Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kadının sesi Meselesi; (1 Kullanıcı)

S

SELEHA

RE: Kadının sesi Meselesi;

S.A. ARKADAŞLAR HEPİNİZDEN ALLAH RAZI OLSUN BİZLERİ AYDINLATIGINIZ İÇİN B)
 

ihvan_enes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

Selamun Aleyküm ...

Arkadaşlar nasılsınız..RAB bimden cümlenize saglık sıhhat afiyet İslam üzre bi hayat dilerim...

Evvele bu yazımı forum yöneticisi kardeşimin okumasını rica ediyorum...

Kadın sesi ile alakalı yazılarınızı okudum verilen delillerde yerinde bi delil...Haram olma niteligi gayet açık olan bi durum..Lakin şunu anlamış degilim Bu sitenin radyosunda az önce bi bayan ın yayın yaptıgı dinledim..Ve o kardeş birde bu kardeşiniz sizelere dua ediyor..Ve sizlerdende dua bekliyor diyordu..Bu ne lahana turşusu bune perhiz...Kusura bakmayın benim anlamadıgım bişeymi var hem aksini iddia ediyoruz hemde burda bi bayan kardeşimiz radyoda yayınmı yapıyor..Bir bayan ın yayın yapması sizinde yazılarınıza göre zaten caiz degil sizde biliyorsunuz öyleyse o kardeş nasıl sesli sohbet eder gibi yayın yapıyor..Dua ettigini söyleyen kardeşim senin bu şekilde ettigin dua yerini bulurmu??Efendimiz ne buyurdu ..Yaptıgı iş haram olanın duası olmaz...Haram a dua edilirmi kardeş birde dua bekliyorum demek üstüne kabahat oluyor inannın çok şaşırdım böyle bi siteye yakıştıramadım özür dilerim ama çok igrenc bişey:(İnş buraya yakışır nitelikte olur herşey..Maes Selam
 

beyzale

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

Aleyna ve aleyküm selam.
Yayını dinlemedim Fakat Mihmandar Kardeşi daha Önce Fetih Radyoda dinlemiştim.
ihvan_enes kardeş.
1. Bu Kadın sesi mevzuu ile alakalı yazıyı lütfen bir daha ve radyodaki kardeşimizi unutarak anlayarak okuyun ve yazı nedemek istiyor ayet ve hadisler bize ulaştırmak istediği mana nedir?
2.Kadın sesi haram DEGİLDİR. Daha dogrusu Kadin sesi AVRET degildir.
3.) Kadının radyoda sesini kırıtmadan kırıtmadan maksat ilahi şarkı türkü söylemesi
gibi bir durum yoksa bu radyo yayını caizdir.
4.) kadın sesinin avret olmadıgı konusunda hanefi mezhebi alimlerinin icma-ı vardır
5.)radyodaki kardeş bu meseleyi senden çok iyi araştırmıştır ve anlamıştır.

Allah'a Emanet Olunuz
Burak Cengiz.
 

Aşkâ Mecnun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
3,521
Tepki puanı
2
Puanları
0
Konum
Fatih - İstanbul
RE: Kadının sesi Meselesi;

ihvan_enes yazdı:
Selamun Aleyküm ...

Arkadaşlar nasılsınız..RAB bimden cümlenize saglık sıhhat afiyet İslam üzre bi hayat dilerim...

Evvele bu yazımı forum yöneticisi kardeşimin okumasını rica ediyorum...

Kadın sesi ile alakalı yazılarınızı okudum verilen delillerde yerinde bi delil...Haram olma niteligi gayet açık olan bi durum..Lakin şunu anlamış degilim Bu sitenin radyosunda az önce bi bayan ın yayın yaptıgı dinledim..Ve o kardeş birde bu kardeşiniz sizelere dua ediyor..Ve sizlerdende dua bekliyor diyordu..Bu ne lahana turşusu bune perhiz...Kusura bakmayın benim anlamadıgım bişeymi var hem aksini iddia ediyoruz hemde burda bi bayan kardeşimiz radyoda yayınmı yapıyor..Bir bayan ın yayın yapması sizinde yazılarınıza göre zaten caiz degil sizde biliyorsunuz öyleyse o kardeş nasıl sesli sohbet eder gibi yayın yapıyor..Dua ettigini söyleyen kardeşim senin bu şekilde ettigin dua yerini bulurmu??Efendimiz ne buyurdu ..Yaptıgı iş haram olanın duası olmaz...Haram a dua edilirmi kardeş birde dua bekliyorum demek üstüne kabahat oluyor inannın çok şaşırdım böyle bi siteye yakıştıramadım özür dilerim ama çok igrenc bişey:(İnş buraya yakışır nitelikte olur herşey..Maes Selam


Aleykümselam;

kuran kılavuzdur rehberdir. hakiki madada manidardır. onda yazılanlarlar ise kesin Allah c.c. emirleridir. başörtüsüde allahın bir emridir Ancak ülkemiz genelinde başörtüsü emrine uymayan çok insan yaşamaktadır. belkide bu emirden haberdar olma tenezühünde bulunmayan dahi vardır. İhtiyaç nisbetinde konuşmak Harama girmez dedik çünkü bu ihtiyaç bir yardım istemede olabilirdi. ilim almada tam niyetin salihasını ne siz nede bizi bilebiliriz onun konumunuda sonucta ses var görüntü yok, görüntü var ses yok onun için bilinmesi sadece bunun islami bir radyoda yapılması demek değildir. bayan hanımlarla hosbet etmek için dahi olsa böyle bir proğram buda ihtiyaçtandır. onun için yargısız infaz yapmayalım kimin ihtiyaç için kimin fitne için konuştuğunu ancak ve ancak Allah c.c bilir. kesin emirlerden birisi kapanmaktır. o halde neden başı açıklar kapanmamaktadır? işi bahane edip kapanmamak daha mı doğrudur?

[big]"Kadının sesi nağmeli, ağdalı, makamlı, kırıla-döküle incelterek fitneye sebep olmadığı ihtiyaç için olduğu zaman haram değildir[/big]
 

ravzanuru

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
190
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

S.A

KARDEŞİM ALLAH RAZI OLSUN
KAPSAMLI VE İNCE BİR KONUYA DEĞİNMİŞSİNİZ
BENDE AYNEN BİR ÇOK İNSANLA MUHATAP OLMAK ZORUNDA KALIYORUM İŞİM DOLAYISIYLA
İSLAM DİNİ MANTIK DİNİ
İHVAN KARDEŞİM BAYANLARINDA KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR TABİYKİ BU SINIRI AŞMAYACAK ŞEKİLDE OLMALI.
AŞKA MECNUN KARDEŞİM ÇOK GÜZEL AÇIKLAMIŞ TEKRAR OKUMANI TAVSİYE EDERİM
SESİ İNCELTEREK ÖZELLİKLE BAĞZI BAYANLARIN YAPTIĞI GİBİ TABİRİ CAİZSSE KIVIRTARAK KONUŞMAK ELBETTE HARAM(AMENNA VESADDEKNA)
ALLAH MUHAFAZA
SELAM VE DUA İLE İNŞALLAH B)B)B)
MÜSADE VARSA BENDE EKLEYEYİM


KADININ SESİ HARAM MI?

Yüce Allah Adem'le Havva'yı yaratmış, İnsan nesli onlardan ve onların zürriyetinden meydana gelmiştir. Allah Adem'e eşya isimlerini öğretmiş, ilk insanlar bu kelimelerle anlaşmaya başlamıştır. Kadın da toplumun bir bireyi olarak, hem cinsleriyle ve gerektiğinde karşı cinsle kelimeleri seslendirerek konuşmuştur. Günlük hayatın gereği olan normal görüşme ve konuşmalarda, kadın sesinin yabancı erkeklere meşrû olmadığını öne süren hiç bir bilgin yoktur. Kur'ân-ı Kerîm'de kadınların yabancı erkekle konuşmalarının örnekleri çoktur.
Musa (a.s) Mısır'ı terkedip Medyen'e varınca bir su başında koyunlarını sulamak için sıra bekleyen iki hanım kız gördü. Yardıma ihtiyaçlarının olup olmadığını sordu. Bundan sonrasını Kur'ân-ı Kerîm'den izleyelim:
"Onlar şöyle dedi: Çobanlar sulayıp çekilmeden biz sulayamayız. Babamız oldukça yaşlı bir adamdır. Bunun üzerine Musa, onların hayvanlarını sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi. "Rabbim, göndereceğin hayra ve rızka çok muhtacım" dedi. O sırada hanımlardan biri utana utana yürüyerek Musa'ya geldi. "Babam hayvanlarımızı sulama ücretini vermek için seni çağırıyor" dedi" (el-Kasas, 28/23, 25).

İslamiyet kişiyi fitne ve fesada sürükleyen görüntü, davranış ve hallere karşı koruyucu tedbirler alır. Diğer yandan insana verilmiş olan özellik, kabiliyet ve farklılıklar bir başkasının vebal altına girmesine sebep olmamalı, yanlış duygulara kapılmasına meydan vermemeli, nefsini azdırmamalıdır. Yaratıcı tarafından kadına ihsan edilen sesi de bu çerçeve içinde düşünmek gerekir. Esas itibariyle hiç bir varlığın sesi mutlak olarak haram ve günah sınıfına sokulmaz. Başta Hanefi ve Şafii imamları olmak üzere mezhep sahibi müçtehid imamlarımızın kanaatleri de bu yöndedir. Fıkıh kitaplarında şu hükmü görüyoruz:"Cumhura göre kadının sesi avret değildir." Yani kadının sesi haram değildir. "Kadının sesi avret değildir. Çünkü kadın alışveriş yapar, mahkemede şahitlikte bulunur. Bunun için sesini yükseltmek zorunda kalır." (Tefsirü Ayati-l Ahkam 2:167)

Kadın sesinin avret olmadığının gerekçesi islamın ilk uygulamalı devri olan Saadet asrıdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) sahabi hanımlarla konuşmuş, onların sorularına cevap vermiş, şikayetlerini dinlemiş, ihtiyaç ve talepşerini karşılamıştır.
Sahabiler gerek Peygamberimizin hanımlarına, gerekse diğer hanım sahabilere hadis ve benzeri durumlarda sorular sormuş, konuşmuş ve bazı konularda bilgiler almışlardır.
Sahabe döneminde kadınlar, halifelere şikayetlerini dile getirmiş ve dini konularda diğer sahabilere bilmediklerini sorup öğrenmişlerdir.
Hz. Peygamber'in gerektiğinde genç veya yaşlı hanımlarla konuştuğuna dair pek çok örnek vardır.
Ebû Said el-Hudrî (r.a) şöyle anlatır:
"Bir kadın Allah Rasûlüne gelerek dedi ki: Her zaman mescide çıkarak sözlerinizi dinleyemiyoruz. Bize bir gün tayin et de o gün gelelim, sen de Allah'ın sana öğrettiğini bize öğret". Hz. Peygamber bu teklifi uygun bulmuş ve hanımlara ders vermiştir
Diğer yandan Hz. Peygamberin hanımları, özellikle Hz. Aişe ashab-ı kiramın fetva için başvurdukları bir merci idi. O, onların sorularını sözlü olarak cevaplıyordu.
Hz. Ömer, hilâfeti zamanında bir cuma hutbesinde evliliklerin kolaylaştırılmasını ve mehrin azaltılmasını tavsiye edince cemaat arasında bulunan Kureyşli bir kadın ayağa kalkarak bir âyetle (Nisâ, 4/20) cevap vermiş, halîfe onu haklı bularak sözünde ısrar etmemiştir..

Ancak, diğer bütün mübah meselelerin mahiyet değiştirip mahzurlu hal almasında olduğu gibi, kadının sesi meselesinde de aynı durum söz konusudur. Kadının sesi mübah, masum ve masum olmasına karşılık hangi sebeplerden dolayı "avret" olur, yabancı erkeklerin dinlemesine "haram" olur.

Ahzab Süresinin 32. ayet-i kerimesi bu husustaki ölçüyü Peygamber hanımlarının şahsında şöyle veriyor.
"Ey Peygamber hanımları! Siz herhangi bir kadın gibi değilsiniz. eğer halinize layık bir takva ile korunacaksanız, yabancılarla cazibeli bir şekilde konuşmayın ki, kalbinde fesat bulunan kimse bir ümide kapılmasın. Konuşurken ciddiyet ve ağırbaşlılıkla söz söyleyin."

Kadınların normal ihtiyaç ve muameleler yüzünden erkeklerle sesli konuşmasının caiz olduğunda şüphe yoktur. Alimler arasında tartışılan ise, sevinçli gün ve zamanlarda şarkı, türkü vb. ni söylemeleridir. Bunlardan sözleri ve söyleniş biçimi müstehcen ve tahrik edici olmayan bazı şarkıları Allah Rasûlünün ve bazı sahabelerin müsamaha ile karşıladıkları bilinmektedir. Örnek verecek olursak;
Hz. Âişe'den şöyle dediği nakledilmiştir:
"Bir kere Rasûlullah (s.a.s) yanıma gelmişti. Yanımda Buas (olayıyla ilgili olarak söylenmiş kahramanlık şiirlerini def çalarak) terennüm ederek çalan iki cariye bulunuyordu. Rasûlüllah (s.a.s) yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra Hz. Ebû Bekr içeri girdi.
- Bu ne hal, Rasûlüllah'ın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor? diye beni azarladı.
Bunun üzerine Rasûlüllah ona dönüp:
- Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır" buyurdu.
Babam başka şeyle meşgul olunca câriyelere işaret ettim, dışarı çıktılar.

İbn Abbas der ki;
Hz. Aişe, yakınlarından birisini bir Medineli müslümanla evlendirdi. Hz. Peygamber geldi ve;
"Kız gönderdiniz mi" dedi.
Hz. Aişe; "Evet" dedi.
"Beraberinde şarkıcı gönderdiniz mi?" sorusuna, "
Hayır" cevabını alınca,
Allah Rasûlü şöyle buyurdu:
"Medineliler eğlenceden hoşlanır. Beraberinde; "Size geldik, size geldik..." diyerek bir şarkıcı gönderseydiniz... "

Bu konuda Müfessir Vehbi Efendi tefsirinde:
"Söylediğiniz söz fitneye sebep olmasın. Yani cazibeli ve ecanibi şüpheye düşürecek bir halde edalı ve naz ü istiğna ile söylemeyin" şeklinde izah getirmektedir.

Elmalı bu ayetin tefsirini şöyle yapmaktadır:
"Ey Peygamberin hanımları! Siz genel olarak kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Sizde diğer kadınlarda bulunmayan nitelikler var: Peygamberlerin en hayırlısının hanımları ve bütün müminlerin anaları olmak niteliklerine sahipsiniz. Eğer sakınırsanız, bu özel niteliklerinizi korursanız yahut durumunuza uygun takva ile korunacaksanız -bu şart bir mânâ ile yukarının, bir mânâ ile aşağının kaydıoluyor- Sözü yumuşak ve tatlı bir eda ile söylemeyin, bir söz söylendiği zaman sakın yılışık bir biçimde cevap vermeyin ve söylerken yayılarak, kırıtarak söylemeyin de kalbinde hastalık bulunan, kalbi çürük, kötülüğe yüz tutmuş kimseler kötü bir şey ümit etmesin. Ve uygun ve ciddi söz söyleyin; yani yapmacılıktan uzak, ağırbaşlılık ve ciddiyetle dosdoğru söyleyin veya sert olsa da makul ve meşru güzel söz söyleyin."

İbni Abidin:
"Tercih edilen görüşe göre kadının sesi avret değildir.... Yalnız kadınların yüksek sesle konuşmalarını, seslerini uzatmalarını, yumuşatmalarını ve nağmeli bir şekilde okumalarını caiz görmüyoruz. Çünkü bunlarda erkekleri kendine meylettirmek ve şehvetlerin tahrik etmek vardır." (Reddü'l Muhtar 1:467)

Hanımlar arasında bile olsa bir şarkının şu özellikleri taşıması gerekir:

1) Şarkının konusu ve sözleri İslâm ahlâk ve âdâbına aykırı bulunmamalıdır. Meselâ, içkiyi öven, onu içmeyi teşvik eden şarkı meşrû sayılmaz.
2) Şarkıcının giyim şekli jest ve mimikleriyle şehveti tahrik etmemesi gerekir.
3) Meşrû eğlenti, ibadetten alıkoymamalı ve zaman israfına yol açmamalıdır.
4) Şarkı, türkü, dinleyenin şehvetini coşturuyor, fitneye doğru sürüklüyor ve hayvanî duygularını güçlendiriyorsa kendini bundan kurtarması gerekir.
5) Şarkı, türkü beraberinde içki, kumar, zina gibi haramları getiriyorsa, müslümanın bu gibi ses ve yerlerden uzak durması gerekir. İslâm kötülüğe giden yolu kapama (sedd-i zerâyi') prensibini esas almıştır.




Kaynak:
1) Aileye Özel Fetvalar, Mehmed Paksu, Nesil Yayınları
2) Elmalı Tefsiri
3) Şamil İslam Ansiklopedisi

YİNE SELAM VE DUA İLEB)B)B)
 

fatma_nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Eyl 2006
Mesajlar
31
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

s.a Allah razı olsun çok güzel konuya değilmişsiniz hayırlı günler
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

S.A. SEVGİLİ KARDEŞİM BU KONUYA BEN YORUM YAPMADAN BÜYÜK ÜSTAD VE BÜYÜK İSLAM ALİMİ İMAM I GAZALİNİN TOPLADIĞI VE KİTABI . MÜKAŞEFETÜ'L KULÜB KALPLERİN KEŞFİ ADILI ESERİNDE Kİ ÇALĞI ALETİ DİNLEMEK ADLI BÖLÜMÜNÜ EKLEMEK İSTİYORUM. RABBİM YA VE YARDIMCINIZ OLSUN S.A.

Kadi Ebû Tayyib Taberi, Safii\'den, Mâliki´den, Ebû Hanife\'den ve bunlardan baska daha bir gurup âlimden çalgi dinlemenin haram oldugunu bildiren sözler rivayet etmektedir.

Imâm-i Safii «Adâb-Ül Kaza» adli eserinde

«Sarki söylemek bâtila yakin, makruh bir eglencedir. Onun ile çok mesgul
olan, sahidligi kabul edilmez bir sefihdir» buyurur.

Ebû Tayyib buyurdu ki:

«imâm-i Sâfii ve arkadaslarina göre, insanin yakini olmayan bir kadinin sesinden sarki dinlemesi kadin ister meydanda, Ister perde arkasindan söylesin, ister hür, ister köle olsun kesinlikle caiz degildir»

Safii\'nin kendisi

«Halki toplayip cariyesinden sarki dinleten kimse, sahidligi kabul edilmez bir sefihdir» der.

Yine bildirildigine göre Imâm-i Safii , kamisla tirampet çalmayi kerih görür. Bu Kur\'an-i Kerim\'i dinlemekten alakoymak için, zindiklarin icâd ettigi bir hareketdir demistir.

Bu bahisde Imâm-i Safii buyurdu:

Peygamber´imizin Sünneti\'nin isigi altinda diger oyunlara nazaran tavla oynamak daha mekrûhdur. Satranç oynamayi da hos karsilamam. Bütün oyun çesitlerini mekruh görürüm. Çünki oyun, dindarlara ve mürüvvet sahiplerine yakisan bir is degildir.»

Imâm-i Mâlik sarki söylemeyi yasaklayarak «Insan bir câriye satinalsa da sarkici oldugunu görse, yaptigi alis-verisi tek tarafli olarak bozup cariyeyi geri verebilir»

Imâm-i Mâlik\'ih bu kanâatini. Ibrahim Ibni Sâid hariç, diger Medine âlimleri paylasmaktadir.

imâm-i Azâm\'a (Allah Ondan razi olsun) gelince. O da sarki dinlemeyi günâh görüp, mekruh saymistir. Süfyan-Üs Sevrî, Hammad, Ibrahim. Sabi ve benzeri Küfe\'li âlimler de (Allah cümlesinden razi olsun!} bu görüstedirler.

imamlarin yukardan beri siralanan görüsleri. Kadi Ebû Tayyib-ut Taberi\'den nakledilmistir.

Ebû Tâlib-i Mekkî ise, bazi âlimlerin sarki dinlemeyi mubah saydiklarini naklederek «Sâhâbilerden Abdullah Ibni Cafer. Abdullah Ibni Zübeyr. Mugire Ibnî Sube. Muâviye ve baskalari sarki dinlemislerdir.

Ilk müslümanlar arasinda sahâbi ve tabiinden bir çoklari bunda bir mahzur görmemislerdir. Ileri gelen Hicâzlilar simdi de Mekke\'de Tesrik günleri gibi Allah\'in ibâdet ile geçirilmesini emretmis oldugu belirli günlerde bile sarki dinlerler.

Medine\'liler de bu konuda Mekkeliler gibi davranmaktadirlar. Bu is zamanimiza kadar böyle gelmistir. Görev zamanina kavustugum Kadi Ebû Kervan\'in halka sûfiler için hazirlanmis besteler çalan cariyeleri vardi.

Ata\'nm sarki söyleyen iki cariyesi vardi. Dostlari bunlari dinlerdi. Ebû Kasan Ibni Seiim\'e «Sen sarki dinlemeyi nasil yasaklarsin ki, Cüneyd-ül Bagdadî, Sirri Sakati ve Zunnûn-u Misrî sarki dinlerlerdi» denilmis, o da: «Ben onu nasil haram görebilirim ki, benden daha hayirli olanlar bile bunu caiz görerek dinlediler, demistir.

Abdullah Ibni Cafer sarki dinler, sadece sarki dinlerken oynamayi caiz görmezdi.»



Rivayete göre Yahya Ibni Muâz buyurdu ki: «Biz üç seyi kaybettik, onlari göremiyoruz, ben bunlari tek - tük görüyorum:

1 — Iffet ile birlikte yüz güzelligi,

2 — Dine baglilikla birlikte güzel söz,

3 — Vefa ile birlikte dostluk»

Ben bu naklettiklerimi aynen Haris El - Muhâsibî\'ye dayanarak belirten bir kitabdan okudum. Bu sözlerinden, onun takva sahibi, dini bahislerde titiz ve ehil olmasina ragmen, sarki dinlemeyi caiz gördügü anlasilir.

Sarki dinlemeyi izin veren Ibni Mucahid haksiz davetlere icabet etmezdi. Buradan bir takim ulemanin lehde, aleyhde sözleri çikarilmistir.

Ibni Cûreye sarki dinlemeye ruhsat vermis. «Kiyamet günü sarki dinlemek seveplardan mi, yoksa günahlardan mi sayilir» diye bir soruya su cevabi verir, ne sevap amellerden sayilacak ve ne de günâh olan amellerden. Çünki bu bos söz söylemeye benzer. Ulu Allah (C.C) «Allah, maksatsiz yere yaptiginiz yeminlerden dolayi sizi mes\'ûl tutmaz» buyurmustur.

Bu husûsde çesitli görüsleri naklettik. Uygulayacagi gerçegi arayanlar söz uzadikça görüslerin çatistigini görerek ya hayrette kalirlar yahud da kendi arzulari istikametinde olan bir görüse meylederler. Bu davranislarin her ikisi de kusurludur. Isin dogrusu, hakki, hakikat usulü ile aramaktir. Bu da mahzurluk ve mübâhlik bakis acisi altinda yürütülecek arastirmalarla olur. (Bu hususda, kesin hüküm bildiren Hadis\'i Serifler mevcuddur, lâkin buraya alinmamis. Bununla birlikte, eserin tamâmi, hattâ bir sonraki bölümü okundugunda, bu husûsda kesin hükmün mevcûd oldugu görülecekdir: Münekkid)
 

haticeislam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ara 2006
Mesajlar
407
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
RE: kadının sesi

RE: kadının sesi

hadis-i şerif peypamber efendimiz s.a.v. kızı fatma r.a. B)cennette benim yanımda duran kadın şu karşı evde dediB)fatma merakla o eve gitti ve evde kadın kısık bir sesle kimo dedi o da kendini tanıttı kengitti kadın kimo dedi kısık sesle dedi fatm r.a. kendini tanıttı.tamam dedi içeri aldı ve hz.fatma çok şaşırttı.çünkü;kadın çok güzeldi ve şaşırtı hemen kadına sordu ve kadın da dediki ben kocamdan habersiz eve alamam dedi ve bir de güneşe doğru buyur etti benburda oturuyorum .çünkü ;kocam çobanlık yapar ve kuru ekmek yer su ile karnını doyuyurbende onun gibi güneşe otururum kuru ekmek yerim su içerim onu beklerim dedi ve hz.fatma kadını hayran bi şekilde dinler ve gerçekten cennette babamın yanında komşu olacak kadın der bütün müslümanlar silahi rahime uymalıdır.
 

canandev

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ocak 2007
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

evet gerçekten güzel bir adresmiş yapanlardan Allah Razı Olsun
 

handeee

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ocak 2007
Mesajlar
49
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

selamun aleyküm arkadaşlar konu çok güzel ama şunuda unutmamak lazım ki İslam ülkesinde yaşadığımız halde ya da biz öyle adlandırdığımız ülkede kadınlar çok planda her yerde her sahnede kadın var sözleriyle değil görünüşleriyle var malesef buda bayanları ister istemez etkiliyo özellikle bizim gibi kapalı bayanları bu nereye kadar gider Allah bilir tabiki ama bu kadar olan şeylere gözlerimiz kapalı bakmamalıyız ve bişeyler yapmalıyız ve biz sesimizi çıkarmadığımız sürece daha çok üstenenecek ve bu duruma sessiz kalmamalıyız!!!!
 

handeee

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ocak 2007
Mesajlar
49
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

Şehidçe Yaşamaya Adanmış Bir Yürek: Nurulhak SAATÇIOĞLU

27 Eylül 2006
Beyaz yağan yağmurlar gibi
Gülümseyen bir özgürlük düştü çehrene
Tekbirle yıkansın diye yumruklar
Ölüm dirildi bedeninde
Ve beyaz kelebekler uçtu bakışlardan
Beyaz yağdı yağmurlar
Hatırlatma görevini omuzlayıp
Gittin…
Kavganda kırılan ruhunu
Ölüm kadar büyütüp, serdin önümüze
Tutsak örtülerimiz bekleyedursun
Sen… Beyaz örtünde özgür ve el üstünde
Tutulacağın yerlere:
Nur’ul-Hakk olup, parlamaya gittin!

[F.Zehra Kalkan]

Heyecanlıydık o gün hepimiz... Hummalı bir koşturmaca içerisinde dövizlerimizi hazırlamış; basın açıklamamızı yazmış; çiçeklerimizi, balonlarımızı kucaklamış; tanıdık tanımadık herkesi Yenikapı feribot iskelesine çağırmıştık o gün. O gün güneş bir başka parlıyordu sanki üzerimizde. Gözler bir başka gülüyordu... Bir kardeşimiz dönüyordu o gün aramıza. Onu hiç tanımamış olsak da; onunla oturup bir bardak çay içmemiş, iki çift laf etmemiş olsak da; gencecik yaşında taşıdığı kocaman yüreğini, kesip sakladığımız gazete kupürlerinden bile fark edebildiğimiz NURULHAK kardeşimizi karşılamaya gitmiştik o gün... Annesi ve kardeşlerinin mutluluğunu paylaşmaya, onun mücadelesine şahitlik etmeye, muştusuna ortak olmaya gitmiştik. Oysa üzgündü bir tarafımız. Zulmün böylesine şahit olmak, kırıyordu zayıf umutlarımızı. Gülmek gerekti yine de. Onu gülerek karşılamak gerekti. Ve o geldi...


Gözlerini arayıp bulduk kalabalığın içinden. Kuşlar kadar özgür değildi belki yine; bedeni artık değilse de, tutsaktı yine örtüsü... Oysa o, bizlerden daha sakindi, gülümsüyordu... Uzun ve yorucu bir seferden döner gibi değil, zafer kazanarak cepheden döner gibi bulduk onu. Öyle ya; o Rabb’e verdiği sözden, tutsaklık pahasına olsun dönmeyecek kadar özgür ruhluyken, biz... Biz onu cezaevinden karşılarken, kendi tutsaklığımızı hatırlamış, kendi halimize acımıştık... O, inancının bedelini ödemenin haklı gururu içinde vakur ve mütebessimken, bize başımızı biraz daha yere eğmek düşmüştü...

Ve aramıza katıldı... Öyle bir katılış ki; her faaliyette, sabah akşam demeden mutlaka bir görev almaya ve kendisinden istenenin en iyisini, tüm çabasını göstererek yapmaya başladı. Belli ki; cezaevi günleri boyunca, mücadelesini çıkınca da sürdürmenin hayalini kurmuştu. Yerinden kalkıp, inancına hakaret edenlere bir sloganlık sesini duyurmaya üşenenler bir yana, o; belli ki daha gür sesle zalimlerin karşısına dikilmeye azmetmişti tutukluluk günlerinden kurtulmayı beklerken. Önce, düşünce suçluları için düzenlenen bir kampanyanın çalışmalarında; sonra da her türlü program, basın açıklaması, miting, gösteri, stand çalışması, dayanışma gecesi, vs. kısacası tüm eylemlerde, ön saflarda görmeye başladık onu. Onun katılmadığı bir etkinliğe rastlamaz olduk...

Fazla konuşmazdı NURULHAK... “Kendisiyle on beş günlüğüne umreye gittik. Ağzından on beş kelime duymadım.” demişti cenazesinde Mustafa İslamoğlu. Suskundu, içe kapanıktı, konuşmayı pek sevmezdi... Ama o, bu suskunluğuyla çok şey anlatıyordu aslında. Onun yaşadıkları, yaşıtlarının sadece kabuslarına girerken; o, sessiz çığlıklarını yurdun en ücra köşelerine duyurmayı başarmıştı... Dünyevi lezzetlerden mahrum olmamak adına, Rahman’ın emirlerini çiğneyenlere başkaldırıydı o. Sessiz bir başkaldırı…

NURULHAK kardeşimiz 1980 yılında dünyaya gelmişti. Babası Iraklıydı. Küçük yaşta babasından ayrılmış olan annesi Hüda Kaya ve kardeşleriyle birlikte Malatya’ya taşınmışlardı. Henüz lise öğrencisiyken, 28 Şubat sürecinin başlamasıyla hayatı birdenbire değişmişti. Zulmün ve despotizmin mimarları (ki hesap gününde onlarla görüşeceğiz) derin güçlerle işbirliğine geçmiş ve zulümlerini icra etmeye uğraşıyorlardı. Başörtüsünün, Allah’ın emri olduğu gerçeği yok edilmek isteniyordu. Yasakçı zihniyet, kollarını yurdun dört bir yanına uzatmış, Malatya’da da baş göstermişti. Fakat Müslüman Malatya halkı, bacılarının örtülerine el uzatanlara karşı sessiz kalamazdı. 7 Mayıs 1999 tarihinde, büyük bir kalabalık toplanmış ve valiliğe yürümüştü. Vali ile görüşülmüş, çeşitli sözler alınarak kalabalık dağılmıştı. Fakat yasak icat etmekle doymayan, yasaklara karşı çıkanları cezalandırmakla ancak tatmin olan zulmün önderleri; bu hareketi kabullenememiş ve günah keçileri tespit etmişti: Hüda Kaya ve kızları…

İşte NURULHAK kardeşimiz, annesi ve kız kardeşleri Nurcihan ve İntisar ile birlikte, benzer davalara emsal teşkil etme ve zulme karşı çıkanları yıldırma amaçlı, akıl almaz ve adaletin yanından bile geçmeyen bir uygulamaya maruz bırakılmıştı: Gazeteci olarak katıldığı bir eylemden dolayı, önce bu zulüm düzenini “silah zoruyla” değiştirmeye kalkışmaktan (!) idamla yargılanmış; sonrasında da 2911 sayılı toplantı ve gösteri yürüyüşü kanununa muhalefetten 2 yıl 6 ay ceza almış ve bu sebepten, liseyi dahi bitirememişti. Gencecik yaşında cezaevleriyle tanışmış, şehir şehir gezdirilmişti. Başörtüsünü, inancını, Allah’ın emrini savunduğu için... Tıpkı Hz. Zeynep’in Kûfe, Şam ve Kerbela’da mahpus olarak gezdirilmesi gibi... Onun kaderi de tıpkı Hz. Zeynep’inkine benziyordu… Büyüktü o da Zeynep gibi... Ve büyüklüğü; inancını, örtüsünü savunmasının, zulme karşı durmasının, düşüncelerinin yanı sıra, takdir-i ilahiye her zaman rıza göstermesinden kaynaklanıyordu. Yaşadığı tüm sıkıntılara rağmen, ne kötü bir söz çıkmıştı ağzından, ne en ufak bir isyan ya da endişe belirtisi göstermişti… Tam bir teslimiyet ve tevekküle sahipti... İşte buydu onu farklı kılan... Hepimizinkinden kocaman yüreğiydi...

Meşhur bir hadiste buyurulur ki:

“Allah-u Teâlâ, bir kulu sevdiği zaman Cibril'i çağırır ve: ‘Ben falanca kulumu seviyorum, onu sen de sev!’ buyurur. Cibril de o kulu sever. Sonra gök ehline seslenerek: ‘Haberiniz olsun, Allah falanca kulu seviyor, onu siz de sevin!’ der. Onu gök ehli de sever. Sonra onun sevgisi, yerdekilerin gönüllerine yerleşir.” (Sahih-i Müslim)

Belki kardeşimiz için de böyle demişti Rabb’imiz. Yoksa nasıl açıklarız Türkiye’nin her köşesinden ve hatta yurt dışından, tanıyan-tanımayan herkesin onun için gözyaşı dökmesini... Yüzlerce taziye dilekleri... Telefonlar… Ve herkese nasip olmayacak kalabalıkta cenazesi…

NURULHAK kardeşimiz ayrıca çok fedakar bir yapıya sahipti. Cezaevinden çıktıktan sonra, ailece, Bandırma Cezaevinde aynı hücreyi paylaştığı, cezaevinde doğmuş olan küçük bir kız çocuğu için başvuru yapmışlar ve onu yanlarına alarak bakımını üstlenmişlerdi. Bu dört yaşlarındaki sevimli ufaklığı hiç yanından ayırmaz, adeta annesi gibi onun her tülü ihtiyacıyla ilgilenirdi. Dernek faaliyetlerinden, insan hakları mücadelesinden de kopmak istemeyen NURULHAK kardeşimiz, nereye gitse usanmadan onu da yanında götürüyor, anne şefkatiyle ona sahip çıkıyordu. Başkasının çocuğuydu o küçük kız, ama Rahman onun kucağına vermişti işte. Bu görevini de hakkıyla tamamladı. Hiç şikayetçi olmadan...

Ve bir gün... 6 Ağustos 2005 günü, yine bir başörtüsü komisyonu toplantısı için bir aradaydık. Onu aramış, nerede olduğunu, toplantıya katılıp katılamayacağını sormuştuk. Oysa o, cezaevinde kalırken edindiği dostlarının ziyaretine gitmişti Bandırma’ya. Telefonu o değil, başkası açmıştı bu kez. Onun Rabb’e kavuştuğunu duyurdular bize. Yüreğimize bir bomba düştü... Gece çöktü üzerimize… Bir araba, rüzgarın etkisiyle savrulmuş, ona çarpmış ve sanki yok olup gitmişti demek... Kardeşimiz yere uzanmış, ruhunu teslim etmişti hemen oracıkta. Yağmur tüm şiddetiyle yağıyordu... Sanki gök delinmişti… Belki gözlerimizden akan yaşlar görünmesin diyeydi... Belki de gök gerçekten ağlıyordu ardından… “Gök ve yer bile ağlamadı onların ardından.”(44/29) diyor ya Kur’an, helak olan Firavun kavminin ardından… Kardeşimizin ardından bizim gibi gök de hüngür hüngür ağlıyordu işte...

Cenazesinde, sıkışan yüreklerimizi bir araya getirip, Metin Yüksel’in şehit düştüğü, nice şehitleri uğurladığımız Fatih Camii’nde toplandık... Yine ön safta, yine sorumluluklarımızı bize hatırlatmak için görev başındaydı. Son göreviydi bu kez yerine getirdiği... Bu kez, cezaevinden onu karşılamaya gider gibi şen değildik hiçbirimiz, ve gök o günkü gibi gülümsemiyor, ağlıyordu için için. Oysa o yine vakur, yine en sevdiği başörtüsü üzerinde, yine sessiz bir çığlık olmuş, yine bize bir mesaj veriyordu her zamanki suskunluğuyla... Ölümü hatırlatırken, yaşantısına şahit kılıyordu bizleri. Ve bu kez, demir parmaklıkların ardına yolcu eder gibi değil, özgürlüğe uğurladık onu. Hak ettiği özgürlüğü kana kana içsin, İlahi adalete korkmadan sığınsın, hepimizin adına zalimleri O’na şikayet etsin diye... Tekbirlerle, dualarla, ıslak bakışlarımız ve yüreğimize oturan kanla beraber uğurladık onu... O Rabb’e yürümüş, yaşantısını belgelemişti. Mücadele ve sıkıntı dolu, ama O’nun rızasıyla iç içe, kısacık bir hayat geçirmiş, bu kısa ömründe bize çok ama çok şey öğretmişti... Bizler ise bu kez daha gür sesle, kendimize onun kadar yürekli olma sözü vererek ayrıldık cenazesinden...

Cenazesi defnedilirken, kabrinden dışarı sızan nuru gösteriyor birkaç kişi birbirine... Birkaç gün sonra bir tanıdık, annesine; Nurulhak kardeşimizi rüyasında gördüğünü, kendisine Filistin ile ilgili bir CD verdiğini, sohbet düzenlemesini istediğini ve onun: ”Bana ulaşman için adresimi vereyim: Subhaneke Allahumme sokağında oturuyorum.” dediğini ve sokağın ismini iki defa tekrar ettiğini anlatıyor. Bir başka gün, gazetecilere kardeşimizin günlüğünü veren annesine Malatya’dan.taziyeye gelen bir dostu söylüyor “Abla! Rüyamda Nurulhak’ı gördüm. Elinde kahverengi bir defter tutuyordu. Dedi ki: “Benim notlarımı öyle herkesle paylaşmasınlar.” Tüm bunlar Rahman’ın, geride kalanların kalbine ferahlık vermesi belki... Ve belki de onu şehitlerden kıldığının bir müjdesi bize...

İyi ki tanıdık NURULHAK’ı... İyi ki onun o kısacık ama hepimize örnek olacak olan yaşantısının küçücük bir bölümüne de olsa şahit olduk. Kendi inancımızı, kendi mücadelemizi, kendi eğrilerimizi ve doğrularımızı tartma fırsatı bulduk onun sayesinde... Allah için nelerimizi feda edebileceğimizi, inancımızı korkmadan nasıl savunabileceğimizi, eziyetlere katlanmayı, tevekkülü ve suskunlun nasıl avaz avaz nasihat verebildiğini öğrendik ondan... Adanmış bir yürek, şehit gibi yaşanmış bir ömür gördük biz onda, bir rüya gibi gelip geçen... Rabb’im, onun gibi hayatımızı Kendisine adamamızı, şehit gibi yaşamayı bizlere de nasip etsin... Amin.

Aslında onun arkasından söylenebileceklerin en iyisini annesi söyledi: “Hz. Meryem timsali bir kızdı. İnşallah ona komşu olmuştur.” (Amin.)
 

Seyma_elif

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Eki 2006
Mesajlar
2
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

ALLAH RAZI OLSUN GERÇEKTEN GÜZEL VE AYDINLATICI BİR YAZI.BENDE KEMAN ÇAKMANIN CAİZ OLUP OLMADIĞINI MERAK EDİYORDUM .FAKAT ANLAŞILAN ÇALSAMDA ÇALMASAMDA YANİ HER İKİSİNE DE BİE KILIF UYDURA BİLİRİM.BİLDİĞİM ŞEY ŞU KUL ALLAHA TAKVASI KADAR YAKINDIR
 

ihvan_enes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadın sesi...Çalgı.devamı

RE: Kadın sesi...Çalgı.devamı

Ve gene demişsinizki...

BENDE AYNEN BİR ÇOK İNSANLA MUHATAP OLMAK ZORUNDA KALIYORUM İŞİM DOLAYISIYLA
İSLAM DİNİ MANTIK DİNİ
İHVAN KARDEŞİM BAYANLARINDA KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR TABİYKİ BU SINIRI AŞMAYACAK ŞEKİLDE OLMALI...



Aslında burda iş farklı bi boyuta biniyor..Ama ben oralara girmiycem bu hamur çok su götürür...

Ben sadece bazı kısımları ele almak istiyorum


BENDE AYNEN BİR ÇOK İNSANLA MUHATAP OLMAK ZORUNDA KALIYORUM İŞİM DOLAYISIYLA


diyorsunuz...

Evvele sizin bi işi yapmanız veya benim yapmam İslam'da hüccet ,delil degildir.Çalışmadan dolayı konuşmak zaruretemi keyfiyetemi girer oda başka bi mevzudur dedimya girmiycem dileyen olursa onuda ayet,hadis,icma,kıyas delileriyle konuşmaya hazırım..Ama şimdilik yazının akışı degişmesin diye girmiyorum..


İSLAM DİNİ MANTIK DİNİ
İHVAN KARDEŞİM BAYANLARINDA KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR TABİYKİ BU SINIRI AŞMAYACAK ŞEKİLDE OLMALI


İslam Din i tabiki mantık Din'idir ama nasıl mantık Din idir mantıkla hüküm çıkarma Din'i değil çıkan hükme mantık uydurma Din'idir.. Yani hükümlerin üzerinde durup düşünmektir..Zira bizim mantığımızla ne bir fıkhı ve bir akaidi ne bir tefsir boyutu nede delil sayılacak hiçbir şey çıkarılamaz...

Efendimiz sav ehli olmadıgı halde Kuran'a te-vil tefsir verenler cehennemde yerini hazırlasın buyurdular..O işi ehli yapar bizlerde ehlinin verdigi hükümler üzerinde düşünürüz..Başka bişey yapma hakkımız yoktur ben anlarım bak bu ayet bunu diyor demek gaflet olur..

Kuran-ı Kerim'den ahkam çıkarmak için 15 süper özellik olması lazım bunların başında Kuran'ın kurra yüksek derecede her ayetin hangi sürede oldugunu bilmek ve her ayetin tefsir inde Efendimiz sav ın tefsirini bilmek şarttır..onbinlerce hadis bilmek Arapçayı kökünden bilmek fiil mazi geçmiş hal o hal gelecek hal gibi en temel gremiri bilmek degil ustası olmak kelimeye en yerinde manayı verebilecek kadar usta olmak şartır..

Mesela Türkçe'den bi örnek verecek olsak detay,secenek,alternatif,olasılık,başka, gibi anlamı birbirine uyan her kelimeyi en güzel anlamıyla yerinde değerlendirmek gibi usta olmak şartı vardır..

Ayetin nuzulunu çok iyi bilmelidir..Ne olduda ayeti kerime geldi Ayet Efendimizemi direk hitap ediyor yoksa umumimi ki,Kuran'da Efendimiz'e hitap eden yanlız onu hedef alan ayetler vardır..İşte bunları çok iyi bilecek..Gelen ayetin sonradan gerek ayetle gerek hadis-i şerifle nehy edilip edilmedigini edildiyse ne gerekçe ile edildigini iyi bilecek..

Sahabeyi iyi tanıyacak her bir sahabenin özelliklerini bilecek,hangi sahabe hangi yolla ne rivayet etmiş bilecek,zatında kirli bi iş olmamış olacak günah batagında olmamış olacak alimler onun bu göreve layık oldugunda ittifak edecek gibi hayati degerden daha büyük değer taşıyan şeyleri bilmesi şarttır..Kolaymı Kuran bu biz nasıl mantık yürütelim buna yüzme bilmiyen birisi denizde yüzenleri görse bunlar yüzüyor bende yüzerim dese nolur..?

Tahtalı köye gider..İşte bunun gibi bişey buda,Lakin siz mantık yürütmekten kasıt eger çıkan hükümler Fakih ve Müfessir'lerin verdigi mana hüküm diyorsanız onlarda zaten gayet mantıklı olmuş olur..Çünki bu mantık yürütmek degil mantığını ALLAH ve RASÜL ünün istedigi gibi yüretene tabi olmaktır..Yani biz mantık yapmış olmuyoruz zira mantık yürütmek onu direk anlamaktır..Bu zordur ama anlayandan anlayış şeklini almak ta tam bi mantık olur..


Gene demişsinizki,,,,

İHVAN KARDEŞİM BAYANLARINDA KONUŞMA ÖZGÜRLÜĞÜ VARDIR TABİYKİ BU SINIRI AŞMAYACAK ŞEKİLDE OLMALI

Bu özgürlük nasıl bi özgürlüktür.? Kimlerle nasıl konuşur.?Bizim anladığımız özgürlükle İslam ın anlattıgı birbirini tutyormu bakalım..Kadın ne kadar özgür olmalı ne kadar evinde durmalı ne kadar konuşmalı ve kiminle konuşmalı Ayet Hadis ışıgında bakalım inş...

Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin..(ahzap53)


Ahzap süresi 53 ayetin Kurtubi Tefsiri..

Bu âyet-i kerîmede karşı karşıya kalınan bir ihtiyaç yahut onlardan (Müminlerin annelerinden) fetva­sı sorulacak bir mesele dolayısıyla perde arkasından onlara soru sormaya da­ir yüce Allah'ın izin vermiş olduğuna delil vardır.

**Mana itibariyle ve kadının bedeni ve sesi ile tamamen avret olduğunu ortaya koyan şeriatın ihtiva et­tiği esaslar dolayısıyla, bütün hanımlar da bu hükmün kapsamı içerisindedir. Onun hakkında şahitlikte bulunmak yahut vücudundaki bir hastalık ya da arız olan bir husus hakkında ona soru sormak ve bunun muayyen olarak ancak ondan öğrenilmesinin mümkün olması gibi, bir ihtiyaç duyulması hali dışın­da, bu perdenin açılması caiz değildir

(Müminlerin annelerinden) fetva­sı sorulacak bir mesele dolayısıyla perde arkasından onlara soru sormaya da­ir yüce Allah'ın izin vermiş olduğuna delil vardır..Görüldüğü gibi delil herhangi bi önemli zaruri bi iş için verilmiştir..Bakınız Anne bile evladıyla konuşamıyor..Nasıl olurda yedi yabancıya birileri konuşabilir..?.

**Mana itibariyle ve kadının bedeni ve sesi ile tamamen avret olduğunu ortaya koyan şeriatın ihtiva et­tiği esaslar dolayısıyla, bütün hanımlar da bu hükmün kapsamı içerisindedir...


Tefsirül Münir...



Taberanî sahih senedle Hz. Aişe'den naklediyor: Ben Peygamberimiz (s.a.)'le birlikte yemek yiyordum. Hz. Ömer geldi. Peygamberimiz (s.a.) onu yemeğe davet etti. Hz. Ömer yemeğe başladı. Yemekte Ömer'in parmağı parmağıma dokundu. Bunun üzerine

**Hz. Ömer: Ah sizin hakkınızda benim sözüm dinlense, siz kadınları hiçbir yabancı göremez, dedi. Bunun üzerine hicab ayeti nazil oldu..


"Peygamber'in hanımlarından birşey isteyeceğiniz zaman perde ar­kasından isteyin."
Yani sizi Hz. Peygamber (s.a.)'in evlerine izinsiz girmekten ve yemekte bulunmak için beklemekten nehy ettiğim gibi aynı şekilde Hz. Peygamber (s.a.)'in hanımlarına bakmaktan da nehyettim. Siz onlardan yiyecek v.b. faydalanılacak bir «şey istediğiniz zaman görmeyi engelleyecek bir engel ve örtecek bir perde gerisinden isteyin
.


Tefhimül Kuran İmam Mevdudi


Ahzap 53 tefsiri..

Hz. Ömer (r.a) müminlerin annelerine bir keresinde: "Eğer sizinle ilgili söylediklerim kabul edilirse, gözlerim bir daha sizi görmeyecek" demiştir. Fakat Hz. Peygamber (s.a) hüküm koymada bağımsız olmadığı için ilahi emri beklemiştir. En sonunda, mahrem erkekler dışında hiçbir erkeğin

Hz. Peygamber'in (s.a) evine giremeyeceğini ve müminlerin annelerine birşey sormak isteyen kimselerin perde arkasından sorması gerektiğini bildiren ilahi emir (55. ayet) geldi.
Bu emrin gelişinden sonra müminlerin anneleri odalarının kapılarına perdeler astılar. Zaten bu ayetin son cümlesi, kadınların ve erkeklerin kalplerinin temiz olmasını isteyen herkesin, bu yolu benimsemesi gerektiğini bildirmektedir.


**Artık Allah'ın kendisine anlayış yeteneği verdiği herkes, kadınların ve erkeklerin birbiriyle konuşmalarını yasaklayan ve "bu hem sizin, hem de onların kalpleri için daha temiz" olduğundan kadınlarla perde arkasından konuşmayı emreden bir kitabın, kalplerinin temizliğini etkilemediği iddiasıyla kadın ve erkeklerin karışık toplantılarda, eğitim kurumlarında ve hükümet dairelerinde bir arada bulunmalarına izin veremeyeceğini kabul edecektir.

Kur'an'a tabi olmak istemeyen bir kimse için en iyi yol onun emirlerini hiçe saymak ve açıkça bunlara uymak istemediğini söylemektir. Kur'an'ın apaçık emirlerini çiğneyip sonra da Kur'an'dan çıkardığı İslâm'ın ruhuna uyduğunu iddia etmek ise apaçık bir zındıklıktır. Bir çok kimselerin Kur'an ve Sünnet dışındaki kaynaklardan çıkarıp sundukları bu "İslâm ruhu" da ne acaba?

ahzab33...
Hitaba Hz. Peygamber'in (s.a) evinden başlanmasının nedeni, böyle temiz bir hayat tarzı onun evinden başlarsa, diğer Müslüman evlerindeki hanımların da bu tarza uyacakları gerçeğidir. Çünkü onun evine bütün Müslümanlar tarafından örnek alınacak bir model olarak bakılmaktadır. Bazı kimseler, bu ayetlerin sadece Peygamber'in (s.a) hanımlarına hitap ettiğini görüp bu emirlerin sadece onları kastettiğini iddia ederler.

Fakat bu ayetlerin devamını okuyan bir kimse, müslüman kadınları değil de sadece müminlerin annelerini kasteden bir emir olmadığını hisseder. Allah'ın (c.c) sadece Hz. Peygamber'in (s.a) hanımlarının pislikten temizlenmesini, sadece onların Allah'a ve Rasûlüne itaat etmesi ve namazı kılıp zekatı vermesi gerektiğini kastetmiş olması mümkün müdür?

Eğer kasıt bu olamazsa, onların evlerinde vakarla oturmaları, cahiliye yürüyüşünden kaçınmaları, namahrem erkeklerle zaruri olmaksızın konuşmaları konusundaki emirler nasıl sadece onlar için geçerli olabilir?Aynı konu içinde bazı emirlerin genel , bazılarınınsa özel (has) olduğuna delalet eden bir hüccet var mıdır?

Siz diğer kadınlar gibi değilsiniz" cümlesi, diğer kadınların sokağa çıkıp, erkeklerle rahatça konuşabilecekleri , "siz ise böyle davranamazsınız" anlamına gelmez. Bunun aksine kullanılan uslûp bir adamın sadece kendi çocuğuna şöyle demesi gibidir: "Sen sokak çocukları gibi değilsin, küfürlü konuşmamalısın." Bu cümleden hiç kimse, bu adamın sadece kendi çocuğunun küfretmesini kötü gördüğü, diğerlerinin böyle bir dil kullanmasına ise aldırmadığı sonucunu çıkarmaz.

Nur Suresi 31. ayetle birlikte okunursa ("gizli zinetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar") Allah'ın, kadınların sesleriyle veya takılarından çıkan seslerle başka erkekleri cezbetmemelerini ve başka erkeklerle konuşmak zorunda kaldıklarında ise ciddi bir şekilde konuşmalarını murad ettiği anlaşılır. İşte bu nedenle kadınların ezan okuması yasaktır. Bunun yanısıra eğer bir kadın cemaatle namaza iştirak eder ve imam da bir hata yaparsa, kadın erkekler gibi Sübhanallah diyerek imamı uyaramaz; sadece ellerini çırparak imama hatasını hatırlatabilir.


**İslâm, kadının başka erkeklerle tatlı ve yumuşak bir sesle konuşmasına izin vermez, hatta zaruri bir ihtiyaç olmaksızın erkeklerle konuşmasını yasaklarken, kadın hangi unsurlara göre bunları yapabilir?

Fahrettin razi Tefsiri kebir Mefatühül ğayb

Daha sonra Cenâb-ı Hak, başka bir davranış kuralına yer vermiştir ki, bu da O'nun,

** "Bir de onun zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz zaman, perde arkasından isteyin onlardan..."

ayetinin ifade ettiği husustur. Cenâb-ı Hak, insanları Hz. Peygamber (s.a.s)'in evlerine girmekten men edip, bunda da, insanların, Peygamberin evlerindeki kap -kaçak, âlet ve edevata..ulaşma imkansızlığı söz konusu olunca, Cenab-ı Hak bu şeylerin o kimseden men edilmediğini, perde arkasından istenip talep edilebileceğini beyan etmiştir.


Göz - Kalb İlişkisi
Cenâb-ı Hak, "Bu, hem sizin kalbleriniz, hem de onların kalbîeri için daha temizdir" buyurmuştur. Yani göz, kalbin penceresidir. Binâenaleyh göz görmezse, kalb arzu duymaz. **Ama göz görürse, kalb bazan arzu duyar, bazan duymaz. O halde kalb, göz görmediği zaman daha temizdir. Bu durumda herhangi bir fitnenin bulunmayışı, daha açık ve barizdir.(Bakınız ne şeytanı gör olayı gene tekrar etti)

Evet artık ses konusunu konuşma konusunun neyi kast ettigini umarım anlamışızdır..Birde özgürlüğe başka bi ayetle bakalım..


Ahzap 33..
Metindeki "garne" kelimesi bazı dilbilimcilere göre karâr dan, bazılarına göre ise vekâr dan türemiştir. Birinciyi kabul edersek "oturun, sebat edip durun", ikinciyi kabul edersek "Huzur içinde olun, vekarla oturun" anlamına gelir. Her iki durumda da ayet, kadının faaliyet alanının ev olduğu anlamına gelir. Kadın faaliyetlerini bu çerçeve dahilinde huzur içinde sürdürmeli ve ancak zarurî bir ihtiyaç olduğunda evinden dışarı çıkmalıdır. Bu anlam, ayetin ifadesinden ortaya çıkmaktadır ve bunu daha şiddetle vurgulayan hadisler de vardır.

Hafız Ebu Bekir Bezzar, Hz. Enes'den (r.a) , kadınların Hz. Peygamber'e (s.a) şöyle bir şikayette bulunduklarını rivayet eder: "Bütün sevapları erkekler kazanıyor: Savaşa gidiyorlar ve Allah yolunda büyük ameller işliyorlar. Savaşa gidenlerin sevabını kazanmak için bizim ne yapmamız lazım?


**" Hz. Peygamber (s.a) şu cevabı verdi: "Sizin aranızda evinde oturan, savaşa giden kadar sevap kazanır." Hz. Peygamber'in (s.a) anlatmak istediği nokta şuydu:

**. Bezzar ve Tirmizi'nin Hz. Abdullah bin Mes'ud'dan rivayet ettikleri başka bir hadise göre Hz. Peygamber (s.a) şöyle buyurmuştur: "Kadın tesettürlü ve peçeli olmalıdır. O evinden çıktığında şeytan ona gözünü diker. Kadın evinde olduğu zaman Allah'ın rahmetine daha yakındır

**Kur'an'ın bu açık ve kesin emri ışığında, Müslüman kadınların meclis ve parlamentolara üye olmasına, evin dışında sosyal faaliyetlere katılmalarına, devlet dairelerinde erkerlerle yanyana çalışmalarına,erkeklerin olduğu alanlarda çalışmalarına,kolejlerde erkeklerle beraber eğitim yapmalarına, hastahanelerin erkek kısmında hemşire olarak çalışmalarına, uçaklarda hosteslik yapmalarına veya eğitim için yurt dışına gönderilmelerine asla müsaade edilemez.
Kadınların ev dışı faaliyetine izin verildiğini savunanların en kuvvetli delili, Hz. Aişe'nin (r.a) Cemel savaşında rol almış olmasıdır.


Fakat bu delili öne sürenler herhalde Hz. Aişe'nin (r.a) bu konudaki görüşünü bilmiyorlar. Abdullan bin Ahmed bin Hanbel Zevaid'üz-Zühd'ünde, İbn Münzir, İbn Ebi Şeybe ve İbn Sa'd'da kitaplarında Mesrük'tan şöyle bir hadis rivayet ediyorlar: Hz. Aişe Kur'an okurken (ve karne fi büyütikünne) ayetine geldiğinde elinde olmadan ağlamaya başlardı, öyle ki başörtüsü gözyaşlarından ıslanırdı. Çünkü bu ayet, ona Cemel Savaşı sırasında işlediği hatayı hatırlatırdı


Tefsirül Münir açıklamalardan alıntı..

Mümin'lerin Annlerine gelen ayetlerden çıkan hükümler..

Evlerinde oturmalarının emredilmesi, açılıp saçılmaları­nın yasaklanması,
Namaz kılma, zekât verme, emrettiği ve nehyettiği husus­larda Allah'a ve Rasulüne (s.a.) itaat etme suretiyle taata devam etmeleri­nin istenmesi,
Günahlardan ve masiyetten ırz ve şerefi korumanın, takva ile süslenmenin gerçekleştirilmesi,


**Ümmetin hanımları Allah Tealâ'nın emrettiği bu edeplerde Hz. Pey­gamber (s.a.)'in hanımlarına tabidirler

Dördüncüsü: Evlerinde oturmalarının emredilmesi, açılıp saçılmaları­nın yasaklanması,

**Ümmetin hanımları Allah Tealâ'nın emrettiği bu edeplerde Hz. Pey­gamber (s.a.)'in hanımlarına tabidirler



Kurtubi Tefsiri....

Bu âyet-i kerîme evde kalma manasını ihtiva etmektedir. Hitab her ne ka­dar Peygamber (sav)'ın hanımlarına yönelik ise de, mana itibariyle diğer ha­nımlar da bu hitabın kapsamına girmektedir. Bütün hanımları kapsayan bir delilin vârid olmaması halinde bu böyle olmakla birlikte, esasen şeriat ha­nımların evlerinde kalmalarını emreden ve zaruret olmadıkça dışarı çık­maktan uzak durmayı belirten hükümlerle dolup taşmaktadır.

Bundan önce bir kaç yerde belirtildiği gibi.
Bu buyrukta yüce Allah, Peygamber (sav)'ın hanımlarına evlerinde otur­mayı emretmekte ve onların şereflerini yüceltmek üzere bu şekilde onlara hi-:sh etmekte, açılıp saçılmalarını yasaklamakta, böyle bir işin ilk cahiliye döneminin davranışlarından olduğunu bildirerek: "İlk cahiliyeninki gibi açı­lıp saçılarak salınıp yürümeyin" diye buyurmaktadır.
Katade r.a bu ayette geçen açılıp saçılmadan kastın ulu orta ihtiyacı olmadığı halde yürümek manasına geldiğini buyurmuştur..

Daha bunlar gibi yüzlerce yazı ve delil sunardım ama bir olsun pir olsun misali zaten 4 delil 4 büyük Müfessir gerekenleri zaten net yazmışlar artık özgür olmaktan anladığımız şey neyse bu ayetlere de uygun oluyormu onuda bi gözden geçirmek lazım diye düşünüyorum...



Aşka mecnun kardeşim demişsinizki...


kuran kılavuzdur rehberdir. hakiki madada manidardır. onda yazılanlarlar ise kesin Allah c.c. emirleridir. başörtüsüde allahın bir emridir Ancak ülkemiz genelinde başörtüsü emrine uymayan çok insan yaşamaktadır. belkide bu emirden haberdar olma tenezühünde bulunmayan dahi vardır.

İhtiyaç nisbetinde konuşmak Harama girmez dedik çünkü bu ihtiyaç bir yardım istemede olabilirdi. ilim almada tam niyetin salihasını ne siz nede bizi bilebiliriz onun konumunuda sonucta ses var görüntü yok, görüntü var ses yok onun için bilinmesi sadece bunun islami bir radyoda yapılması demek değildir.

Bayan hanımlarla hosbet etmek için dahi olsa böyle bir proğram buda ihtiyaçtandır. onun için yargısız infaz yapmayalım kimin ihtiyaç için kimin fitne için konuştuğunu ancak ve ancak Allah c.c bilir. kesin emirlerden birisi kapanmaktır. O halde neden başı açıklar kapanmamaktadır? işi bahane edip kapanmamak daha mı doğrudur?

kuran kılavuzdur rehberdir. hakiki madada manidardır. onda yazılanlarlar ise kesin Allah c.c. emirleridir. başörtüsüde allahın bir emridir Ancak ülkemiz genelinde başörtüsü emrine uymayan çok insan yaşamaktadır. belkide bu emirden haberdar olma tenezühünde bulunmayan dahi vardır. İhtiyaç nisbetinde konuşmak Harama girmez dedik çünkü bu ihtiyaç bir yardım istemede olabilirdi...Demişsiniz,burya kadar tamam diyelim..Gerisine bakalım...


ilim almada tam niyetin salihasını ne siz nede bizi bilebiliriz onun konumunuda sonucta ses var görüntü yok, görüntü var ses yok onun için bilinmesi sadece bunun islami bir radyoda yapılması demek değildir. bayan hanımlarla hosbet etmek için dahi olsa böyle bir proğram buda ihtiyaçtandır. onun için yargısız infaz yapmayalım kimin ihtiyaç için kimin fitne için konuştuğunu ancak ve ancak Allah c.c bilir. kesin emirlerden birisi kapanmaktır. o halde neden başı açıklar kapanmamaktadır? işi bahane edip kapanmamak daha mı doğrudur?

ilim almada tam niyetin salihasını ne siz nede bizi bilebiliriz onun konumunuda sonucta ses var görüntü yok, görüntü var ses yok onun için bilinmesi sadece bunun islami bir radyoda yapılması demek değildir. bayan hanımlarla hosbet etmek için dahi olsa böyle bir proğram buda ihtiyaçtandır.. Demişsiniz...Gelelim bu olaya..

Evvela kardeşim şunu bilelim..İslam'ı İslam'ın uygun görmediği bi şekilde anlatmak İslam degil bidattır..Ses olsun görüntü olmasın fark etmez mesele seste görüntüde degildir..Bu işin tahrik eden bölümünde ve cinsine anlatmakla mükellef oldugu birşeyi karşı cinsine anlatmakla hata edilmektedir..Bu sohbet burda zaruri değildir istenirse Şeriata uygun daha güzel sohbet yapılır onlar kendi aralarında yaparlar..Bu uygun olur yoksa kaş yapıyım derken göz çıkartmaya benzer bu olay...


Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin)ahzap 53

Mana itibariyle ve kadının bedeni ve sesi ile tamamen avret olduğunu ortaya koyan şeriatın ihtiva et­tiği esaslar dolayısıyla, bütün hanımlar da bu hükmün kapsamı içerisindedir. (Kurtubi ahzab 53 tefsiri)

Bakınız ALLAH cc zaruri olmadıkça Müminlerin anneleriyle bile perde arkasından konuşmayı emr buyurmuştur..Onlar annemizden dahada anne bizler nasıl olurda şimdi onlarında önüne geçeriz işte İslam anlatıyorlar dinliyelim deriz..Onlar sahabeyte İslam anlatmıyorlarmıydı başka şeymi anlatıyorlardı ama Hz Ömer in fikrini desteklercesine ayet geldi ve araya perde girdi zaruret olmaksızın konuşmak yasak edildi..

Şimdi onlara yasak olan bizede illaki nedir yasaktır..Demiyelim şöyle böyle oluyor düşününki,ALLAH cc annelerimiz bile bize bile bu hükmü koymuşdur..Yukardada nedenlerini uzun uzun yazdım...

onun için yargısız infaz yapmayalım kimin ihtiyaç için kimin fitne için konuştuğunu ancak ve ancak Allah c.c bilir. kesin emirlerden birisi kapanmaktır. o halde neden başı açıklar kapanmamaktadır? işi bahane edip kapanmamak daha mı doğrudur?..Demişsiniz....Bende derimki,

Ben size delillerle açık ve net Fakih lerle Müfessilerle bilgiler sundum bunun neresi yargısız infaz oluyor.?Ben sizin konunuzu tam tersine anlamıştım ama öyle degilmiş..Yani sizler serbest bi şekilde bunun yapılacağını beyan ediyorsunuz oysa ben olmaz yapılmaz anlamıştım...

Bak kardeşim zaruri olmadıkça kadın bir başka erkekle konuşamaz zaten bütün izahları yukarda yaptım kadın ın sesi avret değildir dediğiniz noktalarda ne var ona dikkat edin ozaman herşey ortaya çıkacak bakın avret değildir çünki kadın mahkemeye gider alış verişe gider doktora gider buyrulmuş işte bunlar avret degil demişlerdir....Varmı orda Kadın İslam anlatır erkeklerle konuşur falan eder filan eder diye bişey lütfen biraz daha olaya vakıf olmaya çalışalım yukarda geçen yazılara baktığımızda ehemniyeti anlıyaçagız..

Kimsenin kalbi bilinmez diyorsun niyetlerini bilmeyiz zaten Efendimiz ne buyurdu ben zahirin Peygamber'iyim yani görünüşe göre hüküm veririm Din zaten görünüşe göre hüküm verdirir..Bir munafıkta olsa İslam i kıyafetleri ile geziyorsa ona İslam hukuku sen munafıksın diyemiyor..

Şayet net bi şekilde suç üstü gibi şeyler yaparsa ozaman diyebiliyor tabiki kalbi ALLAH bilir bize düşen hal ve hareketlere bakmak kalp gözümüz açık degilki kimin ne niyetle ne yaptıgını bilelim..Kişi nin yaptığı işe göre hüküm verilir niyeti bilinmez yaptığı iş uygunsa takdir edilir degilse tövbe edip onu yapmaması istenir....

Bir savasta sahabelerden birisi bi müşriği kıstırdı ve onu öldürecekti o müşrikte kelime-i Tevhid çekti ama sahabe onu gene öldürdü bu olayı duyan Efendimiz osahabeye neden onu öldürdün diye sordu oda Efendim o sıkışınca iman etti deyince Efendimiz kalbinemi baktın buyurdular..Ve kendisine kızdılar..

Bakın dil iş hal hareket önemli kalpleri bilmiyoruz niyeti halis veya değil ben bilemem ben ona değil fiiliyata kızdım..ona kızacak bi durumum yok benim günahım bana yeter. Ayrıca başını kapatmayanların örneğini vermeni anlamış değilim onlar kapanmıyorsa bu İslam ın suçu değil hem niye kızıyorsun belki onların da bi mazereti olabilir belkide geçerli bi mazereti vardır..

Bak bana diyorsun sen niyeti bilemezsin diye ama sende onlara kızıyorsun..Bunun konumuzla pek bi alakası yok ama var diyorsanda onların işine gelsin gelmesin giysin giymesinler bu hükümleri ahkamı bağlamaz onları bağlarççHata onların hatası..İnş düzelirler..Vesselam


Evet sevgili Burak Cengiz kardeşim Hanifi mezhebinde icma vardır diyorsun nerde bu icma kardeşim

**Mana itibariyle ve kadının bedeni ve sesi ile tamamen avret olduğunu ortaya koyan şeriatın ihtiva et­tiği esaslar dolayısıyla, bütün hanımlar da bu hükmün kapsamı içerisindedir. (Kurtubi ahzab 53 tefsiri)

**Hanefi mezhebinde bu mesele ihtilaflıdır. Nevazıl ve el-Kafi ismindeki kitaplara göre avrettir. Bazı ulemaya göre namazda avrettir, onun dışında avret
değildir.

**Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif) Bak burdada haram oldugunu beyan eden Hanifi imamları var...


Ben o kardeşimiz bende az araştırdı veya çok araştırdı demedimki çok araştırır ama yanlış anlayış tarzında araştırmak ta var..Belki yanıldıda oraya anlamadı olamazmı bu gayet normal bişey..Olma ihtimali yüksek bişey..Birde bu yazılanları okusun bakalım araştırdığı şeylerin içinde bu yazılar varmıymış..Ve ben o insanı kınamıyorum hata yapmışsa bu mümkündür insandır olmıyacak bişey değildir..İnş hatasız olan neyse o olsun..amin

Evet toparlıyacak olursak ..


**1...İslamiyet’in hükümleri, 23 yılda geldi. Tesettür âyeti gelmeden önceki olayları ele alıp yabancı erkeklerle konuşmayı mubah saymak yanlıştır. İçki de haram edilmeden önce günah değildi. Daha önceki olayları örnek gösterip, asr-ı saadette içki içiliyordu diyerek içkiye mubah denir mi? Eski Peygamberlerin dinlerindeki olayları örnek gösterip bak kadınlarla konuşmak caiz denir mi? Hz. Âdem zamanında şimdi evlenilmesi haram olan bazı kimselerle evlenmek caizdi. Daha sonra haram edildi. Şimdiki olaylar için o zamanki hükümler örnek verilir mi hiç?

**2..Nisâ suresinin (Bıraktığınız eşinize, yüklerle [altın mehir] vermiş de olsanız, ondan bir şey geri almayın) mealindeki 20. âyetini okuyor. Hz. Ömer bu kadına itiraz etmiyor..Bu olay, kadının sesinin haram olmadığını gösterir) diyorlar. Perde arkasındaki kadının ihtiyar olduğunu açıklamıyorlar. İhtiyar kadının sesi haram değildir. İhtiyar kadına caiz olan şey genç kadına caiz olmaz...

***Kadınların, saçı, başı ve kolları açık sokağa çıkmaları ve yabancı erkeklerle lüzumsuz yere, konuşmaları, şarkı söyleyerek, hatta Kur'an, mevlit, ezan okuyarak seslerini erkeklere duyurmaları büyük günahtır. Ancak yabancı erkeklerle, alış veriş gibi, ihtiyaç olduğu zaman, fitneye sebep olmayacak şekilde, sert ve ciddi konuşmaları caizdir. (Tergib-üs-salat, Hadika, S.Ebediyye

**(Ey kadınlar, ancak mahreminizle konuşun, namahremle konuşmayın!) [Ramuz, İbni Said]

***Yabancı kadını görünce, yüzünüzü çevirin!) [Ebu Davud]

***(Şarkı söyleyen kadını dinlemek ve yüzüne bakmak haramdır.) [Taberani]
***(Namahreme bakmak göz zinasıdır.) [Buhari]

***Ümm-i Seleme vâlidemiz anlatır:
Resulullahın yanında iken, iki gözü de görmeyen İbni Ümmi Mektûm, izin isteyip içeri girdi. Resulullah bize, (İçeri girin) buyurdu. (Ya Resulallah o a’ma değil mi, bizi görmez) dedim. (O sizi görmüyorsa, siz onu görmüyor musunuz?) Yani, o kör ise, siz kör değilsiniz ya, buyurdu. (Tirmizi, Ebu Davud)


**Kadınların yüksek sesle veya yumuşak konuşmaları ve seslerini namahreme duyurmaları caiz olmadığı için, ezan ve ikamet okumaları da caiz değildir. (Redd-ül- Muhtar)

**Genç kadın, yabancı erkeğe selam veremez ve aksıran erkeğe bir şey söylemez ve kendine söylenince de cevap vermez. (Hamevi Eşbah şerhi)

***Kadınların seslerini erkeklere duyurması haramdır. Bazı âlimler, ihtiyaç zamanında, ihtiyaç kadar ve sert, ciddi konuşmaları caiz olup fazlası yine caiz olmaz buyurmuşlardır. (Tezkiye-i ehli beyt

**Çalgı ve kadın sesi, sima değil gınadır, haramdır. (Dürr-ül-mearif)

3.. Delil alınan başka bi mesele önemli not bu kıssayı delil diye ortaya koyanlar İslam'a fitne sokmak istiyen yahudilerdir..

Hz. Âişe anlatır: "Bayram günü iki cariye, kahramanlık şiirlerini def çalarak terennüm ediyordu. Resulullah yatağına yatıp yüzünü öbür tarafa çevirdi, sonra babam [Hz. Ebu Bekir] içeri girdi. (Bu ne hâl, Resulullahın huzurunda şeytanın düdüğü ve sesi ne arıyor?) diye beni azarlayınca, Resulullah (Bırak onları, her milletin bir bayramı vardır, bu da bizim bayramımızdır) buyurdu. Babam başka şeyle meşgul olunca cariyelere işaret ettim, dışarı çıktılar
Ve meselenin aslı..

1- Şiir okuyan veya şarkı söyleyenler, hür kadın değil cariyedir. Cariyelerin saçlarını, kollarını açmaları seslerini erkeklere duyurmaları günah değildir. Cariyeyi örnek gösterip, hür kadınlara da bunların mubah olacağını söylemek Müslümana yakışmaz.

2- Kahramanlık şiirleri veya şarkıları da, mehter marşları da caizdir. Bunların caiz olması, diğer şarkı ve türkülerin de caiz olmasını gerektirmez. Def ile şarkı türkü söylenir, ilahi söylenmez. Çünkü ilahi ibadettir. İbadete çalgı karıştırılmaz. Tasavvuf müziğinin dinde yeri yoktur.

Resulullah efendimizin geldiği bir evde, küçük zenci kızları [cariyeler] def çalıp şarkı söylüyorlardı. Şarkıyı bırakıp, Resulullahı övmeye başladılar. Resulullah efendimiz, (Onu bırakın, oyun arasında beni övmeyin. Beni övmek [ilahi söylemek] ibadettir. Eğlence, oyun arasında ibadet caiz değildir) buyurdu. (K. Saadet).. Birde Tasavvuf müziğinin bidat olduğuna dair Din de bi yeri olmadığına dair laf söylerler halt etmiş o alim kisveli şadırvan müftüleri...

3- Hz. Ebu Bekrin, def için şeytanın düdüğü demesi, çalgının mubah olmadığını gösterir. Ulema sadece düğünlerde, bayramlarda kadınların def çalmasının caiz olduğunu bildirmiştir. Yani def çalmanın kadınlara caiz olması, düğün ve bayram içindir. Başka zaman caiz değildir.


Her türlü kusur ve hatam için özür dilerim bu aciz fakir dualarınızı bekler...

İnnemel mü-minüne ve ihvetün..Ancak mümin'ler kardeştir...

Maes Selam
 

ihvan_enes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Ocak 2007
Mesajlar
18
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: s.a

RE: s.a

İkinci kez eklediğim mesaj hatalı olmuş aynı mesajı iki kez eklemiş oldum bunu degişiyim..
 

vuslat44

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2007
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

s.a bu konuyu çok güzel izah etmişsiniz,çok aydınlatıcı.Allah razı olsun
 

nurettin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 May 2006
Mesajlar
130
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

saygı değer ihvan kardeşimin tüm yazılarını onaylıyorum çünki belirtmiş olduğu herşey ayet ve hadislere dayanmaktadır kendisine saygılar sunarım...selametle
 

reyhan33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ağu 2006
Mesajlar
27
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kadının sesi Meselesi;

Selamün aleyküm.

Merak ettiğim iki konuydu kadının sesi ve müzik. Allah razı olsun.B)B)B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt