Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

MERHAMETSİZ İNSAN KALMADI DEMEYESİNİZ DİYE (2 Kullanıcı)

BİRDÜNYAUMUT

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Haz 2010
Mesajlar
236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
AHDE VEFASIZLIK ETTI demeyesiniz diye geldim der.

Allah (C.C.) Razı Olsun
 

medahms

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
1,989
Tepki puanı
3
Puanları
0



BU DÜNYA KİMSEYE KALMAZ
tablo3.jpg
[TR]
[TD] Halife Harun er-Reşid'e , o zamanın Fransa kralı bir gül fidanı hediye etmişti. Harun Reşid, o gül fidanına çok itibar göstererek bahçıvana verdi. ve:

-Buna iyi bak. Bahçeye dik. Yetiştiği zaman da ilk çiçeğinden bana getir, dedi.


Bahçıvan gülü bahçeye dikti. Gül çok güzel olmuştu. Aradan zaman geçti, çok güzel bir gül açtı. Bahçıvan gülü koparmak için o tarafa doğru giderken, gülün dalına konmuş bir bülbülün yanık yanık öttüğünü görüp onu seyre daldı.

-Nasıl olsa uçar gider. Ben de ondan sonra koparırım, diyordu. Fakat yazık ki, bülbül bir hayli öttükten sonra gülü darma dağın etti. Bahçıvan çok üzülmüştü. Ne diyecekti şimdi padişaha... Doğru padişahın huzuruna çıkıp meseleyi anlattı ve üzüntüsünü bildirdi. Halife üzülmemesini söyledikten sonra:

- Bu dünya etme bulma dünyası derler. Bu dünya bülbüle de kalmaz, canın sağ olsun, dedi ve bahçıvanı affetti.

Aradan zaman geçti. Bahçıvan bir gün o bülbülü bir yılanın yutmakta olduğunu gürüp doğru halifenin huzuruna çıkıp vaziyeti anlattı.

- Efendim, keramet gösterdiniz. Hakikaten dünya bülbüle kalmadı, dedi.

Padişah yine aynı söyleri tekrarlayarak:

- Bu dünya yılana da kalmaz. O da bir gün belasını bulur, dedi.

Lihikmetin o yılan bahçe sulamakta olan bahçıvanın ayaklarına doğru hücum etti. Bahçıvan yılandan daha çabuk davranıp elindeki kürekle yılanı ortadan ikiye böldü ve öldürdükten sonra halifenin huzuruna çıkıp meseleyi anlattı. Halife yine aynı şekilde :

-Bu dünya sana da kalmaz. Sen de bulursun bir gün belanı, dedi.

Olacak ya, bir suçundan dolayı padişah bahçıvana kızıp idamına karar verdi. Cellatları cağırdı, bahçıvanı ellerine vererek kellesini kesmelerini söyledi. Cellatlar adamı alıp götürdüler. Fakat hüküm infaz edilmeden önce bir isteği olup olmadığını sordular. Bahçıvan :

-Var bir isteğim ama, onu ancak padişaha söylerim, başkasına söylemem hiçbir mana ifade etmez, deyip padişaha götürmelerini istedi.

Bahçıvanın bu isteği celladların çok acaibine gitmişti. Durumu halifeye haber verdiler. O da görüşmeyi kabul edip ne diyeceğini sordu.

Bahçıvan:

-Sultanım, mesele malumunuzdur. Bu dünya bülbüle, yılana ve bana kalmadığı gibi sana da kalmayacak. Sen beni en ufak bir sebepten cellatlara teslim ettin. Bu yalancı dünyanın sana kalacağını mı sanıyorsun. Bu dünyaya etme- bulma dünyasıdır, derler diyen sendin, dedi ve söyleyeceğinin bundan ibaret olduğunu bildirdi.

Bu hatırlatma halifeye çok tesir etmişti. Bu adamı öldürüp de elime ne geçecek? diyerek adamı affetti. Adam da bu şekilde ölümden bir müddet için kurtulmuş oldu.


[/TD]
[/TR]
 

firdes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
1,974
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
16
Konum
½ $@K@RY@'dannn:D *1984*
Bir genç hafızlığını tamamlarken her gün sabaha kadar Kur an ı hatmeder. Bundan dolayı da sabah derslerine yorgun ve bitkin olarak çıkar. Durumu öğrenen hocası Kur an ı bu şekilde okumasını arzu etmediği için bir gün onu karşısına alır ve: Evladım! Biliyorsun Kur’an, indiği gibi okunmalıdır.

Bu gece sen Kur an ı, karşında ben varmışım gibi oku. tavsiyesinde bulunur.
Genç gider ve Kur an ı hocasına okuyormuş gibi okur. Sabah huzura geldiğinde: Efendim, bu gece Kur an ı ancak yarısına kadar okuyabildim. der. Bunun üzerine hocası: Pekâla bu gece de Efendimiz e okuyor gibi oku! emrini verir. Talebe şaşkınlık ve heyecan içinde Nebîler Serveri’nin huzurunda olduğu düşüncesiyle o gece daha dikkatli okur. Ertesi gün de üstadına Kur an ın ancak dörtte birini okuyabildiğini söyler. Üstadı talebesindeki manevi yükselişi görünce: Bugün de o emin melek Cebrail in Efendimiz e (sallallahu aleyhi vesellem) tebliğ ettiği anda dinliyor gibi oku! der. Talebesi ertesi gün Vallahi üstadım, bugün ancak bir sure okuyabildim. der.
Üstadı son adımı atar: Evladım! Şimdi de onu binlerce hicabın verasında bulunan Yüce Rabbimiz in huzurunda okuyor gibi oku! Düşün ki O seni dinliyor ve Kur an ı senle mukabele ediyor! Talebe ertesi gün gözyaşları içinde üstadına gelir ve şöyle der: Üstadım! Fatiha dan başladım ilk ayetleri okudum; ama İyyâke na budu demeye bir türlü dilim varmadı. Çünkü Sadece sana kulluk yaparım!’ diyemedim
HAYY ALLAH CC RAZI OLSUN.NASIL Bİ İMAN YÜKSELİŞİ.Rabbimiz bizlere de nasip eylesn inşallah.bazen kabe imamları okurken aynen iyyakena'budu da takılıyorlar,ağlıyorlar.Rabbim bizlerede nasip eylesin inşallah(amin)
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
konunun başlığında hata var

"Merhametli insan kalmadı demiyesiniz" diye

anlam bozuklugu var demi sayın mod.
 

firdes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 May 2007
Mesajlar
1,974
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
16
Konum
½ $@K@RY@'dannn:D *1984*
konunun başlığında hata var

"Merhametli insan kalmadı demiyesiniz" diye

anlam bozuklugu var demi sayın mod.

Allah c razı olsun.bende okudum ama hiç dikkatimi çekmedi.ama merhamet duygusundan yoksun olmak manasını düşünerek dikkatimizi çekmemiş olabilir.gerçektende yazılış şekli anlamı değiştirebilir.ama konunun tamamını okuyunca ne demek istediği anlaşılıyo.konuyu paylaşan Allah dostu inşallah başlığı en kısa zamanda değiştirir.yada dediğiniz gibi moderatörlerde bu düzeltmeyi yapabilir inşallah.
selam ve baki dualarımla...
 

medahms

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
1,989
Tepki puanı
3
Puanları
0
cicek-su.gif



ÇİÇEKLE SUYUN HİKAYESİ

Günün birinde bir çiçekle su karşılaşır ve arkadaş olurlar.
İlk önceleri güzel bir arkadaşlık olarak devam eder
birliktelikleri, tabii zaman lâzımdır birbirlerini tanımak için.
Gel zaman, git zaman çiçek o kadar mutlu olur ki, mutluluktan
içi içine sığmaz artık ve anlar ki, su'ya aşık olmuştur.
İlk kez aşık olan çiçek, etrafa kokular saçar,
"Sırf senin hatırın için ey su" diye...
Öyle zaman gelir ki, artık su da içinde çiçeğe karşı
birşeyler hissetmeye başlamıştır. Zanneder ki,
çiçeğe aşıktır ama su da ilk defa aşık oluyordur.
Günler ve aylar birbirini kovalalar ve çiçek acaba
"Su beni seviyor mu?" diye düşünmeye başlar.
Çünkü su, pek ilgilenmez çiçekle... Halbuki çiçek,
alışkın değildir böyle bir sevgiye ve dayanamaz.
Çiçek, suya "Seni seviyorum der. Su, "Ben de seni
seviyorum" der. Aradan zaman geçer ve çiçek
yine "Seni seviyorum" der. Su, yine "Ben de" der.
Çiçek, sabırlıdır. Bekler, bekler, bekler...
Artık öyle bir duruma gelir ki, çiçek koku saçamaz
etrafa ve son kez suya "Seni seviyorum." der.
Su da ona "Söyledim ya ben de seni seviyorum." der
ve gün gelir çiçek yataklara düşer. Hastalanmıştır çiçek
artık. Rengi solmuş, çehresi sararmıştır çiçeğin.
Yataklardadır artık çiçek. Su da başında bekler
çiçeğin, yardımcı olmak için sevdiğine...
Bellidir ki artık çiçek ölecektir ve son kez zorlukla
başını döndürerek çiçek, suya der ki; "Seni ben,
gerçekten seviyorum." Çok hüzünlenir su bu durum
karşısında ve son çare olarak bir doktor çağırır
nedir sorun diye...Doktor gelir ve muayene eder
çiçeği. Sonra şöyle der doktor: "Hastanın durumu
ümitsiz artık elimizden bir şey gelmez."
Su, merak eder, sevgilisinin ölümüne sebep olan hastalık
nedir diye ve sorar doktora. Doktor, şöyle bir
bakar suya ve der ki: "Çiçeğin bir hastalığı yok dostum...
Bu çiçek sadece susuz kalmış, ölümü onun için" der.
Ve anlamıştır artık su, sevgiliye sadece
"Seni seviyorum" demek yetmemektedir...
 

medahms

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
1,989
Tepki puanı
3
Puanları
0
Selamün Aleyküm.



ASKIDA KAHVE


[FONT=Courier New, Courier, mono]İtalya`da Venedik‘in kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Barda,[/FONT]
espressolarimizi içiyorduk.
İçeri giren müşterilerden biri, barmene
"due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) dedi, iki kahve parası verdi,
bir kahve içip gitti, Barmen de duvar üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt astı.


Biraz sonra içeri iki kişi girdi.
Onlar da “trio caffee, uno sospeso" (üç kahve, biri askıda) dediler,
Üç kahve parası verdiler ve iki kahve içtikten sonra gittiler.
Barmen "askı“ ya yine bir küçük kağıt astı. Bunun gün boyu böyle
sürdüğü anlaşılıyordu. Bir süre sonra kahveye, üstü başı biraz eski-püskü,
belli ki yoksul bir kişi girdi ve barmen’e "uno caffee sospeso "(askıdan bir kahve) dedi.
Barmen hemen bir kahve hazırladı ve Yeni müşterinin önüne koydu.
Yoksul kişi kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı, gitti.
Barmen ise duvardaki askıya taktığı kağıtlardan birini kopardı,
parçalayıp çöp kutusuna attı.
Bu gözlemimizin sonunda, gözlerimizi yaşartan,
fakat kesinlikle örnek almamız gereken bir
“İtalyan toplumsal terbiyesi" öğrendik:
Yardım etmek için insanların gereksinimlerini belirlerken, yalnızca yaşamsal gereksinimlerle
sınırlı kalmak zorunda değiliz.
Bir Venedikli için, yaşamsal olmasa da kahve,
günlük yaşamda önemli bir yer tutmaktadır.
Kahve içebilecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeydeki kişiler, kendileri bir kahve parası daha ödüyorlar.
Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişiler de daha mutlu oluyorlar,kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul eden kişiler ise huzurlu oluyor.
Yardım eden ile alan arasında, bu caffe-bar`daki garson gibi, köprü görevi yapan kişilerin ise güler yüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor.
İçeri giren yoksul bir kişinin "Bana askıda kahve var mı?" diye
sormasına gerek bırakmamak için "askıda kahve olduğunu" belirten kağıt parçalarını kolaylıkla görünebilen bir yere asmak ise bu olgunun çok zarif bir bölümünü oluşturmaktadır.

Bizler bu askıya birşeyler asamaz mıyız ?

Bir Ekmek Fırının’da, yada bir Bakkal’da, yada bir Market’te...
“Askıda Ekmek”
Kulağa hoş gelmiyor mu?

“Askıda Ekmek” uygulamasının
Isparta’da 3 Fırın tarafında yapıldığını biliyor muydunuz!?.
3b91d7e00dzo9ge5.gif

Bizler neden yapmıyoruz böyle birşeyi
haydin şu mubarek
CUMA günü bizlerde en azından hergün birer ekmek alalarak başlayalım haydin daha ne duruyorsunuz şu yalancı dünyada dünyalar kadar malın servetin olsa hiç kimse ahirete üç beş metre kefen ve amelinden başka birşey götüremiyor tabiki kefende nasip olursa Ahirete göçünce amel defterimizin kapanmasını istemiyorsak elimizde fırsat varken neden bişeyler yapmıyoruz belki birdaha bizlerin eline böyle fırsatlar geçmez hadi buyurun.
a83ud.gif
a83ud.gif
icon_allah.gif
a83ud.gif

Tüm Müslüman aleminin
CUMA gününü Kutlar daha nice CUMA günleri görmeyi Allah"ütealadan temenni ederim.
Sevgi ve saygılarımla
****-Medsa-****

hayatın içinden.

 

NESLİHAN_OEM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eyl 2009
Mesajlar
167
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
HAYY ALLAH CC RAZI OLSUN.NASIL Bİ İMAN YÜKSELİŞİ.Rabbimiz bizlere de nasip eylesn inşallah.bazen kabe imamları okurken aynen iyyakena'budu da takılıyorlar,ağlıyorlar.Rabbim bizlerede nasip eylesin inşallah(amin)

allah yardımcımız olsun :a09:
 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
23
Sen öyle bir insan ol ki!
öldüğünde düşmanın bile ağlasın.

Keşke :)
 

barayev

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Tem 2012
Mesajlar
5
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
çağ kibir,gösteriş ve taklit çağıdır ...bizler böyle olmama adına nefislerimize karşı direniş içinde olalım
 

tekdinIslam

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
6 Nis 2009
Mesajlar
72
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Siz ne güzel insanlarsınız Allah sizlerden razı olsun kardeşlerim..
 

medahms

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
1,989
Tepki puanı
3
Puanları
0
Selamün Aleyküm.





____MERHAMETLİ İNSAN KALMADI DEMEYESİNİZ DİYE



__Hz. Ömer arkadaslariyla sohbet ederken, huzura üç
genç girerler. Derler ki
-Ey halife, bu aramizdaki arkadas bizim babamizi öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine
getirin.
Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek :
-Söyledikleri dogru mu diye sorar. Suçlanan genç der ki evet dogru Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalim nasil oldu diye sorar. Bunun üzerine genç anlatmaya baslar, der ki
"Ben bulundugum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanim ailemle beraber gezmeye çiktik, kader bizi arkadaslarin bulundugu yere getirdi. Afedersiniz hayvanlarimin arasinda bir güzel atim var ki dönen bir defa daha bakiyor, hayvana ne yaptiysam bu arkadaslarin bahçesinden meyva koparmasina engel olamadim, arkadaslarin babasi içerden hisimla çikti atima bir tas atti atim oracikta öldü.
Nefsime bu durum agir geldi, ben de bir tas attim, babasi öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaslar beni yakaladi, durum bundan ibaret dedi.


Bu söz üzerine Hz Ömer
"Söyleyecek bir sey yok, bu suçun cezasi idam.Madem suçunu da kabul ettin" dedi.
Bu sözden sonra delikanli söz alarak
"Efendim bir özrüm var" diyerek konusmaya basladi "Ben memleketinde zengin bir insanim, babam rahmetli olmadan bana epey bir altin birakti.Gelirken kardesim küçük oldugu için saklamak zorunda kaldim. şimdi siz bu cezayi infaz ederseniz yetimin hakkini zayi ettiginiz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz,
bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardesime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum" der.


Hz. Ömer dayanamaz der ki "Bu topluluga yabanci birisin senin yerine kim kalir ki?!"


Sözün burasinda genç adam ortama bir göz atar, der ki
"Bu zat benim yerime kalir."
O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaslarindan daha yasarken cennetle müjdelenen Amr Ibni Asa dan baskasi degildir.
Hz.Ömer Amra dönerek
"Ey Amr, delikanliyi duydun" der.
O yüce sahabi "Evet, ben kefilim" der ve genç adam serbest birakilir.


Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medinenin ileri gelenleri Hz.Ömere çikarak gençin gelmeyecegi, dolayisiyla Amr Ibni Asa verilecek idam yerine maktülün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razi olmaz ve babamizin kani yerde kalsin istemiyoruz derler, Hz. Ömer kendinden beklenen cevabi verir der ki :


"Bu kefil babam olsa farketmez cezayi infaz ederim."
Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki "Biz de sözümün arkasindayiz." Bu arada kalabalikta bir dalgalanma olur ve insanlarin arasindan genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki
"evladim gelmeme gibi önemli bir nedenin vardi neden geldin?" Genç vakurla basini kaldirir ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan) AHDE VEFASIZLIK ETTI demeyesiniz diye geldim der.


Hz.Ömer basini bu defa çevirir ve Amr Ibni Asa der ki
"Ey Amr, sen bu delikanliyi tanimiyorsun nasil oldu onun yerine kefil oldun". Amr Ibni As Allah kendisinden ebediyyen razi olsun vakurla kanimizi donduracak bir cevap verir,
"Bu kadar insanin içerisinden beni seçti. INSANLIK ÖLDÜ dedirtmemek için kabul ettim" der.


Sira gençlere gelir, derler ki "Biz budavadan vazgeçiyoruz." Bu sözün üzerine Hz Ömer "Ne oldu, biraz evvel babamizin kani yerde kalmasin diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz?"der.


gençlerin cevabı da dehşetlidir:


MERHAMETLİ INSAN KALMADI DEMEYESINIZ DIYE



[URL="http://img166.imageshack.us/img166/9395/secdegul2xg4.gif"] [/URL][URL="http://img90.imageshack.us/img90/1306/secdemevlalz9.gif"] [/URL][URL="http://img176.imageshack.us/img176/9981/secdegul1rh8.gif"] [/URL]
[URL="http://img1.loadtr.com/k-638133-yph.gif"] [/URL]
<<<-Sen öyle bir insan ol ki!
öldüğünde düşmanın bile ağlasın->>>
 

GÜL$£R£N K

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Haz 2010
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
31
ellerinize sağlık arkadaşlar hepsi çok güzeldi.
 

feritnas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ara 2012
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Merhabalar,
Bu hikayeyi ('Merhametsiz insan kalmadı demeyeseniz diye') tesadüfen burda gördüm. Belliki çok çarpıcı ve insanları etkilemiş. Fakat bazı bariz sorular var fakat kimse sormamış, üye olup sormak istedim. Yazım hatalarını ve anlatım bozukluklarını söylemeye gerek yok, daha vahim hatalardan başlıyorum.

1-Amr Ibni As, büyük komutan ve devlet adamıydı fakat cennetle müjdelenen sahabilerden birisi değildi. Bu vahim hata nasıl oluyorda hiçbir müslüman evladının dikkatini çekmiyor!
2-Ölüm cezasına kefil olmak şeriatta nasıl olabilir? Suçu kim işlediyse cezayı o çeker. Aksi durumda güçlü insanlar suç işler, garibanları kefil yaparlar.
3-Hz. Ömer gibi bir insan nasıl olurda bir katil zanlısını serbest bırakır. Düşününki Hz. Ömer'in emrinde ordu var, ortadoğuyu fethetmiş. O suçlunun yanına 2-3 muhafız veremez miydi? En kötü adalet sistemleri bile bir katil zanlısını geri dönmesini umarak serbest bırakmaz, böyle bir gafleti adalet timsali Hz. Ömer'e nasıl yakıştırırsınız?
4-Bu hikayenin kaynağı belirtilmemiş, öyle olsaydı bu soruların cevabını kaynağında arardım. İslam literatüründe kaynak göstermek çok önemlidir, mesela bütün hadislerin ravileri ve kaynakları bilinir. Kaynak yoksa soru işareti var demektir.
5-Yazıda bir sürü noktalama ve yazım hataları var. Yazının başlığı bile yanlış! Bazı ifadeler kıssa değil Kurtlar Vadisi repliği gibi.
6-Peki ölen adamların yakınları idam cezasından vazgeçmeseydi, biz onlara 'MERHAMETSİZ' mi diyecektik. O cezayı o insanlar değil halife verdi, şeriatın verdiği hükme 'MERHAMETSİZ' mi diyoruz?
7-O nasıl bir taştırki biri atıyor at ölüyor, öbürü atıyor adam ölüyor. Eminim bu yazıyı okurken o kısım size de garip gelmiştir. Olması imkansız değil ama garip değil mi?

Bu sorularla maksadım insanların kafasını karıştırmak değil, öyle olduysa affola. Fakat bu hikaye bunca garipliğe rağmen birçok insanın teveccühüne mazhar olmuş, paylaşılmış. Dikkat çekmek istediğim; 'Müslüman uyanık olmalı', her gördüğüne sorup araştırmadan hakikat diye sarılmamalı.

Selametle,
 

merve_talat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Eki 2006
Mesajlar
211
Tepki puanı
0
Puanları
16
Yaş
37
Allah razı olsun paylaştığınız için çok güzel
 

medahms

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Haz 2006
Mesajlar
1,989
Tepki puanı
3
Puanları
0
Allah dostlarından Mustafa bin Süleyman hazretleri, bir gün şunu anlattı cemaatine
Hazret i Ömer in huzurunda bir dâvâ görülürken, dâvâcı, birini şahit göstermişti. Hazret i Ömer, şahit gösterilen o kimseye, dâvâcıyı göstererek
Bunu tanıyor musun? diye sordu.
Şâhit
Evet ey halîfe! dedi. İyi tanıyorum.
Sordu tekrar:
- Pekâlâ onu nasıl biliyorsun?
- Emin ve âdil biridir efendim.
- Pekii, bu adam senin yakın komşun mudur?
- Hayır, komşum değil.
- Bununla herhangi bir alış verişte bulundun mu peki?
- Bulunmadım.
- Yolculuk yaptın mı?
- Yapmadım.
Hazret i Ömer gadaba geldi.
- Öyleyse tanıdığını nasıl iddia ediyorsun be adam?!
Sonra dâvâcıya döndü.
- Bu seni tanımıyor. Git, seni tanıyan birini getir bana!
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt