Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

!Dua ederken birini aracı yapmak! (3 Kullanıcı)

muberra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
527
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
S.A.Dua ederken birini aracı yapmak ne kadar doğru. Yani şu insanı aracı koyarak onun yüzü suyu hürmetime şu dileğimi ver deniliyor ya,ben özelikle şu son senelerde gittiğim ilmi seminerlerde Fatiha suresinde dediğimiz gibi " yalnız Sana ibadet eder,yalnız Senden yardım dileriz" diye dua edildiğini ama buna karşılık bazı kişilerin dua ederken kişileri aracı koymalarının imana zarar verdiğini öğrendim. Zaten yüce Allah sadece benden isteyin demiyor mu? Biz elbette tüm peygamberleri,evliyaları çok seviyoruz ama onlar da kul,onlar da sadece karşılığını Allah'tan bekleyerek dua ederlerdi. Şirk konusu çok hassas. Açıkçası şirke düşmek istemeden de ols beni çok korkutuyor. Lutfen bu konuda ıyı bır araştırma yapalım.Eğer bu konuda güvenilir kaynaklarla ilim almış bır arkadaş da açıklama yaparsa sevıneceğım. Allah'a emanet olun..
 

ebrar_reyyan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2008
Mesajlar
373
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Yardım Allah'tan dilendiğine; Onun, verecekse araya vasıta koymadan da verebileceğine inandıktan sonra "dilekleri kabul etmesi için faydalıdır" inancı ile araya, O'nun sevdiğine inanılan birinin konması; yani "onun hatırı için" denmesi elbette ki şirk olmaz. "Meşru mudur ve faydası var mıdır?" sorusunu ise İslam alimleri farklı şekillerde cevaplandırmışlardır.

Bir guruba göre ölmüş bir kimseyi araya koymanın faydası yoktur, böyle bir uygulamanın sahih delili de bulunmadığı için meşru değildir.

Diğer guruba göre Hz. Peygamber, onun amcası Abbas vasıta kılınarak Allah'a dua edilmiş, ondan yağmur istenmiştir. Diriler için caiz olan ölüler için de caiz olur; çünkü Allah'ın sevdiği kullar fani dünyadan ayrıldılar diye Allah katındaki itibar ve değerlerini yitirmezler.
Şeyhten himmet (yardım) istemek yukarda açıklanan tevessül şeklinde olmuş ise bunun hükmünü açıklamış olduk. Böyle değil de doğrudan şeyhten bir şey istenmiş, mesela "bana şifa ver, derdime çare bul, beni şu sıkıntıdan kurtar..." denilmiş ise büyük hataya düşülmüş demektir, tövbe etmek ve bir daha yapmamak gerekir.
alıntı..
 

muberra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
527
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
ALLAH (c.c.) kullarına, kendilerinden daha yakındır
 

muberra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
527
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
mesela bakın müşrikler de dua ederdi,Allah'a inanırlardı. Ama neden onlara müşrik dendi. Kelime köküne bakın. müşrik şerike(ortak koşmak) kelimesinden gelir. Yani müşrikler Allah'tan doğrudan birşey istemezler araya aracı koyarlardı. Ben bu konuda şöyle dua edilmesi gerktiğine inanıyorum. Tüm peygamberlere,evliyalara,ilim insanlarına Allah rahmetini onların üzerine yağdırsın, mekanları cennet olsun diye güzel dualar edilebilir. Yani bu kıymetli kişileri ettiğiniz dualarda güzel yadedersiniz. Ama sadece Allah'tan yardım istersiniz,çünkü duayı kabul edecek sadece yüce Rabbimizdir. ben bildiğimi paylaşmak istedim sadece. Dediğim gibi bu konuda iyi bir araştırma yapan ve sağlam kaynakları olan kardeşlerimiz bize açıklama yaparak yardımcı olabilir.
 

zrrtt

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
3 Mar 2009
Mesajlar
118
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
104
Yardım Allah'tan dilendiğine; Onun, verecekse araya vasıta koymadan da verebileceğine inandıktan sonra "dilekleri kabul etmesi için faydalıdır" inancı ile araya, O'nun sevdiğine inanılan birinin konması; yani "onun hatırı için" denmesi elbette ki şirk olmaz. "Meşru mudur ve faydası var mıdır?" sorusunu ise İslam alimleri farklı şekillerde cevaplandırmışlardır.

Bir guruba göre ölmüş bir kimseyi araya koymanın faydası yoktur, böyle bir uygulamanın sahih delili de bulunmadığı için meşru değildir.

Diğer guruba göre Hz. Peygamber, onun amcası Abbas vasıta kılınarak Allah'a dua edilmiş, ondan yağmur istenmiştir. Diriler için caiz olan ölüler için de caiz olur; çünkü Allah'ın sevdiği kullar fani dünyadan ayrıldılar diye Allah katındaki itibar ve değerlerini yitirmezler.
Şeyhten himmet (yardım) istemek yukarda açıklanan tevessül şeklinde olmuş ise bunun hükmünü açıklamış olduk. Böyle değil de doğrudan şeyhten bir şey istenmiş, mesela "bana şifa ver, derdime çare bul, beni şu sıkıntıdan kurtar..." denilmiş ise büyük hataya düşülmüş demektir, tövbe etmek ve bir daha yapmamak gerekir.
alıntı..
bu konu çok ihtilaflı bir konudur.
yalnız hz. Abbasa dua edilip hz.Abbastan yağmur istenmemiştir.
o hadisi yazayım:

Enes (ra) şöyle demiştir:

Ömer b. Hattab kıtlık olduğu zaman Abbas b. Abdülmuttalib’i vesile ederek yağmur istedi ve “Allahım! Biz sana peygamberimiz (asv) ile tevessül eder ve sende bize yağmur ihsan ederdin. (Şimdi) sana peygamberimizin amcasıyla tevessül ediyoruz (نتوسل إليك بعم نبينا), bize yağmur ihsan eyle” dedi. Enes (ra) der ki; bu duanın ardından Allah yağmur ihsan etti.

Buhari.c.1.s.342, c.3.s.1360 (Bu hadis Beyhaki, İbn huzeyme, Taberani, İbn Hibban ve başkaları tarafından da rivayet edilmiş sahih bir hadistir.)

burada farkındaysak hz.Peygambersav.in vefatından sonra Peygambersavin yakını olan hz Abasla yağmur duasına çıkılıyor.
yani Peygamber vefat ettiğinden salihlerden olan yaşayan amcasıyla tevessülde bulunuluyor.

birinci şart tevessül edilecek kişinin yaşayan birisi olması.eğer vefat etmiş birisiyle tevessül edilseydi direkt Peygamber efendimizle tevessüle edilirdi

ikinci şartta duaya vesile edilecek salih kişininde duaya iştirak etmesidir.
farkındaysak,yağmuR duasında bulunurken,hz ABBAS tan dua edilmesi isteniyor.
yani hz Abbasın yüzü suyu hürmetine dua edilmiyor...
kısacası şunu söylemek doğru olur.
salih kişilerden dua istemek,onlarla birlikte dua etmek caiz olan vesiledir.
bunların dışında şu zatın yüzü suyu hürmetine,hatrına diye dua etmek bu hadise göre caiz değildir.
bu konuyla mezhep imamlarındanda caiz olmayacağına dair deliller mevcuttur.
 

muberra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
527
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
bu konu çok ihtilaflı bir konudur.
yalnız hz. Abbasa dua edilip hz.Abbastan yağmur istenmemiştir.
o hadisi yazayım:

Enes (ra) şöyle demiştir:

Ömer b. Hattab kıtlık olduğu zaman Abbas b. Abdülmuttalib’i vesile ederek yağmur istedi ve “Allahım! Biz sana peygamberimiz (asv) ile tevessül eder ve sende bize yağmur ihsan ederdin. (Şimdi) sana peygamberimizin amcasıyla tevessül ediyoruz (نتوسل إليك بعم نبينا), bize yağmur ihsan eyle” dedi. Enes (ra) der ki; bu duanın ardından Allah yağmur ihsan etti.

Buhari.c.1.s.342, c.3.s.1360 (Bu hadis Beyhaki, İbn huzeyme, Taberani, İbn Hibban ve başkaları tarafından da rivayet edilmiş sahih bir hadistir.)

burada farkındaysak hz.Peygambersav.in vefatından sonra Peygambersavin yakını olan hz Abasla yağmur duasına çıkılıyor.
yani Peygamber vefat ettiğinden salihlerden olan yaşayan amcasıyla tevessülde bulunuluyor.

birinci şart tevessül edilecek kişinin yaşayan birisi olması.eğer vefat etmiş birisiyle tevessül edilseydi direkt Peygamber efendimizle tevessüle edilirdi

ikinci şartta duaya vesile edilecek salih kişininde duaya iştirak etmesidir.
farkındaysak,yağmuR duasında bulunurken,hz ABBAS tan dua edilmesi isteniyor.
yani hz Abbasın yüzü suyu hürmetine dua edilmiyor...
kısacası şunu söylemek doğru olur.
salih kişilerden dua istemek,onlarla birlikte dua etmek caiz olan vesiledir.
bunların dışında şu zatın yüzü suyu hürmetine,hatrına diye dua etmek bu hadise göre caiz değildir.
bu konuyla mezhep imamlarındanda caiz olmayacağına dair deliller mevcuttur.

Tşk.ler açıklamalarınız için...
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Esselamu aleyküm ve rahmetullah Muberra kardeşim, inşallahü teala naklettiğimiz bilgiler istifadeli olur.

[FONT=&quot]Bu şefaat ve yardım, Allah’ın yaratıcılığını inkâr etmek değildir. Bulut vasıtası ile Allahü teâlâdan yağmur beklemek, ilaç içerek Allahü teâlâdan şifa beklemek, bomba, füze, uçak kullanarak Allahü teâlâdan zafer beklemek gibidir. Bunlar sebeptir. Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratmaktadır. Bu sebeplere yapışmak, şirk değil, dinin emridir. Peygamberler sebeplere yapıştılar. Allahü teâlânın zafer vermesi için, savaş vasıtaları yapıldığı gibi, Allahü teâlânın duayı kabul etmesi için de, Peygamberin, Evliyanın ruhlarına gönül bağlanır.

Allahü teâlânın elektromagnetik dalgalarla yarattığı sesi almak için radyo kullanmak, Allah’ı bırakıp bir kutuya başvurmak değildir. Çünkü, radyo kutusundaki aletlere o özellikleri, o kuvvetleri veren Allah’tır.

Allahü teâlâ, her şeyde, kendi kudretini gizlemiştir. Müşrik, puta tapar, Allahü teâlâyı düşünmez. Müslüman, sebeplere, mahluklara, tesir, hassa veren Allahü teâlâyı düşünür. İstediğini Ondan bekler. Geleni Allahü teâlâdan bilir. Müminler, (Yalnız Senden yardım isteriz) âyetini, (Ya Rabbi, dünyadaki arzularıma, ihtiyaçlarıma kavuşmak için maddi, fenni sebeplere yapışıyor ve bana yardım etmeleri için, sevdiğin kullarına yalvarıyorum. Bunları yaparken ve her zaman, dilekleri verenin, yaratanın yalnız sen olduğuna inanıyorum. Yalnız senden bekliyorum!) şeklinde anlarlar. Peygamber gibi evliya da, gaybı bilmez. Allahü teâlâ bildirirse, ancak onu söyler. Evliya, yoku var; varı da yok edemez. Kimseye rızık veremez, çocuk yapamaz, hastalığı gideremez.

Bunun için hacetini bizzat Evliyadan bekleyerek, Evliyaya adak yapmak caiz olmaz. Ancak şarta bağlı olarak evliyaya adak yapmak, kendisini, günahı çok, dua etmeye yüzünün olmadığını düşünerek, mübarek birini vesile edip, onun hürmetine Allahü teâlâya yalvarmak şeklinde olursa mahzuru olmaz.

Yine bu necdiler, “İlaç hastalığıma iyi geldi demek şirktir, Terörist çocuğu öldürdü demek de şirktir” diyorlar. Evet öldüren de dirilten de yalnız Allahü teâlâdır.
Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Dirilten ve öldüren yalnız Odur.) [Yunus 56]

(Ölüm zamanında insanı, Allah öldürüyor.)
[Zümer 42]

Azrail öldürdü, Azrail can aldı demek de mecazidir. Öldüren, hastaya şifa veren Allah’tır. Çünkü Allahü teâlâ, (Hasta olduğum zaman ancak O bana şifa verir) buyuruyor. (Şuara 80)

Cenab-ı Hak her şeyi sebep ile yaratıyor. İlaçsız da şifa verir ama, ilacı sebep kılıyor. Her şeyi yaratanın, şifa verenin Allahü teâlâ olduğunu bilen bir Müslümanın, (Aspirin başımın ağrısını giderdi), (Falanca falancayı öldürdü), (Azrail babamın canını aldı) veya (Doktor, hastayı iyileştirdi) demesi şirk ve günah değildir. Bu bir mecazdır. Böyle örnekler Kur'an-ı kerimde de çoktur:
(Öldürmek için vekil yapılmış olan melek sizi öldürüyor.) [Secde 11]

(Körlerin gözünü açar, baras hastalığını iyi eder ve Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim.) [A. İmran 49]

Birinci âyette Allah’ın izni ile meleğin öldürdüğü, ikinci âyette de Hazret-i İsa’nın ölüyü dirilttiği bildiriliyor. Evliya da Allah’ın izni ile kendisinden isteyene yardım ediyor. Allahü teâlânın kudretinden niye şüphe edilir ki?

[/FONT]
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Mezârları ziyâret ile tevessül eden kâfir olsaydı, Peygamberimiz ile de tevessül edilmezdi. Hâlbuki, O, dünyâya gelmeden önce ve dünyâda diri iken ve vefâtından sonra, hep tevessül edilmişdir. (Şevâhid-ül-hak) yüzelliüçüncü [153] sahîfede yazılı, İbni Mâce hadîsinde, Peygamberimiz (Allahümme innî es’elüke bihakkıssâ’ilîne aleyke), ya’nî (Yâ Rabbî! Senden isteyip de, verdiğin kimselerin hâtırı için, senden istiyorum!) derdi ve böyle düâ ediniz buyururdu. Hazret-i Alînin “radıyallahü anh” annesi Fâtımayı “radıyallahü anhâ” kendi mubârek elleri ile mezâra koyunca (İgfir li ümmî Fâtımate binti Esed ve vessi’aleyhâ medhaleha bi-hakkı Nebiyyike vel Enbiyâ-illezîne min kablî inneke erhamürrâhimîn) buyurduğunu, Taberânî ve İbni Hibbân ve Hâkim ve Süyûtî bildirmekdedir. Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Osmân bin Huneyf bildiriyor ki, iyi olması için düâ istiyen bir a’mâya, abdest alıp, iki rek’at nemâz kılmasını, sonra (Allahümme innî es’elüke ve eteveccehü ileyke bi-Nebiyyike Muhammedin Nebiyyirrahme, yâ Muhammed innî eteveccehü bike ilâ Rabbî fî hâcetî-hâzihî, li takdıye-li, Allahümme şeffi’hü fiyye) okumasını emr etmişdir. Bu düâ, (Merâkıl-felâh) ve bunun Tahtâvî hâşiyesi ve türkçe tercemesi olan (Ni’met-i islâm) kitâblarında, (Hâcet nemâzı) sonunda ve (Şifâ üs-sikam) ve (Nûr-ül-islâm)da ve (Dürerüsseniyye)de de yazılıdır. Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”, bu düâyı hep okurdu. Hâkimin bildirdiği sahîh hadîsde buyuruldu ki, Âdem “alâ Nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” Cennetden çıkarılınca, çok düâ etdi. Tevbesi kabûl olmadı. Nihâyet (Yâ Rabbî! Oğlum Muhammed hurmeti için, bu babaya merhamet et) deyince, düâsı kabûl oldu ve (Yâ Âdem! Muhammed aleyhisselâmın ismi ile, herne isteseydin kabûl ederdim, Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım) buyuruldu. Bu hadîs-i kudsî, (Mevâhib) ve (Envâr)ın başında da yazılıdır. Böyle olduğunu, Âlûsînin (Gâliyye) kitâbı da, yüzdokuzuncu sahîfesinde uzun bildirmekdedir. Bu düâlarda bulunan (hak) kelimesi, hurmet, kıymet demekdir. Sevdiklerine verdiği kıymetli dereceler hâtırı için istemekdir. Çünki, hiçbir mahlûkun, hiçbir bakımdan, Allahü teâlâda hakkı yokdur.

.....
 

zrrtt

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
3 Mar 2009
Mesajlar
118
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
104
smmm tuba dinimizislam.com daki uydurma hadisleri burada paylaşıma sunarak vebal alıyorsunuz.
 

muberra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
527
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
Kardeşim valla benim kafam karışıyor böyle. Hangisi doğru neye göre karar verilmeli? Ben bilerek yada bilmeyerek şirk gibi büyük bir günaha düşmek istemiyorum. Benim öğrendiğim kimseyi aracı etmeden sadece Allah'tan istemek doğru olandır ve düşündüğüm zaman bu akıl ve mantığımla çelişmiyor. Rabbim doğru neyse bize onu göstersin,yanlışta isek bizi tez zamanda yanlıştan kurtarıp hayra erdirsin.Amin.
 

zrrtt

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
3 Mar 2009
Mesajlar
118
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
104
Kardeşim valla benim kafam karışıyor böyle. Hangisi doğru neye göre karar verilmeli? Ben bilerek yada bilmeyerek şirk gibi büyük bir günaha düşmek istemiyorum. Benim öğrendiğim kimseyi aracı etmeden sadece Allah'tan istemek doğru olandır ve düşündüğüm zaman bu akıl ve mantığımla çelişmiyor. Rabbim doğru neyse bize onu göstersin,yanlışta isek bizi tez zamanda yanlıştan kurtarıp hayra erdirsin.Amin.

:G:G doğru olanda budur kardeşim.
 

muberra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
527
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
Bu arada ben bu semineri Ahmet Kalkan hocadan dinlemiştim,çok tecrübeli araştırmacı bir hoca kendisi.
Kur’an şöyle diyor: “De ki: ALLAH’ı bırakıp da O’nun yerine kendinize ilâh edindiklerinizi çağırın yardımınıza. Onlar sizin herhangi bir sıkıntınızı gideremeyecekleri gibi, size gelecek herhangi bir belâyı da savamazlar.” (17/İsrâ, 56)
 

zrrtt

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
3 Mar 2009
Mesajlar
118
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
104
Bu arada ben bu semineri Ahmet Kalkan hocadan dinlemiştim,çok tecrübeli araştırmacı bir hoca kendisi.
Kur’an şöyle diyor: “De ki: ALLAH’ı bırakıp da O’nun yerine kendinize ilâh edindiklerinizi çağırın yardımınıza. Onlar sizin herhangi bir sıkıntınızı gideremeyecekleri gibi, size gelecek herhangi bir belâyı da savamazlar.” (17/İsrâ, 56)
Allahu teala Ahmed Kalkan hocamızdan razı olsun.amin.
 

smmmtuba

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Tem 2007
Mesajlar
1,639
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, beşinci cild, beşyüzyirmidördüncü sahîfede buyuruyor ki, (Resûlullahı vesîle kılarak Allahü teâlâya düâ etmek güzel olur. Önce ve sonra gelen âlimlerden hiçbiri buna karşı birşey demedi. Yalnız İbni Teymiyye bunu kabûl etmedi. Hiç kimsenin söylemediğini söyliyerek ortaya bir bid’at çıkarmış oldu. Böyle olduğunu, İmâm-ı Sübkî güzel açıklamakdadır).
Ahmed bin Seyyid Zeynî Dahlân “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Mekkenin müftîsi ve reîs-ül-ulemâsı ve Şâfi’î şeyh-ul-hutebâsı idi. Birçok eserleri olup, (Hülâsat-ül-kelâm fî beyân-i umerâ-il beled-il-harâm), (Firredd-i alel-vehhâbiyyet-i-etbâ-ı mezheb-i İbni Teymiyye) ve (Ed-Dürer-üs-seniyye) kitâblarında bunların içyüzlerini açıklamakda, yanlış yolda, sapık olduklarını âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle göstermekdedir. (Hülâsat-ül-kelâm)da, şöyle demekdedir:
Resûlullahı hayâtda iken de, vefâtından sonra da, vesîle ederek düâ etmek sahîhdir ve câizdir. Bunun gibi, Evliyâyı ve Sâlihleri vesîle ederek düâ etmek câiz olduğunu hadîs-i şerîfler göstermekdedir. [(Feth-ul-mecîd) kitâbının 167, 170, 191, 208, 248, 353, 414, 416, 482, 486 ve 504. cü sahîfelerindeki yazılar müslimânlara iftirâdır.] Hazret-i Ömerin yağmur düâsına çıkarken hazret-i Abbâsı götürmesi, Resûlullahdan başkası ile de tevessül olunabileceğini göstermek için idi. [Yağmur düâsının nasıl yapılacağı (İslâm ahlâkı) kitâbımızda yazılıdır.] Ehl-i sünnet âlimleri buyuruyorlar ki: Te’sîri veren, yaratan, îcâd eden, fâide ve zarâr veren, yok eden ancak Allahü teâlâdır. Onun şerîki yokdur. Peygamberler ve bütün diriler ve ölüler, te’sîr, fâide ve zarâr yaratamazlar. Hiçbir şeye te’sîr yapamazlar. Yalnız, Allahü teâlânın sevgili kulları oldukları için, onlarla bereketleniriz. Onlar da, dirilerin te’sîr etdiğine, ölülerin te’sîr etmediğine inanıyorlar. [(Feth-ul-mecîd) kitâbının 70, 77, 98, 104, 239, 248, 323, 503 ve 504. cü sahîfelerinde, (Meyyitden ve gâib olan diriden birşey istiyen müşrik olur. İnsandan kudreti yetişen şeyler istenir. Yalnız Allahın kudretinde olan şeyleri insandan istemek câiz değildir) diyor. Yetmişinci [70] sahîfesinde, (Diri, kendinden istenilen şey için düâ eder. Allah da kabûl edip, o şeyi yaratır. Ölüden ve gâib olandan istemek, kudreti içinde olmıyanı istemekdir. Bu ise, şirk olur) diyor. Yüzotuzaltıncı [136] sahîfesinde (Sâlih kimselerin kabrleri ile teberrük etmek, Lât, Menât putlarına tapınmak gibi şirkdir) diyor. İkiyüzsekizinci [208] sahîfede (İhtiyâcını ölüden istemek, ölüden istigâse etmek şirkdir. Ölüden kendisine şefâ’at etmesini istemek câhillikdir. O, Allahın izni olmadan kimseye şefâ’at edemez. Ondan istigâse etmek, şefâ’at etmesini istemek, şefâ’at etmesine izn verilmesi için sebeb yapılmamışdır. Şefâ’ate sebeb îmândır. İstigâse eden ise müşrikdir. İzn verilmesine mâni’ olmakdadır) diyor. Hâlbuki bu kitâb, kendi kendini yalanlamakdadır. Çünki, ikiyüzüncü [200] sahîfesinde, (Gökler Allahdan korkar, Allah göklerde his yaratır. Anlarlar, Kur’ânda, yerlerin ve göklerin tesbîh etdikleri bildirildi. Resûlullahın avucuna aldığı taş parçalarının tesbîh etdiklerini ve mesciddeki Hannâne denilen direğin inlediğini ve yemeğin tesbîh etdiğini Eshâb işitdiler) diyor. [Dağlarda, taşlarda, direkde his ve idrak olduğunu söyleyip de, Peygamberlerde ve Evliyâda his olmaz demeleri, şaşılacak şeydir. Dirilere tevessül olunur, ölülere tevessül olunmaz demekle kendileri müşrik oluyorlar. Çünki bu söz, diriler duyar ve te’sîr eder, ölüler duymaz ve te’sîr etmez demekdir. Allahdan başkasının te’sîr etdiğine inanmak olur. Böyle inananlara kendileri müşrik diyor. Hâlbuki, ölü de, diri de birer sebebdir. Te’sîr eden, yaratan yalnız Allahü teâlâdır.] (Âlûsî tefsîri)nde yazılı olan, İmâm-ı a’zamın, Resûlullahı vesîle yaparak düâ etmeği yasak etdiği doğru değildir. Çünki, İmâm-ı a’zamdan böyle bir haberi hiçbir âlim bildirmemişdir. Vesîle edileceğini bildirmişlerdir. Tevessül, teşeffü’, istigâse ve teveccüh, hep aynı şey demekdir. Hepsi câizdir. (Buhârî) hadîsinde, (Kıyâmet günü insanlar, önce Âdem aleyhisselâma istigâse edeceklerdir) buyuruldu. Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Bilâl bin Hâris “radıyallahü anh” Resûlullahın kabri yanına gelip, (Yâ Resûlallah! Ümmetin için yağmur düâsı yap) dedi. Yağmur yağdı. Putlar, bize şefâ’at edecekdir diyen kâfirler, putlara tapınıyorlardı. Şefâ’at istiyen mü’minler ise, Peygamberlere ve Evliyâya tapınmaz. (Feth-ul-mecîd) kitâbının ikiyüzdokuzuncu [209] sahîfesinde diyor ki, (Kur’ân-ı kerîmde, (Ancak Onun izn vermesi ile şefâ’at olunur) ve (Ancak râzı olunan kimselere şefâ’at olunur) buyuruldu. Şefâ’at istiyen kimse, kendine şefâ’at etmesi için Peygambere izn verileceğini nereden biliyor? Sonra râzı olunmuşlardan olduğunu nerden anlıyor da şefâ’at istiyor?). Bu sözleri, hem hadîs-i şerîflere uygun değildir. Hem de kendisini yalanlamakdadır. Çünki, aynı kitâbın ikiyüzsekizinci sahîfesinde, (Şefâ’at olunmağa sebeb îmândır) demekdedir. Ezândan sonra okunması emr olunan düâda, Allahü teâlânın, Peygamber efendimize “sallallahü aleyhi ve sellem” fazîle ve vesîle derecelerini va’d etdiği bildirilmekdedir. Bu düâyı okuyanlara ve salevât getirenlere ve kabrini ziyâret edenlere şefâ’at edeceğini bildirdi. Bunlar gibi, dahâ nice hadîs-i şerîfler, dilediğine şefâ’at etmek için kendisine izn verilmiş olduğunu göstermekdedir. (Büyük günâhı olanlara şefâ’at edeceğim) hadîs-i şerîfi, îmânı olan herkese şefâ’at etmesine izn verileceğini bildiriyor. (Şevâhid-ül-hak) yüzotuzuncu [130] sahîfesindeki kırk hadîsden onüçüncüsünde, (Kıyâmet günü şefâ’at edeceğim. Yâ Rabbî! Kalbinde hardal zerresi kadar îmân olanları Cennete koy diyeceğim. Bunlar Cennete girecekler. Sonra, kalbinde az birşey olanlara, Cennete giriniz diyeceğim) buyuruldu. Bu hadîs-i şerîfi (Buhârî) bildiriyor. (İstigâse) tevessül demekdir. Ya’nî vesîle etmek, yardımını, düâsını istemek demekdir. Ondan şefâ’at istemek, Onu vesîle ederek, Allahü teâlâdan son nefesde îmânla gitmeği düâ etmek demekdir. (Feth-ul-mecîd) kitâbının birçok yerinde, meselâ üçyüzyirmiüçüncü [323] sahîfesinde, (Gâib kimseden ve ölülerden istigâse etmek, fâide istemek şirkdir. Allah, müşriklerle harb etmeği emr ediyor) diyor. Hâlbuki, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, (Yâ Muhammed, seni vesîle ederek Rabbine teveccüh ediyorum) derdi. Vefâtından sonra, Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” bu düâyı okurlardı. Taberânînin bildirdiği hadîs-i şerîfde, (Çölde yalnız kalan kimse, birşey gayb ederse, ey Allahın kulları, bana yardım ediniz desin! Çünki, Allahü teâlânın, sizin göremediğiniz kulları vardır) buyuruldu. İbni Hacer-i Mekkî, (Îzâh-ul-menâsik) hâşiyesinde, bu düâ çok tecribe edilmişdir buyurdu. Ebû Dâvüdün ve başkalarının bildirdikleri hadîs-i şerîfde, Resûlullah, seferde iken akşam olunca, (Ey Rabbimin yeri! Senin şerrinden Allaha sığınırım) buyurdu.
İhvân-ül-müslimîn denilen mezhebsizlerin reîslerinden Seyyid Kutb da, Zümer sûresinin üçüncü âyetini tefsîr ederken, (Tevhîd ve ihlâs sâhibi, Allahdan başka kimseden birşey istemez. Hiçbir mahlûka i’timâd etmez. İnsanlar, islâmiyyetin bildirdiği tevhîdden ayrıldı. Bugün bütün memleketlerde Evliyâya ibâdet ediliyor. İslâmiyyetden evvelki arabların meleklere, heykellere tapındıkları gibi, onlardan şefâ’at istiyorlar. Allahın bildirdiği tevhîdde, ihlâsda, Allah ile kul arasında vâsıta ve şefâ’at etmek yokdur) diyor. Bu yazıları ile vehhâbî olduğunu i’lân ediyor.
 

muberra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
527
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
وَمَا يُؤْمِنُ أَكْثَرُهُمْ بِاللَّهِ إِلَّا وَهُمْ مُشْرِكُونَ

Ve mâ yu’minu ekseruhum billâhi illâ ve hum muşrikûn(muşrikûne).
(Yusuf suresi-106.ayet)
1. ve mâ yu'minu : inanmazlar, mü'min olmazlar
2. ekseru-hum : onların çoğu
3. billâhi (bi allâhi) : Allah'a
4. illâ : ancak, hariç
5. ve hum muşrikûne : ve onlar şirk koşanlardır (müşriklerdir)

Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onların pek çoğu Allah'a ortak koşmaksızın iman etmezler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onların çoğu şirk koşmadan Allah'a iman etmezler (imanlarına az çok bir şirk karıştırırlar).

ŞİMDİ BU AYETİ NASIL ANLAYALIM. HERKES KENDİNDEN EMİN Mİ? BU ŞİRKE DÜŞENLER HEP BAŞKALARI MI? ALLAHIM KORUSUN HEPİMİZİ ŞİRKTEN.AMİN.
 

muberra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
527
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
Gerçekten tartışma ortamı olsun diye değil sadece doğru olanı bilmek için bu konuya değindim,gene dua ediyorum,eğer yanlışta isek Raabim bizi yanlıştan çevirsin ve doğruya iletsin,doğrusundan Rabbim bizi hiç ayırmasın.Amin.
 

dünyaa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ocak 2009
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
Arkadaşlar aramızda peygamberimiz sav. efendimizin ümmetine şefaat edeceğinden şüphesi olan varmı ? yok tur inşaallah, peki alemlerin onun hürmeti için yaratıldığına şüphesi olan varmı ? oda yok inşaallah. peki yarabbi alemleri hürmetine yarattığın iki cihan serveri sav ,insanların en şereflisi peygamberimiz muhammet mustafa sav hurmetine diye dua etmenin mahsuru varmı? ehli sünnet itikadına göre yok. peki gerçek alimlerin (vefat etmiş ve ya yaşayan)mürşidi kamillerin peygamberimiz sav efendimizin varisi olduğuna inanmayan varmı? oda yok. bahse konu olan alimlerimiz vefat edince ruhani varlıklarının zaman zaman aramızda olduklarını çeşitli vakıalarda duyuyoruz.peki peygamberimiz sav hurmetine cenabı hak dan istediğimiz bir dileğimizi onun varisi olan kıymetli büyüklerimizi vesile ederek isteyemezmiyiz?
kafası karışan arkadaşlarda haklı çünki gerçekten çok hassa bir konu dikkatli olmak ve bana göre dememek lazım.selametle kalınız..............
 

zrrtt

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
3 Mar 2009
Mesajlar
118
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
104
imam Hanefi ra ve İmam EBU Yusuf ra duada salih zatların veya peygamberlerin hatrına dua edilmesine mekruh der.
caiz görmez.
 

dünyaa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ocak 2009
Mesajlar
155
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
imam Hanefi ra ve İmam EBU Yusuf ra duada salih zatların veya peygamberlerin hatrına dua edilmesine mekruh der.
caiz görmez.

amenna... ehli sünnet itikadı iki imamdan müteşekkil bir yol değil biliyorsunuz..büyük imam ebu hanife ra az bir kan dağıldığı zaman abdesti bozar derken diğer büyük imamımız imam şafii ra bozmaz der. bu görüşlerin böyle olmasıda ayrılık değil rahmettir Peygamberimiz sav böyle buyurdular...o yüzden sana bana göre değil bu din . din nakil dinidir ehli sünnet nakillerine de biat etmek gerekir..selametle inşaallahu tela
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt