Kamil Mürşide Varmasan Olmaz
Gel ey kardeş, Hakkı bulayım dersen,
Bir kamil mürşide varmasan olmaz,
Resulün cemalini göreyim dersen,
Bir kamil mürşide varmasan olmaz.
Niceler gittiler mürşid arayı,
Arayanlar buldu derde devayı,
Bin kez okur isen aktan karayı,
Bir kamil mürşide varmasan olmaz.
Gel şimdi kardeşler gidelim bile,
Nice aşıkların bağrını dele,
Cebrail delildir, Ahmet'e bile,
Bir kamil mürşide varmazsan olmaz.
Kadılar mollalar cümle geldiler,
Kitapların hep bir yere koydular.
Sen bu ilmi kimden aldın dediler.
Bir kamil mürşide varmasan olmaz.
YUNUS EMRE bunda mana var dedi,
Bir kamil mürşide sen de var şimdi,
Hazret Musa'ya Hızır'a var dedi,
Bir kamil mürşide varmasan olmaz.
Yunus Emre
Lütfen, izin verinde Yunus Emre'nin söylediği bu dizelerdeki Kamil Mürşidi insanlar arayıp, sorsunlar. Önünü kapatmayın. Zamanımızda hiç birşey gizli değil. Kalmayacakta. Örnek; dışarı çıkıp saatini ileri doğru bir uzat sana saatin kaç olduğunu dünyanın öbür ucundan söylesinler. Teknoloji o kadar gelişti ki. bir maille yüzbinler bu yazıyı okuyor. gizli değil. herşey aşikar ortada. İnsan yanlışı doğruyu öğrenebiliyor. Herşey parmaklarının ucunda. Araştırdın buldun. Fakat mutmain olamadın. İstihare yapıp Hz.Allah'a sorabilirsin. Samimiyetle sorarsan cevabını mutlaka açık verecektir. Yeşil, mavi değil. Açık, alenen şeyhini, mürşidini, evliyanı Hz.Allah sana gösterecektir. Yeterki insanlar yönünü o tarafa birazcık olsun çevirebilsinler.
Tertib-i ilâhi, varüsü’n-nebi, nedim-i ilâhi, evliya mensub olduğu peygamberinin şeriatını manasını tahrip etmeden yaşantı ve uyarısını günah-ı kebairler dışında asra uyumlu mana vazifelisi verilmiş kişiye mürşit denir!
Bu sahih mürşitlere biat etmek peygamberine biat etmekten farklı değildir!
“Bî-kılavuz kim varır Allâh’ına
Reh-nümâsı olmayınca evliya ”
***
“Kamil doğarmış ehl-i hak
Doğmadan evvel anası ”
***
Mürşid-i kamil kime talim eyledi
Her varaktan okuyup tefsir-i kur’ân eyledi.
Levh-i dilden okuyup bî-harf-i ümm-i kitab
Hak teâla ilm-i hıdrı ona ihsan eyledi
Bilmem îzâha muhtaç mı? Hazret-i Allah buyurdu:
“Ben kainatı yarattım, ey insan,
Sen bunu düzene sokacaksın. ”
Sıhhat ve selâmetin için kapanmış maziyi, meçhül istikbali bırak da günü yaşa. Zira hakikat bu andır, hayat bu demdir!
Hz.Allah, her şeyin cevher ve arazını yaratmış. Gerisine kullarını kabiliyetleri nisbetinde yükümlü kılmış. Misal mi: Suyu yaratmış, toprağı yaratmış; kerpiç yapmayı, her ihtiyacında kullanmayı kulun iradesine bırakmış. Edep dışına çıkıp da: “Ya Rabbi, bunları da sen yap” diye ALLAH’a karşı saygısızlık ve küstahlık yapma! İleri gidersen gayretullaha dokunursun. Niçin yaratıldın, vazifelerin nelerdir, nelere muktedirsin, nelere karşı güçsüzsün? Bunları bilmek...
“Men arefe nefsehû fe-kad-arefe Rabbehû...” Nefsinin aczini bilen insan, varlığın ALLAH’a mahsus olduğunu bilen insan ilim sahibi demektir. Çünkü ilim ALLAH’ı bilmektir. Bu ilmin nihayeti yoktur. Ömrün nihayeti ilmin sonu değildir.
KULUN YARATILIŞININ NEDENİ AŞKTIR
Aşk-ı ilâhiyenin öğrenim dalı ise tasavvuftur! Öğretmenlerine mutasavvıfin denir. Yol ismi ise tariktir, cem’i tarikattır! Talebesinin yani, salikinin ismi ise derviştir. Okuduğu virdi günlük dersi o kuluna Hz. Allah’ın bahşettiği, ihsan eylediği aşk rahmetidir. Nevisini ve adedini peygamber efendilerimize, peygamber efendimizinde dervişin ind-i ilâhiden vazifeli kılınan mürşidi bu rahmet-i ilâhiyeye vesile kıldığı ehl-i aşka lutfedilen avama dahi ihsan edilen rahmet-i ilâhiyeler. Cümlesi vesile ile elde edilir!
Güç ve varlık her şeylere kadir olan Hz. ALLAH’a mahsustur!
Terazi; îman ağacındaki görülen meyvelerde. Müşâhede edeceksin. Nefsini bilmiyorsan ALLÂH’ı da yeteri kadar bilmiyorsun, demektir. Şu halde bu zafiyetten ne bekliyorsun?! Gurur, kibir, ucub, varlık, benlik meyvesinden başka meyve mi arayorsun?