Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Filistinim...filistinim...filistinim (1 Kullanıcı)

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,036
Puanları
163
Yaş
49
Konum
Gönlün olduğu yerde
Kim miyim ben? Tanımadın mı?.
Ben; Saadet asrında ekilen tohumdan,
On dört asır sonra filizlenen
Cihad çiçeğiyim....
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
ÇALINTI TOPRAKLAR ÜZERİNDE UZATMALARI OYNAMAK

İsraillerle konuşursanız küçük dilinizi yutarsınız. İsrail Hava Kuvvetleri, gün ışığında yüzlerce sivil, yaşlı, kadın ve çocuk cinayeti işlerken, İsrail halkı bu şiddet destanında asıl kurbanların kendileri olduğuna inanmayı başarabilir.
İsrail halkıyla aşina olanlar onların hayatlarında hüküm süren savaşın kökleri hakkında tamamen bilgisiz oldukları gerçeğini fark edecektir. İsrailliler sıklıkla İsrail jargonunda anlamlı tuhaf savlar ortaya sürmelerine rağmen, bunlar Yahudi mahallesi dışında işe yaramaz. Bunlardan biri: “Bu Filistinliler neden bizim (İsrail) toprağı üzerinde yaşamakta diretiyorlar ki, neden Mısır, Suriye, Lübnan ya da diğer bir Arap ülkesine gitmiyorlar?”. Diğer bir İbrani bilgelik incisi de, “Filistinlilere ne oluyor? Onlara su, elektrik, eğitim veriyoruz ve onların yapmak istedikleri bizi denize dökmek” diyecektir.
Şaşılacak şekilde, İsrailliler arasındaki sözüm ona “sol” ve hatta eğitimli “sol” bile, Filistinlilerin kim olduğunu, nereden geldiklerini ve neden direndiklerini anlamayı başaramaz. Filistin’in Filistinliler için vatan olduğunu kavrayamaz. Mucizevi olarak İsrailliler, İsrail’in, Filistin halkının harcama pahasına, Filistin toprağında, Filistin köylerinde, kasabalarına, tarlalarında ve bahçelerinde kurulduğunu anlamayı beceremez. İsrailliler Gazze ve bölgedeki mülteci kamplarındaki Filistinlilerin aslında Ber Shive, Yafo, Tel Kabir, Şeyh Munis, Lod, Hayfa, Kudüs ve diğer kasaba ve köylerden yerlerinden edildiklerini bilmez. Eğer İsraillilerin kendi tarihlerini nasıl bilmediklerini merak ediyorsanız, cevap basittir, onlara öğretilmez. İsrail-Filistin çatışmasına neden olan şartlar kültürleri içinde iyi saklanmıştır. Bölgedeki 1948-öncesi Filistin uygarlığı silinmiştir. Yerli Filistinlilerin 1948’deki etnik temizliği Nakba, İsrail müfredatında yoktur. Hatta İsrail resmi ya da akademik toplantılarında bile tartışılmaz ve adı geçmez.
Neredeyse her İsrail kasabasının tam merkezinde, epey tuhaf, neredeyse soyut bir boru işi, 1948 abidesi yer alır. Bu tesisat işinin adı Davidka’dır ve aslında 1948’de kullanılan İsrail havan topudur. İlginç olan şudur ki Davidka aslında inanılmaz etkisiz bir silahtır. 300 metreden uzağa işlemez ve çok sınırlı zarar verir. Davidka’nın zararı asgari olsa da, oldukça fazla ses çıkarır. Resmi İsrail tarih anlatımına göre, Araplar, yani Filistinliler, Davidka’nın sesini uzaktan duyduklarında hayatları için kaçışırlarmış. İsrail anlatımına göre, Yahudiler, yani “yeni İsrailliler”, biraz havai fişek yapar ve “Arap ödlekler” aptallar gibi kaçarlarmış. İsrail resmi anlatımında, Davidka’nın öncesinde gelen genç IDF ve paramiliter birimlerinin yaptıkları katliamlardan bahsedilmez. Aynı zamanda Filistinlerin topraklarına ve evlerine dönmelerini yasaklayan ırkçı kanunlardan da iz yoktur.
Yukarıda anlatılanın anlamı oldukça basittir. İsrailliler tamamen Filistin davasından bihaberdir. Yani Filistin davasını sadece kanlı mantıksız bir delilik olarak yorumlayabilirler. İsrail’in Yahudi merkezci soliptik evreninde, İsrailli masum bir kurbandır ve Filistinli barbar bir katilden başka bir şey değildir.
İsrailliyi geçmişiyle ilgili karanlıkta bırakan bu mezarsı durum, herhangi bir gelecek uzlaşı olasılığını da yok etmektedir. İsraillinin çatışmayla ilgili idraki asgari olduğu için, “düşmanı” temizlemek ya da yok etmek dışında herhangi bir muhtemel çözümü tasavvur edememektedir. Tüm İsraillilerin bilmesine izin verilen yegane şey Yahudi acılamasının fantezi anlatımlarıdır. Filistinlilerin acısı onların kulağına tamamen yabancıdır. “Filistinlilerin dönme hakkı” ona matrak gelmektedir. Hatta en ileri “İsrailli insancıllar” bile, toprakları yerli sakinlerle paylaşmaya hazır değillerdir. Bu Filistinlilere, her şeye rağmen özgürlükleri dışında başka seçenek bırakmamaktadır. Açıkçası, İsrail tarafında barış için bir muhatap yoktur.
Bu hafta Hamas’ın balistik yetkinliği hakkında daha fazla şey öğrendik. Besbelli ki Hamas İsrail’e uzun zamandan daha fazla olarak itidalli olmuş. Güney İsrail’e çatışmayı yaymaktan hep kendini geri tutmuş. Bana göre Sderot ve Ashkelon’a tek tük düşen Kassam füzeleri bana esaret altındaki Filistinlilerin verdiği mesajlarından başka bir anlam taşımıyor. Çalınmış topraklara, ev arazilerine ve bahçelere verilen ilk mesaj, “Ey sevgili toprağımız, seni unutmadık, senin için burada hala savaşıyoruz, er ya da geç geri geleceğiz, bıraktığımız yerden yeniden başlayacağız” diyor. Ancak mesaj aynı zamanda da İsraillilere de: “Siz, oradakiler, Sderot, Beer Sheva, Ashkelon, Ashdod, Tel Aviv ve Hayfa’dakiler, farkında olun ya da olmayan, çalıntı topraklarımız üzerinde yaşıyorsunuz. Hemen toplanmaya başlasınız iyi olur çünkü zamanınız doluyor, sabrımızı tükettiniz. Bizlerin, Filistin halkının, kaybedecek artık hiçbir şeyi yok”.
Bununla yüzleşelim, İsrail’deki gerçekçi durum daha çok ölümcüldür. İki yıl önce Hizbullah roketleri kuzey İsrail’i vurdu. Bu hafta Hamas, İsrail’in Güney’ine balistik intikam kokteylleri servis edebileceğini ispatladı. Hizbullah ve Hamas’ın her iki durumunda da, İsrail askeri cevap veremedi. Sivilleri öldürebileceğinden şüphe yok fakat roket atışlarını durdurabilmekten aciz. IDF, ya tüm İsraillin üzerini örtecek bir beton tavan yapacak ya da koruyamayacak. Belki de ilahi nihayette bunu planlıyorlardır.
Ancak hikayenin sonundan daha çok uzağız. Hatta daha başındayız. Her Orta Doğu uzmanı, Hamas’ın Batı Şeria’nın kontrolünü saatler içerisinde ele geçirebileceğini bilir. Aslında, Batı Şeria’daki PA ve Fetih kontrolü IDF sayesindedir. Hamas, Batı Şeria’yı aldığında, İsrail’in en büyük nüfus merkezi Hamas’ın merhametine kalacaktır. Bunu göremeyenler için söyleyelim, bu Yahudi İsrail’in sonu anlamına gelmektedir. Bugün, üç ay sonra ya da beş sene sonra olabilir; olay “eğer”den çok “ne zaman”dır. Tüm İsrail Hamas ve Hizbullah’ın füze menzilinde olduğunda, İsrail toplumu çökecek, ekonomisi iflas edecektir. Kuzey Tel Aviv’deki müstakil bir villanın fiyatı, Kiryat Shmone ya da Sderot’taki kulübeyle aynı olacaktır. Tel Aviv’i tek bir füzeyle vurulduğu zaman, Siyonist rüya sona erecektir.
IDF generalleri bunu bilir, İsrailli liderler de. Bu nedenle zaten Filistinlileri yok etmek için bu savaşı başlattılar. İsrailliler Gazze’yi işgal etmeyi planlamıyorlar. Orada istedikleri bir şey yok. Tek istedikleri Nakba’yı bitirmek. Filistinlileri silmek için üzerlerine bombalar yağdırıyorlar. Filistinlilerin bölgeden gitmesini istiyorlar. Açıkça görülüyor ki işe yaramayacak, Filistinliler kalacak. Sadece kalmayı istedikleri için değil, İsrail ölümcül taktiklerini uyguladığı sürece topraklarına dönüş günleri yaklaştığı için.
İsraillinin gerçeklerden kaçtığı yer de tam burası. İsrail, “dönüşü olmayan noktayı” çoktan geçti. Yok olmaya mahkumiyeti, Filistinli siviller üzerine attığı her bombaya nakşediliyor. İsrail’in kendini kurtarmak için yapabileceği hiçbir şey yok. Çıkış stratejisi yok. Çıkış yollarını müzakere edemez çünkü ne İsrailliler ne de liderliği çatışmadaki temel parametreleri anlayabilmiş değil. İsrail’in harbi sonlandıracak askeri gücü yok. Filistin’den çıkan liderleri öldürmeyi başarabilir, senelerdir de yaptığı bu, buna rağmen Filistin direnişi ve mukavemeti zayıflayacağına daha da güçleniyor. İlk intifada da bir IDF generalinin öngörüsünde olduğu gibi: “Kazanmak için Filistinlilerin yapması gereken tek şey hayatta kalmak”. Hayatta kaldılar ve gerçekten de kazanıyorlar.
İsrail liderleri de bunun farkında. İsrail şimdiden her şeyi denedi, tek taraflı çekilme, aç bırakma ve şimdi de soykırım. Demografik tehlikeyi sıkı bir Yahudi gettosuna dönüştürerek savuşturmayı bile düşündü. Hiçbir şey işe yaramadı. Hamas siyaseti görünümündeki Filistin mukavemeti bölgenin geleceğini tayin edecektir.
İsraillilere kalan tek şey, körlüklerine ve şimdiden hazır ve nazır ölümcül kaderleri olduğu gerçeğinden kaçmaya sıkıca sarılmaktır. Aşağıya doğru yuvarlanırken, İsrailliler bilindik çeşitli kurban ilahileri söylemeye devam edeceklerdir. Benmerkezci üstülükçü gerçekle doldurulmuş olarak, başkalarına yaşattıkları acılara şimdilik kör olarak kendi acılarına boğazlarına kadar gark olacakları günler uzak değildir. Benzersiz şekilde İsrailliler başkaları üzerine bombalar bırakırken birleşik bir topluluk gibi davranmalarına rağmen, biraz canları acıdığında incinebilir masumiyetin ayrık birimlerine, monatlara dönüşmeyi başarırlar. Benlik bilinciyle ve geri kalanlar tarafından algılanan görünümleri arasındaki bu tutarsızlık İsrailliyi canavar bir soykırımcıya dönüştürür. İsraillin kendi tarihini idrak edememesinin de nedeni bu tutarsızlıktır, kendi Devletleri’ni yok etmek sürekli ve sayısız teşebbüslerini kavramalarını da bu engeller. İsraillilerin Shoah’ın (Nazi Soykırımı’nın İbranicesi) anlamını idrak etmelerini ve bir sonrakini önleyebilmelerini engelleyen de aynı tutarsızlıktır. Bu tutarsızlık İsraillileri insanlığın bir parçası olmaktan alıkoyar.
Bir kez daha Yahudiler bilinmez bir kadere doğru yola çıkmak zorunda. Bir nebzeye kadar, kendi yolculuğuma az evvel başladım.
*Gilad Atzmon (İsrailli Dünyaca Tanınmış Müzisyen)

 

ilyas1985

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Allah razi olsun paylaşım için onun yüreğinde allah var
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,036
Puanları
163
Yaş
49
Konum
Gönlün olduğu yerde
selamün aleyküm

selamün aleyküm

"Bu nedenle zaten Filistinlileri yok etmek için bu savaşı başlattılar. İsrailliler Gazze’yi işgal etmeyi planlamıyorlar. Orada istedikleri bir şey yok. Tek istedikleri Nakba’yı bitirmek. Filistinlileri silmek için üzerlerine bombalar yağdırıyorlar. Filistinlilerin bölgeden gitmesini istiyorlar. Açıkça görülüyor ki işe yaramayacak, Filistinliler kalacak. Sadece kalmayı istedikleri için değil, İsrail ölümcül taktiklerini uyguladığı sürece topraklarına dönüş günleri yaklaştığı için."


ALLAH AZZE VE CELLE



emeklerinizden Rabbim c.c. razı olsun hacı kardeşim benim...

Yazdıklarınızı okuyorum da bunu yazanın bir İsrailli olması ne tuhaf değil mi?

Rabbim c.c. dilerse bir kafire bile İslam için herşeyi yaptırabilir.

HAMD OLSUN O'NUN VERDİKLERİNE...


RABBBİM (c.c.) sen herşeyi en iyi bilensin....Ordaki yavrularımız kardeşlerimiz artık ölmesin...GÜÇ KUDRETTE SEN'in elinde.SEN HERŞEYE KADİRSİN aminnnn..


 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
"Bu nedenle zaten Filistinlileri yok etmek için bu savaşı başlattılar. İsrailliler Gazze’yi işgal etmeyi planlamıyorlar. Orada istedikleri bir şey yok. Tek istedikleri Nakba’yı bitirmek. Filistinlileri silmek için üzerlerine bombalar yağdırıyorlar. Filistinlilerin bölgeden gitmesini istiyorlar. Açıkça görülüyor ki işe yaramayacak, Filistinliler kalacak. Sadece kalmayı istedikleri için değil, İsrail ölümcül taktiklerini uyguladığı sürece topraklarına dönüş günleri yaklaştığı için."


ALLAH AZZE VE CELLE



emeklerinizden Rabbim c.c. razı olsun hacı kardeşim benim...

Yazdıklarınızı okuyorum da bunu yazanın bir İsrailli olması ne tuhaf değil mi?

Rabbim c.c. dilerse bir kafire bile İslam için herşeyi yaptırabilir.

HAMD OLSUN O'NUN VERDİKLERİNE...


RABBBİM (c.c.) sen herşeyi en iyi bilensin....Ordaki yavrularımız kardeşlerimiz artık ölmesin...GÜÇ KUDRETTE SEN'in elinde.SEN HERŞEYE KADİRSİN aminnnn..




Rahman c.c sizden de ebeden razı olsun değerli ablamız..B)
Haklısınız, bizler vazifelerimizi yapmaz isek, O c.c din-i mübinini her vesile ile mütahakkim kılmaya muktedirdir elhamdülillah.. Kalbi aminler dualarınıza değerli ablam.. Rabbimize emanet olunuz inşallah.. Baki Selam ve Dualar ile.

annelerdj6.jpg

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
BEKLE BİZİ GAZZE/ALLAH (cc) AZZE


Hüznün ve direnişin adıdır Gazze.Sapantaşlı çocuklar fışkırır bağrından her nevbaharda.Peygamberler diyarı Ortadoğu’nun yaralı ceylanıdır şimdi Gazze…

Henüz yirmi günlük bebeğinin cenazesini omuzlayan baba,bebeğine doyamadan toprağa veren annedir Gazzeli….çocuklarını okula gönderirken geriye sağ dönecekler mi ya da döndüklerinde sağ bulacaklar mı diye düşünendir Gazzeli…

Çölde Musa’ya, kuyuda Yusuf’a,balığın karnında Yunus’a, Hira’da/Taifde Muhammed(as)a merhamet eden Rabbimiz sizi/bizi yüzüstü bırakırmıydı hiç?...

Yeter ki biz ;bir vücudun azaları gibi uyumlu,kurşunla kaynatılmış binalar gibi kavi,’muhakkak müminler kardeştir’ uyarınca kardeş olabilelim…

Ey peygamberlerin ayak bastığı toprakları işgal edenler!Tarih sizi şimdiye dek nazi işkencehanelerinin edilgen aktörleri olarak tanımıştı;oysa şimdiden sonra etkin işkence profesyoneli ve işgalcinin en önde gideni olarak tanımlayacak, bu böyle biline…

Ne yazık ,adları tevhid peygamberleriyle adaş olan Josephler, Jacoblar,Moşeler kirli bir savaşın içinde toprak ve kanı takas ediyorlar sözümona vadedilmiş topraklarına kavuşabilmek adına…

Her yer ağlıyor,dağ taş ağlıyor,Ortadoğu kanıyor ve altmış yıllık bir yara hiç kabuk bağlamadan kanıyor ha kanıyor…

Sapantaşlarıyla Apaçilerin inatlaşması gibi görünse de; aslında bir Hak/Batıl mücadelesidir bu…Bizim olanı ve gaspedileni geri alma çabası…

Ve bizler…ah bizler…Unutmayalım ki rahatça yattığımız yatağımızda,üçbeş çeşit sıcak aşımızda,hasta olunca içtiğimiz ilacımızda yetim bırakılan bir Gazzelinin ,evladını şehid vermiş Kudüslü bir ananın elektriksiz/susuz/ilaçsız/ bırakılmış ambargo köylerinin ve dahi mülteci kamplarının da hakkı var…

Sabret Gazze!

Bekle bizi Gazze!

Çünkü Allah(cc) Azze!



Sevil Yıldırım

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
122tn3.jpg



Özgürlük tutkunu, esiri benim
Gözümde AKSA'nın rüyası benim
Elimde şehadet karanfillerim
Yıllardır umutla bekler gözlerim

Fikrimde bilenir her nur mermisi
Kalbimin kalsa da son bir nefesi
Bu yolun bulunur bin divanesi
Özgürlük yolunda ümitle bekler

Özgürlük tutkunu, esiri benim
Gözümde AKSA'nın benim
Elimde şehadet karanfillerim
Yıllardır umutla bekler gözlerim


Ecelim sararken güvercin kanat
Alnıma yazılır ölümsüz ayet
Kalmde başlarken bir yeni hayat
Rüzgarlar fısıldar şehid şehadet

Özgürlük tutkunu, esiri benim
Gözümde AKSA'nın benim
Elimde şehadet karanfillerim
Yıllardır umutla bekler gözlerim

Abdülbaki Kömür
 

titretttinhoca

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
8 Ocak 2009
Mesajlar
298
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
87
yahudilerle ittifaklara girmek muteffik olmak onlara topraklar satmak iste boyle bisey(Turkiyede ozellikle Israilin topraklari satin alabilmesi icin vakiflar yasasi kabul edildi azinliklarin onunu actilar Turk milletin elinden alinan haklar onlara verildi )
Filistinde olanlar yarin Turkiyenin basina gelebilir zaman kaybetmeden bu yalnistan donmezse
 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,036
Puanları
163
Yaş
49
Konum
Gönlün olduğu yerde
Ecelim sararken güvercin kanat
Alnıma yazılır ölümsüz ayet
Kalmde başlarken bir yeni hayat
Rüzgarlar fısıldar şehid şehadet

 

berat05

Yönetici
Katılım
26 Eki 2007
Mesajlar
7,764
Tepki puanı
1,036
Puanları
163
Yaş
49
Konum
Gönlün olduğu yerde
GÜÇ KUDRETTE SEN'in elinde.SEN HERŞEYE KADİRSİN

GÜÇ KUDRETTE SEN'in elinde.SEN HERŞEYE KADİRSİN

Sabret Gazze!

Bekle bizi Gazze!

Çünkü Allah(cc)AZZE VE CELLE


 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
SELAMÜN ALEYKÜM değerli kardeşim

mesele hepimizin meselesi, bu deryada bir "damla" olabilirsek ne ala

aleykum selam ablacım ellerinize ve güzel yüreğine saglık ablacım haklısınız ablam
rabbimize emanetsiniz inşallah
selam ve dua ile
<<B)>>
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
CFR/Bilderberg


CFR NEDİR?

Bilderberg‘den sonra geçtiğimiz günlerde de CFR gündeme geldi. CFR’nin ne olduğu hakkında bilgi vermeden önce iki konuya temas etmek istiyorum:Birinci olarak: Rotary, Bilderberg, CFR gibi Derin Dünya Devleti’nin temel organlarıyla sıkı münasebet içine girilmesini, mevcut şartların zorlamasına bağlayarak birilerini mazur gösterme gayretkeşliği gösterilmesini haklı ve isabetli bulmuyorum. Bunu, onların dünya siyasetlerini kuşatmış olmaları sebebiyle ne düşündükleri hakkında bilgi sahibi olma çabası şeklinde izah etmek de yerinde değildir. Bu şekilde mazur gösterme veya gerekçelendirme çabası içine girenlerin kendilerine: “Acaba filanca politikacılar benzer şeyleri yapmış olsalardı bu şekilde mazur gösterme veya gerekçelendirme gayretkeşliği içine girecek miydik?” sorusunu sormaları gerekir. Adalet faile göre değil fiile göre işler. Fiil hataysa failin, yakınlık vs. gibi birtakım sıfatları haiz olması onu doğru hale getirmez. Mevcut şartların zorlayıcılığı ise, hataya götüren politik tercihleri değil zaruretleri mazur kılabilir. Birilerine yaranabilmek için onların hakimiyetlerinin güçlendirilmesine ya da yaptıklarının meşrulaştırılmasına yarayacak türden ataklar yapılması ise şartların zorlamasından değil birtakım politik tercihlerden ileri gelmektedir.İkinci olarak: Derin dünya devletinin organları olarak bilinen Bilderberg, CFR vs. gibi organların çok büyük nüfuz sahibi olduğu sık sık vurgulanıyor. Aslında bunların nüfuzlarının yarıdan fazlası böyle büyük nüfuz sahibi olarak gösterilmelerinden kaynaklanmaktadır. Onlar sürekli kendilerini çok büyük nüfuz sahibi göstererek adam kazanıyor ve yaptırım güçlerini artırmaya çalışıyorlar. Bu konuda Dr. Rıza Nur’un, Lozan görüşmeleri esnasında İstanbul hahambaşı Haim Naum’un yürüttüğü lobi faaliyetleri hakkında anlattıkları oldukça ibret vericidir. Ben uzun olacağı için onun anlattıklarını aynen buraya almıyorum. Ancak özetle ifade etmek gerekirse, Naum o zaman Türk tarafını: “Benim Avrupalılarla ilişkilerim iyidir, onlar üzerinde nüfuzum büyüktür. İstediğimi yaptırırım” diyerek; Avrupalıları da: “İsmet (yani İnönü) benim samimi arkadaşımdır. Bir dediğimi iki etmez” diyerek etkilemeye çalışıyor. Bu politika siyonist örgütlerin sürekli izledikleri politikadır ve mevcut nüfuzlarını da bu yolla elde etmişlerdir.Bu iki hususa dikkat çektikten sonra geçtiğimiz günlerde Türkiye’de toplantı gerçekleştiren ve önemli devlet yetkilileriyle görüşmeler yapan CFR’nin ne olduğu hakkında özet bilgiler verelim:CFR’nin açık okunuşu “Council of Foreign Relations” yani “Dış İlişkiler Komitesi”dir. Gizli Dünya Devleti’nin en önemli organlarından biridir ve Yuvarlak Masa teorisine göre şekillendirilmiş organizasyonların eskilerindendir. Yuvarlak Masa teorisi ise Illuminati şebekesinin dünyayı tek merkezden yönetmek amacıyla geliştirdiği bir teoridir. Illuminati şebekesi ise Tapınak Şövalyeleri’nin Ortaçağda ortaya çıkardıkları bir tür siyonizm hareketidir.CFR, 21 Temmuz 1921′de New York’ta kuruldu. Kuruluşunda yahudi kökenli Walter Lippmann’ın önemli rolü oldu. 2. Dünya Savaşı’nda çok önemli bir rol oynadı. Foreign Affairs adlı ünlü dergi bu örgütün yayın organıdır. Bu dergi vasıtasıyla dünya kamuoyu üzerinde bir politik yönlendirme yapmaya çalışmaktadır. Görünüşte CFR’nin çalışmalarının pek gizli olmadığı ileri sürülür. Gerçekte ise diğer Gizli Dünya Devleti organları gibi son derece gizli çalışmaktadır. Ancak yönlendirme amaçlı faaliyetlerini dışa yansıtmakta ve bu yansıtma ile açıktan çalıştığı intibaı vermeye gayret etmektedir.CFR’nin bugün finans, iletişim, akademi, istihbarat, teknoloji alanlarında en etkin konumlarda bulunan 3500 civarında üyesinin olduğu sanılmaktadır. Özellikle Amerika’daki istihbarat örgütleri üzerinde etkilidir.Gizli Dünya Devleti’nde önemli etkinliği olan yahudi kökenli Rockefeller ailesinin bir ferdi olan David Rockefeller, CFR’nin onursal başkanı olarak kabul edilmektedir. Soros Vakfı vasıtasıyla dünya ülkelerinin geleceği için Gizli Dünya Devleti’ne hizmet edecek yöneticiler yetiştirmeye çalışan yahudi kökenli George Soros ABD’nin CFR üyesi ünlülerinin başında gelir. CFR üyelerinin birçokları aynı zamanda Bilderberg ve/veya SBS üyesidirler. CFR’nin Türkiye’den de üyeleri mevcuttur.


alıntı


 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Zafer, ‘düşman’ı sadece ezmek değil, ‘direniş ruhunu yitirmemek’tir de!.

Gazze’de gelinen noktayı nasıl değerlendirmeli?

Her iki taraf da ‘Zafer kazandık!’ Hedefimize vardık!’ diyor.. Bunu da tabiî karşılamak gerekir.. Çünkü, yenilgiyi kabullenmek, bir mücadeleyi sürdürmek için gerekli olan psikolojik desteği yitirmek manâsına gelir.. Bir insanı ruhen yenemediyseniz, o direnişini her halukârda sürdürecektir ve siz ona galib gelememişsiniz demektir..

Siyonist İsrail rejimi, geçmişte -1973- Ramazan Savaşı’nda ağır şekilde yenildiyse de- (1948, 1956 ve 1967 savaşlarında) orduları hareketsiz -etkisiz hale getiriyor ve muzaffer bir edâ ile caka satıyordu.. Artık karşısında ordular pek yok, ancaaak, hâlâ da rûhen teslim olmayan ve kendilerine hükmeden rejimlerin ihanet veya teslimiyetlerine aldırmadan, üteslimiyetçi çizgiye asla yaklaşmıyan, kendi insan hakk ve haysiyetini koruyabilmek için zorbalara en gelişmiş silahlarına karşı taşla direnmeye çalışan bir halk var..

Bir ‘İntifâze (İntifada) nesli’ bu..

Nitekim, ‘siyonist -silahlı haydutler çetesi’ konumundaki İsrail rejimi 2006 Temmuzu’nda Beyrut’un güneyindeki bütün bir Güney Lübnan’ı yerle bir etti, ama, her yıkıntının altından çıkan -ve asker olmayan- insanlar, işgalci siyonist askerlere taşla, tuğlayla veya üzerlerine duvarları yıkarak karşılık verdiler.. Binler halinde can verdiler, ama, teslim olmadılar.. Askerî açıdan tahrib gücünü isbatlayan siyonist İsrail rejimi, o saldırganlığın psikolojik mağlubu olarak ortaya çıktı..

Üzerindeki barbarlık ve utanç yüküyle..

Şimdi de, Gazze karşısında aynı durum tekrarlandı.. Siyonist ‘silahlı haydutlar çetesi’ yine yakıp yıktı, Gazze’yi.. Ve karşısında yine ordu yoktu, düzenli bir mukavemet gücü yoktu.. Bir halk vardı.. 1200’den fazla insan katledildi, halk kesimlerinden.. Nitekim, HAMAS da, güvenlik güçlerinin sadece 48 kayıp verdiğini açıklamış bulunuyor..

Gerisi, sivil insanlar.. Ve binlerce insan da, sakat kalacak şekilde yaralı.. Binlerce bina yerle bir oldu..

Siyonist İsrail rejimi, ordusuz, savunmasız bir sivil halka karşı efelik tasladı, ama, geride yine üzerinde bir utanç yükü kaldı..

Ve, bir diğer nokta..

Siyonist İsrail rejimi, ‘ateş-kes’ kararı aldığını açıkladığında, nicelerimiz ferahladı..

Halbuki, ‘ateş-kes’ kararı tek taraflı idi ve saldırgan, askerlerini çekmiyeceğini de eklemişti hemen..

Yani, sizin evinize biri saldırıyor, ailenizden nicelerini öldürüyor, evinizi tahrib ediyor ve sonra da evin bir tarafına yerleşip ‘ateş-kes’ kararı aldığını açıklıyor; kabul eder misiniz?

Bunun için, Tayyîb Erdoğan’ın Brüksel’e giderken yaptığı açıklamada, ‘askerlerini geri çekmeden bir ateş-kes’in ma’nâsı yoktur..’ şeklindeki sözü, doğru bir yaklaşımdı..

Nitekim, HAMAS, saldırgan düşmanın yaptığı ‘ateş-kes’ açıklamasını reddetti ve sonra, böyle, Gazze’den güçlerini bütünüyle çekmesi için 1 bir haftalık süre tanıyıp, bunu yerine getirdiği takdirde, ‘ateş-kes’i kabul edeceğini açıkladı ve bu, nisbeten doğru bir karardı..

Gazze halkı, uğradığı bunca katliâm ve yıkıma, acılara rağmen, evet, gerçekten de zafer kazanmıştır.. Çünkü, dünyanın en cehennemî güçlerine sahib bir vahşî barbarlar sürüsüne teslim olmamış, hiçbir ciddî silah gücü olmadığı halde, direnmiş ve direnme gücünü sonuna kadar da yitirmemiştir..

Ve siyonist İsrail rejimi ise, yeni Amerikan Başkanı Obama’nın vazifeye başlıyacağı 20 Ocak gününden önceki bir problemi, Obama’nın kucağına bırakmamak düşüncesiyle de, bütün güçlerini paldır-küldür geri çekeceğini açıklamak zorunda kaldı..

Gazze halkı ve HAMAS, ağır darbeler yedi, acılar yaşadı, şehirleri viraneye döndü, ama, ruhunu teslimiyetçi çizgiye yaklaştırmadı.. Şerefini korudu..

İsrail rejimi ise, ‘hedeflerimize vardık!’ açıklaması yapıyor..

Neydi hedeflerin?

Çoluk-çocuk, kadın, ihtiyar, savunmasız sivil insan demeden, ordusuz ve kuşatılmış bir şehrin halkının üzerine yağdırdığın binlerce tonluk bombaların tahrib gücünü seyretmek ve seyrettirmek, yeni silahlarını denemek ve bölgedeki öteki halklara gözdağı vermek, emperyalist güçler karşısında kukla olduklarını sergileyen ve amma kendi halkları karşısında aslan kesilen rejimler ve orduları titretmek miydi?

Ve de, HEDEFiniz, 1200’den fazla sivil insanı, hele de kadınları ve mâsum çocukları katletmek miydi?

Eğer bu idiyse hedefin, evet, bütün bunların herbirisini yerine getirdin..

Ama, bu bir zafer değildir ve üzerinde bir utanç yükü olarak kalmaya devam edecektir.. Ve siyonist yahudilerin nasıl korkunç bir vampir, bir kaniçici ilkel, barbar yaratıklar olduğu bir kez daha sergilenmiştir.. Bu utanç bile size yeter..

Ve ‘modern dünya’ denilen emperyalist dünyanın bu korkunç cinayetler karşısında, nasıl bir ‘kör, sağır ve dilsiz’ kaldıkları da bir kez daha görülmüştür..

Gerçi, emperyalist güç odakları konuyu olabildiğince görmezlik ve göstermezlikten gelmeye, küçültmeye çalıştılarsa da, bu vahşîlikten az çok haberdar olabilen kendi toplumlarından, sokaktaki sıradan insanlardan nicelerinin bu durumu dehşetle karşıladıkları ve ‘Hayır-hayır, Adolf Hitler bile, böylesini yapmamış, sadece insanları temerküz /toplama kamplarına yığmış ve o çetin savaş şartlarında elbette onlardan pek çoğu de telef olmuştu.. Ama, onu kim yapmamıştı ki? Japonya’yla da savaş halinde olan Amerikan Hükûmeti de, savaş yıllarında, ataları 100 yıl öncelerden beri Amerika’da yaşamakta olan japon kökenli kendi vatandaşlarından 250 bin kadar insanı, Japonya’ya yardımcı olabilirler ihtimaliyle, sırf çekik gözlü oldukları için, savaş şartlarında, yıllarca toplama kamplarında tutmuş ve onlar da ne büyük acılar çekmişler ve oralarda erimişlerdi.. Ama, bugün ortada bir savaş da sözkonusu değil.. Bu yapılanlar korkunç..’ dedikleri görülmektedir..

*

B. Amerika’nın yeni başkanı Barack Hossein Obama, resmen vazifeye başlamadan bu konularda görüş açıklamamayı tercih etti.. ‘Konuşacak çok şeyler var, ama, henüz bir Başkan vazifesindeyken, benim de vazifeye başlamadan konuşmam karışıklığa vesile olur..’ diyerek.. Ancak, onun, atalarının da Afrika’dan koparılıp Amerika’ya götürülürken, ne büyük acılar

çektiklerini hatırlayıp hatırlamıyacağı merak konusu elbette.. Ve, başına getirildiği emperyalist mekanizmayı o ne kadar etkileyebilecektir? O da, tıpkı Erdoğan gibi, kendi temel değerlerine düşman bir sistem ve mekanizmanın dişlileri arasında sadece bir takım doğruları ifade etmeye ve mes’elenin aslının çözümünde etkili olamayacak görüşler belirtmekle sınırlanmış görmeyecek midir kendisini?

‘Vicdan bile duymaz, sesi çıkmazsa, bir ‘âaah’ı,/Sessiz kölelerdir çıkaran, bin-bir ilahı...’

Ama, hiç değilse, söz planında da olsa, bu sözler bir doğruyu, bir hakikati ifade ediyorsa, o hakikat ifadelerinin, zulüm düzenlerinin temellerinini mantıken olsun dinamitleyecek bir güce erişmesi ihtimali de vardır.. Nitekim, bugün Ortadoğu’nun özellikle arab- müslüman halkları, başlarındaki rejimlerin ve yöneticilerinin, bu korkunç cinayetler karşısında tek bir cümle bile söyleyemiyecek kadar korku içinde olduklarını görünce, Tayyîb Erdoğan’ın sözlü çıkışlarını ve diplomatik çabalarını bile, âdetâ bir ‘kurtarıcı’nın çabaları gibi karşılıyorlar..

Nitekim, ‘El Quds’el-Arabî’ isimli derginin son sayısında, Abdulbarî Elvan da ‘arabların döktüğü yüzsuyu, Nil nehrinin sularını geçti.. Bu konuda da, kendisiyle hiç kimsenin yarışamıyacağı isim ise, muhakkak ki, Mısır Başkanı Husnî Mubarek’tir.. ‘ diyordu..

Elvan, ayrıca, ‘Bugün, hele de arab olmayan ülkelerin Filistin’i ve Gazze halkını himaye etmeleri karşısında arabların sergiledikleri sessizlik yüzünden her zamankinden daha fazla utanmaları ve kendileri için ağlamaları gerektiğini’ dile getiriyordu..

Elbette, halkların, toptan, kavim ve etnisite esas alınarak yüceltilmesi veya aşağılanması yanlış.. Ve Filistin mes’elesi sadece arabların değil, bütün müslümanların mes’elesidir ve Gazze’de veya başka yerlerdeki sivil -savunmasız kitlelere karşı işlenen korkunç cinayet karşısında ise, tepki vermek için illâ müslüman olmak da gerekmez; her ferd veya toplum da sesini yükseltmeli, tarafını belli etmelidir.. Bu barbarlığın, bu vahşîliğin mi yanındadır, mazlumların mı yanında?..

Bu az-biraz vicdan sahibi olup olmamak ve tıynetin gösterilmesi açısından gereklidir..

Ve amma, Gazze’de sergilenen barbarlık karşısında, nice arab rejimlerinin tahakkümü altındaki halkların ciddî bir tepki verememesi, ayrı bir faciadır..

Hele de Mısır halkının tam bir tepkisizlik içinde olması kahredicidir.. Halbuki, şu son yıllarda, nice katı diktatörlüklerin hüküm sürdüğü ülkelerin başkentlerinde, Bükreş’te, Moskova’da, Belgrad’da, Kiev’de, Tiflis’de, Başkanlık saraylarının, tankların karşısına yüzbinler halinde dikildiği; hattâ göstermelik parlamentoları bile yüzbinlerin bastığı ve dengeleri alt-üst ettiği sosyal patlamalar görülmüştür ve bugün Mısır halkı, o halkların mâruz kaldığı aşağılayıcılıklardan daha hafifine muhatab değildir ve amma, hâlâ sessizdir..

Bu fir’avunluk düzeni karşısında, hem de sosyal bünye içinde ‘İkhvan-ul Muslimiyn’ gibi oldukça etkin bir teşkilata da sahib müslüman Mısır halkının, tepkisini ortaya bir sosyal patlama halinde de olsa koyacağı ümidimi hâlâ koruyorum.. Yoksa, bu utanç yüklü tablo karşısında hiçbir tepki verememenin ağırlığı altında ‘İkhvan’ da, takib ettiği metodunun sağlıklı olup olmadığı açısından daha derin sorgulamalara mâruz kalacaktır..

Haksöz

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
“Ümmetin Yetimleri” Değil “Ümmetin Yüzakı”sınız

ABD ve İngiliz emperyalizminin Ortadoğu’nun başına bela ettiği, Mısır ve Türk faşizminin beslediği siyonist İsrail terör örgütünün Gazze’de sergilediği vâhşeti anlatabilmek için kelimeler yetersiz kalıyor. İslam’a ve İslamî olan her şeye düşman olan ABD – İngiliz – Mısır – Türk dörtlüsü tarafından beslenen, varlığını sürdürmesi ve yaşaması için kendisine her türlü maddî, siyasî, askerî ve lojistik destek sağlanan bu canavar, hiçbir sınır ve kural tanımıyor.
Evleri bombalıyor, camiîleri bombalıyor, hastahaneleri bombalıyor, okulları bombalıyor. Sadece üç hafta içinde öldürdüğü insan sayısı bin üçyüzü geçti ki bunların yarıdan fazlası çocuk.
Gazze’de yaşanan soykırım tüm dünyayı ayağa kaldırdı. Yasadışı siyonist terör örgütüne açıkça destek veren ve kurulduğu günden beri bu işgalci gücü besleyen ABD, İngiltere, Almanya, Fransa ve Türkiye gibi ülkelerde yaşayan halklar başta olmak üzere Asya’dan Afrika’ya ve Avrupa’ya, Kızılderili kıt’âsından Aborjinler kıt’âsına varıncaya kadar yerküresinin dört bir yanında “Gazze Kazanacak” feryâdları yükseldi. Başta Kürdistan, Lübnan, İran, Almanya, Hollanda ve Belçika olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinden “HAMAS’a Selam – Direnişe Devam” sloganları atıldı.
Çünkü Gazze’deki savaş, İsrail – Filistin savaşı değildi, Müslüman – Yahudî savaşı da değildi. Gazze’deki savaş, dünya emperyalizmin insanlığa, insan onur ve haysiyetine karşı başlattığı vahşî bir saldırıydı. İsrail teröristleri ile HAMAS askerleri arasındaki bir savaş değil, dünya emperyalizmi ile dünya halkları arasındaki bir savaştı bu. İblis’in ordusunun Allâh’ın ordusunu perişan etmek için başlattığı bir savaştı bu.
Bir yanda emperyalistler, sömürgeciler, faşistler, başkalarına ait toprakları gasp edenler, başkalarının konuştuğu dilleri yasaklayanlar, köylerini ve ormanlarını yakanlar, dağlarını ve kentlerini bombalayanlar, başkalarının varlığını inkâr edenler, topraklarını parçalara bölenler, topraklarının üzerinde duvarlar ve dikenliteller örenler, ülkelerini haritadan silenler, yerleşim birimlerini istila edip isimlerini değiştirenler adına savaşan, saldıran İsrail, diğer tarafta da mazlumlar, mustaz’aflar, yalınayaklılar, toprakları başkaları tarafından gasp edilenler, dilleri yasaklananlar, köyleri ve ormanları yakılanlar, dağları ve kentleri bombalananlar, evleri, çadırları, ahırları kurşunlananlar, varlıkları inkâr edilenler, toprakları parçalara bölünüp aileleri biribirinden kopartılanlar, topraklarının üzerinde duvarlar ve dikenlitelller örülenler, ülkeleri haritadan silinenler, yerleşim birimleri istila edilip isimleri değiştirilenler adına savaşan ve direniş gösteren HAMAS.
Bir yanda tıpkı en yakın dostları gibi evleri ve kentleri bombalayan, tıpkı onlar gibi ABD emperyalizmine göbek bağıyla bağlı olan, tıpkı onlar gibi İran İslam Devrimi’ne düşman olan, tıpkı onlar gibi HAMAS ve Hizbullâh’ı “terörist” olarak niteleyen, tıpkı onlar gibi lisede namaz kılanları ve üniversiteye başörtüyle gidenleri linç etmeye kalkışan, tıpkı onlar gibi “şu kıt’âdaki şu duvardan tâ şu kıt’âdaki şu denize kadar” gibi işgalci hayâller peşinde koştukları “Arz-ı Mewud” ülküsüne sahip olan, tıpkı onlar gibi etrafındaki bütün ülkeleri düşman olarak kabul edip savaşan, tıpkı onlar gibi Allâh tarafından seçilmiş özel bir millet ve üstün bir ırk olduklarına inanan, tıpkı onlar gibi “bizden bir fert dünyaya bedeldir” diyen, tıpkı onlar gibi dünya üzerinde kendilerinden başka herkesin onlardan nefret ettiği, tıpkı onlar gibi gittikleri her yerde oranın yerlilerini sürüp o topraklara egemen olmaya çalışan, tıpkı onlar gibi ayak bastıkları her yerde iç karışıklıklar, huzursuzluklar ve fitne çıkartan, tıpkı onlar gibi İslam’a ve Qûr’ân’a savaş açmış olan İsrail, diğer tarafta da tıpkı diğer devletsiz Müslüman kardeşleri gibi emperyalistler tarafından parçalara bölünen, tıpkı onlar gibi topraklarında duvarlar ve dikenliteller örülen, tıpkı onlar gibi evlatları evlerinden alınıp kurşuna dizilen, tıpkı onlar gibi hiç kimsenin hakkında ve toprağında gözü olmayan ve fakat sadece var olmak için kavga veren, tıpkı onlar gibi dışlanan, horlanan, evleri başlarına yıkılan, sokaklarına panzerlerle dalınan, ilkokul çağındaki çocuklarının üzerine tanklar sürülen Gazze halkı, HAMAS.
* * *
Gazze katliâmını dünyanın tüm onurlu ve haysiyetli halkları gösteriler düzenleyerek protesto ettiler ve Gazze halkıyla, HAMAS’la dayanışma içine girdiler. Tüm dünyada düzenlenen bu gösteriler içinde en anlamlı ve en muhteşem olanlar, dünyada Filistin halkının yaşadığı trajediyi en iyi anlayacak millet olan Kürt halkının gerçekleştirdiği gösterilerdi.
Elbette dünyanın dört bir yanında düzenlenen gösterilerin hepsi de anlamlı ve önemliydi ancak HAMAS önderliğinin selam gönderdiği ve Gazze halkının “Onların dûâları bize kadar ulaşıyor” dediği Kürt halkının düzenlediği gösteriler, iki açıdan dünyanın diğer bölgelerindeki gösterilerden farklılık arzediyordu:
1 - Tüm dünyadaki en geniş katılımlı ve en kalabalık gösteriler Kürt illerinde gerçekleştirildi. Gazze gösterileri dünyanın kimi ülkelerinde binler ve onbinlerle yapılırken, aynı gösteriler Kürt illerinde yüzbinlerle yapılıyordu.
Birkaç yıl önce Peygamber Efendimiz’e (anam, babam ve çocuklarım O’na fedâ olsun) küstahça hakaretler içeren iğrenç karikatürler yayınlandığında bütün İslam dünyası ayağa kalkmış ve dünyanın dört bir yanında “Peygamber’e Sevgi” gösterileri düzenlenmişti. Dünyadaki en büyük gösteri o zaman Diyarbakır’da yapılmıştı. Diyarbakır’daki “Peygamber’e Sevgi” mitingine 500 bin (yarım milyon) insan katılmıştı. Gazze olaylarında da yine dünyadaki en büyük gösteri Diyarbakır’da yapıldı. Diyarbakır’daki Gazze gösterisinde 250 bin (çeyrek milyon) insan meydanlara akın etmişti.
Böylece her iki olayda da Kürtler “Ümmetin Yetimleri” sıfatını değil, “Ümmetin Önderleri” ve “İslam âleminin lideri” sıfatlarını daha çok hak ettiklerini ispat etmiş oldular. Tıpkı daha önce, Hz. Ömer zamanında, Selahaddin Eyyubî zamanında ve Şeyh Sâîd zamanında da ispat etmiş oldukları gibi.
Gazze direnişini İsra Haber sitesi dakika dakika veriyordu, üç hafta boyunca bu şanlı direnişi dakika dakika İsra Haber’den takip ettik. Diyarbakır’da çeyrek milyon insan meydanlara dökülüp “Bıji Berxwedana Ğazze - Bımre İsrail”, “ J’Bo İslam Canê Me Fedâ – J’Bo Qûr’ân Canê Me Fedâ” ve “J’Sêwîyên Úmmetê HAMAS’ênra Bı Hezaran Slav” haykırışlarıyla gökyüzünü inlettiği aynı saatlerde, evet, Diyarbakır’da bu olağanüstü gösteri yapıldığı aynı anda ajanslara bir “Son Dakika” haberi girdi ve İsra Haber de ajanslara düşen bu haberi aynı dakikada okuyucularına duyurdu. Siyonist düşmana karşı kahramanca savaşan bir Qassam komutanı şu açıklamayı yapıyordu: “Yüzbinlerin haykırışları kulaklarımıza geliyor, Allâh’a yemin ederim ki kardeşlerimizin dûâları bize ulaşıyor. Bunu apaçık bir şekilde hissediyoruz. Bu dûâlarla siyonist düşmana ağır darbeler indiriyoruz. Her türlü güçlü silahlarla donanımlı olan bu düşmana karşı bu darbeleri nasıl vuruyoruz, biz de anlamıyoruz. Vallahi biz cephede savaşırken her taraftan kulaklarımıza yüzbinlerin haykırışları ve sesleri geliyor, dûâlarını işitiyoruz.”
Evet, sevgili Müslüman kardeşlerim; bazıları Ekrad, bazıları Etrak ve bazıları da matrak olan kardeşlerim! Diyarbakır’da 250 000 kişi (yazıyla ikiyüz elli bin tane Şeyhmus ve Berfin) meydanlara akın edip Gazze halkı için dûâ ederken, aynı dakika içinde Gazze’deki Qassam savaşçılarının komutanı “Allâh’a yemin ederim ki kardeşlerimizin dûâları bize ulaşıyor, onların gönül desteğiyle siyonistleri perişan ediyoruz” diyordu ve bu açıklama ile Diyarbakır’daki göz kamaştırıcı gösterinin haberi aynı anda ajanslara düşüyordu.
Diyarbakır (Amed), Ağrı (Agırî), Bingöl (Çêwlîk), Hakkari (Çolamerg), Gaziantep (Diluk), Osmaniye (Cebel-i Bereket), Ardahan (Erdêhan), Erzincan (Erzingan), Batman (Élih), Kahramanmaraş (Gırgûmm), Erzurum (Kalikala), Kilis (Kêlis), Adana (Kilikya), Artvin (Livane), Tunceli (Mamıkî), Kayseri (Mazaka), Malatya (Meledî), Elâzığ (Mezrâ), Mardin (Mêrdin), Muş (Mıj), Kars (Qerıs), Iğdır (Reşqelas), Şanlıurfa (Rîha), Sivas (Sebaset), Adıyaman (Semsur), Siirt (Sêhrt), Şırnak (Şehr-i Nûh), Van (Tuşba) ve Bitlis (Zûlqarneyn) gibi şehirlerden İsrail’i la’netleyen sloganlar atılıyordu. Kûrmanc’ıyla, Zaza’sıyla, Soran’ıyla, Goran’ıyla bütün bir Kürt halkı ve Kürd’üyle, Arab’ıyla, Çerkes’iyle, Türk’üyle, Azerî’siyle, Gürcü’süyle bütün bir Kürdistan halkı Gazze halkı için sokaklara dökülmüştü; ellerinde Şeyh Ahmed Yasin’in, Seyyîd Nasrullâh’ın, Halid Meşal’in, İsmail Heniyye’nin posterleriyle. En anlamlısı ise, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde taşınan bir pankarttı: “İsrail ve Benzerlerini Lanetliyoruz”.
Doğu illerinde yaptıkları gösterilerle sınırlı değildi, “Ümmetin Yetimleri” denilen ama aslında “Ümmetin Yüzakı” olan bu halkın “elleri ve ayakları öpülesi” eylemleri. Başta İstanbul, İzmir, Ankara, Bursa, Kocaeli ve Sakarya olmak üzere Batı illerinde yapılan gösterilerde de kitleler arasında büyük çoğunluğu Kürtler oluşturuyordu. Bu dayanışma gösterilerinden oldukça etkilenen HAMAS lideri Halid Meşal, başta Kürt halkı olmak üzere, bu eylemleri ortaya koyan bütün kardeşlerine selam gönderiyordu.
2 – Kürt illerinde yapılan Gazze gösterilerini başka bölgelerde yapılan gösterilerden ayıran diğer bir özellik de şuydu: Diğer yerlerdeki gösterilerde, bir takım nahoş durumlar yaşanmış ve hatta pek çok yerde gösteriler asıl amacından sapıp ırkçı, şoven ve millîci bir hüviyete bürünmüştü. Nitekim bu kesimler ile samimî olarak gösterilere iştirak eden, sadece İslamî ve insanî duyarlılıklarını ortaya koymak için orada toplanan insanlar arasında tartışmalar ve münakaşalar da yaşanmıştı. Zira bazıları Gazze üzerinden kendi bâtıl dünya görüşünü, kavmiyetçi ve taasupçu zihniyetini ortaya koymaya çalışıyordu. Daha açık konuşmak gerekirse, kan üzerinden siyaset yapıyordu, Gazze’de oluk oluk akan kanlar üzerinden. Bu yerlerdeki gösterilerin pek çoğunda İslamî ve Qûr’ânî söylemler ile şoven – kavmiyetçi söylemler biribirine karıştı, İslamî Direniş bayrakları ile ulusal bayraklar aynı anda, birlikte dalgalandırıldı. Oysa Kürt illerindeki gösterilerde bunların hiçbiri olmadı. İslamî ve Qûr’ânî çağrılar dışında hiçbir çağrıya yer verilmedi, İslamî Direniş bayrakları dışında hiçbir bayrak dalgalandırılmadı.
Yani anlayacağınız, sevgili Müslüman kardeşlerim; bazıları Ekrad, bazıları Etrak ve bazıları da matrak olan kardeşlerim; Kürtler’in gerçekleştirdiği gösteriler sadece dünyadaki en büyük ve en kalabalık gösteriler olmakla kalmadı, aynı zamanda dünyadaki en temiz ve en saf İslamî gösteriler olarak tarihe geçti. (Yakın tarih, çok yakın hem de)
* * *
Siz ey Behr’un- Nehreyn’in kadim halkları! Dicle’nin, Fırat’ın çocukları!
“Gazze kazanacak” dediniz, kazandı. “Bımre İsrail” dediniz, ölümden beter oldu. Zaferiniz kutlu olsun.
Gazze sizin zaferinizdir. Bu zaferi sizler kazandınız. Gazze, sizin dûâlarınızla kazandı.
Ne mutlu size ki, Gazze halkını dûâlarınızla ayakta tuttunuz, Qassam savaşçılarına güç verdiniz, kuvvet verdiniz, cesaret verdiniz. Ne mutlu size ki, Halid Meşal’in selamını aldınız.
Hayır, sizler “Ümmetin Yetimleri” değilsiniz.
Sizler “Ümmetin Yüzakı”sınız.


İbrahim Sediyani
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt