Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Eğer doğruysa ben de inanmak istiyorum (1 Kullanıcı)

  • Konuyu başlatan Zzzaman
  • Başlangıç tarihi
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

can kırıkları

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Mar 2009
Mesajlar
1,967
Tepki puanı
13
Puanları
38
Yaş
38
kardeş senden bir ricam var şuan da 7 adet nas okurmusun ve okuyunca bana cevap yaz
cevap bekliyorum

kardeş cevabını bekliyorum hala
 
Z

Zzzaman

allahına kurban olduğum ayetleri okudun madem orada efendimizin yolundan gidlimesinin emrolunmasıyla karşılaşmadınmı
Evet, karşılaştım. Ama yanlış anlaşıldım galiba, okuduğum ayetlere inanmıyorum ki. Önce Kuran'a inanmak, sonra içinde yazan peygambere inanmak lazım.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Akıl

Kâfir - Siz, iman sahipleri ispat edemiyeceğiniz bir mesele karşısında kaldınız mı, hemen aklı ve ispatı inkâr etmek yoluna dökülürsünüz. Usûlünüz daima budur. Sanki aklı inkâr etmekle varlığını peşinen kabul ettiğiniz şeyi ispat etmiş oluyorsunuz. Düşünmüyorsunuz ki, ispat akıldadır. İnsanın, mesafeyi kabul ettikten sonra ayaklarını inkâr etmesi, varılacak hiçbir yer olmadığını gösterir. Onun içindir ki, akla birtakım gülünç çıkmazlar açarak onu kendi içinde hayret ve esarete mahkûm ettikten sonra, yine onun vasıtasiyle hakikat avcılığına çıkmak, içine saman doldurulmuş ölü köpekle tavşan kovalamaya çıkmak kadar mânâsız olmaz mı? Sizin akla biçtiğiniz bu esir memuriyetten sonra, ne iman, ne inkâr, hiçbir şey düşünülemez ve konuşulamaz. Öyle bir yokluk âlemine girilir ki, orada "var" topyekûn yok olduktan başka "yok"da yoktur. O halde susulur, cemadlaşılır, hiçbir tecrit ve teşhise, tefekkür ve muhasebeye yer kalmaz. Sizin hileniz budur!..

Mümin - Bakalım hile kimde? İmanın elinde akıl, anlattığınız bu tâbi vaziyete geçerken, inkârın, yani sizin gibilerin elinde de putlaşıyor, kendi olmadığı yerde "var" ve "yok"u gösterecek mutlak bir nefy âlemine kaçmak suretiyle nefsini ve hükümranlık hırsını korumaya çalışıyor. Eğer hile ve sahte teselli diye bir şey varsa işte budur; ve bu (taktik) aklın nihâî gözbağcılığı, hokkabazlığı, düzenidir. O kadar ki, bu hileyi hattâ yine akılla çözmeyi bilmeyenler için vaziyet tehlikelidir. Bakınız efendim; aklı tüketen ve onun son sınır taşına kadar uzanıp kayaya çarpanların muazzam düsturuna göre "Bu iş ne akılla olur, ne de akılsız..." Akıl, varken yok, yokken var bir keyfiyettir. Ve yine aklî bir zaruret olarak şart... Şu muhakkaktır ki, aklın akıl olması için evvelâ nefsini, zatını idrak etmesi, bu hususta bir his şemmesine mâlik bulunması bedihîdir. Aklın selâhiyetini tâyin, mutlaka kendisinin tam bir muayene, murakabe ve keşfiyle mümkündür. Bu selâhiyet, muayyen bir mesafe şeridi gibi, kendisinden uzak kalan bir âlemin kapısında nihayete erince, ona, yani akla, dışını inkâr değil, bilâkis tasdik gibi son ve ulvî bir idrak düşer. İdrakin imkânsızlığını anlayan bir idrak... Bu, aklın, kendi aczini müşahede yoliyle becerdiği öyle bir varıştır ki, onda, bir nevi, kendi nefsini de idrak ve ikmâl kıymeti mevcuttur. Sizin aklınız, kendi kendisini görmeden, gördüğünü, ölçtüğünü ve binaenaleyh bulmadığını zanneden; bizim aklımız ise kendi kendini görerek, göremediğini, ölçemediğini ve binaenaleyh bir görülemez ve ölçülemez bulunduğunu gösteren bir vasıta... Böylece hile isnad ettiğiniz iman aklı, hakikâtin ve olunması gereken şeyin ta kendisi; hakikat ve halisiyet izafe ettiğiniz küfür aklı ise hile ve hokkabazlığın bizzat hem suçlu ve hem güçlü şekildir.

Kâfir - Safsata!..

Mümin - Cankurtaran simitlerinizden biri... Safsata... Onu hem siz yapar, hem de muhatabınıza isnat edersiniz! Sizin yandan çarklı ve davlumbazlı battal akıl geminizi kızağa çeken herkes, nazarınızda hayâl adamıdır. İşte, bizatihi, Allah ve üstün illiyetleri anlamasına imkân olmayan, tek imkânı ancak anlayamıyacağını anlatmaktan ibaret bulunan akıl, kendi öz gururunu tekmeler tekmelemez, altından öyle bir akıl çıkar ki, o, bütün bedahetleri görmeğe başlar. Gördüğü ilk tecelli de bedahetlerin en mutlakı halinde Allah'ın varlığı olur.

Kâfir - Allah'ın bu kadar ucuz ispatını hiç kabul eder miyim ben?

Mümin - Demek siz sadece malın pahalısını kabul edersiniz! Pahalı olsun da ne olursa olsun... Fakat Allah'ın, meselâ su gibi, nice nimeti vardır ki, hiç bir bedel onun büyük değerini ölçemez. Bedahet de, bedava olmakla beraber böyle bir nimettir.

Kâfir - Sizdeki yalnız tevilden ibaret güzellik...


Mümin - Sizdeki de tevilsiz çirkinlik!..

Kâfir - Ama yine akıl diyorsunuz. Daima akıl, hep akıl, ondan vazgeçemiyorsunuz!

Mümin - Evet, akıl diyorum! Aklın, nihaî hamle ve kazanç olarak, kendi kifayetsizliğini anlamasından, kendi kendisini tahrip etmesinden başka hiçbir nasibi yoktur. Nitekim, kendisinden evvelki akılcılar sistemini yıkmış olan Garplı bir filozof, hasımlarının "sen akılcılık mesleğini yıktın ama, metodun aklîdir; buna ne dersin?" sözüne şu cevabı vermiştir: "Demek ki, aklın en üstün ve en nihaî faaliyeti, kendi metodiyle kendi kendisini tahrip etmekmiş..." Siz bu filozofu tanıyor musunuz?

Kâfir - Evet... Meşhur (Bergson)... Şair felsefecilerden biri...

Mümin - Demek o da şair sizce.... Ya ondan asırlar önceki İmam-ı Gazalî'ye ne buyrulur?..

Kâfir - Onu bilmiyorum!

Mümin - Bildiğiniz ne var ki, onu bilesiniz?.. İmam-ı Gazalî diyor ki: "Aklı gerdim, gerdim, kopacak kadar gerdim, gördüm ki, o, sınırlıdır ve kendi kendisine varabileceği hiçbir nihayet noktası yoktur. Aklımı kaybedecek hale geldim ve Allah Sevgilisinin ruh feyzine sığınıp her şeyi anladım ve kurtuldum. Peygamberlik tavrı aklın verâsıdır." İşte akıl!..

__________________
 

sınan_06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
466
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
BAKARA (171) : İnkar edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkar edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar.
 

TRHACKER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2009
Mesajlar
2,454
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Soruları numaralandırman güzel olmuş. Teşekkürler! :)
7. Kardeşim, kitaplara imanın içinde hadis kitaplarının olduğuna emin misin? Kitaplara iman derken ben onun ilahi kitaplara işaret ettğini düşünüyordum. Yani sadece Allah'ın kelamı olan kitaplara...
9. Bazı cümlelerim sizi rahatsız edebilir. Oldukça saygılı yazmaya çalışıyorum. Ama sonuçta bir fikir ayrılığı var, bu kaçınılmaz biraz. Yine de rahatsız edici ifadelerim olursa özürdilerim.

rica edrim kardeşim
kitap konusunda nediyor kitaplara iman
yani bunu açmak gerekirse seninde dediğin gibi ilahi kitaplar
ilahi kitaplar nelerdir rabbim tarafından gönderilen kitaplar
senin indiğin gibi ayrıntıya inelim mevlam efendimizi bizim başımıza peygamber olarak göndermişmi? evet
peki efendimizin hareketlerini tastiklemişmi? evet
yani efendimiz tarafından gönderilen kitapta ilahi kitaptır sevgili kardeşim
9. soruya gelince ben saygısız yazıyosun demedim ne olur yanlış anlama evet aramızda fikir ayrılığı var [allahın izni ile düzelecek bir ayrılık] fakat sen diyorsun ya allahın varlığına inanıyorum diye be mübarek rabbimin gönderdiği kitaba niye eksik diyorsun ozaman ya
 

TRHACKER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2009
Mesajlar
2,454
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Evet, karşılaştım. Ama yanlış anlaşıldım galiba, okuduğum ayetlere inanmıyorum ki. Önce Kuran'a inanmak, sonra içinde yazan peygambere inanmak lazım.

yaw sen rabbimize inanıyorsunda nasıl oluyorda onun dediklerine inanmıyorsun gel seninle bu konu üzerine biraz mıuhabbet edelim
varmısın?
 
Z

Zzzaman

kardeşim bak kuran senin gibi inanmayanları nasıl belirtmiş....



BAKARA (171) : İnkar edenleri imana çağıran (peygamber) ile inkar edenlerin durumu, bağırıp çağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (çoban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Bundan dolayı anlamazlar.
Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir. (6 Enam 125)
Sağır, dilsiz ve kör isem yapabileceğim bir şey yok. Ben bir mucize gördüğüm halde inanmamazlık yapmıyorum.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Kâfir - İnsan nedir?

Mümin - Allah'ın aynası...

Kâfir - Neye memurdur?

Mümin - Mukaddes emanete...

Kâfir - Mukaddes emanet ne demektir?

Mümin - Allah'a ermek sırrı...

Kâfir - Nasıl erilir?

Mümin - Kullukla...

Kâfir - Kulluk nasıl olur?

Mümin - Allah'ın emir ve yasaklarına baş keserek...

Kâfir - Bu kadarı erdirir mi?

Mümin - Ermenin ilk basamağına çıkarır...

Kâfir - Sonraki basamaklar?

Mümin - Ruhta ve ruhun hayatında...

Kâfir - Bu dünyadan gaye?

Mümin - "Hiç"ten "hep"e ve ölümden ölümsüze geçmek ve dâvanın kadro ve rejimini kurmak...

Kâfir - Bu yolu kim gösterir?

Mümin - Peygamber...

Kâfir - Bu işin ismi?

Mümin - Din...

Kâfir - Bu işin kitabı?

Mümin - Allah kelâmı...

Kâfir - Ya öbür peygamberler?

Mümin - Hepsi kendi zaman ve mekânında hak...

Kâfir - İslâmınki?

Mümin - Her zaman ve mekânın Mutlak Resulü...

Kâfir - O'ndan sonra peygamberler gelemez mi?

Mümin - Ne de mutlak mânasiyle O'ndan evvel gelebilirdi.

Kâfir - O'ndan sonra herhangi bir içtimaî sisteme yer yok mudur?

Mümin - O'na bağlanmak ve O'ndan olmak şartiyle her sisteme yer, hattâ emir vardır...

Kâfir - O, beşerin bütün verim hakkını inhisar altında mı tutuyor?..

Mümin - O, beşerin bütün verim hakkını Allah'ın kendisine lütfettiği sonsuzluk buutları içinde, uzayabildiği kadar uzamaya davet ediyor ve bu davetin inhisarını elinde tutuyor.

Kâfir - Siz, bakılınca görülemeyecek kadar geri bir mazisiniz!

Mümin - Biz, gerçekten, bakılınca görülemeyecek kadar ileri bir istikbâliz!


__________________
 

sınan_06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
466
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir. (6 Enam 125)
Sağır, dilsiz ve kör isem yapabileceğim bir şey yok. Ben bir mucize gördüğüm halde inanmamazlık yapmıyorum.

bak ayetlere inanmıyorum diyosun ama bana ayetten örnek veriosun demekki sende inanıyosun ama inanmak istemiyosun...
 

TRHACKER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2009
Mesajlar
2,454
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Allah her kimi doğruya erdirmek isterse onun göğsünü İslâm'a açar. Kimi de saptırmak isterse, onun da göğsünü göğe çıkıyormuşçasına daraltır, sıkar. Allah inanmayanlara azap (ve sıkıntıyı) işte böyle verir. (6 Enam 125)
Sağır, dilsiz ve kör isem yapabileceğim bir şey yok. Ben bir mucize gördüğüm halde inanmamazlık yapmıyorum.

değerli kardeşim bukadar olan mucizelerden sonra daha nasıl bir mucize beklentisi içindesin:a40::a40:
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Ve Peygamber

Kâfir - Peygamber bahsini tekrar ele alalım. Peygambere inanılır mı?

Mümin - Yalnız ona inanılır, inanmak, ona inanmaktır.

Kâfir - Allah tarafından gönderilmiş mutavassıt kullar bulunduğuna inanmak, Allah'ın insana verdiği idrak melekelerini inkara kadar gitmez mi? Allah'ın, kullarını kendisine davet için mutavassıta ne ihtiyacı var?

Mümin - Ne elem verici sual!.. Bunu, sizin vaziyetinizde bulunanlar, bir de şöyle vazederler: «Asıl kulun, Allahı bulmak için mutavvasıta ne ihtiyacı var?»... Halbuki kul muhtaç ve Halik bundan münezzehtir.

Kâfir - O halde?..

Mümin - Kullarını her hususta birbirine muhtaç yarattığına göre, en üstün akıl derecesindeki peygambere de bütün kullarını muhtaç etmesi ve Allaha ermek yolunda kullarının bu ihtiyacını Peygamberle gidermesi Yaradanın şan ve rahmetine tam uygun değil mi?

Kâfir - Peygamberlik iddiasındaki zatlar bunu kendilerinden uyduruyorlarsa?

Mümin - Şüphe denilen iblis, size bu tarafiyle nüfuz ediyor da niçin, «Ya dedikleri aynen doğruysa!» sualine yanaştırmıyor? Allahı kabul eden için onun, kullarına inayet ve rahmet muradıyla Peygamberler hâlketmesinde bir muhal hissi duyulabilir mi? Şüpheci şeytan niçin şüphe madalyonunun öbür yüzünü gizliyor?

Kâfir - İyi ama Peygamberlerin sıdkına ait hangi vesikaya sahibiz?

Mümin - Yine kendi elinizle yakalandınız. Müthiş bir vesikaya sahibiz. İhlâsları... Namütenahi derin ve taklit kabul etmez saffet ve halisiyetleri.... Azim ahlâkları, üstün akılları ve en küçük hayal ve vesveseye yer vermeyen örnek doğrulukları...

Kâfir - Yalancı peygamberler görülmemiş değil ya!..

Mümin - Aman, şimdi ne güzel yakalandınız! Elbette görüldü. Fakat onlar peygamber olup da yalancı olanlar değil; yalancı olup da peygamber olmayanlardır. Bu işin yalancısı hemen yakayı ele verdiğine göre, demek bizzat ve bilfiil doğrusunun sıdkına ve doğrucuların varlığına kıyas unsuru teşkil ederler... Hemen foyaları meydana çıkar.

Kâfir - Kelime ve mantık oyunu!

Mümin - Sizinkiyse küfrün peşin hükmü..


__________________
 

ramora

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Tem 2008
Mesajlar
409
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
kardeşim gel sen beni dinle=) şimdi önceden islam ilk geldiğinde kimse inanmamış demişler ya yok olmaz işte put var işte bilmem ne var.. mucize istemişler.. dağdan deve çıkmış! ona da inanmamışlar.. demişler oyun ilizyon üstüne deveyi kesip yemişler! sonra da helak olmuşlar.. asırlar önce olduğundan bize masal gibi gözüküyor.. denizin yarılması mümkün mü? rabbim istemişse evet! ve deniz yarılmış ne olmuş firavun o anda anlamış demiş Allah'ım affet! ama çook geç kalmış bi kere.. ayetlerde ise bize bu söylenmiş firavunun son anda ibadeti ve kabul edilmeyişi anlatılmış ve denmiş ki onu toprak bile kabul etmeyecek... işte! günümüzde eski mucieleri hikaye gibi dşünen gerçekliğinden şüphelenen kardeşlerimize gözle görülür mucize! firavun daha yeni bu zamanlarda bu yüzyılda denizde bulundu! hem de etli, saçlı! bu fizik ve kimyaya göre mümkün deil! apaçık bir mucize.. =)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Daima Peygamber

Kâfir - Lâfımı kesiyor, fikirlerimi tevkif ediyorsunuz!

Mümin - Allah'ın tevkif etmediğini ve konuşmakta serbest bıraktığını, ben mi tevkif edeceğim? İşte, bir mümine zulüm isnad eden bu zalim seciye de küfrün levazımından bir unsurdur. Sorun soracağınızı!

Kâfir - İnsan sizinle konuşurken ne tarafa cevap yetiştireceğini bilemiyor! Soracağım şuydu: İster İslâm felsefesine, ister İslâm hikmetlerine göre, peygamber, her emri kanun mahiyetinde, insan üstü bir hüviyet midir?

Mümin - Her emri kanun mahiyetinden de üstün, her emri kanunlara esas teşkil edecek kadar mutlak; insan üstü, fakat insan. İnsan olmak hakikati bakımından en büyük Peygamberlerle en küçük insan birbirine müsavidir. Fakat yine en büyük peygamber, peygamberliğini çevreleyen müstesna fert hakikatiyle, daima insan ve mahluk kalarak, her insanın üstünde...

Kâfir - Demek İslâmda peygamberi Allah'laştırmak yoktur.

Mümin - İslâmda peygambere karşı en büyük edep, Allaha karşı en büyük edeple beraber şudur ki, onu Allahın abdi ve Resulü bilerek, ne kadar büyük kabul etsen yine az. Allahın mutlak vasıflarına, ne kadar az olursa olsun, işaret ettirecek olursan da fazladır. Peygamber o insan zirvesinin son kemal noktasıdır ki, belki Allahla arasında kıl kalınlığında bir mesafe kalmıştır, ama bu kılın bir (yanıyla öbür yanı arasında ebedilik ve namütenahilik vardır Ve bir yanından öbür yanına geçebilmek muhaldir.

Kâfir - Yine soramadım soracağımı! Hep cümle hokkabazlığı!.. Şaşırtıyorsunuz!..

Mümin - Sorunuz! Çırpınmayınız!..

Kâfir - Konuşmamızı o hale getirdiniz ki, bundan ileriye aramızda yol kalmıyor. İmanın usulü bu mudur?

Mümin - İmanın usulü bu değildir. Fakat siz, içinizdeki inkâr ukdesini sımsıkı yakalamış gördüğünüz her yerde aynı iddiayı ortaya atacaksınız! Esastaki derin ihtilâfımıza rağmen herşeyi konuşabiliriz. Zaten esasta müşterek olsaydık, münakaşaya lüzum kalmazdı ki.. Size konuşmamak hissini veren şey, kendinizi çabucak mat olmaya başlamış görmenizdir. Açın bahsi de, mücerred ve müşahhas dinin her tarafını konuşalım!..

__________________
 
Z

Zzzaman

...
o zaman bir düşünün.. bu sıkıntılarla dolu dünyaya geldik.. rabbim yaratıcımız bizi öylece ortada bırakır mı? hayır! bunun için asırlar süren zaman zarfında birçok şekilde yanımızda olmuş.. hamd olsun... önyargısız ve dünya rehberi olarak baktığınızda göreceğiniz en güzel rehber Kur'an'dır.. ve en güzel din dolayısıyla islamdır. çünkü islam Kur'an'a imn ve uyum gerektirir. orada yazılı olana göre yaşayan bir insan hem uzun ömürlü, sağlıklı olur hem de mutlu ve huzurlu.. neden islam sorusunu siz kendiniz de apaçık bulursunuz kardeşim...
...
Diğerleri dinleri de biraz araştırdım. İlahi olmayan dinler de zaten saçmalıklar mevcut. Musevilik ırkçı bir din. Hristiyanlıkta da peygamberin çok önemli tutulduğunu gördüm. Allah'ın yanında bir peygamber o kadar üstün tutulmamalı.
İslamiyeti anlamak için de Kuran'ı okuyorum. Eğer toplumlara bakacak olursak müslüman olup da mutlu, huzurlu, zengin, refah içinde bir toplum göremiyorum.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Kitap

Kâfir - Peygamberlerden sonra kitap bahsini de gözden geçirmeliyiz!

Mümin - Geçirelim, bakalım! Ne diyeceksiniz Allah'ın kitapları için?

Kâfir - Böyle bir şeye inanılır mı, diyeceğim; bunlar «Peygamberlik» sıfatı verilen büyük zatların kendi eserleridir!

Mümin - Hem peygamberleri «büyük zatlar» diye vasıflandırıyor, hem de onları yalanların en şenîine müsait görüyorsunuz!

Kâfir - Hayır, öyle bildiğiniz çeşitten, menfaata bağlı, adi yalanlardan değil... Onlar, belki de halktan evvel buna inanmışlar, kendi kendilerini inandırmışlar...

Mümin - Bu takdirde de onlara muvazenesizlik ve hastalık isnad etmiş oluyorsunuz. Bize hayatı, ahlakı ve mizacı anlatılan hangi peygamberde yalancılık veya ruhî bozukluk gibi bir hal görmeye imkân vardır?

Kâfir - Farzediniz ki, bu haller yoktur ve onlar kâmil insanlardır. Böyle diye getirdikleri kitapların Allah kelâmı olduğuna inanmak mı lazım gelir?

Mümin - Küfrün öyle kâfir, yani hain bir mantığı vardır ki, eğer mümine sabır ve sükûnet lazım olmasa bu mantığa insan gibi cevap vermek elden gelmez. Şu düştüğünüz tezada bakın; Allah kitaplarının (hâşa) hak olmadığını ispat etmek için evvela peygamberlerde, onların ahlak ve ruhlarında birşey arıyor, bulamayınca da ilk teşebbüsünüze göre kitapları tasdik etmeniz gerekirken, kendi mesnedinizi kaybettiğiniz halde inkarda ısrar etmekle, inat ve peşin hükmünüzü ele vermiş oluyorsunuz. Demek ki, sizin için peygamberler bahanedir; onları çürütemeyince de işte şimdi yaptığınız gibi, delil ve mâna ile hiç alakanız olmadan sizce esasın inkar olduğunu belli ediyorsunuz. Ne müşkil mevkide uluduğunuzun farkında mısınız?

Kâfir - Siz hep benimle meşgulsünüz. Lütfen dâva ile meşgul olun! İslâmın iddiasına göre bugün elde mevcut ilâhi kitaplar arasında tek harfi ve hecesi kaybedilmemiş biricik kitap Kur'ân!..

Mümin - Öyledir! Bu hususiyet de ne büyük bir mucize olduğuna ve Hak tarafından korunduğuna ayrıca işaret... Bu işaret 14 asır önce ve peşinen verildi.....

Kâfir - İyi ama, yine 14 asırdan beri Kur'ânın ezelî Allah kelamı bilinmesine karşılık sadece gününün hâdiselerine ve herkesçe malum peygamber menkıbelerinden ibaret ve müşahhasta kalmasına ne buyurulur?

Mümin - Zahiri cephenin bu tarafı, sadece, en büyük tecride kadar götürülebilecek bir remz ifadesidir. Yoksa zaman ve mekânden münezzeh ve mücerret Allah kelâmını, bellibaşlı müşahhaslara inhisar ettirmekten muallâdır. Kur'ân esrarına beşerî takatin son haddiyle sokulabilenler onda, ilk insandan son insana kadar bütün zaman ve mekanın haberleri kaynaştığını bilirler.

Kâfir - Ya öbür kitaplar?

Mümin - Hepsi hak, fakat hiçbiri mevcut değil... Meselâ eldeki 4 İncil, "bir" tecezzi kabûl etmeyeceğine göre topyekûn "yok"un işaretçisi...

Kâfir - Bu asırda insanlık Kur'ân ile idare edilebilir mi?

Mümin - Bu asırda ve gelecekte her şey, Kur'ân'in zahiri temel ve sütunları üzerinde inşa edilecek yepyeni ve bâtını bir nizam mimarîsine muhtaç...
 

can kırıkları

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Mar 2009
Mesajlar
1,967
Tepki puanı
13
Puanları
38
Yaş
38
kardeş sen nas okusana bi kendine cevap ver rahat okudun mu kekeledin mi okuken sıkıntı geldimi bana bir cevap yazda senin derdini anlayayım
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Namaz

Kâfir - Siz istediğinizi söyleyin! İslâmın her emri tahammülün üstünde serttir.

Mümin - Nefsinize mülayim gelmesini mi beklerdiniz? Öyleyse siz bir din değil, bir haz vasıtası arıyorsunuz? Hangi deva, bilhassa gidermeyi teahhüt ettiği hastalıkla aynı nispette olarak, hastaya sert ve acı görünmez ki?.. Ebediyet dâvasının devası elbette nefse acı gelecektir.

Kâfir - Artık bunlar kolay ve malûm lâf tarafı... Ben diyorum ki, İslâmın şartlarına bu asırda dayanılmaz!

Mümin - Hangi şartlarmış onlar?

Kâfir - Meşhur beş şarttan birini, meselâ namazı ele alalım! Kuzum, bu asırda insan, hem de her biri saatinde olmak şartiyle beş vakit namaz kılabilir mi?

Mümin - Bu asırda siz, sabah ve ikindi kahvaltıları ve icap ederse yemeği ile beraber beş öğün, midenize hizmet edebiliyor musunuz?

Kâfir - İyi ama, o yemek! İnsan yemek yemeden yaşayabilir mi?

Mümin - İnsan asıl, namaz kılmadan yaşayamaz! Fakat namazın hayatî zarureti kavranmayınca, işte böyle, kabahat beş vakte bulunur. Siz namazın kemiyetiyle ne uğraşıyorsunuz? İşi esasta arayın ve namazın aslen size giran gelip gelmediğini tespit ettikten sonra namuskârane konuşun! Eğer o size giran gelmeseydi, sevgilinizle randevularınızda duyduğunuz heyecanla, onu hiç ayrılmamacasına devam ettirmek isteyecektiniz. Namaz da, müminlerin sevgilileriyle randevusudur. Hiç onu fazla görebilirler mi? Fakat sizden rica ederim, konuşurken biraz fikir ve hakikat edebî gösterin de, günün züppeleri gibi, işi dar kemiyet plânlarına bağlı itirazlarla halledebileceğinizi ummayın! Bu takdirde sizi susturmak o kadar kolay oluyor ki, ben, hamdolsun mensup bulunduğum imanın nâmütenâhî girift ve muğdil hikmetleri önünde, bu derece kolay kazanılan zaferlerle mahcup vaziyete düşüyorum! Namazın beş vaktine itiraz edenler, onun bir vaktine bile tahammül edemeyenlerin, ondaki hudutsuz kazancı anlayamayanların, onu "def-i belâ" sayanların, işi kemiyet hesabiyle boğuntuya getirici maskeli hüviyetleridir.

Kâfir - Namazın sade vakti değil, şekli de bu asır insanına göre değil...

Mümin - Bu asrın insanı, Allah'a secde etmek yerine ceberûtî kullara secde ettiği için mi namazın şekline tahammül edemez?

Kâfir - Bahsi değiştirmeyelim! Hamal, serseri, dilenci, her cinsten insanın çıplak ayaklarıyla kirlettiği bir zemin üzerinde, başını yere koymak ve her defa alnıyla yerden 10 gram toz kaldırmak... Bu mu ibadet?

Mümin - Eğer şahıslar fakirliklerine rağmen herkesle müsavi olması gereken İslâmî temizliği yerine getirmiyorsa; eğer zemin operatörlerin yaralara koyduğu gazlı bezler kadar temiz değilse, kabahat şahıslarda ve onları yetiştiren cemiyette midir, yoksa İslâmiyette mi? İslâmiyetin emrettiği namaz, yeni yağmış kar tabakasından daha lekesiz bir zemin üzerinde, manolya ağacının en yüksek noktasındaki çiçeklerden daha pâk uzuvlarla edilen ibadettir. Fakat îslâmiyete lâyık olmayan toplulukların şahıs ve cemiyet suçlarını İslâmiyetin kabahati diye gösteren küfür anlayışı, İslâmiyeti, müşahhas tatbikçilerin ferdî şartlarından tecrit ve tenzih edemez. Siz bize bir İslâm cemiyetini teslim edin de, biz de size bu asır insanını ebediyen teshir edecek namazın ve İslâmiyetin ne demek olduğunu gösterelim! Namaz, oturduğu yerde konser dinlemeye benzemez. Ve kulun Allah'ta yok olduğunun ilânı, secdeden gayrı hiçbir şekilde hakikatini bulamaz.
 

TRHACKER

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2009
Mesajlar
2,454
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
yaw sen rabbimize inanıyorsunda nasıl oluyorda onun dediklerine inanmıyorsun gel seninle bu konu üzerine biraz mıuhabbet edelim
varmısın?
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt