Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Alıntılar Defteri. (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
"İnsanları tanımak denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur..."
Mevlana / Mesneviden
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
-Ey oğul, bağı çöz; özgür ol!
Ne zamana kadar altın ve gümüşün esiri olacaksın?
(I,19)
Mevlana / Mesneviden
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Koyunun kurttan kaçmasına şaşılmaz; şaşılacak şey koyunun kurda gönül vermesidir. (I,1292)
Mevlana / Mesneviden
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Sözümüzün özümüze, özümüzün hakikate ayna olması niyazımla…

Mustafa İslamoğlu
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
minelask.png

Bu yazıya başlıyorum çünkü her başlamayı bir dua biliyorum.
Çünkü aczimizin ışık görmemiş incileri ancak başlayınca dökülür avuçlarımıza.
Fakrımızın okşanmaya aç şalı ancak bir işe başladığımızda serince sarılır boynumuza.
Nihayetsiz acizin nihayetsiz kudret sahibi karşısındaki hali n'ola ki duadan gayrı?
Hadsiz fakirin sonsuz rahmet sahibi huzurundaki hali n'ola ki yakarmaktan öte?
Başlamanın başucunda "O'nun adıyla" teslimiyet saklıdır her daim.
Demek ki her başlamanın ayakucunda kendi adıma var olma zannının başına buyruk yaşama hevesinin ezilmiş cesedi yatmakta.

Bu yazının ikinci paragrafına da başlıyorum çünkü bir dua makbuliyetinin bir çağrı kabullenmişliğinin sonsuz yumuşak yağmurunu hissediyorum dimağımda damağımda.
Gök çekimine tutulmuş gibi parmaklarım.
Parmak uçlarım ile tuşlar arasındaki ilişki şimdi Beylerbeyi?nde seyrettiğim martılar ve boğaz suları arasındaki ilişkinin aynısı. Onlar denizin kıpırtıları arasında rızık ararken ben zihnimin kıyılarına vuran anlamları kelimelerin gagasına asmak istiyorum. Onlar da ben de duadayım. Gerçeği gerçek olarak görmek de rızık. Gerçeğin rızkını ona tâbi olarak yudumluyoruz. Yanlışı yanlış bilmek de rızık. Yanlışı yanlış bilmenin ekmeğini tuzunu ondan sakınmakla yiyip içiyoruz.

Bu yazının üçüncü paragrafına da başlayabiliyorsam "nefesimize dolanmış arsız çığlıkları" susturma çağrısının ardı sıra yürümeye çabaladığımdandır. Yine alışverişimizi her an O?nunla yaptığımızı hatırlatan "aldığımız her nefesten helâllik dile"me inceliğinin ipinde yürümeye çalışıyorum hece hece.
İşte bir paragraf daha başladı. Yeni cümleler belki yeni kelimeler.. Okuyucumun bu satırlara verdiği göz nurunu hak edecek hakikat kevserini doldurmaya çalışıyorum kelimelerin kâsesine. Harfler üzerinden iniyoruz kalplere. Arsız çığlıkları kelimelerin kalbine yüklenmiş hikmetlerin derin sükûnetine sarıyoruz. O yüzden sevgili okuyucu işte o yüzden benim tuhaf sızılarım var garip sancılarım var acayip acılarım var. Bir lügatin tozlu sayfalarında unutulmuş kelimelere acıyorum ben. Sıcacık bir dudağa değmeyeli yıllar olmuş şiirler için ağlıyorum ben. İlk söyleyeninden bu yana heyecanlı bir nefese dolanmamış sözler için üzülüyorum ben.
Bir düşün hele. Nice kutlu damaklardan süzüle süzüle gelmiş bir söz olsan sen sonra bir kenara bırakılsan. Seni seslendirenler geri kafalı sayılsa seslendikleri de boş boş baksa. Bir toplumu heyecanlandıran iki yabancıyı birbirine bir anda aşina eden bir şiir olsan sen ama gözden düşmüş dilden sürülmüş olsan. N?edersin?
İşte son paragraf: Bak ki nereye geldik. Otur şöyle yanıbaşıma gel dinlen aklımın başköşesinde diyebildiğin bir sözün var mı senin? İçinin loş kuytularından akıl terini döke döke çektiğin toprak testiyi serince doldurup dudakların çatlağını onaran bir kelimen var mı senin?
"Ah minel aşk!" dediğiydi şairin. "Ah ki aşktan çektiğim" dediğiydi. Bak ki n'oldu "Ah!"lara. Aşklar gibi "Ah!"lar da sığ telaşların boş sevdaların başını bekler oldu.
"Ah!"a değmeyen sığ dertlere harcanıyor
"Ah!"lar ah! Ümit vermeyen sevdaların ardına savruluyor
"Ah!"lar ah!

"Ah minel Ah!"
Ah ki Ah?tan çektiğim!
"Ah ki ilel Ah!"
Ah ki Ah?a çektirdiğim.

Senai Demirci


 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
[FONT=&quot]Rabbin sana küsmedi..."

O’nunlasın herzaman…
bütün internet bağlantılarından daha hızlı, tüm kısa mesajlardan daha doğrudan, tüm plastik kahramanlardan daha gerçek, tüm tv dizilerinden daha dostça..
O varken “yalnızlık” sadece bir kelimedir.
O’na yakın olduğun oranda yalnız değilsin.
O’ndan uzaklığın oranında yalnızsın..
Sana şefkat eden bir rabbin var : sahipsiz değilsin.
O seni ve diğerlerini şefkatle terbiye ediyor.
Herkesi merhametinin kucağında ağırlıyor.
O seni sevdiği için var eyledi.
Seni severek var eyledi.
Senin varlığından hoşnut.
Senin varlığın O’na yük değil.
Büyük bir ateşten küçük bir çıra tutuşturulsa ateşten ne eksilir ?
Yaşaman O’na ağır gelmez.
Seni beslemek ve büyütmek O’na zor değildir.
Senden sadece verdiklerine teşekkür etmeni istiyor.
Hem böylece sana sonsuzca vereceğini de müjdeliyor.
Sen ona nankörlük etsen de, üzerinden kudret elini çekmiyor.
Sen onu unutsan da, sana küsmüyor.
Sadece hatırlamanı istiyor.
Bekliyor ; sabırla bekliyor..

Doğum gününü hatırla..
Doğduğun gün dünyadakiler için sıradan bir gündü.
O günün en fazla bir yıl öncesinde, dünyaya geleceğin konusunda kimsenin fikri yoktu.
Sen yoktun, yok olduğunu sen bile bilmiyordun.
Hiç gelmeseydin dünyaya, kimse yokluğunu fark etmeyecekti.
Ne özleyen olacaktı seni , nede yolunu gözleyen..
Annen baban bile senin eksikliğinden yakınmayacaktı.
Sen olmadın diye kimse mutsuz olmayacaktı..
İstersen , dünya tarihini doğduğun günden önce ve sonra diye ikiye ayır.
Doğumundan önce seni hiç kimse anmıyorken, yaratıcın andı.
Seni varlığından önce O sevdi.
Sen yokluğunun farkında değilken, senin var edilmeni diledi.
Hatta sen varlığının bile farkında olmadığın halde, sana kimseye vermediği bir yüz verdi.
Başkaları seni doğduğun günden sonra hesaba kattı.
Yoksa kimsenin umurunda değildin.
Seni O umursadı.
En çok unutulmak yaralar kalbini. Öyle zaman olur ki “hiç olsam ama unutmasam dersin” değil mi? Unutulmak hiçlikten ağır gelir sana.

Yani ki onca yükü çeken gönül, unutulmanın yüküne tahammül edemez.
İçine böyle bir duygunun konuluşunu göz ardı edip unutuşun zindanına kapatamıyorsun bilmem farkında mısın?
İçinden bir ses, sana böyle bir duygu verildiyse bunun bir karşılığı olarak, senin bu dünyada var olmana sebep olan kuvvet unutmaktan uzaktır, demiyor mu ?

Ruhun yaralarına merhem olma iddiasındaki çağdaş yöntemler, çoğu kez dertlerini, sıkıntılarını unutmanı, üzerini örtmeni söylüyor sana.
Ne kadar uğraşsan da, antidepresanlara, uyku haplarına ne kadar baş vursan da yetmiyor unutmana.

Halbuki rabbin senden unuttuğun şeyleri hatırlayarak yaralarını iyileştirmeni istiyor.
O’nun yolu hatırlamanın yoludur.
Bu nedenle daima O’nun hatırındasın...
Senai Demirci – Yusuf Özkan Özburun[/FONT]
[FONT=&quot][/FONT]
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Sakar Bir İntihardan Düştüm Hayata / Yaşıyorsam / sakarlığımdan
Kahraman Tazeoğlu
ARAZ
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
'Ferhad'ın sevgilisine kavuşmak için deldiği dağ
virgul.gif

Benim devirmek borcunda olduğum nefse göre bir kum tanesi!
nokta.gif
nokta.gif
'

{Necip fazıl kısakürek}
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Duygularımı derinlere iten
virgul.gif
sevincimin azlığıydı
nokta.gif
nokta.gif

Mürekkebimi siyah yapan
virgul.gif
sayfalarımın beyazlığıydı
nokta.gif
nokta.gif


Kadim Dolunay
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Hz. Mevlana'nın sevdiği kadın olan Gevher Hatun ile mektuplaşmaları
Önce Hz. Mevlana yazar ;

Benim Gül'üme..
Zaman geçer... İnsan geçer... Dünyada her şey geçer; zaman öyle bir zaman olur ki sevda da zamana ayak uyduramaz. Gönül sevda da geçer, gönüle yar geçer. Çok değil, sadece birazcık mevsim geçer, sıcak gelir, kış gelir; bahar geçer... Taşın yanında ağır olduğunu, ateşin ancak düştüğü yeri yaktığını yeni öğrendim. Aşk da ateş mi demektir, hani her düştüğü gönlü yakar ya ... Mevsimlerden gözyaşı değil henüz, mevsim aşk mevsimi. Ey sevdamın Gül Hatun'u, beşinci mevsimim sensin, sen sadece sen değilsin, bensin; bedensin, benimsin.

Katre katre sen kokarsın toprağa nihayet düştüğümde. Ruhumun arzu dolu meyvesi sensin. Gül. Güle gülmek yaraşır, sevdaya da gül. Hani nerde aşkın sahibi gönül? Dur, yorulma ! Sevdam sana, gülüm sevdaya. Gülü sakın verme başka sevdalara...

Bezm-i elestten beriyim sevdada, o bende vaktinden öncesinde, susma ! Konuş, haykır gülüne doyasıya sevdanı, sevdaya da ancak bülbülleşmek yaraşır. Bütün umutlar sende, bütün aşk sende, sevda sende, gül sende...

Ertesi gün Gevher Hatun'dan cevap gelir..

Cemre bakışlıma...
Bakışlarına hasret kaldım, uzak diyarlarda ruhunu soluduğum aşk-ı sevdam. Ruhuma gel, yanaş tenime ve bak usul usul, nefesini nefesim duysun. Yoksun. Sevda da yok ortalıkta. Aşk var; sevda olmasa da sevda var. Suyuna can verip damarlarımı dirilten;cansız toprağın kucağında tohumuma can veren ve sevdamı bana bağlı kılan Yaradan, ruhuma can verip sevdaya bağışladığın an bittim , yeniden doğdum da sevdamın gözlerinde dirildim. Emelimi onda buldum, sevdayı sevdanda gördüm. Taş üstünde taş, baş üstünde baş kalmamacasına ezelden ebede ferman ferman yazılmış bahtsız ruhumun mücerret rüyası, gönlümün sevda-yı gülü...

Kimseler bilmez, kimseler görmez bizi. Aşka değer bir aşk mıdır beni benden alan, yoksa cihanda görülmeyen seslerin muhteşem ahengi midir kalpte yanan? Sana dair ne varsa, ben hepsini aşk bildim. Sevda bildim. Seni sen bildim de sevdayı sana bildim.

Aşka sen diye bakmadıktan sonra ben aşkı neyleyim? Seni ruhuma cemre diye damlatmadıktan sonra ben bu bedende neyleyim?

Aşk da sen, hasret de sen, ben de sen ...

Ardından tekrar, Hz. Mevlana yazmaya başlar ..

Suskunluğumu seninle bozuyorum. Son nefes senin adını sürüyorum dudaklarıma, sonra kapatıyorum oruç niyetine; iftarım senin adınla oluyor yine. Aşkın adını sen koydum, bütün sevdalar kıskandı.

Aşkın yalın hali ise sadece ben. Yalın, yalnız, yapayalnız.. Sevdasız yağmur bile eski bir rüyadır. Aşkın içinde gül varsa gül tekrar filizlenir, kıpkırmızı kesilir. Sevdada gül varsa ancak o zaman bulur aşk kendi halini. Aşka dair ve sevdaya dair seni çizsem, kitap niyetine soluksuz okunur gönüllerin ulu orta yerinde. Kitabın adını sen koysam , "sevda sevda" dillenir bütün gözler.

Her şey bittiği zaman kainatta, gül ile sevda tekrar dirilir, son bir kez yeşerir son noktayı koyarcasına... Sustum. Sevda sustu, gül sustu. Sustum, sevda müptelası gül çoştukça çoştu. Aşk üç kelime ile aşk oldu; Gül ve Sevda. Sevdaya gül dahil, sevda güle müdahil. Yaşamak sadece gülce, sevdaca...

Aşkın adını hüsran koyanlar utansın, sevda tüten güllere inat. Ruhun girdaplarını gül, sevda koydum saklanıp çıkmayayım diye. Güle değen bütün sözleri kıskanırım . Sevdaya gelecek ruhları parça parça dağıtırım.

Ben sana Gül diye yazdıkça, sen bana Cemrem diye yazardın. Haklısın cemrenim ben. Dördüncü cemre. Havaya, toprağa ve suya düşen cemreler. Yakar. Kavurur. Savurur. Cemre düştü toprağa gözlerden. Toprağı diriltti, canı verdi; canını yitirdi. Canını yitirse de cemreliğini kaybetmedi. Gözler önce cemreyi gönderdi, sonra kendileri de gitti. Eridiler, yok oldular.. Cemrenin kızgınlığı zamanaydı, gözlereydi, toprağaydı ve aşkaydı...

Zaman geçiyor. Ne cemre kalıyor, ne gözler kalıyor ne de toprak eski halinde kalıyor. Gönül buruksa ve vurgunsa kendi ruh halini hep koruyor, kaybetmiyor ama asi oluyor. Aşka isyan ediyor, zamana isyan ediyor , mekana isyan ediyor.

Gül, cemreye kavuşunca sevda doyuyor mutluluğa. Cemre sevdanın bir parçası, onun zerresi, onun katresi... Sevda hep güle cemreyle yalvarıyor, gül gülüyor, sevda binlerce kat daha sevdalanıyor ... Gül utanınca kırmızılaşıyor.

Sevdada isyankar bakışlar, gülde uslanmaz haykırışlar... Mesafe uzak; gönüller bir, gözler uzak; bakışlar bir .. Ayrılık girdi araya uzunca zamandır. Rüzgar , sevdayı gülden ayrı savurdu, itti bütün gücüyle gülden uzağa apayrı... Zamanda mıydı suç? Rüzgarda mı? Yok, başka kimse yok gül ve sevdaya dair...

Cemre susuz..
Cemre yarsız..
Cemre gülsüz ve sevdasız ...
"Senin Cemren"

Aşkın Gözyaşları Hz Mevlana kitabından alıntıdır ..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
"Başkaları seni var olduğun için sever Allah seni sevdiği için var eder"
Senai Demirci
 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
Gözyaşıdır ki yıkayarak yakar, yakarak yıkar.

Arıtır ve eritir; temizler ve gizler..

Fazilettir, diyettir..
...
Bu yüzden denilir ki gözyaşı yiğitler karıdır.

Her yürek bu yiğitliği gösterip aşk için gözyaşı dökemez.

Aşkın kadar ağla ey gönül...

HZ. MEVLANA
 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
”Sık sık verilen aynı öğütten sıkılma. Çünkü bir çiviyi çakabilmek için defalarca vurmak gerekir”

Hz. Mevlana
 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
Korkunç bir kurban bayramı olan kıyamet günü,

inananlara bayram günüdür, öküzlere ölüm günü.
Hazreti Mevlana
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0
İmam Zeynelabidin rh.a. abdest aldığında rengi sararır, vücudu titremeye başlardı.
Bu durum bir gün kendisine sorulduğunda şöyle cevap verdi :


" Kimin huzurunda duracağımı biliyor musunuz ? "
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.
(İbni Haldun)
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,594
Tepki puanı
961
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Elimle musluğunu açtığım sular yandı
Yürüyerek içinden geçtiğim sular yandı
Boyu üç yılı aşan sabır orucu tuttum
İftar vakti olanda içtiğim sular yandı

Abdurrahim Karakoç / Yanan Sular

 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
Göz gamın ne olduğunu bilseydi, gökyüzü bu ayrılığı çekseydi, padişah bu acıyı duysaydı; göz gece demez gündüz demez ağlardı, gökler yıldızlara, güneşle, ayla gece demez gündüz demez ağlardı padişah bakardı ününe, tacına, tahtına, tolgasına, kemerine, gece demez gündüz demez ağlardı

. . HZ MEVLANA .
 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34
Oysa bütün mahlukat sabrın ipliğiyle bağlıdır birbirine.. Dünya sabırla döner cunku güneşin de ayın da zamana ihtiyacı vardır.. Sabırlı ol! Büyük sırlara ermek için sabır denizinde yüzmeyi öğrenmen lazım Çünkü sırlar, sabır denizinin dibinde saklıdır...

(Hz. Mevlana)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt