Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

GÜNLERDEN BİR GÜN KURBAĞA YARIŞI DÜZENLENMİŞ!!! (2 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

Cebbâr b. Sülmâ anlatıyor. “Bi'rimaûne gününde müslümanlardan biri beni İslâm'a davet etti. Ben o adamın iki omzu arasına mızrağımı sapladım! Mızrağımın o adamın göğsünden çıktığını gördüm. Onun ağzından şu sözler döküldü:

“ Vallahi kazandım!”

Kendi kendime şu soruyu sordum: Adamı öldürdüm, acaba ne kazandı? Kazanan ben, kaybedense o…”

Cebbâr b. Sülmâ anlatmaya devam ediyor: “Mızrağımı çıkardım. Dahhâk b. Süyfân el-Kilâbî'nin yanına gittim. Öldürdüğüm adamın “vallahi kazandım” dediğini anlattım ve bu sözüyle ne demek istediğini sordum.

Dahhâk: “O öldürdüğün adam, “cenneti kazandım” demek istiyordu.”

Dahhâk ile birlikte adamın yanına gittik, gördüğümüz manzara karşısında dehşete düştük. “Vallahi ben kazandım” diyen şehit sahabînin cesedi gökyüzüne doğru yükselmekte idi. Bu durumu gören Dahhak, bana müslüman olmamı tavsiye etti ve ben de müslüman oldum.

Bu durumu katillerin elebaşı Âmir b. Tufeyl de bizzat görmüş ve yanındakilere:

“Müslümanlardan öldürülünce göğe yükselen kimdi?” demiştir. O güzide sahabîyi tanıyanlardan biri:

“O Âmir b. Füheyre idi.” dedi.

Bi'rimaûn'e katliamından iki sahabî kurtulmuştu. Bunlar da kurtulduklarına pişman vaziyette idiler. Arkadaşları, makamların en güzelini kazanmışken, kendileri bu nimetten geri kalmak niyetinde değillerdi. Onlar da son nefeslerini verinceye kadar savaştılar. Bu son iki kişiden biri Münzir b. Amr'dı. Müşriklerin onun üzerine öyle bir saldırdılar ki, Resûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz onun için: “Ölüme koşan kişi” buyurdu.

Amr b. Ümeyye esir düştü. Katliamın reisi Âmir b. Tufeyl, mü'minlerden birinin göğe kaldırılışını tasdik etmek için Amr b. Ümeyye'yi şehitler arasında dolaştırdı. Tufeyl:

“Sen beraber geldiğin bütün arkadaşlarını tanır mısın?” dedi. Amr:

“Evet tanırım.” dedi.

Âmir b. Tufeyl, Amr'ı yanına alarak, şehitleri tek tek dolaştı. Her birinin ismini ve nesebini sordu:

“Arkadaşların arasında cesedini göremediğin, eksik biri var mı?”

“Ebû Bekir'in azatlısını göremedim.”

“Onun aranızdaki mevkisi nasıldı?”

“O, bizim üstün ve hayırlı olanlarımızdan ve Peygamberin ilk ashabındandır.”

“Ben sana onun durumu hakkında haber vereyim mi?”

Âmir, ileride duran Cebbâr b. Sülmâ'yı işaret edip, göstererek:

“Şu adam ona mızrağını sapladı ve çekip çıkarttıktan sonra o adam göklere yükseldi ve kaybolup gitti. Onu bir daha göremedik.” dedi. Amr da:

“İşte o bahsettiğiniz, Amr b. Füheyre'dir.” dedi.

NETİCE:

T eslimiyetin en zirve noktalarından bir nokta. Öyle bir iman, öyle bir ihlâs ki, canını veriyor; can derdi yok. Onun tek derdi var: Rabbini razı etmek. “Vallahi kazandım” diyecek kadar hem kalp gözü açık, hem de ihlâsı ve imanı büyük.

İhlâs ve imanın zirve noktasına çıkıldığında sebepler birer birer ortadan kalkıyor. Mevlâ'mızın güzel sıfatları ortaya çıkıyor. İşte, biraz sonra son nefesini verecek olan bir güzide insan nereleri görebiliyor. Daha henüz ruhunu teslim etmeden, Rabbinin ona ikram ettiği makamı dünya bakışı ile görüyor. Gördüğü manzara karşısında kendini tutamayıp, haykırıyor: “Vallahi kazandım!” O iman, ihlâs ve samimiyete her kim ererse, ona da kimsenin görmediği, göremeyeceği kapılar açılır, Mevlâ'nın sıfatlarının sûretleri dünya gözü ile temâşa edilir. Kimler etmedi ki… Kundakta konuşan bebek de, “Anneciğim o gördüğün ateş değil; cennet bahçelerinden bir bahçedir, durma atla!” diyen bebek de günahsızlığından dolayı kimsenin göremediği hakikatleri görmüş ve annesini uyarmıştı.
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

tarihte bei en çok etkileyen hz hüseyinin şehadet olmuştur bu ne acıdırki peygamber torunları oruçlu oldukları halde kundaktaki seyyidelere kadar susuz şehit edildiler bu kıyamete kadar unutulamıyacak bir göz yaşıdır tarih ağlamasında ne yapsın kerbelada seyyidler şehit eilince soranlar çıkabilir peki günümüzde seyyidler var onlar nerden gelme diye günümüzdeki seyyidler peygamber torunu olan zeynelabidinin soyundan gelmedirler .
 

tuba20

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2006
Mesajlar
87
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

s a değerli ablacığım merhaba bu konu çok güzel inş faydalı olur evet tarihimizde bizlere acı veren bir çok olay vardır kerbela olayını yazmışsınız benim içinde öyledir Yakın tarihimizdeki bir savaşta; kolağası Rabbinden öyle içten, öyle samimi yardım talep etmişti ki, melekten ordular gökten inmeye başlamıştı. O komutan da aynen şöyle demişti: “Dayanın evlatlarım! Vallahi Rabbimin orduları gökten yardıma geliyor!”

İman, ihlâs ve samimiyet öyle bir noktadadır ki, sahibinin bedeni göğe kaldırılır, göğe kaldırılan beden bile birkaç kişinin imana gelmesine sebep olur. Allah tüm mü'minlere böyle iman ve ihlâs nasip eylesin. allah razı olsun faydalı işler yapmaya çalışıyorsunuz ben fazla olmasada katkı yapmaya çalışacağım dua ile
 

carmelo89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Haz 2006
Mesajlar
452
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

bu kerbelada hasan ve hüseyin şehid edilmesi ile ilgli hafızamın el verdigince bişe anlatmak isiyorum:
peygamberimiz bigün hasan ve hüseyin oynarken görmüşş onları seyre dalmışş onları cok severmişş o esnada cebrail gelmişş ve ey muhammed as. onları cokmu seviyorsun demişş oda ewet cebrail onları cook seviyorum demişş daha sonra cebrail ona ilerde onların şehid edilcegi haberini vermişş ve bu sebebleki peygamberin veda hutbesinde birbiriniz buoyunlarını vuran kafirler gbi olmayın die öğütledigini duymuştum
sizle paylasmak istedim bu duydugum konuyuB)
 

tuba20

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2006
Mesajlar
87
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

ŞUNU DÜZELTELİM KARDEŞİM ZERDA ABLAM KUSURA BAKMAZSA BENİM BİLDİĞİM KADARIYLA HZ HASAN I EŞİ ZEHİRLEDİ O KERBELADA DEĞİLDİ
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

bende tuba kardeşin yazdığı gibi biliyorum karıştırdınız galiba kardeşim ama anlatmak istediğinizi ben anladım hz hasanın şehit edilmesi olayıda göz yaşlarıyla dolu bir olaydır mübarek okadar hayalı idiki ölürken kendisini kimin zehirlediğini dahi söylemedi sonradan öğrenildi onun la ilgili anlatılacak okadar çok şey varki kelimeler yetersiz ama sözün özü peygamber efendimize ahlakça en çok benzeyenlerden biri rabbim şefaatlarına anil eylesin
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

Gazİ Murad HAN'ın şehadeti

O bir sultan. Sultan olmasına sultan; ama iyi de bir kul ve kâmil bir mü'min. Batılı tarihçilerin ortak görüşü şudur:

“Saltanatı boyunca hiçbir devlet tarafından üstüne çıkılamayan bir siyasetle Osmanlı'nın mukadderatını idare etmiştir.”

Ona verilen isim ve sıfatlar arasında “Dâhi Asker ve Devlet Adamı,” “Melikü'l-Meşâyih Gazi Murad” da vardır. Hayatı boyunca 37 savaşta bizzat bulunarak hepsinden de zaferle ayrılmış, yenilmez bir kumandan olarak bütün dünyaya şöhreti yayılmıştı. Fâni âlemden ebedî âleme göçme zamanının geldiğinden habersiz, son seferine hazırlanıyordu.

Doğu Avrupa ülkelerinin ittifakı ile oluşturulan Haçlı ordusu ile Osmanlı ordusunun savaştığı ve tarihe “Birinci Kosova Meydan Muharebesi” adı ile geçen bu savaşta yaşanan olayları ibretle, hayretle inceleyeceğiz.

Osmanlı ordusunun başında I. Murad, bir diğer ifade ile Sultan Murad Hüdâvendigâr bulunmaktadır. Tarihin az gördüğü devlet adamı, kahraman, yürekli ve cesur bir komutan, Allah ve Resûlü'ne bağlı iyi ve samimi bir mü'min, Sultan Murad Hüdâvendigâr.

Osmanlı ordusu Kosova meydanına indiğinde, ordu yorgundu, karşı tarafta Haçlı ordusu çoktan yerini almıştı. Osmanlı ordusu istirahat verdi; ertesi gün muhtemelen savaş olacaktı. Akşam olup, hava kararınca bir fırtına, bir kasırgadır koptu. Bu fırtınanın içinde güzel bir tevafuk, o gece mübarek Berât gecesi idi. Murat Hüdâvendigâr'ı bir endişe almıştı. Bu fırtına, orduyu zayıf düşürebilirdi. Uzun yol yorgunluğunun yanında bir de bu ağır fırtına ve sayıca çok üstün olan Haçlı ordusu…

Murad Hüdâvendigâr, çadırında mübarek Berât gecesini ihya etmektedir. Kılınan namazlardan sonra Rabbine ellerini açar:

“İlahî! Rabbim!

Duaları kabul eden, darda kalanların yardımına koşan Ulu Rabbim!

Dualarımı kabul buyur Rabbim!

Bir yağmur gönder, bu zulümâtı, tozu defedip, âlemi nuranî kıl! Tâ ki kâfir askerleri rahatça görüp, yüz yüze onlarla senin rızan için savaşayım!

Yâ İlahî! Mülk ve kul senindir. Sen kime istersen verirsin…

Mülk ve mal benim maksadım değildir. Hemen hâlis ve muhlis senin rızanı isterim.

Yâ Rab! Beni bu müslümanlara kurban eyle! Tek, bu mü'minleri küffâr elinde mağlup edip, helâk eyleme!..

Yâ İlahî! Bunlar için ben canımı kurban ederim. Tek, sen kabul eyle!

Asâkir-i İslâm için teslim-i ruha razıyım. Tek, bu mü'minlerin ruhuna benim ruhumu feda kıl!

Evvel beni gazi kıldın, âhir şehadeti nasip kıl! Amin!”

Murad Hüdâvendigâr'ın duasından sonra çok geçmedi, her tarafa rahmet yağdı, toz dumandan eser kalmadı. Sabahın ilk ışıkları ile birlikte her taraf günlük güneşlik olmuştu.

Osmanlı ordusu Murad Hüdâvendigâr'ın komutasında, sekiz saatlik bir meydan muharebesi ile kendilerinden sayıca oldukça fazla olan Haçlı ordusunu perişan ederek, ezici bir zafer kazandı.

Savaş henüz sona ermemişti; ama son demleri idi. Düşman kaçmakla, Osmanlı askerlerinden canlarını kurtarmakla uğraşıyordu. Murad Hüdâvendigâr da savaş alanını dolaşıyordu. Bir yandan ordusuna son talimatları veriyor, diğer yanda da yaralıları kontrol ediyordu. Bu esnada yerde yatan yaralı bir Sırp askeri, Murad Hüdâvendigâr'a bir şey söyleme talebinde bulundu. Yaralı olduğu için herhangi bir şüpheye mahal olmamıştı. Fakat bu yaralı Sırplı, Murad Hüdâvendigâr'a yaklaştığında elinde gizlediği hançeri son bir gayret ile sultanın kalbine sapladı.

Murad Hüdâvendigâr'ın duası kabul olmuştu. Bu olaydan iki saat sonra rahmet-i Rahmân'a kavuşmuştu; hem de en büyük mertebe, şehitlik mertebesi ile…

NETİCE:

Hiç şüphesiz tarihle ilgili çok şey söylendi, yazıldı ve çizildi. Tarihle ilgili yapılan değerlendirme ya da mukayeselerin tamamı, rahat döşeklerde, çaylar yudumlanırken, âdeta dert ve sıkıntıdan uzak bir ortamda ahkâm kesmekten öte şeyler değildir.

Tarihte yaşanmış herhangi bir olay; yaşanarak, başlangıç ve sonucu belli olmuş şekli ile önümüze gelmiştir. Bize kalan yorum yapmak.. Efendim şöyle olsaydı, şunu şöyle yapsaydı vesaire vesaire… Konuşmak, yazmak kolay.

Yukarıda çok kısa değindiğimiz Murad Hüdâvendigâr ve Kosova Muharebesi. Kazanılmış bir Kosova 'yı incelemekten kolay ne olabilir ki? Bir de Kosova 'nın evveline bakmak lazım. Bir savaş ki gidip de geri dönmemek var. Bir Sultan ki, dünyanın fâni bütün nimetlerine kavuşmuş, o bu nimetlerin zevk-ü sefâsında değil. Bir sefere çıkıyor, belki de dönüşü yok bu seferin. Fakat o dünyanın bütün nimetlerini bir kenara iterek sefere çıkıyor ve bir daha geri dönmüyor. İşte adam gibi adamlık . İşte lider gibi liderlik.

Ne denir Murad Hüdâvendigâr için… Lider gibi lider… Gerçek devlet başkanı. Gerçek kumandan… İmanlı, ihlâslı, kâmil bir mü'min… Sultan Murad…
 

konak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2006
Mesajlar
1,186
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

Bence tarihin gözyaşı döktüğü en acı olay sizlerin de açıkladığı gibi Hz. Hüseyin'in ailesyle birlikte kerbelada şehti edilmesidir. İslam Tarihin'de buna benzer bir olay olmamıştır ve olmayacaktır. Ne acıdır ki güya müslümanlar peygamber efendimizin torununu şehid ediyorlar. Dünya var oldukça bu güne değin bundan daha acı bir olay olmamşıtır.
Rabbim hak yolundan ayırmasın.
 

eren emin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
831
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
kars
RE: YAZILIDAN SESLER

RE: YAZILIDAN SESLER

S.A. ÇOK KOMİK BUNLAR YAAAAAAAAA
 

eren emin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
831
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
kars
RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

S.A. PAYLAŞIMIN İÇİN ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM. BU KENDİNİ BİLMEZLER KENDİ CAHİLLİKLERİ İÇERİSİNDE BOCALAYIP DURMAKTAN BAŞKA HİÇBİRŞEY YAPMIYOR ALLAH ISLAH ETSİN
 

eren emin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
831
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Konum
kars
RE: Küçük olumsuzluklara karşı büyük uyarı

RE: Küçük olumsuzluklara karşı büyük uyarı

S.A. PAYLAŞIMIN İÇİN ALLAH RAZI OLSUN BEN TARİHİMİZİN HAYRANIYIM ANCAK BÖYLE DETAYLARI HER YERDE BULMAK MÜMKÜN DEĞİL ÇOK GÜZEL ELLERİNE SAĞLIK
 

islamicforce

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eyl 2006
Mesajlar
74
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

Rabbim cesasini vermis.. Umarim birdaha cüret edemezler böyle bir resim yapmaa.. selam ve dua ile..
 

kucukdunyam

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
21
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Küçük olumsuzluklara karşı büyük uyarı

RE: Küçük olumsuzluklara karşı büyük uyarı

Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim.

Evet çok mana yatan bir söz söylemiş.

Taviz tavizi doğurur ve insanlar artık umursamaz olur. Ve Taviz vermeden önce başını koparmak gerekir.
 

dryalniz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Eyl 2006
Mesajlar
15
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

(Rabbin fil sahiplerine neler yaptı görmedin mi?Tuzaklarını boşa çıkartmadımı?Üzerlerine sürülerle ebabil kuşları gönderdi.Onlara siccilden taşlar atıyorlardı. Onları yenmiş ekin tanelerine çevirdi.) MUHAKAK Kİ ORAYI YAPAN RABBİM KORUMASINI DAYAPMIŞTIR DA YAPACAKTIR DA SONLARI AYNI OLUR ORAYA GÖZ DİKENLERİN .HAK MÜ'MİNLERİN YARİ VE YARDIMCISI OLSUN
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

RE: TARİHİN GÖZ YAŞLARI

Hz. Osman Radıyallahu Anh'ın hilafetinin son zamanları idi. İslam coğrafyası üzerindeki sıyasi karışıklıklar her geçen gün artarak gelişmeye başlamıştı. Bir kısım uygulamaları kabul etmeyenler, Halife'ye karşı olmaya başlamışlardı. Halifenin uygulamalarına karşı olmak zamanla Halife'ye karşı olma halini almaya başladı. Bu hareketi fırsat bilen fitne ve şer odakları düğmeye basarak tarihin en büyük fitne hareketini bir daha sönmemek üzere başlattılar.
Başını Yahudi asıllı Abdullah b. Sebe'nin çektiği bu fitne hareketi İslam'ın halifesinin şehadeti ile neticelendir. İbni Sebe'nin çıkardığı fitne neticesinde Mısır, Basra ve Kufe'den yola çıkan eşkıya güruhu Medine'ye varıp Halife'yi evinde muhasara etiler. Sayıları konusunda net bir açıklama yoksa da binin üzerinde oldukları rivayet edilmektedir. Halife Hz. Osman Radıyallahu Anh'ın evini muhasara altına alarak dış dünya ile bağlantısını kesmişlerdi, hiç kimse ile görüşmesine müsaade edilmemekte, ihtiyaçlarının teminine dahi izin verilmemekteydi. Önce Mescid'e çıkıp namaz kılmasını engelledirler, sonra da su ile olan irtibatını keserek muhasarayı daralttılar.
Hz. Osman Radıyallahu Anh evinin müsait bir yerinden asilere hitab etti, şöyle dediği rivayet edilir:
"Benim girmemi yasakladığınız Allah'ın Resulü'nün şu mescidi var ya, o ilk zamanlar çok dar ve küçüktü. Resul–i Ekrem, 'Her kim bu mescidi genişletirse, cennette ona çok yüksek bir makam verileceğini' buyurdu. Ben derhal Resul–i Ekrem'in emrini yerine getirdim. Siz şimdi beni bu mescitte namaz kılmaktan men ediyorsunuz. Biz Medine'ye geldiğimiz zaman Rume kuyusundan başka suyu tatlı olan bir kuyu yoktu. Resul–i Ekrem 'Kim bu kuyuyu satın alır da Müslümanlara vakfederse Allah cennette ona daha büyük bir ecir ihsan eder' buyurdular. Allah'ın inayeti ile bu iyiliği yapmak bana nasip oldu. Siz şimdi beni bu kuyunun suyundan mahrum ediyorsunuz…"
Hz. Osman Radıyallahu Anh'ın bu hitabı da bir işe yaramadı. Asiler son darbeyi indirmek için harekete geçtirler. Osman Radıyallahu Anh'ın evinin kapısında nöbet bekleyen, halifeyi korumaya çalışanların arasında Resulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz'in sevgili torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin de bulunuyordu. Asilerin son saldırısında Hz. Hasan yaralanmıştı, bu kargaşadan istifade eden asilerin elebaşları eve girmeye muvaffak oldu. Eve girenlerin arasında, Halife Ebu Bekir'in oğlu Muhammed bin Ebu Bekir de vardı. Muhammed bin Ebu Bekir Halife Osman Radıyallahu Anh'ın sakalını tuttu, tam bir şey yapacağı sırada, Osman Radıyallahu Anh ona:
"Vallahi, eğer baban bu davranışını görseydi seni çok kötü karşılardı" dedi. Bu hitap karşısında bir anda neye uğradığını bilemez bir vaziyette, oradan hızla uzaklaştı. İçeri giren asilerden Gafiki melunu, bir demir parçası ile Hz. Osman'ın kafasına vurdu. O sırada elinde Kur'an–ı Kerim bulunuyordu, başından akan kanlar Kur'an–ı Kerim'in sayfalarını kana bulamıştı. Bir başka asi de kılıcı ile saldırdı, Halife'nin hanımı Naile, Halife'yi korumak için elini kılıca doğru uzattı, kılıç parmaklarını kesti. Ardından ikinci kılıç darbesi Hz. Osman'ın şehadetini getirdi.
Hz. Aişe Radıyallahu Anha validemiz anlatıyor: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimiz hastalığının oldukça ilerlemiş olduğu bir vaktinde:
"Yanımda ashabımdan birinin bulunmasını istiyorum!" buyurdular. Biz de:
"Ey Allah'ın Resulü! Sana Ebu Bekr'i mi çağıralım?" dedik, sükut buyurdular. Bunun üzerine:
"Sana Ömer'i mi çağıralım?" dedik, yine sükut buyurdular. Bunun üzerine:
"Sana Osman'ı mı çağıralım?" dedik.
"Evet!" buyurdular. Onu çağırdık. Derhal huzura geldiler. Resulullah onunla başbaşa kaldı. Sallallahu Aleyhi ve Sellem ona konuştukça Hz. Osman'ın yüzü değişiyordu. Kays der ki:
"Bana, Ebu Sehle Mevla Osman'ın anlattığına göre, Hz. Osman, yevmü'ddar'da (evinde muhasara edildiği günde) kendisine: "Resulullah bana bir ahidde (sözde) bulunmuştu. (Şu anda) ben ona kavuşmaktayım" demiştir.
Hadisin ikinci ravisi Ali İbnu Muhammed'in rivayetinde Hz. Osman:
"Ben bu ahid üzerine sabrediciyim" demiştir.
Resulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, dostu Osman'a kim bilir daha neler söylemişti. İşte o yüzden asilerin saldırılarında "Ben bu ahid üzerine sabrediciyim" demişti.
Hz. Osman Radıyallahu Anh şehit edildiği gün oruçlu idi. O gün oruç tutmasını eşi Naile şöyle anlatmıştır. Bir gün öncesinde bir rüya görmüştü. Rüyasında Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i görmüştü, yanında Ebu Bekir ve Ömer de vardı. Resulullah:
"Sabret, yarın akşam beraber iftar edeceğiz" buyurmuştu. İşte bu rüyadan dolayı ertesi gün oruç tuttu ve oruçlu iken şehit oldu.
Hiç şüphe yok ki orucunu can dostları ile birlikte açmıştır.



Çıkarılacak ders:
Fitne ve fesadın ne kadar kötü bir şey oldukları bu olayda gözler önüne serilmektedir. İnsanlar bir defa raydan çıktı mı bir daha yola gelmeleri oldukça zordur. Buradaki işin en garip tarafı, yaptıkları işi ve icraatı İslam adına yapmalarıdır. İslam adına İslam'ın halifesini şehit edeceksin. İslam'ın adına, İslam Peygamberi'nin en candan dostunu, arkadaşını şehit edeceksin. Bütün bunları akıl almaz; işte bu yüzdendir ki, fitne, fesat ve hasetten uzak durmak gerekir. Bu olayla öyle bir fitne ateşi tutuşturuldu ki bir daha sönmemek üzere.
 

@hazal@

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ağu 2006
Mesajlar
61
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

ALLAH ISLAH ETSİN BUNLARI...
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?

OLAY BİR
Son bilgilere göre ülkemizin nüfusu 73 milyona ulaştı. Nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan bir ülke. Bulunduğumuz coğrafyada; her taşın altında bir kıvılcım her ormanda bir yangın var. Bundan 90 yıl öncesinde vilayetimiz (Filistin–Irak) olan toprak parçalarında, elli seneyi aşkın bir zamandır kan, zülüm ve gözyaşı bir an olsun eksik olmadı.
Bir yanda modern silahlarla donanımlı bir İsrail ordusu diğer tarafta elinde sapan Filistinli çocuklar ve silahsız halk kitleleri. En küçük bir hareketi bahane yaparak alçakça saldıran şerefsiz bir İsrail devleti.
Bir diğer güney komşumuz, bundan 90 sene önce vilayetimiz olan Irak. Orada da kan, gözyaşı, zulüm, tecavüz almış başını gidiyor. Çağın süper gücü, en modern silahlarını kullanarak, ayırım yapmaksızın katliamlarına devam ediyor.
Filistin ve Irak…
İki bölgenin de aktörü ve kaynağı aynı. Siyonist İdeoloji…
Filisin ve Irak'ta yapılan zulümler, tecavüzler, cinayetler Arş'a ulaştı, yer kürenin her yerinden tepkiler yükseliyor. İnsanlar, inançları dikkate almaksızın tepki gösteriyorlar.
Bundan birkaç ay önce Şili de Irak'ta yapılan zulmü protesto için yüz bin kişi gösteri yapmış.
İngiltere'de, Fransa'da, İtalya'da hatta Amerika'da da gösteriler yapılmış. Bu mitinglere katılım 100 bin civarında olmuş. Bu ülkelerin nüfuslarına baktığımızda, Amerika hariç, diğerlerinin nüfusu ile ülkemizin nüfusu arasında fark yok.
73 Milyon nüfuslu Ülkemizde, gerek İsrail–Filistin hadiselerini, gerekse Irak meselesini telin ve protesto etmek için sürekli mitingleri yapılır. Organizatörlerin bütün abartılarına rağmen 20 binden fazla katılım olmaz. 20 bin rakamı da abartılıdır, hiçbir telin mitinginin 10 bin kişiyi geçtiği görülmüş değildir.


Hiç düşündünüz mü?

İngiltere, Fransa, İtalya Ve Şili’de Yapılan Gösterilere 100 Bin Kişi Katılıyor da, Ülkemizdeki Gösteriler 10 Bin Kişi İle Niçin Yapılıyor?





OLAY İKİ
Ülkemizde adına cemaat denilen, İslam'a hizmet diye ortaya çıkan çok sayıda topluluk var. Cemaatlerin amaçları, insana ve insanlığa hizmet, kendi anlatımları böyle olduğu için aksi bir şey söylemek mümkün değil. Her bir cemaatin yegâne amacı, İslam dinine hizmet olduğu için, dolayısıyla da insana ve insanlığa hizmet yapmış oluyorlar.
Cemaatleri detaylı incelediğimiz karşılaştığımız manzara hiçte iç açıcı değildir. Şöyle ki: A cemaati, B cemaatini beğenmez. C cemaati, E Cemaatini aşağılar. D cemaati, F cemaatini kötüler. Adeta bir kör döğüşüdür almış başını gidiyor.
Nurettin Veren diye bir adam ortaya çıkmış. 40 yıl çatısı altında bulunduğu, bir cemaate saldırıyor. Akla gelebilecek her türlü saldırıyı yapıyor. Anlattıkları konusunda herhangi bir fikir beyan edecek durumda değiliz. Dikkatlerden kaçan bir hadiseyi kamuoyu ile paylaşacağız.
Bu Nurettin Veren denen zat, 40 yıllık dostlarına savaş ilan etti, dikkat edin kimlerle birlik olup savaş ilan etti, ona bakalım.
Bu Nurettin Veren denen zat, varlık sebeplerini, İslam dinini ortadan kaldırmak üzerine kuran, bir medya ve siyaset gurubu ile birlikte hareket ediyor.
Doğu Perincek ve Medya gurubu, Cumhuriyet gazetesi ve Kanal Türk TV. Bu yayın organlarının gerek yayın politikaları, gerekse kadrolarının önemli bir kısmı, yıllardır İslam dinine karşı adı konulmamış bir savaşın içinde bulunuyorlar.
Ey Nurettin Veren! Senin amacın nedir? Kime hizmet ediyorsun? "Elifi görse mertek zannedecek" adamlarla, kamuoyun ününe çıkıp, İslam dinini tartışmaya utanmıyor musun?
Hiç şüphesiz Nurettin Veren bir tane değildir, içimizde çok sayıda Nurettin Veren bulunmaktadır.
İnsanlığın ve İslam dininin tek bir düşmanı vardır, oda Siyonist ideolojidir. Yaşadığımız dünyada, bütün zulüm, işkence, tecavüz ve cinayetlerin arka planında Siyonist Yahudi'nin parmağı vardır.


Hiç düşündünüz mü?

En Büyük Düşman İnsan Ve İnsanlığı Yok Etmeye Çalışırken, Biz Ondan Habersiz Birbirimizle Niçin Uğraşırız? Bizim Birbirimizle Uğraşmamızda Siyonist İdeolojinin Parmağı Var Mıdır?



OLAY ÜÇ
Osmanlı devleti, dünya tarihinin en ihtişamlı, görkemli ve kudretli devletidir. Böyle bir geçmişe sahip olan millet, bu geçmişi niçin aşağılar, niçin karalar? Osmanlı Tarihini detaylı kaleme almış ciddi bir tarihçimiz yoktur. Bizim içimizden tarih yazan çıkmadı, ancak küçük hatıratlarla ve notlarla idare etmekteyiz.
Örneğin İstanbul'un fethinin ayrıntısını Bizanslı tarihçilerden öğrenmekteyiz. Sultan Murad'ı, Yıldırım Bayezid'i, Yavuz'u Macar Hammer'den öğreniyoruz. Ve daha birçok tarihi hadiseyi batılı tarihçilerden öğreniyoruz.
Bunun için denilmiştir ki; "biz tarih yazan millet değiliz, tarih yapan milletiz." Osmanlıyı yazan batılı tarihçilerin tamamına yakını, Müslüman Türk milletine ve İslam'a düşmandır. Üzerinde durulması gerekir ki; düşmanın yazdığı tarih ne kadar objektif olur.
Buna rağmen batılı tarihçilerin yazıkları ile bizim son dönem sözde tarihçilerin yazdıklarına bakıyoruz, Avrupalı Müslüman Türk düşmanı tarihçilerin yazdıklarını rahmet diyerek yüzümüze sürüyoruz.
Bizanslı meşhur tarihçi Dukas, İstanbul fethedildiğinde Fatih ile aynı yaştaydı ve fetih esnasında şehrin içinde bulunuyordu. Bu adamın yazdıklarına kulak verelim. Dukas diyor ki:
"Fatih gemilerini, Beyoğlu sırtlarından yürüterek, Haliç'e indirdi."
Bizim sözde yazar bozuntuları da, bu bir masaldır, diyorlar.
Hammer ve bütün batılı tarihçiler diyor ki; Osmanlı padişahları, devirlerinin en yaman hükümdarları, cihangirleri ve yiğitleridir. Onların en büyük özellikleri dava adamı olmaları, ihtiras, zevk ve sefalarını hiçbir zaman, devletlerinin menfaatlerinin önüne koymamalarıdır.
Batılılar bunu söylerken, burada bir istisnayı dile getireceğiz, son zaman, çöküş döneminde yaşanan bazı olaylar bunun dışındadır.
Bizim sözde yazarçizer bozuntuları; Osmanlı Sultanlarını, miras yedi, uçkur düşkünü, haremden çıkmaz, zavallı mahlûkat olarak niçin yazarlar?


Hiç düşündünüz mü?

Milletimizi Tarinine Düşman Yapan Zihniyetin Amacı Nedir? Tarihin Hakikât Vesikalarını Kaldırıp Yerlerine Yalan Ve İftıralarla Dolu Haberler Niçin Konuluyor?



OLAY DÖRT
Yavuz Sultan Selim Han'ın teslim aldığı hilafet makamı kaldırıldı. Hilafet'in bir ülkede bulunmasının o ülkeye ne gibi bir zararı olabilir? İslam uleması yada İslam alimi olarak geçinen birkaç kendini bilmezin yaptığı yanlışları, İslam dinine mal etmek anlaşılır gibi değildir. Bugün bir buçuk milyara yaklaşmış bir İslam cemaatinin manevi temsil makamını kaldırmak, ülkemize ne kazandırmıştır? Bu sorunun muhakkak cevaplanması gerekir.
Bir Ahmet, suç işledi diye bütün Ahmetleri cezalandırmak, yada bütün Ahmet'leri potansiyel suçlu kabul etmek ne kadar doğru bir yaklaşım olur?
Terörist elebaşı ODTÜ mezunudur. ODTÜ'den bir terörist elebaşı çıktığı için, okulu niçin kapatmadılar? İşte bu örneklerde olduğu gibi, yapılan birkaç yanlış hareket Hilafet makamını kaldırmak için kullanmak doğru bir hareket midir?
Hilafeti kaldırmak geçmiş büyüklerin ruhaniyetlerini üzmüştür. Başta Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin ve Yavuz Sultan Selim Han'ın ruhaniyetleri, hiç kuşkusuz hilafetin kaldırılmasından rahatsız olmuşlardır.
Sultan Abdülhamıd Han, diş politikada yapacağı bir uygulamanın istişaresini yaptıktan sonra, İngiliz elçisine danışarak son kararını verirdi. İngiliz elçisi alınan kararı Osmanlının menfaatine doğru bir karar olarak görürse, Sultan Abdulhamıd, anlardı ki, bu karar bizim aleyhimizedir, karardan vazgeçerdi.
İngiliz elçisi, kararı uygun bulmadığı için aleyhte görüş beyan ederse, Sultan Abdulhamıd, o zamanda kararı uygulardı.
Özellikle 20 yüzyılda, batılı hiçbir devlet bizim menfaatimizi, bizim iyiliğimizi düşünmezdi. Özellikle Osmanlının sonrasında da Türkiye'nin hayrına olacak, hiçbir öneriyi bize sunmaları mümkün değildir. Batılı devletlerin tamamı, Lozan barış anlaşması için Hilafetin kaldırılmasını şart olarak koşmuştur. Batı hilafetin kaldırılmasını istemektedir. Başta İngilizler olmak üzere, tüm batı ülkelerinin istekleri doğrultusunda Hilafet kaldırıldı.



Hiç düşündünüz mü?

Hilafet Niçin Kaldırıldı?
Hilafetin Kaldırılmasını Batı İstedi,
Batı'nın Kalkmasını İstediği Bir Kurumun Kaldırılışını Yıllardır Kimler Kutluyor?
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
ÜLKEMİZDE AYRIMCILIK VARMIDIR?

ÜLKEMİZDE AYRIMCILIK VARMIDIR?

merhaba değerli kardeşler sizlerle şu konuyu tartışmak ve iyice irdelemek istiyorum bunun için sizin değerli görüşlerinizede ihtiyac var ülkemizde ayrımcılık varmıdır dini ırkı milleti görüşü ayrı olanlar dışlanıyormu görüşleriniz ve yaşadığınız varsa paylaşırmısınız selam ve dua ile
 

OKU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ağu 2006
Mesajlar
267
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: ÜLKEMİZDE AYRIMCILIK VARMIDIR?

RE: ÜLKEMİZDE AYRIMCILIK VARMIDIR?

S.A...
HALKIN BAKIŞ
AÇISIYLAMI?
DEVLETİN
BAKIŞ
AÇISIYLAMI?
ŞAHSİ
BAKIŞ AÇISIYLAMI?
SELAMETLE...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt