İbadet Ve İlah Edinmek
Şirk konusunun iyi anlaşılmasında yardımcı olacak bir konu da "ilah edinmek" anlamında "ibadet" kavramı konusudur.
"İbadet" kavramı, Kur'an'da, ilah edinmeyle ilgili olarak iki anlamda kullanılıyor.
Birincisi: Kişinin bir başkası için tapınma ve kulluk amacıyla secde, rüku, kıyam ve tavaf etme ya da kapı eşiğini öpme ve onun için adak ve kurban kesme ve benzeri davranışlardan birisini göstermesidir. Bu şekilde kendisine tapınılan kimsenin başlı başına bir ilah olduğuna inanılmış olsun veya tüm bu ibadetleri onun şefaat ve yakınlığının elde edilmesi için yapılmış bulunsun, yahut yüce ilaha ortak olduğuna ve bu dünya işlerinin yönetiminde yardımı ve katkısı bulunduğuna iman edilmiş olsun fark etmez; her halükarda, böyle bir kimse ilah edinilmiş olur.
İkincisi ise: Kişinin bir kimseyi, bu alemde sebepler nizamı üzerinde egemen zannederek isteklerini gerçekleştirmesi için ona dua etmesi., zarar ve felaketler karşısında ondan medet umması.. Korkuları esnasında, mallarının ve canlarının tehlikeye girmesi halinde ona sığınması.
Kişinin bu türden tutumlarının ikisi de ilah edinip kulluk etmek manasındadır.
Bunun delili aşağıdaki Kur'an-ı Kerim ayetleridir;
"De ki; 'Bana Rabb'imden (akli delilleri takviye eden) apaçık ilahi deliller gelince, o, sizin Allah'ı bırakıp dua ettiğinize ibadet etmekliğimden kesin olarak men edildim..."
Allah'tan başkasına dua etmek demek; onu ilah edinmek ve ona 'ibadet' etmek anlamına geldiğinden Allah Resulü (sav)'in şöyle buyurduğunu görüyoruz;
"Allah kendisinden istemeyene gazap eder."
Kişi elbette istediğini verebileceğine inandığı kimseden ve makamdan ister. Bu ise kendisinden isteneni (dua edileni) büyük, güçlü, kuvvetli ve istenileni vermeye kaadir (gücü yeten) olarak kabul ve tasdik ediyor anlamına gelir.
Dua ile bir yere, bir makama yöneliş, o makamı yüceltmeyi ve böylece ilah edinmeyi ifade eder.
Yine Resulüllah (sav) buyuruyor ki;
"Allah'tan onun lütuf ve ihsanından isteyin! Çünkü Allah kendisinden istenmesinden hoşlanır. En üstün ibadet, (dua edip) sıkıntının giderilmesini beklemektir."
Bunun için dua hali mü'min için sürekli bir haldir; öyle olmalıdır.
Halbuki birçok insan için bunun böyle olmadığını yine ayetler ifade ediyor.
"İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün bütün gönlünü vererek Rabb'ine dua eder. Sonra kendisine, tarafından bir nimet lütuf ettiği zaman da önceden O'na dua ettiği hali unutur da, yolundan sapıtmak için Allah'a ortak koşmaya başlar. Ey Muhammed! De ki: "Küfrünle biraz zevk et, çünkü sen, o ateşliklerdensin"
Allah'a dua edilmesi bir ibadet olduğu gibi, duaya icabet etmenin de ilahlığın şanından olduğu anlaşılıyor. Resulüllah (sav) buyurdu ki;
"Kul iki elini açarak Allahü Teala'dan hayır temenni ederse, Allahü Teala onları boş olarak geri çevirmekten haya eder."
Peygamber (sav) bir başka hadisinde;
"Yeryüzünde yaşayan müslüman bir kişi Allah'tan bir istekte bulunduğu zaman, günah işleyip sila-i rahmi terk etmedikçe Allahü Teala, ya onun istediğini verir, ya da o nispette kötülük def eder."
"Sizden biriniz acele etmedikçe, Allahü Teala duanızı kabul eder. Acele etmek, dua ettim de kabul etmedi, demektir." Orada bulunanlar;
"Ey Allah'ın rasulü; acele etmek nedir?" dediler. Rasulüllah buyurdu:
"Dua ettim de duamın kabul olduğunu görmedim deyip dua etmeyi terk etmektir."
Allah Resulü (sav);
"Allah ü Teala buyurdu: "Ey Ademoğlu! Bana dua ettiğin, benden umduğun sürece aldırmam, sende olan (hataları) affederim. Ey Ademoğlu! Günahların gök bulutlarına ulaşsa bile af dilediğinde günahlarını bağışlarım. Ey Ademoğlu! Bana şirk koşmaksızın yer dolusu hatalarla gelip huzuruma çıksan, sana yer dolusu mağfiretle gelirim."
Şirk konusunun iyi anlaşılmasında yardımcı olacak bir konu da "ilah edinmek" anlamında "ibadet" kavramı konusudur.
"İbadet" kavramı, Kur'an'da, ilah edinmeyle ilgili olarak iki anlamda kullanılıyor.
Birincisi: Kişinin bir başkası için tapınma ve kulluk amacıyla secde, rüku, kıyam ve tavaf etme ya da kapı eşiğini öpme ve onun için adak ve kurban kesme ve benzeri davranışlardan birisini göstermesidir. Bu şekilde kendisine tapınılan kimsenin başlı başına bir ilah olduğuna inanılmış olsun veya tüm bu ibadetleri onun şefaat ve yakınlığının elde edilmesi için yapılmış bulunsun, yahut yüce ilaha ortak olduğuna ve bu dünya işlerinin yönetiminde yardımı ve katkısı bulunduğuna iman edilmiş olsun fark etmez; her halükarda, böyle bir kimse ilah edinilmiş olur.
İkincisi ise: Kişinin bir kimseyi, bu alemde sebepler nizamı üzerinde egemen zannederek isteklerini gerçekleştirmesi için ona dua etmesi., zarar ve felaketler karşısında ondan medet umması.. Korkuları esnasında, mallarının ve canlarının tehlikeye girmesi halinde ona sığınması.
Kişinin bu türden tutumlarının ikisi de ilah edinip kulluk etmek manasındadır.
Bunun delili aşağıdaki Kur'an-ı Kerim ayetleridir;
"De ki; 'Bana Rabb'imden (akli delilleri takviye eden) apaçık ilahi deliller gelince, o, sizin Allah'ı bırakıp dua ettiğinize ibadet etmekliğimden kesin olarak men edildim..."
Allah'tan başkasına dua etmek demek; onu ilah edinmek ve ona 'ibadet' etmek anlamına geldiğinden Allah Resulü (sav)'in şöyle buyurduğunu görüyoruz;
"Allah kendisinden istemeyene gazap eder."
Kişi elbette istediğini verebileceğine inandığı kimseden ve makamdan ister. Bu ise kendisinden isteneni (dua edileni) büyük, güçlü, kuvvetli ve istenileni vermeye kaadir (gücü yeten) olarak kabul ve tasdik ediyor anlamına gelir.
Dua ile bir yere, bir makama yöneliş, o makamı yüceltmeyi ve böylece ilah edinmeyi ifade eder.
Yine Resulüllah (sav) buyuruyor ki;
"Allah'tan onun lütuf ve ihsanından isteyin! Çünkü Allah kendisinden istenmesinden hoşlanır. En üstün ibadet, (dua edip) sıkıntının giderilmesini beklemektir."
Bunun için dua hali mü'min için sürekli bir haldir; öyle olmalıdır.
Halbuki birçok insan için bunun böyle olmadığını yine ayetler ifade ediyor.
"İnsana bir sıkıntı dokunduğu zaman bütün bütün gönlünü vererek Rabb'ine dua eder. Sonra kendisine, tarafından bir nimet lütuf ettiği zaman da önceden O'na dua ettiği hali unutur da, yolundan sapıtmak için Allah'a ortak koşmaya başlar. Ey Muhammed! De ki: "Küfrünle biraz zevk et, çünkü sen, o ateşliklerdensin"
Allah'a dua edilmesi bir ibadet olduğu gibi, duaya icabet etmenin de ilahlığın şanından olduğu anlaşılıyor. Resulüllah (sav) buyurdu ki;
"Kul iki elini açarak Allahü Teala'dan hayır temenni ederse, Allahü Teala onları boş olarak geri çevirmekten haya eder."
Peygamber (sav) bir başka hadisinde;
"Yeryüzünde yaşayan müslüman bir kişi Allah'tan bir istekte bulunduğu zaman, günah işleyip sila-i rahmi terk etmedikçe Allahü Teala, ya onun istediğini verir, ya da o nispette kötülük def eder."
"Sizden biriniz acele etmedikçe, Allahü Teala duanızı kabul eder. Acele etmek, dua ettim de kabul etmedi, demektir." Orada bulunanlar;
"Ey Allah'ın rasulü; acele etmek nedir?" dediler. Rasulüllah buyurdu:
"Dua ettim de duamın kabul olduğunu görmedim deyip dua etmeyi terk etmektir."
Allah Resulü (sav);
"Allah ü Teala buyurdu: "Ey Ademoğlu! Bana dua ettiğin, benden umduğun sürece aldırmam, sende olan (hataları) affederim. Ey Ademoğlu! Günahların gök bulutlarına ulaşsa bile af dilediğinde günahlarını bağışlarım. Ey Ademoğlu! Bana şirk koşmaksızın yer dolusu hatalarla gelip huzuruma çıksan, sana yer dolusu mağfiretle gelirim."