Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İslama Uygun isimleri paylaşalım.. (1 Kullanıcı)

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
kız ismi olarak elif, erkek ismi olarakda kur'anın diğer bir ismi olup hak ile batılı ayıran anlamına gelen furkan gayet güzel bence :)

Furkan ismi Kur'an'a aittir."Faruk" olarak takabilirsiniz.Faruk insan ismi olup kökeni Arapça'dır.Anlamı : 1. Haklıyı haksızı ayırmakta güçlü olan. 2. Doğruyu yanlıştan ayıran. 3. Keskin. Hz. Ömer'in lakabı; haklıyı haksızdan ayırederek adaleti tam yerine getirmekte ün kazandığı için "Faruk" kelimesiyle adlandırılmıştır.

"FURKAN" ise:Îmânı küfürden, ihlası riyadan, tevhîdi şirkten, hakkı bâtıldan, doğruyu eğriden, hayrı şerden, iyiyi kötüden, helalı haramdan, tayyîbi habîsten. ayıran ve gerçekleri açıklayan demektir. Bu kelime Kur'ân'da 7 âyette geçmiş Kur'ân ve Tevrat'ın adı/sıfatı (Âl-i İmrân 3/4; Bakara, 2/53), Bedir savaşı (Enfâl, 8/41) ve insana verilen hak ile batılı, iyi ile kötüyü birbirinden ayırt etme yeteneği (Enfâl, 8/29) olarak kullanılmıştır. Furkân aynı zamanda Kur'ân'ın 25. sûresinin adıdır. Sûre Mekke'de inmiş ve 77 âyetten oluşmaktadır. Kur'ân ve ilâhî kitapların hepsi furkândır; hakkı bâtıldan ayırır, gerçekleri açıklar. Bedir savaşına yevmü'l-furkân (furkân günü) denilmiştir. Çünkü bu savaş mü'minle kâfiri birbirinden ayırmıştır. İnsanın furkân yeteneğine sahip olabilmesi için mü'min ve muttakî olması gerekir: "Ey mü'minler! Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız (ittika) Allah sizi Fürkân sahibi yapar / size iyi ile kötüyü ayırt edici anlayış verir." (Enfâl, 8/29) âyeti bu gerçeğin ifadesidir.
 

repsol

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ara 2012
Mesajlar
672
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
41
bu konuyla alakalı olduğu için müsade ederseniz bende bişey sormak istiyorum ismim arzu ama hiç sevmiyorum ismimi çok düşündüm değiştirmeyi bide talkıma gelmez dediler varmı öyle birşey
 

hudavendigar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Kas 2006
Mesajlar
735
Tepki puanı
1
Puanları
0
bu konuyla alakalı olduğu için müsade ederseniz bende bişey sormak istiyorum ismim arzu ama hiç sevmiyorum ismimi çok düşündüm değiştirmeyi bide talkıma gelmez dediler varmı öyle birşey

İsminizi resmi olarak değiştirmeniz hayli zaman harcayıp ve masraflı olur.Mümkünse çevrenizden başka yerlere taşınırsanız bir takma adla kendinize hitap ettirebilirsiniz.
 

repsol

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ara 2012
Mesajlar
672
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
41
İsminizi resmi olarak değiştirmeniz hayli zaman harcayıp ve masraflı olur.Mümkünse çevrenizden başka yerlere taşınırsanız bir takma adla kendinize hitap ettirebilirsiniz.

taşınma gibi bir şansımız yok Allah bilir ama işimiz memleketimizde zor oluyormuş duymuştum değiştirmek çocukluğumdn beri memnun değilim ismimden o zamanlar hep melek olsun isterdim çocukluk aklı işte

benim oğlumun ismi Taha Yusuf isminide çok seviyorum zeynep çok güzel Hifa hikayesi aklıma geldikçe gözlerim doluyor nasıl bir teslimiyet güzel bir isim
 

melankolik5288

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Nis 2009
Mesajlar
2,794
Tepki puanı
1,773
Puanları
163
Yaş
36
Rabbim izin verirde ilerde bir erkek evladım olursa ismini Hamza koymak istiyorum. Hz. Hamza gibi olsun diye
 

mehtap58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ağu 2012
Mesajlar
864
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
necibe yi de beğendiremedik bizimkine ...
 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
40
düşünüyorum.. hifa ve sare arasındayız..
kız olursa tabi.. hifa nur olabilir..
sare isminide çok seviyorum bakalım eşiminde kararı önemli ..
 

mehtap58

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ağu 2012
Mesajlar
864
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
38
ya ben eşime hiç bi ismi beğendiremiyorum ki...ne söyleyesem hemen yok diyor amaaaaaaaaaaa :)
 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
40
demekki zeynep ismini çok seviyor.. hayırlısı canım doğru hayırlı ismi bulursunuz inşallah sen sırala yinede seçenekleri ...
 

emcankel

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ocak 2013
Mesajlar
879
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
38
Berre yada berra kız ismi....
Ama peygamber efendimiz;
eşlerinden ismi berre olan 3 hanımının adını değiştirmiş ..onLarda nefsi üstünlük sebebi olmasın diye....
Birde sare nin anlamı ne kimin adı acaba?
 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
40
Hz. Ibrahim'in Eşleri Sâre Ve Hacer








HZ. İBRAHİM'İN EŞLERİ SÂRE VE HACER
Kur'an ve Sünnette, iman, ihlâs, iffetini koruma ve tevhîd mücadelesinde eşine destek olma konularında örnek gösterilen iki kadın Sâre ve Hacer'dir. Hz. İbrahim Irak'ta Babil yöresinde peygamber olmuş ve kendisini tanrı ilân eden hükümdar Nemrud'u hak dine çağırmıştır. Yönetimi kaybetme korkusuna kapılan Nemrud, İbrahim (a.s)'ı ateşe atarak yok etmek istemişse de, Yüce Allah onu korumuş, Nemrud ve adamlarını ise sinek ordusu ile helak etmiştir. (bk. el-Enbiyâ, 21/69, 70.)
İşte Hz. İbrahim, eşi Sâre ve yeğeni veya amca oğlu Lût (a.s), bu olaylardan sonra Irak'tan ayrılarak bereketli bir ülke olan Şam ve Filistin yöresine geçmiştir. İbrahim (a.s) buradan da bir ara irşad gayesiyle, eşi Sâre ile birlikte Mısır'a gitmiştir.
Hz. Peygamber (s.a.s) bu yolculuk sırasında Hz. Sâre'nin başından geçen bir olayı şöyle anlatmıştır: Erdûn kasabasına geldiklerinde, şehrin kralı İbrahim'in güzel bir kadınla şehre girdiğini öğrenmiş ve Hz. Sâre'ye göz koymuştu. Onu sarayına getirtti ve ırzına göz dikti. Sâre kalkıp abdest aldı ve namaz kılıp şöyle dua etti: Ey Allahım! Ben sana ve senin peygamberine iman etmiş ve iffetimi kocam dışında herkesten korumuşsam, bana bu kâfiri musallat etme. Kralın nefesi kesildi ve çırpınmaya başladı. Bunun üzerine Sâre, Allahım, eğer bu adam ölürse Sâre öldürdü derler, bu yüzden ölmesini istemiyorum deyince kral canlandı ve bu durum üç kere yenilendi. Kral adamlarına; siz bana bir insan değil, şeytan getirmişsiniz; diyerek Sâre'yi serbest bıraktı ve Hacer'i de hediye olarak verdi. (Buhârî, Buyû, 100, Enbiyâ, 8, Hibe, 36.)
Burada, iffetini koruyan imanlı bir kadının zorda kalınca Yüce Allah'a sığınabileceğine bir işaret vardır. Sığınanın niyet ve samimiyetine göre Yüce Allah kurtuluş yolları gösterir. (bk. el-Ankebût, 29/69.)
Hz. Sâre kısır bir kadındı. Bu yüzden İbrahim'in Hacerle evlenmesine izin verdi. Ancak Hz. Hacer İsmail (a.s)'ı dünyaya getirince iki kadın arasında yaratılışta var olan kıskançlık hali doğdu. Bunun üzerine İbrahim (a.s), yüce Allah'ın emri ile eşi Hacer ve oğlu İsmail'i Filistin'den alıp Hicaz'a götürdü. Şimdiki Beytullah'ın yakınında bir yere konakladılar. Yanlarında bir kırba su ve bir miktar da yiyecek vardı. O dönemde Mekke şehri yoktu, çünkü Nuh tufanında Âdem (a.s)'dan beri gelen Kâbe-i Muazzama'nın izleri de kaybolmuştu. Her taraf ıssız ve susuz idi.
Hz. İbrahim Hacer'i ve kucağındaki küçük İsmail'i orada bırakıp, Filistin'e dönmek üzere hazırlanırken, Hz. Hacer; Ey İbrahim! Bizi bu ıssız ve kimsesiz vadide bırakıp da nereye gidiyorsun? dedi. İbrahim (a.s)'in sustuğunu görünce, bu ferasetli ve ihlaslı kadın yeniden sordu; Bizi burada bırakmanı sana Allah mı emretti!? Hz. İbrahim; Evet Allah emretti deyince, Hacer; Öyleyse yüce Allah bize yeter, O bizi korur diyerek Allah'a tevekkül etti. (İbnü'l-Esîr, el-Kâmîl fî't-Târîh, Beyrut 1965, I, 101 vd.; K. Miras, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, 7. baskı, Ankara 1984, VI, 14, 15.)
Hz. İbrahim Seniye mevkiine gelince Kabe'nin bulunduğu yana doğru dönerek beldenin Nuh tufanından önceki gibi güvenli hale gelmesini (İbrahim, 14/35,36.) Yüce Allah'tan istemiş ve zürriyeti için de şöyle dua etmiştir: Ey Rabbimiz! Ben neslimden bir bölümünü, senin Haram Evinin yanında, bu tarım yapılamayan vadiye yerleştirdim. Ey Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılsınlar diye (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir bölümünün gönüllerini onlara meylettir ve onları çeşitli meyvelerle rızıklandır ki şükretsinler. (İbrahim, 14/37.) Bu duanın kabul olunduğu Kur'an-ı Kerîm'de şöyle belirtilir: Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere (Mekke-i Mükerreme'ye) yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler. (el-Kasas, 28/57.)
Nitekim Allahü Teâlâ Hz. Hacer'i ve oğlu İsmail'i zayi etmemiş, yukarıdaki duanın sonucu, kısa sürede tecelli etmiştir. Çocuğun su ihtiyacı için yüksekçe yer olan Safa tepesine, oradan Merve'ye koşan Hacer (r. anhâ), buradan çevreye bakarak su araştırmış ve iki tepe arasındaki gidiş-gelişi yedi defa olmuştur. Su bulmaktan ümidini kesen Hacer, İsmail'in yanına döndü ve orada bir su kaynağının akmakta olduğunu gördü. Suyun akıp gitmemesi için önünü kesmeye çalıştı. Yüce Allah onlara böylece zemzem suyunu bir daha kesilmemek üzere ikram etmişti. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Allah, İsmail'in annesi Hacer'e merhametiyle muamele etsin. Eğer o zemzemi kendi haline bıraksaydı akarsu meydana gelirdi. (Buhârî, Enbiyâ, 9; Miras, a.g.e. VI, 15.)
Hz. Hacer'in suyu bulmasından sonra Mekke vadisinden geçmekte olan Yemenli Cürhümlüler kabilesi, kuşların hareketinden vadide su bulunduğunu anlamış ve Hacer'den izin alarak oraya yerleşmeye karar vermişlerdi. İşte Mekke'nin ilk yerlileri bu kabile ile, daha sonra Hz. İsmail'in Cürhümlülerle evlenmesi sonucu meydana gelecek nesillerinden ibarettir.
Böylece, zemzem suyundan yararlanma karşılığında Cürhümlüler Hacer'in ve oğlu İsmail'in ihtiyaçlarını karşılamayı üstlenmişlerdi. Hz. Hacer'in tevekkülü kısa bir süre içinde meyvesini vermiş ve kendilerini ıssız vadide güvenli bir topluluk içinde bulmuşlardı.
İbrahim (a.s)'ın ailesi içinde İsmail (a.s)'ın Cürhümlülerden evlendiği eşi ile ilgili şu olay da ibret vericidir. Hz. İbrahim Filistin'den zaman zaman Hicaza gelir ailesi ile ilgilenirdi. Bir gelişinde İsmail'i evde bulamamış, onun ava gittiğini öğrenince, eşine geçim durumlarını sormuştu. Hz. İsmail'in eşi; Darlık içindeyiz, durumumuz kötü deyince Kocana selâm söyle, evinin eşiğini değiştirsin diye haber bırakmıştı. Durumu öğrenen İsmail bundan, eşini boşaması gerektiği anlamını çıkarmıştı. Bir süre sonra Hz. İbrahim başka bir gelişinde benzer soruyu İsmail'in ikinci eşine yöneltmişti. Ancak sonraki eşi; Kocasının iyi ve geçimlerinin de rahat olduğunu söyleyince, İbrahim (a.s), yine İsmail'e selâm bırakarak, bu defa evinin eşiğini güzel tutmasını bildirmiştir. (Buhârî, Enbiyâ, 9.)
Buna göre, hiç tanımadığı kişilere aile sırrını veren ve kocasından şikâyetçi olan bir kadın hayırlı bir kadın değildir. Aile içinde olabilen maddi ve mânevi sıkıntılara erkekle birlikte kadının da göğüs germesi ve aile sırlarını dışarıya açmaması gerekir.
Hz. Sâre'nin çocuğu olmadığı için kocasına cariyesi Hacer'i hediye ettiğini, ancak Hz. İsmail'in doğumu üzerine üzüntüye kapıldığını yukarıda belirtmiştik. Kendisi sürekli bir çocuk özlemi içinde idi. İşte artık ay halinden kesildiği bir dönemde, kendisi 90, eşi İbrahim ise 120 yaşlarında bulunduğu bir sırada Allahü Teâlâ kendilerine önce İshak'ın daha sonra da torunları Ya'kub'un dünyaya geleceğini haber verdi. (Hâkim, el-Müstedrek, II, 556; Hûd, 11/71.)
Artık çocuk sahibi olmaktan fizik, biyolojik ve tıp bakımından ümit kesilen bir çağda İbrahim (a.s) ve Sâre'ye bir çocuk ve arkasından, bir torun sahibi olma müjdesinin verilişi Kur'an-ı Kerîm'de şöyle anlatılır: Hz. İbrahim ve yakın hısımı olan Lût (a.s) aynı dönemin peygamberleridir. Lût (a.s)'in kavmi eşcinsellik sapıklığına tutulmuş ve ilâhi gazabı üzerlerine çekmişlerdi. İşte Hz. Lût'a kavminin helak olacağını bildirmek ve bunu infaz etmekle görevli bir grup melek önce İbrahim (a.s)'ın evine gelirler. Bunlar insan suretinde, genç delikanlılar görünümünde idiler. Önlerine konulan yemeği yemeyince İbrahim (a.s) onların normal insan olmadıklarını anladı ve korkuya kapıldı. Hz. Sâre'de onlara ayakta hizmet ediyordu. İşte bu misafirler kendilerinin melek olduğunu açıklayarak, aileye katılacak bebeği şöyle haber verdiler:
Elçilerimiz (melekler) İbrahim'e müjde ile gelip, selâm dediler. O da selâm dedi ve hemen gidip onlara kızartılmış bir buzağı getirdi. Fakat onların o buzağıya el sürmediklerini görünce, tuhafına gitti ve içinde onlara karşı bir korku uyandı. Onlar; korkma biz Lût kavmine gönderildik dediler. İbrahim'in (hizmet için) ayakta duran karısı (Sâre) güldü. Biz de ona İshak'ı ardından da torunu Ya'kub'u müjdeledik. Kadın vay başıma gelene dedi, Ben yaşlı bir kadın, şu kocam da yaşlı bir adam iken ben mi çocuk doğuracak mışım? Bu doğrusu şaşılacak bir şey Melekler: Ey evin hanımı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri üzerinize olmuşken, Allah'ın işine nasıl şaşarsın? O Allah, övülmeye lâyıktır, iyiliği boldur dediler. (Hûd, 11/69-73.)
Başka bir âyette; Hz. Sâre'nin, meleklerin çocuk doğuracağını müjdelemesi üzerine, ellerini yüzüne vurarak, kendisinin yaşlı ve kısır olduğunu bildirdiği, meleklerin ise; Rabbin böyle dedi. O, tam hüküm ve hikmet sahibi ve herşeyi bilendir diyerek işi ilâhi iradeye bağladıkları belirtilir. (bk. ez-Zâriyât, 51/25-30.)
Sonuç olarak gençlik yaşlarında çocuk dünyaya getirmemiş olan ve kısır bulunan Hz. Sâre ay halinden de kesildiği bir dönemde yüce Allah'ın dilemesi ile Hz. İshak'ı doğurmuştur. Nitekim Mücâhid ve İkrime, çocuk müjdesi haberini alan Sâre'nin gülmesini ay hali oldu şeklinde tefsir etmişlerdir. Çünkü güldü (dahike) fiili arapçada kadınlar hakkında bu anlamı da kapsamaktadır. Ancak çoğunluk bilginler buna bilinen sevinç gülmesi anlamı vermişlerdir. (el-Kurtubî, el-Câmi', 1. baskı, Beyrut 1408/1988, IX, 45.)
Hz. Sâre'nin meleklerin yanında ayakta durması, misafirlerine hizmet içindir. Bazı müfessirler onun tesettürlü olduğunu, melekleri görünce ayağa kalktığını söylemişlerdir. (bk. Kurtubî, a.g.e., IX, 45) Hz. Peygamber (s.a.s)'e de bir düğün merasiminde gelinin hizmet ettiği nakledilmiştir.
Ebû Üseyd es-Sâidi (r.a.), Allah'ın elçisini kendi düğün cemiyetine davet etmişti. Eşi gelin hanım onlara hizmet ediyordu. Yemekten sonra, Rasûlullah (s.a.s)'e geceden hazırlanmış hurma suyu ikram etti. (bk. Buhârî, Eşribe, 7, Nikâh, 71, 78, Eymân, 21, İbn Mâce. Nikâh, 24; Ahmed b. Hanbel, III, 498.) el-Kurtubî (ö. 671/1273) bu hadisi naklettikten sonra şöyle der: Bu, gelinin kendi düğününde kocasına ve onun arkadaşlarına hizmet etmesinin caiz olduğunu gösterir. Yine, bir erkeğin eşine, salih arkadaşlarına hizmet ettirmesinde bir sakınca bulunmaz. Ancak bu uygulamanın hicâb (tesettür) âyetlerinin inmesinden önce vuku bulmuş olması da muhtemeldir. (el-Kurtubî, a.g.e. IX, 46.)
Buna göre evin hanımının, tesettüre riayet etmek şartıyla ve kocası da hazır bulununca kayın biraderi, kocasının amca, dayı gibi hısımları ile kendi amca, dayı hala ve teyzesinin erkek çocuklarına ve yine kocasının ahlâk ve fazilet sahibi arkadaşlarına yemek ve meşrubat ikram etmesi mümkün ve caizdir. Ancak fitne korkusu olur ya da eşler, yakın mahrem hısımlar dışında kalan erkeklerle görüşmede takva yolunu seçerlerse, bu daha güven verici ve daha fazla koruyucu olur. Nitekim erkek veya kadının, karşı cinsi görünce, bakışlarını öne eğmesini bildiren âyetlerde bu davranışın daha temiz olduğuna işaret edilmiştir. (en-Nur, 24/30, 31.) Yine, kimsenin bulunmadığı eve izinsiz girmeyi yasaklayan, izin isteyince de, geri dönün denilirse, dönüp gidilmesini bildiren âyette de, bu davranışın daha temiz olduğu belirtilmiştir. (en-Nûr. 24/28.)
 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
40
bir yerdede SARE annemizin..
vefat eden çocuklara kıyamet gününe kadar bakacağı ve ahirette ailelerine teslim edeceğini okumuştum
 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
40
eeveeeeeeeeeet emriye kardeşimiz artık kızının ismine karar verir heralde:)
 

emcankel

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ocak 2013
Mesajlar
879
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
38
rabbim hayırlı sağlıklı evlatlar versin inşaallahh herkese....
kimseyi evladıyla sınamasın inşaallah...

isme gelince şoktayım hala ben...teknolojinin bu kadar ilerlemesi hem güzel hemde ürkütüyor...daha 10 gram bir canın cinsiyeti bilinebiliyor...
isme gelince.....tabiki danışacağımız büyüklerimiz var ...ama içmden geçem hafsa nur bakalım daha çok var....rabbim kucağımıza almak nasip etsin de ismi koyarız inşaallah.
 

buket_zeynep

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2012
Mesajlar
2,757
Tepki puanı
180
Puanları
63
Yaş
40
hala en az senin kadar mutluyum canım benim RABBİM Demekki seviyor bizi duyuyor dualarımızı ve kabul ediyor..
bizimde ona göre davranmamız gerekiyor aslında
 

emcankel

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ocak 2013
Mesajlar
879
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
38
hala en az senin kadar mutluyum canım benim RABBİM Demekki seviyor bizi duyuyor dualarımızı ve kabul ediyor..
bizimde ona göre davranmamız gerekiyor aslında

allah razı olsun canım benim..biliyorum dualarımız bir...
daha çok ibadet ederek teşekkür etmeliyiz RABBİMİZE.....
HAMDOLSUN....
 

emcankel

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ocak 2013
Mesajlar
879
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
38
Peygamber efendimizin sır katibinin adı-HUZEYFE
ERKEK İSMİ .ama gerçek olup olmadını bilmiyorum bir kaynak ta öle yazıyo..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt