selamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü
paylaşımınız için allah razı olsun
Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berakatüh. estağfirullah efendim Cenabı Hak cümlemizden razı olsun. inşaallahü teala. selametle kalınız...
selamun aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü
paylaşımınız için allah razı olsun
[sıze="4"]din ne diyor o önemli [/sıze]
[sıze="3"]sual: Benim şahsi kanaatime göre eğer insanlara zarar vermiyorsan, etrafındakilerle iyi geçinip kargaşa çıkarmıyorsan, sayılı biri olmaya çalışıyorsan, yalan söylemiyorsan yani kısaca iyi biri olmaya çalışıyorsan örtünmek o kadar önemli değil. Aklıma da bu uygun geliyor. Acaba bu düşüncelerim sizce doğru mu?
Cevap
bence sizce diye bir şey olmaz, o zaman insan sayısı kadar din olur. Din ne diyor o önemli. Allah ne diyor o önemli. Eğer akıl ile din olsa, herkese göre din farklı olur. Mesela nataşanın biri gazetelerde şöyle diyordu: (ben yalan söylemem, hırsızlık etmem, kimseye zararım olmaz, saygılı birisiyim, kimseye zarar vermeden az içki içerim, erkeklerin gönlünü yaparım, erkeklerle buluşmama niye karışan oluyor ki?) eğer ortada din ve allah’ın hükmü olmasa, nataşa doğru söylüyor. Ama allah öyle demiyor. Kimseye zararı olmasa da bir damla içki içmek haram diyor. Kimseye zararı olmasa da kadın, saçının telini gösterse haram diyor. Evet kadın saçını göstermekle size göre bir şey olmaz. Nataşaya göre de zina edince bir şey olmaz.
ölçü başkalarına zararlı olup olmamak da değildir. ölçü allah’ın emrine uymakta olur. Besmelesiz kesilen kuzu eti de yenmez. Ha besmeleli kesilmiş, ha besmelesiz demek yanlış olur? Kadın ha başını açmış, ha açmamış ne fark eder denmez. Denirse allah’ın emrine inanılmamış olur. Ya allah’a inanılır veya inanılmaz. Inanılırsa onun dediklerine uymak gerekir. Inanılmazsa, bu daha kötü. Sonsuz ahiret hayatında şiddetli azaplara kim nasıl dayanabilir ki? Bu insanların yoktan yaratılması, hayvanların, çiçeklerin yoktan yaratılması tesadüf müdür? Ya allah’a inanılacak ya allah’a inanılacak, başka yol var mıdır?
[/sıze]
aklın dindeki yeri .:.: Www.dinimizislam.com :.:.
ne guzel bir yazı allah razı olsun
Dinde şahsi görüşlerin yeri yoktur. Dinde nakil esastır. Akla göre din olmaz. İslâmiyet, nakle dayanan, selim akıl dinidir. Selim akıl, yanılmayan akıldır. Birinin aklına uygun gelmeyen bir şey, selim akıl sahibi için uygun gelebilir. Akla göre din olsa, insan sayısı kadar din olur. İslâmiyette aklın ermediği şey çoktur. Fakat, selim akla uymayan bir şey yoktur.
iste bunun icin tesekkur ederim ,Hazret-i İsa İslamiyet’i yayacak
Sual: Hoşgörülü kimseler, (İsa gelince, hakiki Hıristiyanlığı yayacak, biz de Hıristiyanlarla omuz omuza verip, dinsizliği yok edeceğiz) diyorlar. Hazret-i İsa, Hıristiyanlığı mı yayacaktır?
CEVAP
Hâşâ, bu çok yanlıştır. İsa aleyhisselam geldiği zaman, Hıristiyanlığı ortadan kaldıracak, bu ümmetin bir ferdi olarak İslamiyet’i yayacaktır. İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(İsa, benim dinim üzerine gelir.) [İ. Ahmed]
(İsa, âdil bir hakem olarak gökten inecek, haçı kıracak [Hıristiyanlığı kaldıracak], domuzu öldürecek [domuz etini yasaklayacak], İslam’dan başka şeyi yasaklayacaktır.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Ebi Şeybe]
İslamiyet gelince, Hıristiyanlık ve önceki bütün dinler nesh edilmiş, yürürlükten kaldırılmıştır. Hakiki Hıristiyanlık da olsa, hakiki İncil ve Tevrat da bulunsa, bunlar artık geçerli değildir. Hakikisi geçerli olacak olsaydı, Allahü teâlâ İslamiyet’i göndermez, (Hakiki İsevilik şudur, İsevi dinine devam edin) derdi. Böyle demeyip, (Hak din, yalnız İslamiyet’tir) buyurdu. (İslamiyet’ten başka din, kabul etmem) buyurdu. İslamiyet’in hükmünüyse, kıyamete kadar geçerli kıldı.
Hıristiyanlar, tahrif edilmeyen İncil’i bulsalar, aynen İsa aleyhisselamın bildirdiği gibi ibadet etseler de, Muhammed aleyhisselamı hak peygamber ve Müslümanlığı hak din olarak kabul edip Müslüman olmadıkları müddetçe, küfür üzere olurlar. Çünkü imanın altı şartından biri, bütün peygamberlere inanmaktır. Birini kabul etmeyen kâfir olur. Ehl-i kitab kâfirdir. Hoş gören çıksa da, kâfirlik asla hoş görülmez. Bir ayet-i kerime meali şöyledir:
(Elbette, ehl-i kitaptan [Yahudi ve Hıristiyan] olsun, müşriklerden olsun bütün kâfirler Cehennem ateşindedir, orada ebedi kalırlar. Onlar yaratıkların en kötüsüdür.) [Beyyine 6]
Peygamberimize ümmet olmak için
Hakiki İncil’de Muhammed aleyhisselamın üstünlüklerini gören Hazret-i İsa, ona ümmetinden olmak için çok yalvardı, dua etti ve duası kabul edildi. Allahü teâlâ, Onu diri olarak, göğe yükseltti. Kıyamete yakın, Muhammed aleyhisselamın ümmeti olmak için yeryüzüne inecek, onun dinine uyacak ve onu yayacak, Hıristiyanlık ve Yahudilik gibi bozuk dinleri kaldıracaktır. (H.L.O.İman)
İki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ruhum yed-i kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, Meryem’in oğlu İsa, adil bir hakem olarak aranıza inecek, haçı kıracak [Hıristiyanlığı kaldıracak], domuzu öldürecek [domuz eti yemeyi yasaklayacak], İslam’dan başka bir dini kabul etmeyecektir.) [Buhari]
(Vallahi Meryem’in oğlu adil bir hakem olarak inecek, haçı parçalayacak, domuzu öldürecek, kin, nefret ve haset ortadan kalkacaktır.) [Müslim]
Kitab-ül-vefa fi-fedail-il-Mustafa kitabında şöyle yazıyor: Bir gün Ka’bül-Ahbar, bir Yahudi âliminin ağladığını gördü. (Niçin ağlıyorsun?) diye sordu. Yahudi âlim söylemedi. Ka’b, (İstersen seni ağlatan şeyleri sana söyleyeyim) dedi. Yahudi âliminin, (Söyle) demesi üzerine, şöyle dedi: (Musa aleyhisselam Tevrat’tan okuyarak: “Yâ Rabbi! Ben bir ümmet gördüm ki, onlar ümmetlerin hayırlısıdır. İman etmeleri için insanlara emr-i maruf ve nehy-i münker yaparlar. İlk ve son kitaba inanırlar. Deccal ile savaşırlar. Bunları bana ümmet eyle” dedi. Allahü teâlâ, “Yâ Musa, Onlar Ahmed’in ümmetidir” buyurdu.) Bunları dinleyen Yahudi âlimi, (Doğru söyledin yâ Ka’b) diyerek, onu tasdik etti. Ka’b dedi ki: (Musa aleyhisselam, “Yâ Rabbi, o ümmet, çok hamd eder. Bir iş yapmak isteyince inşallah derler. Onları bana ümmet eyle” dedi. Allahü teâlâ, “Yâ Musa, Onlar Ahmed’in ümmetidir” buyurdu.) Yahudi âlimi, (Doğru söyledin ya Ka’b) dedi. Yine Ka’b şöyle devam etti: (Musa aleyhisselam Tevrat’a bakıp, “Yâ Rabbi, ben bir ümmet görüyorum ki, onlar yükseğe çıksa tekbir getirirler, alçak yere inseler hamd ederler. Onlar için yeryüzünün toprağı temiz kılındı. O toprakla necasetten ve hadesten, cünüplükten, suyla temizlendikleri gibi temizlenirler. Yeryüzü onların mescitleridir. Yani, nerede dilerlerse, orada ibadet ederler. Onları bana ümmet eyle” dedi. Allahü teâlâ, “Yâ Musa, Onlar Ahmed’in ümmetidir” buyurdu.) Yahudi âlimi, (Doğru söylüyorsun ey Ka’b) dedi. Yine şöyle anlattı: (Musa aleyhisselam, Tevrat’ta görerek, “Yâ Rabbi, bir ümmet ki, onların Mushafları kalblerindedir. Namaz kılarken melekler gibi saf tutarlar. Mescitlerinde bal arısı gibi sesleri işitilir. Onlardan pek azı Cehenneme gider. Onları bana ümmet eyle” diye arz edince, Allahü teâlâ, “Yâ Musa, Onlar Ahmed’in ümmetidir” buyurdu.) Yahudi âlimi, (Doğru söyledin yâ Ka’b) dedi. Musa aleyhisselam, Muhammed aleyhisselamın ümmetine verilen hayırları görünce, Onun ümmetinden olmak istedi. Allahü teâlâ onu teselli etti. (Şevahid-ün-nübüvve)
Dünyaya gelmiş olan 124 binden fazla Peygamberin en büyükleri, Muhammed aleyhisselama tâbi olmayı istemiştir. Musa aleyhisselam, Onun zamanında bulunsaydı, O büyüklüğü ile beraber, Ona tâbi olmayı istedi. İsa aleyhisselamın gökten inip, Onun dini yolunda yürüyecektir. Onun ümmeti olan Müslümanlar, Ona tâbi oldukları için, bütün insanların hayırlısı ve en iyileri oldu. Cennete gireceklerin çoğu bunlar oldu ve Cennete herkesten önce gireceklerdir. (S. Ebediyye)
Hazret-i İsa’nın gelişi
Sual: Bazıları, (Hazret-i İsa gelince, hakiki Hıristiyanlıkla hükmedecek, İslamiyet’le omuz omuza gelecektir) diyor. Böyle söylemek küfür değil midir? Böyle söylemekle hem bu konudaki hadis-i şerifler inkâr edilmiş oluyor, hem de Hazret-i İsa, ilga edilen [yürürlükten kaldırılan] bir dini tavsiye etmiş oluyor ki, bu da Hazret-i İsa’ya iftira olmuyor mu? Hazret-i İsa ilk geldiğinde, ne diye kendisinden önce olan Museviliği yaymadı? Çünkü o ilga edilmişti. Peygamberimiz, neden hakiki İseviliği değil de Müslümanlığı yaydı? Çünkü İsevilik ilga edilmişti. İslamiyet’ten başka hak din olmayacağına göre, bunların Hıristiyanlık propagandası yapması, İslamiyet’le omuz omuza gelecek demesi küfür olmuyor mu?
CEVAP
Üç hadis-i şerif meali şöyledir:
(İsa, âdil bir hakem olarak gökten inecek, haçı kıracak, [Hıristiyanlığı kaldıracak] domuzu öldürecek, [domuz etini yasaklayacak] İslam’dan başka şeyi yasaklayacaktır.) [Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Ebi Şeybe]
(İsa benim dinim üzerine gelir, Deccalı öldürür, sonra kıyamet kopar.) [İ.Ahmed]
(İsa, inince İslamiyet ile hükmedecektir. O zaman Allahü teâlâ, Müslümanlardan başka herkesi helak edecektir.) [Ebu Davud]
Bu hadis-i şerifleri Müslüman bir kimse inkâr edemez. İslamiyet’ten başka hak din de arayamaz. Çünkü Allahü teâlâ buyuruyor ki:
(Allah indinde hak din ancak İslam'dır.) [Al-i İmran 19]
(Sizin için din olarak İslam'ı beğendim.) [Maide 3]
(İslam'dan başka din arayanın bulacağı din asla kabul edilmeyecektir.) [Al-i İmran 85]
Bu âyet-i kerimeleri ve yukarıdaki hadis-i şerifleri hiçbir Müslüman inkâr edemez.
İslamiyet gelince, Hıristiyanlık ve önceki bütün dinler nesh edilmiş, yürürlükten kaldırılmıştır. Hakiki Hıristiyanlık da olsa, hakiki İncil ve Tevrat da bulunsa, bunlar artık geçerli değildir. Hakikisi geçerli olacak olsaydı, Allahü teâlâ İslamiyet’i göndermez, (Hakiki İsevilik şudur, İsevi dinine devam edin) derdi. Böyle demeyip, (Hak din, yalnız İslamiyet’tir) buyurdu. (İslamiyet’ten başka din, kabul etmem) buyurdu. İslamiyet’in hükmünüyse, kıyamete kadar geçerli kıldı.
Cenabı Hak razı olsun efendim. sevdikleriyle bulundursun.sevsin,sevdirsin inşaallahü teala. dualarınızda bizleri unutmayın efendim.afiyette ve selametle kalınız. cümanız mübarek olsun efendim.
(Barnabas) İncîlinin hemen hepsi doğru idi
Allahü teâlâ bizi ve sizi , nübüvvet nûrlarından alınmış olan Ehl-i sünnet âlimlerinin sağlam rey ve görüşleri üzere bulundursun! Nefs-i emmaremizin şerrinden cümlemizi muhafaza buyursun.
Hak teâlâ, zarar ziyân içinde olan bizleri, doğru oldukları müjdelenmiş olan, Ehl-i sünnet vel-cemaat âlimlerinin bildirdikleri îtikata kavuştursun! Beğendiği işleri yapmakla şereflendirsin! Bu iyi işleri yapmaktan hâsıl olan hâlleri de ihsân buyursun! Kendi mukaddes makamına çeksin!
Fârisî mısra' tercümesi:
İş budur, bundan başkası hiçtir.
Fârisî beyt tercemesi:
Hakkın ve hak adamlarının yardımı olmadan,
Melek de olsa, kurtulamaz yüz karalığından.
(Biz nakil yapmadan, kendi yorumumuza göre görüş beyan etmekten Allahü teala'ya sığınırız.-Barnabas inciline dair- ve her daim)
(2.sorunun cevabı tüm müslümanların malumudur. Bu sözü Said Nursinin söylediğini söylerseniz cevabımız "bilmiyoruz" olacaktır. Bu söze istinaden Said Nursi ve nur cemaati ile ilgili söylediklerinize de vereceğimiz cevap aynıdır. Amacınız bilgilendirmek ise sahih kaynaklardan nakiller yaparak cümlemizin istifadesine sunmanızın sonrasında da ısrarcı bir tutum sergilememenizin en doğrusu olacağı kanaatindeyiz. Aksi takdirde fitneye sebebiyet verecek her türlü söz ve davranıştan uzak durmalıyız. Göstereceğiniz hassasiyete şimdiden teşekkür ederiz.)
Afiyet ve selametle kalın.
Fârisî beyt tercemesi:
Dahâ söylersem eğer, çok uzun sürer,
Korkarım, utanmazlığa kadar gider.
Ulema-i İslâm ortasında "İslâm" ve "iman"ın farkları çok medar-ı bahis olmuş.
Bir kısmı "İkisi birdir," diğer kısmı "İkisi bir değil, fakat biri birisiz olmaz" demişler ve bunun gibi çok muhtelif fikirler beyan etmişler.
Ben şöyle bir fark anladım ki:
İslâmiyet iltizamdır; İmân iz'andır. Tabir-i diğerle, İslâmiyet, hakka tarafgirlik ve teslim ve inkıyaddır; İmân ise, hakkı kabul ve tasdiktir.
Eskide bazı dinsizleri gördüm ki, ahkâm-ı Kur'âniyeye şiddetli tarafgirlik gösteriyorlardı.
Demek o dinsiz, bir cihette Hakkın iltizamıyla İslâmiyete mazhardı; "dinsiz bir Müslüman" denilirdi.
Sonra bazı mü'minleri gördüm ki, ahkâm-ı Kur'âniyeye tarafgirlik göstermiyorlar, iltizam etmiyorlar; "gayr-ı müslim bir mü'min" tabirine mazhar oluyorlar.
Acaba İslâmiyetsiz iman, medar-ı necat olabilir mi?
Elcevap:
İmansız İslâmiyet sebeb-i necat olmadığı gibi, İslâmiyetsiz İmân da medar-ı necat olamaz.
Felillâhi'l-hamdü ve'l-minne Kur'ân'ın i'câz-ı mânevîsinin feyziyle, Risale-i Nur mizanları, din-i İslâmın ve hakaik-i Kur'âniyenin meyvelerini ve neticelerini öyle bir tarzda göstermişlerdir ki, dinsiz dahi onları anlasa, taraftar olmamak kabil değil.
Hem İmân ve İslâmın delil ve bürhanlarını o derece kuvvetli göstermişlerdir ki, gayr-ı müslim dahi anlasa, herhalde tasdik edecektir; gayr-ı müslim kaldığı halde İmân eder.
Alıntı: Mektubat-9.Mektup