Kapımızda nöbet tutuyor ölüm!
Diyecektim ki; gülüm, mevsim hazan mevsimi, mevsim gözyaşı mevsimi...
Mevsim ayrılık mevsimi. Tarifsiz bir hüznün sarmalındayız.
Anlatılması zor, ifadesi güç.
Fikirler tel tel, şehra şehra düşünceler, duygular buruk buruk....
Bir yanı bahardır kıyılarımızın bir yanı cehennem.
Durmadan gözyaşı dökülüyor yüreğimizin üstüne.
Acıdan, ayrılıktan haritalar ekleniyor alnımızın çizgilerine...
Sararan yapraklar tutunamıyor artık dallarda gülüm, rüzgar estikçe savrulup gidiyor her biri bir yana.
Katar katar turnalar göçüp gidiyor üstümüzden...
Diyecektim ki; gülüm, mevsim hazan mevsimi, mevsim hüzün mevsimi, har düşmüş bağlara, bahçelere.
Yapraklar üşüyor, yapraklar düşüyor dalından.
Turna göçü gibi yapraklarında göçü başladı gülüm...
Diyecektim ki; gülüm, mevsim hazan mevsimi, mevsim kıran mevsimi.
Her taraf ölümlerle acılarla dolu.
Kan gölüne döndü dünya.
Dört bir tarafta barut kokuları geliyor.
Her tarafta savaş, kan gözyaşı var.
Her tarafta bir kaos sürüyor...
Bu yüzden karalar giydik gülüm.
Utandık insanlığımızdan.
Bacakları kopan çocukların feryatları doluyor yüreklerimize.
Çığlıkları, çocukları ölen anaların.
Hiç bu kadar sahipsiz, hiç bu kadar umutsuz, bu kadar çaresiz kalmamıştı yüreğimiz.
Kan ve barut kokan ağır bir hava hüküm sürüyor gecelerde Havaya karışan iniltiler feryatlar ağıtlar.
Gerçeklerle hayallerin karıştığı, rüyalar şehri İstanbul da bombalar patlıyor durmadan. Özlemler, hayaller ıstırap veriyor artık...
Her ah çekişte içimiz titriyor...
Derin bir ah gibi sızlıyor yüreğimiz...
Yüreğimiz parça.parça..
Güvercinlerin öldürüldüğü, defnelerin sessizce ağladığı günlerdeyiz gülüm...
Diyecektim ki; gülüm,
Çiçektir çocuklar:
Bakım ister, özen, özveri, güven ve sabır ister, açmak için çiçeklerini bahara...
Hepsinden önemlisi şefkat, sabır ve sevgi ister...
Sulanmak ister sevgi pınarlarıyla ...
Tomurcuk tomurcuk açmak için dünyaya çiçeklerini ...
Sevgisizlikle solmamak için yaprak yaprak ...
Diyecektim ki; gülüm,
Bahçedir çocuklar:. Tohumdur ekilir, sürer filiz filiz..
Umudu besler bağrında.
Emek ister, bakım ister...
Büyür, olgunlaşır , sevgi meyvesi verir, karşılık beklenmez...
Verdiğini alırsın...
Diyecektim ki; gülüm,
Yüreklerimizi yıllardır sıcak ve hillesiz bir sevgiye kilitleyip, umutla ,özlemle geleceğe dair apak düşler kurduk.
Güneşli, aydınlık, güzel günlerin özlemini çektik.
Belki biraz yorgun, belki durgun, ama yine de umutlu, yine de mutlu, sevgiyi işleyip mavilere, bütün yollara, dallara, dağlara gül yazdık.
Sevgiyi, umudu, güveni, dostluğu, barışı, özgürlüğü, mutluluğu ve bunların getireceği güzellikleri bekledik ölümüne...
Diyecektim ki; gülüm,
Geleceksin diye bütün yollara gül döktük. Güvercinler uçurduk mavilere.
Sevgiyi,dostluğu, barışı, baharı, sevinci getireceksin diye dağlara, ovalara, denizlere .
Bunca çirkinliklerin içinde güzelliği, saflığı, temizliği getireceksin diye kirlenmiş hayatımıza, yıldızlara haber saldık...
Diyecektim ki; gülüm,
Yaşamak güzel...
Yaşamak bir çiçek gibi, dört mevsim güzel kokular saçıyor üzerimize...
Sevgiyle bakıyor herkes biribirine, sevgiyle sarılıyor...
Kinler, düşmanlıklar, kötülükler kafdağının ötesine sürülmüş...
Diyecektim ki; gülüm, gel.
Yorulduk yollarına gül döküp beklemekten.
Ey ömrümüzün taze gülü, ey gözleri öksüzümüz, her hazan bir gül getirip yüreğimize bırak ki, sevdamızın ateşiyle yakalım saçlarını yeryüzünün...
Diyecektim ki; gülüm,
Herşeye rağmen yüreğinde bin umut taşıyor çocuklar gelecek baharlara...
Dünyanın dört bir tarafında barış ve umut şarkıları söylüyor...
Özgürlük ve mutluluk şarkıları söylüyor çocuklar, diyecektim...
Ama diyemedim, diyemedik gülüm...
Kapımızda nöbet tutuyor ölüm...