Hatice-tül Kübra
Kayıtlı Kullanıcı
Mevlânâ asla ney çalmadi
"Celâleddîn-i Rûmî" büyük bir velî idi.
Muvâfıktı islâma her iş ve hareketi.
“Mesnevî” kitâbını yazmıştır ki bî-bahâ,
Dünyâda, bu kitâbın bir eşi yoktur daha.
Onda, “Kırkyedi bin” den fazla beyit yazmıştır.
Bu eserle, dünyâya feyiz ve nûr salmıştır.
O, islâm bahçesinde açan "Gonca gül" idi.
O, tasavvuf dalında öten bir "Bülbül" idi.
O, hikmet deryâsına dalan bir "Evliyâ"dır.
Her sözü, o deryâdan saçılan bir damladır.
O, aşk-ı ilâhîyle dolmuş bir "Velî" idi.
İslâmdan, zerre kadar ayrılmış değil idi.
Her bir hareketini düşünüp ince ince,
Yapardı hep islâmın ahkâmı gereğince.
Onun için, o aslâ müzik dinlememiştir.
Ve aslâ "Ney" çalmamış, raks edip dönmemiştir.
Çünkü bu gibi şeyler, yoktur islâmiyyette.
O, bunları yapmaz ve beğenmezdi elbette.
Bu gün çalgı çalarak, varsa âyin yapanlar,
Onbeşinci asırda meydana çıktı bunlar.
Onikinci asırda vefât etti "Mevlânâ".
Bunlar, ondan üç asır sonra çıktı meydana.
Türbesine konulan "Çalgı âletleri" de,
Sonradan konulmuştur, yok idi o devirde.
"Mevlânâ"nın mübârek rûhu da, bundan sebep,
Elbet sıkılıyor ve oluyordur muazzeb.
Bu zâtın vefâtından geçince "Üçyüz" sene,
"Mevlevîlik", geçmişti câhillerin eline.
Mesnevîsinde geçen “NEY” sözcüğünü, bunlar,
“Çalgı âleti” sanıp, çalmaya başladılar.
Hâlbuki o, değil ki ney çalıp, raks eylesin,
Az yüksek sesle bile, vermedi zikre izin.
Evet, bu büyük velî, meşhur Mesnevîsinde,
(Dinle neyden...) diyerek başlamışlar ise de,
Bunu, “Mevlânâ Câmî” çok güzel şerh etmiştir.
Burada "Ney"den murâd, "Evliyâ"dır demiştir.
Yine o buyurur ki: ("Ney" derken o büyük zât,
Hiç “Çalgı aleti”ni etmedi bundan murâd.
"Ney", fârisî dilinde gelir “Yok” mânâsına.
Bu da işâret eder yine “Kâmil insan”a.
Zîrâ bunlar, kendini ve bütün mâsivâyı,
Öyle unuturlar ki herşeyi, her eşyâyı,
Kendilerini dahî, "Yok" bilirler âdetâ.
Bunun için “Ney” denir böyle büyük zevâta.
"Ney"in bir mânâsı da, "İçi boş bir çubuk"tur.
Ondan çıkan her sedâ, çalandan hâsıl olur.
Bunlar da, boşalmıştır kendi varlıklarından.
Kemâlat-ı ilâhî zuhûr eder bunlardan.
"Ney"’in bir mânâsı da, “Kamış kâlem” demektir.
Bundan da, “Kâmil insan” anlatılmak istenir.
Mesnevîde geçen bu "Ney"den murâd, velhâsıl,
Çalgı âleti değil, "Kâmil insan"dır asıl.
Onun ney çaldığını söylemek, bir hatâdır.
Hem de o büyük zâta, büyük bir iftirâdır.
Muvâfıktı islâma her iş ve hareketi.
“Mesnevî” kitâbını yazmıştır ki bî-bahâ,
Dünyâda, bu kitâbın bir eşi yoktur daha.
Onda, “Kırkyedi bin” den fazla beyit yazmıştır.
Bu eserle, dünyâya feyiz ve nûr salmıştır.
O, islâm bahçesinde açan "Gonca gül" idi.
O, tasavvuf dalında öten bir "Bülbül" idi.
O, hikmet deryâsına dalan bir "Evliyâ"dır.
Her sözü, o deryâdan saçılan bir damladır.
O, aşk-ı ilâhîyle dolmuş bir "Velî" idi.
İslâmdan, zerre kadar ayrılmış değil idi.
Her bir hareketini düşünüp ince ince,
Yapardı hep islâmın ahkâmı gereğince.
Onun için, o aslâ müzik dinlememiştir.
Ve aslâ "Ney" çalmamış, raks edip dönmemiştir.
Çünkü bu gibi şeyler, yoktur islâmiyyette.
O, bunları yapmaz ve beğenmezdi elbette.
Bu gün çalgı çalarak, varsa âyin yapanlar,
Onbeşinci asırda meydana çıktı bunlar.
Onikinci asırda vefât etti "Mevlânâ".
Bunlar, ondan üç asır sonra çıktı meydana.
Türbesine konulan "Çalgı âletleri" de,
Sonradan konulmuştur, yok idi o devirde.
"Mevlânâ"nın mübârek rûhu da, bundan sebep,
Elbet sıkılıyor ve oluyordur muazzeb.
Bu zâtın vefâtından geçince "Üçyüz" sene,
"Mevlevîlik", geçmişti câhillerin eline.
Mesnevîsinde geçen “NEY” sözcüğünü, bunlar,
“Çalgı âleti” sanıp, çalmaya başladılar.
Hâlbuki o, değil ki ney çalıp, raks eylesin,
Az yüksek sesle bile, vermedi zikre izin.
Evet, bu büyük velî, meşhur Mesnevîsinde,
(Dinle neyden...) diyerek başlamışlar ise de,
Bunu, “Mevlânâ Câmî” çok güzel şerh etmiştir.
Burada "Ney"den murâd, "Evliyâ"dır demiştir.
Yine o buyurur ki: ("Ney" derken o büyük zât,
Hiç “Çalgı aleti”ni etmedi bundan murâd.
"Ney", fârisî dilinde gelir “Yok” mânâsına.
Bu da işâret eder yine “Kâmil insan”a.
Zîrâ bunlar, kendini ve bütün mâsivâyı,
Öyle unuturlar ki herşeyi, her eşyâyı,
Kendilerini dahî, "Yok" bilirler âdetâ.
Bunun için “Ney” denir böyle büyük zevâta.
"Ney"in bir mânâsı da, "İçi boş bir çubuk"tur.
Ondan çıkan her sedâ, çalandan hâsıl olur.
Bunlar da, boşalmıştır kendi varlıklarından.
Kemâlat-ı ilâhî zuhûr eder bunlardan.
"Ney"’in bir mânâsı da, “Kamış kâlem” demektir.
Bundan da, “Kâmil insan” anlatılmak istenir.
Mesnevîde geçen bu "Ney"den murâd, velhâsıl,
Çalgı âleti değil, "Kâmil insan"dır asıl.
Onun ney çaldığını söylemek, bir hatâdır.
Hem de o büyük zâta, büyük bir iftirâdır.