SORULAR
"Ömrümüz her an insan haysiyetini inciten ve yaralayan haksızlıklara katlanmakla geçiyor ve biz gittikçe insan kılığından çıkıyoruz!” diye kıvranan haysiyet sahipleri nerde?..
Büyük Doğu Mimarı’nın, “zifiri karanlıkta ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin” diye tasvir ettiği gençlik idealine mukabil, bir öküz keyfiyetini bir insan keyfiyetinden ayırıcı ölçülere bile malik olmayan iptidaî sürülerden ayrılanlar nerde?..
Ölü kurbağayı bile titreten ceryana mukabil, mânâda bilmem kaç bin voltluk tesire muhatabken kılı bile kıpırdamayanlardan ayrılan, İslâma muhatab anlayışın ruh ve fikrini insandan insana sirayet ettirecek büyük sohbet şebekesinin unsuru rolüne hazır insanlar nerde?..
Dünyanın öbür ucunda bile olsa bir mümin kardeşinin burnu kanarken bunun hıncını ve mesuliyetini kendi oluş hızı ile gösterecek iman öfkesine malik insanlar nerde?..
“Önce can, sonra canan!” anlayışı gibi, davranışlarında “önce ben, sonra dava!” şuursuzluğunu gösterenlere mukabil, “önce dava, sonra da dava!” diyen gerçek iman ehli şuurunu taşıyanlar nerde?..
Cemaatin, ruh, fikir ve aksiyonuyla vasıflandığını, ruh-fikir ve aksiyonun da cemaati temin ettiğini anlayanlar nerde?..
“Yol üstündeki kayayı kaldırmak gereken şartlarda, ot yolmak ve çalı çırpı temizlemek mi, yoksa onu dinamitle havaya uçurmak mı?” sorusuna kafa patlatanlar nerde?..
“Ben hakim olamadığım için herkes mahkûm; zındanımın bekçisi de!” idrakiyle yananlar nerde?..
“Biz de birşeyler yapıyoruz!” şeytanî teselliyle vakit geçirenlerden değil, “hepçilik” mânâsına bütüne bağlı yapıcı olan... Bu sese, “burdayım!” diye cevab verenler nerde?..
Onlar nerdeyse, kurtuluşumuz da orada!.. KARAR kılınacak nokta da burada!..