RE: Kadınlar Neden Daha Çok Konuşur?
AZ YEMEK, AZ UYUMAK, AZ KONUŞMAK-4
Az ve öz konuşmak, doğruyu ve faydalı olanı konuşmak kemal ve hikmet ehli salihlerin, muttaki müslümanların, ilmiyle âmil kişilerin şiarıdır.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemin bir özelliği de cevamiül kelim olmasıdır. Yani pek çok hikmetleri çok az ve öz ifadelerin içine sığdırmasıdır. Onun bu özelliği Kur’an’dan yansıyan bir lütfu ilahidir. Çünkü Kur’an lafzıyla, manasıyla muciz, çok kısa ve öz ifadelerle okyanusları içine alan, bir ayeti üzerinde kitaplar yazılacak Allah kelamıdır. Onun için biz müslümanlar da her konuda olduğu gibi bu konuda da Kur’an’ı ve efendimiz, önderimiz, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemi örnek almalı, lisanımızı o doğrultuda kullanmalıyız.
Hz. Aişe radıyallahu anha, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellemin konuşmaları hakkında şöyle demektedir:
"Peygamberimiz sözlerini birbirine ulamaz, uzatmazdı. Sözü ayıra ayıra söyler, dinleyenlerin gönüllerine sindirirdi. Bir şeyi anlatırken kelimeleri tane tane söylerdi. Öyle ki isteyen onları sayabilir ve ezberleyebilirdi."
Hind bin Ebi Hâle radıyallahu anh de:
"O lüzumsuz yere konuşmazdı. Söze başlarken de, sözü bitirirken de Allah’ın adını anardı. Konuşurken kısa ve çok özlü kelimelerle konuşurdu. Konuşurken ne fazla ne de eksik konuşurdu." demektedir.
Konuşulduğu zaman:
Az ve öz konuşmak..
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Sözünden arta kalanı tutana, malından arta kalanı infak edene müjdeler olsun.” (Bezzar)
Diğer bir Hadis-i Şerif’te şöyle buyurulmaktadır:
“Sözü çok olanın hatası çok olur.” (Ebu Nuaym)
Başka bir Hadis-i Şerif de şöyledir:
“Kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, ya hayırlı söz söylesin, yahut sükut etsin.” (Buhari-Müslim)
Faydasız, gereksiz lakırdılardan sakınmak..
İftira, yalan, gıybet, dedikodu yapmamak..
Kur’an ve sünnete muhalif bir şey söylememek..
Muhakkak hak olanı, doğru olanı konuşmak..
Zararsız fakat dünyaya da, ukbaya da faydası olmayan konuşmalar yapmamak..
Bu hususta Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
“Malayaniyi terk etmek, kişinin islamının güzelliğindendir.” (Tirmizi)
İmam Gazali, “Konuşulduğu zaman günah olmayan ve zarar vermeyen, fakat hiç bir faydası da bulunmayan bütün konuşmalar malayanidir.” der.
Batıl, zararlı konuşmalar yapılan meclislerde bulunmamak..
Bulunduğumuz yerde batıl, zararlı konuşmalar, dedikodular yapılıyorsa önce ikaz etmek, ikazımız fayda vermiyorsa orayı terk etmek gerekir. Bunları böylece yapmak mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde indallah mesul oluruz.
Az konuşmayı itiyat haline getirmeliyiz. Çünkü çok konuşmak:
Kalbe kasvet verir.
Zihni, dimağı yorar.
Tefekküre mani olur.
Dinleyenleri usandırır.
Çok konuşan çok hata eder.
Konuşanın mehabetini giderir.
Sözün tesirini azaltır.
Ehli hikmetten bir zat şöyle demektedir:
"Konuşmana dikkat et. İnsan faziletini konuşması ile gösterir. Akıl kendisini konuşma ile meydana kor. Bu sebepten dolayı az konuş, öz konuş. Kısa ve manalı ifade beğenilir. İçli insan öz konuşur, açık konuşur.”
Evet az konuşmak, öz konuşmak, doğruyu, hakkı konuşmak bir fazilettir, bir kemâlettir.
Yukarıda da ifade edildiği gibi salihlerin, muttakilerin şiarıdır.
Allah Teala buyurmaktadır:
"Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. Böyle yaparsanız, Allah işlerinizi düzeltir. Günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Rasulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur." (Ahzab/70-71)
Bu hususta Yunus Emre’miz de şöyle söylemiş:
"Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı.
Söz ola ağılı aşı,
Bal ile yağ ide bir söz.
Kişi bile söz demini,
Demeye sözün kemini.
Bu cihan cehennemini,
Sekiz uçmağ ide bir söz"
Ayeti kerimeden anlaşılacağı üzere, doğru konuşmak, günahların affedilmesine, dünyevi, uhrevi işlerin düzelmesine vesile olmaktadır. Yunus’umuz da sanki yukarıdaki dörtlüklerde bu ayeti kerimeyi tefsir etmektedir.
Yersiz, zamansız, doğuracağı sonuç düşünülmeden, doğru olup olmadığı tefekkür edilmeden konuşulan sözler, kişiye ve bazen konuşanın durumuna göre topluma zarar verir. Şahsi çıkarları ön plana çıkaran konuşmalar telafisi güç ve belki de imkansız neticeler tevlid edebilir. Öyle sözler de vardır ki önceden düşünülmüş, tartılmış, fayda ve zararı hesaplanmıştır.
İşte böylesi sözler de nice bela ve musibetlerin önüne geçer. Fert ve toplumları nice felaketlerden kurtarır.
Şirk ve küfür kalbi öldüren bir zehirdir.
Kem söz cehennem ateşinden bir şuledir.
İnsan, kelimeyi şehadet getirip İslam’a girmekle, kalbdeki küfür ve şirk zehirlerini yok eder.
Kem sözlerin en kemi küfür ve şirk içeren sözlerdir. Bu sözler kişiyi cehenneme sürükler.
Kelimeyi şehadet ise cehennemin alevlerini söndüren, sahibini ebedi cennet nimetlerine gark eden kelimeyi tayyibedir.
Onun için kula düşen her zaman doğruyu konuşmak, yalan, iftira, gıybet, dedikodudan uzak durmaktır.
Kişi tevhidini bozacak, şehadetini yaralayacak kem sözlerden, çirkin lakırdılardan her zaman ve zeminde hazer etmelidir. Bin düşünüp bir konuşmalıdır. Bunu başarmak dünyada da, ukbada da kurtuluştur.
Bir hadisi şerifte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
"Ademoğlu, sabahladığı zaman bütün organları dilden kifayetli olmasını isteyerek derler ki: Bizim hakkımızda Allah’tan kork. Çünkü bizim istikametimiz sana bağlıdır. Sen doğrulursan, biz de doğruluruz. Doğruyu buluruz. Sen eğrilirsen biz de eğriliriz." (Tirmizi)