Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Dinimizi ögreniyoruz (3 Kullanıcı)

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Cenaze Namazi
Ölen bir insan için yapılması gereken görevler onu yıkamak, kefenlemek ve cenaze namazını kılmaktır. Cenaze namazı, ölü yıkanıp kefenlendikten sonra kılınır. Cenaze namazı, farz-ı kifaye bir namazdır. Bir grup (hatta bir tek) Müslümanın yerine getirmesiyle bu ibadet gerçekleştirilmiş olur. Diğerleri üzerinden bu namazın yükümlülüğü kalkar. Cenaze namazı, ölen için dua etmek amacıyla kılınır. Cenaze namazı ayakta kılınır, rükû ve secde yapılmaz. Cenaze namazında ilk tekbir dışında eller kaldırılmaz. Diğer namazları bozan durumlar cenaze namazını da bozar.
Cenaze Namazının Kılınışı
Cenaze, musalla taşının üzerinde bulunur. İmam, cenazenin göğüs hizasında cemaatin önünde durur. Cemaat de onun arkasındasaf tutar. “Niyet ettim Allah için namaza, ölü için duaya, er kişi (kadın ise “hatun kişi” denir) niyetine uydum imama.” şeklinde niyet edilerek imama uyulur. Tekbir alınır, namaza başlanır. Hem imam hem de cemaat tarafından sessizce Sübhâneke duası “ve celle senâük” kısmıyla birlikte okunur. Eller kaldırılmadan imam seslice, cemaat ise gizlice “Allahu ekber” der ve sonra sessizce Salli ve Barik duaları hem cemaat hem de imam tarafından okunur. Yine eller kaldırılmadan imam sesli, cemaat ise sessiz olarak üçüncü kez “Allahu ekber” der ve sonra sessizce hem cemaat hem de imam tarafından cenaze duası okunur. Cenaze duasını ezbere bilmeyenler bildiği başka bir dua ayetini okur. Bu duadan sonra dördüncü defa tekrar “Allahu ekber” denilerek tekbir alınır. Tekbirden sonra önce sağa ve sonra sola selam verilerek namaz bitirilir.
Cenaze Namazı Duası

Erkek cenaze için cenaze namazı duası.
"Allâhümma'ğfir lihayyinâ ve meyyitinâ ve şâhidinâ ve gaibinâ ve zekerinâ ve ünsânâ ve sagýrinâ ve kebîrinâ. Allâhümme men ahyeytehû minnâ fe ahyihî ale'l-islâm ve men teveffeytehû minnâ fe teveffehû ale'l-îmân. Ve hussa hâze'l-meyyite bi'r-ravhi ve'r-râhati ve'l-mağfireti ve'r-rıdvân. Allâhümme in kâne muhsinen fe zid fî ihsânihî ve in kâne müsîen fe tecâvez anhü ve lakkihi'l-emne ve'l-büşrâ ve'l-kerâmete ve'z-zülfâ, bi rahmetike yâ erhame'r-râhimîn"
(Anlamı: Allahım! Dirimizi, ölümüzü, burada bulunanlarımızı bulunmayanlarımızı, erkeğimizi kadınımızı, küçüğümüzü büyüğümüzü mağfiret buyur, bağışla. Allahım! Aramızdan yaşatacaklarını İslâm üzere yaşat, öldüreceklerini iman üzere öldür. Şurada duran ölüye, kolaylık ve rahatlık ver, onu bağışla. Bu kişi, iyi bir kimse idiyse sen onun iyiliğini artır; eğer kötü davranmış günahkâr bir kimse idiyse, sen rahmet ve merhametinle onları görmezden gel. Ona güven, müjde, ikram ve yakınlık ile mukabele et. Ey merhamet edenlerin en merhametlisi olan Allahım).
Ölen kişi çocuk gibi mükellef olmayan bir kimse ise, duadaki ve men teveffeytehû minnâ fe teveffehû ale'l-îmân (öldüreceklerini iman üzere öldür) cümlesi yerine Allâhümme'c‘alhü lenâ feratan, Allâhümme'c‘alhü lenâ ecren ve zuhran, Allâhümme'c‘alhü lenâ şâfi‘an müşeffe‘an (Allahım! Sen onu bizim için önden gönderilmiş bir sevap vesilesi yap, ecir vesilesi ve âhiret azığı eyle, onu bize şefaati kabul edilen bir şefaatçi eyle!) diye dua edilir.
Ölen kişi kadın ise,
Duanın ana metni ve anlamı aynı kalmak üzere, duadaki … ve hussadan sonraki zamirler kadın yerini tutacak şekilde şöyle değiştirilir: Ve hussa hâzihi'l-meyyite bi'r-ravhi ve'r-râhati ve'l-mağfireti ve'r-rıdvân. Allâhümme in kânet muhsineten fe zid fî ihsânihâ ve in kânet müsîeten fe tecâvez anhâ ve lakkiha'l-emne ve'l-büşrâ ve'l-kerâmete ve'z-zülfâ, bi rahmetike yâ erhame'r-râhimîn"
Kaynak:İlmihal, I, İman ve İbadetler, İsam, Türk Diyanet Vakfı, İstanbul, 1999
 

islamoglu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Kas 2006
Mesajlar
233
Tepki puanı
0
Puanları
0
Esselamu aleykum,

Değerli kardeşim ne güzel konular hazırlamışsın hepsi çok güzel ve çok gerekli maşaallah eline sağlık. :)
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Vealeykumselam degerli kardesim sagolun Allah Celle Celaluhu razi olsun.
elimizden geldigi kadar bize ve herkese lazim olan din-i konulari yazmaya devam ediyoruz insALLAH.
Bu vesileyle bildiklerimizi tekrar etmis ve bilmediklerimizide ögrenmis oluyoruz..
Yüce Rabbim bizleri okuyup anlayan ve hayatinda uygulayan, tatbik eden kullarindan eylesin..Amin
Selam ve dua ile..
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
ORUC TUTMAK
Ramazan ayı boyunca oruç tutmak İslâm’ın beş şartından biridir.İslâm’ın temel ilkelerinden olan oruç, bedenle yapılan ibadetlerdendir. İslâm’a göre oruç tutmak “tan yerinin ağarmasından gün batımına kadar Allah rızası için ibadet maksadıyla yemek, içmek gibi davranışlardan uzak durmak” demektir.
Ey iman edenler! Allah’a karst gelmekten sakınmanız için oruç, sizden
öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılindi. ( Bakara Suresi 183)

Peygamberimizin (sav) “Bir kimse inanarak ve karşılığını sadece Allah’tan bekleyerek oruç tutarsa onun geçmiş günahları bağışlanır.” hadisi bir müjdedir.

ORUC KIMLERE FARZDIR
1-Müslüman olmak,
2-Akilli olmak,
3-Ergenlik cagina gelmis olmak.

Erginlik cagina gelen ve akilli olan her müslüman erkek ve kadina Ramazan ayinda oruc tutmak farzdir. Kadinlar lohusalik ve adet görme hallerinde oruc tutamaz, namaz kilamaz. Bu halleri gectikten sonra tutamadiklari oruclari kaza ederler, yani gününe gün tutarlar.Fakat kilamadiklari namazlari kaza etmezler.

Orucu Bozan Durumlardan Bazilari
1. Bilerek bir şey yemek ve içmek. (Unutarak bir şey yenilmesi ya da içilmesi durumunda oruç bozulmaz. Oruçluyken unutarak bir şey yiyip içen bir kişi hemen yeme içmeyi kesmeli ve oruca devam etmelidir.)
2. Güneş battı sanarak iftar etmek.
3. Ağza giren yağmur, kar ve doluyu bilerek yutmak.
4. Kendiliğinden gelen kusmuğu bilerek yutmak.
5. Dişler arasında sahurdan kalan nohut tanesinden büyük artığı bilerek yutmak.
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Oruca ne zaman ve nasil niyet edilir Ramazan orucuna aksamdan kusluk vaktine kadar niyet edilir. " niyet ettim ramazani serifin yarinki orucunu tutmaya" diye niyet edilir.
Oruc Cesitleri
1-Farz olan oruclar: Ramazan ayinda oruc tutmak ramazanda tutulamayan orucu baska günlerde kaza etmek ve keffaret oruclari farzdir.
2- Vacip olan oruclar: Adak oruclari ile bozulan nafile oruclari kaza etmek vacibdir.
3-Sünnet olan oruclar:Muharrem ayinin 9 ve 10. veya 10. ve 11. günleri oruc tutmak sünnettir.
4-Müstehab olan oruclar: Kameri aylarin 13 , 14 , ve 15. günleri ile haftanin pazartesi ve persembe günleri ramazandan sonra sevval ayinda 6 gün oruc tutmak müstehabdir.
5-Mekruh olan oruclar: Muharrem ayinin sadece 10. günü ile yalniz cuma veya yalniz cumartesi günlerinde oruc tutmak mekruhtur.
6-Haram olan oruclar: Ramazan bayraminin 1. günü ile Kurban bayraminin dört günü oruc tutmak haramdir. Cünkü bayram günleri Allah in kullarina birer ziyafet günüdür.
Kimler Ramazan Orucunu Tutmayabilir
1- Hastalik: Bir hasta oruc tuttugunda hastaliginin artmasindan veya uzamasindan endise ederse tutmayabilir. Hastaligi gecince tutmadigi oruclari kaza eder.
2-Yolculuk: Ramazan ayinda en az 90 km mesafeye yolculuga cikan kimse oruc tutmayabilir. Yolculuktan sonra tutmadigi oruclari kaza eder.Oruc tutmasinda bir zorluk yoksa tutmasi daha hayirlidir.
3-Zorlanmak veya tehdit edilmek: Orucu bozmak icin ölümle veya vücuduna bir zarar verilmekle tehdit edilen kimse orucunu bozabilir sonra kaza eder.
4-Gebe ve emzikli olmak: Bu durumda olan bir kadin oruc tuttugu takdirde kendisine veya cocuguna bi zarar gelmesinden korkuyorsa oruc tutmayabilir. Sonra tutamadigi oruclari kaza eder.
5-Siddetli aclik ve susuzluk: Oruclu bir kimse aclik veya susuzluk sebebiyle aklinin bozulmasindan veya vücuduna ciddi bir zarar geleceginden endise ediyorsa oruc tutmayabilir sonra kaza eder.
6-Yaslilik ve düskünlük: Oruc tutmaya artik vücudu dayanamayan iyice ihtiyarlamis olan kimseler oruc tutmayabilir.bunlar tutamadiklari her gün icin fidye verirler.
Fidye: Oruc tutmaya gücü yetmeyen düskün ve yasli kimseler ile iyilesme ümidi kalmayan hastalar ramazan ayinin her günü icin fidye verirler, fidyenin tutari ayni fitre kadardir. isterse fidyenin tamamini bir fakire verebildigi gibi ayri ayri fakirlere de verebilir.
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
HAC

İslâm’ın beş esasından biri de hac yapmaktır. Hac, Kâbe’yi ve etrafındaki kutsal mekânları, yılın belirli zamanında usulüne uygun olarak ziyaret etmektir. Bu ibadeti yerine getirene hacı denir. Hac hem bedenle hem de malla yapılan bir ibadettir.
Bir kimseye haccın farz olması için şu şartların bulunması gerekir:
1. Müslüman olması
2. Akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına gelmiş olması
3. Özgür olması
4. Hacca gidip gelecek maddî güce sahip olması
5. Hacca gitmesine engel olacak bir sağlık probleminin
olmaması
6. Hacca giderken kullanacağı yolun güvenli olmasi
Haccın Farzları
1. İhram
2. Kâbe’yi tavaf
3. Arafat’ta vakfe
Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. ( Âl-i İmrân Suresi, 97 )

Haccin Yapilisi
Mikat denilen yerde ihrama niyet ederek ihramlıklarımızı giyeriz.Mekke'ye varinca Kabe'ye giderek tavaf yapariz. Safa ile Merve arasinda sa'y yapariz. Arefe günü Arafat'ta giderek haccin farzlarindan biri olan vakfeyi yapariz. Akşam Müzdelife’de kalarak Müzdelife vakfesini yaparız. Burada şeytan taşlamada kullanmak üzere taş toplarız. Arefe günü Arafat’a giderek haccın farzlarından biri olan vakfeyi yaparız. Safa ile Merve arasında sa’y yaparız. Ardından kurban keserek tıraş olur ve ihramdan çıkarız. Kurban Bayramı sabahı (Zilhicce’nin 10. günü) Mina’y geçerek şeytan taşlarız. Kâbe’ye giderek farz olan ziyaret tavafını yaparız. Böylece hac ibadetimizi tamamlamış oluruz. Mekke’den ayrılırken Kâbe’ye giderek veda tavafı yaparız.


TELBIYE

İcabet etmek. Hac sırasında lebbeyk demek anlamında kullanılır.

Hac veya umreye niyetlenen kimse ihrama girdiği zaman ve daha sonra hac veya umrenin bir takım vecibelerini tamamlayıncaya kadar "lebbeyk zikri"ni okur.

Telbiye Şekli

Abdullah b. Ömer (r.a)'dan naklen gelen bir hadis telbiyenin şeklini şöyle belirler:

...Abdullah b. Ömer (r.a)'dan; şöyle demiştir:

Ben telbiyeyi Rasûlüllah (s.a.v)'in (mübarek ağzından) aldım (öğrendim). O şöyle buyuruyordu:

"Lebbeyk, Allahümme lebbeyk, Lebbeyke lâ şerike leke lebbeyk. İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'lmülke lâ şerike leke"

Emrin baş üstüne Allah’ım,
baş üstüne…
Emrin baş üstüne ey ortaksız
olan! Baş üstüne…
Tek öveceğim sensin…
Kavuştuğum nimetlerin hepsi
sendendir, her şey de senin.
Yoktur ortağın senin.

Telbiyenin yapılışı

Telbiye dille ve erkeklerde yüksek sesle yapılır.

... Zeyd b. Halid'ten rivayet edildiğine göre; Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu, demiştir:

"Cebrail bana geldi ve "Ya Muhammed, ashabına telbiyeyi yüksek sesle yapmalarını emret, çünkü telbiye haccın alâmetlerindendir." dedi (İbn Mâce, Sünen, Menâsik, 16; Tirmizî, Sünen, Hac, 15; Mâlik, Muvatta, Hac, 34) (Abdurrahman el-Benna, el-Fethu'r-Rabbanî, XI, 180).

Ulema, kadının ancak kendi duyacağı kadar kısık bir sesle telbiye getireceğinde ittifak etmişlerdir. Zira, İbn Ebî Şeybe'nin rivayetine göre Hz. Abbas, "Kadın yüksek sesle telbiye getiremez"demiştir (Aynî, Umdetü'l Kâri, IX, 171).

İbn Ömer hadisi de şöyledir: "Telbiye esnasında kadınların seslerini yükseltmeleri gerekmez" (Beyhâkî, es-Sünenü'l-Kübra, V, 46).

Telbiyenin şartı

Telbiyenin şartı dille yapılmasıdır. Kalp ile telbiye getirmek telbiye sayılmaz.
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
HACCIN CESITLERI
Yapilisi bakimindan Hac üc cesittir;

1-Ifrad Hacci:
Umrasiz yapilan hac demektir. Haci adayi ihrama girerken sadece hacca niyet eder ve hac vazifelerini yerine getirir. Ifrad hacci yapanlar kurban kesmeleri vacip degildir.

2-Temettu Hacci:
Umre ve hacci ayri ayri ihrama girerekyapmaktir. Haci adayi önce umre icin ihrama girip umre vazifelerini yapar ve ihramdan cikar. Günü gelince yeniden ihrama girerek haccini yapar. Temettu haccinya kurban kesmek vaciptir.

3-Kiran Hacci:
umre ve hacci bi ihramda yapmaktir. Haci adayi ihrama girerken hem umre hemde hac icin niyet eder. Umre yapilir sonra ihramdan cikmadan hac ibadeti yapilir.Kiran haccindada kurban kesmek vacibtir.

Hacca giden kisi bu üc cesit hacdan hangisini isterse onu yapar.

Ihram:
Hac veya umre yapacak olan kimse diger zamanlarda helal olan bazi fiil ve davranislar belirli bi bi sure kendisine haram kilmasidir.

Tavaf:
Kabenin etrafini usulune uygun 7 defa dolasmaktir.

Sa'y:
Kabenin yakininda bulunan Safa ile Merve tepeleri arasinda gidip gelmektir. Bu gidis ve gelisler Safadan Merveye 4, Merveden Safaya 3 olmak üzere 7 defadir.

Vakfe:
Hacda Arafat ve Müzdelife denilen yerlerde belirli zamanlarda bir süre kalmaktir.Arafat vakfesi farz, Müzdelife vakfesi vacibtir.
Bayramın Birinci Günü Minada Sırasıyla:
a) Akabe Cemresine yedi tas atilir.
b) Saçlar tiras edilerek ihramdan çikilir.(Ifrad hacci yapanlara kurban kesmek vacib olmadigindan, bunlar Akabe Cemresine tas attiktan sonra tras olup ihramdan çikarlar. Temettü veya Kiran hacci yapanlar Akabe Cemresi'ne tas atip kurban kestikten sonra tras olur ve ihramdan çikarlar .)
c) Vakit ve imkan bulunursa ayni gün Mekke'ye gidilerek farz olan ziyaret tavafi yapilir.
Bayramin Ikinci Günü Sirasiyla: küçük, orta ve akabe cemrelerine yediser tas atilir. Bayramin birinci günü ziyaret tavafini yapamayanlar ikinci günde yaparlar .
Bayramın üçüncü Günü: Yine Küçük,orta va akabe cernrelerine yediser tas daha atilir. Ayni gün Mina'dan Mekke'ye dönülünce veda tavafi yapilarak hac vazifesi tamamlanmis olur.
Uygulamasini anlattigimiz Ifrad haccidir. Temettü ve Kiran haclarinin yapilisinda bazi farkliliklar vardir.
Temettü Hacci:
Temettü haccı yapacak olan kimse Mikat sinirinda umre için ihrama girer. Mekke'ye gelince usulüne uygun olarak umreyi yaptiktan sonra tras olur ve ihramdan çikar. Terviye gününe kadar. (Yani Arefe gününden bir gün önce) Mekke'de ihramsiz olarak bekler. Terviye günü Mekke'de hac için yeniden ihrama girer ve yukarida anlatildigi gibi hac vazifelerini yapar .
Ancak ifrad haccindan farkli olarak:
1) Bayramin birinci günü Cemre Akabesine tas attiktan sonra kurban keser, ondan sonra tras olur ve ihramdan çikar.
2) Ziyaret tavafindan sonra haccin sa'yini yapar.
Kiran Hacci:
Kiran hacci yapacak olan mikat sinirinda hem hac, hem de umreye ikisine birden niyet ederek her ikisi için de bir ihrama girer. Mekke'ye varınca önce umre yapar, umreyi tamamladiktan sonra haccin kudüm tavafini, pesinden de haccin sa'yini yapar. Fakat ihramdan çikmaz. Ihramli olarak bekleyip terviye günü gelince Arafat'a çikarak tarif edildigi gibi hac vazifelerini yerine getirir. Kiran haccinda da ifrad haccindan farkli olarak: Bayramin birinci günü Cemre Akabesine tas attiktan sonra kurban keser, ondan sonra tras olur ve ihramdan çikar.
UMRE
Umre, belirli bir zamana bagli olmadan usulüne göre ihrama girdikten sonra tavaf etmek, sa'y yapmak ve tras olmaktan ibarettir. Umre sünnettir. Umre için belirli bir zaman yoktur. Arefe ve onu izleyen kurban bayramı günleri olmak üzere yilda bes günün disinda her zaman umre yapilabilir .
Umrenin Yapilisi:
Umre yapmak isteyen kimse ''Mikat'' sınirlari disinda gerekli temizligi yaptiktan sonra umreye niyet edip telbiye getirerek ihrama girer. Mekke'ye varınca usûlüne göre Kâbenin etrafinda umre tavafini yapar. Tavaf bitince iki rek'at ''Tavaf Namazi'' kilar. Daha sonra Safa ile Merve arasinda umrenin sa'yini yapar, Sa'yi bitirince tras olur ve ihramdan çikar. Böylece umre tamamlanmis olur.
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
ZEKAT

İslâm’ın beş temel esasından biri olan zekât, malla yerine getirilen farz bir ibadettir. Dinimizce zengin kabul edilen Müslümanların, mallarının belli bir oranını ibadet niyetiyle Kur’an-ı Kerim’de belirtilen yerlere vermeleridir

Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki bol yağmur
alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. Bakara Suresi, 265. ayet
İslâm dini iyi ve güzel her konuda paylaşma ve yardımlaşmaya büyük önem verir: “İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın.” (Mâide Suresi, 2. ayet)

Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Bakara Suresi, 264. ayet

Zekât veren insan emredilen bir ibadeti yapmaktan dolayı Allah’ın rızasını kazanmış olur. Zekâtı verilen mal, eksilme bir yana Allah’ın bereketlendirmesiyle artıp çoğalır. Bu, Allah’ın bir vaadi ve müjdesidir: “Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.” ( Bakara Suresi, 261. ayet) Peygamberimiz (as) de “Mallarınızı zekât vererek koruma altına alın.” buyurur.

KIMLER ZEKAT VERIR
İslâm’a göre zekât verebilmek için bir takım şartların bulunması gerekir.
Zekât Verecek Kişiyle İlgili Şartlar

1. Müslüman olmak
2. Akıl sağlığı yerinde olmak ve ergenlik çağına gelmiş olmak
3. Zengin olmak: Borçlarını ödedikten ve temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra geriye kalan ve üzerinden bir sene geçmiş olan malı nisap miktarına ulaşan kişi zengin kabul edilir.


Zekât Verilecek Malla İlgili Şartlar

1. Tam mülkiyet: Zekât verilecek malın hem kendisinin hem de sağlayacağı kazancın, sahibinin yetkisinde olması gerekir. Elde bulunmayan, rehin (ipotek) altında bulunan ya da faydalanılamayan mallardan zekât verilmez.
2. Nisap: Nisap miktarı, dinimizin mallar için koyduğu bir ölçüdür ve zengin olmanın en alt sınırıdır. Her malın nisap ölçüsü farklıdır. Örneğin; bir kişi temel ihtiyaçları ve borcu dışında şu ölçülerde herhangi bir mala sahip olursa nisap miktarı mala ulaşmış demektir ve zekât vermesi gerekir: 80,18 gr altın, 561,2 gr gümüş, bunlara denk para veya ticaret malı.
3. Artıcı olma: Malın, sahibine kâr veya gelir getirmesi ya da kendiliğinden (örneğin hayvanlarda doğum yoluyla) çoğalmasıdır.
4. Yıllanma: Zekât verilecek malın üzerinden bir yılın geçmesi gerekir.
5. İhtiyaç fazlası olmak: Bir malın zekâtının verilmesi için o malın, kişinin ve bakmakla sorumlu olduğu kimselerin temel ihtiyaçlarının dışında olması gerekir. Bir kişinin temel ihtiyaçlarından maksat, “kendisi ve ailesi için gerekli bir yıllık gıda, giyecek, ev eşyası, ev, iş araç ve gereçleri, kullandığı binek aracı, kitapları”dır.
6. Niyet: Zekât verirken yapılan ibadetin zekât olduğu niyetini taşımak gerekir. Yoksa bu, zekât değil sadaka olarak geçerli olur. Ancak zekât verdiği kişiye verdiğinin zekât olduğunu söylemesi gerekmez; hatta bunu belirtmemesi karşıdaki kişinin incinmemesi için daha uygun bir davranış olur.

Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu bilir. Âl-i İmrân Suresi, 92. ayet
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
NELERDEN ZEKAT VERILIR
Altin= Nisap miktari: 80.18 gr Zekat miktari: 1/40
Gümü$=Nisap miktari:561.2 gr
Zekat miktari: 1/40

Koyun ve Keçi
Nisap miktari: 40 koyun veya keçi
Zeakat miktari: 1 koyun veya keçi

Sigir ve Manda
Nisap miktari: 30 sigir veya manda
Zekat miktari: bir yasini tamamlamis dana

Deve
Nisap miktari: 5 deve
Zekat miktari: 1 koyun

Toprak ürünü
Nisap miktari: 653 kg toprak ürünü
Zekat miktari: Masraf yapilmadan yetisiyorsa 1/10, masraf yapilarak yetistiriliyorsa 1/20
Yukarida sayilan mallarin kendi cinslerinden verilebilecegi gibi bunlarin degerleri para olarakda verilebilir. Zekatin sahih olmasini $arti niyettir.Zengin bir müslüman fakire zekat verirken kalbi ile niyet etmesi gerekir, dil ile söylemesi $art degildir.

KIMLERE ZEKAT VERILIR
Zekât verilecek kişilerin kimler olduğunu Allah Teâlâ Kur’an-ı Kerim’de bildirmiştir. Bunlardan bir kısmı şunlardır: Yoksul, ihtiyaç sahibi insanlar, esirler, zekât toplamayla görevli kişiler.

Tevbe Syresi 60. ayet:
"Sadakalar (zekatlar), Allah'tan bir farz olarak ancak fakirler, düşkünler, zekât toplayan memurlar, kalpleri İslam'a ısındırılacak olanlarla (özgürlüğüne kavuşturulacak) köleler, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda kalmış yolcular içindir. Allah hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir."
ZEKAT KIMLERE VERILMEZ

1- Ana, baba,büyük ana ve büyük babalara,
2- Ogluna, oglunun çocuklarina, kizina, kizinin çocuklarina ve bunlardan dogan çocuklara,
3- Zenginlere,
4- Müslüman olmayanlara,
5- Kari-koca birbirlerine zekat veremez.
Zekat verirken $u sira gözetilmelidir; Once kardesler, kardes çocuklari, amca, hala, dayi ve teyze, sonra diger akrabalar ve komsular, bunlardan sonra mahallesinde ve çevresindeki fakirler.Aldigi zekati günah yolunda harcayacak olanlara degil gerçek ihtiyaci olanlara vermek gerekir.

FITIR SADAKASI
Borcundan ve asli ihtiyaçlarindan baska en az nisap miktari mali veya onundegerinde parasi olan müslümanin fitir sadakasi varmesi vaciptir.Fitir sadakasinin vacip olmasi için zekatta oldugu gibi üzerinden bir yil geçmesi ve artici nitelikte olmasi sart degildir.
Fitre ramazan ayinda fakirlere verilen bir sadakadir.Bayramdan önce verilmesi iyidir.Dini ölçülere göre zengin olan kimsenin hem kendisinin hemde erginlik çagina gelmemis çocuklarininda fitrelerini vermesi gerekir, bir fitre yalnizca bir fakire verilir ikiye bölünmez bir fakire birden fazla fitre verilebilir.Fitre niyet edilerek verilir, ancak bunun fitre oldugu fakire söylenmez, fitre verecek olen kimse içinden niyet etmesi yetrlidir.

Fitre başlıca 4 madde üzerinden verilir:
1 - Buğday veya buğday unundan. Bunun vâcib olan miktarı, yarım sa` (520 dirhem: 1667 gr.) dır.
2 - Arpadan veya arpa unundan. Bunun miktarı ise, bir sa` (1040 dirhem: 3333 gr.) dır.
3 - Her türlü kuru üzümden. Bunun miktarı da bir sa` (3333 gr.) dır.
4 - Kuru hurmadan. Bunun miktarı ise yine 1 sa` (3333 gr.) dır. Bu 4 gıda maddesinden herhangi birine göre fitre verilebilir. Bu fitreler aynen hurma, buğday, üzüm olarak verilebileceği gibi, kıymetleri para olarak da verilebilir. Hattâ kıymetlerinin para olarak ödenmesi, daha da efdaldir. Kişinin fitresini verirken kendi malî imkânını ve zenginliğini göz önünde bulundurarak, fitresini bu 4 gıda maddesinden birinin kıymeti üzerinden ödemesi gerekir. Meselâ çok zengin olanlar fitrelerini hurmanın değeri üzerinden ödemelidirler. Her yıl Ramazan ayında, müftülükler bu 4 gıda maddesine düşen fitre bedellerini ilân ederler. O bedellere göre fitreyi ödemek mümkündür.
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
KURBAN
Kurban ibadet niyetiyle belirli vakitte kurbanlik hayvani kesmektir.Kurban kesmek mal ile yapilan bir ibadettir ve vacibtir.Hicretin 2. yilinda emredilmistir.

Kurban kesme ibadetini şu şartları taşıyanlar yerine getirir:

1. Müslüman olmak
2. Akıl sağlığı yerinde ve ergenlik çağına gelmiş olmak
3. Zekât verecek miktarda mal varlığına sahip olmak
4. İkamet ettiği yerde bulunmak (yolcu olmamak)

Kurban edilecek hayvanda bulunması gereken özellikler şunlardır:
Dinen kurban olarak kesilmesi kabul edilmiş hayvan türleri şunlardır: Koyun, keçi, sığır, manda ve deve. Dolayısıyla ancak bu hayvanlardan (ve*ya türdeşleri) kurban kesilebilir. Tavuk, kaz, ördek, deve kuşu, ceylan gibi hayvanların kurban olarak kesilmesi geçerli değildir. Kurbanın geçerliliği açısından bu hayvanların erkek veya dişi olması arasında fark yoktur. An*cak koyunun erkeğinin, diğerlerinin ise dişisinin kesilmesi daha faziletli görülmüştür
1. Kurban edilecek hayvan, koyun, keçi, deve veya sığır cinsinden olmalıdır.
2. Koyun ve keçi cinsinden olan hayvanlar bir yaşını, sığır cinsinden olanlar iki, deve ise beş yaşını doldurmuş olmalıdır.
3. Kesilecek hayvanın sağlıklı ve semiz, organlarının tam olması, herhangi bir kusurunun bulunmaması gerekir.

Bedelinin tasadduk edilmesi (sadaka olarak verilmesi) kurban yerine geçmez.
Kurbanın kesim zamanı, bayramın ilk günü bayram namazından sonra başlar ve üçüncü gün güneş batana kadar sürer. Bayram namazı kılınmayan yerlerde sabah namazının vaktinin girmesi ile kesim zamanı da başlamış olur. Vaktinden önce kesilen hayvanlar kurban sayılmaz. Hz. Peygamber bir bayram günü “Bu günümüzde yapacağımız ilk şey, namaz (bayram namazı) kılmaktır. Sonra döneceğiz ve (kurban) kesece*ğiz. Kim daha önce keserse onunki, ailesine sunduğu ettir, ibâdetle ilgisi yoktur” buyurmuştur.(Buhârî, “Edâhî”, 1; Müslim, “Edâhî”, 7)
Başka bir hadisinde de “Kim namaz kılmadan önce (kurban) kesmişse onun yeri*ne başkasını kessin. Kesmeyen de (şimdi, namazdan sonra) kessin” der. ( Buhârî, “Edâhî”, 12)
Kurban Bayramı sabahı, bayram namazından sonra hazırlıklara başlanır. Kurban edilecek hayvan, kesileceği yere eziyet edilmeden getirilir. Hayvanı keserken incitmemek ve ona fazla acı çektirmemek için keskin bir bıçak hazırlanır. Hayvanın gözleri bağlanır, başı kıbleye çevrilir. En’âm Suresi 162 ve 163. ayetler okunur.

162.Kul inne salâtî ve nusukî ve mahyâye ve memâtî lillâhi rabbil âlemîn(âlemîne).

De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır."
163.Lâ şerîke leh(lehu), ve bi zâlike umirtu ve ene evvelul muslimîn(muslimîne).
"O'nun hiçbir ortağı yoktur. Ben böyle emrolundum ve ben Müslüman olanların ilkiyim."
Bundan sonra üç defa “Allahu ekber. Allahu ekber. Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber. Allahu ekber ve lillahi’l-hamd.” diye tekbir alınır. Allah’a dua edildikten sonra “Bismillahi Allahu ekber” diyerek kurban kesilir. Kesilen kurbanın eti genellikle üçe bölünür: Bir kısmı kurbanı kesen ev halkı için ayrılır; üçte biri fakirlere ve ihtiyaç sahiplerine verilir; kalan üçte biri de akraba, komşu ve misafirlere ikram edilir.

Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Hac Suresi, 37. ayet
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Allah'a Iman
İslâm dini, tevhid dinidir. Tevhid inancı, insanları tevhide aykırı her türlü inanıştan ve davranıştan uzak tutar. Allah’ın nasıl bir ilâh olduğu Kur’an-ı Kerim’de birçok yerde anlatılır. İhlâs Suresi’nde de bu konu özetlenir.

"De ki: O, Allah’tır, bir tektir. Allah, Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir.) O’ndan çocuk olmamıştır (kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir). Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir. "İhlâs Suresi, 1-4. ayetler
Allah’ın varlığına ve birliğine iman, İslâm dininin birinci esasıdır. İslâm’da var olan bütün inanç esasları, hükümler ve ilkeler bu temel üzerine oturur. Bu temelin adı tevhiddir.

Allah’ın varlığına ve birliğine iman etmenin yolu O’nu tanımaktan geçer. Allah’ı doğru bir şekilde tanıyabilmemiz ise O’nun sıfatlarını ve isimlerini bilmekle mümkün olur. En mükemmel din olan İslâm, Allah’a tam ve mükemmel bir imanın nasıl olması gerektiğini Kur’an-ı Kerim’le ayrıntılı bir şekilde bize bildirmiştir. Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de bize öğretilen sıfatlarını iki grupta özetleyebiliriz: zatî sıfatlar, sübûtî sıfatlar.

Zatî Sıfatlar

Zatî sıfatlar, sadece Allah’ın sahip olduğu ve olabileceği, sırf O’na özgü niteliklerdir.
1. Vücud:
Var olmasıdır; olmaması ya da yok olması düşünülemez. “Allah, kendisinden başka hiçbir ilâh bulunmayandır. Diridir, kayyumdur.” ( Âl-i İmrân Suresi, 2. ayet)
2. Kıdem:
Başlangıcının olmamasıdır; ezelden beri vardır ve varlığı sonradan ortaya çıkmamıştır. “O, ilk ve sondur. Zâhir ve Bâtın’dır. O, her şeyi hakkıyla bilendir.” ( Hadîd Suresi, 3. ayet)
3. Beka:
Sonsuz olmasıdır; varlığı hiçbir zaman son bulmayacaktır. “Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.” ( Rahmân Suresi, 26 ve 27. ayetler)
4. Vahdaniyet:
Eşi, benzeri ve ortağı olmamasıdır. Birdir, tektir, biriciktir. “De ki: O, Allah’tır, bir tektir.” ( İhlâs Suresi, 1. ayet)
5. Muhalefetün li’l-havadis:
Yaratılmışlara benzememesidir; O’ndan başka her şey sonradan olmuştur ve hiçbir şey O’na denk ya da benzer değildir. “Onun benzeri hiçbir şey yoktur.” ( Şûrâ Suresi, 11. ayet)
6. Kıyam bi-nefsihi:
Hiçbir şeye ve hiç kimseye ihtiyacı olmamasıdır; varlığının başkasına bağlı olmamasıdır. “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır, o, hiçbir şeye muhtaç değildir.)” ( İhlâs Suresi, 2. ayet)

Sübûtî Sıfatlar

Sübûtî sıfatlar, Allah’ın mükemmelliğini ifade eden, O’nu daha iyi tanımamızı sağlayan niteliklerdir. Bu nitelikler diğer varlıklarda da Allah’ta olandan farklı şekilde sınırlı düzeyde vardır.
1. Hayat:
Diri olmasıdır. O’nun için “ölüm” söz konusu değildir. “Sen, o ölümsüz ve daima diri olana (Allah’a) tevekkül et.” ( Furkân Suresi, 58. ayet)2. İlim:
Her şeyi bilmesi ve her şeyden haberdar olmasıdır. “O gaybı da, görünen âlemi de bilendir.” ( Haşr Suresi, 22. ayet)
3. Semi:
Her şeyi duyması ve işitmesidir. “Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” ( Bakara Suresi, 181. ayet)
4. Basar:
Her şeyi görmesidir. “Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızı görür.” ( Bakara Suresi, 110. ayet)
5. İrade:
Dilemesidir. Her şey O’nun dilemesiyle olur. “Bir şeyi dilediği zaman onun emri o şeye ancak ‘Ol!’ demektir. O da hemen oluverir.” (Yâsîn Suresi, 82. ayet)
6. Kudret:
Her şeye gücünün yetmesidir. “Göklerin ve yerin hükümranlığı yalnızca O’nundur. Diriltir, öldürür. O her şeye hakkıyla gücü yetendir.” ( Hadîd Suresi, 2. ayet)
7. Kelâm:
Doğru ve güzel söz söylemesidir. “Allah Musa ile de doğrudan konuştu.” ( Nisâ Suresi, 164. ayet)8. Tekvin:
Dilediğini, dilediğince yaratmasıdır. “Allah dilediğini yaratır. O bir şeyin olmasını dilediğinde ona sadece ‘ol’ der.” (Âl-i İmrân Suresi, 47. ayet)
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
En güzel isimler ve nitelemeler, bütün güzelliklerin kaynağı olan Allah’a aittir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de (" En güzel isimler (el-esmâü'l-hüsnâ) Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin. Onun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır." A’râf Suresi, 180. ayet; (" De ki: «İster Allah deyin, ister Rahman deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır.» Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut." İsrâ Suresi, 110. ayet), ("Allah, kendisinden başka ilâh olmayandır. En güzel isimler O'na mahsustur." Tâ-Hâ Suresi, 8. ayet); , ("O, yaratan, var eden, şekil veren Allah'tır. En güzel isimler O'nundur. Göklerde ve yerde olanlar O'nun şânını yüceltmektedirler. O, galiptir, hikmet sahibidir". Haşr Suresi, 24. ayet) “En güzel isimler Allah’a aittir. Öyleyse bu isimlerle yalnız O’nu çağırın, O’na dua edin.” denilmektedir. Kur’an’da bu ayette geçen “esmaü’l-hüsna” ifadesi “Allah’ın güzel isimleri” anlamına gelmektedir. Bu güzel isimler, hem Kur’an’da hem de Peygamberimizin (as) hadislerinde bize bildirilir.

Müslüman Allaha söyle inanir:

Allah vardir ve birdir. Varliginin baslangici ve sonu yoktur. Allah yaratiklardan hiçbirine benzemez. Allahin varligi kendindendir hiçbir seye muhtaç degildir bütün varliklar O'na muhtaçtir.

Allah daima diridir ve herseyi bilir , isitir ve görür.

Allah diler diledigini yapar O'nun isine kimse karisamaz.
Allah sonsuz kudret ve kuvvet sahibidir herseye gücü yeter.

Allah yaraticidir diledigini yoktan vareder diledigini yok eder

Allah'in sözü vardir peygamberlerine sözünü duyurmus emirlerini bildirmistir. Dinimizin yücekitabi Kurani Kerim Allah'in sözüdür.

bu sekilde inanma insanin kalbini her türlü kötü düsüncelerden temizler, iyi düsünce ve güzel huylarla süslenmis olur. Insan hiç kimsenin görmedigi bi yerde bile olsa ahlak ölçülerine uygun olmayan davranislar yapmaz. çünkü Allah'in her seyi gördügünü ve bildigine inanir.
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
MELEKLERE IMAN
Melekler, Allah’ın nurdan yarattığı varlıklardır. Meleklerin başlıca görevleri Allah’a kulluk etmek ve O’nun emirlerini yerine getirmektir.

Ayet ve hadislerde meleklerin sayıları hakkında bilgi verilmez. Ancak pek çok oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerden ayet ve hadislerde haklarında bilgi verilenlerden bazıları şunlardır: Cebrâil, Azrâil, Mîkâil, İsrâfîl, Kirâmen Kâtibîn.

Cebrâil
Dört büyük melekten biridir. Allah’tan aldığı vahyi peygamberlere ulaştırmakla görevlidir. De ki: “Her kim Cebrâil’e düşman ise bilsin ki o, Allah’ın izni ile Kur’an’ı; önceki kitapları doğrulayıcı, müminler için de bir hidayet rehberi ve müjde verici olarak senin kalbine indirmiştir.” Bakara Suresi, 97. ayet

Mîkâil
Dört büyük melekten biridir. Tabiat olayları ve insanların rızıklarının düzenlenmesiyle görevli melektir. "Her kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrâil’e ve Mîkâil’e düşman olursa bilsin ki Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır." Bakara Suresi, 98. ayet
Azrâil
Dört büyük melekten biridir. Görevi, ecelleri geldiğinde Allah’ın izniyle canlıların ruhlarını almak olduğu için “melekü’l-mevt/ölüm meleği” adıyla anılır. De ki: “Sizin için görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak, sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.” Secde Suresi, 11. ayet
İsrâfîl
Dört büyük melekten biridir. Görevi kıyametin haberi olan sûra üfürmektir Kıyamet, İsrâfîl’in sûra ilk üfürüşüyle kopacaktır. Allah’ın diledikleri hariç göklerde ve yerde olan her şey sûrun dehşetinden sarsılacak, her şey yıkılıp ölecek ve kıyamet kopmuş olacaktır. İsrâfîl’in sûra ikinci üfürüşüyle insanlar yeniden dirilecek (b’as) ve yargı yerinde (mahşer), Allah’ın huzurunda bir araya toplanacaklardır (haşir).

"Arş’ı taşıyanlar ve onun çevresinde bulunanlar (melekler) Rablerini hamd ederek tesbih ederler, O’na inanırlar ve inananlar için (şöyle diyerek) bağışlanma dilerler: “Ey Rabbimiz! Senin rahmetin ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde tövbe eden ve senin yoluna uyanları bağışla ve onları cehennem azabından koru. Ey Rabbimiz! Onları da onların babalarından, eşlerinden ve soylarından iyi olanları da kendilerine vaad ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz Sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin. Onları kötülüklerden koru. Sen o gün kimi kötülüklerden korursan ona rahmet etmiş olursun. İşte bu büyük başarıdır." Mü’min Suresi, 7-9. ayetler


Kirâmen Kâtibîn
İnsanın sağında ve solunda bulunan ve yapılan davranışları kayıt altına alan iki meleğin adıdır. Sağdaki melek insanın yi ve güzel davranışlarını, soldaki ise kötü ve çirkin davranışlarını kaydeder.
"Üstelik, biri insanın sağ tarafında, biri sol tarafında oturmuş iki melek de (onun yaptıklarını) alıp kaydetmektedir. İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın." Kâf Suresi, 17-18. ayetler
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Meleklerin özellikleri
Melekler gözle görülmeyen nurdan yaratılmış varlıklardır. Yemek, içmek, uyumak, yorulmak, ençlik, ihtiyarlık, erkeklik, dişilik gibi insanîözellikler onlar için geçerli değildir. Daima Allah’a itaat ederler, hiçbir zaman
isyan etmezler. Görevleri ne ise onu yaparlar. Asla günah işlemezler. Son derece süratli, güçlü ve kuvvetli varlıklardır. Kur’an’da bildirildiğine göre meleklerin kanatları vardır. "Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir." (Fâtır Suresi, 1. ayet).


“İnsanı önünden ve ardından takip eden melekler vardır. Allah’ın emriyle onu korurlar. Şüphesiz ki bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah,
bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez. Onlar için Allah’tan başka hiçbir yardımcı da yoktur.” Ra’d Suresi, 11. ayet

“Şüphesiz Rabbin katındaki (melek)ler O’na ibadet etmekten büyüklenmezler. O’nu tesbih ederler ve yalnız O’na secde ederler.” A’râf Suresi, 206. ayet

MELEKLERIN GOREVLERI
1. Allah’ı hamd ile tesbih etmek, Allah’a secde etmek, gece gündüz durmadan Allah’ı zikretmek, emrolundukları şeyleri yerine getirmek
2. Peygamberlere vahiy getirmek (Meleklerin efendisi olan Cebrâil’in görevi)
3. Peygamberleri salât ve selamla yüceltmek ve desteklemek, müminleri dua ve selamlarla güçlendirmek, onların manevî güçlerini yükseltmek
4. Müminlere sıkıntılı zamanlarda destek vermek, üzüntü ve sıkıntılarını giderip onların kalplerine ferahlık vermek
5. Müminleri iyiliklere teşvik etmek, onların sevinçlerini paylaşmak, müminleri takip edip korumak
6. İnsanların iyi ve kötü tüm fiillerini kaydetmek
7. Kâinatın idaresi ve ilâhî kanunların uygulanmasında kendilerine verilen görevleri yerine getirmek
8. Cennet ve cehennemde kendilerine verilen görevleri yerine getirmek


Melekler dışında görünmeyen başka varlıklar da vardır. Kur’an’da bizlere bildirilen ve varlığını kabul etmemiz gereken bu varlıklar cinler ve şeytanlardır. Cinler ve şeytanlar ateşten yaratılmış varlıklardır.
 

imren

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2007
Mesajlar
212
Tepki puanı
0
Puanları
0
selamün aleyküm kardeşim emegine saglık bilgilendirici çok güzel hazırlamışınız
ALLAH razı olsun.
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
KITAPLARA IMAN
Kitaplara iman, Allah’ın bazı peygamberlere kitaplar indirdiğini ve bunların doğru ve gerçek olduğunu kabul etmek demektir. Müslümanlar olarak bizler Kur’an-ı Kerim’e ve ondan önce vahyedilen diğer ilâhî kitaplara iman ederiz.Rabbimiz, kullarına merhametinin bir göstergesi olarak ilk yaratılıştan itibaren insanlığa vahiyle yol göstermiştir. İyiyi kötüden ayırt edebilmemiz için peygamberler göndermiş ve onlara vahyetmiştir.

Müslümanlar ilâhî kitaplar ya da kutsal kitapların hepsinin Allah tarafından vahyedildiğine iman ederler. Kur’an-ı Kerim dışındaki ilâhî kitaplar, tahrif edilmiş, bunlar üzerinde ilaveler ve çıkarmalar yapılmıştır. Bugün dünya üzerinde Allah’tan geldiğine inanılan dört büyük kitap vardır
Dört büyük kitap

Tevrat
İsminin Anlamı: Kanun, öğreti Vahyedilen Peygamber: Hz. Musa (as) Diğer İsimleri: Ahd-i Atik, Ahd-i Kadim (Her ikisi de eski ahit, eski anlaşma anlamlarına gelir.) Gönderilen Toplum: İsrailoğulla (Yahudiler) Günümüzdeki Durumu: Tahrif edilmiş bir kitap olarak bulunuyor.
Zebur
İsminin Anlamı: Yazılı şey, kitap Vahyedilen Peygamber: Hz. Davud (as) Diğer İsimleri: Mezmurlar (Melodik bir ekilde okunan söz anlamına gelir.) Gönderilen Toplum: İsrailoğulları (Yahudiler) Günümüzdeki Durumu: “Mezmurlar” adı altında Tevrat içerisinde bir bölüm olarak yer almaktadır. Tahrif edilmiştir.
İncil
İsminin Anlamı: Müjde, öğreti, öğretici Vahyedilen Peygamber: Hz. İsa (as) Diğer İsimleri: Ahd-i Cedid (Yeni ahit, yeni anlaşma anlamına gelir.) Gönderilen Toplum: İsrailoğulları Günümüzdeki Durumu: Tahrif edilmiş bir kitap olarak bulunuyor.
Kur’an-ı Kerim
İsminin Anlamı: Okumak, toplamak, bir araya getirmek Vahyedilen Peygamber: Hz. Muhammed (as) Diğer İsimleri: Kitap, Zikir (hatırlatma), Furkan (hakkı batıldan ayıran ölçü), Hüda (kılavuz, hidayet) vs.
Gönderilen Toplum: Tüm insanlık Günümüzdeki Durumu: Peygamberlerin sonuncusu olan Hz. Muhammed’e (as) indirilmiş, hiçbir şekilde tahrif edilmeden, orijinal hâliyle hem yazılı hem sözlü olarak günümüze kadar gelmiştir.

Dört büyük ilâhî kitap dışında kalan vahiylere suhuf (sahifeler) denilmektedir. Bu sahifelerde genel bazı kurallar, hikmet içeren sözler bulunmaktadır. Peygamberimizin (as) bir hadisinde hangi peygamberlere ne kadar sahife verildiği şöyle bildirilmiştir: Hz. Âdem’e (as) 10, Hz. Şît’e (as) 50, Hz. İdrîs’e (as) 30, Hz. İbrahim’e (as) 10 sahife.

" Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız." ( hicr suresi 9. ayet)

Kuran okumanin fazileti hakkinda Peygamberimizin (sav) mübarek sözleri

" Sizin en hayirliniz Kurani ögrenen ve ögretendir"
"Kim Allah'in cc kitabi Kurandan bir harf okursa onun icin bir sevap vardir Her sevabin karsiligida on kat verilecektir"
"Kuran okuyunuz çünkü o kiyamet günü okuyanlara sefaat edecektir"
Peygamberimiz (sas) Efendimiz Ebu Zere söyle dedi:
"Sabahleyin evden çikip Allah'in kitabi Kurandan bir ayet ögrenmen senin için yüz rekat nafile namazdan daha hayirlidir" (Et-Tergib ve'T-rhib c,2. s.342 vd.)
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
PEYGAMBERLERE IMAN
Imanin alti sartindan 4. cüsüdür.
Allah’ın kullarına yardım ve merhametinin bir göstergesi olarak gönderdiği peygamberlere inanmak, iman etmenin temel esaslarından biridir. Müslümanlar ayrım yapmaksızın bütün peygamberlere iman ederler.
Dünya ve ahiret hayatında mutluluk yollarını kendilerinden öğrendiğimiz peygamberler de bizim gibi insandırlar. Onlar da yerler, içerler, uyurlar, evlenip çocuk sahibi olurlar. Sokaklarda, çarşı ve pazarlarda gezerler. Ancak onlar, peygamber olmadan önce de toplumları tarafından doğru sözlü ve dürüst, güvenilir, zeki ve akıllı, kötü işlerden ve günahlardan uzak duran insanlar olarak bilinirler. Bu güzel özelliklerine ek olarak peygamberlikle beraber Allah’tan aldıkları vahyi insanlara eksiksiz bir şekilde ulaştırırlar.

Peygamberlerin sahip oldukları ortak özellikler beş maddede özetlenebilir:
Peygamberlerin sahip olduklari ortak özellikler:

SIDK
Peygamberler her zaman doğru sözlüdürler. Bütün peygamberler peygamberlikten önce de peygamber olarak görevlendirildikten sonra da asla yalan söylememişlerdir.
EMANET
Peygamberlerin hepsi dürüst ve güvenilir kişilerdir. Emanete asla hainlik etmezler.
TEBLIG
Peygamberlerin hepsi Allah’tan aldıkları vahyin tamamını, eksiksiz bir şekilde ve aldıkları hâliyle insanlara ulaştırmışlardır.
FETANET
Peygamberlerin hepsi son derece akıllı ve zeki insanlardır.
ISMET
Peygamberlerin hepsi günah ve kötülüklerden uzak tutulmuşlardır.
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
İlk peygamber Hz. Âdem’le (as) son peygamber Hz. Muhammed (as) arasında pek çok peygamber gönderilmiştir. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen peygamberler 25 tanedir: Âdem, İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lût, İsmail, İshak, Yakub, Yusuf, Şuayb, Harun, Musa, Davud, Süleyman, Eyyub, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa, Zekeriyya, Yahya, İsa, Muhammed.

Allahu Teâlâ her millete bir peygamber göndermiştir. Andolsun ki biz, her millet için; Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının diye bir elçi gönderdik" (en-Nahl, 16/36). Buna göre, hak ve batıl her ümmetin önüne, bir elçi aracılığı ile serilmiş, Allah emir ve yasaklarını onlara duyurmuştur. Ayetlerde şöyle buyurulur: İçinde azabı haber veren bir korkutucunun geçmediği hiç bir ümmet yoktur" (el Fatır 35/24); "Her ümmetin bir elçisi vardır" (Yunus, 10/47). Bu elçi bazan bir peygamber, bazan da peygamberin o kavmi irşad için görevlendirip gönderdiği bir elçidir. Yasin Suresinde İsa (a.s) tarafından, gönderilen elçiler, Hz. Muhammed'i dinledikten sonra kavimlerine giderek İslâm dinini tebliğ eden cinler bunlar arasında sayılabilir.
Peygamberlere imanın bütün peygamberleri kapsaması gerekir. Bir tanesine bile inanmamak kişiyi dinin dışına çıkarır. Buna göre, iman yönüyle hiç bir peygamberi diğerinden ayırdetmemek gerekir (el-Bakara, 2/285). Ancak peygamberler arasında resul veya nebî olma, daha faziletli bulunma gibi sebeplerle farklılık olabilir. Her resul nebîdir, fakat her nebî resul değildir. Kur'an-ı Kerim'de Hz. Muhammed'le İsmail aleyhisselâmın hem resul ve hem de nebî oldukları belirtilir: "Muhammed, adamlarınızdan hiç birinin babası değildir. Fakat o, Allahın resulu ve nebilerin sonuncusudur" (el-Ahzâb, 33/40); Kitapta İsmail'i de zikret. Çünkü o, sözünde duran, resul ve nebî olan bir zat idi" (Meryem, 19/54).
Peygamberlerin en üstünü Hz. Muhammed, sonra ûlûl-azm diğer dört peygamber, daha sonra resuller ve nebiler gelir. Bu duruma göre, Allah nezdinde bir peygamber, peygamber olmayan bütün insan, melek ve cinlerden daha üstündür: "Biz onlardan her birine âlemlerin üstünde yüksek meziyetler verdik" (el-En'âm, 6/86).
Peygamberlerden beş tanesi getirdikleri tevhîd dininin yerleşmesi için büyük sıkıntı ve cefalara katlanmaları, üstün irade ve fazîletleri sebebiyle Ulûl-azm peygamber sayılmışlardır. Bunlar; Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed'tir (bk. el-Ahzâb, 33/7).
 

nevin_70

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Eki 2007
Mesajlar
885
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Selamun Aleykum kardesim, emegine saglik, Allah senden razi olsun.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt