Ayasofya Açılsın !Zincirleri Haçlıların Boynuna Takılsın!
Ayasofya İbadete açılırsa ellerindeki kalelerde tek tek düşecek ve Müslüman Türk yeniden Ilay-î Kelimetullah Misyonunu kuşanarak tarihe yön veren atalarının izinde âleme nizam verecektir...
Yıl 1453...
Osmanlı İslam Ordularının en ihtişamlı ve dünyaya yön tayin edici bir büyük destana hazırlandığı yıl, neticesi ise surlara dikilen şanlı Hilalin haçlılara "
Bizim elimizin ulaştığı yerlere onların hayalleri bile ulaşamaz" dediği küffarın ordularına karşı. Peygamber müjdesine nail olma heveslisi Şanlı Kumandan Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin ve Ordusunun bir kez daha ve en derininden haçlılara "
siz ancak bizim emrim*iz altında olursanız size zarar vermeyiz" diy*erek kuşattığı ,akılların delirdiği ,taktik savaşları ve Fatihin dehşetengiz zekası ile fethine memur olduğu şehir... Kavgaların, destanların, imparatorlukların ve dünyanın merkezinde ki şehir İstanbul ve onun Fethinin yılı 1453...
Ve Şanlı Kumandan ile Ordusunun İstan*bul'a girdiğinde ilk yaptığı icraat; Osmanlı da bir gelenek hafine gelen, usulden sayılan bir hamle ile şehrin en büyük kilisesi camiye çevrilir... Ve Ayasofya olarak anılan bu büyük ve Haçlıların en önemli ibadet yeri Müslümanların hizmetine sunulur...
"Nefis kilise Ayasofya, kıyamete kadar cami olarak vakfedilmişttr. Bunu, Allah'a, ahirete. Onun heybetine İnanan hiçbir mahlûk, sultan olsun, hakim olsun, bir mütegallibe olsun, değiştire*mez. Vakıf şarlarım kim değiştirirse, Allah'ın, meleklerin, bütün İnsanların laneti onların üzerine olsun. Yüzlerine bakan ve onlara şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın"...
"ALLAH'IN MELEKLERİN, BÛTÛN İNSANLARIN LANETİ AYASOFYAYI KAPATANLARIN ÜZERİNE OLSUN"
Fatih Hazretleri işte bu vasiyette bulun*muştu 600 sene evvel...
AYASOFYANIN MÜZEYE ÇEVRİLİŞ HİKÂYESİ;
Boston Bizans Enstitüsü " Ayasofya da ki mozaiklerin temizlenerek ortaya çıkarılması çalış malan yapmak için 'Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine müracaat eder. 1931 yılında Bizans Enstitüsüne istediği özel izin hemen verilir. Ve Enstitü Ayasofya camiinde çalış*malara başlar. Bir süre sonra " namaz kılan*ların arasında çalışmaların yürütülemeye-ceği" ileri sürülerek, caminin ibadete kapatıl*ması talep edilir. Bizans Enstitüsünün bu talebi de hiçbir hukuki dayanak olmaksızın hemen kabul edilir ve cami fiilen ibadete kap*atılır. Bu aşamadan sonra Bizans Enstitüsü, camideki Bizans eserlerini, mozaikleri, tasvir*leri, puflan ortaya çıkarmaya ve İslami eser*leri ortadan kaldırmaya başlar. Öyle ki küçük Ayasofya Camiinin minareleri bile bir gecede yıktırılır. Ayasofya'nın cami ve İslam mabedi kimllliğl yok edilmeye çalışılır.
Bizans Enstitüsünün çalışmalarına eş zamanlı olarak İç ve dış basında, Ayasofya Camflnin müzeye dönüştürülmesi yönünde yayın ve kampanyalar başlatılır.. İstanbul Müzeler Müdürü Aziz OĞAN başkanlığında oluşturulan komisyon, sunduğu raporda; binaya sonradan eklenen müştemilatın yıkılarak, Caminin ibadete kapatılması ve "Bizans Eserleri Müzesi" olarak açılmasını teklif eder.
Milli Eğitim Bakanlığı, Bakanlar Kuruluna yazdığı 14.11.1934 tarihli yazısında:
"...
Eşsiz bir mimarlık sanat abidesi olan İstanbul'daki Ayasofya Camii'nin tarihi vaziyeti İtibariyle müzeye çevrilmesi bütün "şark âlemini sevindireceği" ve insanlığa yeni bir ilim müessesesi kazandıracağı cihetle, bunun müzeye çevrilmesi..." teklif edilir. Ve 24 Kasım 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararı ile Ayasofya Camii müzeye çevrilir.
Kendi Milletinin Hainleri olan ,Müslüman Anadolu Halkının düşmanlarınca 1934 yılında Fatih'in emaneti Fethin ve çağ açıp çağ kapayan o kutlu günün sembolü olan Ayasofya, tam 500 yıl minarelerinden ezan-ı Muhammedi okunan kutlu camii İslam Düşmanları ve Halk düşmanlarınca bugün müzeye çevrilerek Haçlılara hediye olarak sunuldu...
Geçtiğimiz günlerde gündeme düşen bir haber: " Irak'ı işgal eden Amerikan Haçlı ordusu bugün orada sadece insan katliamı yapmakla yetinmemektedir... İntikamın hasını yaşayacak olan Haçlı köpekleri işgal ettiği bölgelerdeki camii minarelerini füzeler ile vuruyor ve ardına sevinç çığlıkları atarak egolarını tatmin ediyorlar..."Vatan topraklarında ise bu minareler dünün Batıcı Haçlı yalakaları eli ile ezandan mahrum bırakılmış durumdadır...
Aslında Anadolu'ya işgalin değişik bir senaryosunu, versiyonunu yaşatan Bu batıcı hainlerin elinde müzeye çevrilen Ayasofya'nın Haçlılar için de bir remz olması onun İslam'ın kalesi konumuna yeniden getirilmesini gerektiriyor... Yoksa Müzeye çevrilmiş Hali ile Ayasofya, bizim, Fatih'in Fethettiği Ayasofya yeniden Haçlıların eline geçecektir. (GEÇMİŞTİR)
Ayasofya Müslümanların eline geçtikten sonra Hıristiyan âlemi ezilmişlik duygusunu had safhada yaşamıştı ve bu ezilmişlik duygusunun tezahürleridir aslında bugün yaşadığımız AYASOFYA hadisesi... Türkü esaret altına alamayacaklarını anlayan Haçlı zihniyete karşı 1915 de Çanakkale de Müslüman Anadolu'nun mukavemeti ve 1919 Kurtuluş savaşı ile de istediklerini yapamayan işgali gerçekleştiremeyen Emperyalistlerin beceremediği şeyi onların çizmelerini giyen işbirlikçiler vasıtası ile yapması ve ortaya çıkan "
Zincire Vurulmuş Bir Ayasofya" müzesi olmuştur...
Ayasofya Camiinin niçin ibadete kapatılarak müzeye çevrildiği konusunda Devlet tarafından makul ve inandırıcı bir gerekçe gösterilemezken; bu hususta çeşitli görüşler ileri sürülmektedir. Büyük Doğu Mimarı Necip Fazıl KISAKÜREK, Eski Büyük Doğu Dergisinin 29. sayısında yayınlanan bir makalesinde;
" Lozan Antlaşması görüşmeleri sırasında Batılı Devletlerin delegasyonları ile Türk delegasyonu arasında kamuoyundan saklanan bazı gizil görüşmelerin ve gizil anlaşmaların yapıldığını; Türkiye'nin İslami kimliğinin yok edilmesi, halkın islam'dan uzaklaştırılması ve Devlet yönetiminin islami kurallar dışında seküler bir yapıya sahip olması konularında anlaşmaya varıldığını; bu tavizler karşılığında, Türkiye'nin bağımsızlığının Avrupa Devletleri tarafından tanındığını açıklamaktadır.
İngiliz murahhas heyeti reisi Lord Gürzon, nihayet en manidar sözünü söyledi.
Dedi ki:
Türkiye Islâmî alâkasını ve İslâm'ı temsil rolünü kendi eliyle çözer ve atarsa, bizimle hulûs birliği etmiş olur ve
Hıristiyan dünyasının hürmet ve minnetini kazanır; biz de kendisine dilediğini veririz."
Lozan Muahedesinden sonra, İngiltere Avam Kamarasında, Türklerin istiklâlini niçin tanıdınız?" diye yükselen itirazlara, Lord Gürzon'un verdiği cevap:
"
İşte asıl bundan sonraki Türkler bir daha eski satvet ve şevketlerine kavuşamayacak¬lardır. Zira biz onları, maneviyat ve ruh cephelerinden öldürmüş bulunuyoruz"
Bizler bilmekteyiz ki Ayasofya gibi bir kutlu mekânın yeniden ibadete açılması bu haçlı güruha ve işbirlikçilerine verilebilecek en güzel cevap olacaktır... Bu Batıcı hainlerin farkında olduğu şey de aslında budur. Ayasofya İbadete açılırsa ellerindeki kalelerde tek tek düşecek ve Müslüman Türk yeniden Ilay-î Kelimetullah Misyonunu kuşanarak tarihe yön veren atalarının izinde âleme nizam verecektir...
Osmanlının topraklan üzerinde dün yanda bıraktıktan ameliyatı bugün tamamlamak için bölgeye yeniden yönelen bu Haçlı -Yahudi ittifakına karşı geliştirilebilecek ve gösterilebilecek en güzel tepki olacağı düşüncesi ile Ayasofya derhal İbadete açılmalıdır... Bunu yeniden biz dillendiriyoruz... Sözde Müslüman, Batıcı, liberal, ılımlı ve diyalogcu tayfanında Ayasofya'nın ibadete açılması için kıllarını kıpırdatmayacağının bilincinde olan
Büyük Doğu nesli dillendiriyor...
''
Ayasofya'yı kapalı tutmak bu toprağın üstündeki 30 milyon ve altındaki 30 milyon Türk'ün semaları tutan lanetine hedef olmaktır hissedemiyorlar. Ayasofya'yı kapalı tutmak Allah'a sövmeye Kuran'a tükürmeye Türk tarihini kubura atmaya, Türk iffetini kirletmeye Türk vatanını esir etmeye denk bir suçtur" ..(Necip Fazıl Kısakürek 1965 Ayasofya konferansından)
Ayasofya'nın müze olarak kalması demek, Anadolu'nun işgaliyle eş ,Müslümanların ise kendine ait olan camisi ile zincirlere bağlanması demektir...Üstad yukarıda ne güzel açıklamış... Bundan gayrı söz boş lakırtı olacaktır... Kendini eski Büyük Doğucu gösterip ve şu an İktidarda bazı yerlerde, ve en yüksek yerlerde olan bir kısım İnsanlara yukarıda ki nasihat emir olması gerekirken bugün "
Ayasofya hadisesi" bu insanların boynunda emperyalistlerin taktığı bir kölelik mühründen ibarettir...
Ya Ayasofya 'yı açın! Ya da Necip Fazıl Kısakürek'in adını ağzınıza almayın çünkü Büyük Doğu Mimarına göre şu anda o kutlu mekânı kapalı tutanlar Türk İffetini, Türk namusunu kirletmişler ve Türk Vatanının işgaline soyunmuş haçlılarla işbirliğine girmişlerdir...
Evet, bugün Ayasofya İslam'ın Bir remzidir. Osmanlı'nın kalesi İstanbul'un, islam'ın şehri olduğunun kanıtı ve Ecdadın bize yadigârı olan ve yeniden İbadete açılması ile geleceğimize yön tayin edeceğimiz en önemli antlemperyalist direniş sembolümüzdür...
Ayasofya, Müslüman Türk'ün İzzeti, şerefi, onur ve haysiyetidir. Bati karşısında hür ve dik duruşunun ifadesidir. Ayasofya Camii'nfn yeniden ibadete açılması, ülkemizin tam bağımsızlığını kazandığının,baskı, müdahale ve yönlendirmelerden kurtulduğunun, hâkimiyetin millete geçtiğinin göstergesi ve sembolü olacaktır.
"Dedik ki; bütün manalar Ayasofya'ya bağlı. Ayasofya'nın kapılan ile beraber ruhumuzu kilitlediler. Ruhumuzu kilitlemek için Ayasofya'yı kilitlediler... Nasıl bütün yollar Roma'ya çıkarsa "Türk Manevi Kurtuluş Davası'nın bütün meseleleri de Ayasofya ya ve onu müzeleştiren ellere çıkar... Ayasofya açılmalıdır.. Türk'ün kapalı bahtı ile beraber açılmalıdır... Ayasofya'yı kapalı tutmak mana da bütün camileri ve cami mefhumunu kapalı tutmaktır... Çünkü onların hepsi mekân, Ayasofya ise ruh, anlattık... " (Necip Fazıl Kısakürek 1965 Ayasofya konferansından)
Vesselam...
Tuncay AKSOY
Kaynak:Büyük Doğu Ocakları Dergisi Sayı:3-2008