Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

«»«» Çocukları Yoğurmak «»«» (2 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Her milletin, her ümmetin kendi insanını yetiştirmesi hemen tabii hakkı hem de nesil ve değerlerini yaşatabilmek için en asil görevidir. Bu konuda İslam ümmetine fıtrat en büyük yardımcıdır. O halde bu büyük yardımcıya rağmen, müslümanlar, müslüman nesiller yetiştiremezlerse beyan edecekleri herhangi bir mazeretleri kalmamış demektir. Zira hadisimiz açıkça, İslam'ın en büyük gücünün ve gelişme imkanının, insan özüne uygun olmasından kaynaklandığını ifade etmektedir. Bunun için de "İslam, tabii ve fıtrî bir din" "sıbğatullah=(ALLAH boyası)" olarak tarif edile gelmiştir''4

Selamun aleykum kardeşim benim:).Bezm-i Elest alemindede bizler söz verdik.Ve bu fıtrak üzerinede doğduk.Ama yazıdada belirtildiği üzere sözümü unuttuk,fıtratımızı kaybettik.İnşallah gelecek bizimdir.Bunun için biz müslümanlara tebliğ konusunda çok iş düşüyor.
Tabii islamı yapısından üstünde birazda olsa kalmış kişiler bu çağrıyı ALLAH'ın izniyle görebilmekte,duyabilmektedir..
Bu güzel paylaşımın için mevlam razı olsun.Sevabını ziyadesiyle alırsınız inşallah;)dua ile kalın...B)


Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühü, değerli ablacım..
Güzel yorumunuz, tespitleriniz ve de gelecek adına güzel dualarınız için Rabbimiz razı olsun, makbul dualardan eylesin inşallah.. Köklü ağaçların sırrı, onların küçüklüğünden başlar. Küçüklükte sağlam bir şekilde kazanılan şuur ve güzel meziyetler, kaybedilmez bir daha.. Bezm-i Elest'teki sözün yerine getirilmesi, ''Kalu Bela''ce bir şuurdan ve yaşamaktan geçer şüphesiz;).. Rabbimiz, tüm minikleri bu sır üzere emin eylesin yollarında inşallah..Çok teşekkür ederim ablacım, sizin de ecriniz ziyade olsun, Rabbimiz her daim yar ve yardımcınız olsun..
En Güzel'e emanetsiniz.. Selam ve baki Dua ile inşallah.
B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamün aleyküm değerli kardeşlerim çok önemli bir konuyu ele almışsınız .Rabbim hepinizden razı olsun selam ve dua ile.


Ve Aleyküm Selam kardeşim..
Teşekkür ederim.. Rahman sizden de razı olsun inşallah..
Rabbimize emanet olunuz.. Selam ve Dua ile..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
ÇOCUK ve HARÇLIK

ÇOCUK ve HARÇLIK

red_shoes.jpg




= ÇOCUK VE HARÇLIK =




Yetişkin yaşlarda parayı iyi kullanabilme, çocukken alınan eğitimle yakından ilgilidir. Aileler bu yüzden çocuklarına harçlık verirken disiplin içinde hareket etmeli ve tutarlı olmalıdırlar.

Harçlık iyi huya bir ödül veya görevler için bir ödeme değildir. Bunun bir amacı vardır; eğitimin bir parçasıdır. Çocuğa, seçimler yaparak ve sorumlulukları göz önünde bulundurarak para kullanımı konusunda deneyim kazandırmayı amaçlar.

İlkokula yeni başlayan çocuk, paranın hesabını yapamaz. Parayı iyi tanıyamaz, bir şey aldığında üstünü istemeyi beceremez. Rasgele şeylere, abur-cubur yiyeceklere harçlığını yatırır. Bu yüzden onlara harçlık verilmesi uygun olmaz.

8 yaşındaki çocuk parayı çok az kullanmaya başlar. 10 yaşında ise kendisine yararlı ve kullanışlı şeyler satın alır. Alış veriş ederken seçmesini bilir. Para ve diğer eşyaları güvenle koruyabilir ve paranın üstünü de ister. Söylenenleri dinler ve tatbik eder. Bu yaşlar, artık harçlık verilmeye başlanması gereken dönemdir.


Harçlığı nasıl vermeli?

Harçlığın belli bir düzen içinde verilmesi en tutarlı yoldur. Çocuk, harçlığını biriktirerek bir eksiğini karşılamaya, kitap almaya veya pul vs. gibi koleksiyon yapmaya teşvik edilmelidir. Harçlık, günlük veya haftalık verilebilir. Lise öğrencisine aylık vererek, para kullanma becerisinin daha da gelişmesi sağlanabilir.

Çocuğa gereğinden fazla harçlık vermek yanlıştır. Çocuk bu fazla parayı başarılı bir şekilde kullanamaz. Var olan defter ve silgilerinin yanına yenilerini ekler. İsraf ve doyumsuzluk böyle başlar. Çocuğa fazla para vermek ona mutluluk değil, mutsuzluk ve doyumsuzluk getirecektir.

Öğrenciye çok harçlık vermenin sadece ona değil arkadaşlarına da zararı vardır. Özellikle değişik gelir gruplarından çocukların mevcut olduğu okullarda, harçlık verilmeyen veya yetersiz harçlık alan çocuklar bazı arkadaşlarının bol para harcamasından etkilenir. Önce moral bozukluğu, giderek aşağılık kompleksi ortaya çıkabilir.

Çocuğa yetersiz harçlık vermek de yanlıştır. Arkadaşlarıyla kendisininkini kıyaslayarak üzüntü duyar ve kendine güveni azalabilir.

En doğru olanı, çocuğun yaşına ve sınıfına uygun olarak, ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeterli ve düzenli bir harçlık vermektir.

Bu paranın ne kadar olacağına çocuk ve ebeveyn beraber karar vermeli, belli zaman aralıklarıyla miktarı gözden geçirilmelidir. Çocuk harçlığı az bulursa ona, uygun ve sakin bir dille "Sana fazlasını verebilmeyi isterdik ama bütçemiz sınırlı" diyebilmeliyiz.

Harçlığın faydaları

Özenli verilen harçlık, çocukta sorumluluk ve sahiplenme duygusunu geliştirir. Anlık ve geçici isteklerini erteleyebilme ve ihtiyaçlarını öncelik sırasına koyma becerisini kazandırır. Ayrıca tasarruflu olmayı, elde ettiklerinin değerini bilmeyi öğretir. Zamanla harcamalarını kontrol etmeyi bilir. Bir de ailesinin kendisine değer verdiğini, ayrı bir fert olarak kabul edildiğini kavrar.

PSİKİYATRİST DOÇ.DR. SEFA SAYGILI
 

ayşe-rana

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Tem 2008
Mesajlar
1,732
Tepki puanı
46
Puanları
48
Yaş
51
Harçlığın faydaları

Özenli verilen harçlık, çocukta sorumluluk ve sahiplenme duygusunu geliştirir. Anlık ve geçici isteklerini erteleyebilme ve ihtiyaçlarını öncelik sırasına koyma becerisini kazandırır. Ayrıca tasarruflu olmayı, elde ettiklerinin değerini bilmeyi öğretir. Zamanla harcamalarını kontrol etmeyi bilir. Bir de ailesinin kendisine değer verdiğini, ayrı bir fert olarak kabul edildiğini kavrar



selamün aleyküm Aliye kardeşim,Allah razı olsun.inşALLAH nesillerimizi Sahiplerine layık,insanı kemale ermiş şahıslar olarak yetiştirebiliriz.Allah!a emanet ol canım.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Harçlığın faydaları

Özenli verilen harçlık, çocukta sorumluluk ve sahiplenme duygusunu geliştirir. Anlık ve geçici isteklerini erteleyebilme ve ihtiyaçlarını öncelik sırasına koyma becerisini kazandırır. Ayrıca tasarruflu olmayı, elde ettiklerinin değerini bilmeyi öğretir. Zamanla harcamalarını kontrol etmeyi bilir. Bir de ailesinin kendisine değer verdiğini, ayrı bir fert olarak kabul edildiğini kavrar



selamün aleyküm Aliye kardeşim,Allah razı olsun.inşALLAH nesillerimizi Sahiplerine layık,insanı kemale ermiş şahıslar olarak yetiştirebiliriz.Allah!a emanet ol canım.

Ve Aleyküm Selam değerli ablacım:)..
Amin inşallah.. Rabbimiz makbul eylesin, bu güzel duanızı; tüm çocukları kendi yolunda irşadda, tebliğde, kullukta muvaffak kılsın, rızasına mazhar ameller nasip etsin cümlesine inşallah.. Allah razı olsun ablam..
Rabbimize emanet olunuz.. Selam ve Dua ile inşallah..
B)
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Selamünaleykum...

Selamünaleykum...

red_shoes.jpg




= ÇOCUK VE HARÇLIK =




Yetişkin yaşlarda parayı iyi kullanabilme, çocukken alınan eğitimle yakından ilgilidir. Aileler bu yüzden çocuklarına harçlık verirken disiplin içinde hareket etmeli ve tutarlı olmalıdırlar.

Harçlık iyi huya bir ödül veya görevler için bir ödeme değildir. Bunun bir amacı vardır; eğitimin bir parçasıdır. Çocuğa, seçimler yaparak ve sorumlulukları göz önünde bulundurarak para kullanımı konusunda deneyim kazandırmayı amaçlar.

İlkokula yeni başlayan çocuk, paranın hesabını yapamaz. Parayı iyi tanıyamaz, bir şey aldığında üstünü istemeyi beceremez. Rasgele şeylere, abur-cubur yiyeceklere harçlığını yatırır. Bu yüzden onlara harçlık verilmesi uygun olmaz.

8 yaşındaki çocuk parayı çok az kullanmaya başlar. 10 yaşında ise kendisine yararlı ve kullanışlı şeyler satın alır. Alış veriş ederken seçmesini bilir. Para ve diğer eşyaları güvenle koruyabilir ve paranın üstünü de ister. Söylenenleri dinler ve tatbik eder. Bu yaşlar, artık harçlık verilmeye başlanması gereken dönemdir.


Harçlığı nasıl vermeli?

Harçlığın belli bir düzen içinde verilmesi en tutarlı yoldur. Çocuk, harçlığını biriktirerek bir eksiğini karşılamaya, kitap almaya veya pul vs. gibi koleksiyon yapmaya teşvik edilmelidir. Harçlık, günlük veya haftalık verilebilir. Lise öğrencisine aylık vererek, para kullanma becerisinin daha da gelişmesi sağlanabilir.

Çocuğa gereğinden fazla harçlık vermek yanlıştır. Çocuk bu fazla parayı başarılı bir şekilde kullanamaz. Var olan defter ve silgilerinin yanına yenilerini ekler. İsraf ve doyumsuzluk böyle başlar. Çocuğa fazla para vermek ona mutluluk değil, mutsuzluk ve doyumsuzluk getirecektir.

Öğrenciye çok harçlık vermenin sadece ona değil arkadaşlarına da zararı vardır. Özellikle değişik gelir gruplarından çocukların mevcut olduğu okullarda, harçlık verilmeyen veya yetersiz harçlık alan çocuklar bazı arkadaşlarının bol para harcamasından etkilenir. Önce moral bozukluğu, giderek aşağılık kompleksi ortaya çıkabilir.

Çocuğa yetersiz harçlık vermek de yanlıştır. Arkadaşlarıyla kendisininkini kıyaslayarak üzüntü duyar ve kendine güveni azalabilir.

En doğru olanı, çocuğun yaşına ve sınıfına uygun olarak, ihtiyaçlarını karşılamak üzere yeterli ve düzenli bir harçlık vermektir.

Bu paranın ne kadar olacağına çocuk ve ebeveyn beraber karar vermeli, belli zaman aralıklarıyla miktarı gözden geçirilmelidir. Çocuk harçlığı az bulursa ona, uygun ve sakin bir dille "Sana fazlasını verebilmeyi isterdik ama bütçemiz sınırlı" diyebilmeliyiz.

Harçlığın faydaları

Özenli verilen harçlık, çocukta sorumluluk ve sahiplenme duygusunu geliştirir. Anlık ve geçici isteklerini erteleyebilme ve ihtiyaçlarını öncelik sırasına koyma becerisini kazandırır. Ayrıca tasarruflu olmayı, elde ettiklerinin değerini bilmeyi öğretir. Zamanla harcamalarını kontrol etmeyi bilir. Bir de ailesinin kendisine değer verdiğini, ayrı bir fert olarak kabul edildiğini kavrar.

PSİKİYATRİST DOÇ.DR. SEFA SAYGILI

Aliye Kardeşim...
Allah C.C. razı olsun...
Çok faydalı paylaşım oldu...
Üç çocuğum var okula giden...
Aynen bilip de yapmaya çalıştığımız kurallar gibi...
Ama daha dikkatli olmamız açısından güzel oldu...
Elinize, emeğinize sağlık değerli kardeşim...
 

hanimeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
283
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
selamun aleykum
hayırlı paylaşımlarınızdan faydalanmaya çalışıyoruz
hakkınızı helal edin çok güzel paylaşımlar yapıyorsunuz
Rabbim Razı Olsun..
En güzele emanetsiniz..
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Aliye Kardeşim...
Allah C.C. razı olsun...
Çok faydalı paylaşım oldu...
Üç çocuğum var okula giden...
Aynen bilip de yapmaya çalıştığımız kurallar gibi...
Ama daha dikkatli olmamız açısından güzel oldu...
Elinize, emeğinize sağlık değerli kardeşim...

Rahman c.c cümlemizden razı olsun, değerli abimiz.
İstifadeleniyor olmanıza sevindim.. İlginiz için teşekkür ederim..
Rabbimiz c.c, evlatlarınızı sizlere bağışlasın, sizleri birbirinizden razı eylesin inşallah:).. Rabbimize emanet olunuz mavci abimiz.
Selam ve Dua ile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
''Çalma'' Davranışında Bulunan Bir Çocuğa Nasıl Yaklaşılmalı?

''Çalma'' Davranışında Bulunan Bir Çocuğa Nasıl Yaklaşılmalı?

''ÇALMA'' DAVRANIŞINDA BULUNAN BİR ÇOCUĞA NASIL YAKLAŞILMALI?


suclu_cocuk.jpg



Çocuğun kendine ait olmayan bir eşyayı izinsiz olarak almasına çalma davranışı diyoruz. Daha çok okulda çocuklarının eşyalarının birer birer kaybolduğunu iddia eden veliler, öğretmen ve okul idaresine öğrenciler tarafından gelen şikâyetler sonucu bu olaylar ortaya çıkar. Çalma davranışını gösteren öğrenciler incelendiğinde bu tür öğrencilerin benzer nedenlerle bu yola başvurdukları gözlenmektedir.

Aşırı disiplinli, sürekli çocuğunu başkalarıyla kıyaslayan, paraya aşırı düşkün-cimri, çocuğun maddî ihtiyaçlarını karşılamayan ailelerin çocuklarında çalma davranışı daha fazla gözlenmektedir. Ayrıca kendini değersiz hisseden, özgüven sorunu yaşayan, yeni kardeşi olan ve kardeş kıskançlığı yaşayan çocuklarda çalma davranışı görülebilmektedir. Bu durumlarda amaç çocuğun ilgiyi kendisine çekmesi veya kızgınlığını bu şekilde gidermesidir. Bunun yanında bazen çocuklar izledikleri çizgi film ve dizi kahramanlarıyla özdeşim kurup bu tür davranışlarda bulunabilmektedirler.

Niçin ortaya çıkıyor?

Çocuğa yeterli harçlık verilmiyor, ihtiyaçları karşılanmıyor olabilir.

Çocukta mülkiyet duygusu gelişmemiş, yanlış yönlendirilmiş olabilir.

Sürekli başkalarıyla kıyaslanan çocuk, başarılı arkadaşlarından intikam almak için, ya da bir arkadaş grubunun içine girmek için yapıyor olabilir.

Büyüklerinin hırsızlığı normal gören sözlerinden etkilenmiş olabilir. *Özel Bakırköy Fatih İ.Ö.O. Psikolojik Danışmanı

Nasıl tavır alınmalı?

Çocuğa dürüstlük ve başkasının malına saygılı olmanın önemi anlatılmalıdır.

Ona ihtiyaçlarını karşılayacak ölçüde harçlık verilmeli, böylelikle başka yollara tevessül etmesi engellenmelidir.

Çocuğun kendine ait eşyaları olmalı, yoksun bırakılmamalıdır.

Çocuğun rahatlıkla ulaşabileceği, görebileceği yerlerde para vb. şeyler bırakılmamalıdır.

Çocuk eğer başkasının eşyasını izinsiz olarak almışsa fiziksel cezalara başvurmayın. Aldığı eşyayı özür dileyerek geri vermesini sağlayın.

Çalma davranışını önemsememek görmezden gelmek, bu davranışın daha da pekişmesine yol açabilir.


Osman Algın

 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Çocuklarına Karşı Müslüman Kadın Nasıl Bir Çerçevede Olmalı?

Çocuklarına Karşı Müslüman Kadın Nasıl Bir Çerçevede Olmalı?

Çocuklarına Karşı Müslüman Kadın Nasıl Bir Çerçevede Olmalı?


Alimleri doğuran ve yetiştiren analardır. Bu fikirden hareketle, kadınların çocuk yetiştirme sorumluluğu elbette ki çok önemlidir ve bu görev İslami çerçeveye kilitlenerek olmalıdır. Dikkat etmemiz gereken husus evlatlarımızı ALLAH'ın rızasını kazanacak şekilde yetiştirmektir. Bunun için önce akli muhasebe yapmak zaruridir. Kötü bir ağaç iyi bir meyve veremez. O sebeple iyi bir meyve istiyorsak Ayşe annemiz gibi zeki, ince düşünceli, kıvrak zekâlı olmalıyız, faydalı ilim için uğraşmalıyız. İnsanın yetenekleri yerin altındaki su gibidir, suyu yeryüzüne çıkarmak için var güçle kazmak lazımdır. Eğer bunun için çaba sarf etmezsek ne suyu içebiliriz ne de sesini duyabiliriz. Ve şunu iyi bilmeliyiz ki armut dibine düşer, biz kendimizi ıslah etmezsek neslimizi hiç ıslah edemeyiz.

Kadınların ilim alması hususunda Efendimiz de çok hassas davranıp, kadınların eğitilmesine çok önem vermiştir. Haftanın bir gününü tamamen onlara tahsis edip, onların suallerini cevaplamaya çalışmıştır. Çünkü efendimiz biliyordu ki kadınları yetiştirmek, nesli yetiştirmekti.

Peygamberimizin zevcesi Hafsa okuma-yazma bilmekte, Ayşe annemiz ise hukuk bilgisinde ileri olmakla birlikte, efendimizin vefatından sonra Ayşe annemizin ilminden faydalanılmaktaydı. Bizim elbette ki amacımız onlar gibi olmaktır. Ve onlar gibi olup bu bozuk nizamı, küfür düzenini tedavi edecek evlatlar yetiştirmektir.

Müslümanların felce uğradığı bu ahir zamanda, Batı kültüründen neşet eden bir nizamı ve bu batının yaşam tarzını koruyabilmek için ve bunu yayabilmek için olumlu ortam hazırlayan, batının yaşam tarzını ve zihniyetini aşılayan analar maalesef çok fazla. Çocuklar ise İslam'ın nurundan uzakta kalıp, bıçakları birbirlerine sallamaktalar. Okullarda facialar diz boyu. Bunun elbette birçok sebebi vardır. Bunlardan bazıları TV'deki pislikler, medyanın İslam'ı karalaması, öğretmenler, okulun müfredatıdır.

Toplumu etkileyen küfrün etkenleri o kadar çok ki sonuçta bariz bir şekilde gençlerin İslam'dan uzaklaşması-uzaklaştırılması olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabii ki sebeplerin başlangıç noktası hilafetin olmamasıdır. Bu taze beyinler 24 saatin 8 saatini uyuyarak geçiriyorsa geriye kalan 16 saatte mütemadiyen batının bombardımanına maruz kalıyor. Onlar ne kadar çok çalışıyorsa biz onlardan daha fazla çalışıp, onlara karşı silahlanıp çocuklarımızın beynini tertemiz tutmaya ve onlara karşı silahlandırmaya mecburuz. Duran su kokar, akan su ise çağıldar. Bu yüzden boş durmamalı, gençlerin zarar gördüğü bu ortamda sağlıklı ve faydalı bir nesil yetiştirebilmek için bunun idrakine varmalıyız.

"Cennet anaların ayağı altındadır" hadis-i şerifine mazhar olabilmek için ALLAH'ın emrettiği şekilde evlatlarımızı yetiştirmeliyiz. Daha evlatlarımız minicikken başlamalıyız buna. Düşünsenize kafirler hiç vakit kaybetmeden "çocuğun beyni boş bir levhadır" diyerek doğar doğmaz başlıyorlar o tazecik boş beyni istedikleri gibi doldurup şekil vermeye.

Çocuk çok iyi bir taklitçidir. Her gördüğünü en iyi şekilde taklit eder. Beyni boş olduğu için siz uğraşmasanız da mutlaka o kendi dolduracaktır. Çünkü çocuğa ne gösterirsen onu sergiler keza biz yol gösteren olmazsak, çocuk gösterileni değil gördüğünü taklit edecektir. Eğer biz bunun için uğraşmazsak aksi takdirde ALLAH'ın hoşuna gitmeyecek şekilde çocuk bunu kendisi gerçekleştirir sevap, günah, helal, haram kavramını bilmediği için bunu gelişi güzel yapacaktır.

Çocuğunuz 3-5 yaşlarından itibaren çevresinin ve dünyanın farkına vardığında ve neden, nasıl soruları başladığında sizden her konuda, özellikle de varlığın ve ölümün anlamına dair açıklamalar isteyecektir. Anne sen de ölecek misin? Ölünce ne olur? Baba, ALLAH nerdedir? gibi sorular bu dönemden itibaren peş peşe gelir. Siz de onun anlayacağı dilde tüm sorularına cevap verin. Unutmayın, öğrenmeye hazır olmasalar sormazlar zaten. Bu yaşta ALLAH'ı, ölümü, ahireti anlatmak erken deyip kaçamak cevap veren ailelerin çocuklarında çok çeşitli ve sebepsiz korkular görülebilir. Cevabı alınamamış her soru o minik beyinlerde kıvrım kıvrım şüphe ve problemler doğurabilir. Ve unutmayalım ki Efendimiz (sav) buyuruyor ki:

- Hepiniz çobansınız ve hepiniz güttüklerinizden sorumlusunuz." (Buhari)
- Çocuğunuza bırakacağınız " en güzel miras" onu, hem dünya ve hem de ahiret mutluluğuna eriştirecek bir terbiyedir." (Tirmizi)

İletişim alanındaki devrim nedeniyle, dünyanın adeta küçük bir köy haline getirildiği, neredeyse sesli, görüntülü ve ya yazılı bir yayın organının girmediği tek bir evin kalmadığı günümüzde çocuklara zehir aşılayan medyanın tehlikesi aşikârdır. Batı kültürünü en kolay şekilde çocuklarımıza yerleştiren TV'de bunların başını çekenlerdendir. Öyle hale geliyor ki bu sadece çocuklar için değil ebeveynler içinde söz konusu, insanın ruh dünyasını, tercihlerini adeta TV vasıtasıyla kapitalist sistem belirliyor. Evlilik, kaynana programlarına bakan genç kızlar evlenmekten soğuyor ve evlenmek istemiyor, reklâmları izleyen çocuklar annelerine asi olmaya başlayarak kendi isteklerinde diretiyorlar, sokaklar sanki yatak odası olmuş nikâh kavramı kalkmış, kız-erkek arkadaşlığı karı koca ilişkisine dönüşmüş. Batı da 10 yaşındaki çocuklara yapılan bir ankette, onlardan hayatlarında en kıymetli olan on şeyi yazmaları istendi ve yapılan bu anketin sonucunda şunlar ortaya çıktı: 1. para, 2. ünlü olmak. Aile dördüncü sırada ve en son sırada da İlah. Bu bize şunu gösteriyor ki ailedeki en küçük olgu olan çocuklara bile kapitalist sistem öyle bir nüfuz etmiş ki kendini açık seçik göstermekte. Önem arzeden para, madde, eşya, ünlü olmak olmuş maalesef.

1232092901cocuk_anne_1_.jpg


Müslüman çocuklarına böyle bir anket yapılsa sonuç nasıl olur acaba! Peygamber aşkı yerine Atatürk sevgisi aşılanan, Müslümanlıkla gurur duymak yerine Türklükle gurur duyan, ALLAH korkusu yerine anne baba korkusuyla iş yapan, cennete ulaşmak yerine kariyere varmak isteyen çocuklarımız maalesef İslam hükümlerinin hatta olmadığı bu kapitalist sistemin çanak tutuşunun neticesidir. Çocuklarımızın sözde modern görünen çirkef batı kültürünü taklit etmesine kendi elimizle vesile olup, onu bu davranışa sevketmiş olmaktan ALLAHa sığınarak, Onların o temiz beyinlerini, asrın yıldızları sahabelerle aydınlatıp, efendimizin ahlakıyla doldurmak Müslüman nesline yakışandır ve en önemlisi Rabbimizin bizden memnun olmasını sağlayacak olandır.
Bazıları çocuğun içinde olacak ben ne yapayım? İslam'ı yaşamaya ve İslami fikirlere karşı çocuğumun hevesi yok ben ne yapayım? ALLAH verecek onun içine ben ne yapabilirim ki? Bu tür bahanelere sığınmakta kaçış yaparcasına, bazıları da çaresiz kalmakta evlatlarını düşünürcesine. Öncelikle çaresiz değiliz, çaremiz Rabbimiz. Bir Müslüman'ın ümitsiz olması demek, yeise düşmesi demek, ALLAHtan ümidini kesmiş olması demektir bu ise haramdır.

Çocuğun hevessiz olup olmama mevzusuna gelince; çok önemli , en önemli mesele çocuğun kafasında daha bir şeyler oluşmadan ona temizi ve pisi; güzeli ve çirkini bizim göstermemizdir. Az evvel de bahsettiğim gibi en baştan işi sıkı tutmak lazım. Toprağı çapalamadıkça, ayrık otları temizlemedikçe istediğimiz kadar tohum ekelim ve su verelim fayda vermez. Bu sebepten ötürü öncelikle ve öncelikle içinde bulunduğumuz ve insanı içine çekmeğe çalışan bu azgın sistemin dehşetini kavramalıyız. Çocuğun ön bilgilerinin oluşmasında ona önayak olmalı ve bu hayat yolunda ayağının kayıp düşmemesi için her zaman ve her zaman ALLAH yar ve yardımcımız olsun.

"Ey Rabbimiz, Bizi Sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de Sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerini göster, tövbemizi kabul et; zira tövbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak Sensin." (Bakara: 128)

ZEYNEP AFRA


 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamun aleykum
hayırlı paylaşımlarınızdan faydalanmaya çalışıyoruz
hakkınızı helal edin çok güzel paylaşımlar yapıyorsunuz
Rabbim Razı Olsun..
En güzele emanetsiniz..


Ve Aleyküm Selam hanımeli kardeşim..
Estf. helal hoş olsun, hakkımız geçti ise.. Teşekkür ederim, ilginiz için.. Rabbimiz sizden de razı olsun.. Rabbimize emanet kalınız kardeşim..
Selam ve Dua ile.. Hayırlı Günler.B)
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamünaleykum...

Esselamünaleykum...


3000000001545546.gif
Çocuğunuzu Allah ile korkutmayın

Birçok anne babanın çocuklarına söz geçiremediği zamanlarda uyguladıkları yöntem çocuğu ürkütücü nesne veya olaylarla korkutmaktır.

Örneğin; yemek yemeyen çocuğa "Bak, yemek yemezsen hav havlar gelir." diye korkutmak, ya da akşam yatmakta direnen çocuk için, "Erken yatmayan çocukların yatağının altından öcüler çıkar." diyerek uykuya zorlamak ürkütücü olduğu kadar tuhaf bir 'terbiye' yöntemidir.
Bilinçli hiçbir anne-babanın yapmayacağı böylesi uygulamalar çocukların akıl ve ruh sağlığının ciddi tahribatlara uğratır.

Anne-babaların bir kısmı çocuklarını terbiye etmek için öcüleri kullandığı gibi, bir kısım anne-babalar da çocuklarının daha ahlaklı ve görgülü olması için "Allah"ı kullanmaktadırlar ki; bu da oldukça yanlıştır.
Örneğin; 6 yaşındaki bir çocuğun herhangi bir konuda yalan söylediği anne babası tarafından tespit edilse ve bu çocuğun bir daha yalan söylememesi için "Sen yalan söylediğin için Allah çok kızdı (veya üzüldü), sakın bir daha yalan söyleme!" denilmesi çocuğun iman duygusunun temeline zehir dökmekten farklı bir şey değildir.
Zira Allah, çocuk terbiyesinin bir aracı değil, aksine, çocuk terbiyesi Allah'a ulaşmak için bir araçtır.
Anne-babaların Allah'a inanan çocuklar yetiştirmek için en gerekli ve akılcı terbiye metotları kullanmaları lazımken, terbiyeli çocuklar yetişsin diye Allah'ı kullanmaları ne kadar düşündürücüdür.
Öyle ya, yaramazlık yapan bir çocuğa, "Şimdi Allah sana kızdı" ya da, "Allah şimdi seni gördü ve bunu da melekler senin günah defterine yazdı.
Sen öldükten sonra bu yaptıklarının hesabını vereceksin, hadi şimdi tövbe et." diyerek çocuk terbiye etmek, o çocuğu depresyona sokmakla eşanlamlıdır.

Halbuki çocuk, Allah dediğinde zihninde cennet bahçesinin en güzel kokularını hatırlamalı değil mi?
Ya da, Allah denildiğinde, kendisini annesinden ve babasından daha çok seven, sevgi dolu bir his ruhunu sarmalı değil mi?
Ne oluyor da, anne-babalar böylesi korkunç bir hataya düşerek, çocukları hizaya getirmek için öcü gibi bir Allah'ı çocuklarının zihinlerine sunuyorlar?

Bazı ebeveynler de yanlış davranış sergileyen çocuklarını cehennemde yanmakla tehdit etmektedirler ki, böylesi bir çocuk terbiyesi kabul edilemez. Zira 12 yaşından küçük çocuklara her ne sebeple olursa olsun, Allah'ın gazabı, cehennemin azabı gibi cezayı gerektiren konulardan bahsedilmemesi gerekir.

Zira zihnî gelişimini henüz tamamlamamış olan çocuk böylesi tehdit içeren anlatımlar ve nasihatlerden ürker, korkar ve ilerleyen zaman içinde bu türden nasihatlerden de nefret eder hale gelir.
Eğer bir ailenin, çocuklarını inançlı yetiştirmek istiyorsa çok titiz davranması ve kullandıkları her kelimeye dikkat etmesi gerekir.
Çünkü, "Güzel söz ve beyanda sihir vardır."
Ve yanlış kullanılmış bir söz çocuğun inanma hissiyatını felce uğratabilir.
ZAMAN​
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
BARBAR BATI’NIN BARBAR MASALLARI
Gülçin Şenel

Rahmetli babaannemiz küçükken bize bir masal anlatırdı. İki böceğin evlenmesi ile ilgili bir şeydi. Beyli-hanımlı tekerlemelerle süslüydü ve bu masalı dinlemeyi çok severdik. Hafızamızda kalan tek hatıra, küçücük bir su birikintisinin o böceklere derya gibi görünmesiydi ve masalın bu noktasında kıkır kıkır gülmemizdi. Sonra okumayı öğrendik ve Batı menşeli masallarla tanıştık. Hansel ile Gratel, Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel, Kırmızı Başlıklı Kız vesaire… Babaannemizin belki de yüzlerce kez anlattığı masalı unutmamıza rağmen, okuduğumuz bu yeni masalları asla unutmadık. Şifahî kültürden yazılı kültüre geçişimiz, babaannemizin anlattığı masalları unutmak gibi bir bedel ödetti bize.
Aslında pek çoğumuzun kültürel hafızası da bu minvalde şekillenmedi mi? Batı menşeli masallarla başlayan kültürel maceramız, Batı menşeli düşünce biçimleriyle şekillendi. Ve bu süreç aynı şiddetiyle, kitabıyla, sinemasıyla, televizyonuyla, eğlence anlayışıyla bizlerin ve çocuklarımızın üzerine üzerine gelmeye devam ediyor. Şimdi kendimiz adına verdiğimiz kültürel mirasımızla bağ kurma savaşımızı, belki babaannemizin masallarını unutturacak böyle bir yazılı kültürle tanışmasaydık, (veya öncelikle onun masallarının beslediği kendi yazılı kültürümüzle tanışsaydık!) şübhesiz çok daha kolay kazanacaktık. Şahsen, lise çağlarında okuduğumuz “Necib Fazıl’la Başbaşa” olmasa, böyle bir savaştan haberimiz dahi olmayacaktı belki…
Batı Masallarından Kan Damlıyor!
Yakın bir zamanda öğrendik ki, pek çoğumuzun ilkokul çağlarında okuduğu bu Batı menşeli masallar aslında bize anlatıldığı gibi “mutlu son”la biten masallar değilmiş meğer. Masalların orijinal hâlleri, barbarlığın ve vahşetin her türlüsünü içinde barındırmaktaymış. “Şeylerin Tarihi” isimli kitabtan takib edelim:
«Tecavüz, çocuk tacizi ve terk edilme, çağdaş manşetlerin ve gerçekçi filmlerin bahsettiği şeylerdir. Ancak bunlar aynı zamanda en çok sevilen peri masallarının pek çoğunda da merkez teşkil eden konulardır.
Orijinal “Uyuyan Güzel”, bir zamanlar prensin öpücüğüyle uyanan prenses gibi mutlu bir sonla bitmez; aslında prensesin gerçek problemleri daha yeni başlar. Tecavüze uğrar, terk edilir ve gayri meşru çocukları yamyamlıkla korkutulur. “Kırmızı Başlıklı Kız”ın gerçek anlatımında kurt büyükanneyi sindirdikten sonra Kırmızı Başlıklı’ya saldırarak onu lime lime eder. İki vahşi ölümün çocukların kaldıramayacağı kadar ağır bir vahşet olduğuna inanan çoğu sanatçı masalı resmetmeyi reddetmişti. Masalı daha hoş kılmak için bir sanatçı, masala son dakikada kurdu vuran ve en azından “Kırmızı Başlıklı Kız”ı kurtaran bir avcı soktu.
Şimdiki yüzyılda sayısız eleştirmen, çocuklara okunan pek çok peri masalının delilik, sarhoşluk, insan ve hayvanların sakatlanması, hırsızlık, tahammül edilemez bir sahtekârlık ve alenî bir ırk ayrımcılığının ince bir şekilde gizlenmesiyle kötülüğün ta kendisi olduğunu iddia etmeye devam eder. Hikâyeler özellikle orijinal versiyonunda anlatıldığında tüm bu unsurları hatta daha da fazlasını içermektedir.
Hâlâ anlatılagelen bu çocuk masallarının icadçıları niye ahlâka aykırı ve insanlık dışı temaları işlediler? Cevablardan biri, Elizabeth döneminden 19. yüzyılın başlarına kadar, çocukların, yetişkinlerin bir minyatürü olarak görüldüğü gerçeğine dayanır. Böylece çocuklar, yetişkinler gibi geç vakitlere kadar oturuyor, müstehcen bir dili fazlasıyla duyuyor ve sonra bunu kullanıyordu. Yaşça daha büyük olanların cinsel yaramazlıklarından korunmuyorlardı. Çocuklar sarhoşluğa şahid oluyor ve çok erken yaşlarda içki içmeye başlıyorlardı.» (Çivi Yazıları Yayınevi, s. 295-296)İlginçtir, Batı menşeli masalların çocuklara uygun hâle getirilmiş günümüz versiyonlarında bile çocuklarımıza nasıl bir “dünya” sunulduğu şübhelidir. Ne ahlâkî bir öğüt, ne de bir hayat dersi vermektedir bu masallar. Nitekim, bağlı olunan kültür köklerinden, dinî-ahlâkî prensiblerinden süzülmemiş bir masal, ancak havada kalan bir “iyi-kötü”den bahseder ki, muhatabına da hiçbir tesiri olmaz.
Anlayacağınız bugün dünyanın her tarafında yaşanan ahlâkî çöküşün sorumlusu, ifsada küçücük dimağlarla başlayıp, teknolojisiyle, sinemasıyla, televizyonuyla insanlığın içine zehir niyetine vahşet masalları zerkeden barbar Batıdır. Bugünün tecavüzcü sapkınları, çocuk tacizcileri, anne-baba katilleri, öz çocuğunun katilleri vs, Batının kültürü olan masallarında prototiplerini barındırmaktadır; üstelik tecavüzcü “iyi kalbli prens”, çocuklarını ormanda ölüme terk eden “iyi kalbli fakat çaresiz baba”, sahtekâr, hırsız ve sarhoş “çizmeli bir iyilik kedisi” oluvermiştir. Barbar Batı’nın bugün demokrasi ve insan hakları havarisi oluvermesi gibi…
Aylık Dergisi, Nisan 2009
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Kur'an eğitimi önündeki engeller kaldırılsın!

kur-an-egitimi-onundeki-engeller-kaldirilsin.jpg



Mazlumder Bursa Şubesi tarafından Şehreküstü meydanında saat 12:00'da yapılan Kur'an eğitiminde yaş sınırının kaldırılmasına yönelik basın açıklaması Yönetim Kurulu Üyesi Tamer ATAÇ tarafından okundu.

Mazlumder tarafından yapılan basın açıklamasında 28 Şubat dayatması olan Kur’an-ı Kerim eğitiminde yaş sınırlandırılmasının devamının bu hükümet için bir ayıp olduğu ve bu sınırın bir an önce kaldırılması gerektiği ifade edildi. Basın açıklaması kalabalığa Kur’an elif-ba dağıtımı ile son buldu.

Basın açıklamasının tam metni:

28 Şubat siyasi iradesi, Kur’an eğitiminin potansiyel suçlu imal ettiği algısını inşa etmek üzere 1997 yılından sonra Kur’an eğitimi veren ve eğitim alanlara ilişkin çeşitli yasaklar getirmiştir. Statükolarının devamı için kanun argümanlarını kullanarak hukuksuzluğu yaygınlaştıran statükocular, bu yasakları kanunlaştırmışlardır.

Kur’an eğitimini uzun vadede engellemek adına yaz Kur’an kursları için 12 yaş sınırı getirilmiş, kesintisiz zorunlu eğitimle sürekli Kur’an kursları için 15 yaş sınırı dayatılmış, Kur’an eğitimini bu düzenlemelere aykırı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı haricinde sürdüren kişi ve kurumlara ise cezai müeyyideler belirlenmiştir.

On yılı aşkın süredir yürürlükteki mevzuattan tasfiye edilememiş olan hükümler sebebi ile pek çok kişi yargılanmış, para cezasına çarptırılmıştır. Dünyanın topyekun kıymet verdiği kutsal kitap Kur’an’ın öğrenilmesi ve öğretilmesi hususundaki engellerin bugüne dek uzanmış olmasının, telafisi güç zararlar doğurmuş olması mevcut siyasi iradenin en büyük (k)ayıplarındandır.

MAZLUMDER 2009 yılında “İmza At Yaş Sınırını Kaldır” (
KUR'AN EĞİTİMİNDE YAŞ SINIRI KALDIRILSIN) adıyla bir imza kampanyası başlatarak, topladığı 70.000 imza ile mevcut milli iradenin, 28 Şubat ve onu sürdüren siyasi iradenin baskı ve tahakkümünü kabul etmediğini, Kur’an eğitimine yönelik sınırlamaların kaldırılmasını istediğini belirtmiş ve toplumun bu yöndeki kararlılığına tercüman olmuştur.

Söz konusu talebin yanında, anayasaya ve imzalamış olduğumuz pek çok uluslararası sözleşmeye göre devlet hiç kimseyi eğitim hakkından yoksun bırakamaz. Devletin verilecek eğitimde anne babanın kendi dini ve felsefi inançlarına göre eğitim verilmesini isteme hakkına saygı gösterme ve bu anlamda gerekli kolaylıkları sağlama ödevi vardır. Buna aykırı olarak yapılan düzenlemeler ve din eğitimi alanında getirilen yasaklar, eğitim hakkının ve din ve vicdan hürriyetinin ihlali anlamına gelmektedir.

MAZLUMDER, bugün eş zamanlı olarak 19 ilde gerçekleştirmekte olduğu sivil itaatsizlik eylemiyle,

1. Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Ek 3'üncü maddesinin 1'inci fıkrası başta olmak üzere din eğitimi ile ilgili kısıtlama getiren her türlü yasal düzenlemenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 9.maddesini ve EK 1.Protokol 2.maddesi ile BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve diğer uluslararası sözleşmelere uyumu sağlanarak yeniden düzenlenmesini ve yaz Kur’an kursları için belirlenen 12 yaş sınırının kaldırılmasını,

2. Kur’an kursu ve din eğitiminin mümkün olan en geniş bağlamda kişi hak ve özgürlükleri içinde mütalaa edilmesiyle bu konuda yürürlükteki mevzuatın gözden geçirilerek kişilerin evlerinde yapacakları eğitim ve öğretim faaliyetlerinin suç kapsamından çıkarılmasını,

3. Kur’an kursu açma şartlarını gerçekleştirebilen özel kişi ve kurumlara Kur’an kursu açma imkânı tanınması yönünde yapılacak yasal düzenlemelerin başta din ve inanç özgürlüğü olmak üzere eğitim hakkı gibi hak ve özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması suretiyle hakların daha etkin kullanılmasının sağlanmasını, Talep eder.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt