Allah-u Teâlâ Hazretleri lütfuyla, keremiyle, rahmetiyle, insanoğlunu yarattığı zamandan beri rehbersiz, irşadsız bırakmamıştır. İlk insan Adem Aleyhisselam, aynı zamanda ilk peygamberdir.
Asırlar boyunca insanoğulları var oldukça, yaşadıkça, onlar doğru yolu görsünler, bulsunlar, iyi kulluk yapsınlar; birbirleriyle insânî münâsebetleri güzel olsun, hem dünyaları hem ahiretleri ma'mur olsun diye, Allah-u Teâlâ Hazretleri nice mübarek kullarını, seçkin kullarını, yüksek kullarını, pür-nûr kullarını peygamber göndermiştir. Bu peygamberlerin sonuncusu ahir zaman peygamberi, efendimiz, serverimiz, önderimiz Muhammed-i Mustafâ Sallallahu Aleyhi Vesellem'dir.
Asırlar boyu nice peygamberler gönderen Allah-u Teâlâ Hazretleri, en son peygamber olarak, ahir zaman peygamberi olarak Peygamber-i Zîşânımızı göndermiş ve bundan önceki peygamberlere inen melekler ona da inerek, vahiy yoluyla Allah'ın emirlerini, yasaklarını getirmiştir.
İşte bu çeşitli vahiy şekilleriyle, Cebrâil (AS) vasıtasıyla peygamberimiz, ahir zaman nebîsi Muhammed-i Mustafâ Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz'e de Kur'an-ı Kerim'i zümre zümre, küme küme 23 yılda, Allah-u Teâlâ Hazretleri indirmiştir. Bugün bizim kullandığımız milâdî tarihe vuracak olursak, 610 tarihinden Efendimiz'in vefat ettiği 632 tarihine kadar, Kur'an-ı Kerim'in inmesi devam etmiştir.
Böylece vahyin şiddetine dayanılması, Efendimiz'in gönlünün kuvvetlenmesi, hükümlerinin, konularının iyi anlaşılması, ayetlerinin ezberlenmesi ve hayata geçirilip uygulanması da kolay olmuştur. 23 yılda indirilmesi büyük bir hikmettir.
Tabii hemen hatırlatalım, 610'la 632 arası 22 eder ama, milâdî sene ile hicrî sene arasında fark olduğundan, birisi 365 gün diğeri 354 gün oduğundan, 11 günlük fark böyle senelerce birikince, ikisi arasında yıl farkı meydana getiriyor. Hicrî 23 yılda indirilmiş, yâni 40 yaşında peygamberlik gelmiş, 63 yaşında irtihâl-ı dâr-ı bekâ eyleyinceye kadar vahiy devam etmiştir.
Biliyorsunuz vahiy denilen olay, başkalarının da görebildiği, hissedebildiği, insanın duyularını zorlayan şiddetli bir olaydır. Vahiy geldiği zaman Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz'e, arı vızılıtısına benzeyen bir ses duyulurdu. Bunları bilmek önemli, zamanımızın insanları bunları daha iyi anlarlar.
Peygamber Efendimiz'e değişik bir hal gelirdi, terlerdi. Mübarek terleri anlında boncuk boncuk görünürdü. Devenin üzerinde iken vahiy gelse, deve bu vahye dayanamaz ve çökmek zorunda kalırdı. O dayanıklı, kuvvetli çöl hayvanı deve yere çökerdi. Peygamber Efendimiz ashabı ile topluca sıkışık bir vaziyette otururken vahiy geldi. O zaman Peygamber Efendimiz'in dizinin değdiği bir kişi çok ızdırab çekti ve sanki dizi ezilecek, dağılacak, parçalanacak gibi oldu.
Yâni bu vahiy denilen, Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin Cebrâil AS'la Peygamber Efendimiz'e gönderdiği ahkâmın gelişi, böyle çevreyi de etkileyebilen bir şekilde olurdu, görülebilen bir şekilde olurdu.
AYET
Kur'an-ı Kerim sûrelerden, sûreler de ayetlerden meydana gelmiştir. Müstakil bir varlığı olan Kur'an-ı Kerim parçalarınaayet denilir. Kur'an-ı Kerim ayetlerine, bu küçük harf veya kelime gruplarına ayet denilmesi, Allah-u Teâlâ Hazretleri'nin bizzat kendisi tarafındandır.
Kur'an-ı Kerim ayetleri çoklukla ibretli, hikmetli anlamlı bir cümledir. Fakat bazan anlamı iyi anlaşılamayan rümuzlu, müteşâbih birkaç harf de ayet olabilir. Meselâ: Elîf lâm mîm, Hâ mîm, Tâhâ. vb. Bunlar birer harf grubudur, ama sonuç itibariyle harftir ve ayettir. Bunlara hurûf-u mukattaa deniliyor. Esrârını, rumûzunu Peygamber-i Zîşânımız Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimiz biliyor. Ama herkes bilmiyor. Bazen ayet-i kerime bir tek kelime olur. Meselâ: ‘er-Rahmân’ kelimesi bir ayettir.
Ayet ille cümle olacak diye bir kural yok. Bazen ayet bir tek kelime olabilir, hattâ rümuzlu birkaç harf olabilir. Bazen de bir çok kelimeden veya cümleden oluşan uzun bir cümleler topluluğu olabilir. Meselâ Ayetel-Kürsî bir ayettir. Kur'an-ı Kerim'in en büyük ayeti, tek bir sayfa tutan, Bakara Sûresi'nin sonunda, Amenerrasûlü'den bir sayfa önceki Ayet-i Müdâyene'dir. Borçlanmanın ahkâmını, borçluların, alacaklıların bunu nasıl tesbit edeceğini bildiren uzun bir ayettir.
Ayetlerin birbirinden ayırım işaretleri vardır, fasılaları vardır. Kur'an-ı Kerim basmalarında ve yazmalarında, bazen buralara ayetin numarası yazılır.
Ayetlerin sayısı konusunda alimlerin görüşlerinde bazı küçük değişiklikler olabilir. Bizim kendi din tarihimizde, Orta Asya'dan Ortadoğu'ya, Hindistan kıtasına, Osmanlı bölgesine, bugünkü Türkiyemize kadar ehl-i sünnet ulemasının kullandığı Kur'an-ı Kerim baskıları ve yazmalarında ayetlerin sayısı, bugün okuduğumuz Kur'an-ı Kerim'deki numaralamaya göre 6236 dır.
Bazı arkadaşlara soruyorum, "Kur'an-ı Kerim kaç ayet?" diye; "6666" diye, dört tane altıyı sıralıyorlar. Bu doğru değildir, gerçekleri yansıtmıyor. Kur'an-ı Kerim'in ayet sayısı 6236'dır.