Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Binbir Damla (Allah Dostları) (3 Kullanıcı)

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Şeyhlerden biri [Ebu Tahir Haremî] bir gün eşeğe binmişti. Merkebin yuları müritlerinden birinin elindeydi. Böyle pazarda ilerlerken adamın biri: Bu şeyh zındıktır! diye bağırdı. Bu sözü işiten mürit üzüldü ve şeyhin dervişi olmanın gayreti ve şevki ile böyle bağıran adama taş atmaya teşebbüs etti. Derken, pazardaki herkes ne oluyor diye telaşa kapıldı. Ebu Tahir Haremî Hazretleri sıkıntıda kalan müridinin kulağına eğilerek dedi ki:


- Eğer sesini keser ve susarsan sana öyle bir şey anlatacağım ki bu sıkıntı ve üzüntüden kurtulacaksın.

Bunun üzerine mürit kendini toparladı, şeyhi ile birlikte tekkeye döndü. Şeyh bir sandığı açtı, içindeki dürülü mektupların hepsini müridinin önüne koydu ve ona dedi ki:

- Bak, herkes bana bir mektup gönderir ve her biri bana bir ünvan, bir lakapla hitap eder. Kimi şeyh ve imam lakabını, kimi yalnızca şeyh ünvanını, biri zahit şeyh payesini, bir diğeri Haremeyn’in şeyhi veya buna benzer ünvanları layık görür. Ben bütün bunlardan hiçbiri değilim. Mektup yazanlardan her biri kendi inancına göre bir söz söylemiş, bana bir lakap vermiştir. Eğer o biçare de kendi inancına göre konuşmuş ve bana bir lakap takmışsa, bunda kavga çıkarmayı gerektirecek ne var ki?

. . .

Bayezid Bistamî Hazretleri [ö.234/848] hakkında şöyle bir menkıbe vardır: Bir sene Hicaza gidince Bayezid geldi diye ilan edilmiş. Bunun üzerine bütün halk onu karşılamaya gitmiş, izzet ve ikram ile şehre getirmişler. Bayezid Hazretleri bu karşılamanın meşguliyetine dalınca fikri ve hâli dağıldı. Hâl değişikliğinden kurtulmak için heybesinden bir ekmek çıkardı, yemeye başladı. Bir Ramazan günüydü. Bunu gören halk derhal kendisinden uzaklaştı. [Halbuki seferî kimsenin oruç bozup kaza etme ruhsatı vardır.] Bunun üzerine Bayezid Hazretleri, sohbetinde bulunan yakın müritlerine dedi ki:

- Görüyor musunuz, [görünüşte] şerî bir meseleyi terkedince beni de nasıl terkettiler?

Hucvirî [terc.] Süleyman Uludağ, Keşful-Mahcub [İst. 1982], s.146-47


SEMERKAND - Yusuf YAVUZ

 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

Zünnun Mısrî Hazretleri [ö.245/860] vefat edene kadar hiçbir Mısırlı onun hâlinin güzelliğini anlayamamıştı. Dünyadan göçüp gittiği gece yetmiş kişi rüyada gördükleri Peygamber Aleyhisselamın: Hak dostu Zünnun gelmek üzere, onu karşılamaya geldim. dediğini duymuşlardı. Vefat ettiği vakit alnında şöyle bir ibarenin yazılı olduğu görülmüştü: Bu Allah’ın sevgili kuludur, Allah sevgisinde ölmüştür. Cenazesini omuzlarda taşırken semadaki kuşlar toplanmışlar ve üzerinde gölge yapmışlardı. İşte o zaman bütün Mısırlılar şaşkına dönmüşler, daha önce ona karşı işledikleri eza ve cefaya tevbe etmişlerdi.

Bir gün Zünnun Hazretleri Nil nehrinde gezinti yapmak için dostları ile gemiye binmişti. Bu sırada başka bir gemi gezisini tamamlayıp geri dönmekte idi. İçinde eğlenen, oynayan ve yakışıksız işler yapan bir grup vardı. Bu manzara müritlerin gücüne gitmişti. Dediler ki:

- Ey şeyh, dua buyur da Allah Tealâ bunların tümünü batırsın, böylece onların uğursuzluğundan insanlar korunmuş olsun.

Bunun üzerine Zünnun Hazretleri ayağa kalktı ve ellerini kaldırarak şöyle dua etti:

- Ey büyük Allahım! Şu topluluğa dünyada hoş bir hayat ihsan ettiğin gibi, öbür dünyada da onlara hoş bir hayat lutfeyle!

Müritler onun bu sözlerine şaşırdılar. Gemi yaklaşıp içindekilerin gözleri Zünnun Hazretlerine ilişince başlarını eğdiler, çalgı aletlerini kırıp attılar. Tevbe ederek Allaha yöneldiler. O zaman Zünnun Mısrî Hazretleri çevresindeki müritlerine şöyle dedi:

- O dünyadaki hoş hayat, bu dünyadaki tevbe ile olur. Asıl maksadın gerçekleştiğini görmüyor musunuz? Hiç kimseye zarar gelmeden muradınıza nail olmadınız mı?

B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)
B)B)B)B)B)B)B)B)

Bu hadise o zatın üstün şefkat ve merhametini gösteriyordu. Rasulullah aleyhissalâtü vesselam da kâfirlerin eza ve cefasına karşı şöyle demişti:

- Allahım, kavmimi hidayete erdir ve bağışla. Çünkü onlar bilmiyorlar.


Keşful-Mahcub, s.198-99

SEMERKAND - Yusuf YAVUZ
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

Serî es-Sakatî Hazretleri [ö.251/865] hayatta iken, başta gelen müridi Cüneyd Bağdadî Hazretlerine [ö.297/909] halka vaaz ve nasihatta bulunması teklif edilmiş, fakat o Mürşidimin bulunduğu yerde ben konuşamam! diyerek bu teklifi geri çevirmişti. Bir gece rüyasında Rasulullah Aleyhisselamı gördü. Allah Rasulü ona şöyle diyordu:

- Ey Cüneyd, halka söz söyle. Zira senin sözün halkın kalbine rahatlık ve ferah verir. Allah Tealâ senin sözünü insanların kurtuluşuna bir sebep kılmıştır.

Cüneyd Bağdadî uyanınca gönlünden geçti ki, Benim derecem üstadım Serîninkini geçmiştir. Zira bana doğrudan Rasulullah Efendimizden davet ve irşat emri geldi. Sabah olunca Serî Hazretleri, Cüneyd Hazretlerine bir müridini göndererek ona şu haberi iletti:

- Müritler rica ettiler, onlara nasihat etmedin. Bağdat şeyhlerinin aracılığını da geri çevirdin. Bu konuda ben de bir pusula gönderdiğim halde yine konuşmadın. Şimdi emir Peygamber Aleyhisselamdan geldi. Artık O’nun fermanına kulak ver!

Cüneyd Bağdadî Hazretleri diyor ki: Bu hadise üzerine anladım ki, üstadım Serînin derecesi benim derecemden üstündür. Zira o benim sırlarıma aşina bulunmaktadır. Ben ise onun hallerinden habersizim.

B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)B)

Cüneyd Hazretlerinden nakledilmiştir: Bir zamanlar İblis aleyhillâneyi görmek istemiştim. Bir gün bir ihtiyar suretinde yanıma geldi. Onu görünce içimi sıkıntı kapladı. Koca herif, sen kimsin ki sıkıntıdan sana bakamıyorum? dedim. Görmeyi arzu ettiğin kimseyim. dedi. Ey lânetli, Ademe secde etmene engel olan neydi?dedim. Ya Cüneyd, Allahtan başkasına secde etmemi nasıl düşünebilirsin! demesin mi? Bu söz beni hayrete düşürmüştü ki, içime [Allahtan] şöyle bir nida geldi: Söyle ona: Yalan söylüyorsun. Sen iyi bir kul olsaydın, Allahın [secde] emrinin dışına çıkmazdın. İblis içimden ses veren bu nidayı duydu. Ey Cüneyd, vallahi yaktın beni! diyerek bir çığlık attı ve gözden kayboldu.

Keşfu’l-Mahcub, s.230-31

SEMERKAND - Yusuf YAVUZ
 

m_muaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
7,359
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

allah razı olsun kardeşim...selametle...
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

Amin kardeşim ecmain
 

meftun61

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
3,386
Tepki puanı
5
Puanları
0
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

Cüneyd Hazretlerinden nakledilmiştir: Bir zamanlar İblis aleyhillâneyi görmek istemiştim. Bir gün bir ihtiyar suretinde yanıma geldi. Onu görünce içimi sıkıntı kapladı. Koca herif, sen kimsin ki sıkıntıdan sana bakamıyorum? dedim. Görmeyi arzu ettiğin kimseyim. dedi. Ey lânetli, Ademe secde etmene engel olan neydi?dedim. Ya Cüneyd, Allahtan başkasına secde etmemi nasıl düşünebilirsin! demesin mi? Bu söz beni hayrete düşürmüştü ki, içime [Allahtan] şöyle bir nida geldi: Söyle ona: Yalan söylüyorsun. Sen iyi bir kul olsaydın, Allahın [secde] emrinin dışına çıkmazdın. İblis içimden ses veren bu nidayı duydu. Ey Cüneyd, vallahi yaktın beni! diyerek bir çığlık attı ve gözden kayboldu.

ÇOK GÜZEL BİR PAYLAŞIMDI ÇOK ETKİLENDİM ELİNE SAĞLIK KARDEŞİM BENİM.
 

erdal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Nis 2006
Mesajlar
3,212
Tepki puanı
1
Puanları
38
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

ALLAH RAZI OLSUN...EMEĞİNİZE SAĞLIK..


İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİNDE BİR ÇIĞIR AÇAN BÜYÜK ALİM İMAM GAZALİ'NİN SON GÜNÜDÜR.
SABAH NAMAZINI KILAR...TALEBELERİNDEN BİR KEFEN İSTER.GETİRİLEN KEFENİ YÜZÜNE GÖZÜNE SÜRER...SONRA BAŞINA GEÇİRİR VE KIBLEYE DÖNER...''EY RABBİM'' DER ''EY MALİKİM !EMRİN BAŞIM GÖZÜM ÜZEREDİR...VE ODASINA ÇEKİLİR.
UZUN BİR SÜRE GEÇİNCEMERAKLANAN TALEBELERİ KAPIYI TIKLATIR.SES GELMEZ..ÇEKİNEREK İÇERİ GİRERLER.
GÖRDÜKLERİ MANZARA,GÖKLER ÖTESİ ALEMDEN BİR IŞIK TAŞIMAKTADIR.
İMAM GAZALİ KENDİNİ KEFENLEMİŞ,SAĞ YANINA YATARAK KIBLEYE DÖNMÜŞTÜR.ARTIK BU DÜNYADA DEĞİLDİR.

KUL,EMRİNE UYARAK,RABBİNE,MALİKİNE YÜRÜMÜŞTÜR..............
 

tsunami

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eyl 2006
Mesajlar
4,691
Tepki puanı
15
Puanları
36
Yaş
39
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

s.a
allah razı olsun eline emeğine sağlık.aeo;)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

Allah razı olsun arkadaşlar
 

enis1981

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2006
Mesajlar
115
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

s.a mustafa kardes yıne guzel bi konuya deginmişşin allah razı olsun
 

edaalican

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Kas 2006
Mesajlar
454
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Kayseri
RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

RE: Kınanmaktan Korkmayanlar

allah razı olsun kardeşim...selametle...
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

İmam-ı Rabbanînin şöhreti yayılıp uyanları çoğalınca, onu çekemeyen hasetçiler sultana şikayet ederek aleyhinde çekiştirdiler (Hindistanda). Sultan da onu hapsettirdi. Üç yıl hapiste kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Serbest bırakılması da şöyle olmuştu: Zindan her taraftan sağlam koruma ve güçlü nöbetçilerle çevrili olduğu halde, İmam Hazretleri Cuma namazı için dışarı çıkarak namazı kılıp yerine dönüyor, nereden çıkıp gittiğini ise bilemiyorlardı. Onun bu kerametli halini gördükleri zaman hapisten çıkarıp serbest bırakmışlardı.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin müritlerinden biri onu Buharaya davet etmişti. Akşam ezanı okunduktan sonra Necmeddin Daderk isimli müridine sordu:

- Sana emrettiğim her şeyi yerine getirir misin?

- Evet, dedi Necmeddin.

- Eğer hırsızlık yapmanı da emretsem yapar mısın?

- Hayır, bunu yapamam. Çünkü Allah haklarına tevbe kefaret olarak yeterli olur; fakat bu iş kul haklarındandır.

- Madem ki emrimizi tutmazsın, bize arkadaşlık da etme!

Mevlâna Necmeddin bu cevap üzerine korku ve endişeye kapıldı, yeryüzü ona dar geldi. Derhal tevbe ve pişmanlık izhar etti. Onun hiçbir emrine muhalefet etmemeye de azmetti. Orada bulunanlar da ona acıyarak aracı oldular ve şeyhten onu affetmesini rica ettiler. Şeyh Hazretleri de adamı bağışladı.

Sonra Şah-ı Nakşibend Hazretleri, yanında Necmeddin ve birkaç müridi olduğu halde dışarı çıktı. Bab-ı Semerkand mahallesine yürüdüler. Şeyh bir evi göstererek dedi ki:

- Şunun duvarını delin de içeri girin. Falan yerinde içi eşya dolu bir çanta bulacaksınız. Onu alıp getirin.

Söylendiği gibi yaptılar. Sonra oracıkta bir köşeye birlikte çekilip oturdular. Bir süre sonra köpek ulumaları duydular. Şeyh Hazretleri, Necmeddin ve bazı arkadaşlarını o eve gönderdi. Oraya varınca, hırsızların diğer bir duvarı delerek içeri girdiklerini ve orada bir şey bulamadıklarını anladılar.Hırsızlar kendi aralarında: Bizden önce hırsızlar gelmiş de içeridekileri almışlar! diyorlardı.

Şeyh Hazretlerinin müritleri bu işe şaştılar. Ev sahibi ise kendisine ait bir bostanda bulunuyordu. Şah-ı Nakşibend k.s. sabahleyin bir müridiyle eşyalarını ona gönderdi. Mal sahibini şöyle haberdar etmesini de tembihledi: Dervişler senin eve uğramışlar da, şu hırsızlık meselesini fark ederek eşyaları hırsızlardan kurtarmışlar. Sonra Mevlâna Necmeddin’e bakıp dedi ki:

- Emre uymuş olsaydın daha çok hikmetler görürdün.

Câmiu Kerâmâtil-Evliyâ, 1/250.
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Allah razı olsun mustafa kardeş..
dua ileB)B)B)
 

avdan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2006
Mesajlar
308
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

EMEĞİNE SAĞLIK KARDEŞİM ALLAH RAZI OLSUN
 

meftun61

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
3,386
Tepki puanı
5
Puanları
0
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

EMEĞİNE SAĞLIK KARDEŞ.ÇOK GÜZEL BİR PAYLAŞIM
 

ADALETIMAHZA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
3,630
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Web Sitesi
www.islamiportal.net
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

ALLAH RAZI OLSUN MUSTAFA KARDEŞ.BEN YENİ GÖRDÜM VE HEPSİNİ OKUDUM.AMA BU HAZİNELERİN DEVAMINI İNŞAALLAH GETİRİRSİN.ÇOK GÜZEL VE TAKİBE DEĞER BİR FORUM.BEN DE ALLAH DOSTLARI ADLI SETİ ALDIM AMA DAHA YENİ BAŞLADIM OKUMAYA.HERKESE TAVSİYE EDERİM.A.E.O.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Allah razı olsun arkadaşlar ve avukat abla B)B)B)B)

İmam-ı Âzam Hazretleri hakkında, Kırk sene, yatsı abdestiyle sabah namazını kılmıştır denir, doğrudur

Hazreti İmam, giderken iki kişinin kendisi hakkında İşte yatsı abdestiyle sabah namazını kılan zat budur diye konuştuklarını duyar. Bunun üzerine:
- Yâ Rabbi, bu insanları yalancı çıkarma. Ben, senin huzuruna bende olmayan bir sıfatla çıkmaktan haya ederim, diyerek ondan sonra yatsı abdestiyle sabah namazını kılmaya başlamış ve bu 40 sene devam etmiş.

Hazreti İmam'ın namaz kıldığı mescidin müezzini anlatıyor:
- Yatsı namazını kılıyorduk. İmam namazda Zilzal sûresini okudu. Cemaat içinde İmam-ı Âzam da vardı. Namaz bitti, herkes çıktı. İmam-ı Âzam tefekkür halinde, olduğu gibi duruyordu. Onu rahatsız etmemek için kandili yanar vaziyette bırakarak çıktım. Onun mescidde kalacağını tahmin ederek kapıyı kilitledim. Sabah ezanını okuyup içeri girdiğimde, o hâlâ ayakta ve sakalını eline almış şöyle yalvarıyordu:
- Ey zerre kadar hayrı da, zerre kadar şerri de karşılıksız bırakmayan Allah'ım. Bu kulunu cehennem azabından ve ona yaklaştıran şeylerden koru. Bu kulundan rahmetini esirgeme.
İçeri girince beni farketti. Zamanın geçtiğinden haberi yoktu. Yatsı namazı yeni bitmiş zannederek:
- Kandili mi alacaksın? dedi. Ben:
- Hayır, sabah ezanını okudum, dedim. Bunun üzerine sabah olduğunu anladı ve bana:
- Bu gördüğünü kimseye söyleme, diye tenbih etti. Kendisine söz verdim ve vefatına kadar bunu kimseye söylemedim.
Hz. imam sabah namazının sünnetini kıldı ve oturdu. Sonra bizimle beraber farzı da kıldıktan sonra çıktı. Ben anladım ki, sabah namazını yatsı namazının abdestiyle kılıyordu. Çünkü mescidin kapısı akşamdan kilitlenmişti.

İmam-ı Âzam Hazretleri çok da cömertti. Bir gün Şakik-i Belhî ile giderlerken, karşıdan gelen bir adamın, yolunu değiştirdiğini gördü. Durumu farkeder etmez adama yetişip:
- Beni görünce neden yolunu değiştirdin? diye sorunca adam:
- Yâ imam, size olan borcumu zamanında ödeyemediğim için utandım, diye cevap verdi. Bunun üzerine İmam-ı Âzam Hazretleri:
- Eğer sen bu kadar sıkıntı içindeysen, şu insanlar şahit olsun ki, ben senden alacağım olan 10.000 dirhem borcumu sana hibe ettim. Bu vesileyle senin utanmana sebep olduğum için de beni bağışla, kusura bakma, dedi.
İşte islam ahlakı ve işte İmam-ı Âzam Hazretleri'nin büyüklüğü.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Bir Yahudinin Hidayeti

Yahudi bilginlerinden Zeyd ibn Su’ne, hidayete gelişini şöyle anlatmıştır:

Rasulullah’ın yüzüne baktığım zaman, peygamberlik alametlerinden ikisi dışında hepsini görmüştüm. Henüz görmediğim iki alamet ise: Öfkesini bastıran yumuşak huyu ve kaba cahilliğe karşı sabrı idi. (Bunları denemek istiyordum).

Rasulullah s.a.v. bir gün Hz. Ali ile birlikte odasından çıkmıştı. Bineği üzerinde bedevi tipli bir adam O’na yaklaşarak dedi ki:

- Ya Rasulallah! Falan köy halkı müslüman oldular. Ben onlara; “Müslüman olursanız rızkınız çoğalır.” demiştim. Aksine, bu sene kuraklık oldu, kıtlık içinde kaldılar. Korkarım ki dünya menfaati için müslüman oldukları gibi, menfaat için İslâm’dan çıkıverirler. Acaba onlara bir yardım göndermeniz mümkün olur mu?

Rasulullah s.a.v. yanındakine baktı. “Bir şey kalmadı ya Rasulallah.” cevabını alınca, ben O’na yaklaşarak dedim ki:

- Belli miktar hurmayı belli süreyle (veresiye, selem akdiyle) bana satamaz mısın?

- Miktarı belli hurmayı belli süreyle (veresiye) sana satayım, dedi.

Ben de süresi belli hurma karşılığında, seksen miskal altın verdim.

Henüz süre bitmesine iki-üç gün varken, bir cenaze münasebetiyle Ebubekir, Ömer ve Osman’ın da yer aldığı bir topluluk içinde Rasulullah’a yaklaşıp yakasına yapıştım; yüzümü ekşiterek dedim ki:

- Hakkımı ödemeyecek misin ey Muhammed? Sizler hep böyle ödemeyi ertelersiniz!

Hz. Ömer bana sertçe baktıktan sonra:

- Ey Allah’ın düşmanı! Sen Rasulullah’a nasıl böyle söyler, nasıl böyle davranırsın? Yemin olsun ki O’ndan çekinmesem kılıcımı kafana indirirdim, dedi.

Rasulullah s.a.v. ise sükûnet ve tebessümle Ömer’e bakarak dedi ki:

- Ya Ömer! Bana borcumu güzelce ödememi, ona da alacağını güzelce istemesini söylemeliydin. Onu götür de hakkını öde, korkuttuğun için yirmi ölçek de fazladan ver.

Hz. Ömer beni götürüp hakkımı ödedi, yirmi ölçek hurma da ekleyiverdi.

- Seni korkuttuğum için, sana fazlaca ödememi Rasulullah emretti, dedi. Ben de:

- Şahid ol ya Ömer! Allah’ı Rab, İslâm’ı din, Rasulullah’ı nebi kabul ettim, dedim.

Sonra birlikte Rasullulah’a gittik: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasulüh.” diyerek iman ettim.:p:p:p

Ebu Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve (Beyrut 1999), 1/91-93; el-Heysemî, Mecmâu’z-Zevâid (Beyrut 1994), 8/433-35; Kandehlevî (terc. A. Meylanî), Hayatü’s-Sahabe, 1/169-71.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Bir Yahudinin Hidayeti

Yahudi bilginlerinden Zeyd ibn Su’ne, hidayete gelişini şöyle anlatmıştır:

Rasulullah’ın yüzüne baktığım zaman, peygamberlik alametlerinden ikisi dışında hepsini görmüştüm. Henüz görmediğim iki alamet ise: Öfkesini bastıran yumuşak huyu ve kaba cahilliğe karşı sabrı idi. (Bunları denemek istiyordum).

Rasulullah s.a.v. bir gün Hz. Ali ile birlikte odasından çıkmıştı. Bineği üzerinde bedevi tipli bir adam O’na yaklaşarak dedi ki:

- Ya Rasulallah! Falan köy halkı müslüman oldular. Ben onlara; “Müslüman olursanız rızkınız çoğalır.” demiştim. Aksine, bu sene kuraklık oldu, kıtlık içinde kaldılar. Korkarım ki dünya menfaati için müslüman oldukları gibi, menfaat için İslâm’dan çıkıverirler. Acaba onlara bir yardım göndermeniz mümkün olur mu?

Rasulullah s.a.v. yanındakine baktı. “Bir şey kalmadı ya Rasulallah.” cevabını alınca, ben O’na yaklaşarak dedim ki:

- Belli miktar hurmayı belli süreyle (veresiye, selem akdiyle) bana satamaz mısın?

- Miktarı belli hurmayı belli süreyle (veresiye) sana satayım, dedi.

Ben de süresi belli hurma karşılığında, seksen miskal altın verdim.

Henüz süre bitmesine iki-üç gün varken, bir cenaze münasebetiyle Ebubekir, Ömer ve Osman’ın da yer aldığı bir topluluk içinde Rasulullah’a yaklaşıp yakasına yapıştım; yüzümü ekşiterek dedim ki:

- Hakkımı ödemeyecek misin ey Muhammed? Sizler hep böyle ödemeyi ertelersiniz!

Hz. Ömer bana sertçe baktıktan sonra:

- Ey Allah’ın düşmanı! Sen Rasulullah’a nasıl böyle söyler, nasıl böyle davranırsın? Yemin olsun ki O’ndan çekinmesem kılıcımı kafana indirirdim, dedi.

Rasulullah s.a.v. ise sükûnet ve tebessümle Ömer’e bakarak dedi ki:

- Ya Ömer! Bana borcumu güzelce ödememi, ona da alacağını güzelce istemesini söylemeliydin. Onu götür de hakkını öde, korkuttuğun için yirmi ölçek de fazladan ver.

Hz. Ömer beni götürüp hakkımı ödedi, yirmi ölçek hurma da ekleyiverdi.

- Seni korkuttuğum için, sana fazlaca ödememi Rasulullah emretti, dedi. Ben de:

- Şahid ol ya Ömer! Allah’ı Rab, İslâm’ı din, Rasulullah’ı nebi kabul ettim, dedim.

Sonra birlikte Rasullulah’a gittik: “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve rasulüh.” diyerek iman ettim.:p:p:p

Ebu Nuaym, Delâilü’n-Nübüvve (Beyrut 1999), 1/91-93; el-Heysemî, Mecmâu’z-Zevâid (Beyrut 1994), 8/433-35; Kandehlevî (terc. A. Meylanî), Hayatü’s-Sahabe, 1/169-71.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt