan 100 adam çevirip “Bu zatın idamlık suçu nedir?” diye sorsak bir tanesinden cevap alamayız.
Topluma mal olmuş meşhur bir yazar ve fikir adamı idam cezasına çarptırılıyor ve fakat kimse bunun sebebini bilmiyor.Halbuki böyle olağanüstü bir hadisenin bütün ayrıntıları toplumun malumu olmalıydı, değil mi? Olamadıysa,olamıyorsa, ortada yakıcı bir sorun var demektir. O yakıcı sorun zaten
Mirzabeyoğlu hakkında verilen mahkeme ökararında açıkça zikrediliyor. Şöyle: “(Terör örgütü lideri olduğuna dair) somut delil bulunmamasına rağmen...”

Rezalete bakar mısınız? Ortada somut delilin bulunmamasına ve mahkemenin de bunu kabul etmesine rağmen verilen karar İDAM. Tekrar ediyorum, İDAM. Başka bir şey değil, İDAM. Şayet idam cezası kaldırılmamış olsaydı
Mirzabeyoğlu çoktan asılmış olabilirdi. Niye? Belli değil!
Cezası ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrilen
Mirzabeyoğlu tam 15 senedir zindanda. Hakkında verilen skandal hüküm iptal edilmezse ölene kadar da zindanda kalacak. Ayıptır, yazıktır, günahtır! Somut suç delili olmadan bir insanı hapiste çürütmek ne büyük vahşet!
Benzer durumda olan daha pek çok kimse var. Meselâ, legal vakıf faaliyetlerinden başka bir işle meşgul olmayan Zekeriya Şengöz ve Fahri Memur, bundan yaklaşık 8 sene evvel, isimsiz bir terör örgütünün lideri oldukları ileri sürülerek tutuklandılar. Mahkeme ‘Yok öyle bir şey’ deyip haklarında beraat kararı verdi, fakat Yargıtay 9. Dairesi’nin bu kararı bozup yargılamayı yenilettirmesi üzerine 18 yıl 9’ar ay ağır hapis cezasına çarptırıldılar. Gerekçe: “(...)bugün olmasa bile uzun vadede Anayasal düzeni yıkıp yerine şer-i esaslara dayalı bir devlet yapısı kurmak için illegal faaliyetler içerisinde olabilecekleri...”
Yanlış okumadınız. “Bugün olmasa bile gelecekte” diyor. İleride illegal faaliyetlerde bulunmaları ihtimalinden dem vuruyor. Dikkat buyurun, İHTİMAL! Yani devlet aynen şöyle demiş oldu: Bu adamların şimdilik illegal bir faaliyetleri yok ama her ihtimale karşı canlarına okuyalım!
Böyle hukuk mu olur Allah aşkına? Böyle hukukun kestiği raconlar günümüz Türkiye’sinde geçerliliğini nasıl koruyabilir? Askeri darbelerle sahici bir hesaplaşmanın yolu o süreçlerde verilen siyasi mahkeme kararlarını tarihin çöp tenekesine atmaktan geçer.
Salih Mirzabeyoğlu, Zekeriya Şengör, Fahri Memur ve daha 14 yaşındayken tutuklanıp İBDA-C üyeliğinden yargılanan ve -Allahu ma’assabirîn- İDAM cezası alan Yakup Köse gibi 28 Şubat’zedeler hürriyetlerine kavuşmadan, onların itibarları iade edilmeden demokratik hukuk devleti üzerindeki 28 Şubat lekesi silinmeyecektir. Bu vesile ile şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: Siyasi ve entelektüel bir teşkilat olan Hizbuttahrir’in, silahlı
mücadeleyi kategorik olarak reddetmesine ve devletin istihbarat kuruluşlarının da “Silahlı faaliyeti yoktur” demesine rağmen terör örgütleri listesinde yer alması akıl almaz bir hukuk düşmanlığıdır! Hilafet istemek ve yönde propaganda faaliyetinde bulunmak suç ise, üstelik de terör suçu ise, fikir ve ifade hürriyeti neyin nesi?
***
12 Eylül ve 28 Şubat dönemlerindeki yargılamaların yenilenmesi için yasal düzenleme yapılması nihayet gündeme geldi, elhamdülillah.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, sağolsun, bu düzenlemeye destek vereceklerini ilan etti. E hadi artık.

Necmeddin
Erbakan taburu
Suriye’deki devrimci askerî birliklere bir yenisi eklenmiş: Necmeddin
Erbakan Taburu.
Timetürk’ün internet sitesinde yayınlanan bir videoda bir grup mücahit, merhum
Erbakan Hoca’nın fotoğrafı önünde, ötaburun kuruluşunu ilan edip Saadet Partisi’ne sesleniyor:
“Biz kendimizi Necmeddin
Erbakan
’ın talebeleri olarak görüyoruz. Milli Görüş’ü Suriye Devrimi konusunda yanlış yönlendiriyorlar. Devrimi size yanlış tanıttılar. Beşşar Esed’le görüştünüz, onu dinlediniz, bir de bizimle görüşün, bizi de dinleyin...
HAKAN ALBAYRAK/ STAR





 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
“Beni affedin” demiyorum, demem de. Suç işlemiş kişi af ister. Ben bir suç işlemedim. Zaten ortada beni suçlu çıkaracak bir delil de yok.

SALİH MİRZABEYOĞLU - AKİT GAZETESİ RÖPORTAJINDAN



 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
“Döneceğim elbette döneceğim
ama tabutta ama dorukta
görevimin gereği bu benim
zindanda da olsam hep erim
hep böyle sürmeli duruşum duan
böyle olmalı senin!"

Salih Mirzabeyoğlu




 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt