Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kapanmak isteyipte kapanamayan arkadaşlar haydi buyrun... (10 Kullanıcı)

Kaan Erdem

Yönetici
Katılım
9 Ara 2006
Mesajlar
11,197
Tepki puanı
230
Puanları
63
Annenizin durumuna çok üzüldüm bu nasıl gaflettir ve göze,kalbe inen perdedir.Sebebi İman zayıflığıdır bilmemek ve öğrenmemektir.Sabırlı ve iradeli olun nefsinize,şeytana üzerinizde zafer kazandırmayınız.Ne güzel açık bir imtihan bunlara maruz kalmak ne kadar güzel ve lezzetlidir bilirmisiniz?

Çile,eziyet olarak bakmayınız dahada sarılın dahada öğrenin dahada donanımlı olunki bu tip hareketler karşısında söyleyeceğiniz bir hakikat karşı tarafın içini yaksın.Boş olmadığınızı görsünlerki zamanla kabullenip saygı duysunlar sizden feyz alıp ALLAH celle celalüh'ün izni ile doğru yolu bulsunlar.

Selametle kalınız.Hakk ve hakikatten ayrı düşmeyiniz......





berat ablam değil cümlelerin kelimelerin içimi sızlatıyor. Allah'a şukur 7aydan fazla süredir tesettürlüyüm. Tesettürümü hakkıyla taşıyanlardanım allah'ın izni ile.. Ama ablacım senin ve burdaki herkesin dualarına ihtiyacım var. Tesettürlenmemi hala kabullenmeyen annemin kötü nazarları zaman zaman da hakaretlerine maruz kalıyorum. 'bu haline morelim bozuluyor' diyor resmen. Annemi tanıyamıyorum artık sanki islamı bilmiyor sanki kuran'ı bilmiyor. Hele tesettüre karşı bir iki kişiylede bir araya geldimi olay tamam! Beni savunması gerektiği yerde diğerleriyle bir olup yerden yere vuruyor! Namaz oruç neysede bu çağ dışılık nedir diyor?? Yemin ederim karşı gelmiyorum 1gün sesimi yükseltmedim sonuçta dinim bunu da emrediyor. Ama hep içime atıyorum yanlız kalınca ağlıyorum. çok yoruldum.. Açılmak gecmez aklımdan yorulmama sebep üzülmem yani üzülmekten yoruldum. Bazen iyi davranıyo yakıştığını bile söylüyor ama çoğu zaman ters davranıyor. Kardeşimle düğünlerimiz yakın tarihte olcak ben tesettür gelinlik istedim annem kardeşimi göstererek 'benim kızımın gelinliği modern olcak' dedi herkesin içinde. çok zoruma gitti. çağ dışı modern olmayan biriyim. Tunik şal giyenleri gösteriyor bari şöyle ol dıyor. Yani anlıycağın ablacım her cümlesinde her bakışında iğneliyor,laf sokuyor. Duadan başka birşey gelmez elimden çok da dua ediyorum.. Sizlerin duasına da ihtiyacım var allah rızası için bana dua edin yalvarıyorum size çok bunaldım artık. Bende kendimle birlikte benim gibi olan kardeşlerime çok dua ediyorum. Yalvarırım esirgeme-esirgemeyin benden dualarınızı..
Selam ve dua ile
allah razı olsun
 

hira06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2012
Mesajlar
559
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
38
Annenizin durumuna çok üzüldüm bu nasıl gaflettir ve göze,kalbe inen perdedir.Sebebi İman zayıflığıdır bilmemek ve öğrenmemektir.Sabırlı ve iradeli olun nefsinize,şeytana üzerinizde zafer kazandırmayınız.Ne güzel açık bir imtihan bunlara maruz kalmak ne kadar güzel ve lezzetlidir bilirmisiniz?

Çile,eziyet olarak bakmayınız dahada sarılın dahada öğrenin dahada donanımlı olunki bu tip hareketler karşısında söyleyeceğiniz bir hakikat karşı tarafın içini yaksın.Boş olmadığınızı görsünlerki zamanla kabullenip saygı duysunlar sizden feyz alıp ALLAH celle celalüh'ün izni ile doğru yolu bulsunlar.

Selametle kalınız.Hakk ve hakikatten ayrı düşmeyiniz......

Allah razı olsun sizden. böyle lezzet olduğunu düşündürdünüz Allah razı olsun.. annem içinde dua ediyorum,hidayet Allah'tan nasılsa.. ki annemin babası son anına kadar namazını kılmış biridir. (nur içinde yatsın) cok sohbet etmezdı dilim gıybete varıverir Allah korusun derdi. annem onun kızı inanamıyorum annemi tanıyamıyorum. dualarzla bırlıkte sabırlardayım,Allah razı olsun
selam ve dua ile
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
berat ablam değil cümlelerin kelimelerin içimi sızlatıyor. Allah'a şukur 7aydan fazla süredir tesettürlüyüm. Tesettürümü hakkıyla taşıyanlardanım allah'ın izni ile.. Ama ablacım senin ve burdaki herkesin dualarına ihtiyacım var. Tesettürlenmemi hala kabullenmeyen annemin kötü nazarları zaman zaman da hakaretlerine maruz kalıyorum. 'bu haline morelim bozuluyor' diyor resmen. Annemi tanıyamıyorum artık sanki islamı bilmiyor sanki kuran'ı bilmiyor. Hele tesettüre karşı bir iki kişiylede bir araya geldimi olay tamam! Beni savunması gerektiği yerde diğerleriyle bir olup yerden yere vuruyor! Namaz oruç neysede bu çağ dışılık nedir diyor?? Yemin ederim karşı gelmiyorum 1gün sesimi yükseltmedim sonuçta dinim bunu da emrediyor. Ama hep içime atıyorum yanlız kalınca ağlıyorum. çok yoruldum.. Açılmak gecmez aklımdan yorulmama sebep üzülmem yani üzülmekten yoruldum. Bazen iyi davranıyo yakıştığını bile söylüyor ama çoğu zaman ters davranıyor. Kardeşimle düğünlerimiz yakın tarihte olcak ben tesettür gelinlik istedim annem kardeşimi göstererek 'benim kızımın gelinliği modern olcak' dedi herkesin içinde. çok zoruma gitti. çağ dışı modern olmayan biriyim. Tunik şal giyenleri gösteriyor bari şöyle ol dıyor. Yani anlıycağın ablacım her cümlesinde her bakışında iğneliyor,laf sokuyor. Duadan başka birşey gelmez elimden çok da dua ediyorum.. Sizlerin duasına da ihtiyacım var allah rızası için bana dua edin yalvarıyorum size çok bunaldım artık. Bende kendimle birlikte benim gibi olan kardeşlerime çok dua ediyorum. Yalvarırım esirgeme-esirgemeyin benden dualarınızı..
Selam ve dua ile
allah razı olsun

Selamün Aleyküm Sevgili kardeşimiz...
Rabbimiz yardımcınız olsun.. tabiki dualarımız sizinle. .ve hiç tanımadığınız görmediğiniz daha niceleri sizin için El açmış Yalvarmaktadır...
Bende dualarımda siznle olduğumu belirtmek için yazdım...
Tabiki çok zor bir durum... Yaşamak gerek...anlamak gerek..
Ama KAAN kardeşimiz çok güzel belirtmiş...
Evet Asıl Lezzet asıl derece asıl Sınav burdadır....

Benim hiç bir gün aklımdan çıkarmadığım Şu Ayeti sizde hep tekrarlayın kendinize..
Ki Kuran ı kerim Öyle büyük ki.. Her sıkıntınızda açıp biraz okuyun
ve mealine baktığınızda yüreğinizi okşayacak serin ve umut dolu Ayetlerin Sizi teselliye geldinklerini göreceksiniz.
'' Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz. ( Ali İmran 139)

Rabbimiz sizin ve diğer kardeşlerimizn yardımcısı olsun. amin...

Selam ve dua ile
 

hira06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2012
Mesajlar
559
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
38
Allah razı olsun Erhan abim öyle rahatlattınız ki içimi ne söylesem anlatamam. Allah razı olsun..
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
TESETTÜR GİZLE(N)MEKTİR.

Kılık, kıyafet ve tavırlarıyla “Ben buradayım!” diyenin başında tesettürden çok tereddütler vardır.
Senai Demirci

Tesettür, kadının sığınağıdır; şehvetin ve gayr-i meşru nazarların zehirli oklarından korur. Tesettür, vücut mülkünü, Malik-ül mülke teslim etmiş ve tasarruf hakkını onun mutlak iradesine bırakmış bir kadının kulluk şiarıdır. Tesettür, kadın ruhunun, dünyanın sahte ışıltısına çektiği perdedir. Tesettür, sahteliğin sanal prangalarından kurtulmuş özgür kadının şükrüdür. Hasılı, tesettür kulluktur.

Ama kulluk bedel ister. Allah insanı
iddiasıyla imtihan eder derler. İman ve kulluk bir iddiadir: “Nefis ve şeytanın rağmına, emanet ettiğin mülkü, senin için muhafaza etmeye ant içtim Allahım! Mülk senindir. İrademi iradene, nefsimi emrine teslim ettim!” demektir. Bu iddia ispatı gerektirir. İşte tesettür böylesine bir kulluk şuurunun ispatıdır.O bir fantezi değildir. Her iki tarafı da razı etmenin aracı hiç değil!

İnsan ya Allah'a aittir ya da onun dışındaki şeylere... Kendisini Allah'a ait hisseden, başkasının kendi üzerinde -
O’nun rızası dışında- tasarruf etmesine razı olmaz. Âlâ dergisi dindar kadını kime güzel gösterme himmetine
soyundu? Kadının kendisine mi? O zaman başkasının
görmesine gerek yok.
Kocasına mı? Başkasının görmesine gerek yok. Allah’a mı? Panter desenli ışıl ışıl eşarplarla,
öyle mi? Resulüne mi? Chanel Allure parfümle hem de! Kim kaldı geriye?
Toplum... Yani dışarıdaki insanlar...
Bu da haramdı bildiğim kadarıyla...

Eee? Yani, Âlâ dergisine tavsiyem, gelin kadınlarımızı
dünyevi ve nefsani olanların best of'larına değil, rıza-y-ı ilahiye matuf best of'lara yönlendirin... Hz. Fatıma, menkıbeleri dinlendiğinde
yalnızca ağlanacak
bir figür değil, yaşanılacak ve
hayatımıza
aksettirilecek bir
örnektir! Panter desenli örtülerde, Gucci parfümlerin refakatinde, yeldire yeldire bu gidiş nereye?!
Yaptığınız hiç de ala değil;
Farkında değilsiniz ama böyle yaparak hem dünyada hem de ahirette kendinize çok a'da
kazandırırsınız!

24/04/2012
© 2010 karakalem.net, Osman Sertuğ Çalışkan
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
Sevgili HIRA06 ablam,

Allah'in selami uzerine olsun.

Uzun zamandir yazdiklarini takip etmeme ragmen, sana birkac satir birsey yazamamistim. Ama derdini, gonlunu, bunalimini ta icimden hissettim. O zamandan beri dualarim seninle, Allah biliyor ya aklim sende...
Durumun inan cok zor. Bunu anlamak zor benim icin. Ama aslolan, en kolay sartlarda, en basit sekilde kapanmak degil ki... En degerlisi tum o imkansizliklara, karsitlara, kucuk dusmelere ragmen dimdik durmak ! Taviz vermemek, Kur'an'in ifadesiyle gevsememek !
Seni dinleyince, senin gibi ablalarimizi dinleyince, gorunce ... Aklima, gonlume kimler dusmuyor ki kimler?
Mus'ab bin Umeyr'ler..
Ebu Cendel'ler..
Habbab bin Eret'ler..
(RADIYALLAHU ANHUMA)

Hani bir gundu ya.. Mus'ab bin Umeyr'in (r.a) Musluman oldugunu biri gelip annesine haber vermisti. O ogluna bakmaya kiyamayan, herkesten cok seven annesi, bir odaya kilitlemisti oglunu. Ac, susuz ve ciplak birakmisti...
O ise ilk firsatta kacip, Allah Resulu'ne kosmustu. (aleyhissalatu vesselam)
Sen de bunu yap.
Istemez misin ki butun zorluklara, zorlamalara ragmen Resulullah'a (s.a.v) kosmayi ?
Sende O'na kos.
O'na sigin.
O'nu ustun tut.

Kim bilir belki O yuce Rab, bu hareketin hatrina kiyamet gunu seni Onunla bulusturur -insaAllah- Ben cok inaniyorum ki, Rabbim senin gibi sabirli ve yolundan sasmayanlari Onlarla hasreylecek. Dualarimiz hep bunun icin degil mi zaten?
Senin yerine kendimi koyuyorum da.. O beni destekleyen, pardesumu beraber sectigim, bana kendi basortulerini veren annem yerine seninki gibi bir anneyi..
Cok zor.
Cok zor.
Vallahi cok bunaltirdi beni.
Senin kadar dayanabilir miydim , vallahi bilmiyorum.

Kendi nefsim adina, ben 2 senedir yurtdisinda yasiyorum, sokaga ciktigima ikinci sinif insan muamelesi goruyorum ama.. Belki cikmasam duymam. Bana 16 yasinda oldugum icin "Neden pardesu giyiyorsun? Neden suslenmiyorsun? Oysa ki genceciksin, ama simdi cok buyuk gosteriyorsun. Gozlerine surmeler cekmiyorsun simdi, neden ?" diyen, beni elestiren, cocuklu ve orta yasli olmasina ragmen " Bak ben senden kucuk duruyorum" deyip asagilayan bazi akrabalarimdan da uzagim. Duymuyorum onlari..
Ama senin derdin, evin icinde..
Subhanallah! Hem de annen...
Cok zor..
Ama ALLAH buyuktur.
Biliyorum ki, sen benden iyi idrak etmissinidir amma bu bir SINAVdir !
Dimdik dur ey imani yuksek kisi ! ALLAH'in emri, annenin sozunun yaninda yuksektir ! Tipki imanin gibi !
Annene de oyle soyle :
" Anne..
Benim ve senin inandigimiz Allah, iman ettigimiz Kur'an, bana ayetinde senin soylediklerine itaat etmemi soyluyor. Ama sen beni o emirden uzak tutmaya calisiyorsun, sen Rabbimle arama gireceksen ben senin sozunu dinleyemem. Ben Allah Peygamberi'nin (s.a.v) lanetledigi kadinlardan olamam ! Allah sana hidayet versin annem, birak Rabbimin istedigi gibi giyineyim. "

Onun da hidayeti icin dua edelim insaAllah. Ama Rabbim kalbini muhurlediyse, bize sabretmek duser. Rabbim hayirli bir evlilikle seni feraha erdirir dilerim. Sana bir Yasin-i serif hediye edecegim kabul edersen.

Allah'a emanet ol, dualarim ve gonlum hep seninle.. :)






 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Tesettür ve Türban

Basörtüsü, kadını, erkek bakışlarından koruyarak ve cinsiyetler arasındaki sınırları belirleyerek, mahrem alanı, yasak koyarak çizmektedir. Zira cemaatin birliği, erkeğin şerefine bağlıdır ki, bunun da ölçüsü kadının mahrem alanda korunan namusudur.
Kur'an-ı Kerim'de başörtüsü geçmektedir:

tesettur.jpg
“Kadınlar, başörtülerini, yakalarının üstlerini örtecek şekilde bağlasınlar.” (Nur Suresi, 24/31) mealindeki bu âyette geçen “humur” kelimesi, başörtüsü manasına gelen “hımâr” kelimesinin çoğuludur.

“Kur'an'da geçen hımâr kelimesi yalnızca örtü manasına gelir, başörtüsü manasına gelmez” diyenler kesinlikle yanılıyorlar. Çünkü bu kelimenin kökünde “örtme, karışma, yaklaşma” gibi manalar varsa da, kökten alınmış farklı kelimelerin (şekillerin) de farklı manaları vardır.

Mesela aynı kökten gelen “hamr”, şarap, “hamîr”, hamur mayası, “humâr” akşamdan kalma hali manalarına gelir. Tartışma konumuz olan “hımâr” da başörtüsü ve vücudun bütününü örten örtü manalarında kullanılmıştır.

 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Örtünmemek ayıp mı, suç mu, günah mı?

Tesettür münakaşalarında üç kavram, birbiriyle karıştırılıyor: Ayıp, suç ve günah. Bir söz, bir hareket veya bir kıyafet toplumun değer hükümlerine ters düşüyorsa ayıplanıyor. Kanuna aykırı ise, suç sayılıyor. Dine muhalif ise, günah oluyor.

Bazı kimseler, kanuna aykırı olmayan bir şeyin günah da olmayacağını zannederken, bazıları, “herkesin işlediği bir fiilin günahlıktan çıkacağı” vehmine kapılıyorlar. Bunların her ikisi de fevkalâde yanlış düşünceler.

Ayıp, hiçbir zaman gerçeğin ölçüsü olamaz. Fikir, düşünce ve hareketlerini sadece çevrenin “ayıp” anlayışına göre düzenleyen insanlar, şahsiyetlerini topluma feda etmiş, kalabalıklara esir olmuşlardır.

Halbuki, toplumun her ayıpladığını “yanlış”, yahut her benimsediğini “doğru” kabul etmek mümkün mü? Böyle olsa, insanın her toplulukta ayrı bir şahsiyete bürünmesi, bukalemun gibi sık sık renk değiştirmesi gerekmez mi?

Batılı bir düşünürün “insan aklının aczini” ortaya koyan şu ifadeleri, bu meselemizi ne güzel izah eder: “Bir insanın, babasını yemesinden daha korkunç bir şey düşünülemez; ama, eskiden bazı kavimlerde bu âdet varmış. Hem de bunu saygı ve sevgilerinden yaparlarmış. İsterlermiş ki ölü, böylelikle en uygun, en şerefli bir mezara gömülsün. Vücutları ve hâtıraları içlerine, tâ iliklerine yerleşsin. Babaları sindirme ve özümleme yolu ile kendi diri bedenlerine karışıp yeniden yaşasın. Böyle bir inancı iliklerinde ve damarlarında taşıyan insanlar için, anasını, babasını topraklarda çürütüp, kurtlara yedirmenin, en korkunç günahlardan biri sayılacağını kestirmek zor değildir.”

Şimdi düşünelim: Etrafımızdaki insanların büyük çoğunluğu,yoğun propagandalarla, böyle bir fikri benimsemiş olsalar, biz de toplum ayıplamasın diyerek, babamızın etini mi yiyeceğiz? Demek ki, “ayıplama” tamamen sübjektiftir; gerçeğe tesir edecek bir faktör değildir. Ayıp telâkki ederek örtünmekten kaçınan hanımefendilerin iddiaları iki kısma ayrılıyor: Birisi: “Örtünmemek niçin günah olsun?” şeklindeki itiraz. Diğeri ise: “İslâm’da örtünmenin olmadığı” tarzındaki, şahsî kanaat.

Görünürde aralarında pek fazla bir fark yok gibi geliyor. Ama, gerçekte her ikisi de birbirinden ayrı konular. “Örtünmekle de ne olacakmış, insan örtünün içinde de yapacağını yapar.” gibi sözlerin sahiplerini araştırırsanız, her defasında İslâm’ı layıkıyla bilmeyen veya bildiği halde onun emirlerini yerine getiremeyen birisiyle karşılaşırsınız.

Bu insanlar, vicdanlarının derinliklerinde hissettikleri suçluluk psikolojisinden kurtulmak için, böyle itirazlarda bulunuyorlar ve tövbe edeceklerine, günahlarını meşru göstermeye kalkışıyorlar. Sanki diğer insanları ikna etmekle, o sorumluluktan kurtulacaklarmış gibi. Halbuki, bir fiil günah ise günah, değil ise değildir. Bunun tespitini “kalabalıklar” yapamaz. Örtünme dinde varsa buna kimse “yok” diyemez. Ama, hiç kimse de başkalarını bu hususta zorlama yoluna gitmemelidir.

Örtünmenin İslâm’da yeri olup olmadığı meselesine gelince, bu hususta nice fetvalar mevcut. Lâkin günümüz Müslümanlarının bir kesimi, fetvanın dindeki yerini lâyıkıyla bilmediklerinden, doğrudan doğruya Kur’an-ı Kerîm’den âyetler takdim edecek ve bunların tefsirlerinden bazı kısımları aynen aktaracağım.

Cenâb-ı Hak, Nûr Sûresinde Peygamberimize (asm.) hitaben şöyle buyuruyor:

“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, ziynetlerini (süslerinin takılı olduğu yerleri) açmasınlar. Zahir olanı (görünmesi zarurî olan yüz, el ve ayaklar) müstesna. Baş örtülerini yakalarının üzerine vursunlar (göğüs ve boyunlarını göstermesinler). Ziynetlerini (süs yerlerini) ancak şu kimselere gösterebilirler: Kocalarına, yahut babalarına, yahut kocalarının babalarına, yahut kendi oğullarına, yahut kendi erkek kardeşlerine, yahut erkek kardeşlerinin oğullarına, yahut kız kardeşlerinin oğullarına, yahut kendi kadınlarına (Müslüman kadınlara), yahut ellerindeki memlûklere (cariyelere), yahut (şehvetsiz ve kadına) ihtiyacı olmayan uyuntu kimselere, yahut henüz kadınların gizli yerlerinin farkına varmamış olan çocuklara.” (Nûr Sûresi , 31)

Âyet-i kerime dikkatle okunduğunda, şu hususlar tespit edilebilir:

Birincisi: Hitabın mümin kadınlara olması. Yâni, örtünme kadınlar için bir imân alâmeti ve sadece mümin kadınlara farz. Mümin olmayan bir insan, İslâm’ın emir ve yasaklarından sorumlu değil. Yâni, bir kimse öncelikle Allah’ın varlığını kabul edecek, Kur’an-ı Kerîm’i Onun kelâmı ve Hz. Muhammed’i (asm.) Onun en son elçisi bilecektir ki, İlâhî emir ve yasaklara muhatap olabilsin.

İkincisi: Harama bakmamanın sadece erkekler için değil, kadınlar için de söz konusu olduğu. Üçüncüsü: “Ziynetlerin gösterilmemesi”.

Âyet-i kerimede geçen “ziynet” kelimesi üzerinde yapılan tefsirlerden birini, özet olarak arz edeyim:

“Ziynet, süs eşyası demek ise de, tek başına süs eşyasına bakmak hiç kimse için haram olamayacağına göre, bundan murat, süs eşyalarının takıldığı kulak, boyun, gerdan gibi yerlerdir. Âyette esas maksat tesettür (örtünme) olduğuna ve hitap zengin-fakir bütün müminlere yapıldığına göre, ziynet sadece süs eşyası olarak anlaşılsa, âyet sadece zenginlere inmiş olur. Halbuki, hitap geneldir, “mü’min kadınlara da söyle.” buyurulmaktadır. Bir başka önemli husus da şudur: Kadın için asıl ziynet, süs eşyası değil, bu organların bizzat kendileridir. Yâni, gösterilmesi haram kılınan boyun, gerdan gibi azalar kadın için ayrıca birer ziynettirler.” (Hak Dini Kur’an Dili)

Dördüncüsü: Mümin kadınların başörtülerini, cahiliye kadınları gibi, boyunlarına bağlayıp arkaya sarkıtmak yerine, başlarına örtmeleri ve yakalarının üzerine vurmaları.

Bir diğer âyet-i kerimede ise, şöyle buyurulur:

“Ey Peygamber, hanımlarına, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, elbiselerinden giyip örtünsünler. İşte böyle giyinmeleri, tanınıp da (cariyelerden, iffetsiz âdi kadınlardan fark edilip de) eziyet edilmemelerine en elverişli olandır. Allah Gafur’dur (çok bağışlayıcıdır), Rahîm’dir (çok merhametlidir).” (Ahzab Sûresi, 59)

Bu âyet-i kerimede, örtünme açıkça emredilmekte ve bu emrin hikmeti, “mü’min kadınların diğer âdi kadınlarla karıştırılarak rahatsız edilmemeleri, sarkıntılığa maruz kalmamaları ve ruhlarının eziyete maruz olmaması” olarak beyan buyurulmakta.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Örtülü ve Özgür

Uzunn beyaz elbisemle ve iki-üç santim uzunluğundaki siyah saçlarımla bir öğle sonrası sokakta yürüyordum ve kamyon şoforleri ıslık ve bağırmalarıyla beni rahatsız etmişlerdi. Kendimi yenilmiş hissettim. Kuaför salonundan daha şimdi çıkmıştım. Saçlarımı bir erkek gibi kestirmiştim. Kuaför kestiği her tutamdan sonra kendimi nasıl hissettiğimi soruyordu. Korkmamıştım, ama bir organımın kesiliyor olduğu hissine kapılmıştım.

Hayır; bu, herhangi bir saç kesimi değildi. Saç kestirmekten çok daha fazla şey ifade ediyordu. Saçımı kestirerek, erkeksi bir şekilde görülmeye çalışmıştım. Dişiliğimi imha etmek istemiştim. Yine de, bu, bazı erkeklerin bana bir cinsel meta olarak davranmasını engellememişti. Yanılmıştım. Problem, benim dişiliğim değildi. Problem, cinselliğim, daha doğrusu, bazı erkeklerin genetiğimden yola çıkarak bana yakıştırdıkları bir cinsellikti. Bana karşı, benim gerçekten kim olduğuma göre davranmıyor; kendilerinin beni gördükleri üzere davranıyorlardı.

Peki, ben kim olduğumu bildikten sonra, onların beni nasıl gördüklerinin önemi var mıydı? Evet, vardı. Kadınları sadece cinsel meta olarak gören erkeklerin genellikle onlara karşı saldırgan bir tavır sergilediğine, meselâ tecavüze yeltendiklerine veya dövdüklerine inanıyordum. Cinsel taciz ve saldırı, sadece korkum da değildi; aynı zamanda başıma gelmiş şeylerdi bunlar. Bir keresinde tecavüze uğramıştım. Bana saldıran erkekler yüzünden yaşadıklarım, bende öfke ve hayal kırıklığına sebep olmuştu. Bana yönelik bu şiddeti nasıl durdurabilirdim? Erkeklerin beni bir kadın olarak değil de, bir cinsel meta olarak görmelerini nasıl engelleyebilirdim? Bu ikisini eşit görmelerini nasıl durdurabilirdim? Başıma gelenlerden sonra hayata nasıl devam edebilirdim?

Yaşadıklarım, beni kimliğimle ilgili sorularla başbaşa bırakmıştı. Sadece Çin kökenli Amerikalı kadınlardan bir başkası mıydım ben? Önceleri kimliğim konusunda bir karara varmam gerektiğini düşünürdüm. Şimdi ise, kimliğimin sürekli değiştiğini farkediyordum.

ÖRTÜNME TECRÜBEM

Bu noktada özellikle eğitici olan bir tecrübem, bir gazete projesinin bir parçası olarak Crenshaw Bulvarında üç Müslüman erkekle birlikle bir Müslüman kadın olarak ‘giyinerek’ dolaştığım zaman gerçekleşti. Beyaz, uzun kollu pamuklu bir gömlek, kot, spor ayakkabısı ve Müslüman bir bayandan ödünç aldığım çiçekli ipek bir başörtüsü giyinmiştim. Kendimi sadece Müslüman kadın görünümünde görmüyor, öyle de hissediyordum. Tabiî ki, gerçekte hep mesture olmanın neler hissettirdiğini bilemezdim, çünkü İslâmî bir eğitim almamıştım.

Yine de, insanlar beni Müslüman kadın olarak algıladılar ve bir cinsel obje olarak görüp bana karşı sarkıntılıkta bulunmaya yeltenmediler. Erkeklerin bakışlarını, daha önceden olduğu gibi, üzerimde hissetmedim. Tamamen örtünmüş vaziyetteydim; yalnızca yüzüm görünüyordu. İçeride kibar bir zenci Müslüman bana ‘kardeş’ diye hitap etti ve nereden geldiğimi sordu. Ona aslen Çinli olduğumu söyledim. Hangi milletten olduğumun onlar için pek önemli olmadığını farkettim. Aramızda bir tür yakınlık vardı, çünkü beni bir Müslüman olarak görmüştü. Ona gerçeği nasıl söyleyeceğimi bilemedim, çünkü gerçekte öyle olup olmadığımdan emin değildim.

Aynı kıyafetle Afrika mücevherleri ve mobilyaları satan bir mağazaya girdim. Orada bir başka beyefendi bana Müslüman olup olmadığımı sordu. Nasıl cevap vereceğimi bilemediğimden, sadece bakıp gülümsedim. Karşılık vermemeyi tercih ettim.

ÖRTÜLÜ OLMAM BAŞKALARININ BANA KARŞI TUTUMUNU DEĞİŞTİRDİ

Mağazanın dışında, birlikte olduğumuz Müslümanlardan birine, “Ben Müslüman mıyım?” diye sordum. Bana, aslında nefes alan ve teslim olan herşeyin öyle olduğunu izah etti. Müslüman olmuş olabileceğime, ama bunu bilmediğime hükmettim. Kendimi o şekilde isimlendirmemiştim henüz. İslâm hakkında, Müslüman olduğumu söyleyecek kadar bilgim yoktu. Günde beş vakit namaz kılıyor değildim, camiye gidiyor, oruç tutuyor değildim, sürekli başımı örtüyor değildim. Yine de, bütün bunlar, Müslüman olmadığım anlamına gelmezdi. Bunlar, içeride olanın dışarıya doğal yansımaları idiler.

Gördüm ki, kendi içimde nasıl olduğum, örtülü veya örtüsüz olmamla değişmiyor. Ama, örtülü olmam, başkalarının benim hakkımdaki algılamalarını değiştiriyor. Diğerleriyle olan ilişkilerinizde kendi imajınızın oluşmasını sağlıyor.

UYDURMA VE KASITLI BİR BAKIŞ AÇISI

Ben, erkeklerden saygı aradığım için, örtünmeyi bilinçli olarak seçtim. Önceleri, Kadın Araştırmaları bölümünde okuyan ve de düşünen bir kadın olarak, örtünmenin bir zulüm olduğunu savunan Batılı görüş açısını benimsemiştim. Yaşadığım bu tesettür tecrübesinden ve tesettür üzerinde daha da düşündükten sonra, bu görüşün uydurma, kasıtlı, ard niyetli bir bakış olduğu sonucuna vardım. Kadın kendisi ikna olarak ve anlayışla tesettüre yöneltildikten sonra, tesettür hiç de zulüm filan değildi.

O gün kendi tercihimle örtünmüştüm; ve, hayatımda kendimi en ziyade özgür hissettiğim tecrübe oydu. Şimdi, kadın olmanın alternatiflerini görüyorum. Giyim tarzımın, başkalarının bana karşı tavırlarını belirlediğini keşfettim. Realitenin bu olması beni üzüyor. Bu, kabul ettiğim bir realite; fethedilmektense, fethetmeyi tercih ettim. Gördüm ki, tesettür ile örttüğüm kadınlığım değil, cinselliğim idi. Cinselliğimin örtülmesi, diğerinin özgürlüğüne imkân tanıyordu.

(Bu yazı, Los Angeles’taki Kaliforniya Üniversitesi’nin (UCLA) Müslüman Öğrenciler Derneğinin haber dergisi Al-Talib’de Ekim 1994’te yayınlandı. O tarihte Kathy Chin, üniversitenin Psikobiyoloji ve Kadın Araştırmaları bölümünün son sınıf öğrencisiydi.)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Transparan ve dar giyimle tesettür olur mu?


TRANSPARAN GİYİMLE TESETTÜR OLUR MU?

Önce bir temel hususa işaret etmek istiyorum. Sonra konunun ayrıntısına geçeceğim. Şöyle ki:
İnsan bir doğruyu tatbik edemeyebilir. Yanlışı yaşıyor olabilir. Burada çok önemli olan nokta, yaşadığı yanlışı savunmak değil, doğruyu itiraf etmektir.

Böyle olursa durumunu çok daha kötüye gitmekten kurtarmış olur. Yanlışı savunma yerine doğruyu itiraf etmek gibi bir faziletin sahibi olur. İnancını kurtarır.

Şayet “ben yanlışı yaşıyorum, Öyle ise yaşadığım yanlışı savunayım, doğruyu inkâra yöneleyim” derse, bu defa durum çok kötü olur. Yanlışı yaşayan günahkâr, doğruya inanan mümin olmaktan çıkar; yanlışı savunan, doğruya karşı çıkan inkarcı sıfatıyla baş başa kalabilir. İşte tehlike de buradan doğar. Demek ki insan yaşadığı yanlışı savunmamalı, tatbik edemediği doğruyu da inkar etmemeli. Aksine, bir gün gelecek, ben de o doğruyu tatbik edeceğim diyerek doğruyu itiraf ve kabul etmelidir ki, hiç olmazsa günahkâr bir mü’min olarak kalsın, küfre meyleden bir inkarcı durumuna düşmesin.

Zaten şu anda doğruların tümünü de nefsinde tatbik edenimizin sayısı çok değildir. Hepimizin eksik ve kusurlarımız vardır ve biz bunun itirafı içinde Rabb’imizden af niyaz ediyor, bir gün eksiklerimizi de telafi etme niyet ve azmimizi koruyoruz. Bu anlayış içinde hanımlar olarak giyim kuşamımıza şöyle bir göz attığımızda bir hadisin iki kelimesi bizi düşündürmektedir. Efendimiz İlahi rahmetten mahrum bırakacak giyim kuşamdan haber verirken, bu iki kelimeyi kullanmıştır: Kâsiyâtün, âriyâtün!.

Giyinmişler; ama çıplaktırlar. Yani, çıplak gibi tahrik ve teşhirleri söz konusu.

Bu nasıl olabilir?

Ya giyindikleri tümüyle şeffaftır, yani transparandır, altını aynen göstermektedir. Ya da iyice dardır. Bedene yapışmış, vücut hatlarını cinselliği çağıştırarak tümüyle hissettirmektedir.

Bunun doğrusu nasıl olabilir?

Giyilen şey içini göstermez, örttüğü bedenin hatlarını bakanın dikkat ve tecessüsüne sunar hale gelmez; geniş, yani bol ve uzun olur.

Ancak uçları yerlerde sürünecek kadar da uzun olmaz. Çünkü uçları yerlerde sürünecek kadar uzun olan pardösü ve giyimlerde hem kibir işareti vardır, hem de yerdeki pislikleri silip süpürüp götürürken bakanların tiksinti ve nefretine de sebep olmak söz konusudur. Güzel bir giyimi böyle sevimsiz göstermek ise, sevaplı olmasa gerektir.

Burada biz kimsenin giyim kuşamına karışıyor değiliz. Ancak soran okuyucularımızın sorularını da cevapsız bırakmaya hakkımız yoktur. Baştan da ifade ettiğimiz gibi doğruyu bilelim, tatbik etmesek de taraftar olalım. Bir gün yaşayabiliriz diyerek de hakkı kabul etme faziletini gösterelim. İnkâr eden durumuna düşmeyelim. Çünkü yanlışı itirafta bir fazilet vardır. Ama doğruyu inkârda fazilet yoktur. İnkârda küfür kokusu söz konusudur.

Hiç olmazsa iman kurtulmalı, günahkâr da olsa kişi inancını korumalıdır.

Bence giyim kuşam konusunda sözü uzatmaya hiç gerek yoktur. Efendimiz (sav), az ve öz söylemiştir bu konuda:

Kâsiyâtün, âriyâtün! Hanımlar giyindikleri halde giyinmemiş gibi olmamalıdır. Yani transparan giysiler içinde tahrikçi, teşhirci görüntüler sergilemekten kaçınmalıdırlar.

Vicdanlara huzur veren giyim, bakanların dikkat ve tahriklerine sebep olmayacak uzunluk ve bolluktaki giyimdir. Talip olanlara arz edeceğimiz ölçü budur. Talip olmayanlar ise elbette dilediklerini tercih edeceklerdir.

Şüphesiz ki, cennet de cehennem de haktır.

Böyle insanlara dua etmek ve onları hakikatı anlatmak özellikle bilinçli kadınların vazifesidir.



 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Başörtüsünün hükmü nedir? Başı açık gezmek insanı nasıl bir tehlikeye götürür?

Bu hususta Kur’an-ı Kerimde iki ayet mevcuttur. Bu ayetlerde Cenab-ı Hak gayet açık bir şekilde mealen şöyle buyurmaktadır:

“Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle, evlerinden çıktıklarında dış örtülerini üzerlerine alsınlar.”(1)

“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, namuslarını da korusunlar, zinetlerini açmasınlar, bunlardan görünen kısmı müstesnadır. Başörtülerini de yakalarının üzerini kapatacak şekilde iyice örtsünler.”(2)


Ayetlerde mü’min kadınların nasıl örtünecekleri, hangi yerlerini açabilecekleri açıkça belirtilmiyor. Fakat şu mealdeki hadis-i şerif ayetleri tefsir ediyor. Peygamberimiz (a.s.m.) baldızı Hz. Esma’ya hitaben, “Ey Esma! Bir kadın adet görmeye başlayınca el ve yüzünden başka yerini yabancılara göstermesi caiz değildir.”(3)

Demek ki, büluğ çağına gelmiş olan Müslüman bir hanımın başını kapatması hem Allah’ın hem de Peygamberin emridir. Yani yüz kısmı açık kalacak şekilde başın kalan kısmını, boyun ve göğüsleri örtmek farz-ı ayndır. Açmak ise bir farzın terki sayıldığından haramdır. Allah ve Resulünün emrini dinlemediği için günahkar olmakta büyük bir mes’uliyet altına girer. Günahkar olan kimse, bu günahından kurtulmak için tevbe istiğfar eder, Allah’tan affını diler.

“Ve bir günah işledikleri veya nefislerine zulmettikleri zaman, Allah’ı anarak günahlarının bağışlanmasını isteyenler, hem de yaptıkları günahta bile bile ısrar etmemiş olanlar. İşte onların mükafatı, Rablerinden bir mağfiret ve ağaçları altında ırmaklar akan Cennetlerdir. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Güzel amel yapanların mükafatı ne güzeldir.”(4)


Demek ki, bir tevbenin kabul olması, bir günahın affa liyakat kazanması için hiçbir mazeret yokken o günahta ısrar edilmemesi şartı aranmaktadır.

Bu husustaki bir hadisin meali şöyle:

“Mü’min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker, Allah’tan günahının affını dilerse, kalbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devam ederse, o siyahlık artar. İşte Kur’anda geçen ‘günahın kalbi kaplaması’ bu manadadır.”(5)


“Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır” sözü mühim bir gerçeği dile getiriyor. Şöyle ki, bir günahı işlemeye devam eden insan zamanla o günaha alışır, terk edemez bir hale gelir. Bu alışkanlık onu gün geçtikçe daha büyük manevi tehlikelere sürükler. Günahın uhrevi bir cezasının olmayacağına inanmaya, hatta Cehennemin bile olmaması gerektiğine kadar gider. (6)

Böyle bir tehlikeye maruz kalmamak ve şeytanın telkinlerine kanmamak için bir an önce tövbeyi icap ettirecek günahı terk ederek insanın kendine çeki düzen vermesi gerekir.

1) Ahzah Suresi, 59,
2) Nur Suresi, 31,
3) Ebu Davut, Libas 33,
4) Al-i İmran Suresi, 135-136,
5) İbn-i Mace Zühd 29,
6) Lem'alar s7, Mesnev-i Nuriye s115.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Başörtüsünün örtülme şekli

Müslüman bir hanımın başını kapatması hem Allah'ın hem de Peygamberin emridir. Yani yüz kısmı açık kalacak şekilde başın kalan kısmını, boyun ve göğüsleri örtmek farz-ı ayındır. Açmak ise bir farzın terki sayıldığından haramdır.

Cahiliye devrinde başörtüsü vardı. Ancak enselerine bağlar ve arkaya bırakırlardı. Yakaları önden açılır, gerdanları ve boyunları görünürdü. İşte bu durumu düzeltmek için ayeti kerime “Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar.” buyurmuştur. Bu örtünün şekli ve biçimi ise önce açık yer kalmayacak şekilde başı, boyun ve gerdanlığı örtmektir. Sonra da ince ve çekici olmayan bir örtüyü kullanmaktır. Mutlaka şu ölçüde ve şöyle olmalıdır demek doğru değildir.

Bkz. Hamdi YAZIR Hak Dini, Nur Suresi 31. Ayetin Tefsiri

Buna göre başörtüsünü yakaların üzerinden örtmenin hikmeti; Boyun, gerdan ve göğsün örtülmesini sağlamaktır.Esas olan kadının vücudunu örtmesidir. Bu bakımdan baş örtüsü omuzların üzerine indirilebileceği gibi pardesünün içine de sokulabilir.
Bilindiği gibi Nur sûresi'nin 31. ve Ahzab suresi'nin 33, 35 ve 59'uncu ayetlerinde kadınların örtünmeleri, vücutlarının zinet yerlerini yabancılara göstermemeleri emredilmektedir. Bu konuda birçok hadis de vardır. Ama bu hadisleri burada nakletmeye lüzum görmüyoruz.

Kadının bütün vücudunun avret olup olmadığı hususu da mezhepler arasında ihtilaflıdır. Şafiî ve Hanbelî mezheplerine göre kadının istisnasız tüm vücudu avret kabul edildiği halde Hanefî ve Malikîmezheplerinde eller ve yüzün fitne korkusu olmadığı takdirde avretolmadığı belirtilmiştir (1).

Tedavi gibi bazı zaruret hallerinde yabancı birisi bir kadının avret kabul edilen bir uzvuna zaruret miktarmca ve tedavinin gerekdiği mahalli geçmemek şartıyla bakabilir(2). Allah, Kurân-ı Kerîm'de kadınların vücutlarını örtmelerini emredip başkalarına göstermelerini yasakladığına göre onların avret mahallerini yabancıların görebileceği şekilde açmaları haramdır. Zaruret olmadıkça avret sayılan bir uzvun tamamını ya da bir kısmını açamazlar.

Zaruret, yasak bir şeyi yapmadığı takdirde helaki veya helake yaklaşmayı gerekli kılan şeydir (3). Ali Haydar Mecelle Şerhi'nde zarureti aynen şu şekilde tarif etmiştir: "Zaruret; memnu tenavületmediği takdirde helaki müstelzim olan haldir" (4).

Buna göre İslâm'a hizmet etmek gayesiyle de olsa İslâm'a taban tabana zıt düşen, kadının namahrem yerlerini ve avretini açmaya zorlayan okullarda okumanın zaruret kabul edilmesi mümkün değildir.

Ayrıca kadınların mutlaka bilmesi gereken şeyleri, avretlerini açmayı gerektirmeyen okul ve kurslardan öğrenmeleri pekala mümkündür. İslâm hizmeti böyle bir yol ile ifa edilemez. Ayrıca İslâm tarihi hiçbir resmî tahsili olmadığı halde kendisini özel olarak yetiştirip İslâm'a ve ilme hizmet eden kadınlarla doludur. Şüphesiz kadınların avret açma ve ihtilat gibi İslâm'ın yasakladığı şeyler olmazsa okutulmaları gerekli ve okumaları zaruridir, bunda büyük faydalar da vardır. Ama bu haramı işlemeyi tecviz edemez.

Bilindiği gibi "Zararları gidermek, maslahatları celb etmekten evladır." diye meşhur bir fıkıh kaidesi vardır. İslâm'ın yasaklara gösterdiği itina, emirlere gösterdiği itinadan daha büyüktür. Hz. Peygamber bir hadîsinde: "Ben size bir şey emrettiğim zaman ondan gücünüzün yettiği kadarını yapınız. Bir şeyden nehyettiğim zaman da ondan kaçınınız" buyurur.

Bundan dolayı meşakkati defetmek için vacibi terk etmek caizdir, ama günahları, özellikle büyük günahları işlemekte müsamaha yoktur. Bezzazî'nin ifadesine göre avret yerini örtecek bir şey bulamayan kimse, nehir kenarında da olsa istincayı terk eder. Çünkü yasak, emre tercih edilir. Kadına gusül gerekse ve erkeklerden gizlenecek bir yer bulamazsa guslü terkeder (5).

Demek oluyor ki, bir haramı işlememek için farz bile terkedilir. O halde sadece umulan bir maslahat için nassların haram kıldığı bir şeyin işlenmesi tecviz edilemez. Bize göre bu her okul için aynıdır. Müslümanların, kadınların başlarını açabilmeleri için İslâm'ın hükümlerini zorlayacakları yerde, kadınların İslâmî kıyafetler içerisinde okuyabilmelerinin çarelerini araştırıp bu yolda gayret sarfetmeleri gerekir.

1-Kitabu'1-Fıkh âlâ Mezâbili'l Erbaa 1/192. Sâbûnî, Tefsirû Ayât'il-Ahkâm c. 2. s. 381
2-el-Merginânî, el-Hidâye, c. 4, s. 84
3-Suyûtî, el-Eşbah ven-Nezâir, s. 94
4-Ali Haydar, Dürerü'l-Hakkâm Şerhu Mecelletü'l-Ahkâm, Muk. 22. Mdd. nin şerhi
5-İbnu Nüceym el-Eşbâh ve'n-Nezâir, s. 90-91

 

hira06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2012
Mesajlar
559
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
38
Sevgili HIRA06 ablam,

Allah'in selami uzerine olsun.

Uzun zamandir yazdiklarini takip etmeme ragmen, sana birkac satir birsey yazamamistim. Ama derdini, gonlunu, bunalimini ta icimden hissettim. O zamandan beri dualarim seninle, Allah biliyor ya aklim sende...
Durumun inan cok zor. Bunu anlamak zor benim icin. Ama aslolan, en kolay sartlarda, en basit sekilde kapanmak degil ki... En degerlisi tum o imkansizliklara, karsitlara, kucuk dusmelere ragmen dimdik durmak ! Taviz vermemek, Kur'an'in ifadesiyle gevsememek !
Seni dinleyince, senin gibi ablalarimizi dinleyince, gorunce ... Aklima, gonlume kimler dusmuyor ki kimler?
Mus'ab bin Umeyr'ler..
Ebu Cendel'ler..
Habbab bin Eret'ler..
(RADIYALLAHU ANHUMA)

Hani bir gundu ya.. Mus'ab bin Umeyr'in (r.a) Musluman oldugunu biri gelip annesine haber vermisti. O ogluna bakmaya kiyamayan, herkesten cok seven annesi, bir odaya kilitlemisti oglunu. Ac, susuz ve ciplak birakmisti...
O ise ilk firsatta kacip, Allah Resulu'ne kosmustu. (aleyhissalatu vesselam)
Sen de bunu yap.
Istemez misin ki butun zorluklara, zorlamalara ragmen Resulullah'a (s.a.v) kosmayi ?
Sende O'na kos.
O'na sigin.
O'nu ustun tut.

Kim bilir belki O yuce Rab, bu hareketin hatrina kiyamet gunu seni Onunla bulusturur -insaAllah- Ben cok inaniyorum ki, Rabbim senin gibi sabirli ve yolundan sasmayanlari Onlarla hasreylecek. Dualarimiz hep bunun icin degil mi zaten?
Senin yerine kendimi koyuyorum da.. O beni destekleyen, pardesumu beraber sectigim, bana kendi basortulerini veren annem yerine seninki gibi bir anneyi..
Cok zor.
Cok zor.
Vallahi cok bunaltirdi beni.
Senin kadar dayanabilir miydim , vallahi bilmiyorum.

Kendi nefsim adina, ben 2 senedir yurtdisinda yasiyorum, sokaga ciktigima ikinci sinif insan muamelesi goruyorum ama.. Belki cikmasam duymam. Bana 16 yasinda oldugum icin "Neden pardesu giyiyorsun? Neden suslenmiyorsun? Oysa ki genceciksin, ama simdi cok buyuk gosteriyorsun. Gozlerine surmeler cekmiyorsun simdi, neden ?" diyen, beni elestiren, cocuklu ve orta yasli olmasina ragmen " Bak ben senden kucuk duruyorum" deyip asagilayan bazi akrabalarimdan da uzagim. Duymuyorum onlari..
Ama senin derdin, evin icinde..
Subhanallah! Hem de annen...
Cok zor..
Ama ALLAH buyuktur.
Biliyorum ki, sen benden iyi idrak etmissinidir amma bu bir SINAVdir !
Dimdik dur ey imani yuksek kisi ! ALLAH'in emri, annenin sozunun yaninda yuksektir ! Tipki imanin gibi !
Annene de oyle soyle :
" Anne..
Benim ve senin inandigimiz Allah, iman ettigimiz Kur'an, bana ayetinde senin soylediklerine itaat etmemi soyluyor. Ama sen beni o emirden uzak tutmaya calisiyorsun, sen Rabbimle arama gireceksen ben senin sozunu dinleyemem. Ben Allah Peygamberi'nin (s.a.v) lanetledigi kadinlardan olamam ! Allah sana hidayet versin annem, birak Rabbimin istedigi gibi giyineyim. "

Onun da hidayeti icin dua edelim insaAllah. Ama Rabbim kalbini muhurlediyse, bize sabretmek duser. Rabbim hayirli bir evlilikle seni feraha erdirir dilerim. Sana bir Yasin-i serif hediye edecegim kabul edersen.

Allah'a emanet ol, dualarim ve gonlum hep seninle.. :)







sevgili katrem canım.. nasıl da güzel şeyler yazmışsın nasılda işledi yüregime incilerin. sadece bana yazdıkların değil sitedeki her cümleni okuyorum senin maşAllah diyorum bu yaşına rağmen bu olgunluğunu hayranlıkla takip ediyorum. canım benim senin sizlerin ve nişanlımın sayesinde dimdik duruyorum. üzülüyorum kırılıyorum ama sizlerin sayesinde ne güzel bir lezzet diyorum artık.
canım beniim hediyeni kabul etmez miyim hiç? Kuran'ımın kalbini sen kalpten hediye etmişşinde kabul etmemek benim haddime mi? Allah razı olsun canım bnm,yüreğin öyle güzel ki görmeme gerek yok hissettiriyorsun zaten Rabbim gönlün gibi yüreğin gibi bir ömür nasip etsin sana. hep iyi insanlarla karşılaştırsın inşaAllah. anneciğine de çok selamlarımı ilet nasıl bir destek oluştur sana nasıl bir evlat yetiştirmedir saygılarımı ilet lütfen. canım benim dualarında unutma beni Allah'ın izniyle birkaç güne kadar nişanım yaza kadar da düğünüm olcak inşAllah dua et nolur.. canımsın..
selam ve dua ile
Allah razı olsun
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
sevgili katrem canım.. nasıl da güzel şeyler yazmışsın nasılda işledi yüregime incilerin. sadece bana yazdıkların değil sitedeki her cümleni okuyorum senin maşAllah diyorum bu yaşına rağmen bu olgunluğunu hayranlıkla takip ediyorum. canım benim senin sizlerin ve nişanlımın sayesinde dimdik duruyorum. üzülüyorum kırılıyorum ama sizlerin sayesinde ne güzel bir lezzet diyorum artık.
canım beniim hediyeni kabul etmez miyim hiç? Kuran'ımın kalbini sen kalpten hediye etmişşinde kabul etmemek benim haddime mi? Allah razı olsun canım bnm,yüreğin öyle güzel ki görmeme gerek yok hissettiriyorsun zaten Rabbim gönlün gibi yüreğin gibi bir ömür nasip etsin sana. hep iyi insanlarla karşılaştırsın inşaAllah. anneciğine de çok selamlarımı ilet nasıl bir destek oluştur sana nasıl bir evlat yetiştirmedir saygılarımı ilet lütfen. canım benim dualarında unutma beni Allah'ın izniyle birkaç güne kadar nişanım yaza kadar da düğünüm olcak inşAllah dua et nolur.. canımsın..
selam ve dua ile
Allah razı olsun

Estagfirullah.. :)
Guzel dualarin hep benimle olsun olur mu?
Imanli bir nisanlin olmasi beni cok mutlu etti. Seni destekliyor yani?
Ne guzel..
O zaman guzel gunuler seni bekler insaAllah :)
Anneme selamlarini ileticem insaAllah.
Allah senden de ebeden razi olsun.
Haberlerini bekliyorum.
Bedenimle olmasa da ruhumla seninleyim dugununde ;)
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulur:

"Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden olan ulû'lemre (buyruk sahiplerine) itaat ediniz. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız- onu Allah'a ve Rasule götürün. Bu, hem daha hayırlı hem de neticede daha iyidir" (en-Nisâ, 4/59).

Başka bir ayet-i celilede, mirasla ilgili hükümler sayıldıktan sonra:

"Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'a ve O'nun Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar. İşte büyük kurtuluş budur" (en-Nisâ, 4/13) buyurulur.

Görülüyor ki, itâatta öncelik; her şeyi yaratan ve dilediği gibi evirip çeviren, tâat ve ibadette kendisine ortak kabul etmeyen, yegane hüküm sahibi Allah'ındır. O'na itaat mecburidir. Müsaade ettiği ölçüler içinde başkasına itaat etmek de haddi zatında kendisine itaat etmektir. Çünkü gaye, O'nun dediğinin tahakkuk etmesidir. Kur'an-ı Kerim'de:

"Kim Resule itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yüz çevirene gelince... seni onların başına bekri göndermedik" (en-Nisâ, 4/80) buyurulur.

Resulullah (s.a.s) bir hadislerinde;

"Kim bana itâat ederse şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur. Her kim imam (devlet başkanı)a itaat ederse şüphesiz bana itaat etmiş olur. Eler kim imama isyan ederse şüphesiz bana isyan etmiş olur" (İbn Mâce, Cihâd, 39) buyurmakla, Rabbin rızası gözetilerek başkalarına yapılan itaatın gerçekte Allah'a itaat manasına geldiğini ifade etmiştir.

Ulûl-emre itaat, Allah'ın emri olmakla beraber, bunun bazı şartlara bağlı olduğunu, Kur'an'dan (en-Nisâ, 4/59) ve bazı hadislerden öğreniyoruz. Nitekim Resulullah (s.a.s);

"Eğer üzerinize Habeşî ve burnu kulağı kesik bir köle, emir tayin edilse, sizi Allah'ın Kitap(ile sevk ve idare ettiği sürece, onun emirlerini dinleyiniz ve itaat ediniz" (İbn Mâce, Cihad, 39; Buhârî, Ahkâm, 4) buyurur. Diğer bir hadiste ise şöyle denmektedir:

"Müslüman kişinin, bir günah işlemekle emrolunması dışında, hoşlandığı veya hoşlanmadığı hususlarda Müslüman amirine itaat etmesi vaciptir. Bir günah işlemekle emrolunduğu zaman dinlemek ve itaat etmek yoktur" (İbn Mâce, Cihad, 40).

Şu hadisler de aynı şekilde, itaatın, Allah'ın rızasına uygun olmasını şart koşuyor:

"Başınızdakilerden kim size Allah'a isyan etmeyi emrederse, sakin o hususta ona itaat etmeyiniz " (İbn Mace, Cihad, 40);

"Allah'a isyan olan hususta itaat yoktur. İtaat, ancak meşru olan şeydedir" (Buhârı, Ahkâm, 4; Müslim, imâre, 39-40).

Allah'a itaat nevilerinden biri de, ana-babaya itaat etmek ve onlara iyi davranmaktır. Ayet-i celilede; "Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'öf' bile deme, onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onları esirgeyerek üzerlerine kanat ger ve de ki: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, sen de onları esirge!" (el-İsrâ, 17/23-24) buyurulmuştur. Resulullah (s.a.s) da; "Rabbın hoşnutluğu ana-babanın hoşnutluğuna bağlıdır. O'nun gazabı da ana-babanın gazabına bağlıdır" (Tirmizî, Birr, 3) buyurmakla bu konuya dikkati çekmiştir.

Buraya kadar geçen ayet ve hadislerden, Cenâb-ı Allah'a kayıtsız şartsız itaat etmenin farz olduğu, bunun gereği olarak; O'nun Resulune, müslüman olan ve İslâm ile hükmeden, İslâm'ın emrettiklerini emreden ve yasaklarını da engelleyen ulûl-emre ve ana-babaya da itaatın kaçınılmaz olduğu, Rabbın rızasına uygun olmayan hususlarda ise adem-i itaat (itaatsizlik) gerektiği açık bir şekilde anlaşılmıştır.

Müslüman olan ulûl-emrin, Allah'ın rızasına aykırı emirlerine itaat edilmeyeceğine göre, kâfir ve münâfıklara asla itaat edilemez, peşlerinden gidilemez. Yüce Rabbimiz, bizleri, böyle bir hataya düşmekten şiddetle sakındırarak şöyle buyuruyor:

"Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi çevirip kâfirler haline getirirler" (Âlû İmrân, 3/100);

"Ey iman edenler! Eğer kâfirlere itaat ederseniz, sizi eski dininize geri çevirirler. O takdirde büsbütün kaybedersiniz" (Alu İmrân, 3/149);

"Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için dostlarına telkin ederler. Eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz, siz de Allah'a ortak koşanlardan olursunuz" (el-En'am, 6/121).

Hak Teâlâ, kendisine itaat etmeyenlerin, ahiretteki vaziyetlerinden şöyle söz ediyor:

"Yüzleri ateşte evrilip çevrildiği gün; keşke Allah'a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik, derler" (el-Ahzab, 33/66).

 

hira06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2012
Mesajlar
559
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
38
estagfirullah.. :)
guzel dualarin hep benimle olsun olur mu?
ımanli bir nisanlin olmasi beni cok mutlu etti. Seni destekliyor yani?
Ne guzel..
O zaman guzel gunuler seni bekler insaallah :)
anneme selamlarini ileticem insaallah.
Allah senden de ebeden razi olsun.
Haberlerini bekliyorum.
Bedenimle olmasa da ruhumla seninleyim dugununde ;)

katrecim canım,
dualarımda olacaksın her zaman emin ol bundan.. Nişanlımda evet çok şükür imanlı biri annem onda da ilk olmaz demişti neymiş tarikatçıymış :) neyseki bu sorun öyle uzamadı. Güzel günler bekliyor inşaallah beşeri aşkla birlikte asıl ilahi aşkı yaşamak istiyorum onunla. Ahh benim canım keşke yakın olsak da düğünüme davet edebilsem sizleri. Bitanem dualarına ihtiyacım var,kalbimdesin..
Dua ile..
 

KatrePare

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Tem 2011
Mesajlar
4,014
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
28
katrecim canım,
dualarımda olacaksın her zaman emin ol bundan.. Nişanlımda evet çok şükür imanlı biri annem onda da ilk olmaz demişti neymiş tarikatçıymış :) neyseki bu sorun öyle uzamadı. Güzel günler bekliyor inşaallah beşeri aşkla birlikte asıl ilahi aşkı yaşamak istiyorum onunla. Ahh benim canım keşke yakın olsak da düğünüme davet edebilsem sizleri. Bitanem dualarına ihtiyacım var,kalbimdesin..
Dua ile..

Belki de mumkundur :)
Bende Ankara'da oturuyorum Turkiye'deyken.
 

Paradiseee

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2012
Mesajlar
159
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Selamun aleyküm arkadaşlar..
Bu aralar hiç iyi değilim..
Dün okuluma feracemle gideyim dedim, ilk kez dışarı onu giyerek çıktım çok heyecanlıydım.
Hep bu anı beklemiştim. Çok geç fark ettim ne yazık ki çantamın sivri kısmı feraceme takılmış, iplik iplik sökülmüş:A
Okadar kötü bir hale gelmiş ki tam da yan tarafı.. Allahım dedim daha doyamadan feracem mahvoldu...
Bunda bir hayır vardır dedi arkadaşlarım.Sizce var mıdır? :A
 

incinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2006
Mesajlar
575
Tepki puanı
0
Puanları
0
Selamün Aleyküm ablamm.
Ben daha küçüğüm Ama Üniversite hayatına adım attığımda kapanmayada adım atmak istiyorum..Bana kalsa şuan bile kapanırım ama okul şartlarım:(( Olsun herşeyin bir yaşı varmış.Bende sabredicem ve muradıma ericem Rabbimin İzniyle.ALlah ban ve herkese bu duyguyu yaşatsın.Dünyadaki en güzel duygu bu olsa gerek diye düşünüyorum.Haksızmıyım ? :)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt