Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Allah Yolunda deyimi (Cihad) (3 Kullanıcı)

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38

Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh.
Allah razı olsun <DAMLA> ve kimkimdir kardeşlerim,
Değerli katkılarınız için çok teşekkür ederim, Yüce Rabbimiz sizleri hiçbir zaman Hak yolundan, Hz.Muhammed Peygamber efendimizin yolundan, sünnetlerinden ayırmasın İnşaALLAH.
Allah’a emanet olun,
Selam ve baki dua ile kalın.

 

Delete

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2008
Mesajlar
6,076
Tepki puanı
15
Puanları
38
Kalb-i selim bir şekilde, ihlâsla sadece Hazreti Allah'ın rızasını gözeterek yapılan bir iş anında her ne şekilde olursa olsun ölmek Allah yolunda ölmektir...

Niyetler halis olucak, kul ihlâslı olucak ve karşılığını sadece Hazreti Allah'tan bekliycek... Bu durumda kul Allah yolundadır, ömürü de Allah yolundadır, ölümü de Allah yolundadır...


''Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz;nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz;nasıl diriltilirseniz öyle haşrolunursunuz''

ALLAH yolunda ölmenin ön şartı ALLAH yolunda olmaktır,ALLAH yolunda yaşamaktır.Bir dava uğruna ölümü göze alabilmek zor elbette...Uzun soluklu bir koşu yaşam...Çeşitli engeller var parkurda.İşte bu zorlu parkuru koşmak...Bazen düşüp yeniden kalkarak koşmak...Bazen yolu kaybedip,pusulayı şaşırıp yeniden işareti yakalayıp koşmak...Bu daha zor.

''İslamı öyle yaşaki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin!'' ölçüsünde İslam'ı yaşamak.İşte bu zorun zoru...


Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, isterdim ki Allah yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim. (Buhari, Müslim)
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
''İslamı öyle yaşaki, seni öldürmeye gelen sende dirilsin!'' ölçüsünde İslam'ı yaşamak.İşte bu zorun zoru...


Muhammed'in nefsi kudret elinde olan ALLAH'a yemin ederim ki, isterdim ki ALLAH yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim. (Buhari, Müslim)
...Allahcc senden razı olsun gönüldaş-kardeşimiz...BESMELE...SELAM...DUA...
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
3393621386_83982388d3_o.jpg
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
CİHAD BİR BEREKET İKLİMİDİR

Hayırlı bir işin yolunda olmak da hayırdır. Nitekim şer, kendisi şer olduğu gibi, ona götüren yol da şerdir.

Kendini hayra adamış, hayırlı işe vakfetmiş insan için gün, yirmi dört saat değildir. Yirmi dört saatin yirmi dördü de onun hasenat defterine hasenat olarak geçer. Yatarken kalkarken, yerken, içerken, gezerken ve hattâ uyurken hep bu da’va ve hakikatın sevdasıyla yaşar. Zira o, olduğundan büyük bir davaya, büyük bir hakikate gönül vermiş. Hayatını bu düşüncelerle planladığı, bu düşüncelerle çeşitli bölümlere ayırdığı için Allah (cc) onun hayatındaki karanlık noktaları dahi, niyet ve düşüncesiyle aydınlatır ve onu apaydın bir hayata ulaştırır. Allah yolunda olan insanın hayatında karanlık nokta yoktur. Onun gecesi, gündüzü kadar aydındır. Hayatının her saniyesi, ibadetle geçen seneler hükmündedir. Çünkü o, hayırlı bir yoldadır. Ve bâkî istikametinde sarfedilen zaman parçasının kısalığına, uzunluğuna bakılmaksızın, Allah (cc) tarafından sonsuzca mükâfatı verilecektir. Dolayısıyla onun bir ân-ı seyyâlesi, binlerce senelik ma’nâsı bir hayata müreccahtır.

Bu sırrı kavradığı içindir ki sahabî, durmadan Allah Rasûlü’ne müracaat ediyor ve kendisi için hayır yollarının çoğaltılması talebinde bulunuyordu. Onlardan niceleri nice defalar gelmiş ve “Yâ Rasûlallah! Bana öyle bir hayır öğret ki, onu yaptığımda cennete girebileyim” demiştir. Allah ma’rifetiyle akılları aydınlanmış olan bu insanlar, durmadan hayır kapısı araştırıyorlardı. Bu, bir bakıma, ebediyet yolunda yolculuklarını kolaylaştırmanın çaresini de aramak demekti.

Müracaatlar, hep hayır istikametinde oluyor ve bütün hayatı tenvir istikametinde birbirleriyle adeta yarışıyorlardı. Bu sebepledir ki, o devirde genç, yaşlı, ihtiyar, kadın, erkek herkesi, kendini hayırdan uzaklaştıracak her şeye karşı ciddî bir küskünlük içinde görüyoruz.
Nesibetü’l-Maziniye, hayatı mücadeleyle geçmiş bir kadındı.
Efendimiz (sav) Medine’ye teşrif edince, çocukları ve kocasıyla hemen emrine girmiş ve hizmetini yüklenmişti. Bedir’e de, Uhud’a da iştirak etmiş bulunan bu kadın, Uhud’da yaralıların yaralarını sarma vazifesini üzerine alır. Hayatı boyunca Efendimiz’le beraber bütün mücahede ve mücadelelere katılmak, daima en büyük arzusu olmuştur. Tesettür ayeti nazil olup da Efendimiz (sav) kendisine artık erkeklerle beraber cihada çıkamayacağını duyurunca, Nesibe beyninden vurulmuşa döndü. Kendi kendine, gözyaşları içinde, “Ya Rasûlallah Sen Allah yolunda cihada çıkarsın da, ben burda nasıl dururum?” diye söyleniyordu. Hayır yolundan alıkonmak, onu mahzun ve mükedder etmişti.

İbn-i Ömer diyor ki: “Bedir’e çıkıldığı zaman ben 13 yaşındaydım. Efendimiz parmağıyla işaret ederek, “sen geriye git” dedi. O gece geldim ve yatağa girdim. Allah’a yemin ederim ki, ondan daha ıstıraplı bir gece geçirmedim”.

Sa’d b. Ebî Vakkas’ın kardeşi olan Umeyr b. Ebi Vakkas, Bedir’e iştirak ettiğinde 12-13 yaşlarında bir çocuktu. O gün Allah Rasûlü, harbe iştirak edecekleri teftiş ederken o ayaklarının ucuna dikilmiş, boyunu büyük göstermeye çalışmıştı. Orduya kabul edildiğini duyunca da sevinçten uçacak hale gelmişti. Zira kendisine bir hayır kapısı açılmıştı. O, bu kapıdan girecek ve şehid olacaktı.

Ebû Süfyan, Rasûl-i Ekrem (sav)’e Mekke fethine kadar düşmanlık yapmıştı. Ancak müslüman olduktan sonra kendisi için sürekli bir hayır kapısı aradı durdu. Nihayet aradığını cihadda buldu ve cephede düşman tarafından atılan bir okla gözünü kaybedince, “Neye yararsın ki, yetmiş sene sahibini görmedin” diyerek düşman saflarına daldı. Belli ki, o da şehadet kovalıyordu.

İbn-i Hişam, 10 bin kişilik orduyla 100 bin kişilik Bizans ordusunun karşısına dikilmişti. O gün İbn-i Hişam’ı şöyle seslenirken görüyoruz:
“Ey Bedir’de Rasûl-i Ekrem’in önünde savaşanlar; Uhud’da kıyasıya mücadele edenler; Hudeybiye’de O’nun elini sıkanlar -kendisi bunların arasında yoktu- gelin, bugün elele tutalım ve söz verip bu yüce bayrağı yere düşürmeyelim!” O bayrak düşmedi, el değiştirdi ama düşmedi. Eller kesilince, bacaklarla tutuldu, yine düşmedi. Bacaklar da kopunca üzerine abanıldı, yine bayrak yere düşürülmedi. Bir gün düşman bir adım ileri atabildiyse, bunu, ancak İbn-i Hişam’ın kütükte doğranan et haline gelmiş cesedine basarak yapmıştır. Cihad, onlar için bir dertti, bu derdin dermanı da, yine bizzat o derdin içindeydi.

Bilâl-i Habeşî (ra), Efendimiz’in vefatından sonra nice defa Hz. Ebû Bekir (ra)’a müracaatla Medine’den ayrılmak için izin istemiş, ancak Hz. Ebû Bekir, her defasında onun bu arzusunu geri çevirmişti. Zira o, Bilâl’i Allah Rasûlü’nden kendisine kalan bir yadigâr gibi görüyordu. Ne var ki, Bilâl’in de içi yanıyordu; o Allah Rasûlü’nün devrinde cihada çıkmaya ve harb meydanlarında kılıç sallayıp, sancak taşımaya alışmıştı. Şimdi sadece müezzinlik için Medine’de beklemek ona giran geliyordu. Bir Cuma günü Hz. Ebû Bekir hutbe verirken Bilal ayağa fırladı: “Ya Ebâ Bekir! Beni nefsin için mi, yoksa Allah için mi azad ettin?” dedi. Hz. Ebû Bekir, “Allah için” cevabını verince de, sözlerini şöyle bağladı: “Öyleyse Allah için beni bırak, ben cihad etmek istiyorum”.

Ve Bilâl, Şam önlerine gider, orada şehid olur ve meçhul bir mezara gömülür. Onu oralara götüren içinde yanan cihad aşkıydı.
Ebu Heysem, Allah Rasûlü Tebük’e giderken geri kalmıştı. Bu geri kalış ve bu gecikme, onun vicdanını öyle baskı altına aldı ve öyle rahatsız etti ki, duramadı ve hemen atına binip, yola koyuldu. At yorulunca da semeri yüklendi ve yola yaya olarak devam etti. O esnâda Allah Rasûlü, bir su başında ashabıyla beraber oturuyordu. Medine canibinden bir toz bulutunun yükseldiğini görünce, “Keşke Ebû Heysem olsan” dedi. Biraz sonra da Ebu Heysem göründü; pür-telaş geliyordu. Allah Rasûlü, onun gelişinden çok memnun olmuş ve kendisini candan tebrik etmişti. Ebu Heysem ise, kendisini Allah Rasûlü’nün kucağına atarak “Yâ Rasûlallah, nerede ise helak oluyordum” demişti. Zira cihaddan geri kalmak, ciddî bir günahtır; Ebû Heysem, işte böyle bir günahla helâk olmaktan korkuyordu. Buna karşılık cihad bir hayır kapısıdır; o kapıdan giren iki hayırdan birine mutlaka kavuşacaktır; Ya şehid olup, ebedî bir hayat ya da gazi olup, hem dünya hem de ukbâ nimetlerine ulaşacaktır. İşte, cihadda böyle bir bereket vardır.
 

_SeNaToR_

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2008
Mesajlar
1,220
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Rabbim çalışmalarınızın ecrini versin.Allah razı olsun islzerden sizingibi mubarek kardeşler sayesinde Cihad şuru oluştu forumda.Yakında Bir cihad beldesine otobüs kaldıracağız böyle giderse inşallah.
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Hadis No : 1016 - Ravi: Enes - Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin." [ Kaynak: Ebu Davud, Cihad 18, (2504); Nesai, Cihad 1, (6, 7) ]

* * *

Hadis No : 1019
Ravi: Ebu Ümame
Tanım: Kim bizzat gazveye katılmaz veya bir gaziyi teçhiz etmez veya bir gazinin ailesini hayırlı bir şekilde himaye etmez ise, ALLAH kıyamet gününden önce ona hiç beklemediği bir musibet ulaştırır.
Kaynak: Ebu Davud, Cihad 18, (2503)

* * *

Hadis No : 0999
Ravi: Enes
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Cennete giren hiç kimse dünyaya geri dönmek istemez, yeryüzünde olan her şey orada vardır. Ancak şehid böyle değil. O, mazhar olduğu ikramlar sebebiyle yeryüzüne dönüp on kere şehit olmayı temenni eder" Bir rivayette şu ziyade mevcut: "... Şehid hariç, o, şehidlik sebebiyle mazhar olduğu üstünlükler ve kerametler sebebiyle... (dönmek ister)"
Kaynak: Buhari, Cihad 5, 21; Müslim, İmaret 108, 109, (1877); Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 13, (1643); Nesai, Ci

* * *

Hadis No : 1004
Ravi: Fadale İbnu Ubeyd
Tanım: Hz. Ömer (ra)'i dinledim, "Hz. Peygamberden işittim" diyerek şu hadisi rivayet etti: "Dört çeşit şehid vardır: 1- İmanı kavi mü'min kişi düşmanla karşılaşır, öldürülünceye kadar ALLAH'a sadık kalır, işte bu kıyamet günü, insanların gıbta ile gözlerini kaldırıp bakacakları gerçek şehiddir. -Bunu yaparken başını kaldırır ve kalansuvesi yere düşer- (Fadale der ki "Bu, Hz. Ömer'in kalansuvesi mi idi, yoksa Resulullah (sav)'ın kalansuvesi mi idi anlayamadım." 2- İmanı sağlam (ancak önceki kadar şecaat sahibi olmayan) bir mü'min düşmanla karşılaşır. Korkudan vücudu -talh ağacının dikeni batmış gibi- titrer. Bu sırada gelen serseri bir ok darbesiyle hayatını kaybeder. Bu, ikinci derecede bir şehiddir. 3- İyi amelle kötü ameli karıştırmış mü'min kişi, düşmanla karşılaşır. Bu karşılaşma esnasında (sabır ve şecaatte, şehidliğin mükafaatını beklemekte) ALLAH'a sadık kalır, öldürülünce bu üçüncü mertebede bir şehid olur. 4- Günahkar bir mü'min düşmanla karşılaşır, ölünceye kadar ALLAH'a sadık kalır. Bu da dördüncü derecede bir şehid olur."
Kaynak: Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 14, (1644)

* * *

Hadis No : 1006
Ravi: Bera
Tanım: Zırh giyinmiş bir adam gelerek: "Ya Resulullah! Hemen savaşa mı katılayım, Müslüman mı olayım?" diye sordu. Resulullah (sav): "Müslüman ol, sonra savaşa katıl!" dedi. Adam Müslüman oldu, savaşa katıldı ve öldürüldü. Resulullah (sav) onun hakkında: "Az bir amelde bulundu fakat çok şey kazandı" buyurdu.
Kaynak: Buhari, Cihad, 13; Müslim, İmaret, 144, (1900)

* * *

Hadis No : 1007
Ravi: Raşid İbnu Sa'd
Tanım: Raşid İbnu Sa'd, ashaba mensup birinden naklen anlatıyor: "Bir zat Resulullah'a gelip: "Ey Alah'ın Resulü, niye şehid dışında kalan mü'minler kabirde imtihan edilirler?" diye sordu. Resulullah şu cevabı verdi: "Şehidin ölüm anında tepesinin üstünde kılıç parıltısını hissetmesi imtihan olarak ona kafidir."
Kaynak: Nesai, Cenaiz 112, 3

* * *

Hadis No : 1008
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Şehidin ölüm (darbesinden) duyduğu ızdırab sizden birinin çimdikten duyduğu ızdırap kadardır."
Kaynak: Tirmizi, Fedailu'l-Cihad 26, (1668)

* * *

Hadis No : 1009
Ravi: İbnu Mes'ud
Tanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Rabbimiz, ALLAH yolunda savaşan şu kimseye taaccüb etmiştir: Arkadaşları hezimete ugra(yıp kaçmış)tır. Ancak O, (kaçmanın haram olduğunu düşünerek) kendisine düşen sorumluluğun idrakiyle geri dönerek, öldürülünceye kadar düşmanla çarpışmıştır. Bunun üzerine Aziz ve Celil olan ALLAH, meleklere (iftiharla) şöyle der: "Şu kuluma bakın, benim nezdimde olan mükafaatı) düşünüp katımda olan (cezadan) korkarak geri döndü, öldürülünceye kadar savaştı."
Kaynak: Ebu Davud, Cihad 38, (2536)

* * *

Hadis No : 1013
Ravi:
Tanım: Ebu Davud'un bir diğer rivayetinde geldiğine göre, "Resulullah (sav)'a: "Ey ALLAH'ın Resulü, kim cennete gidecek?" diye sorulmuş, o da şu cevabı vermiştir: "Peygamber cennetliktir, şehid cennetliktir, çocuk(ken ölen) cennetliktir, diri diri gömülen çocuk cennetliktir."
Kaynak: Ebu Davud, Cihad 27, (2521)

* * *

Hadis No : 1023
Ravi: İbnu Ömer
Tanım: Resulullah (sav) ve askerleri (sefer sırasında) tepeleri tırmandıkça tekbir getirirler, inişe geçince de teşbihte bulunurlardı. Namaz dahi buna göre vazedildi."
Kaynak: Ebu Davud, Cihad 78, (2595)

* * *

Hadis No : 1029
Ravi: Ebu'd-Derda
Tanım: Anlattığına göre, cihada giderken, yola çıkıp, halkın geçeceği yere durarak, herkese duyuracak şekilde şöyle bağırırmış: "Ey insanlar: Kimin üzerinde bir borç olduğu halde, cihada katılır ve bilirse ki, öldüğü takdirde bu borç ödenmeyecektir, hemen geri dönsün, sakın peşime takılmasın. Zira, o, bu haliyle cihadın karşılığını alamaz." (Rezin'in ilavesidir.)
Kaynak: Rezin

* * *

Hadis No : 1031
Ravi: Ebu Hüreyre
Tanım: Bir adam gelerek Hz. Peygamber (sav)'e: "Ey ALLAH'ın Resulü, bir kimse ALLAH yolunda cihad arzu ettiği halde bir de dünyalık isterse durumu nedir?" diye sordu. Şu cevabı verdi: "Ona hiçbir sevab yoktur!" Adam aynı soruyu üç sefer tekrar etti, Resulullah (sav) da her seferinde: "Ona sevab yoktur!" diye cevap verdi."
Kaynak: Ebu Davud, Cihad 25, (2516)


alıntıdır
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Cihad çiçeğiyim




Dinle dostum;
Ben; tetik düşmeden. vuruldum.
Suyu görmeden boğuldum.
Sevgiliye giden yolu.
Darağacında buldum



Önce, inançlarımı astılar / sorgulamadan.
Sonra, kalemimi kırdılar / yargılamadan.
Şimdi, kendimden bile ücra hücrelerin
Soğuğunda / yanıyorum
Bir zikir tutturdum kendimce, "ALLAH" diyorum
Her namaz sonrası, yönelip Rabbime;
"Şehadet" diliyorum
Bir gece ansızın geldiler;
Omuzları kalabalık, kelli - felli herifler
"Katran" gözlerinde kin,
Çarpık dudaklarında müstehzi bir tebessüm.
"imam ister misin?" dediler
"Neme gerek, bana imam değil, biraz zaman gerek."
Sustular, şaşırdılar ve gittiler
Bir daha dönmek için sessizce.

Çağın Ebu Cehillerine inat
"Nur üstüne nur" olsun diye, abdestlendim güzelce
Aynasız duvarlara bakıp, tarandım kendimce
İki rekat namaz sonrası,
Son kez öptü alnımdan beni seccadem
Ve, başladı yol hazırlığı...
Kelepçeleyip ellerimi ardından
Bir kefen giydirdiler / beyazımsı
"Yürü" dediler / yürüdüm koşarcasına
"Dur" dediler / durdum heyecandan boğulurcasına...
Artık sevgiliye giden yolun / sonundayım.
ilmik geçti boynuma / farkındayım
Tevhid'den sonra son sözüm, son kelamım;
"Ümmeti devletsiz koma ALLAH 'ım"
Diyorum ya dostum;

Ben; tetik düşmeden vuruldum
Suyu görmeden boğuldum
Sevgiliye giden yolu
Şirk sehpalarında buldum.

Kim miyim ben? Tanımadın mı?.
Ben; Saadet asrında ekilen tohumdan,
On dört asır sonra filizlenen
Cihad çiçeğiyim...


Süleyman Kalaycı



alıntıdır
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
SEHADET ARZUSU

Sa'd Bin Ebi Vakkas anlatiyor:

"Uhud savasinda... Bir ara baktim. Abdullah bin Cahs yanima geldi. Dedi ki:

"Soyle bir kenara cekilsek, ben dua etsem, sen amin desen; sonra istersen sen dua et, ben amin diyeyim olmaz mi?"

Ben de davetine icabet ettim ve olur dedim. Bir kenara cekildik. Once ben dua ettim:

"ALLAH'im! Bugun benim karsima guclu, kuvvetli birini cikar, onunla carpisalim, ben onu oldureyim. Boylece hem en buyuk hizmeti yapmis olayim, hem de ganimetini alayim" Abdullah Bin Cahs (ra) bu duaya "amin" dedi.

ALLAH'a yemin olsun istedigim oldu.

Sonra Abdullah Bin Cahs (ra) dua etti:

"ALLAH'im! Bugun benim karsima guclu, kuvvetli, zorba birisini cikar. Onunla kiyasiya savasayim. Sonra o beni oldursun. Bununla yetinmeyip karnimi yarsin. Kulaklarimi, burnumu kessin. Ve ben o halimle huzuruna cikayim. Sen bana:

"Kulum Abdullah! Sana verdigim azalari ne yaptin? Bunlari kim boyle yapti?" diye sordugunda ben de:

"Ey RABBİM! Emanet olarak verdigin o azalari yerinde kullanamadim. Haklarini veremedim. Saglam olarak onlarla senin huzuruna cikmaktan haya ettim. Bunun icin onlari senin ve Resul'unun yolunda harcadim " diyeyim. Sen de bana: " Dogru soyledin " diyesin ve beni affedesin...

Bu duaya amin demek icimden hic gelmedi. Fakat sozlestigimiz icin amin dedim. VALLAHi onun duasi benimkinden daha hayirliydi. VALLAHi aksama dogru onu gordum. Burnu ve kulagi bir ipte sallaniyordu."

Ayni sehadet ve arzuya sahip olarak yuce huzuruna cikma ve ebedi huzuruna kavusma reca ve niyaziyle...

Amin...
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Şarktan garba - cenuptan şimale ALLAH'ın dini için kafir ve zalimlerle vuruşanlara selam olsun...Aziz şühedaya Rahmet ki , Onlar yolumuzu ışıtan kandillerdir...Bu dinin mündemicatından cihadı-mücadeleyi çekip aldınız mı geriye ne kalır?
__________________
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Muhammed'in nefsi kudret elinde olan ALLAH'a yemin ederim ki, isterdim ki ALLAH yolunda cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim, sonra yine cihad edip öldürüleyim. (Buhari, Müslim)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Kurân-ı Kerim şöyle buyuruyor

Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve ALLAH yolunda cihad edenler, işte onlar, ALLAH'ın rahmetini umabilirler. ALLAH (c.c) bağışlayandır, esirgeyendir. (Bakara 218)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Hadis No : 0996Ravi: Zeyd İbnu HalidTanım: Resulullah (sav) şöyle buyurdular: "Kim Allah yolunda bir askerin teçhizatını temin ederse bizzat gaza yapmış olur. Kim, gazaya çıkan bir askerin geride kalan ailesine hayırlı himayede bulunursa gaza yapmış olur."
Kaynak: Buhari, Cihad 38; Müslim, Emaret 135, 136, (1899); Ebu Davud, Cihad 21, (2509); Tirmizi, Fedailu'l-C
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt