Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

yılbaşında ne yapacağız (2 Kullanıcı)

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Yılbaşı bizim bayramımız değil..


İslâm dininin inanç, ahlâk, ibadet ve muamelât alanında getirdiği hükümler, öngördüğü kural ve tavsiyeler Müslümanlarca öteden beri bir bütün olarak kabul edilmekte, günlük ve sosyal hayatla ilgili şekil ve muhteva bile çoğu defa bu bütünün bir parçası olarak mütalaa edilmektedir.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor: "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost ve idareci edinmeyin. Zira onlar birbirlerinin dostudurlar, birbirinin tarafını tutarlar. Sizden kim onları dost ve idareci edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz ALLAH, zalimler topluluğuna yol göstermez, onları hidayete erdirmez." (Mâide Sûresi: 51)

- "Yahudiler de Hıristiyanlar da; sen onların dinlerine uymadıkça asla senden razı olmayacaklardır. De ki: ALLAH Teâlâ’nın yolu, doğru yolun tâ kendisidir. Yemin olsun ki, sana ilim geldikten sonra, eğer sen onların arzularına uyacak olursan, senin için ALLAH Teâlâ’dan ne bir dost ve ne de bir yardımcı vardır." (Bakara Sûresi: 120)

Ayet-i kerimelerde ifade edildiği gibi: Başka dinden olanlar, özellikle yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanların dostu olmazlar; onlar ancak birbirinin dostu olur, birbirini desteklerler. Zaman zaman Müslümanlara yaklaşmaları, kendi menfaatleri bunu gerektirdiği içindir. Müslümanların bunu unutmamaları ve kendi aralarındaki dostluğu güçlendirmeleri zaruridir. Müslümanların arasına sızan iki yüzlüler, felâket tellâllığı yaparak onları, Mü’minleri bırakıp kâfirlere yöneltmek isterler; iman ehlinin bunlardan da sakınması gerekmektedir.

Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

- "Ey iman edenler! Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyin. Bunu yaparak ALLAH Teâlâ’ya, kendi aleyhinizde apaçık bir delil mi vermek istiyorsunuz?" (Nisa Sûresi: 144)

- "Mü’minleri bırakıp da kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet, güç ve şeref mi arıyorlar. Bilsinler ki gerçekten bütün izzet ve şeref yanlızca ALLAH Teâlâ’ya aittir." (Nisa Sûresi: 139)


Müslüman, Müslüman’a benzemeli


Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Müslüman olmayanlara benzememeye o derece dikkat ederlerdi ki, aslında yaptığı halde sonradan onlarda gördüğü hareketlerde bile değişiklik yaparlardı. Bunlar, çevredeki kültür ve medeniyetlerle, din ve kavimlerle iç içe yaşayan o dönem Müslümanlarına ayrı bir kimlik ve özellik kazandırıp, onların kendi içerisinde bütünleşmelerini sağlamaya yönelik önlemlerdir.

Meselâ: Henüz hicret etmeden evvel Muharrem ayının onuncu, Aşûre günü oruç tutmayı adet edinmişlerdi. Hicretten sonra Medineli Yahudilerin de bu günü takdis ettiklerini görünce onlara benzememek için Muharrem ayının dokuz ve on veya on ve onbirinci günlerinde oruç tutmaya başlamışlardır. (Geniş bilgi için bak. M. Talu, Üç Aylar, Mübarek Gün Ve Geceler, 460)

Yine müşriklere benzememek için ashabına; sakallarını uzun, bıyıklarını kısa kesmelerini emretmişlerdir. (Geniş bilgi için Bak. Sh: 656)

Useym b. Küleyb (R.A.)nun, dedesinden rivayetine göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, Müslüman oldum diyene:

"Kâfirlik alâmeti olan saçını kes ve sünnet ol" buyurmuştur. (Ebu Davud, Taharet: 131, Taberani, el-Mucemu’l-Kebir, 19/14, No: 20)

Kime benzerseniz, onlardansınızdır

Bu hadis-i şerif Müslüman olan her gayr-ı müslimin gusul abdesti alması gerektiği gibi, saçlarını da traş etmesi gerekir anlamına gelmez. Ancak kâfirler, her beldede kendilerine mahsus saç şekli tespit etmişler, moda ortaya koymuşlardır. Mısır’da, Hindistan’da saçın hiç kesilmeyen kısımları vardır. Zaman zaman traş olsalar bile, o hususi kısma dokunmazlar. Bu, bir nevi onların dinlerinin, inançlarının bir gereğidir, milliyet sembolüdür. Şu halde böylesi bir kısım saç, İslâm’la küfür arasında bir alamet-i farika olmaktadır. İşte Resûlullah (S.A.V.), kâfirliğin alameti olan bu saçın kesilmesini emretmiştir. (Azimabadî, Avnü’l-Ma’bûd Şerh-i Sünen-i Ebî Davud, 2/21)

Abdullah b. Ömer (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

"Kim bir millete benzemeye çalışırsa, o da onlardandır," (Ebu Davud Libas: 5) buyurmuşlardır.

Bu hadis-i şerif benzemenin müspet ve menfi kısımlarını içine almaktadır. Çünkü teşebbüh, benzemeye çalışmak:

Başkalarının yaptığı bir işi onlara uyarak yapmak demektir ki hayır ve şerde, günahta, küfür ve imanda olabilir. O halde bu hadis-i şerif:

Kâfirlere, fasıklara, günahkarlara benzemeyi yasakladığı gibi, başta Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize olmak üzere, sahabe-i kirama, meşayiha, takva ve salah sahibi kimselere benzemeyi de teşvik etmektedir.

Giyim kuşamda Müslüman’a benzemek

Benzemenin vaki olduğu en önemli yerlerden birisi de, hiç şüphe yok ki giyim-kuşamdır. Hz. Ali (R.A.)dan rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

"Rahiplerin elbiseleri gibi, gayrimüslimlere mahsus elbiseler giymekten sakının. Kim onların şekillerine bürünür ve onlara benzemek isterse benden değildir" (Taberani, el-Mucemü’l-evsat, 4/541, No: 3921) buyurmuşlardır.

Yine Abdullah b. Amr (R.A.) diyor ki: Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, üzerimde rengi sapsarı bir elbise gördü ve; Onu at! Çünkü o, renk ve şekil itibariyle kâfirlerin elbisesidir" buyurdu. (Ahmed b. Hanbel, 2/164, No: 6500)

Dikkat edilirse, İslâm’dan çıkıp başka bir millete dahil olmak için, İslâm’ı ve Kur’an-ı Kerim’i inkâr etmek gerekmiyor. O millete benzemeye çalışmak dahi yeterli olmaktadır.


Daha hayırlı iki bayram


Gayr-ı Müslimlerin bayramlarında sevinmek, onların kutsal saydığı günleri kutlamak, onların adetlerine uymak, onlara benzemek kesinlikle caiz değildir, büyük günahlardandır.

Enes b. Malik (R.A.)’den rivayete göre, Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Mekke-i Mükerreme’den Medine-i Münevvereye hicret ettiği zaman, Medinelilerin eğlenip oynadıkları iki günleri vardı. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

"Bu günler ne oluyor, neyin nesidir? Diye sorduğunda, Medineliler:

- Biz cahiliyet devrinde bu günlerde eğlenip oynardık, Yâ Resûlellah! dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:

"Muhakkak ALLAH size o iki gün yerine, onlardan daha hayırlı iki bayramı lütuf olarak vermiştir. Biri Fıtır, Ramazan bayramı, diğeri Kurban bayramıdır" buyurdular.

Ebu Davud; Salat: 239, Nesai; İdeyn: 1, Hakim Müstedrek; 1/294, A.b.Hanbel; 3/103, 178, 235, 250)

O günden beri kutlanagelen bu iki bayram, Müslüman milletlerin aynı zamanda milli bayramları yerine de geçmiştir.


Şair ne güzel dile getirmiş


Bir elde kadeh! Bir elde Kur’an!

Ne helâldır işimiz, ne de haram!

Şu yarım yamalak dünyada,

Ne tam kâfiriz, ne de tam bir Müslüman!


Müslüman’a:

"Sen Hıristiyan mısın?" diye sorsan darılır.

Amma yılbaşında hindi, kaz; yemesine bayılır...

Çam deviren hindici, nasıl mü’min sayılır...

Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz:

"Batı, Batı" diyerek, eyvah! Hep batıyoruz!

Yaklaşınca her sene, öz yurdumda yılbaşı:

Yapılır milletime Firenkçe türlü aşı!..

Buna, ağlar ağacı; hem toprağı, hem taşı:

Müslümanız (!) onlarla, Noel de yapıyoruz.

"Batı, Batı!" diyerek, eyvah! Hep batıyoruz!..

ALLAH Müslümanlara intibahlar versin! Amin.


Mehmet Talü
 

kursad48

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2007
Mesajlar
3
Tepki puanı
0
Puanları
0
Emeğine Sağlık Kardeşim Allah Razı olsun.
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Selamün aleyküm..Abi hayırlısıyla Kuran-ı kerim okuyacağım...Her seneki gibi........
Şükür edeceğim inşallah...1 SENE BOYUNCA ELHamdülillah ne kötülük çekenler var biz yaşamadık....
Rabbim bizleri bu günlerde hep dua etmemizi nasip etsin inşallah...
Amin..

Zaten cuma namazında da hocamız tavsiye etmişti...Başkalarına benzeyip onlardan olmayalım inşallah...

Öyle bir hadis-i şerif vardı...

Allah(c.c)'ya emanet olun...İnşallah
 

ferahnaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ara 2007
Mesajlar
4
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
selamun aleyküm müslüman ve mü'min kardeşlerim yılbaşı konusunu görünce üye oldum, benimde acizane söyleyeceklerim var.yılbaşı kelime olarak sarfedilirse bir yılın bitip öbür yılın başlamasıdır.bu yönü insanları ilgilendirebilir, noel denilen hırıstıyan bayramı ise hıristiyanları ilgilendirir.ee biz müslümanlara ne oluyorki(de) noel kutlar gibi evlere çamlar alınıyor,süsleniyor,hindi ziyafetleri veriliyor; bir müslümana kendi dininin gerektirdiklerini yapması yakışır bilmeyerekte olsa ALLAH(cc) indinde sorumludur (ki hırıstiyan adeti olduğu için)illaki yılbaşı kutlamak istiyen.., müslümanın hicri yılbaşısı var muharrem fakat bir müslüman için yılbaşının hiç bir önemi değeri ve diğer günlerden farkı yoktur.ancak insan içinde bir burukluk pişmanlık duygusuyla dua etmeli(ya Rabbi bir senem bitti sana layık geçirdimmi gelecek günlerimizi hayırlı eyle sana layık eyle vs...)diye.şimdi ben bütün mü'min kar deşlerime gelecek günlerimizde hyırlar sağlıklar ve ALLAH(cc)ya layık imanlar diliyorum.müslümanın müslümana duası kabul olur ya sizlerden de dua beklentisiyle ALLAH(cc)ya emanet olun ...
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
selamun aleyküm müslüman ve mü'min kardeşlerim yılbaşı konusunu görünce üye oldum, benimde acizane söyleyeceklerim var.yılbaşı kelime olarak sarfedilirse bir yılın bitip öbür yılın başlamasıdır.bu yönü insanları ilgilendirebilir, noel denilen hırıstıyan bayramı ise hıristiyanları ilgilendirir.ee biz müslümanlara ne oluyorki(de) noel kutlar gibi evlere çamlar alınıyor,süsleniyor,hindi ziyafetleri veriliyor; bir müslümana kendi dininin gerektirdiklerini yapması yakışır bilmeyerekte olsa ALLAH(cc) indinde sorumludur (ki hırıstiyan adeti olduğu için)illaki yılbaşı kutlamak istiyen.., müslümanın hicri yılbaşısı var muharrem fakat bir müslüman için yılbaşının hiç bir önemi değeri ve diğer günlerden farkı yoktur.ancak insan içinde bir burukluk pişmanlık duygusuyla dua etmeli(ya Rabbi bir senem bitti sana layık geçirdimmi gelecek günlerimizi hayırlı eyle sana layık eyle vs...)diye.şimdi ben bütün mü'min kar deşlerime gelecek günlerimizde hyırlar sağlıklar ve ALLAH(cc)ya layık imanlar diliyorum.müslümanın müslümana duası kabul olur ya sizlerden de dua beklentisiyle ALLAH(cc)ya emanet olun ...


vE ALEYKÜMSELAM....İlk öncelikle hoşgeldiniz aramıza...Dediklerinize katılıyorum....Çamlar falan...Sonra da diyoruzki yeşillik kayboluyor fidan dikelim falan..Milyonlarca çam kesiliyor..
Allah(c.c) bizleri doğru yoldan ayırmasın inşallah...Amin..

Hayırlı günler.. :H
 

baltefsiri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Eyl 2006
Mesajlar
619
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allah razı olsun kardeşim. emeğine sağlık. bu geceyi ibadet ve dualarla geçireceğim.
 

CEVDET-71

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Nis 2007
Mesajlar
60
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
62
Selamün Aleyküm Kardeşlerim Yazmiş Olduğunuz Aciklama Ve Yorumlariniz Icin Allah Razi Olsun Rabbim Gönlünüze Göre Versin Inşallah Kainatin Sahibine Emanet Olun Selam Ve Dua Ile Kalin:T
 

@ebruli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2006
Mesajlar
811
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Konum
belcika /bursa
s.a
yilbasi denen olay benim icin bir anlam ifade etmiyor.o yuzden hergunki gibi bir gun benim icin.evimin icinde cok sukurki bugune kadar yilbasiyla alakali ozle birsey yapilmadi cok sukur yaradanima.ama yurt disinda yasadigim icin.gece 12 nin gelmesine dayanamiyorum:(cunki havai fisekler basliyor susmak bilmiyor.en acisida belcikalilar bir muddet patlatiyorlar ama benim vatandaslarim gecenin gec saatlerine kadar susmk bilmiyorlar.ALLAHim islah etsin yapacak birsey yok.

YILBASI BENIM BAYRAMIM DEGIL,DINIMLE ALAKALI BIRSEYDE DEGIL.COK SUKUR KUTLAMIYORUZ AILECE.
 

fuzgunm

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Kas 2007
Mesajlar
94
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
s.a.
bende "yilbasinda" evdeyim. esim ise gidecek. bende insAllah cüzümü okuyacagim, elimde tefrice var biraz ondan ve kelime-tehvid insAllah. böyle kendime bir karar aldim.
bizde almanyada yasadigimiz icin kücükken cok özenirdik, alman arkadaslarimiza. illaki erkek kardesimle bomba filan alirdik. ailemizin haberi olmadan alip saklardik. sonra babamda görünce kizardi bize.. vay bee, iste burda kücüklükten alisiyorsun malesef. ama sükürler olsunki yolumu buldum.
cok genclerimiz var, yilbasini noveli kutlayan cok. gercekten cok üzülüyorum onlara. Allah evlatlarimiza kalblerine iman versin..

nedense artik türkiyedede kutluyorlar, ama neden? bizim bayramimiz degilki, ha hiristiyanlari anladik da bizim türk milletimize ne oluyor..

ne yazzikki hiristiyanlar bizim genclerimizi dinden ayiriyorlar, kolayca kandiriyorlar.. Allahim bizi dogru yoldan ayirmasin, ona kulluk etmek icin geldik bu dünyaya ve insAllah görevimizi güzel sekilde yerine getiririz.......
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bu konuyu iyi kavrayabilmek için önce şu ayet ve hadisleri göz önüne getirmek gerekir

1. "Iyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah`tan korkup sakının..." (Mâide, 5/2. )

2. "Zulüm yapanlara en ufak bir meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah`tan başka velileriniz de yoktur, sonra yardım da göremezsiniz. (Hûd, 11/113.)

3. "O (Allah) size Kitapta : "Allah`ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır". (Nisâ, 4/140)

Konuyu başkalarına benzeme noktasından ele alan hadis-i şerifler vardır. Bunlardan biri şudur:

"Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır." (Ebu Davûd, Libas 4) Özellikle bu hadis-i şerif çok önemli psiko-sosyal gerçeklere işaret eder. Şeklî benzeşmenin sonuçta itikadî benzeşmeye götüreceğini anlatır.

İbn Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tarihi gerçeklere parmak başar. Mağlupların galipleri taklit etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır. (Ibn Haldun, Mukaddime (trc.) I/374-75.)Cevap 2:

İslâm Dini yepyeni bir nizamla ortaya çıkmış, önceki dinlerin hükümlerini bütünüyle yürürlükten kaldırmıştır. Bu dinin gecesi de gündüzü kadar aydınlıktır. Müslüman anasından metbu' olarak doğar, tabi' olarak değil. Yani o ilmiyle, irfanıyla, yüksek ahlâkiyle ve dindarlığı ile herkese örnek olur, herkes ona uymaya özenir. O ise kimselere özenmez. Çünkü dini ona yeterince malzeme sunmuş, ihtiyacını karşılamıştır. Tabii bu tabiiyet ve matbuiyet ilim ve teknikte, sanatta değildir. Çünkü ilim ve teknik müslümanın yitik malıdır, onu nerede, kimin yanında bulursa almaya daha haklıdır. O halde tabiiyet ve matbuiyet ahlâk, din, adalet ve hakseverliktedir.

O halde diğer dinlerin kutsal saydığı günleri kutlamak, onların âdetlerine uymak, büyük günahlardandır.

Buna birkaç misal verelim :

a) Batı ülkelerinde olduğu gibi, yabancı kadın ve erkeklerin bir arada toplanıp dans etmeleri, çeşitli oyunlar tertiplemeleri İslâm'a göre büyük günahlardandır. Bir müslümanın onlara özenerek bu gibi şeyleri helâl kabul etmemek şartıyla yaparsa büyük günah işlemiş olur.

b) Güzellik yarışmaları, bilindiği gibi daha çok gayr-i müslim ülkelerde yapılır. Bundan amaç, şehvetperestlere kadın vücuduyla ziyafetler çekmektedir. Aynı zamanda genç kızları bu gibi ahlâksızlıklara özendirmek suretiyle onları baştan çıkarmaya yöneliktir. Tabii Kur'ân'a ve Sünnete göre, bir müslüman kadının bu tür müsabakalara katılması, soyunup etini teşhir etmesi büyük bir günah ve ağır bir suçtur. Çünkü ahlâkı ifsad etmekte, kadının annelik vakarını düşürmekte, onu bayağı bir eşya gibi müzayedeye çıkarmaktır.

c) Noel Yortusunu Hıristiyan alemiyle birlikte kutlamak da büyük günahlardan biridir. Müslümanların kaçınması gerekir. Kendi millî ve dinî günlerimizde tebrikleşmemizde ise sayısız yararlar vardır. Her şeyden önce dinî ve millî âdetlerimizi yaşatmış, çocuklarımıza güzel örnekler vermiş oluruz. (Bkz. Celal Yıldırım, İslam Fıkhı)

Cevap 3:

1- Noel Baba, Yılbaşı, Christmas bayramı gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.

2- Böyle zamanlarda, böyle zamanlara has hindi vb. şeyleri sırf gıdalaşmak için almak, ucuz postane hizmetinden yararlanmak için tebrikleşmek haram değilse de, onlara benzeme, onların uygulamalarını yaygınlaştırma ve meşru gösterme anlamı taşıdığından tehlikeli ve mahzurludur. Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir.

3- Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara "günahta yardım" anlamı taşıdığından, haram ya da tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte" olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.

4- Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb. şeyleri basmaları da aynıdır. Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir. Ancak satıcılar bizzat yılbaşını kutlamış gibi günah almazlar. Çünkü, satılan şeylerin kötü amaçla kullanılması haramdır. Halbuki süs eşyaları satmak esasen haram olan bir iş değildir. Bu açıdan satıcıların sattığı süs eşyaları bizzat haram değildir. Bunu bir dükkanı içki imalatçısına vermeye benzetebiliriz. İmamı Azama göre içki satışı yapacak birisine binayı kiraya vermek haram değildir. Bu noktadan yapılan satışın kendisi haram değildir. Bunu yanlış yerde kullanacak olanların yaptıkları haramdır.

Bununla beraber, bir şeyin haram olmaması hiçbir sorumluluğunun olmadığı anlamına gelmez. Böyle bir konuda yardımcı olmak, en azından mekruhtur. Mekruh ise harama yakın derecede kişiyi sorumlu eden demektir. Bu nedenle bir mecburiyet yoksa bu işin yapılmasını tavsiye etmeyiz.

Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse ne olur?

Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) müslümanlar en azından haram (büyük günah) işlemiş olurlar.

Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. Yukarıda kaynağını verdiğimiz, "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır" meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.

Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir. İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı.

Yılbaşında Müslüman olmanın gereği nedir?

Hepimiz Müslümanız elhamdülillâh. Ama hepimiz Müslümanlığımızın icabını yaşamıyoruz maalesef...

Biz, Müslümanlığın icabını yaşama hâline “dindarlık” diyoruz. Kim inandığı gibi yaşıyorsa, ona dindar insan sıfatını takıyor, dindar adam, diye yâd ediyoruz. Bu sıfat onun hakkıdır zaten.

Siz dindarlığı, zamanın kötülük ve fitnesine karşı giyilen koruyucu bir zırh olarak da kabûl edebilirsiniz.

Aslında dindarlık, sahibini sadece âhirette Cennet’e koyan bir yaşama tarzı olmakla kalmayıp, dünyada da huzura, saadete sevkeden bir yaşama tarzıdır.

Nitekim İsa Peygamber’in doğumu ile Hazret-i Muhammed’in hicretine başlangıç olan yılbaşlarında dindar olanla olmayanın yaşayışını ibretle seyrediyorsunuz.

Dindar olanlar, yılbaşı gecelerinde düşünüyorken, şuur altında bile olsa diyorlar ki:

— Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi.. demektir. Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor.

Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır. Zira bu hızlı gidiş, - ister ikrar et, ister inkâr - kabire, öteki dünyaya doğrudur.

İşte dindarlık böyle düşündürüp, böyle tedbirli hareket ettirdiği içindir ki, dindar insanın, geçen senelerinden pişmanlığı azdır. Ama kendisini dinî ölçülerle kayıtlı görmeyen başıboş insanlarda ise her yılbaşında böyle bir muhakeme ve düşünceden eser yok. Tam bir şuur ve idrak mahrumiyeti içindeler.. Ölüme bir sene daha yaklaşmanın delilini teşkil eden gecede, hem ahlâkından, hem mâneviyatından, hem de parasından zararlar görmekte, fireler vermekte, pişman olacağı fiilleri çoğaltarak işlemekteler. Birkaç saatlik bu eğlence ve sefahetin arkasından ömür boyu üzüntü ve pişmanlıklar gelmekte...

Onu böyle ömürboyu pişmanlıklara sevkeden şey, İslâm’ın icabını yaşamayışında, yâni, dindar olamayışındadır.

Şâyet dinin emirlerine sadık kalacak bir iman kuvveti, dindarlık emâresi kazanabilse, her yılbaşı, tam aksini düşünmesine, kendisine çekidüzen verip iman ve ahlâk bakımından yükselmesine sebep olacak, geçmişinden pişmanlık duyan bir sefahet ve sefalete düşmeyecek...

Demek ki, yılbaşı gecelerinde kimilerini o hâle düşürüp, kimilerini de bu duruma çıkaran şey, dindar olup olmamaktan başka birşey değildir.

Anlaşılan, şahsı düşündürüp, mes’ud ve bahtiyar kılan şeyin dindarlık olduğu kesindir.

Ferdi muhakemesizleştirip sefalete itenin de dinde lâubalilik olduğu bir vakıadır.

Demek imtihan dünyasıdır bu. Her ikisine de yol açık. İsteyen oraya, dileyen de buraya yönelir. Kimi yılbaşında şuurunu iptal eder. Kimi de ihyâ...

Biz şükrederiz dindarlığımıza, hamd ederiz bizi böyle düşündürüp, amel ettiren Rabbimize.

Bizim yılbaşı anlayışımız ne olmalıdır? Ölmeden önce hesaba çekilmek için ne yapmak gerekir?

Bazıları yılbaşını, 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine dönüştürüyorlar, sanki ömürlerinden bir sene gitmemiş, aksine bir sene kazanmışlar gibi sevinç çığlıkları atarak işi sarhoşlaşmaya kadar götürüyorlar.

Herhalde kaybettikleri bir yılı düşünmemek için başvuruyorlar böylesine şuur ve muhakeme iptaline...

Harcanan vakti nakitten de kıymetli gören İslam büyükleri ise böylesine bir şuur iptaline asla rıza göstermiyorlar, aksine kaybettiğimiz yılın sonunda tam bir nefis muhasebesine girmemizi, harcadığımız seneyi nasıl bir yaşantı içinde tükettiğimizin muhasebesini yapmayı ısrarla tavsiye ediyorlar. İsterseniz bir de onları dinleyelim de nasıl bir muhasebe ve muhakeme içinde olmamız gerekiyor, harcadığımız yılın sonunda görelim.

Hicri 334 senesinde Bağdat'ta vefat etmiş olan büyük mutasavvıf Şibli Hazretleri, Bağdat halkına yaptığı her konuşmasına şu sözlerle başlıyordu:

- Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!

Her vaazına bu cümleyle başlayan Şibli Hazretleri'ne bir hürmetkârı, bir gün şöyle bir soru sordu:

- Hep 'Ahirette hesaba çekilmeden önce kendinizi dünyada hesaba çekin!' buyuruyorsunuz. Dünyada kendimizi hesaba çekerek yaşarsak sanki ahirette hesaba çekilmeyecek miyiz?

- Evet, dedi, burada hayatını hesaba çekerek yaşayan, orada hesaba çekilmeyebilir. Efendimiz (sas) Hazretleri; "Ahirette hesaba çekilmeden önce dünyada kendinizi hesaba çekin!" buyuruyor, öyle ise burada hayatını hesaba çekerek yaşayan orada hesaba çekilmeyebilir. En azından hesabını kolay verir. Bunun üzerine soru sahibi, kendini burada hesaba çekerek yaşamaya başlar. İbadetlerini eksiksiz yerine getirme gayretine girer. Günahlardan kaçınıp sevaplarını, hayır hasenatlarını çoğaltma titizliğine yönelir. Yani ahirette hesabını veremeyeceği işleri dünyada yapmama kararı alır. Böylece hayatını tam bir şuur içinde hesaba çekerek yaşamaya başlayan genç, bir gece rüyasında hocası Şibli Hazretleri'ni beyaz bir ata binmiş, bulutlara, yukarı uçup gidiyor halde görür. Arkasından seslenir:

- Hocam bekle ben de geleyim seninle!.. Şibli Hazretleri'nin cevabı kesin: "Ben bu hapishaneden bir kurtuldum, bir daha bekler miyim burada?"

Bu rüyanın manasını öğrenmek için sabah ilk iş olarak üstadını ziyarete giden talebesi, hocasının kapısında cenaze hazırlığını görünce, onun dünya hapishanesinden gece kurtulup ahiret saraylarına doğru uçtuğunu anlamakta gecikmez. Ama çok üzülür bu ani gidişine de o günün akşamında Rabb'ine dua ve niyazda bulunarak üstadını rüyada görme niyetiyle yatağına uzanır, az sonra kendisini hocasının huzurunda bulur. İlk sorusu, vaazlarında tekrar ettiği cümle olur:

- Sen dünyada kendini hesaba çekerek yaşardın, orada hesaptan kurtuldun mu, durum nasıl? İmam tebessüm ederek cevap verir. Meleklerin beni hesaba çekmek üzere karşıma geçtikleri sırada Rabb'imden hitap geldi:

- O kuluma hesap sormayınız. Çünkü o hesabını yaparak yaşadı, buraya temiz bir amel defteriyle geldi!.. Siz onun amel defterine bakın yeter, hesabını göreceksiniz orada... Şibli Hazretleri, talebesine; "Siz de" der, "kendinizi orada hesaba çekerek yaşayın.. Hesabını veremeyeceğiniz işlerle gelmeyin buraya. Size de; 'O kulum hesabını yaparak yaşadı, temiz bir amel defteriyle geldi buraya, defterine bakın yeter', denebilir!.."

- Ne dersiniz? Biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek mi? En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak mı? Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek mi? Yılbaşında bari bu muhasebeyi yapsak mı? Yoksa boş mu ver? Ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine düşenlere biz de katılarak malum tekerlemeyi biz de mi tekrar etsek?

- Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını yaşa düşünme derin!.. Fakat unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor. Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda. Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğimle... (Ahmed Şahin)

 

Sedaa_*

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 May 2012
Mesajlar
2,150
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
24
Yılbaşı ile Noel çok farklı şeyler...

Hristiyanların kutladığına Noel denir. O gün hindi yerler, yılbaşı ağacı alırlar veya keserler.

Yılbaşını kutlayanlar ise, bir yılın bitip yeni bir yılın başlamasını kutlarlar. Yılbaşı ağacı, hindi, noel, hristiyanlık, Hz.İsa için kutlamazlar. Kutlamalarının bunla alakası bile yoktur.
 

El-Endulusi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Nis 2012
Mesajlar
376
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
13
Yılbaşı ile Noel çok farklı şeyler...

Hristiyanların kutladığına Noel denir. O gün hindi yerler, yılbaşı ağacı alırlar veya keserler.

Yılbaşını kutlayanlar ise, bir yılın bitip yeni bir yılın başlamasını kutlarlar. Yılbaşı ağacı, hindi, noel, hristiyanlık, Hz.İsa için kutlamazlar. Kutlamalarının bunla alakası bile yoktur.

gelelim yılbaşı meselesine; Hani dün hocalarımız tamda bu konu ile ilgili sohbet verdiler maşallah amma bereketli bugün bütün konular dün gördüklerimizden çıkıyor. Öncelikle noelde kutlanmaz yılbaşıda kutlanmaz. nedenine gelelim. (gerçi bunu dün üstad kadir mısıroğluda değindi.) Biliyorsunuz roma imparatorluğu çok tanrılı dinlere inanırdı (ve paganizm) hz.İsa a.s dan sonra ne kadar hristiyanlığa geçti görünselerde çok tanrıları dinlerini bırakmadılar ve şöyle bir formül bulundu hristiyanlığa pagan adetlerini soktu. şimdi Hz.İsa a.s doğumu 25 yada 26 aralık kabul edilir doğu kiliseside 6 ocak der zaten bugün tatil 2 hafta olarak verilir ve 6 ocağa kadar uzatılır. Aslında takvimde 25 yada 26 aralıkdan itibaren başlatılacaktı fakat, roma imparatorluğu bunu 1 ocak olarak kabul etti zira 1 ocak güneş tanrılarının doğum gübü olarak kabul edilirdi. Ve evlerine de çam ağacı koyarak çam ağacından doğacağına inanırlardı (bu paganizm adetleridir) şimdi ben kısaca anlatıyorum gerçi konu uzundur ama evet noel ve yılbaşı farklı şeylerdir fark şudur noel hristiyanların hz.isa a.s doğum günü olarak (bunda da itilaf vardır) kabul edilir ve kutlanır yılbaşında pagan tanrılarından güneş tanrısının doğumudur ve bunu roma imparatorluğu hristiyanlığa sokmuştur.

Şimdi yılın başı diye kutlayacak kardeşler varsa ya hristiyanlığın bayramını kutlıycak yada paganizm de güneş tanrısının doğum gününü. Bu direk akaidi sarsan bir durumdur. Bakın akaidde cahildim bilmiyorum kabul etmez belli başlı kaideleri her müslümanın öğrenmesi farzı ayndir. Bu sebeple bir müslüman ne noeli kutlar nede yılbaşını eğer ki imanını kaybetmek istemiyorsa.

Eyvallah
 

Reyhani_konyevi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Mar 2012
Mesajlar
834
Tepki puanı
6
Puanları
0
Yaş
33
Kısmetse Konya'da zahiren mürşidimin yanında olacağım,kısmet değilse manen mürşidimle beraber olacağım inşaallah..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Hayrettin Karaman
Kimin Yılbaşı

Resmî yılbaşı her geldiğinde gecesinin kutlanmasının veya o geceye mahsus faâliyet ve eğlencelerden bir kısmına katılmanın İslâm'daki yeri (hükmü) tartışılır. Din hizmetlileri ve muhâfazakâr müslümanlar "bu geceye mahsus bir faâliyete katılmanın câiz olmadığını" söyler, müslümanların böyle bir yılbaşı gecesi yokmuş gibi davranmalarını, normal hayatlarına devam etmelerini ister, bunu tavsiye ederler. Bir kısım modernist İslâm yorumcuları ile amelsiz veya İslâm'ın gerektirdiği hayat konusunda duyarsız müslümanlar ise "dünyanın kutladığı ve eğlendiği bu geceye katılmakta ve eğlenmekte bir sakınca bulunmadığını" söylerler.
Son zamanlarda moda oldu, bir konunun İslâm'daki yeri sorulurken, araştırılırken mutlaka bir âyet veya hadîs de aranıyor. Böyle bir yaklaşımın bilgi eksikliğinden kaynaklandığı kesindir. Çünkü İslâmî hüküm ve değerlendirmenin kaynağı vahiy (âyet ve hadîsler) olmakla beraber, bunların sınırlı olduğu, bir mesele hakkında âyet ve hadîs yok ise (doğrudan, adını ve niteliklerini belirterek meseleyi hükme bağlayan bir nas yoksa) ictihada gidilir. Bu konuda uzman (âlim) olanların bildiği usûle uygun olarak yapılan ictihad ile ulaşılan sonuç da (hüküm ve değerlendirme de) dîne dahildir, İslâmîdir, ictihad eden âlimi ve bilgileri yetersiz olduğu için âlimden sorma durumunda olan diğer müslümanları bağlar.
Hz. Peygamber (s.a.v.) zamanında yılbaşı kutlamaları bulunmadığı için, doğrudan bu konuyu hükme bağlayan bir âyetin veya hadîsin bulunmaması tabîîdir. Ama bizim dünyamızda önümüze çıkan bu konunun -çeşitli ictihad yöntemleriyle- İslâmdaki yerini belirleyebilmek, hükmünü (haram, mekruh, mübah olup olmadığını) ortaya koyabilmek için yararlanabileceğimiz birçok âyet, hadîs, kural ve ilke vardır.
Meselemizin hükmünü araştırmadan önce ne olduğunu açıklamak gerekir. Yılbaşı, tarih başlangıcı olarak müslümanlara ait değildir, Hristiyanlara aittir. Aslında kış gün dönümünü kutlama âdeti çeşitli Asya ve Avrupa putperest (pagan) topluluklarında vardı. Tarihî kayıtlara uygun olmadığı halde Hz. İsa'nın doğduğu gün kilise tarafından 25 Aralık'a çekildi, eskiden beri yapılmakta olan kutlamaların Hristiyanlığa dahil edilmesi hedeflendi. Ancak zaman içinde bu kutlamaya katılan diğer kiliseler aynı tarihte birleşmedi, farklı tarihleri benimsediler. Yılbaşında yapılan Noel Yortusuna (Hristiyanlığa mahsusu bir âyine) adı karıştırılan Noel Baba (Aziz Nichola, Santa Claus) aslında; yani tarihî bir şahıs olarak bir Hristiyan azizi (ermişi, velîsi) dir. Zaman içinde bu azizin tarihi kimliği değiştirilmiş, kendisiyle ilgili birçok efsâne uydurulmuş ve ilk defa 17. asırda Almanya'da Noel Yortusuna karıştırılmış, daha sonra bu uygulama Hristiyan dünyasına yayılmıştır.
Müslümanlar tarih başlangıcı olarak hicreti kullanırlar. T.C. Devleti Hristiyanlara ait bulunan bu tarih başlangıcını resmen benimsediği için bu yılbaşı, aynı zamanda "Türkiye'nin resmî yılbaşı"dır, millî ve dinî yılbaşı değildir.
Bu kısa tarih bilgisinden çıkan sonuç şudur:
a) 1. Ocak. 2012 yıl önce müslümanların veya Türklerin tarihinde, tarih başlangıcı olacak bir olay geçmemiştir.
b) Hz. Îsa'nın doğum tarihine uygun olmamakla beraber onun doğumu bu tarihin başlangıcı olarak kabûl edilmiş; bundan öncesi ve sonrası için "milattan (İsa'nın doğumundan) önce, sonra" denilmiştir.
c) Hz. İsa biz müslümanlara göre aziz bir peygamberdir (aleyhisselâm), ancak Hristiyanlar onu peygamberlikten çıkarmış, tanrılaştırmışlardır.
d) Noel Baba aslında bizce de saygıya değer bir mümindir (Hz. İsa'nın tebliğ ettiği dîne inanmış ve o din içinde yetişmiş ve ermiştir), ancak dün Hristiyanların, bugün dinli dinsiz Batı'nın Noel Babası, nitelikleri bakımından bu aziz, bu velî, bu mümin değildir. Onun adının karıştırldığı yortu da bir Hristiyan ibâdetidir.
Böylece yukarıda ana hatlarıyla açıklanan yılbaşının, din olarak aslından saptırlmış Hristiyanlığa, kültür olarak da Hristiyan Batı kültürüne dayandığı, onun bir parçası olduğu ortaya çıkmıştır.
Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse ne olur?
Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) müslümanlar en azından haram (büyük günah) işlemiş olurlar. Bu hükmün akla ve vahye dayalı delîllerini zikretmeye bile gerek yoktur.
Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır" meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.
Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir. İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı.
 

özgürlü_zamanlar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2010
Mesajlar
597
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Konum
Erzurum
Yılbaşı her bir takvim sisteminin ilk günü anlamına gelmektedir. Devletimizin resmi olarak kullandığı takvim olan miladi takviminin başlangıç günü ocak ayıdır o nedenle yılın ilk ayı , ilk günü yılbaşı olarak adlandırılmıştır. Müslümanların takvimi ise Muharrem ay ilk günü yılbaşıdır. Kutlanması veya kutlanmaması konusuna birşey söylemek benim haddime değil asla , ancak yılbaşında tertemiz bir hayata başlamak istiyorsa bir insan, Allah c.c. yoluna dönmek onun yolunda aşkı ile yanmak istiyorsa. Her ayı , günü ,saati ,dakikayı ,saniyeyi ve anı yılbaşı olarak kutlasın bundan gurur duyarım. Ancak şeytanı adetlerden olan ve aslında şeytan da değil. İnsanların kendileri gaflete sürüklemek için bir bahane ürettiği bu günler , eğlenmeden çok hüzün ve hazanın bir göstergesidir. Allah c.c. ömür verirse ,yeni miladi yılda , yeni hicri yılıma girişte yaptığım gibi tövbe ile geçireceğim inşallah. Allah c.c. yar ve yardımcınız olsun. Sevdiklerinizle nice miladi yıllar , Allah c.c. dostluğuyla sizinle olsun.
 

beklenen

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Haz 2008
Mesajlar
227
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
RAHAMANIN EMRİNİ DUYURMAKLA MÜKELLEFİM :

Mahşerde havzı kevsere Resulullah nida edecek ümmetim gelsin kevserimden içsin diyecek.

herkez hucum edecek Cünkü 7 mızrak boyu güneş telerindedir bir içseler serinleyecekler mahşer azabı kalkacak.

Resullullah bir bakacak ki Rahmanın emri ile melekler havz ı kevsere yaklaşmak isteyen bazı ümmetini tutup tutup geri cekiyor kovuyor melekler.

Resulullah rahmana nida edecek Ya Rabbim ümmetimin gelmesine neden egel olursun ? bunlar ne yaptı ?

Rahman nida edek

Bunlar senin ümmetinken kafire özendiler islam kılıgını begenmeyip kafirliği övdiler onu tercih ettiler.(yılbaşı paskalya gibi şeyler kutladılar)

Havzı kevserden yanılıp zina edip içki içien bile kovulmaz içtirirler Sefaat ettirilip içtirilir.

Bunlar nasipsizdirler.

Sonra kevser e Mehdi ve sakirtleri geliyor nidasını bir melek duyurur.

Resul u ekrem elindeki tası havzın başına bırakır.

Gel yavrum ve kardeşlerim der.

Size bu gün arama tası koymaya bile haya ederim der ve avucu ile içtirir.
 

beklenen

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Haz 2008
Mesajlar
227
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
bunların arasında Rahman diyecekki

Kurban bayramımı hor görüp yılbaşında hindi kesip muhammede inandıgını söyleyenlerdir bunlar.
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
YA Rab işimiz zor! onu dinleme! buna sakın bakma! onu yazma! o İslamcı değil!
Hayatta kaldık yapayalnız, inanana bile güvenemeyeceksek kime???
Kimisi hayal dünyasında gezdiklerini din diye sunar, kimisi kendini padişah sanır,
Ya Rab kaldık mı şimdi yapayalnız kimsesiz?
Özür dilerim Rabbim senin düzenini beğenmemek değil haddim , bilirim yalnız sen doğruyu gösterirsin
Bu arada bu hastalık neyin nesi? kendini bir şey zanneder densizin biri???
Ben şuyum dediğin anda ayak kayma noktası ( oda değil yahu)
Akılın ne olduğunu bir bilsem??
Akıl gidince?? ne kalır? Hiçbirşey garip, hiçbirşey sorma! özür dilerim
azarlamayın yahu bende çeker giderim!
 

kralizasyon

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ara 2012
Mesajlar
12
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
27
Web Sitesi
kralizasyon.net
Yılbaşının benim için bi önemi yok. Sıradan bir gün gibi geçiriyorum yılbaşlarını. Bu yılbaşında da oturup sınavlara hazırlanacağım.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt