Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Her Gün Dua Istiyoruz.. (4 Kullanıcı)

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Ca'fer-i Sadik (R.A.)

Ca'fer-i Sadik (R.A.)

CA'FER-İ SADIK (R.A.)

Imamiyye mezhebinin kabul ettigi oniki imamin altincisi. Künyesi Câ'fer es-Sâdik Muhammed Bâkir b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebî Tâlib'tir. Babasi, Muhammed Bâkir'in yerine imamete geçmistir. Oniki imamin altincisidir. Hz. Hüseyin'in sehit edilmesinden sonra Peygamber çocuklari siyasetle ugrasmamislar; kendilerini ilme vermislerdir. Bu evde yetisen Câ'fer de kendini ilme verdi; fikih, hadis, ve öteki ser'î ilimler yaninda kimya ve diger ilimleri de tahsil etti. Talebesi Tarsuslu ibn Hayyan'in, Câfer'in besyüz risalesini toplayarak bin yaprak tutan bir kitap yazdigi rivayet edilir.
(ibn Hallikân, Vefeyâtü'l-A yân, Misir 1948, I, 291).
Câbir ibn Hayyan, Câ'fer-i Sâdik'tan çok yararlanmis, ondan itikad ve iman usulünü ögrenmis bunun yaninda maddî varliklarin tabiati ve özelliklerine ve bunlarin birbirine karistirilmasina (eczacilik-simya) dair bilgiler de almistir. Câbir'in Câ'fer'den ilim ögrenmek için belirli bir saati vardi. O saatte, imamin yanina ondan baskasi giremezdi. Risalelerinin büyük kismini hocasi Câ'fer'in adina yazmistir (Muhammed Ebu Zehra, el-imamü's Sâdik, 77).
Ebû Hanife, imam Mâlik ve Süfyân-i Sevrî gibi büyük bilginler Câ'feri Sâdik'tan ilim ögrenmis ve hadis rivayet etmislerdir. Câ'fer-i Sâdik fazla konusmazdi. Süfyan-i Sevrî, Câ'fer'i ziyarete gitmis; uzun süre sustugunu görünce konusmasini rica etmis; bunun üzerine Câ'fer söyle demistir: "Allah'in nimetine sükret; sükür, nimetin artmasina vesîle olur. Nimet verildigi zaman da istigfara devam et. Devletin zulmüne karsi da Lâ havle velâ kuvvete illâ billah de."
Ebû Hanife de, Hicaz'a gidip, iki yil Câ'fer'in yaninda kalmis, ondan çok seyler ögrenmis ve bu iki yil için "Eger iki yil olmasaydi Nûman mahvolurdu" demistir
(Ebû Zehra, a.g.e., s. 37-39).
imam Câ'fer'in ilmi önce kesbî olarak baslamis, sonra vehbî ilimle desteklenmis, ilhâma mazhar olmustur. Bu yüzden imâmiye mezhebi mensuplari, imamlarin ve bu arada Câ'fer-i Sâdik'in hatadan sâlim oldugu inancindadir. Her biri yildizlar gibi olan ashab-i kiram'in bile görüs ve ictihadlarinda zaman zaman hata ettikleri olmustur. Sahabeden sonra gelen imamlarin ilham disindaki sözlerinde yanilmasi mümkündür. Câfer-i Sâdik da insandir, masum degildir. Çünkü ismet (masumluk) sifati yalniz peygamberlere mahsustur.
Câ'fer-i Sâdik, ahlâk, fazilet ve takvada ileri idi. imam Mâlik onun hakkinda söyle der: "O, üç halde bulunurdu: Ya namaz kilar, ya oruç tutar, veya Kur'an okurdu. Hiç bir zaman temiz olmadan Allah'in Rasûlü'nü agzina almazdi. Bos yere konusmazdi. Kendisini her gördügümde kalkar, altindaki minderi bana verirdi."
(Ebû Zehra, a.g.e., s. 77).

Hamdi DÖNDÜREN
Kaynak: Sâmil Islam ansiklopedisi

* * *
EsSelamuAleyküm Kardeşlerim..
İmam Ca'fer-i Sadık Hz.'leri için dua istemekteyiz..Allah(CC) yollarının takipçisi..sevgilerini daim..şefaatlerine(Biiznillah..) nail..ahiretyurdu komşuluklarını ihsan eylesin inşaAllah..

EL-FATİHA..


Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirahmanirahim

Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. Amin

 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Bediüzzaman Said-i Nursi(R.A.)

Bediüzzaman Said-i Nursi(R.A.)

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSÎ(R.A.)

Bediüzzaman Said Nursî, yüzyılımızın yetiştirdiği önde gelen İslâm mütefekkirlerinden biridir. 1876'da Bitlis'in Hizan kazâsına bağlı İsparit nâhiyesinin Nurs köyünde dünyaya gelmiş, 23 Mart 1960'da Şanlıurfa'da Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Keskin zekâsı, hârikulâde hâfızası ve üstün kâbiliyetleriyle çok küçük yaşlardan itibâren dikkatleri üzerinde toplayan Said Nursî, normal şartlar altında yıllar süren klasik medrese eğitimini üç ay gibi kısa bir zamanda tamamlamıştır.Gençlik yıllarını alabildiğine haraketli bir tahsil hayatı ile değerlendirmiş; ilimdeki üstünlüğünü, devrinin ulemâsıyla çeşitli zeminlerde yaptığı münâzaralarda fiilen ispatlamıştır. Bu meziyetleriyle ilim çevresine kendisini kabul ettirerek, "Bediüzzaman" , yani "çağın eşsiz güzelliği" lâkabı ile anılmaya başlamıştır.

Said Nursî medrese eğitimiyle dini ilimlerde kazandığı ihtisası, çeşitli fenlerde yaptığı tetkiklerle tamamlamış; bu arada devrinin gazetelerini takip ederek ülkedeki ve dünyadaki gelişmelerle ilgilenmiştir. Diğer taraftan, doğup büyüdüğü şark topraklarının sıkıntı ve problemlerini bizzat yaşayarak gören Said Nursî, en zarurî ihtiyacın eğitim olduğu kanaatine varmış; bunun için de şarkta din ve fen ilimlerinin birlikte okutulacağı bir üniversite kurulmasını temin için yardım istemek maksadıyla 1907'de İstanbul'a gelmiştir. İstanbul'da da ilim dünyasına kendisini kısa sürede kabul ettiren Bediüzzaman, çeşitli gazetelerde yazdığı makalelerle, o günlerde Osmanlıyı ve İstanbul'u çalkalayan hürriyet ve meşrûtiyet tartışmalarına katılmış; meşrûtiyete İslam nâmına sahip çıkmıştır. 1909'da patlak veren 31 Mart Olayında yatıştırıcı bir rol oynamış; buna rağmen, haksız ithamlarla Sıkıyönetim Mahkemesine çıkarılmış, ancak beraat etmiştir. Bu hadiseden sonra İstanbul'dan ayrılarak şarka geri dönmüştür.
Birinci Dünya Savaşının patlak verdiği günlerde Van'da bulunan Bediüzzaman, talebeleriyle birlikte gönüllü milis alayları teşkil ederek cepheye koşmuştur. Vatan müdâfaasında çok büyük hizmeti geçmiş; savaşta bir çok talebesi şehit olmuş; kendisi de Bitlis müdâfaası sırasında yaralanarak esir düşmüştür. Yaklaşık üç yıl Rusya'da esâret hayatı yaşadıktan sonra Varşova, Viyana ve Sofya yoluyla İstanbul'a dönmüştür.
İstanbul'da devlet ricalinin ve ilim çevrelerinin büyük teveccühüyle karşılanmış; Dârü'l-Hikmeti'l İslamiye âzâlığına tayin edilmiştir. Bu devrede, resmî vazifesinden aldığı maaşla kendi kitaplarını bastıran ve bunları parasız dağıtan Bediüzzaman, İstanbul'un işgâli sırasında neşrettiği Hutuvât-ı Sitte adlı broşürle büyük hizmet etmiş ve işgal kuvvetlerinin plânlarını bozmuştur. Kezâ, işgalcilerin baskısı altında verilen ve Anadolu'daki kuvâ-yı milliye hareketini "isyan" olarak vasıflandıran şeyhülislâm fetvasına karşı, mukabil bir fetva vererek millî kurtuluş hareketinin meşrûiyetini îlân etmiştir. Bu hizmetleri Anadolu'da kurulan Millet Meclisi'nin takdirini kazanmış ve Bediüzzaman bizzat Mustafa Kemal tarafından ısrarla Ankara'ya dâvet edilmiştir.
Bu mükerrer dâvetler neticesinde 1922 sonlarında Ankara'ya gelmiş ve Meclis'te resmî bir "hoşâmedî" merâsimiyle karşılanmıştır. Ankara'da kaldığı günlerde, yeni kurulan devlete hâkim olan kadronun dîne bakış tarzının menfî olduğunu görünce, on maddelik bir beyannâme hazırlayarak Meclis âzâlarına dağıtmıştır. Bu beyannâmede yeni inkılâbın mîmarlarını İslam şeâirine sahip çıkmaya çağırmış; akabinde Mustafa Kemal'le bir kaç görüşmesi olmuştur. Kendisine şark umumî vâizliği, milletvekilliği ve Diyanet âzâlığı teklif edilmiş; ancak Bediüzzaman bu teklifleri kabul etmeyerek Van'a dönmüştür.
O sıralarda çıkan Şeyh Said hâdisesiyle hiç bir ilgisi olmadığı, hattâ hâdise öncesinde kendisinden destek isteyen Şeyh Said'i bu niyetinden vazgeçirmeye çalıştığı halde, Bediüzzaman hâdise sonrasında, Van'da ikâmet ettiği uzlethanesinden alınarak Burdur'a, oradan da Isparta'nın Barla nâhiyesine götürülmüştür.
Burada "mânevî cihad" hizmetini başlatmış, birbiri peşi sıra telif ettiği eserlerde îman esaslarını terennüm etmiştir. Bu eserler, îmanını tehlikede hisseden halkın büyük teveccüh ve rağbetine mazhar olmuş; elden ele dolaşarak hızla yayılmıştır. O devrede elle yazılarak çoğaltılan eserlerin toplam tirajı 600.000'i bulmuştur. Başlattığı hizmetin halka mal olması, devrin idârecilerini rahatsız ettiğinden 1935'te Eskişehir, 1943'de Afyon, 1952'de de İstanbul mahkemelerine çıkarılmıştır. Bunlardan netice alınamamış, ancak Bediüzzaman yine rahat bırakılmamış; Kastamonu'da, Emirdağ'da, Isparta'da sıkı tarassud ve takip altında yaşamaya mecbur bırakılmıştır.
Ömrünün son günlerine kadar keyfî muâmele ve eziyetlerden kurtulamayan Bediüzzaman, buna rağmen, îman hizmetini büyük bir kararlılıkla devam ettirmiş; o zor şartlar altında telif ettiği
6000 küsur sayfalık Risâle-i Nur Külliyatı'nı tamamlamaya ve yaymaya muvaffak olmuştur. Kur'ân'ı bu asrın idrâkine uygun ve ikna edici bir üslupla izah ve ispat eden ve vehbî olarak kaleme alınan bu eserler, onun çileli hayatını en güzel meyvesidir.

***ALINTI dır***

EsSelamuAleyküm Kardeşlerim..
Ömrünü,her türlü zorluk ve çileye katlanarak dinine hizmete adamış
asrımızın İman Kal'a'sı şahsiyetlerinden Said-i Nursi Hazretleri
içinde dualarınızı istemekteyiz...

"Yaşasın zalimler için cehennem.."

"Saçlarım adedince başım olsa..bu yola fedadır.."

Allah(CC) ondan razı..Makam-ı Cennet olsun inşaAllah..

EL-FATİHA..


Gelmiş geçmiş tüm şehitlerimiz için,adını bilmediğimiz,unuttuğumuz tüm ölenlerimiz için okuyorum.Yüce Rabbim kabul eylesin.
Ruhlarını haberdar eylesin.Amin


"Bismillahirrahmanirrahim"


Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. Amin
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
ALVARLI EFE Hz.(Hace Muhammed Lütfi Efendi)

ALVARLI EFE Hz.(Hace Muhammed Lütfi Efendi)

ALVARLI EFE HAZRETLERİ


(Hace Muhammet Lütfi Efendi)



12 MART 1956



Alvarlı Efe Hazretleri manevi dinamiklerimiz zümresinden, hem de en ulularındandır.



HAYATI


Pederleri: Muhterem Hace Hüseyin Efendi (Gedai)


Hace Hüseyin efendi Hazretleri'nin Mahdumları;


1.Muhammet Lütfi Efendi Hazretleri: Bu hazırlığı, etrafında kıyam ettiği kimsedir.


2.Hasbi Efendi:


3.Ahmet Efendi: I. Cihan Harbi’nde şehit olur.


4.Hacı Emin Efendi: I. Cihan Harbi’nde şehit olur.


5.Hace Mahmud Vehbi Efendi: Hicri 1365 Ramazan-ı Şerifin l2. Günü Hakk'ın rahmetine kavuşur.



Doğumu :



Hicri 1285 tarihinde Hasankale'ye bağlı Kındığı Köyü'nde dünyaya geldi. Babası Hace Hüseyin Efendi; yeteri kadar malumat bilinmemektedir. Validesi Seyyide Hatice Hanım'dır. Efe hazretleri ilk tahsilini muhterem pederlerinin yanında tamamlar.


Sivaslı Camiine Tayini: I3O7'de, 22 yaşında iken Hasankale'nin Sivaslı Camii’ne imam olur.


Pir-i Küfrevi Hazretleri'ni Ziyareti: l307 senesinde, muhterem pederleri ile birlikte Pir-i Küfrevi Hazretlerinin feyz dolu huzuruna çıkar. Sohbetleriyle müşerref olur. Hazreti Pir, Efe Hazretlerini halife nasb ettiğini emreder. Efe Hazretleri henüz 2I yaşındadır. DİNARKOM: Bir müddet vazife yaptığı Hasankale'den Erzurum’un Dinarkom Köyüne tayini yapılır.


Erzuruma Doğru: Efe Hazretleri kahredici Rus istilası sırasında Dinarkom'dan 16 Şubat 19I6 `da Erzurum’a taşınır. Erzurum'un istilası ise Efe Hazretlerini derinden yaralar.


Bu acılarını şu mısralar ile terennüm eder:



Kopdu bugün kıyamet


Yer yüzü al kan oldu


Görülmemiş alamet


Kardan bir tufan oldu.



Tercan Yavi: İstila görmüş baht-ı kara yurdun derdi için Tercan'ın Yavi Nahiyesine gelir. Köyde ve çevresinde kendisinin gönlüne girdiği herkesi, bu acılı istilaya karşı silahlandırır ardından Ermeni mezalimi baş gösterir.



Ermeni Katliamı: Artık zamanı gelmiştir. Ermenilerin katliama başlaması üzerine, köyden ve diğer köylerden topladığı 60 kadar çete halinde bir müfreze ile Rusların karargah deposu olan köye, taarruz eder. Erzurum’a döndüğünde ise acı manzara ile karşılaşır. Muhterem pederleri ağır yaralıdır ve ardından da vefat eder.



Hac Yolculukları: l. Haccı; l947 yılında 11 kişiyle 110 gün sürer.


2. Haccı; l949'da, 3.'sü ise I950'de yapmıştır. Bu yolculukları İstanbul'a kadar trenle, oradan Cidde'ye ise uçakla gitmiştir.


Aşk Duygusu: Efe hazretlerinin tüm şiirlerinde ve gazellerinde Allah aşkı ve Hz. Muhammet (sav) sevgisiyle yanıp tutuştuğu görülür.



Ahlakı: Efendimizin Ahlakı'dır.



Siması: Mütebessimdi. Nurani idi. Beyaza yakın buğday benizli idi ve mübarek kaşlarının arası açıktı.


Abdurrahman Efendi Anlatıyor: Efendi Hazretleri'ni görür görmez sanki, Sahabe-i Kiram bakiyesi, Sahabe-i Kiramdan kalma bir zat gibi gördüm. Mübarek şekli, şemali. Hali etvarı, kemali ve ilmi, irfanı beni tesir altına aldı. Hemen kendisiyle irtibat kurdum. Ve kendisine intisap ettim.6 ay yedek subaylığımı tamamladıktan sonra Konya'ya gittim ve duramadım. Erzurum 'a geri döndüm. Aralıksız 10 yıl orada kaldım. Zaten O ‘nun yüzüne bakanın gözleri kamaşır, sakalı göğsünde, yüzünün nurundan müteessir olurdu. Devamlı bir daha bakamazdı. Öyle kamil bir insandı.



Sohbetleri: Tevhid derslerini talim mahiyetindedir. Hadis-i şeriflerden bahseder, Peygamber sevgisini ve Sahabe sevgisini işlerdi.



Alvar Köyü: Vazifesini tekrar Hasankale'ye naklettirir. Müftülüğü kabul etmez. Alvar Köylülerinin ısrarlı talepleri üzerine o köye teşrif eder. Efe Hazretlerinin duygu ve düşüncesinin Piştiği yer Alvar Köyü'dür.


Dünyaya Değer Vermeyişi: Dünyaya karşı alakasız yaşar. 90 senelik hayatında taş taş üstüne koymamış, ev sahibi olmayı hatırlamamış, dünya metaı ve malına malik olmayı arzu etmemiştir. Gayet temiz giyerdi.



Şefkat Ve Merhameti: Pek çok misalleri hala yaşıyor. Düşkünlere ve hastalara karşı çok merhametli idi.



Sakın incitme bir canı


Yıkarsın arşı Rahman 'ı


der.


Mürüvveti: O'nun meclisi herkese açıktı. Bunalan o dergaha koşar. İfadesindeki sihir herkesi büyülerdi. Sarhoşların, O'nun huzurunda tövbekar olduklarını görürüz.



Adalet, merhamet, insaf gerektirir ehl-i imane


Mürüvvet et kıyas-ı nefs ile zulmetme insane.


der.



Vefatı: 1939’a kadar o köyde kalır. Çok büyük alaka gördüğü o köyden rahatsızlığı sebebiyle ayrılır. l2 03 1956'da semamızdan bir yıldız daha kayar gökyüzü mateme bürünür. Şiddetli kış Erzurum'u beyaz kefene sarmıştır.


Tevafuka bakın ki; Pederleri ile aynı günde vefat eder. Erzurum'un kurtuluşu aynı gündür.


Muhammed Lütfi'yi hayr ile yad et


Hayır dua ile kalbin abad et


Bir FATİHA oku ruhunu şad et


Her iki alemde mansur olasın..


Efe Hazretleri..



Mübarek babaları


HACE HÜSEYİN EFENDİ


(Gedai) ile aynı gün Hakk'ın Rahmetine kavuşmuşlardır..


(12 MART 1918)


Bu vesile ile Muhterem Babaları içinde bir;


FATİHA-İ ŞERİFE


okuyalım inşaAllah..




Allah rahmet etsin. (Amin)
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Eş-şehid şeyh Ahmed Yasin..

Eş-şehid şeyh Ahmed Yasin..

Şeyh Ahmed Yasin (1938 - 2004)


1770.jpg




Ahmed Yasin 1937 yılında Filistin'in Askalan şehrinin el-Cevra köyünde dünyaya geldi. Üç yaşında iken babası vefat etti. Bundan sonra annesinin ve kardeşlerinin himayesinde büyüdü. 1948 yılında yahudilerin Filistin'in büyük bir bölümünü işgal etmelerinin üzerine ailesi Gazze’ye göç etti.



Ahmed Yasin, 1952 yılında Gazze’de İmam Şafii Okulu'nda ilköğrenimini tamamladı. Yine 1952 yazında bir yüzme faaliyeti esnasında kafasının üstüne düştü ve boyun kemiği kırıldı. Bu yüzden bütün vücudu felç oldu. Sonra er-Rihal Ortaokulu'nda ortaöğrenimini tamamladı. Lise öğrenimini de 1958 yılında Filistin Lisesi'nde tamamladı. Liseyi bitirdikten sonra bazı ilim adamlarından özel dersler aldı. Bunun yanı sıra kendi özel çalışmalarıyla da kendini çok iyi yetiştirdi. Çevresinde zeki ve kültürlü biri olarak tanınırdı. Özel öğrenimini tamamladıktan sonra öğretmen olarak görev aldı.

1967 yılında Filistin'in tamamının İsrail’in eline geçmesi üzerine Filistinliler, örgütlenmeye başladı ve Ahmed Yasin, bu örgütlenmelerde önemli rol oynadı. Şeyh Ahmed Yasin, Gazze'de İslâm Merkezi'ni kurmasından sonra iyice tanındı ve Filistin'in her tarafında adı duyulmaya başladı. Bu durum İsrail yönetimi tarafından rahatsızlıkla karşılandı ve Şeyh Ahmed Yasin’in sık sık polis merkezinde sorguladı.

1984 yılında Şeyh Ahmed Yasin ve yardımcılarından pek çok kimse tutuklandı. Yürütülen soruşturma sonunda Ahmed Yasin, İsrail devletini yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmak için çalıştığı gerekçesiyle 13 yıl hapse mahkum edildi. Ancak on bir ay sonra Filistinlilerle işgalciler arasında gerçekleştirilen bir esir değişiminde serbest bırakıldı. 1985'te gerçekleştirilen bu uygulamadan sonra Şeyh Ahmed Yasin yine Filistinli’lerin İsraillere karşı sürdürdükleri savaşta başlarına geçti.

HAMAS’IN KURULUŞU

Ahmed Yasin 8 Aralık 1987 tarihinde başlayan intifadanın öncüsü durumundaki İslâmi Direniş Hareketi (HAMAS)'nin liderliğini yürüttü. Bu teşkilatın manevi lideri ve intifadanın devamında bir motor görevi gördü.

İsrail yönetimi, 18 Mayıs 1989 tarihinde Şeyh Ahmed Yasin'i yeniden tutukladılar. Onunla birlikte Hamas mensubu pek çok kimseyi de tutukladılar. Bu tutuklama, intifadayı durdurmayı amaçlayan uygulamaydı. Ancak İsrail yönetimi umduklarını bulamadılar. Çünkü bu olay üzerine intifada daha da şiddetlendi.

Uzun oyalamalardan sonra Şeyh Ahmed Yasin 3 Ocak 1990 tarihinde mahkeme önüne çıkarıldı ve 15 suçlamadan yargılandı. Ahmed Yasin'in mahkeme mensuplarına söylediği söz şu olmuştu: "Bu mahkeme kanuni olarak beni yargılama hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü bu mahkeme işgalciler tarafından kurulmuştur. Dolayısıyla tamamen gayri meşru ve kanundışıdır."

BİTMEYEN PAZARLIKLAR

Bu ilk duruşmadan sonra yargıç yeniden duruşmayı belirsiz bir tarihe kadar erteledi. Daha sonra İsrail yönetimi Şeyh Ahmed Yasin'in 6 Ekim 1991 tarihinde mahkeme önüne çıkarılacağını açıkladı. HAMAS bu sırada, Şeyh Ahmed Yasin'in yargılanmasını protesto için genel grev ilan etti. 16 Ekim 1991 tarihinde de Şeyh Ahmed Yasin hakkında mahkemenin verdiği hüküm açıklandı. İsrail askeri mahkemesi HAMAS'ın kurucusu Şeyh Ahmed Yasin'i ömür boyu hapis cezasına çarptırdı. Mahkeme Ahmed Yasin'e ayrıca, öldürme emirleri verdiği ve İsrail'i yıkarak yerine İslâmi bir devlet kurmayı amaçlayan kanun dışı (!) örgüt kurduğu iddiasıyla on beş yıl hapis cezası verdi.

İsrail yönetimi söz konusu cezaya mahkum ettikten sonra Ahmed Yasin'le zaman zaman pazarlıklar yapmak ve ona serbest bırakılması için bazı şartları kabul ettirmek istedi. Bir keresinde İsrail'i tanıdığını ve imzalanan özerklik anlaşmalarına olumlu baktığını açıklaması karşılığında serbest bırakma teklifinde bulundu. Ahmed Yasin bunu kesinlikle kabul etmedi. Daha sonra İsrail'i tanıma şartından vazgeçerek sadece özerklik anlaşmalarını kabullenmesi şartıyla serbest bırakma teklifinde bulundu.

Ahmed Yasin bu teklifi de kabul etmedi ve İsrail yönetimini muhatap olarak kabul etmediğini sık sık dile getirdi.


Şeyh Ahmed Yasin sekiz buçuk yıla yakın bir süre zindanda kaldıktan sonra 30 Eylül 1997 Salı akşamı serbest bırakılarak tedavi edilmek üzere Ürdün'ün başkenti Amman'a getirildi.

AKSA İNTİFADASI

Şeyh Ahmed Yasin, Gazze'ye dönmesinden sonra da mücadelesine devam etti. Bu sebeple 29 Eylül 2000'de başlayan Aksa İntifadası'nın da manevi lideri olarak biliniyordu. İsrail yönetimi tarafından da sürekli takip ediliyordu. Bu takip sebebiyle daha önce de bir suikast girişimine hedef olmuş ama saldırıdan sağ kurtulmuştu.

İsrail ordusu 15 Aralık 2001’de başlattığı geniş çaplı bir saldırı hareketiyle, özellikle Hamas üzerinde etkili olmaya çalışırken, bu saldırı esnasında Şeyh Ahmed Yasin’in içinde bulunduğu camii İsrail ordusunun füzelerine hedef oldu, fakat Yasin bu saldırıdan yara almadan kurtuldu.

24 Haziran 2002'de, Şeyh Ahmed Yasin Filistin Yönetimi tarafından Gazze Şeridi'ndeki evinde göz hapsine aldı. Bir yetkili, "Şeyh Yasin'in, Filistin halkının ulusal çıkarlarını korumak için önceki günden başlayarak evinde göz hapsine alınmasına karar verildi" dedi. Yetkili, kararın Yasir Arafat tarafından alındığını kaydetti.

2003 Eylül'ünde Hamas liderlerinin toplantı yaptığı bir yeri İsrail bombaladı ve Şeyh Yasin, bu bombardımandan elinden hafif bir yara olarak kurtuldu.

Şeyh Ahmed Yasin, İsrail tarafından 22 Mart 2004’te Gazze'ye yönelik düzenlenen hava saldırısında şehid edildi.

****alıntıdır*****

Allah(CC) şehadetini kabul eylesin..bizleride yolunun takipçilerinden olmamızı nasib etsin inşaAllah..

EL-FATİHA..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Kuran-02-Sure-i_Fatiha.jpg

Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü yüce gönüllü, kıymetli Amcam..Değerli Gülnisa hocamızın forumundaki mesajınızı okudum, çok duygulandırdınız yorumunuz ve güzel dualarınızla yine:gulegule.. Rahman c.c razı olsun sizden ebeden, ahirette arşında gölgelendireceği ve kendi rızası için amel edenleri toplayacağı Adnleri, Firdevsleri nasip eylesin size inşallah.. Siz de aciz yeğeninizin, ailesinin ve arkadaşlarının her daim dualarındasınız, onlardan selam, sevgi, saygı ve dualar iletiyorum yine size..Rabbimiz c.c sizi ve kıymetli ailenizi korusun, iki cihanda da aziz ve bahtiyar kılsın inşallah..Kıymetli Amcam, sizin dualarınızda bulunmaktır tek dileğim, dualarınızı eksik etmeyin inşallah...Engin gönlünüz, ''amca'' yüreğinizden razı olsun yüce Rabbimiz inşallah, çok teşekkür ederim ama, elhamdülillah maddiyat gibi bir sorun yok kıymetli amcam.. Acizane dualarınızda yer almak istiyorum, bu görevi hakkıyla yapabilmek için.. Güzel dualarınıza mukabele edip, Rabbimiz c.c'nin bu mübarek hafta hürmetine icabet buyurmasını dilerim, El-Mucib c.c ismiyle..Dualarımdasınız her daim. Rabbimiz c.c eksikliğinizi göstermesin inşallah..

Zat-ı muhteremlerin de aziz ruhlarına Fatiha okuduk. Rabbimiz c.c kabul eylesin, ruhlarını şad eylesin, makamlarını cennetül baki eylesin inşallah.. Selam ve baki dualar ile En Dost'a emanetsiniz inşallah kıymetli Amcam..Hayırlı, nurlu ve bereketli akşamlar dilerim.B)
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirahmanirahim

Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. Amin
Selamünaleyküm...Talip abi ALLAH c.c. razı olsun emeğinize sağlık
ALLAH c.c. emanet olun...selam ve dua ile...selametle İNŞALLAH.
..
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

Kuran-02-Sure-i_Fatiha.jpg



Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü yüce gönüllü, kıymetli Amcam..Değerli Gülnisa hocamızın forumundaki mesajınızı okudum, çok duygulandırdınız yorumunuz ve güzel dualarınızla yine:gulegule.. Rahman c.c razı olsun sizden ebeden, ahirette arşında gölgelendireceği ve kendi rızası için amel edenleri toplayacağı Adnleri, Firdevsleri nasip eylesin size inşallah.. Siz de aciz yeğeninizin, ailesinin ve arkadaşlarının her daim dualarındasınız, onlardan selam, sevgi, saygı ve dualar iletiyorum yine size..Rabbimiz c.c sizi ve kıymetli ailenizi korusun, iki cihanda da aziz ve bahtiyar kılsın inşallah..Kıymetli Amcam, sizin dualarınızda bulunmaktır tek dileğim, dualarınızı eksik etmeyin inşallah...Engin gönlünüz, ''amca'' yüreğinizden razı olsun yüce Rabbimiz inşallah, çok teşekkür ederim ama, elhamdülillah maddiyat gibi bir sorun yok kıymetli amcam.. Acizane dualarınızda yer almak istiyorum, bu görevi hakkıyla yapabilmek için.. Güzel dualarınıza mukabele edip, Rabbimiz c.c'nin bu mübarek hafta hürmetine icabet buyurmasını dilerim, El-Mucib c.c ismiyle..Dualarımdasınız her daim. Rabbimiz c.c eksikliğinizi göstermesin inşallah..


Zat-ı muhteremlerin de aziz ruhlarına Fatiha okuduk. Rabbimiz c.c kabul eylesin, ruhlarını şad eylesin, makamlarını cennetül baki eylesin inşallah.. Selam ve baki dualar ile En Dost'a emanetsiniz inşallah kıymetli Amcam..Hayırlı, nurlu ve bereketli akşamlar dilerim.B)
VeAleynaAleykümSelamVeRahmetullahiVeBerekatuhu
Kıymetli Aliye Yeğenim..
"Ey Alemlerin Rabbi..her türlü noksanlıktan münezzeh olan
Rahman ve Rahim,Yüce Allah(CC)'ım..
Sana sonsuz hamd-ü senalar olsun..ElhamdülillahiRabbilalemin..
Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed(SAV)'e,yeryüzünün gülleri adedince salat-u selam..ashabına..ehl-i beyt'ine..yolunun.. izinin takipçilerine..
Rabbim bu hayırlı hizmetinizde..Siz "GÜL" ablalarının gayretleriyle.. "GÜL NESLİ" ni yetiştirmelerini müyesser kılsın inşaAllah.. "GÜL Tomurlarının" gözlerinden öperim..Rabbim onları muhafaza buyursun..iman yolunda daim kılsın inşaAllah..
Amin.."
Estağfirullah..Can Yeğen..inanınız ki çok sevindim..çocuklarımızın kurslarında bu tür ihtiyaçlar hasıl olmakta..bu nedenle ilk aklıma gelen bu oldu..her daim dualarımızdasınız inşaAllah..sizler de Allah(CC) için eksik etmeyiniz..ve etmiş olduğunuz dualarınız için amin,
Allah(CC) razı olsun Yeğenim..Sizi ve diğer kardeşlerinizi de
"İki Cihanda aziz eylesin inşaAllah.."

Herkese baki selamlarımla..hiç eksilmeyecek dualarımla inşaAllah..Allah(CC)'a emanet olunuz..
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Hz.HAMZA

Hz.HAMZA

[youtube]http://www.youtube.com/watch?v=CeBIHoZy0ws[/youtube]​






HAMZA İBN-İ ABDULMUTTALİB (r.a)
(Hz. HAMZA)
625
Hz. Peygamber'in amcası, Şehidlerin efendisi.
Künyesi; Ebn Ya'la veya Ebû Ammâre; Lakabı; Esedullah (Allah'ın Aslanı)dır. Babası Abdulmuttalib, annesi Hâle'dir.
Hz. Hamza, Peygamberimizin amcalarının en küçüğüdür. Dogumdan bir kaç gün sonra, Peygamberimizi emziren Ebû Lebeb'in câriyesi Süveybe daha önceleri Hz. Hamza'yı da emzirmis oldugundan, Hamza Peygamberimizin süt kardeşi idi.
Hz. Hamza, orta boylu, güçlü kuvvetli, heybetli, onurlu bir sahabîdir. Hz. Hamza (r.a) iyi bir avcı, keskin nişanci, Kureys'in en sereflilerindendir. Mazlumlara yardım etmeyi seven cesur bir savasçıydı. Av dönüşü evine gitmeden Ka'be'yi tavaf edecek kadar kutsal kabul ettiği değerlere saygılı, kaşılaştığı şahıslara selâm verip sohbet etmesini seven mürüvvetli bir insandı. Onun gençlik dönemine ait bilgilerimiz yok denecek kadar azdır (Ibnu'l-Esîr, Isdit'l-Gâbe, II, 52).
Peygamberimiz yakınlarına İslâm'ı tebliğ etmis olmasına rağmen, Hz. Hamza henüz müslüman olmamıştı. Ebû Cehil'in Peygamberimize yaptığı bir hakaret sonucunda müslüman olmuştur. Peygamberimiz bir gün Safâ tepesinde iken Ebû Cehil ve arkadaşları onun yanına gelirler. Ebû Cehil Peygamberimize hakaret eder. Abdullah b. Cüdâ'nin câriyesi bu olayı seyredip av dönüsü Kabe'ye uğramayı âdet edinen Hz. Hamza'ya anlatır. Hz. Hamza, eve gitmeden Ebû Cehil'in yanına uğrayarak elindeki yayı Ebû Cehil'in kafasına çalar, başını yaralar ve hakaret eder. Bir gün sonra da Allah Rasûlünün yanına giderek (Bi'set'ten iki yıl sonra) müslüman olur.
Hz. Hamza'nın müslüman olması Peygamberimizi çok sevindirmiştir. Onun Islâm'a girmesiyle müslümanlar güçlendi. Müşrikler rahatsız oldular.
Mekke müşrikleri, hicretten sonra da rahat durmadılar. Peygamberimizin ve müslümanların Medine'den çıkarılması için Abdullah b. Übeyy, Hazreç ve Evs kabilesi müşrikleriyle ilişki kurdular. Müslümanların hac yollarını da kapadılar.
Müşriklerin gözlerini korkutmak, Şam ticaret yollarını keserek onları sıkıntıya düşürmek gerekiyordu. Peygamberimiz bu amaçla Hz. Hamza'yı Sifu'l-Bahr'a gönderdi. Otuz kişilik bir kuvvetle Hz. Hamza belirtilen yere vardı. Müşriklerin kervam Sifu'l-Bahra gelmişti. Kervanda Ebû Cehil de bulunuyordu. Üçyüz kişilik bir kuvvetleri vardı.
Hz. Hamza, müşriklerle çarpışmak istiyordu. Yaninda bulunan müslümanlar da ayni duyguyu yaşıyorlardı.
Henüz müşrik olan Mecdi b. Amr b. Cühenî bu iki grubun arasına girdi. Hem müslümanlarla hem de müşriklerle görüştü. Sonunda iki tarafi çarpışmaktan vazgeçirdi.
Bundan Sonra Hz. Hamza'yı Bedir savaşında görüyoruz. Bedir savaşında Utbe, Vefid, Seybe meydana çıktılar. Çarpışmak için er dilediler. Hz. Hamza, Seybe ile çarpıştı. Bir hamlede Seybe'yi öldürdü. Daha sonra Utbe'yi ve Tuayma b. Adiyy'i öldürdü.
Hz. Hamza, Bedir savaşında kahramanca savaştı. Allah ve Rasûlünün hoşnutluğunu kazandı.
Bedir savaşında Hz. Hamza (r.a)'nın etkinliği ileri boyutlara ulaştı ve müşriklere karşı amansız bir savaş verdi. Hârisû't-Temîmî, Hz.Hamza'nin Bedir'deki durumunu anlatan bir rivayetinde şöyle diyor: "Hamza b. Abdülmuttalib(r.a)'in, Bedir savaşında üzerinde, deve kuşu tüyü olan kim?" diye sordu. "Hamza b. Abdulmuttalib" diye cevap verildi. O müşrik:
"Ne yaptıysa O bize yaptı" diye mırıldandı"
(M. Yusuf Kandehlevi, Hadislerle müslümanlık, ll, 553).
Hz. Hamza, Bedir Savaşını mütekaib Kaynukoğulları gazvesine katıldı.
Peygamber Medine'ye geldiğinde Yahudilerle anlaşma yapmıştı. Yahudiler, Bedir savaşını müslümanların kazanmasını hazmedemediler.
"Siz savaşın ne demek olduğunu bilmeyen adamlarla çarpıştınız" dediler. Savaş için fırsat kollamaya başladılar.
Kaynuka gazvesi'nin genel sebebi bir kadina karşı yapılan terbiyesizliktir. Kadıncağız bazı eşyalarını Kaynuka pazarında sattıktan sonra bir kuyumcuya giriyor. Kuyumcu yahudi kadının eteğinin alt kısmını üst kısmına bir dikenle iğneliyor. Kadıncağız ayağa kalktığında üzeri açılıyor. Utanıyor, sıkılıyor, feryat ediyor, çevresinden yardım istiyor. Kadının yardımına koşan müslüman Yahudiyi öldürüyor. Yahudiler de müslümanın başına üşüşüyorlar ve onu şehid ediyorlar.
Öldürülen müslümanın akrabaları Peygamberimizden yardım istiyorlar. Bunun üzerine-Peygamberimiz Yahudilerden antlasşmanın yenilenmesini istedi. Yahudiler Peygamberimizin bu isteğini reddettiler.
Bu olay üzerine Peygamberimiz beyaz sancağı Hz. Hamza'ya verip Kaynukaoğullarının üzerine gönderdi. Kaynukaoğulları Yahudileri bekledikleri yardıma kavuşamayınca teslim olmak zorunda kaldılar.
Bedir savaşı'nin acısını unutmayan Kureyş'liler yeniden savaş için hazırlığa başladılar. Bir yıl önceki kervanın gelirini savaş için harcamaya karar verdiler. Savaş için değişik müşrik kabilelerden yardım isteyerek büyük bir kuvvet oluşturdular.
Bu kez savaşa Kureyş'in kadınları da katılacaktı. Bedir Savaşı'nın bozgunla bitmesi sebebiyle müşrik kadınlar erkeklerini suçluyorlardı. Bedir'in matemini tutarak erkekleri savaşa teşvik ediyorlardı.
Cübeyr b. Mut'i'nin Vahşi adında Habeşli bir kölesi vardı. Bu köle harbde (Habeşlilere özgü) mızrak atmakta oldukça maharetli idi. Hz. Hamza, Cübeyr b. Mut'im'in amcası Tuayma b. Adiyy'i Bedir savaşında öldürmüştü. Cübeyr, amcasının acısını unutmamıştı. Kölesi Vahşi ile konuştu. Hz. Hamza'yı öldürmesi şartıyla kendisini serbest bırakacağını bildirdi.
Peygamberimiz, Medine'nin içinde kalmayı, savunma savaşı yapmayı düşünüyordu. Bedir Savaşı'na katılmayanlar düşmanla yüz yüze gelmek, Medine dışında savaşmak istiyorlardı. Peygamberimiz Ashabın bu tavrı karşısında Medine dışında savaşılmasına karar verdi.
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Hz.HAMZA

Hz.HAMZA

Hz. Hamza'da Medine dışında savaşılmasına taraftardı. Hattâ Peygamberimize "Sana, kitabı indirmiş olan Allah'a yemin eder, and içerim ki, bu kılıcımla Medine dışında Kureyş müşrikleriyle çarpışmadıkça yemek yemeyeceğim" demişti.
Hz. Hamza Cuma günü oruçlu idi. Cumartesi müşriklerle karşılaştığı zaman da oruçlu bulunuyordu.
Peygamberimiz, sabahleyin "Rüyada, meleklerin, Hamza'yı yıkadıklarını gördüm" diye buyurdu. Uhud bölgesine varıldı, orduya savaş düzeni verildi. Kureyş'in birinci bayraktarı Talha b. Ebî Talha, Hz. Ali tarafindan, ikinci bayraktarı Osman b. Ebî Talha da Hz. Hamza tarafından öldürüldü. Sancaktarların ölmesi Kureyş'i şaşkına çevirdi. Sarsıldılar, sendelediler. Halid b. Velid'in saldırıları da sonuç vermedi: Müşrikler, kaçısmaya başladılar. Hz. Hamza Uhud günü "Ben Allah'ın Arslanıyım" diyerek kılıç salladı. Sâfvân, Hz. Hamza'yı savaşırken görüyor,
"Ben, bugüne kadar kavmini öldürmeye onun kadar hırslı bir kimse daha görmedim" buyuruyor. Uhud savaşında müşriklerin çoğunu
Hz. Hamza öldürmüştür.
Kureyş'liler bozguna uğrayıp kaçmaya başlayınca Peygamberimiz tarafından görevlendirilen okçular yerlerini bırakmaya başladılar. Birbirlerine
"Ne duruyorsunuz? Allah, düşmanı bozguna uğrattı. Siz de, müşriklerin ordugahına giriniz. Kardeşlerinizle birlikte ganimet toplayınız" dediler. Diğer bir kısmı bu teklife itiraz ettiler.
"Siz Rasûlullah'ın: Bizi arkamızdan koruyunuz! Sakın yerinizden ayrılmayınız! Bizim öldürüldüğümüzü görürseniz de yardımımıza koşmayınız! Ganimet topladığımızı görürseniz de, bize katılmayınız! ''Bizi arkamızdan koruyunuz" buyurduğunu bilmiyor musunuz?" dediler.
Okçular, komutanları Abdullah b. Cübeyr'i dinlemediler; "ganimetten nasibimizi alacağız" diyerek yerlerini terkettiler. Abdullah b. Cübeyr'in yaninda çok az bir kuvvetin kaldiğını gören Halid b. Velid bu fırsatı değerlendirmek istedi. Kuvvetlerini bir araya topladı, okçuların üzerine yürüdü. Abdullah b. Cübeyr, kendilerine doğru bir kuvvetin geldiğini görünce arkadaşlarına dağılmamalarını söyledi. Müslüman okçular, üzerlerine gelen Kureyş müşriklerini ok yağmuruna tuttular. Okları bitinceye kadar kahramanca savaştılar. Abdullah b. Cübeyr, okları bitince mızrağı ile savastı. daha sonra kılıcını kınından sıyırdı. Şehid düşünceye kadar çarpıştı. Diğerleri de aynı şekilde savaştılar. Kureyş'in süvarileri insanlığa yakışmayan bir davranışla Abdullah b. Cübeyr'in karnını deştiler, bağırsaklarını döktüler.
Okçuların yerlerini bırakması, kalan kısmının şehid edilmesiyle müslümanlar gâfil avlandılar. Hem arkadan, hem önden kuşatıldılar. Müslümanlar şaşkınlıkla birbirlerine kılıç sallamaya başladılar.
Hâris b. Amr kızı ile Utbe'nin kızı Hind de Hz. Hamza'yı öldürmesi için Vahşi'yi teşvik ediyorlardı. Vahşi, açık dövüşmekten korkuyor, gizli dövüşmeyi tercih ediyordu.
Vahşi, Uhud Savaşındaki durumu şöyle açıklıyor:
"Halk arasında Ali'yi aradım. Çok uyanık, girişken, çevik, çekingen ve etrafına çok bakınan bir adamdı. Kendi kendime:
"Benim aradığım adam bu değildir" dedim.
O sırada Hamza'yı gördüm. Halkı kasıp kavuruyor, kesip biçiyordu. Fırsat kollamak için kayanın arkasına gizlendim. Bir ara Siba'b. Ümmü Emmâr
"Var mı benimle çarpışacak bir yiğit''
diyerek meydan okuyordu. Hamza ona:
"Allah ve Rasûlüne sen misin meydan okuyan?
dedi. Göz açtırmadan, bacaklarından vurdu yere serdi. Sel suları arkalarına eriştiği sırada ayağı kayıp düşünce mızrağımı fırlatıp attım; böğründen vurdum."
Hz. Hamza'yı Şehid eden Vahşi daha sonra bir kenara çekilir. Hind üzerindeki takılarını çıkarır Vahşi'ye verir. Hz. Hamza'nın yanına gelen Hind, onun burnunu, kulaklarını keser, cesedine işkence yapar, hatta ciğerini bile çiğneyerek parçalar.
Vahşi müslüman oluşunu anlatırken:
"Mekke'nin fethinden sonra Mekke'ye gelerek Rasûl-i Ekremi gördüm. Bana dedi ki:
"Sen Vahşi misin?"
Ben cevap verdim:
"Evet"
Hamza'yı sen mi öldürdün?” buyurdular.
"Öyle oldu"
dedim. Bunun üzerine Allah Rasûlü buyururdular ki:
"Bana yüzünü göstermemen mümkün mü?
Ben de çikip gittim. Rasûlullah'ın vefatından sonra yalancı peygamber Müseyleme ortaya çıktı. Belki bu herifi öldürürüm de günahımı öderim, diye düşündüm. Müslûmanlarla birlikte Yemâme'ye gittim ve bildiginiz gibi Mûseyleme'yi öldürdüm.(Sahihi Buharî, V, 36, 37).
Allah Rasûlünün Hz. Hamza'ya derin bir sevgisi vardı. Bu sevgiden dolayı elinde olmayarak "Vahşi"ye karşı olumsuz bir tutum içinde olmaktan da çekiniyordu. Bu sebeple de Vahşi'yi görmek istememişti.
Peygamberimiz, Hz. Hamza'nın şehit olduğunu öğrenince onun başı ucuna gelir ve dua eder. Hz. Hamza, kız kardeşi Safiyye'nin getirdiği bir hırka ile kefenlendi. Peygamberimiz, amcası Hamzâ'nın cenaze namazını kıldırdı. Hz. Hamza, Uhud'a defnedildi.
Hz. Peygamber'den iki veya dört yaş büyük olan Hamza, öldürüldüğünde elli yedi yaşında idi. Hz. Peygamber (s.a.s) öldürülen her şehid ile beraber Hamza'nın namazını tekrarlamış; o gün yetmiş iki defa onun cenaze namazını kıldırmıştır. Hz. Peygamber (s.a.s)'in ilk cenaze namazı kıldığı şehidin de Hz. Hamza olduğu söylenmiştir.
Hz. Hamza'nin eşi, çocukları Medine'de olmadığı için sehâdetine ağlanmamış bunu gören Hz. Peygamber
"Hamza'nın niye ağlayanları yok ?"
buyurmustur. Bunu duyan Ensâr önce Hamza için sonra kendi şehidleri için ağlamaya başlıyorlar. Tarihçi Vâkidî (V. 207/223) benim zamanıma kadar bu adet devam etmekteydi diye naklediyor.
(Ibnü'l-Esir, Usdü'l-Gâbe, II, 51, 55).
Hz. Hamza, bir gün Peygamber Efendimize gelerek Cebraîl (a.s)'ı asli yapısıyla görmek istediğini bildirdi. Peygamberimiz, Hz. Hamza'ya
"O'nu görmeye dayanabilir misin?"
diye sordu. Hz. Hamza,
"Evet, dayanabilirim"
diye cevap verdi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz
"Otur, öyleyse"
buyurdular. Cebrail (a.s.) müşriklerin Kâbe'yi tavaf edecekleri zaman elbiselerini üzerine koymakta oldukları kütüğe indi. Peygamberimiz Hz. Hamza'ya;
"Kaldır gözünü, bak"
dedi. Hz. Hamza'da bakıp, Cebrail'in zebercede yeşil cevhere benzeyen ayaklarını görünce bayıldı. Arkasının üzerine düştü. Bu olayı Ibn Sa'd Tabakat'ında anlatmaktadır.
Hz. Hamza Peygamber (s.a.s)'den su hadisi rivâyet etmistir:
"Şu duayı hiç bırakmayın;
"Allahümme inni es'eluke bismike'l-a'zam ve ridvânike'lekber"
(Ibn Esîr, Usdü'l-Gâbe, II, 55).
Bekir SAGLAM
Kaynak: Şâmil İslam Ansiklopedisi


“[FONT=Arial, sans-serif]Allah yolunda öldürülenleri sakın <<ölüler>> saymayın.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Hayır,onlar,Rab'leri katında diridirler,rızıklanmaktadırlar.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Allah'ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara da müjdeler vermektedirler.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Ki onlara hiçbir korku yoktur,mahzun da olacak değillerdir.”[/FONT]

[FONT=Arial, sans-serif](AL-İ İMRAN SURESİ : 169/170 nci Ayetler)[/FONT]​

[FONT=Arial, sans-serif]Tevhid dininin bağlıları arasından çıkan ve Allah yolunda canlarıyla,mallarıyla savaşarak,verdikleri sözü yerine getirenlerin[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]öncülerinden olan..''Şehidlerin Efendisi'' Hz.Hamza,[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Uhud savaşındaki 70 aziz şehidden sadece birisiydi.Bu savaşta[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Hz.Hamza ile birlikte Huzeyfe'nin babası Yeman..İbn-i Nadir..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Mus'ab İbn-i Umeyr gibi sahabiler de Allah yolunda çarpışan Tevhid savaşçıları olarak verdikleri sözü tuttular ve gerçekte ''diriler'' olan şehidler arasına katıldılar..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Şehidlerin Efendisi,Hz.hamza da o ''diriler''den birisi olacaktı.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Çünkü o da gönülden bağlanmış ve inanmış Tevhid savaşçılarından biriydi.Allah(CC)'a karşı verdiği sözü,O(CC)'nun yolunda savaşarak yerine getirdi ve ''Şehidlerin Efendisi'' oldu..[/FONT]​

“[FONT=Arial, sans-serif]Mü'min'lerden öyle erkek-adamlar vardır ki,üzerinde Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler;böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif](Şehid olup sözünü yerine getirdi),kimi de beklemektedir.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Onlar,hiçbir değiştirme ile(sözlerini) değiştirmediler.”[/FONT]

[FONT=Arial, sans-serif](AHZAB SURESİ : 23 ncü Ayet) [/FONT]​

[FONT=Arial, sans-serif]Rabbimiz bizleri de onların takipçisi..sözlerini değiştirmeyenlerden..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Bu yoldaki Ahiret öncülerine eriştiklerinde de komşuluklarını nasib eylesin inşaAllah..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Bu vesileyle..Şehidlerin Efendisine..Uhud'un tüm şehidlerine..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]ve[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Şehadet şerbetini yudumlayarak ölümsüzlüğe adlarını yazdırmış cümle[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]DİRİ..lere..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Allah(CC) rızası için..[/FONT]​

[FONT=Arial, sans-serif]EL-FATİHA..[/FONT]
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirahmanirahim

Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. Amin

RABBİM kabul etsin İNŞALLAH...


Selamünaleyküm...Talip abi ALLAH c.c. razı olsun...emeğinize sağlık ....
:A RABBİM şefatlerine nail etsin cümlemizi İNŞALLAH...şefaatlerinden mahrum bırakmasın bizleri ...ALLAH c.c. emanet olun...selam ve dua ile...selametle İNŞALLAH...
 

meltem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 May 2006
Mesajlar
1,782
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
43
Web Sitesi
sonsuznurr.blogcu.com
Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirahmanirahim

Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. Amin​
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Abdülaziz Rantisi..

Abdülaziz Rantisi..

Euzubillahimineşşeytanirracim​








Bismillahirahmanirahim


Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. Amin




Bir Şair Olarak Abdulaziz Rantisi



"Ölüm bizlere eninde sonunda gelecek, ya yatağımızda ya da Apaçi ile... Ben Apaçi'yi seçiyorum"


Abdulaziz Rantisi


(Şehadetinden bir hafta önceki bir konuşmasından)



Şehid Abdulaziz Rantisi’yi çoğumuz, Hamas hareketindeki üst düzey görevi ile, etkileyici liderlik yönü ile veya hayatını biraz araştırdıysak fedakar bir tıp doktoru yönüyle tanırız. Oysa Şehid Rantisi’nin, komutanlığı, dava adamlığı ve doktorluğu dışında, bir de oldukça güçlü olan, fakat biz Türkiyeli Müslümanlar tarafından pek fazla bilinmeyen bir yönü daha vardır, “şairlik”… Arap Diline hakim olan kimselerin ve Arap dünyası dil kurumlarının görüşlerine göre, yetkin ve taşları yerine oturmuş bir şiir kültürüne sahiptir Rantisi. Ayrıca şiirlerinin toplandığı bir de Divan sahibidir. Şiir yazmak, edebi bir kişilik taşımak belki en çok Rantisi’ye yakışır. Müslüman Gençlerin zihin karışıklığının giderilebilmesi açısından, Şehid Rantisi’nin kimliğinde hem şiir uğraşının hem de zalimlere karşı tavizsiz bir tevhidi duruşun ahenkli bir şekilde buluşması ve gerçek bir hareket önderinin vasıfları ile derin bir şiir kültürünü aynı kişilikte barındırıyor olması son derece önemlidir.


Peygamber (a.s.)’ın hadisleri incelendiğinde ise konunun temeli ile ilgili iki rivayet dikkat çekmektedir:



“Übey İbnu Ka'b (radıyallâhu anh) anlatıyor:


"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:


"Şiirde hikmet vardır"



"


Resülullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki:

"Sizden birinin içine onu bozacak irin dolması, şiir dolmasından hayırlıdır."



Rivayetlere dikkat edilirse, Resulullah (a.s.) şiirde hikmetin olduğunu ve içinde hikmet bulunan şiirde hayır olduğunu te’vile yer bırakmayacak bir açıklıkla ifade etmektedir. Ancak yine Resulullah, bir kişinin içine şiirin dolmasının, hayatının merkezinde şiir bulunmasının ne kadar olumsuz bir durum olduğunu da açıkça ifade etmektedir.


Rntesi1.jpg


Müslüman bir şairin, yazmış olduğu şiirler bir anlamda şairin silahıdır. O şiiri sadece Allah’a yönelmek, Müslümanları Allah’ın davası için çaba göstermeye davet etmek ve cihada çağırmak amacıyla bir araç olarak kullanıyordu.Şehid Abdulaziz Rantisi’nin oğlu Muhammed Rantisi de edebiyat için yapılan edebiyatı bir çeşit “sapıklık” olarak niteleyerek babasının da bu konuya bakışının bu şekilde olduğunu defaatle belirtmiş ve babasının şiiri yalnızca bir “araç” olarak kullandığını, nasıl ki Hassan B. Sabit şiirleri ile Resulullah’ı müdafaa ediyorsa Şehid Rantisi’nin de aynı şekilde şiir yeteneğini kullanarak mazlum halkların haklarını ve İslam’ı müdafaa ettiğini ifade etmiştir.



Öte yandan, Şehid Rantisi’nin hayatı bütün olarak göz önüne alındığında, Resulullah(a.s.) döneminde, sahabenin önde gelen isimleri arasında yer alan ve diğer bir yönüyle şiire oldukça hakim bir hatip olan Abdullah B. Revaha(r.a.)’ın hayatı ile ciddi bazı benzerlikler göze çarpmaktadır. Abdullah B. Revaha, yaşadığı dönemde içinde bulunduğu topluluğun öncülerindendi. Şehid Abdulaziz Rantisi de yaşadığı dönemde Filistin Halkının direnişine öncülük eden liderler arasında yer almaktaydı. Abdullah B. Revaha’nın, Mute Savaşında, kendisinden önceki komutanların şehadetinden sonra komutanlık görevini üstlendiğini ve Mute’de bu hal üzere şehid olduğunu İslam Tarihi eserlerinden öğreniyoruz .Şehid Abdulaziz Rantisi de Hamas Hareketinin kendisinden önceki Komutanı Şeyh Ahmed Yasin’in şehadetinden sonra görevi üstlenmiş ve İsrail Helikopterlerinden atılan füzelerle Rabbine kavuşmuştu. Bir anlamda diyebiliriz ki Şehid Abdulaziz Rantisi hem şairliği hem de devrimciliğinde ki dirayeti ve kararlığı ile devrimizin Abdullah B. Revaha’sı idi.



Şehid Abdulaziz Rantisi’nin şiirlerine teknik yönden bakıldığında görülen en önemli iki özellik, belirgin bir akıcılık ve söylemindeki netliktir. Bu durumu Şehid Abdulaziz Rantisi’nin şu dizelerinden anlamakta rahatlıkla mümkündür:



Bir çıkarıversin akıncıların aslanı kınından kılıcını


İşte o zaman kurtulur ülkeler, helak olmaktan


Fakat kaçmak, kaytarmak ahlak olursa bizlere


And olsun Allah’a bir yurdumuz olmayacak asla


İçinde rahat edeceğimiz…”


Şiirini Müslümanlara hitab etmek ve Müslümanları Allah yolunda mücadeleye davet etmek için kullanmaktaydı. Rantisi’nin bu yönüne örnek olarak şu dizelerini verebiliriz:







Haydi, kalk ayağa ve tarih yaz, çünkü


Putların takipçileri kirletmiş bulunmaktadır tarihi


Gayret et engelleri aşmaya


Ta ki yol bulasın zirvelere ulaşmaya





Yine kendilerini İsrail karşısında yalnız bırakan Arap başkanlarına hitaben yazdığı dizeler de Rantisi’nin şiiri hangi amaçla kullandığını göstermesi açısından oldukça önemlidir.



Kalplerinizi ve vicdanınızı canlandırınız!


Şayet kalpler kalmadı ise,


Vatanların pazarlığı,


Büyük günahlardan dahi büyüktür.


Bir dönüp bakın!


Gazze çocuklarına


İşiteceksiniz ki,


Karanlığın rahminden sabah doğuyor…


Bir dönüp bakın


Sabahın güzelliğine…


O, gecenin karanlığından sıyrılıp


Kefenlere son veriyor,


Haykırıyor…






Bedeni parçalanan Yüce Yasin’e dönüp bakın ki,


O’nun hamasetiyle


Zulmün etrafına çemberler çevrilmiştir.


Nun’un karnının içinden kızarak çağırıyor:


“Kafirler Aksa’dan uzaklaşmadıkça


Barış yoktur” diyor.






Ey Cüceler topluluğu!


Nasıl bir toprağı halksız görüyorsunuz?


Sefalet ve yokluk olsun size!


Ey İşgalciler!


Filistin’in kervansarayları ve tatil yerleri kimindir?


Dahası galibiyet nerede, devrimci nerede?


Bizim yüzbinlerce insanımızı etkileyen simgeler


Gerçeği hissetme feyzini zayıflatan şiarlar…


Görüyorsun!


Bizim nice insanlarımızı


Soğuk algınlığı yakalattı.



....



Şehid Rantisi’nin hayatı baştan sona incelendiğinde, Allah yolunda geçirilmiş bir hayatın ve şehadete kadar aralıksız devam etmiş bir mücadelenin yukarıda örneklerini gördüğünüz etkileyici şiirlerle süslendiği görülür. Bir Müslümanın hayatında şiirin nasıl yer bulması gerektiğinin anlaşılabilmesi için belki Abdulaziz Rantisi günümüzün en güzel örneklerinden bir tanesidir. Özellikle içinde bulunduğumuz dönemde, sorumluluktan kaçmanın ve direnişi terk ederek, mücadeleyi sadece “şiir” yazmak yahut genel olarak “edebiyat” ile uğraşmakla özetleyenlerin göz önünde olduğu düşünülürse, Rantisi’nin şair kimliğinin gelecek nesillere örnek olarak gösterilmesinin önemi bir kez daha anlaşılır.


Resulullah (s.a.v.)’in yukarıda alıntıladığımız hadislerinde belirttiği çizginin korunabilmesi İslami anlayışın zihinlerde ilk günkü gibi yer edebilmesi için önem arz etmektedir.Eşinin Abdulaziz Rantisi hakkında bir röportajda söylemiş olduğu sözler bir Müslümanın hayat idealinin ne olması gerektiğini açıkça gözler önüne sermektedir:


O’nun tek ideali Allah yolunda şehid olmaktı, başka bir şey değil…”



Bizlere yaşamının her bölümüyle, önce “devrimci” olmamızın gerekliliğini en güzel şekilde gösteren, tavizsiz bir şekilde İslami mücadeleyi kuşanarak şehadetle ödüllendirilen, ve bir komutan, bir doktor, bir baba ve bir şair olarak bizlere en güzel şekilde örneklik teşkil eden, Şehid Abdulaziz Rantisi’yi bir kez daha minnet ve rahmetle anarken, Rabbimizin bizleri de Abdulaziz Rantisi’nin takip ettiği yoldan ayırmamasını temenni ediyoruz.




Kudüs Yolu / Murat Hazine




EsSelamuAleyküm Kardeşlerim..


Bir asırı aşkın bir süredir devamlı kanayan yaramız


"FİLİSTİN" in


yiğit evlatlarından bir kardeşimiz..Eş-Şehid Abdülaziz Rantisi


için dualarınızı istiyoruz inşaAllah..


İSTİKBAL Kardeşimizin açmış olduğu sayfada hayatının bütün boyutu anlatılmakta..biz de bir başka yönüyle burada yer vermek istedik..ayrı ayrı istifade edilebilsin inşaAllah..


Bizleride davamızın..ve bu yolda yürüyenlerin takipçisi kılsın Rabbimiz..hiç unutmadan..Kudüs Kurtulana dek..yeryüzü İslam'a doyana dek inşaAllah..


Allah(CC) rızası için..



EL-FATİHA..


(Hz.HAMZA(R.A.)'IN DA ŞEHADET GÜNÜDÜR..)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
09.jpg


Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü kıymetli Talip amcam..

Rahman c.c razı olsun inşallah.. Bizlere de hatırlattığınız için.. Söylenebilecek o kadar çok şey var ki kıymetli Talip amcam.. Dinimizin saf akidesi, bugünlere o mübareklerin şehadetleri ile ulaştı..Onların dava şuurları ve fedakarlıkları bizler için her daim birincil örnek teşkil etti.. Rabbimiz c.c bizlere, onların yolunun samimi takipçileri ve bu kutsal davanın kilometre taşlarından olabilmeyi nasip eylesin inşallah.. Rabbimiz c.c bizleri onlarla haşreylesin inşallah.. Ruhlarına Fatiha-i Şerif okuduk kıymetli amcam.. Kardeşiniz, arkadaşlarım, ben ve miniklerim bugün acizane ettiğimiz hatim duasında sizi ve muhterem ailenizi unutmadık inşallah kıymetli amcam..Her daim dualarımızdasınız inşallah..Rahman c.c sizi korusun..Bizlerden size ve kıymetli ailenize, selam, sevgi ve hürmetler ile En Yüce'ye emanetsiniz inşallah..Cumanız mübarek olsun, Rabbimiz c.c her Cumanızı bayram tadında geçirmenizi nasip eylesin, bu mübarek günün feyzinden ve kereminden cümlenizi ve cümlemizi nasiplendirsin inşallah..Hayırlarla kalın.
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

ALLAH(cc) RAZI OLSUN..

“[FONT=Arial, sans-serif]Allah yolunda öldürülenleri sakın <<ölüler>> saymayın.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Hayır,onlar,Rab'leri katında diridirler,rızıklanmaktadırlar.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Allah'ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara da müjdeler vermektedirler.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Ki onlara hiçbir korku yoktur,mahzun da olacak değillerdir.”[/FONT]



[FONT=Arial, sans-serif](AL-İ İMRAN SURESİ : 169/170 nci Ayetler)[/FONT]​




[FONT=Arial, sans-serif]Tevhid dininin bağlıları arasından çıkan ve Allah yolunda canlarıyla,mallarıyla savaşarak,verdikleri sözü yerine getirenlerin[/FONT]

[FONT=Arial, sans-serif]öncülerinden olan..''Şehidlerin Efendisi'' Hz.Hamza,[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Uhud savaşındaki 70 aziz şehidden sadece birisiydi.Bu savaşta[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Hz.Hamza ile birlikte Huzeyfe'nin babası Yeman..İbn-i Nadir..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Mus'ab İbn-i Umeyr gibi sahabiler de Allah yolunda çarpışan Tevhid savaşçıları olarak verdikleri sözü tuttular ve gerçekte ''diriler'' olan şehidler arasına katıldılar..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Şehidlerin Efendisi,Hz.hamza da o ''diriler''den birisi olacaktı.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Çünkü o da gönülden bağlanmış ve inanmış Tevhid savaşçılarından biriydi.Allah(CC)'a karşı verdiği sözü,O(CC)'nun yolunda savaşarak yerine getirdi ve ''Şehidlerin Efendisi'' oldu..[/FONT]​



“[FONT=Arial, sans-serif]Mü'min'lerden öyle erkek-adamlar vardır ki,üzerinde Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler;böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi[/FONT]

[FONT=Arial, sans-serif](Şehid olup sözünü yerine getirdi),kimi de beklemektedir.[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Onlar,hiçbir değiştirme ile(sözlerini) değiştirmediler.”[/FONT]



[FONT=Arial, sans-serif](AHZAB SURESİ : 23 ncü Ayet) [/FONT]​




[FONT=Arial, sans-serif]Rabbimiz bizleri de onların takipçisi..sözlerini değiştirmeyenlerden..[/FONT]

[FONT=Arial, sans-serif]Bu yoldaki Ahiret öncülerine eriştiklerinde de komşuluklarını nasib eylesin inşaAllah..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Bu vesileyle..Şehidlerin Efendisine..Uhud'un tüm şehidlerine..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]ve[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Şehadet şerbetini yudumlayarak ölümsüzlüğe adlarını yazdırmış cümle[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]DİRİ..lere..[/FONT]
[FONT=Arial, sans-serif]Allah(CC) rızası için..[/FONT]​



[FONT=Arial, sans-serif]EL-FATİHA..[/FONT]





09.jpg




Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü kıymetli Talip amcam..


Rahman c.c razı olsun inşallah.. Bizlere de hatırlattığınız için.. Söylenebilecek o kadar çok şey var ki kıymetli Talip amcam.. Dinimizin saf akidesi, bugünlere o mübareklerin şehadetleri ile ulaştı..Onların dava şuurları ve fedakarlıkları bizler için her daim birincil örnek teşkil etti.. Rabbimiz c.c bizlere, onların yolunun samimi takipçileri ve bu kutsal davanın kilometre taşlarından olabilmeyi nasip eylesin inşallah.. Rabbimiz c.c bizleri onlarla haşreylesin inşallah.. Ruhlarına Fatiha-i Şerif okuduk kıymetli amcam.. Kardeşiniz, arkadaşlarım, ben ve miniklerim bugün acizane ettiğimiz hatim duasında sizi ve muhterem ailenizi unutmadık inşallah kıymetli amcam..Her daim dualarımızdasınız inşallah..Rahman c.c sizi korusun..Bizlerden size ve kıymetli ailenize, selam, sevgi ve hürmetler ile En Yüce'ye emanetsiniz inşallah..Cumanız mübarek olsun, Rabbimiz c.c her Cumanızı bayram tadında geçirmenizi nasip eylesin, bu mübarek günün feyzinden ve kereminden cümlenizi ve cümlemizi nasiplendirsin inşallah..Hayırlarla kalın.
VeAleynaAleykümSelamVeRahmetullahiVeBerekatuhu
İman Şiarıyla Kıymetli Can Yeğenim..

Rabbim..Sizlerin "Ahiret Öncülerine" göstermiş olduğunuz

"VEFA"

nedeniyle..ömrünüzde ve ahirinizde "YAKİYN"..garib..Allah(CC) için çileye talib..sabreden..yolu dosdoğru yürüyen..şehadet arzusu.. ister yatakta..ister top-tüfekle gelsin..daim özlemle beklenen..niyetten hiç eksilmeyen..verdikleri sözü değiştirmeyenlerden eylesin.. mukadderse nasib kılsın..bizlere de inşaAllah..
Rabbim kabul buyursun..sevab hanenize işlensin..cümlenizden razı olsun inşaAllah..

Bizlerin de daima dualarındasınız..Allah(CC) için seviliyorsunuz..değerli aileniz..minik müslüman yürekler..yarenler...
Rabbim hesab günü bizleri birbirinden kaçışanlardan eylemesin merhametiyle..
"Kardeşlik şuuru çok önemli..şu sanal ortamda birbirlerimize tahammül göstermenin..gıyaben sevmenin önemini inşaAllah unutmayız..dünyalık adına bir şey ummadan..ötelere taşınacak kalbi-hasbi yakınlıklar nasibeylesin Rabbimiz.."

Sizlerin de Cum'a'sı mübarek olsun..Allah(CC) rızasına muvafık amellerden ayırmasın cümlemizi inşaAllah..
Sizlerin de gayretli çalışmalarınızı bereketli-hayra vesile kılsın inşaAllah..
Selam..saygı..sevgi ve baki dualarım ile Alemlerin Rabbi Rahman-Rahim Allah(CC)'a emanet olunuz..
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Cahar Dudayev..

Cahar Dudayev..

Euzubillahimineşşeytanirracim


Bismillahirahmanirahim

Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. Amin

RABBİM kabul etsin İNŞALLAH...



Selamünaleyküm...


CAHAR DUDAYEV

21 nisan 1996




Cahar Dudayev

Musa oglu Cahar Dudayev 1944 yilinin Subat ayinda Çeçenistan'in Yalho köyünde dogdu. Henüz 15 günlük bir bebek iken 23 subat 1944'te ana kucaginda Sibirya'ya sürgüne gitti. Çocukluk yillari Çeçenlerin topluca sürgün edildikleri Kazakistan'da Sibirya bozkirinda çok güç sartlar altinda geçti. Orta ögrenimini burada tamamladi. 1962 yilinda Tambov Askeri Pilot Yüksek

Okulu'ndan, 1966 yilinda da Uzak Mesafe Uçaklari Pilot ve Mühendis Yetistirme Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1974 yilinda Gagarin Hava Harp Akademisi'ni de bitiren Dudayev, 1. Sinif pilot ve mühendis unvanini kazandi. S.S.C.B. hükümeti tarafindan kendisine 12 madalya verildi. Tümgenerallige yükseldi.
Ayrica Stratejik Hava Kuvvetlerinde Tümen Komutani olan ilk müslüman da Dudayev'dir. Çeçenistan Devlet Baskani olmadan önce son görevi Estonya'da Stratejik Hava Kuvvetleri Filolari Komutanligi idi. 1989 yilinda Baltik ülkelerinde baslayan bagimsizlik hareketlerinin kuvvet kullanilarak bastirilmasi için Moskova'dan verilen emri "yurdunun bagimsizligi için mücadele eden bir halkin üstüne bomba atmam" diyerek dinlemedi ve adi isyanci generale çikti. Ceza olarak askeri birligi ile Grozni'ye sürgüne gönderildi. 1990 yilinin Mayis ayinda görevinden istifa etti.
Kasim 1990'da toplanan Çeçen Halkinin Kurultayi'na davet edildi ve sonradan "Çeçen Ulusal Kongresi" adini alan bu halk meclisinin icra kurulu baskanligina seçildi.

19-21 Agustos 1991'de Gorbaçov'a karsi girisilen basarisiz darbe tesebbüsü sirasinda darbecilerin karsisinda yer aldi. Akabinde, darbecilerle isbirligi yapan Çeçen-Ingus Cumhuriyeti Hükümeti'ni düsürmek için baslatilan halk hareketinin basina geçti.
Demokratik güçler, aydinlar ve tüm Çeçen halki kendisini destekledi. 27 Ekim 1991'de yapilan seçimlerde %85 oraninda aldigi oyla Çeçenistan Cumhurbaskanligi'na seçildi.
Rusya'nin 11 Aralik 1994 tarihinde Çeçenistan'a karsi baslattigi isgal ve soykirim hareketine karsi Cahar Dudayev, "Son Çeçen canini vermeden Ruslar ülkemize hakim olamaz" diyerek, halkina "Cihad" emrini vermis ve Dudayev'in önderligindeki Çeçen Halki, dünyanin bu süper gücüne karsi iki yila yakin bir süre devam eden sanli bir istiklal mücadelesi sonunda Mayis 1996'da ülkesini istilacilardan temizleyerek, bir kez daha tarihin altin sayfalarina geçmistir.
1996 yilinin 21 Nisan'inda bir suikast sonunda Şehid oldu.

Rabbimiz şehadetini kabul buyursun..Şeyh Şamil'in ve onun yolundaki tüm ihvanlarının..Çeçenya'da İslam'ın izzeti için kahramanca küfre ve zulme boyun eğmeyerek görevi üstlenen CAHAR DUDAYEV'le yeniden İmanla yükselen Cihad Sancağını elden-ele taşıyan mücahidlerinin-kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun.. zafere ulaşmayı..küfrü yıkmayı nasib eylesin inşaAllah..

ALLAH RIZASI İÇİN..

EL-FATİHA..
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Muhammed Ikbal..

Muhammed Ikbal..





DR. MUHAMMED İKBAL
21 NİSAN 1938
Muhammed İkbal, İslam kültürünün insanlığa kazandırdığı bir fikir adamıdır. İnsanlık, birçok büyük şahsiyetlerini İslam’a borçludur. İkbal de onlardan birisidir. Yalnız İkbal’i diğerlerinden farklı kılan özellik şudur:
İslam kültürünün büyük bir felakete uğradığı, hüzünlü bir sonbahar suskunluğuna girdiği ve Batı’nın fikrî sömürüsü altında kalarak ölüme mahkum olduğu bir anda ve bu felakete uğramış bahçenin bahçıvanının bile uykuya daldığı bir zamanda, İkbal, bir şahlanış yapmış ve insan ruhunun çeşitli yönlerinde yükselmiştir. İşte böyle bir anda, bozguna uğramış ve kurumuş bir çölden ansızın servi ağacı gibi özgürce yükselerek dostun ve düşmanın gözlerini kamaştırmıştır.”(1)
Dr. Muhammed İkbal, bugünkü Pakistan’da Pençap bölgesindeki Siyakut şehrinde doğmuşsa da soy kütüğü Keşmir’li Brahman bir aileye dayanmaktadır. Doğum tarihiyle ilgili muhtelif tarihler zikredilmekle beraber kendisi, Münih’te hazırladığı doktora tezinde 9 Kasım 1877’de doğduğuna işaret etmekte.
İkbal, İslam geleneklerine içtenlikle bağlı, son derece mütedeyyin bir anne-babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Dolayısıyla çocukluğundan itibaren iyi bir İslamî eğitim aldı. Okul çağına geldiğinde, önce eski usule göre eğitim almaya başladı. Daha sonra İngilizce eğitim görülen başka bir okula kaydoldu. Hocalarının da teşviki ile o yıllarda şiir de yazmaya başladı.
Genç yaşında evlenen İkbal, okul hayatı ile evliliği beraber götürdü. Lahor’a giden, orada da kısa zamanda yeteneği ile dikkat çeken İkbal, Felsefeye merak sardı. Öyle ki, gösterdiği başarısından dolayı, şarkiyatçı hocası Sir Thomas Arnold: “Bazen öğrenci, hocayı daha iyi hoca yapar.” diyerek ondaki kabiliyeti belirtmiştir.
Genç İkbal, 22 yaşındayken, hem Arapça, hem de felsefe hocası olarak göreve başladı. Aynı zamanda şiirlerini bu dönemde yazmaya başladı. Ana dili Pençabî olmasına rağmen eserlerini Urduca yazmıştır. Daha sonra bu iki dile İngilizceyi de ekleyerek üç dilde de eserler vermiştir.
Muhammed İkbal, tahsilini daha da ilerletmek için İngiltere’ye gider. Burada hem felsefe, hem de hukuk alanında epeyce mesafe kat etmiş, tanıştığı şarkiyatçılar vasıtasıyla da ciddî tecrübe kazanmıştır. İngiltere’den Almanya’ya geçen İkbal, Batıyı eleştirmiş, onun uygarlığının çökmekte olduğunu söylemiş, ama batının bazı büyük şahsiyetlerini (Goethe, Nietzsche, Bergson, Massignon vb.) de beğenmiş, övmüştür.
Almanya’da doktorasını yaptıktan sonra tekrar İngiltere’ye dönen İkbal, Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden avukatlık yapma belgesine hak kazanır. Orada çok sayıda dinî içerikli konferanslar da vererek tekrar kendi vatanına döner. Böylece Batı uygarlığını kendi merkezinde öğrenmiş olur.
Yeri gelmişken şu tesbiti de yapalım: İslam kültürü ile, Batı kültürünü mukayese edebilen bir mütefekkir daha başarılı olmakta. Daha rasyonel hareket etmekte.
Nitekim Muhammed İkbal, İngiltere’den geldikten sonra İslam dünyasının sorunları üzerine eğilmeye başlamış, ülkesinin geleceği ile alakadar olmaya çalışmış.
Mevlânâ aşığı olan İkbal, ilk baskısı 1915’de Lahor’da yapılan “Esrar-ı Hodi / Nefsin Sırları” eseri, Mesnevî tarzında Farsça kaleme alınan değerli bir eserdi. Öyle ki bir inanışa göre, Mevlânâ gönül gözüyle, bu eseri kaleme almayı İkbal’e tavsiye etmiştir.(2)
Dr. Muhammed İkbal, Türkiye ve Türk Milletinin kaderi ile de yakından ilgilenmiş, kardeş milletin önce acıları, sonra da zaferleri için neşîdeler (şiir, manzume) söylemiştir.
Mevlânâ ve Türkler derken, İkbal’in bir hatırası aklıma geldi onu aktarmak istiyorum:
Muhammed İkbal, Türkiye’ye gelirken uçağın Türk hava sahasına girmesi ile birlikte ayağa kalkmış, bir müddet öylece beklemişti. Yanındakiler sordu:
- “Niçin böyle yaptınız?”
O da şu manidar cevabı verdi:
- “Bu topraklar, Hazret-i Mevlânâ’nın kabrinin bulunduğu mübarek topraklardır ve mukaddes mekanda yaşayan millet de öyle bir millettir ki, yıllarca İslam’ın muhafızlığını yapmıştır. Eğer Türk milleti olmasaydı, İslam, Arap yarımadasında hapsolurdu. Bunun içindir ki, gönlümde Haziret-i Mevlânâ’ya ve onun necip milletine karşı sonsuz bir saygı ve ihtiram vardır. İşte bundan dolayı, yani onlara hürmeten ayağa kalktım.”(3) demiştir.
Hem zahirî, hem de Batınî ilimde zirveye ulaşan, müslümanların dertleriyle dertlenen, Pakistan’ın kurtuluş mücadelesinde büyük fedakârlıklar gösteren İkbal, Muhammed Ali Cinnah (Pakistan’ın kurucusu ve ilk devlet başkanı) ile beraber hareket etmiştir. Şöhreti içeride olduğu kadar dışarıda da yayılan filozof, şair ve mütefekkir İkbal’e İngilizler “Sir/Sör” ünvanını vermiştir.
Avrupa ve İslam dünyasının birçok yerini gezen, konferanslar veren İkbal, İslam toplumunun uyanışı için yoğun çabalar sarfetmiştir. Etrafına sürekli pozitif enerji veren İkbal’in 1938 yılında hastalığı iyice arttı.
Sana mü’min insanın belirtisini söyleyeyim:
Ölüm gelince tebessüm onun dudağındadır.
Son gecesinde geçirdiği bir baygınlıktan sonra biraz kendisine geldiğinde şöyle söylemiştir.
Geçmiş şarkılar tekrar okunacak mı? Hayır, okunmayacak.
Hicaz’dan bir meltem esecek mi? Hayır, esmeyecek.
Bu fakirin günü bitti. Artık sırlar bilen bir bilgin gelir mi? Hayır gelmez.
Ve nihayet Dr. Muhammed İkbal, Lahor’da 21 Nisan 1938’de, sabaha karşı saat 05’te fani dünyaya gözlerini ebediyyen kapadı.
M. Akif ve M. İkbal
Hakkında söylenenler
Vaktiyle Mehmet Akif, İkbal’e “Safahat”ını göndermiş ve kendisinden manzum eserler almıştı. Onun hakkında Akif: “Evvelki hafta bana Hind’in İslamî şairi Muhammed İkbal’in iki manzum eserini gönderdiler. Şarkta yetişen urefa-yı sofiyenin bütün eş’arının okuduktan başka Almanya’ya giderek garp felsefesini adam akıllı hazmeden İkbal, hakikaten yaman şair. Zaten Hind müslümanları arasında ismini bilmeyen, şiirlerini ezberlemiş olmayan yok... Nezdimdeki iki eserinden biri; “Peyam-ı Meşrık”tır. Çok güzel kıtalarla gazelleri var. Gazellerin biri-ikisi bana sarhoş gibi nara attırdı. İlmi, irfanı, kudret-i şairanesi benimkilerle kabil-i kıyas değil, çok yüksek...”(4)
Muhammed İkbal, Pakistan’ın Mehmet Akif’idir
İkbal, İslam geleneklerine içtenlikle bağlı, son derece mütedeyyin bir anne-babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Dolayısıyla çocukluğundan itibaren iyi bir İslamî eğitim aldı. Okul çağına geldiğinde, önce eski usule göre eğitim almaya başladı. Daha sonra İngilizce eğitim görülen başka bir okula kaydoldu. Hocalarının da teşviki ile o yıllarda şiir de yazmaya başladı.
Kaynaklar:
1- Biz ve İkbal, Ali Şeriati, Burhan Yayınları, İst. 1984
2- Cebrail’in Kanadı, Dr. Muhammed İkbal, Furkan yayınları, İst. 1983
3- İmandan İhsana Tasavvuf, Osman Nuri Topbaş, Altınoluk, İst. 2002
4- Dini Tefekkürün Yeniden Teşekkülü, Muhammed İkbal (Sofi Huri), Kırk Ambar Yayınları, S. 7-8, İst. 1999.

ALLAH RIZASI İÇİN..
EL-FATİHA..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
fatiha5qy.jpg



Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü, kıymetli Talip amcam..

Rahman c.c razı ve memnun olsun sizden her iki cihanda da inşallah.. Vesilenizle merhum Dr. Muhammed İkbal'in de hayatını okumuş bulundum..Rahman c.c gani gani rahmet eylesin, hizmetlerini makbul eylesin, İslam ümmetine hizmet verecek daha nice insanlardan bizlerin istifadelenmesini ve ilerde acizane bizlerin de kendimizden sonrakilere faydalı ve hayırda öncü olan, örnek alınan bir nesil olmamızı nasip ve müyesser eylesin inşallah...

Ve merhum Şehidimiz Dudayev.. O da bu davanın ''Kanla dolu günlüğüne'' ismini kanıyla, fedakarlıklarıyla yazdırmış yüce bir mücahit..Çeçenistan'ı özgürlüğe kavuşturacak yolda çok büyük adımlar attı ve neticesinde şehadetle ödüllendirildi..Rabbimiz c.c, şehadetini makamında kabul eylesin, kafirler ve zalimler topluluğuna karşı da ümmetimizin yar ve yardımcısı olsun inşallah..Rabbimiz c.c bu ümmeti mücahitsiz bırakmasın..Amin..

Bu vesile ile sizin ve muhterem ailenizin de Cumanızı tebrik eder, Rabbimiz c.c'den hayırlara ve dualarımızın kabulüne vesile kılmasını dilerim inşallah kıymetli ve canlara hitap amcam.. Rahman c.c sizi her türlü musibetten ve şerden korusun, emin kılsın, güzel gönlünüze ve amca yüreğinize göre güzellikleri bahşeylesin iki alemde de inşallah.. Dualarımızda daimsiniz kıymetli amcam..Kardeşiniz de size acizane duacıdır, o da selam, sevgi ve hürmetlerini iletiyor..Bizlerden baki selam, sevgi ve hürmetler ile En Büyük Emanetçi'mize emanetimizsiniz inşallah..
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
Euzubillahimineşşeytanirracim

Bismillahirahmanirahim

Elhamdü lillâhi rabbil'alemin. Errahmânir'rahim. Mâliki yevmiddin. İyyâke na'budü ve iyyâke neste'în, İhdinessırâtel müstakîm. Sırâtellezine en'amte aleyhim ğayrilmağdûbi aleyhim ve leddâllîn. Amin


RABBİM kabul etsin İNŞALLAH...
selamünlaeyküm...Değerli abim ALLAH c.c. razı olsun...emeğinize sağlık...
ALLAH c.c. emanet olun...selam ve dua ile...selametle İNŞALLAH...
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Allah(cc) Razı Olsun..

Allah(cc) Razı Olsun..

Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü, kıymetli Talip amcam..

Rahman c.c razı ve memnun olsun sizden her iki cihanda da inşallah.. Vesilenizle merhum Dr. Muhammed İkbal'in de hayatını okumuş bulundum..Rahman c.c gani gani rahmet eylesin, hizmetlerini makbul eylesin, İslam ümmetine hizmet verecek daha nice insanlardan bizlerin istifadelenmesini ve ilerde acizane bizlerin de kendimizden sonrakilere faydalı ve hayırda öncü olan, örnek alınan bir nesil olmamızı nasip ve müyesser eylesin inşallah...

Ve merhum Şehidimiz Dudayev.. O da bu davanın ''Kanla dolu günlüğüne'' ismini kanıyla, fedakarlıklarıyla yazdırmış yüce bir mücahit..Çeçenistan'ı özgürlüğe kavuşturacak yolda çok büyük adımlar attı ve neticesinde şehadetle ödüllendirildi..Rabbimiz c.c, şehadetini makamında kabul eylesin, kafirler ve zalimler topluluğuna karşı da ümmetimizin yar ve yardımcısı olsun inşallah..Rabbimiz c.c bu ümmeti mücahitsiz bırakmasın..Amin..

Bu vesile ile sizin ve muhterem ailenizin de Cumanızı tebrik eder, Rabbimiz c.c'den hayırlara ve dualarımızın kabulüne vesile kılmasını dilerim inşallah kıymetli ve canlara hitap amcam.. Rahman c.c sizi her türlü musibetten ve şerden korusun, emin kılsın, güzel gönlünüze ve amca yüreğinize göre güzellikleri bahşeylesin iki alemde de inşallah.. Dualarımızda daimsiniz kıymetli amcam..Kardeşiniz de size acizane duacıdır, o da selam, sevgi ve hürmetlerini iletiyor..Bizlerden baki selam, sevgi ve hürmetler ile En Büyük Emanetçi'mize emanetimizsiniz inşallah..

VeAleynaAleykümSelamVeRahmetullahiVeBerekatuhu Can Yeğenim..
Amin..amin..İnşaAllah sizlerin bizlerden daha bilinçli bir duyarlılıkla güzelliklere..daha hayırlı hizmetlere..daha eğitimli ve donanımlı nesilleri yetiştirmeye muvaffak olabilmenizi bütün kalbimle diliyorum..ve açıkçası da çok umid varım bu konuda inşaAllah..

Kardeşimin..ailenizin..
(bu arada ANNE ciğinizi ben hayatta sanıyor idim..Rabbim mekanını Firdevs Cennet'i eylesin inşaAllah..ve sizin öğretmekte olduğunuz Kelam-ı Mübin'in her harfi adedince makamına ulaşacak hayır-hasenatı Rabbim İzzet-i Dergahın'da Ahsen-i kabul ile makbul eyleyip..hanesine eksilmeyen nurlar yağdırsın inşaAllah..)
arkadaşlarınızın..yarına yetişecek bugünün tomurcuklarına dua ve selamlarımla..
Siz de selam..saygı..sevgi ve baki dualarımla Alemlerin Rabbine emanet olunuz..
Geceniz..gününüz..Cum'a'nız mübarek olsun can Yeğenim..

selamünlaeyküm...Değerli abim ALLAH c.c. razı olsun...emeğinize sağlık...
ALLAH c.c. emanet olun...selam ve dua ile...selametle İNŞALLAH...
VeAleynaAleykümSelam Kıymetli NİHAL Kardeşim..
Cümlemizden inşaAllah..Ben de sizlerin katkısı için çok teşekkür ederim..Ayrıca Furkan'da çok teşekkür etti Ablası..Kardeşime hürmet ve selamlarımla..
Selam..saygı..sevgi ve baki dualarım ile Allah(CC)'a emanet olunuz..
Geceniz..gününüz Cum'a'nız mübarek olsun kıymetli Kardeşim..


SELAMÜN ALEYKÜM MEWLAM O MÜBAREK KULLARINI BİZLERE ŞEFAATÇİ EYLESİN SLM WE DUA İLE

VeAleynaAleykümSelam HAFIZKIZ Kardeşim..

Amin..inşaAllah..Siz de selam..saygı ve baki dualarım ile Allah(CC)'a emanet olunuz..
Geceniz..gününüz Cum'a'nız mübarek olsun kardeşim..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt