Züleyhanın gözleri
Züleyhanın gözleri
Cehennemlik günaha karşılık cennetin kapısında kalanların, kimse girmesin diye yaktığı ateştir Züleyhanın gözleri. Günaha davettir aşk, kıyametin ateşinde, gözü kapalı yürümek, çıplak vücudunu saran sıcağın aklını aldığı bir kadın ve ateşin, dudağından öpmek için çağırdığı Yusuftur insan. Gençlik uykusundan uyanan gözlerle, bir gün çürüyüp kokuşacak ve kurtlara ziyafet olacak etinin tazeliğiyle bayat ruhlu bir kadın olacaktı göreceği. Yoksa o tatlı sözler ve bitmez vaatler, şeytanın kulağına üflediği günah kitabından pasajların okunduğu isyan ayinleri gibi uyutmazdı kalbini. Şehvetin yaktığı sarayların ıssız odalarında görünmeyen bir o değil mi sana görmeyi ve sevmeyi öğreten?
Züleyhanın gözleri parladıkça, kapıların ardında, sana, gelsene diyen dudaklardan dökülen günah daveti ve ona icabet etmek üzereyken, değil miydi içinde harlanan ateşini söndüren cılız bir ALLAH kelimesi? Ve seni korumak için seni titreten ve seni selamete erdiren Rabbinin bir tek dilemesi. Kapılarda kilit, pencerelerde kilit, dillerde kilit, kalplerde mi mühürlü?
Hacerin terkedilmişliğinde, çölde suyu müjdeleyen meleği görene kadar evler, şehirler, ülkeler, hatta cennet ve cehennem arasında koşacak ve günahtan kaçacaksın, utanarak, yalvararak, Allaha sığınarak. Odalar, sen fark etmesende oradalar ve seni içine alabilmek için dünyayı yutmuş bir canavarın camdan gözleriyle sana bakıyor. Züleyha seni istiyor, ateş senden değil kıvılcımı yaratandan korkuyor, kimsenin görmediğini görenden, senin kendinden bile saklayıp unuttuğun sırrını bilenden utanıyor, Züleyha, dokunmak için cehenneme, kahkahalarıyla solumak için günahı Yusufu istiyor. Gömleğin yırtıldığı, duvarların ağladığı ve Peygamber sabrının sınandığı dünya, şehvetle beslediği Züleyhalara, günahı emrediyor.
Güzellik gençlikte ve genç, yaşlanmaz, yıpranmaz, en güzeli sevmekte. Züleyha bilir sanma Yusufun düşünde gördüğünü. Kapılar kapalı ve odalar boş diye, kızacaklar uzakta, gözleri açık olsada ruhlar uyuyor diye, bir ucunda ateş bir ucunda ölüm, itaat edilecek bir Allah ve onun sevdiğini kirletecek bir kadın, bir kaç dakikalık umut ve dağların bile saklayamayacağı günah bizde aşkın adı olmaz diye ağlayanlar olmuştu elbet gecenin örttüğü dünyada. Aşkın adı, Züleyhanın gözlerinden bakılınca görülen cehennemden cennete hasretle feryat değildi çölleşmiş kafaların hiç gerçekleşmeyecek rüyalarında. Sevgiliyi görünce kendinden geçen ve ağlayan aşıklar gibi ölümü bekler Yusuflar, hiç görmediklerine dua eder, görecekleri için heyecanlanır ve Peygamber gecesi olsun diye her gece dünyayı kapıların ardında, seccadelerin dışında bırakırlar.Geceyi sabaha tercih edenler gibi ışığa kavuşmak istemeyen aşkın adını koymaz kapılar kapalıyken. Geceyi soyan şehvet Züleyhayı çekmekte, seni değil, arzuyla parlayan gözler, bir gün başında nöbet tutup çukuruna düşecek günahkarlar için sabırla bekleyen zebaninin çağrısıdır, bil! O yüzden, her gördüğün yüzden ve sana gülümseyen gözlerden bu Züleyhanın gözleri mi diyerek çekin ve Yusufu düşün, nefsin seni düşünmeden ve Züleyhalar seni düşlemeden önce.
O, hep benim sanır, bedelini bedelsiz kazandıklarıyla ödediği herşeyi. Ya Yusuf bilmekte mi neden düştüğünü şehvet denilen doymak bilmeyen canavarın tuzağına? Herşeyi bilen, kalpleri, karanlıkları, şehirleri ve içinde sakladıklarını izlemekte ve Yusuf bunu bilmekte. Günahın dilencisi insan ve heveslerin efendisi nefis onunla oynaşmakta. Şeytan bile utanır belki ikisinden çünkü o karşı gelse bile inkar etmemişti kendisini halkedeni. Fil iştahıyla yaklaşırken avına, açlık gözleri döndürdüğünde saldırılan sofralar gibi kurulmuş günah masasına, davetin sahibiymiş gibi oturacak ve zevkten kabarmış göğsü patlayıncaya kadar işleyecek Adem’in yüzyıllık tövbesinin bile silemediği günahı, ateşin davetine gülerek, zevkle icabet edecek. Ve Allah, Züleyhayı ateşiyle imtihan edecek. Nefsiyle Yusufu deneyecek.
Yusufun ilk kuyusunda kardeşler yoktu,Yakup yoktu, yalnız, yalnız olan Allahtı tek sığınağı. Şimdiki kuyular daha derin daha korkunç. Karanlıklarda yitip gidecek bir dünyanın dipsiz kuyularının saklandığı sokaklarda ve bataklığa saplanmış, yanında senide götürmek isteyen çaresiz insanlarla ömür tüketmek ne acı! Züleyha’nın gözleri, cehennem yolunda, nefsin bıraktığı silinmez bir iz gibi, aynaya her baktığında, gece her battığında ve sen, düşüncelerin ve Rabbinle yalnız kaldığında aklına gelen ve beynini deşen bir çift böcek olur, düşünmekten korkarsın.
Korkudan gözlerini ayıramazsın sana olan sevgiden sandığın bakışını.Bize kapılar kapalı, bize günah uzak, bize bizden yakın olan varken araya alınacak bir sevgi, örümceğin ağında çırpınan sinek gibi bizi içine çekecek ve yutacak der ama dilinde hatanın ve günahın mırıltısı koşarken Züleyha için adın Yusuf olamaz değil mi? Züleyha’nın nefesini duydukça, içini titreten hevesi seninle birlikte cehennemin dipsiz kuyularından birine bir daha çıkamayasın diye yuvarlayacak zebaniler, senin gezdiğin yerleri, zihinlerin en karanlık köşelerindeki günahları besleyen nefesleri gözlüyor. Sayıyor sayamayacağın kadar çok günahı.
Züleyhanın gözleri yanar, kandilin parlaklığı,Yusufun titrek sesinde, güzeller güzelinin adı olur korku.Kaçmak gerekir peşinden ölmekten korkmadan gelen şehvetin pençesinden.Ellerini kesen kadınların gözleri kadar görmüş olan var mı en güzel denileni? Aşk bıçaklarla imtihan edilse kalplere saplanmalıydı hançerler, edebiyat yetmemeliydi insana aşkı ve güzeli tarif için. En güzelin yarattığı güzel en çirkinle ölçülemezdi ve güçlüyüm diyen kuvveti yaratanla boy ölçüşemezdi.Hani demeYusuf insandı ve gençti, denilenleri, istenenleri anlamazdı. Ömründe er görmemiş ve bir erkeğin önünde eğilmemiş bir kız kadar utangaç ve saf, başı önde, itaat edip, gerektiğinde yenilgi tatmamış bir kumandan kadar cesaretle şeytana karşı duran Yusuf, asırları yıkıp gelmiş ve nefse meydan okumuş ilk insandı. İlk atası bile cennette, melekler arasında yaşıyorken bilememişti günahı ve çiğnemişti yasağı. Cennetten düşerken yeryüzüne bilemezdi inmesi en güzel ve en sevilen içindi ve o sadece bir sebepti. Yusufu görse bile gözler bilemezdi en güzel kimin içindi ve güzellikler sahibini sevenler ne hissederdi onun sevdiğini görselerdi.
Güneşin her batışında ve gecenin dünyayı her örtüşünde ateşler yakıldıkça, sokaklarda insanlar, evlerde şeytanlar, nefesten çalgılar ve ateşin özlemiyle yananların rakslarıyla sabahları karşıladıkça, Yusuflar kendilerini koruyacak kuyular arayacaktı. Gençlikle imtihan ve zindan Züleyhanın gözleri kadar karanlık değildi. Hiç kimse bakmamıştı yüreğinde Rabbinden başkasına yer olmayan Yusufa, onu yaratıp, kuyulardayken gözeten ve zindanlarda sahip çıkan kadar. Rüyalar yorumlanır ve kuyular saraylara dönerken Yusuflar, kurulur tahtlara, gençliğini gömen karanlıkları dudaklarından çıkaran Züleyhaların evlerini doldurduğu şehirlere hükmederler.
Ne sevgiyi ne de cesareti ölçer Allah ve cehaleti, yetiştiği ağacın köklerinden almış bir tohum gibi açılıp fitne saçan Züleyhalar bir bir düşer kuyulara ve kuytular onların meskeni olur ömür damarlarından çekildiğinde. Hepside kıskanır Yusufları, ömür geçip gün geldiğinde ve güzellikler, güzellere geri alınmamak üzere verildiğinde. Sevecekse bir insan, Züleyha gibi bakacaksa gözleri, göreceği en güzel, ömründe göremediği olacak. Yusuf için sevda, ateşin üzerinde yürümekten zor ama Yusuflar için dünya, ateşin içinde yaşamak gibi. Hepsi de biliyor elbet rahat olmak imkansız üzerine rahmeti giymeden. Ve kurtulamaz bir kadın Züleyha kadar pişman olmadan yada onun gözleri gibi gözyaşını toprağa akıtmadan. Günah, Züleyhanın gözlerinden çıkan gözyaşıyla temizlenmezse bilir Yusuflar onu ancak ateş temizler, üzerindeki cennetten miras cehennem yolcusu kirinden.KAYNAK:İSLAMİ SİTE.COM DAN ALINTIDIR