Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İŞTE MÜSLÜMANLARA YAPILANLAR...Guantamono.. (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Hâfız'ın gönlüne senin gibi bir pâdişahın aşkı düşdü.

Keşki kapındaki toprağın kıymetsiz bir zerresi olaydı !


image-110028-panoV9free-dtoq.jpg



"...

nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil

ayaklarımdan belli

..."

images


".. bu garip Bilâl,

tâ Habeşistan’da nasıl müslüman olurdu,

onun için oynuyorum ! ..."
icon_e_smile.gif
icon_e_smile.gif
icon_e_smile.gif

-alıntı-
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
ahh garibim giyecek ayakkabıyı bile bulamıyor :(
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ABD Guantanamoda mahkumlar üzerinde tıbbi deneyler yapıyor
images


İnsan hakları grupları ABD'yi, ABD'nin Guantanamo Bay toplama kampında tuttuklu bulunan mahkumlar üzerinde tıbbi deneyler yapmakla suçluyor. Bunun bir delil olarak insan hakları grupları ABD'nin Küba'da ki kampında tutuklu bulunan 28 yaşındaki Murat Kurants isimli eski bir mahkumdan bahsediyorlar.

11 Mart 2011, 21:03
kullanici.png
Anadolu Haber


images

Berliner Zeitung, Türk uyruklu bir Alman olan Murat Kurants'ın ilk defa Amerikalı doktorlarla yaşadığı deneyimleri anlattığını yazdı.

Kurants kendisine yapılan her bir iğneden sonra daha da kötü hissetiğini ve hatta kustuğunu hatırlıyor. Kurants'a göre, o anti-sıtma ilacı olduğu söylenerek hap içmeye zorlandı. İçtiği bu haplarda onu oldukça kötü hissetirmiş; onları aldıktan sonra, terlemiş ve nefes almakta zorlanmış

Alman gazetesi Türkün açıklamalarının Amerikalı avukatlar ve Amerikan insan hakları grubu Truthout tarafından bir süre önce gerçekleştirilen iki bağımsız araştırmanın sonuçlarının yayınlanmasına tesadüf ettiğine dikkat çekti.

Bağımsız araştırmacılar Guantanamo tutuklularının uzun yıllar tutulduğunu ve bu nedenle tıbbi deneylere maruz kalmış olabileceklerini belirtti: "kendi arzuları dışında ve ihtiyaçları olmaksızın" mahkumlar büyük dozda ilaç almaya zorlandı. "Mahkumların yeni ilaçların deneyleri için kullandıklarına" inanmamız için bir neden vardır.

Amerikalı avukatlar ve insan hakları aktivistlerinin belgelerinde mahkumlara anti-sıtma ilacı, mefloquine verildiği bilgisini sağlıyor.



Ne var ki, Küba'da sıtma hastalığı yoktur ve Guantanamo'da ki Amerikan askerleri bu tür ilaçlar almadı. Bunun yanında, günlük verilen ilaç dozu genellikle haftada bir tavsiye edilen dozdan beş kat daha fazladır. Amerikan avukatlara göre, mahkumlara mefloquine kasıtlı olarak verildi. Yan etkileri, gece kabusları, ruhsal denge bozukluğu, korku durumu, panik ataklar, onlar "onların direnişini kırmak için bir amaç olarak kullanıldı.

Toplama kampında normal tıbbi servisler yoktur. Kurants iki sene boyunca ağır diş ağrısı çektiğini söyledi. Ancak ona herhangi bir ağrı kesici verilmedi ve herhangi bir tedavi uygulanmadı. O sık sık kuvvetli baş ağrıları çekmiş.

"İlaç istediğimde, bana şunu söylediler: eğer onlara delil verirsem bana ilaç vereceklerini ve doktoru görmeme müsaade edeceklerini". Kurants'a göre, bazı mahkumlar teklifi kabul etti ve gerçekten de gereken tıbbi tedaviyi aldılar.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Kime Göre Terör?

Zeliha Kılıçparlar

Robespierre döneminde düzen sağlamak için zorunlu bir rejim olan “Terör”, günümüzde düzen bozucu özelliği vurgulanarak karşımıza çıkmaktadır. 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren hayatımızın vazgeçilmez bir kavramı olan “Terör”, ABD anayasasında şu şekilde tanımlanmaktadır: ”Sivilleri hedef alarak ve siyasî, dinî yahut başka amaçlara hizmet etmek üzere, insanları sindirmek, korkutmak, sıklıkla da öldürmek için şiddeti hesablı bir biçimde kullanmak” [1]
ABD Dış İşleri Bakanlığı’nın her yıl yayınladığı global terörizm değerlendirmesi raporunda kullanılan tanıma göre ise: ”Genellikle bir halkı etkilemek için gizli yapılanmalar tarafından muharib olmayanlara karşı siyasî motivasyonla gerçekleştirilen şiddettir.” [2]
Yine FBI tanımı ise:”Siyasî yahut içtimaî bir takım amaçlar uğruna, bir hükümeti, sivil nüfusun tamamını veya bir bölümünü sindirmek yahut zorlamak için bir kişi veya mülke karşı gücün ve şiddetin kanun dışı kullanımıdır.” [3]
Bu tanımlamalarda dikkat çeken hususlar şunlardır:
1- Şiddetin kanun dışı uygulanması.
2- Kim olduğu belirtilmeyen masumlara yahut sivillere yönelik gerçekleştirilmesi.
3- Bir amaç uğruna işlenmesi.
Evvelâ birinci unsura bakalım: ABD kurulduğundan beri icrâ etmiş olduğu milletlerarası ilişkilerde şiddetin, yıkmanın, düzen bozmanın çok önemli bir yeri olduğu âşikardır. Ancak burada önemli olan husus, ABD’nin hiçbir zaman “illegal” bir şiddetin içinde olmayışı, daha doğrusu illegal bir “söylemle” bu hareketleri yapmayışıdır. En son Irak’ta “özgürleştirme ve demokrasi getirme” teşebbüsünde bulunmuştur. Yine ABD’nin bu legal (!) manzarasına en büyük katkıyı Birleşmiş Milletler sağlamaktadır. [4]
İkinci husus ise, mağdur kesimin sivil ve masum vasfıdır. Burada kastedilen suçsuzluk, günahsızlık anlamındaki masumiyetse; ”zenginlerin sayısını, ancak milyonlarca insanı öldürerek, milyarlarcasını da sefalet ortamına itip, ölümün eşiğine yaklaştırarak artırabilen kapitalizm”in merkezi olan bir yere yönelik yapılan eylemlerde masumiyet aramak normal midir?
Üçüncü husus da, eylemlerin bir amaç uğruna işlenmesidir. Eğer bir amaç uğruna bir eylem gerçekleştiriliyorsa, bu durumda hedefler belli olmalıdır. Bu durumda sembol yerlere yapılan eylemlerle herhangi bir yere yapılan eylemleri ayırmak gerekir. Gidip çarşıyı pazarı bombalamakla, Ticaret Merkezlerini bombalamayı aynı adla adlandırmak doğru değildir. Birinde gelişigüzel bir durumun, diğerinde ise bir hedefin varlığı olduğu açıktır.
ABD/Batı’nın teröre ilişkin faaliyetlerini eleştirenler, özellikle “Terörle Mücadele” argümanında samimi olunmadığını, bunun “Yayılmacı Girişim”den başka bir anlam ifade etmediğini ve “Terörizm Karşıtlığı”nın ABD siyasetine itirazsız bağımlılık olduğunu belirtmişlerdir. [5] Ve yine ABD dış politikasının klasik araçlarını, müdahale etmek, saldırmak, ezmek, milletlerarası terörizm, gangsterlik ve yasa tanımazlık olarak sıralayan Noam Chomsky de, ABD’nin, yapmış olduğu kötülükleri süsleyip püsleyip gelinlik kız görüntüsü verdiğini belirtmiştir.
Bir de ABD/Batı’nın “Terör” dediğine terör diyen ve terörle mücadelelerini destekleyen kesim vardır. Özellikle bunların içinde bazıları vardır ki, ABD’nin tanımı doğrultusundaki sözleri tekrar edip durmaktadırlar. Onlar bu değerlendirmeyi sırf carî düzenin ipine sarılmak için yaparlar. Peki mevcut düzenin ipine sarılmak ne demektir? Ne avantajlar sağlar? Bunu, ifadenin sahibinden aktaralım:
Mevcut güç sistemine kolayca dahil olmak.
İmtiyazlılar sınıfına giden yol üzerindeki yerini alıvermek.
Düşünmenin, olur olmaz işleri kurcalamanın zahmetinden kurtulmak.
Gerçeklerden tedirgin olmamak.
Oysa düzene karşı gelirseniz :
Son derece güçlü deliller ve argümanlarla ortaya çıkmanız gerekir.
Tecrit edilirsiniz.
Kaynaklarınız kurutulur.
Hür beyinlerden yansıyanlar hariçten gazeller gibi ses verirler. [6]
Bu doğrultuda yapılmış tanımlardan biri de, İslamî Konferans Örgütü’nün yapmış olduğu şu tanımdır: Terörizm, saik ve kasdına bakılmaksızın halkı terörize etmek veya ona zarar vermek veya ona zarar verme tehdidinde bulunmak veya onların hayatları, haysiyetleri, hürriyetleri, güvenlikleri veya haklarını tehlikeye atmak veya çevreyi, bir kamu hizmetini veya özel mülkü zarara maruz bırakmak veya onları işgal etmek veya onlara el koymak veya bir millî kaynağı veya milletlerarası hizmetleri tehlikeye atmak, yahut bağımsız devletin istikrar, ülke bütünlüğü, siyasî birliği veya hakimiyetlerini tehdit etmek amacıyla bir şahsî veya toplu suç planını gerçekleştirmek için işlenen her türlü şiddet eylemi ile bu tür eylem tehdidinde bulunmadır.
Görüldüğü üzere, bu tanıma göre terör kategorisine girmeyen bir eylem türü yoktur. Müeyyidesi olmadığı için bu tanımın pek bir öneminin olmadığı açıktır. Ancak kendi mevkiini belirlemekte delillendirilebilir.
Aslında meseleye objektif olarak baktığınız zaman, ABD/Batı’nın terör yahut düşman saydığı hâlleri hep aynı görürsünüz. Meselâ; sosyalist çizgide Fikret Başkaya:
”Terör, şimdilerde siyasetçilerin, ‘biliminden sual olmaz’, ‘bilimi kendinden menkul’ Batılı ideologların ve akıl hocalarının yaymaya çalıştığı gibi, Üçüncü dünya‘ya has aşırılıklardan ibaret değil. Batı Medeniyeti hep teröre dayandı ve terörle var oldu… Terörün asıl kaynağı, terörle mücadele ettiğini söyleyenlerin tarafındadır… Batılı emperyalistler, kendi terörlerini terör saymadılar, kendi yaptıkları terör sayılmıyordu zira, onların yaptığı uygarlaştırmaydı, modernleştirmeydi, kalkındırmaydı… Şimdilerde de küreselleşme…” [7]
Ve Halil İnalcık’tan:
“SADDAM HÜSEYİN, DÜNYANIN EN BÜYÜK GÜCÜNE KARŞI MEYDAN OKURKEN TABİÎ KAFASINDA GÜVENDİĞİ BİR ŞEY VAR. O, BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİ, BATI KAMUOYUNU DEĞİL, ARAB DÜNYASINI, İSLAM DÜNYASINI DÜŞÜNÜYOR. İNANIYOR Kİ, ÜLKESİ VE HALKI YERLE BİR EDİLSE BİLE, O SONUNDA BATI KARŞITI DÜNYANIN KAHRAMANI DURUMUNA GELECEKTİR. O, ARAB DÜNYASINDA HÜKÜMETLERİ DEĞİL, KENDİSİNİ HEYECAN VE GURURLA İZLEYEN ARAB GENÇLİĞİNİ DÜŞÜNÜYOR. ONLARIN KAHRAMANI OLDUĞUNU BİLİYOR. SADDAM OLAYI AYNI ZAMANDA DÜNYA ÖLÇÜSÜNDE BATI KARŞITI İSLAMCILIK HAREKETİNİ GÜÇLENDİRMEKTEDİR. Huntington, şu müşahedeyi yapmaktadır: ‘Popülist politikacılar, dinî liderler ve medya bu noktada kitle desteğini harekete geçirmenin ve mütereddit (Arab) hükümetleri baskı altına almanın güçlü bir aracını bulmuşlardır.’ BERNARD LEWİS’İN TEŞHİSİ ŞÖYLE: BİZİM JÜDEO-HRİSTİYAN MİRASIMIZA, SEKÜLER VARLIĞIMIZA VE HER İKİSİNİN DÜNYA ÇAPINDA YAYILIŞINA KARŞI KESİNLİKLE ESKİ BİR RAKİBİN (İSLAMIN) TARİHÎ TEPKİSİ KARŞISINDAYIZ.” [8]
Ve işte bu ölçülerle Türkiye’nin milletlerarası alandaki “Terörle Mücadele” teşebbüsü, NATO üyesi bir devlet olarak tutumu, bu mensubiyetin beklentisini karşılar niteliktedir. Kısacası, Türkiye’nin El-Kaide’yi, Saddam Hüseyin’i ve diğer İslamî mücadeleleri “terör, vahşet” olarak nitelemesi, cihad ruhunu törpüleme çabalarına katkı sağlaması, kendisine “davar sürüsü “ [9] pozisyonundan başka bir şey sağlamamaktadır.

Dipnotlar:
1- Ersoy, Ömer, “Terör ve Organize Suçlarda Yak. ve İşbirliğinin İncelenmesi”, s. 40, Polis dergisi
2- Steven, Best Anthony, J. Nocella, 11.04.2006 www.birikimdergisi.com.tr
3- Taslaman, Caner, Terörün ve Cihadın Retoriği, www.canertaslamn.com.tr
4- Güzel, Cemal, Silinen Yüzler Karşısında Terör (…Bu kanunîliği, bir devletin başka bir devlete terör uygulaması söz konusu olduğunda B.M. sağlar.), Ayraç Yayınevi, Ankara 2002, s. 16
5- Chomsky, Noam, Terörizm Kültürü, çev: Taha Cevdet, Pınar yayınları, Ankara 2002, s. 30
6- Caşın, Mesut Hakkı, Uluslararası Terörizm, Nobel Yayınevi, Ankara 2008, s. 117
7- Başkaya, Fikret, Çığırından Çıkmış Bir Dünya, Maki Basın Yayın, Ankara 2006, s.22
8- İnalcık, Halil, Doğu Batı / Makaleler 1, Doğubatıyayınları, Ankara 2005, s. 236, 237
9- Mirzabeyoğlu, Salih, Başyücelik Devleti ”Yeni Dünya Düzeni”, İBDA Yayınevi, İstanbul 2004, s. 125
Aylık Dergisi, Mart 2010
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
"Tenimizi ezebilirsiniz… Ama, ruhumuzu asla… Onu ne işkence zapteder, ne kelepçe, ne pranga… Gülümser durur inancımız, hürriyet buudunda sonsuzca… Bizi edebilirsiniz, evimizden, tenimizden… Ama dinimizden? Çok şükür, pişmanlık uğramadı semtimizden… Ya siz? Ezeli pis hayvancıklar… Neye yaradı işkenceniz? Dünyanız kara, ahiretiniz zift… Sizi bekliyor cehenneminiz!.. "
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Emperyalistlerin Şerefsiz Yüzü!
SPOR OLSUN DİYE MÜSLÜMAN KATLETTİLER...

Der Spiegel dergisi, Afganistan'da masum sivilleri keyiflerine göre öldüren Amerikalı asker çetesini ortaya çıkardı. Fotoğrafları gizlemeye çalışan ABD, özür dilemek zorunda kaldı.

Spor olsun diye katlettiler
Afganistan’da masum sivilleri öldüren Amerikalı askerlerin peşine düşen saygın Alman haber dergisi Der Spiegel, 5 aylık bir araştırmanın sonucunda şok edici gerçekleri gözler önüne serdi. Derginin pazar günkü sayısında “ölüm timi” adı verilen askerlerin “spor olsun diye” masum sivilleri öldürdükleri ve onların cesetleriyle de fotoğraf çektirdikleri ortaya çıktı. Spiegel, ABD’nin yayıyını engellemeye çalıştığı fotoğraflardan üçünü yayınlandı. Fotoğraflardaki askerlerin Kandahar’da görev yapan US Stryker tank biriminden oldukları belirtildi.
18516_8797_21032011_1.jpg

ABD: Değerlerimize aykırı
Dergi ellerinde “ölüm timi” tarafından çekilmiş dört bin fotoğraf ve videolar bulunduğunu açıkladı. Ancak bunları nasıl elde ettiği konusunda bir açıklama yapmadı. Katliamları gösteren fotoğrafların kamuoyunda öfke yaratacağı için engellemek isteyen Pentagon, dün resmi bir açıklamayla özür diledi. Açıklamada, “Fotoğraflar, ABD ordusunun standart ve değerlerine zıt olan eylemleri göstermektedir. Fotoğrafların neden olduğu üzüntüden dolayı özür diliyoruz” denildi.
Ebu Garib’den daha beter
Fotoğraflardaki askerlerin Corporal Jeremy Morlock, Andrew Holmes olduğu belirtildi. “Ölüm timi”ne ait askerlerin, geçmişte, sivilleri kasten öldürdüğüne dair bilgiler ortaya çıkarılmıştı. Birliğe ait 12 asker üç sivili öldürmekten yargılanıyor. Fotoğrafların, Irak ’taki Ebu Garip hapishanesinde ABD’li askerlerin yaptığı işkencelerden bile daha fazla ses getireceği belirtildi.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
KAFİR ABD ASKERLERİ, HATIRA OLSUN DİYE,
MÜSLÜMANLARIN PARMAKLARINI KOPARTMIŞLAR...

Dünya bu VAHŞETİ İZLİYOR!



İşgalci ABD askerleri 'nin Afganistan'da hatıra diye öldürdükleri insanların parmaklarını ve kafatasını kesmişler




Afganistan’da ‘zevk için’ öldürdükleri sivillerin parmaklarını ve kafatası kemiklerini hatıra olarak saklayan Amerikalı askerlerin kan dondurucu hikâyesi, tüm ayrıntılarıyla ortalığa saçıldı


Amerikan ordusunun Ocak-Mayıs 2010 arasında Kandahar’da işlenen cinayetlere dair geçen ekimde açtığı soruşturmanın belgeleri, Amerikan dergisi Rolling Stone’da yayımlandı.

21235687Jpeg.jpg


Calvin Gibbs, Andrew Holmes, Michael Wagnon, Jeremy Morlock ve Adam Winfield adlı askerlerin, öldürdükleri sivillerle çektirdiği yüzlerce fotoğraf ve soruşturmada verdikleri ifadeler, ‘Ölüm Timi’nin Afganistan’da herkesin bilgisi dahilinde, adeta dokunulmazlık altında hareket ettiğini ortaya koydu.
Rolling Stone, askerlerin ‘hacı’ diye adlandırdıkları Müslümanları öldürüp, cinayeti Taliban saldırısına uğradıkları için işlemiş gibi görünmek üzere masum sivillerin yanına silah yerleştirdiklerini yazdı.

Playboy karşılığı bomba
İfadelerde, Gibbs’in Amerikan ordusunun kayıtlarında bulunmayan silahlar karşılığında Afgan polisine Playboy dergileri verdiği bilgisi de yer aldı. Dergi, Gibbs’in hatıra olarak kestiği parmakları etrafında et kalmış halde mendiller içinde sakladığını, yaşananları üstlerine anlatacağını söyleyenleri ölümle tehdit ettiğini yazdı.
11234969Jpeg.jpg

Saldırıyı klip yaptılar
‘Ölüm Timi’nin, iki Afgan’ın hava saldırısı ile vuruldukları görüntüleri içeren ‘Ölüm Bölgesi’ adlı bir video bile hazırladığı ortaya çıktı. Klip, yol kenarına bomba döşedikleri tahmin edilen iki Afgan’ın görüntüleri ile başlıyor. Bu sırada Amerikan askerleri fonda, “Bugün Afgan olmak için en kötü gün. Ölecekler” diyor. Bombalama başladığı anda fonda Apocalyptica grubunun şarkısı çalıyor. ‘Ölüm Timi’nin saçtığı dehşet, Justin Stoner adlı erin yediği dayaktan sonra her şeyi itiraf etmesiyle son buldu.

7 yılda tahliye olacak
Soruşturmanın ardından Morlock, geçen hafta askeri mahkemede Gibbs aleyhinde ifade vermeyi kabul ettiği için, müebbet hapis cezası yerine 24 yıl hapis cezası almış, avukatları askerin 7 yılda tahliye edilebileceğini açıklamıştı.

31235689Jpeg.jpg


CİNAYET 1
15 yaşındaki çiftçi çocuğa acımadılar

‘Ölüm Timi’nin ilk kurbanı, hiçbir silah taşımadığı halde vurulan 15 yaşındaki Gül Mudin oldu. Çiftçilikle uğraşan Mudin, Gibbs ve ekibi ‘Taliban avı’ için köyünü bastığında, tarlada tek başına çalışmaktaydı.

15 Ocak 2010 sabahı La Muhammed Kalay köyüne gelen 3. Müfreze, geleneksel giysileri içinde, elektriksiz ve susuz çiftçilik yapmaya çalışan köylülerle karşılaştı. Diğer askerler köylülerle konuşurken, Gibbs ve arkadaşları gruptan ayrılarak öldürecek birini bulmak üzere tarlalara yöneldi.

‘Öldüğünden emin olun’
Gözlerine kestirdikleri Mudin, tarlada çalışıyordu. Askerleri görünce onlara doğru yürümeye başladı. İşte tam o sırada Morlock ona doğru bir el bombası fırlattı. Morlock ve Holmes daha sonra Afgan çocuğa M4 karabina tüfekler ve makineli tüfeklerle ateş etti. Yanlarına gelen bir çavuş ne olduğunu sorduğunda Morlock’un cevabı hazırdı: Afgan çocuk kendilerine el bombasıyla saldırmak üzereydi ve canlarını kurtarmak için onu vurmak zorunda kalmışlardı...
Bu hikâyeye kimse inanmadı, hatta olay yerindeki en üst rütbeli asker olan Patrick Mitchell sonradan soruşturmada, “Taliban’ın gündüz vakti yanımıza kadar gelip el bombası atması garip gelmişti” dedi. Ancak o sırada, askerlere Mudin’e yardım gönderilmesi yerine ‘öldüğünden emin olunması’ emrini verdi.
Askerler etrafta kimsenin olmadığı bir sırada cesetle fotoğraf çektirerek kutlama yaptılar; Mudin’i saçından tutup çekiştirirken poz verdiler. İfade veren askerlerden biri ise Gibbs’in bu sırada havalara uçtuğunu, Afgan çocuğun serçe parmağını jiletle kesip fermuarlı bir çantaya koyduğunu anlattı.

CİNAYET 2
Sağır adamı taradılar

‘Ölüm timi’, ilk cinayetten sadece iki hafta sonra sağır ya da zihinsel özürlü olduğu tahmin edilen silahsız bir adamı öldürdü ve kafatasından bir parçayı da hatıra olarak sakladı. Cinayet şöyle gerçekleşti: Birlik anayolda ilerlerken, termal kamerada bir insan kafası tespit etti. Taliban’ın geceleri çalıştığını bilen askerler, araçlarını adama 90 metre kala durdurdu.

Üzerinde silah olduğundan şüphelenen askerler tişörtünü kaldırmasını istediler. Adam, çağrıları dikkate almadan ileri geri hareket etmeye başladı. Bunun üzerine başta Gibbs olmak üzere en az beş kişi adama ateş açtı. Adam yere yığıldıkan sonra silahsız olduğu anlaşıldı.

Askeri soruşturmada ise olaya tanık olan birçok asker adamın sağır ya da zihinsel özürlü olduğunu söyledi. Bu arada kafatasının büyük bir kısmı yoktu...

Kafatasını sakladılar
Michael Wagnon adlı asker, kafatasından bir parça aldı ve hatıra olarak sakladı... Bu ikinci cinayet de, Gibbs’in tankta sakladığı kutudan çıkarıp olay yerine bırakılmasını sağladığı bir kalaşnikof şarjörü ile haklı çıkarılmaya çalışıldı.


CİNAYET 3
Yaşlı imamı katlettiler

Calvin Gibbs ve Morlock 2 Mayıs’ta, birlikleri rutin bir devriyedeyken yeni planlarını uygulamaya soktu. Bir köy ziyareti sırasında Gibbs ve arkadaşları kurbanlarını aramaya başladı. Gibbs çocuklarla dolu bir evden beyaz sakallı bir adamı dışarı çıkardı.
Winfield soruşturmada olayı anlatırken sakallı adam için “Dost canlısı görünüyordu. Bize karşı düşmanlığı yok gibiydi” dedi. Ama “Bu adamı yere indirmek istemez misiniz?” diye bağıran Gibbs, onu yakındaki bir hendeğe götürerek yere çökmeye zorladı. Gibbs, “Hadi dostum, indir şu adamı, öldür şunu” diye bağırarak el bombasını sakallı adama doğru fırlattı. Bomba patlarken Morlock ve Winfield da ateş açmaya başladı. Yerde yatan adamın iki ayağı da kopmuştu. Gibbs adamın kafasına iki el ateş açarak çene kemiğini parçaladı. Sonra da bir makas çıkararak sol serçe parmağını kesti ve sakladı. Bir dişini de söküp Winfield’a verdi. Öldürülen adam Molla Allah Dad adında barışçıl bir din adamıydı.

Hamid Karzai bile haberdarmış

İfadelerde, cinayetlerin Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’den bazı askerlerin ailelerine dek sayısız insan tarafından bilindiği ortaya çıktı. Öyle ki, Karzai’nin yanı sıra Rolling Stone’la yaptığı bir söyleşide Obama yönetimini eleştirdiği için kovulan eski Afganistan komutanı General Stanley McChrystal’a brifing verilmiş. Pentagon da fotoğrafları yok etmek için elinden geleni yapmış. Zira askerler fotoğrafları tanıdıklarına e-posta ile göndermiş. ABD ordusunun Kriminal Soruşturma Komutası ise askerlerin ABD’deki ailelerinin evlerine ajan gönderip fotoğraflara dair kanıtları yok etti.

Şeker dağıtarak tuzak kuracaklardı

Rolling Stone dergisi, ‘ölüm timi’nin boş zamanlarında esrar içerken ve sohbet ederken yaptıkları üç korkunç senaryoyu da anlattı. Derginin bir kısmının ‘espiri’ olduğunu yazdığı planlardan biri, bir köyden geçerken tanktan dışarıya şeker fırlatmak ve kendilerine doğru gelecek çocuklara ateş etmekti. İkinci bir senaryoda, şekerleri tankın ön tarafına yerleştirecek ve araca tırmanan çocukları ezeceklerdi. Üçüncü planda ise bir saldırıya maruz kalmayı bekleyecek, sonra da ‘böyle bir durumda etraftaki herkesi vurup paçayı kurtarabilecekleri için’ bu saldırıyı sivilleri vurma bahanesi olarak kullanacaklardı

Sarah Palin’in oğluyla arkadaş

Geçen hafta mahkemeyle anlaştığı için müebbet hapis yerine 24 yıl hapis cezası alan Jeremy Morlock, Afganistan’ın dışında Irak’ta da görev yaptı. Alaskalı olan Morlock, Amerikalı Cumhuriyetçi lider Sarah Palin’in çocukları Bristol’la yakın arkadaştı ve oğlu Track’le birlikte de hockey oynuyordu. Orduya girmeden önce de başı beladan kurtulmayan Morlock’un sürekli sarhoş olup kavgaya karıştığı, ehliyetsiz araba kullandığı ve ciddi bir araba kazası yapıp kaçtığı biliniyor. Ayrıca Afganistan’a gelmeden bir ay önce karısının üzerinde sigara sürdürmekle suçlanmıştı.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
images

"Tenimizi ezebilirsiniz… Ama, ruhumuzu asla… Onu ne işkence zapteder, ne kelepçe, ne pranga… Gülümser durur inancımız, hürriyet buudunda sonsuzca… Bizi edebilirsiniz, evimizden, tenimizden… Ama dinimizden? Çok şükür, pişmanlık uğramadı semtimizden… Ya siz? Ezeli pis hayvancıklar… Neye yaradı işkenceniz? Dünyanız kara, ahiretiniz zift… Sizi bekliyor cehenneminiz!.. "
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
haber_4d99e2b4f0b9d.jpg

Zeki Alasya, 'Emek sinemasının sahnesinde namaz kılınacaksa hiç açılmasın daha iyi' dedi.

Lütfi Kırdar Kongre Merkezinde yapılan 30. uluslararası istanbul film festivalinin açılış töreninde yaşam boyu onur ödülünü alan Sinema ve tiyatro oyuncusu Zeki Alasya Emek Sinemasının açılışıyla ilgili ilginç bir yorum yaptı.

Alasya, ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmada, 'Emek sinemasının sahnesinde namaz kılınacaksa hiç açılmasın daha iyi' dedi.
"NE ALAKA?" DEDİRTEN SÖZLER
Mehmet Ali Alabora'nın sunuculuğunu üstlendiği açılış töreni çarpıcı anlara sahne oldu. Törenin ilk dakikalarında salondan yükselen ‘Emek Sineması’ lehine tezahüratlar büyük alkış aldı.
Törende 'Yaşam Boyu Onur Ödülü'nü alan Oyuncu Zeki Alasya da Emek Sineması'nın kapanmasıyla ilgili ilginç bir yorum yaptı. Alasya, ödülü aldıktan sonra yaptığı konuşmada, "Bizim çalıştığımız bir yer vardı, orayı kapattılar, sonra tekrar açtıklarında orada namaz kılınmaya başlandı. Emek Sineması’nı çok seviyoruz ve tekrar açılmasını istiyoruz ama açılınca orada da namaz kıldıracaklarsa açılmasın" dedi.
Zeki Alasya'nın sözleri salondakiler tarafından da şaşkınlıkla karşılanırken, ünlü oyuncunun bu çıkışı hangi bağlamda ve ne maksatla yaptığı anlaşılamadı.
 

osiko123

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Mar 2011
Mesajlar
104
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
24
paylaşımçokgüzel ellereine sağlık
 

Kaim

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2010
Mesajlar
2,197
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
gökler alemi dahi bu manzaradan göz yaşı dökmekte.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Güncel HABER

Suriye'de müslümanlar katlediliyor.

Bişeyler yapmalı...
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Suriyede Nusayri ler (Al.eviler) sünnileri katlediyor

Sünnilerde silah yok.

Basın- yayın sessiz...

Ne Libya ne Mısır ne yemen'e verilen tepki oraya verilmiyor

Çünkü öldürülenler sufi müslümanlar...

Birşey yapmalı...
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
52
Suriye'de olanlar

Ebubekir Sifil - Milli Gazete, mail@ebubekirsifil.com, 2011-04-11

İslam coğrafyasında halkına karşı ılımlı politikalarıyla öne çıkan lider görüntüsünü veriyordu Beşşar Esed. Ta ki malum süreç Suriye'ye de sıçrayana kadar.

Bilindiği gibi sürecin ilk başlarında encamı ilk gören lider oydu. Arap liderlerin halklarının taleplerine kulak vermesinin zamanının çoktan geldiğini söyledi ve takdir topladı. O günden bu yana Suriye'de neler oldu. Suriye halkı bugün niçin ayakta ve Beşşar Esed gerektiğinde babasının Hama'da yaptığını yapmaktan geri durmayacağını gösteren uygulamaların altına niçin imza atıyor?

Burada Esed'in, Suriye halkının taleplerini tatmin edici şekilde karşılayıp karşılamadığı sorusu öne çıkıyor. Hama'da yaşananların hafızalardaki tazeliğini koruduğu bir süreçte ne oldu da Suriye halkı ve Suriyeli ulema Esed'in demir pençesiyle karşılaşmayı göze alarak sesini yükseltti ve kan aktı?

Sözün hemen burasında bir noktaya dikkat çekelim: Suriye'de olayları ulemanın yönlendirdiğini söyleyebiliriz. Yönetimin halka mesajlarını başta Ramazan el-Bûtî olmak üzere dinî kimlikli insanların (dinî hizmetleri yürüten vakıfların yetkililerinin mesela) taşıması, olayların cami merkezli olarak ortaya çıkması gibi unsurlar bunun göstergeleri olarak okunmalı. Her geçen gün sertlik dozunu biraz daha artıran ve ulemanın sesinin kısılması amacıyla uygulamaya konulan tedbirler de bu noktada dikkate alınması gereken bir diğer önemli husus.

Kim ne derse desin, Suriye'de bu olaylardan önceki süreçte de "baskı" hissedilir boyutta mevcuttu. Ve o süreçte Ramazan el-Bûtî ve çizgisindeki alimler, yönetimi halkın taleplerine kulak vermeye ikna etmekten çok, halka yönetimin sinir uçlarına dokunmamayı telkin eden bir politika izledi. el-Bûtî halen aynı işlevini devam ettiriyor ve Müslüman halkın kendi sahici kimlik kodları üzerinde hareket etme talebini "fitne" olarak takdim ediyor. Bunun yerine Esed yönetimine, söz verdiği reformları vakit geçirmeden hayata aktarmasını telkin etmesi gerekirdi oysa.

Suriye halkı sürecin başında soğukkanlılığını muhafaza etmesini ne el-Bûtî ve onun çizgisindeki alimler, ne de Esed yönetimi doğru okudu. Şimdi gelinen noktada işe yaradığını düşündüğü "karartma" ortamında kendi halkının kanını akıtan Esed, bunu yapmak yerine sürecin başında Arap liderlere yaptığı çağrıyı hatırlamalı. Babasının Hama'da yaptığına benzer icraatın bir benzerini o da Der'a'da ortaya koyabilir. Hatta Kaddafi'nin işlediği hayati hayatı işleyip, İslam coğrafyasını bir kere daha "made in West" imzalı askerî ve ekonomik icraatların alanı haline getirebilir. Ama artık ne İslam Dünyası ne de Suriye halkı baba Esed'in dönemindeki gibi.

Fıkhu's-Sîre, Davâbitu'l-Maslaha gibi şaheserlere imzat atmış bulunan Ramazan el-Bûtî'ye ve onun çizgisindeki alimlere de bir sözümüz var: "Cihadın en faziletlisi zalim sultanın yanında adaletli söz söylemektir"1 hadisi herkesten önce size hitap ediyor. Meydanlara dökülen insanların gayrimeşru bir talebi varsa bunu engellemek de, Esed'i gayrimeşru uygulamaları terk edip halkının sesine kulak vermeye ikna etmek de sizin sorumluluğunuz. Bu noktadan sonra ne halkı yönetime itaate çağırmak, ne de yaşananları "fitne" olarak etiketleyip işin içinden sıyrılmak çözüm getirir...

1 Ebû Dâvud, "Melâhim", 17; et-Tirmizî, "Fiten", 13; en-Nesâî, "Bey'at", 37; İbn Mâce, "Fiten", 20; Ahmed b. Hanbel, III, 19, IV, 315.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
CIA'den Tüyler Ürpertici İşkence

images


Afganistan'da daha önce de bir çok işkence skandalına adı karışan CIA, yakaladığı Taliban ve El Kaide esirlerine akıl almaz işkenceler yapıyor.




Afganistan'da daha önce de bir çok işkence skandalına adı karışan CIA, yakaladığı Taliban ve El Kaide esirlerine akıl almaz işkenceler yapıyor.

Örgüt tarafından ele geçirilen görüntülerden birinde yüzü ve gözleri kapalı bir esirin boğazına plastik kelepçe geçirilerek boğulma hissi veriliyor.

Taliban üyesi olmakla suçlanan mahkum nefers alamıyor ve inlemeye başlıyor.

Diğer görüntülerde ise Arap bir savaşçı waterboarding işkencesine maruz kalıyor. Şahıs dayanabilmek için kendi kendine "sabret" diyor.

Geçmişte Dick Cheney de esirlere uygulanan Waterboarding işkencesinin çok faydalı olduğunu ve bu yöntemle bir çok bilgi aldıklarını açıklayarak işkencenin Amerika'nın resmi politikası olduğunu itiraf etmişti.
(PressMedya)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
ebm_158817.jpg


Kıbrıs'ta 50 yılda 100 cami kapandı



Kıbrıs'ta 1950'lerde 300 olan cami sayısı şimdilerde 190'a düştü

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Din İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip Atalay, "Kıbrıs'ı camiye boğdular" şeklindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek, adada 1949 yılında 300 cami bulunurken, şu anda bu sayının 190'na düştüğünü söyledi.

Çukurova Üniversitesi Ramazanoğlu Konağı Kültür Merkezi’nin bu haftaki konuğu KKTC Din İşleri Başkanı Doç. Dr. Talip Atalay oldu.

‘Kıbrıs Vakıfları ve Eğitime Katkıları’ konulu konferansta konuşan Atalay, kayıtlarda Kıbrıs topraklarının yüzde 40’nın vakıf malı olarak görüldüğünü dile getirdi. Kıbrıs’ta vakıfların eğitime katkısının çok az olduğunu belirterek Sadece Lefke Vakıf Üniversitesi’nin vakıflar tarafından desteklediğini belirtti.

Birilerinin "Kıbrıs’ı camiye boğdunuz." şeklindeki söylemlerinin de gerçeği yansıtmadığını aktaran Atalay, 1959’da Kıbrıs’ta 300 cami varken şu anda 190 caminin bulunduğunu ifade etti. Din İşleri Başkanlığı olarak önemli sorunlarından birinin personelin niteliği olduğunu ifade eden Atalay, “Bizim kurumda çalışanların birçoğu en azından imam hatip mezunu olmalı. Ancak 250 personelden sadece 60 imam hatip liseli, 130’u ilkokul mezunu.” diye konuştu.

Konferansa 'İlahiyat Fakülteleri Dekanları Toplantısı' için Adana’ya gelen 35 dekan ve çok sayıda davetli de katıldı.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt