İlah'ın Sıfatları
Yukarıdaki kavramlarla ilahlığının anlamını kavramaya çalıştığımız Yüce Allah (cc)'ın bütün sıfatları belli başlıklar altında özetlenir; ve O ancak sıfatları ile bilinir.
Sıfat ise; vasıf, nitelik, hal, keyfiyet demektir.
Hem zatında, hem de sıfatlarında tek olan ilaha, sadece O'na has olan ve O'ndan başkalarında bulunmayan bu nitelikler nelerdir?
İlah kavramının zihinlerde yeterince yer edebilmesi, yalnızca "ilah"a has olan bu niteliklerin tam olarak anlaşılması ile mümkündür.
Allah'ın bu sıfatların doğru olarak bilinmemesi ise zihinlerde başka ilahların yer etmesine zemin hazırlar ve tapma sapmalarına ve sapkınlıklara neden olur.
Şirk içinde bulunanların az veya çok, başka yaratıklara yakıştırdıkları, aslında yalnızca Allah'ın (cc) sahip olduğu bu sıfatlar (hal, nitelik, keyfiyet ya da vasıflar) şunlardır:
I- Vücut Sıfatı:
Varlığı kendisi ile kaim olmak; başkası vasıtası ile değil, yalnız kendi zatının gereği olarak var olma. Var oluşu ve varlığının devamı için hiçbir şeye ve hiç kimseye muhtaç olmayan. Ondan başkasının varlığı ise kendi zatının gereği değil..
Her şeyin 'olmazsa olmaz'ı yalnızca O'dur. O olmasaydı hiçbir şey olmazdı. O'ndan başka, her ne olursa olsun, 'olmazsa olmaz' değildir; olmasa da olur.
Aklın gereği olarak olması gereken budur: "Bütün bu gördüklerimizi var eden, onlar yok iken yaratan bir vacibü'l vücudun (varlığı kendi zatından olanın) bulunması lazımdır. O olmadıkça bu varlıklar var olamaz ve izah edilemez. İşte bütün bu varlıkları yaratan ve kendi varlığı başka bir varlığa muhtaç olmayan 'Vacibü'l vücud' olan Allahu Teala Hazretleri'dir. Bunun içindir ki, varlığın zıddı olan yokluk, O'nun hakkında düşünülemez.
"Aklı başında olan her insana, Allah'ın varlığını bilip tasdik etmek farzdır. Kainatta her zerre, ilim ve kudret sahibi Allah'ın varlığına şahadet edip dururken, her şeyin üstünde bir akla sahip olan insanın bunu anlamaması, düşünüp bulmaması caiz olamaz. Onun içindir ki, insanın, nerede ve hangi zamanda yaşamış olursa olsun, kendi akliyle düşünerek Allah'ı bulması ve bilmesi üzerine farzdır."
Ebu Hanife, Fıkh-ı Ekber’inde;
"Allah insanlara, dini vecibelerini beyan eden bir Peygamber göndermemiş olsa idi bile, akılları ile Allah'ın varlığını ve birliğini bilmek onların üzerine vacib olurdu", hükmüne varıyor.
Demek ki aklın tabii fonksiyonu ve ilahi misyonu yaratıcısını düşünüp bilmektir. Bunun içindir ki; aklı olmayanın dini de yoktur, denmiştir.
II. Kıdem:
(Ezeli olmak) Allahu Teala kadimdir (ezelidir).
Kıdem, varlığın ezeli olması, yani bir başlangıcı bulunmamak. O'nun yok olduğu bir anın geçmemiş olması demektir. Görmekte olduğumuz her şeyin bir evveli, bir başlangıcı vardır. Çünkü, her şey önce yok iken sonradan olmuştur. Fakat Allahu Teala böyle değildir.
Geriye doğru ne kadar gidilirse gidilsin, O'nun bulunmadığı bir zaman tasavvur olunamaz. Esasen zaman ve mekan, her şey, sonradan ve Allah'ın yaratmasıyla olmuştur.
III. Bekaa:
Allahu Teala bakidir; varlığının bir sonu yoktur. Gördüğümüz bütün varlıklar sonradan oldukları cihetle, bir zaman sonra yine yok olacaklardır.
Fakat, Allahu Teala böyle değildir.. Varlığı için bir başlangıç olmadığı gibi, bir nihayeti de yoktur.
IV. Vahdaniyet:
Allah'ın Bir olması demektir. Zatında, sıfatlarında, işlerinde tek olup; eşi, benzeri ve ortağı olmamak demektir. "Allah birdir. Doğmamış ve doğrulmamıştır. O'nun hiçbir ortağı, örneği ve cüzileri yoktur. Her bakımdan 'Bir' olmak, O'nun zati sıfatlarındadır. Zatının eşi, ortağı, benzeri olmadığı gibi, sıfatları itibariyle de benzeri yoktur. Her şeyi yaratan yalnız kendisi olup, O'ndan başka yaratan olmadığı için işlerinde de tektir. Bunda da eşi, ortağı ve yardımcısı yoktur."
V. Sonradan Olanlara Benzememek:
"Allahu Teala zatında ve sıfatlarında hiçbir şeye benzemez. Biz O'nu nasıl düşünürsek düşünelim, O, bizim düşündüklerimizden, hatır ve hayalimizden geçenlerin hepsinden başkadır ve hiç birine benzemez. Çünkü hatırımıza gelebilecek şeylerin hepsi mümkündür ve yokken, sonradan yaratılmış ve başkasına muhtaç şeylerdir. Onların her birinin bir cihetten başkalarına bir benzerliği vardır. Allahu Teala ise böyle olmayıp..zatı cihetinden de, sıfatları bakımından da hiçbir şeye benzememek ve hiçbir yönden benzeri olmamak sıfatı O'nundur.
VI. Varlığı Kendi Zatının Gereği Olmak:
Varlığı için başka bir şeye muhtaç olmamak demektir. Şu varlık aleminde ne varsa hiçbiri var olma ve varlığını devam ettirmede müstakil değildir. Hepsi "ilah"a muhtaçtır. Yalnızca Bir tek, kendisi ilah olan Allah hariç.
VII. Diri Olmak, Hayat
"Her şeyi yaratan Allahu Teala'dır ve Canabı Hak, ezeli ve edebi bir hayat ile "hay"dır; yani diridir. Hayat, Allah'ın bir sıfatıdır. Bizim hayatımız sonradandır; Allahu Teala'nın mahlukudur. O'nun hayatı ise, zatının muktezasıdır, ezeli ve ebedidir; hayat O'nun zatından ayrılmayan bir sıfattır.
Çünkü hayat bulmadıkça, bu sıfatların bulunmasına imkan yoktur.
VIII. İlim:
"İlim, Allahu Teala'nın her şeyi bilmesidir. "Allah alimdir"; olmuşu, olanı, olacağı, gerek kül (bütün) halinde ve gerek ayrı ayrı hepsini bilir. Cenab-ı Allah için ezeli olan ilim, ezelden ebede bütün ma'lumatı, her şeyi kuşatmıştır. O'nun ilminden dışarı kalmış hiçbir şey yoktur. Dünya ve dünyadakiler yokken onların hepsini, nasıl ve ne zaman olacaksa onları öylece bilir. Hiçbir şey, gönlümüzden geçenler bile O'na gizli değildir."
Allahu Teala'nın bugün vukua gelen ve gelmekte olan her şeyi, nasıl olacaklarsa ezelde (Önceden) Öylece bilinmiş olması, iş yapabilmemize asla mani değildir. "Allahu Teala, olacak şeyleri olacağından dolayı bilir. Yoksa, Allah bildiği için o şeyler vücuda geliyor değildir. Olacaklarını Allah'ın bilmiş olması, onların olmasını icap ettirmiyor; belki iradelerimizle olacakları için biliyor."
Bir alimin, şu kadar zaman sonra filan gün, şu saat ve şu dakikada güneş tutulacağını şimdiden söylediği için güneş tutulmuyor. Günü gelince, söylendiği gibi güneş tutuluyor. Güneşin o anda tutulacağı onun bilmesine, yazmasına tabi değildir. Tabiidir ki, güneş nasıl olsa tutulacak; fakat alimin geniş ilmi onu vaktinden evvel gördü. İşte bizim bugün yapacağımız işleri Allah'ın ezelden bilmiş olması da böyledir."
IX. İrade:
Allah'u Teala'nın irade sıfatı vardır. İrade bir şeyin şöyle olup da, böyle olmamasını dilemek ve dilediği gibi tayin ve tahsis etmektir. Dünya da olmuş ne varsa hepsi Allah'ın dilemesi ile olmuştur. Mümkün olan her şeyin hangi şekil ve zamanda olmasını dilemiş ise, zamanında öylece olur. Her şey O'nun irade ve dilemesiyledir". O'nun iradesi haricinde bir şey olamaz.
X. Kudret:
Allahu Teala'nın, nihayetsiz, bitmek tükenmek bilmeyen bir kudreti vardır. Kudretinin yetişemeyeceği şey yoktur. Bu kadar yıldızlarıyla, güneşleriyle, dağlarıyla, ovalarıyla, denizleriyle, ağaçlarıyla, hayvanlarıyla, insanlarıyla bütün dünyayı ve kainatı yok iken var eden Allahu Teala'nın, ne büyük ve ne nihayetsiz bir kudret sahibi olduğu az bir düşünme ile anlaşılabilir. Binaenaleyh, Allahu Teala, ezeli olan kudret sıfatıyla herhangi bir şeyi dilediği gibi yapmaya kaadirdir.
XI. Kelam:
Kelam, Allahu Teala'nın harf ve savta muhtaç olmayarak söylemesidir.
XII. XIII. İşitmek Ve Görmek:
Allahu Teala görülmek veya işitilmek şanından olan her şeyi görür, işitir. O'na uzaklık, yakınlık, karanlık gibi şeylerin hiç te'siri yoktur. İçimizdeki fısıltıları da işitir. Hikmetinin muktezasına muvafık olarak kullarının yaptıkları dualara cevap verir. Allah'ın görmesi ve işitmesi olduğu Kur'an-ı Kerim ile sabittir.
XIV. Tekvin:
Cenab'ı Hakk'ın bilfiil yaratmak sıfatı demektir. Bütün varlıkların hakiki yaratanı Allahu Teala Hazretleridir.
Allah'ın yaratmak, rızk ve ni'met vermek, azap etmek, diriltmek, öldürmek gibi olan bütün fiilleri, yaratma sıfatına racidir."
Her cismi ve mahiyetini, özelliklerini yaratan da O'dur. Her şeyi işiten, gören, bilen ve gücü her şeye yeten, ancak ve yalnızca O'dur. Tek sığınılacak, yardım istenecek, mutlak itaate layık, her buyruğu mutlak hakikat olan da O.
Korkulmaya ve sevilmeye, korku ve sevginin de yaratanı olarak layık olan O'ndan başkası değildir. Dünyevi ve uhrevi kurtuluş ancak O'ndandır.
Yalnız O'ndan yardım ister, ancak O'na kulluk ederiz.
O'ndan başka ilah yok, O'ndan başka sığınak da yok. O'ndan geldik, O'na döneceğiz.!
Ne mutlu o kimselere ki, kalplerinden ve kafalarından sahte ilahları silmiş, Allah'tan başkasına kul olmayı reddetmiş. yalnızca O'na kul olma şeref ve hürriyetine erişmişlerdir.
Ne mutlu o kimselere ki, onlar Allah (cc)'ı severler, Allah (cc) da onları!
Allah(cc) cümlemizi kulluğu ile şereflendirdiği, sevgisini kalplerine yerleştirdiği kullarından eylesin.!