Söz Yerini Bulsun Diye...
Şimdi öksüzler yurdundayız.
Sabah ezanı okunuyor.
Hüzün sokaklarında ağıt üstüne ağıt yükseliyor.
Bir büyük medeniyetin tarih sahnesine veda edişinden sonra, asra varan kahredici uyku seronomisi yaşanıyor.
O günler nasıl günlerdi kara bulutlar sarmıştı dört bir yanı. Koca milletin yürek sokaklarına çakal sürüleri çöreklenmiş, büyük medeniyetin yetim çocukları, özgür millet olma adı altında, kahrolası tertiplerle köleliğe boyun eğdirilerek, toprak ağalığına razı edilmişlerdi.
Batının sözde efendileri ümmetin yetimlerini köle edinmişlerdi de yetmemişti bu serenat. İnsanın secdesini de elinden almışlardı o vakit. Sonra elden alınanın yerine, necip milletin yavruları, türlü nizamlara secde ettirilmişti. Ve ardı ardına muhtelif isyan şenlikleri tertipliyorlardı bu millete.
İnsanın isyanına giydirilen, güya daha özgür olma elbisesi ve insanın kendini merkeze koyma muhayyilesi, kitlelerin yönelişinde et ile kemiğe büründürülmüştü. O malum vakit darbelerin en büyük olanından biri daha sahnelenmişti. Sonra insanı isyan ettiren “vesv”as” ile “hannas”, isyanın ardından, insanı yalnız bıraktılar. Secdesi ve rüzgârı elinden alınan insan, aldatıcısı tarafından yüzüstü bırakılıp terk edilince, beşeri dogmalar, dokunulmazlık zırhlarıyla, dinsel figürlere dönüştürülmüştü. İsyan yağmurları sele dönüşmüş ve yakıp yıkıyordu her yanı. Kurtarıcı diye kutsanan insanların mezarları, milletin bağrına büyük tapınaklar ve katedraller gibi inşa edilmişti. Darbe üstüne darbe yiyen yürekler, Karanlık üstüne karanlık küçük darbe hücrelerinde yaşamaya programlanmış insanlık.
Darbeler şenliklere şenlikler yaşama biçimlerine dönüşmüş, Zindanda yetişen nesil, elinden alınan tarihten yoksun büyütülmüştü atiye.
Şimdi insan, büyük isyanının bedelini sırtına yüklendiği darbelerle ödüyordu. Yaratılış gerçeğinin yerinde, kendisi gibi ölümlü olan beşerin üretmiş olduğu dogmalar vardı ve insan o dogmalara zorla secde ettiriliyordu. Hüznün en dokunan tarafı ise, yüzleşmek hep erteleniyordu. Bu nasıl bir zilletti, Necip milletin yetim çocuklarının, isyan müsveddesinden kurtulması çok mu zordu? Zindan içindeki zindandan aydınlığa yürümesi zor muydu?
Tasavvurlarımızın önündeki engellere başkaldırılsaydı, kelimeler kendi anlamlarında anılsaydı, o vakit fehmedilecekti ki görünen dünyada firavunca tertiplenen, bütün darbe müsveddeleri, sadece birer sonuçtan ibaretti. Üstesinden gelinecek asıl darbe ise gözlerden uzak tutuluyordu. Yüreklerin aldatıcı tarafından ele geçirilmesi darbesi darbelerin anasıydı.
İşin gerçeği görünen dünyadaki bütün darbeciler, birer zavallı figürandılar. Görünmeyen yerde yüreklerde tutulan darbeler asıl yıkılası darbelerdi. Sabah ezanı okunuyordu ve o kutlu ezanın bitmesine çok az kalmıştı.
ALINTI