Soru:
"Etraflarında, cennet şarabından dolu testiler, sürahiler, kadehlerle, ebedîliğe ermiş çocuklar dolaşıp hizmet ederler." (Vakıa Suresi, 17-18) ayetinde geçen Vildan kelimesini bazı mealler: "Bunlar, dünyada günahları veya sevapları olmayan çocuklardır. Müşriklerin büluğdan önce vefat eden çocukları, cennetliklere hizmet edecekler. Böylece onlar da büyük bir lütfa mazhar olacaklardır. Zira cennete girmelerine vesile olacak yükümlülükleri yerine getirmedikleri halde cennetlik olacaklardır." şeklinde açıklanıyor. Bu nasıl olur? Büluga ermeden masum degiller mi niye hizmetci oluyorlar acaba?
Cevab:
1- Kur’an-ı Kerim de geçen VİLDAN kelimesi hangi manada kullanılmıştır? ĞILMAN dan farkı nedir?
“Cennetliklerin etrafında, ebedî kılınmış vildân (çocuklar) dolaşıp hizmet ederler” (Vâkıa, 17) ve “Etraflarında, ebedî kılınmış vildân (çocuklar) hizmet için dolaşır durur.
Onları gördüğünde, etrafa saçılmış inciler sanırsın” (İnsân, 19) âyetlerinde geçen vildân kelimesi, çocuk doğurma ve çocuk sahibi olma manalarına delalet eden v-l-d kökünden gelmektedir.
Kur’ân-ı Kerim’de bu kökten gelen pek çok fiil ve isim1 kullanılmıştır.
Bunlardan biri olan vildân, velîd’in çoğulu olup2 mevlud (doğurulmuş) manasındadır.
Fakat, mevlud olmalarından sarf-ı nazarla (ana-babalarına nisbeti düşünülmeksizin) küçük çocuklar için kullanılır olmuştur.
Velid’in ise, doğumu yaklaşmış çocuk için kullanıldığı söylense de bebek manasına geldiği daha açıktır.
Çünkü âyette Hz. Musa’nın bebeklik dönemi için kullanılmıştır.
Bu kelime hem kız hem de erkek çocukları için kullanılır.
Lügatlerde velid’e, sonraki dönemlerde bu kelimeye izafe edilmiş ikinci ve üçüncü mana olarak köle ve genç hizmetçi manaları da verilmiştir.
Vildân kelimesi, ele alacağımız iki âyet dışında, üçü Nisâ (75, 98, 127. âyetler), biri Müzzemmil (17. âyet) sûrelerinde olmak üzere 4 âyette daha geçmektedir. Müfred şekli olan velid ise bir âyette (Şuarâ, 18) geçmektedir.
Nisâ sûresindeki üç âyetten ilk ikisinde vildân kelimesi mustaz’aflar (Mekke’de zor durumda bulunan hicret edememiş müslümanlar/ mustaz’afine mine’r-ricali ve’n-nisai ve’l-vildân) içinde, üçüncüsünde de yine yetim kadınların yanında çaresiz çocuklar manasında (el-müstaz’afine mine’l-vildân) üçüncü grup olarak zikredilir.
Müzzemmil sûresinde ise kıyametin dehşeti anlatılırken zikredilir:
“İnkâr ettiğiniz takdirde, çocukları (vildân) ihtiyarlatan bir günden nasıl korunacaksınız!?” (Müzzemmil, 17).
Vâkıa, 17 ve İnsân, 19. âyetlerdeki vildân kelimesine verilen manalara göz attığımızda ise şunları görüyoruz:
Çocuklar, cennet çocukları, evladlar, gencecik uşaklar, gençler, civanlar, delikanlılar, hizmetçiler, genç hizmetçiler, genç nedimler, gençlikler.
Görüldüğü gibi bu âyet hakkında da benzer meâller söz konusudur.
Bu meâller içinde bizce en isabetli olanları çocuklar veya cennet çocukları ifadeleridir.
Çünkü vildân kelimesinin çocuklar manasına delaleti açıktır.
Özetle, Vildân’ın manasının çocuklar olduğu hususunda ihtilaf söz konusu değildir.
Ğılmân kelimesi erkek çocuklar için kullanıldığı, ğılmânun lehum ifadesi malikiyet manasında alınarak, “onlara ait olan ğılmân” manasını ihtiva ettiği ve hadislerde de cennetliklerin çok sayıda hizmetçileri olacağı bildirildiği için bu çocukların cennette hizmet için yaratılmış oldukları düşünülebilir.
Vildân ise, hem erkek hem de kız çocuklarını kapsadığı ve kelime kök itibariyle doğumu çağrıştırdığı için bu çocukların cennetliklerin dünyada buluğ çağına ermeden vefat eden ve bunlara ilaveten bazı hadis-i şeriflerde dile getirilen, arzu ettikleri takdirde bir hamilelik sıkıntısı olmadan cennetlikler için yaratılan kendi çocukları olabilir…
Bu durumda dünya hayatında çocukları olmasa da, bütün cennetliklerin, cennette diledikleri kadar çocuk sahibi olmaları söz konusudur.
Cennetlikler dünyadaki yaşlarına bakılmaksızın gençler sûretinde inşa olunacakları gibi, cennetlik çocuklar da, vefat yaşları ne olursa olsun çocukluğun en güzel çağında ana-babalarına ebedî bir eğlence, sürur kaynağı ve göz aydınlığı olmak üzere yeniden inşa edileceklerdir.
Dünya hayatındaki en büyük manevî zevklerden birisi hiç şüphesiz sevimli, neşeli küçük çocuklardır.
Bu durum, cennet hayatının en güzel yönlerinden birisinin bu çocuklar olacağına işaret etmektedir.
2- Cennet hizmetçilerinin çocuklar manasındaki ğılmân kelimesiyle ifade edilmesindeki hikmet nedir?
Cennetliklerin eşleriyle beraber olacakları ortamlarda gençlerin yerine çocuk görünümlü hizmetçiler bulunması daha uygundur.
Çocukların hizmeti daha rahatlatıcıdır.
Çocukların hizmet için daha hareketli, enerjik oldukları da bir gerçektir.
Ayrıca cennette yorulma olmayacağı, keza bütün işler zevkle yapılacağı için bu hizmet onlara asla ağır gelmeyecek, aksine bu işten büyük bir lezzet alacaklardır denilebilir.
Ğılmân ifadesinin, mahiyetleri bizce meçhul olan bu hizmetçilerin bizim anlayış seviyemize uygun hale getirilmiş bir hitap şekli olduğu düşünülebilir… Dolayısıyla bu hizmetçilerin ğılmân (çocuklar) olarak isimlendirilmesi onların tamamen farklı bir mahiyet ve keyfiyette, erkek veya kadınlıktan, cinsiyet ve cinselliği çağrıştıran şeylerden, tamamen uzak bir görünüm ve tabiatte, sûret ve sirette yaratıldığına işaret sayılabilir.
Bizce cennetliklerin içecek kaplarının billur-gümüş (kavarira min fıdda) olarak tavsif edilmeleri, bu kapların çok farklı bir keyfiyette olduğuna delalet ettiği gibi, bu kelime (ğılmân) da, hizmetçilerin yaş ve cinsiyetinden çok, onların masumiyetini, çocuk görünümlü olduklarını, ama güç ve kuvvetçe hizmet için son derece elverişli kimseler olduklarını ifade etmektedir.
İbn Abbas’ın, “Cennette dünyadaki şeylerin ancak isimleri vardır” (yani mahiyetleri çok daha farklı ve üstün niteliktedir) sözü de bu kanaatimizi desteklemektedir.
3- Vildan eğer cennette dünyadan giden ergenliğe ulaşmadan ölen çocuklar ise bunların anne babalarına hizmetçi yapılmaları nasıl açıklanabilir?
Âyetlerde, vildân’ın da cennetliklere hizmet ettiğinin belirtilmesinden hareketle, -vildân’ın cennetliklerin çocukları sayıldığı takdirde- bu durumun hizmet etmekle bağdaşmayacağı söylenebilir.
Bizce, bu çocukların ana-babalarına hizmeti ihtiyaçtan kaynaklanan bir durum olmayıp nimetlerin onların eliyle sunulmasında ayrı bir tat ve güzellik olduğu içindir.
Hizmetçi kelimesinin zihinlerde çağrıştırdığı mana ile bu çocukların hizmeti arasında önemli farklar olduğu kanaatindeyiz.
Bu çocukların hizmeti sıradan bir hizmetçilik değil anne ve babalarına olan sevgi ve düşkünlüklerini göstermeye yönelik bir hizmettir.
Bu durum hizmetten çok bir nevi lezzettir.
Bu hizmetle hem kendileri büyük bir zevk almaktadırlar hem de anne ve babaları. Hareketsiz bir çocuğa karşın hareketli, enerjik çocuk daha sevimlidir. Çocukların hareketliliği, anne ve babalarının etraflarında dönüp durmaları, sağa sola koşuşmaları onların güzelliğine ve sevimli olmalarına ayrı bir güzellik katar. Nitekim, İnsân, 19. âyette bu hizmetçi çocukların etrafa saçılmış incilere benzetilmesi, onların çokluğunu, meclis ve evlerde sürekli bir faaliyet, hareket ve çeşitli hizmetler içinde olduklarını ve keza renklerinin saflığını ve güzelliklerini ifade etmektedir.
İncilerin dizili oldukları ipten sıyrılarak etrafa saçılmasıyla parıltılarının birbirine yansıması sebebiyle ayrı bir güzelliği, gönle hoş gelen, sürur veren ayrı bir özelliği vardır.
Bilhassa altın veya ipek sergi üzerine saçılırsa çok daha güzel bir görünüm arz ederler.
Sedefinden yeni çıkarılarak etrafa saçılan henüz el değmemiş, üzerine toz konmamış yaş ve taze olan incilerin sürur veren ayrı bir güzelliği vardır.
Bu açıklamalara göre Cennetlik çocukların hizmetçi olması, dünya hizmeti olarak değil, cennetin güzellikleri olarak değerlendirilmeldiir.
Bu durum cennet çocukları için bir eziyet değil, büyük bir lezzet ve nimettir. Aynı güzellikler buluğ çağına ermeden ölen kafir çocukları için de geçerlidir, denilebilir.
Alıntı: Sorularla İslamiyet