SUYA ZİNCİR VURULMAZ
Şühedânın yurdunda öter kara baykuşlar
Vahşet için kan alır, irin satar baykuşlar
İnsanlığın başını topa tutar baykuşlar
Kafesteki bülbüle vatan düşü sorulmaz
Düşe zincir vurulur, suya zincir vurulmaz
Rahmet yüklü bulutlar volkan taşır özümden
Yumak yumak dertlerim sarar yaşı gözümden
Bu cihan çıkmaz sokak kim gelir ki izimden
Bir şerefli maziyiz, bizde leke görülmez
Düne zincir vurulur, suya zincir vurulmaz
lİim, ahlâk, fazilet yükledikse gemiye
Sizin için en güzel kıymet yetmez hediye
Sevinmeyin donanma kaptansız çıktı diye
Her insana sorulur, garibe yol sorulmaz
Yola zincir vurulur, suya zincir vurulmaz
Geçtik zümrüt bağları, aştık ulu dağları
Adaletin gürzüyle deldik koca çağları
Muhabbet ile kurduk o kutlu otağları
Hey sırtlan yavruları kanla devlet kurulmaz
Kana zincir vurulur, suya zincir vurulmaz
Kâbus çöktü üstüme yetiş boz atlı Hızır
Şu ölü toprağını savur, üstümden savur
Ki mazluma uzanan eli, kolu, beli kır
Ahı arşa yükselen gülden demet derilmez
Güle zincir vurulur, suya zincir vurulmaz
Kutlu sefer olanda ateş yakan arslanım
Şark´ta gök gürleyince, Garpt´a çakan arslanım
Haç tasmalı yerlere Hilâl takan arslanım
Çeliği sert verilmiş kılıncımız kırılmaz
Dağa zincir vurulur, suya zincir vurulmaz
Fırat ile Dicle´den, Tuna´ya köprü kursam
Kan köpük sularında bir sevda izi sürsem
Kosova´dan uzanıp Bosna gülleri dersem
Mihrican vurmuş bağın bağbanı kim sorulmaz
Tene zincir vurulur, suya zincir vurulmaz
Durali, yüreğimi hangi çöle salayım
Ferhat gibi külünkle dağları mı deleyim
Nen çalıp umudumu kundağa mı beleyim
Kaç tan attı, gün doğdu, aslıyâre erilmez
Yâre zincir vurulur, suya zincir vurulmaz
Durali Doğan