ALTUN SAÇLI KADIN
Sapık kollar, «hezeyan aklı» devresini Hasan Sabbah'da kapatıp bir müddet sonra «akıl hezeyanı» çığırını İbn-i Teymiyye'de açar ve bu çığır da 18. Miladi Asır sonu ve 19. Asır başlarında (Hicri 12. ve 13. Asırlar) zehirli yemişini vermeye başlarken İran'da, o netameli fesat ikliminde, yine hezeyan aklına doğru yeni bir hareket fışkırdı:
Babilik ve Bahailik hareketi...
Miladi 19 ve Hicri 13. Asır çerçevesinde ve bugün de içiniçin kaynamaya devamda...
Hadisenin dekoru içinde en çarpıcı manzara, kendisine, altun rengi saçlarından kinaye «Zerrin Tae» lakabı takılmış olan bir kadın... Asıl ismi Fatıma, künyesi de Ümmü Selma... «Zerrin» kelimesi «altundan» demek... «Altundan Taç» manasına lakabı, onun sahneye çıkışından sonra takılıyor. 1818'de doğup 1851'de 33 yaşında dünyadan gidiyor. İki lakabı daha var: «Kürretül-Ayn: Göz Nuru» ve «Ferah-ül-Fuad: Gönül Ferahı...»
Mana ile karışık, yahut manaya yönelik şehvette bu kadın, tarihin (Aspasya), (Kleopatra), (Mesaline), (Salome) gibi en büyük fahişelerinden belki daha keskin...
Babası bir din alimi... Çocuk yaşında evlendirdikleri ve yeğeni kocası da bir imam... Ondan 3 çocuğu oluyor; ve sonradan büründüğü şekil içinde ne çocuklar annelerini, ne de anne çocuklannı tanıyor. Bir köşede, karısının gittikçe sapıtan ruhi oluşuna karşı, kocası hayretle seyirci kalmaktan başka bir şey yapamıyor ve rezalet meydan yerine dökülünce de birbirini bırakıyorlar.
Evvela, babasının şiddetle yasaklamasına rağmen bazı sapık kollara ait eserler okumaya ve bunlar üzerinde sabahlamaya başladı. Bir zaman sonra peygamberliğini hemen ve daha yüzünü görmeden kabul edeceği ve kucağına atılacağı Mirza Ali (Bab)a hocalık etmiş bir sapığa (Reşti) kapılanmak istedi fakat ona yetişemedi ve bir «Mesih» bekleyen Reştilere katıldı ve yakında sökün edecek giyabi aşıkının atına ait nal seslerini sabırla bekledi.
İşte nal sesleri, kapısında duran at, inen süvari ve uzatılan el:
- Mirza Ali Muhammed!... Beklenen Mesih!
Evet, Mirza Ali Muhammed, Mehdiliğini ilan etmiş ve bu ilana sanki önceden davetliymiş gibi ilk katılanlardan biri Kurret-ül-ayn olmuştur.
Sene 1848 (Hicri 1261)... Babiler yani kurtuluş kapısını açtığı manasına Mirza Ali'ye «Bab-kapı» ismini verenler 29 yaşındaki rehberleri etrafında «Bedeşt Kongresi» dedikleri bir toplantı kurmuş bulunuyorlar...
Altun saçlı (histerik) kadın, işte bu kongrenin sahnesinde meydana çıktı. Açık saçık, belki sadece vücuduna yapışık bir tülle örtülü ve çizgilerinin en mahrem kıvrımlarını ortaya döker biçimde...
Dehşet!..
Bütün çeneler düşmüştür!
Yakıcı bir iş ve büyüleyici bir hitabet ve birer atom bombası sözler:
- Düsturlarımızı bütün gücümüzle yaymalıyız!
- Ahlak ve adetlerimizi değiştirmeliyiz!
- İşte beni görüyorsunuz; kadınlar açılmalıdır!
Ve Muhsin Abdülhamid imzalı, Iraklı bir profesörün eserinden aynen:
Açık-saçık, tahrik edici tarzda herkesin önüne çıkmış, fettan güzelliğiyle toplantıda bulunanların akıllarını başlarından almış ve uzun bir nutuk irad ederek şunları söylemiştir:
(Sizinle kadınlarımız arasında bulunan bugünkü hicabı, onlarla ortaklaşa iş yaparak, faaliyetlerini paylaşarak, yırtınız! Ayrıldıktan sonra da onlarla birleşiniz, onları kapalılık ve yalnızlıktan umumi hayata, cemiyete çıkarınız! Onlar dünya hayatının çiçeklerinden, güllerinden başka bir şey değillerdir. Çiçek ise mutlak koparılmalı ve koklanmalıdır. Çünkü koklanmak için yaratılmıştır. Sayılması veya şöyle ve şu kadar koklanacak diye sınırlanması uygun değildir. Çiçek derilir toplanır, dostlara sunulur, hediye edilir)...
Bu azgın dişi, bir yıl sonra idam edilecek olan Mirza Ali Muhammed'in peşinde, kendisi de 3 yıl geçince ölmek üzere, yapmadığını bırakmadı, kucaktan kucağa gezdi ve bir Fransız Akademisi azasının MesaIina'ya dair eserinde tasvir ettiği hayatı yaşadı:
- «Kendisini bir senatöre verirdi, çünkü şahsiyetliydi, bir kumandana verirdi, çünkü heybetliydi, bir gladyatöre verirdi, çünkü kuvvetliydi; nihayet önünden geçen birine verirdi, çünkü geçiyordu!»
Fatıma, nam-ı diğer «Zerrin Tac», Babilik ve Bahailik ruh sar'asının gözü dönmüş bir şehvet halinde tecellisine misal, çırılçıplak bir heykel, bir remz...
Sapık kollar, «hezeyan aklı» devresini Hasan Sabbah'da kapatıp bir müddet sonra «akıl hezeyanı» çığırını İbn-i Teymiyye'de açar ve bu çığır da 18. Miladi Asır sonu ve 19. Asır başlarında (Hicri 12. ve 13. Asırlar) zehirli yemişini vermeye başlarken İran'da, o netameli fesat ikliminde, yine hezeyan aklına doğru yeni bir hareket fışkırdı:
Babilik ve Bahailik hareketi...
Miladi 19 ve Hicri 13. Asır çerçevesinde ve bugün de içiniçin kaynamaya devamda...
Hadisenin dekoru içinde en çarpıcı manzara, kendisine, altun rengi saçlarından kinaye «Zerrin Tae» lakabı takılmış olan bir kadın... Asıl ismi Fatıma, künyesi de Ümmü Selma... «Zerrin» kelimesi «altundan» demek... «Altundan Taç» manasına lakabı, onun sahneye çıkışından sonra takılıyor. 1818'de doğup 1851'de 33 yaşında dünyadan gidiyor. İki lakabı daha var: «Kürretül-Ayn: Göz Nuru» ve «Ferah-ül-Fuad: Gönül Ferahı...»
Mana ile karışık, yahut manaya yönelik şehvette bu kadın, tarihin (Aspasya), (Kleopatra), (Mesaline), (Salome) gibi en büyük fahişelerinden belki daha keskin...
Babası bir din alimi... Çocuk yaşında evlendirdikleri ve yeğeni kocası da bir imam... Ondan 3 çocuğu oluyor; ve sonradan büründüğü şekil içinde ne çocuklar annelerini, ne de anne çocuklannı tanıyor. Bir köşede, karısının gittikçe sapıtan ruhi oluşuna karşı, kocası hayretle seyirci kalmaktan başka bir şey yapamıyor ve rezalet meydan yerine dökülünce de birbirini bırakıyorlar.
Evvela, babasının şiddetle yasaklamasına rağmen bazı sapık kollara ait eserler okumaya ve bunlar üzerinde sabahlamaya başladı. Bir zaman sonra peygamberliğini hemen ve daha yüzünü görmeden kabul edeceği ve kucağına atılacağı Mirza Ali (Bab)a hocalık etmiş bir sapığa (Reşti) kapılanmak istedi fakat ona yetişemedi ve bir «Mesih» bekleyen Reştilere katıldı ve yakında sökün edecek giyabi aşıkının atına ait nal seslerini sabırla bekledi.
İşte nal sesleri, kapısında duran at, inen süvari ve uzatılan el:
- Mirza Ali Muhammed!... Beklenen Mesih!
Evet, Mirza Ali Muhammed, Mehdiliğini ilan etmiş ve bu ilana sanki önceden davetliymiş gibi ilk katılanlardan biri Kurret-ül-ayn olmuştur.
Sene 1848 (Hicri 1261)... Babiler yani kurtuluş kapısını açtığı manasına Mirza Ali'ye «Bab-kapı» ismini verenler 29 yaşındaki rehberleri etrafında «Bedeşt Kongresi» dedikleri bir toplantı kurmuş bulunuyorlar...
Altun saçlı (histerik) kadın, işte bu kongrenin sahnesinde meydana çıktı. Açık saçık, belki sadece vücuduna yapışık bir tülle örtülü ve çizgilerinin en mahrem kıvrımlarını ortaya döker biçimde...
Dehşet!..
Bütün çeneler düşmüştür!
Yakıcı bir iş ve büyüleyici bir hitabet ve birer atom bombası sözler:
- Düsturlarımızı bütün gücümüzle yaymalıyız!
- Ahlak ve adetlerimizi değiştirmeliyiz!
- İşte beni görüyorsunuz; kadınlar açılmalıdır!
Ve Muhsin Abdülhamid imzalı, Iraklı bir profesörün eserinden aynen:
Açık-saçık, tahrik edici tarzda herkesin önüne çıkmış, fettan güzelliğiyle toplantıda bulunanların akıllarını başlarından almış ve uzun bir nutuk irad ederek şunları söylemiştir:
(Sizinle kadınlarımız arasında bulunan bugünkü hicabı, onlarla ortaklaşa iş yaparak, faaliyetlerini paylaşarak, yırtınız! Ayrıldıktan sonra da onlarla birleşiniz, onları kapalılık ve yalnızlıktan umumi hayata, cemiyete çıkarınız! Onlar dünya hayatının çiçeklerinden, güllerinden başka bir şey değillerdir. Çiçek ise mutlak koparılmalı ve koklanmalıdır. Çünkü koklanmak için yaratılmıştır. Sayılması veya şöyle ve şu kadar koklanacak diye sınırlanması uygun değildir. Çiçek derilir toplanır, dostlara sunulur, hediye edilir)...
Bu azgın dişi, bir yıl sonra idam edilecek olan Mirza Ali Muhammed'in peşinde, kendisi de 3 yıl geçince ölmek üzere, yapmadığını bırakmadı, kucaktan kucağa gezdi ve bir Fransız Akademisi azasının MesaIina'ya dair eserinde tasvir ettiği hayatı yaşadı:
- «Kendisini bir senatöre verirdi, çünkü şahsiyetliydi, bir kumandana verirdi, çünkü heybetliydi, bir gladyatöre verirdi, çünkü kuvvetliydi; nihayet önünden geçen birine verirdi, çünkü geçiyordu!»
Fatıma, nam-ı diğer «Zerrin Tac», Babilik ve Bahailik ruh sar'asının gözü dönmüş bir şehvet halinde tecellisine misal, çırılçıplak bir heykel, bir remz...