Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Veyl O Namaz Kilanlara!_itidal Ile Kilinmayan Namaz, Hiç Kilinmamiş Gibidir! (2 Kullanıcı)

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 6:
Hz.Bekir İbni Abdullah bir gün şöyle der:
-Ey Ademoğlu, eğer izinsiz olarak Rabbinin huzuruna girmek ve tercümansız
O’nunla konuşmak istersen girebilirsin.
Sorarlar:
-Bu nasıl olur?
Cevap verir:
-Abdestini kusursuz alır, kalb huzuru ile namaza durursun. İşte bu andan
itibaren Allah’ın huzurundasın. Tercümansız konuşabilirsin


peygamber efendimiz sav namaza duracağımız zaman Allahı görür gibi ibadet etmemizi söylüyor. hadisi şerifte, "ihsan Allahı görür gibi ibadet etmendir, her ne kadar sen onu görmüyorsan da o seni görüyor" buyruluyor. insanlar karşılarında Allah varmış da onun önünde eğiliyorlarmış gibi, o havayı teneffüs etmeye çalışarak kılmıyorlar namazlarını. genelde namazdan sonra ne yapacaklarını düşünerek kılıyorlar. ben kendimden biliyorum. şeytan illaki boş durmayacak. işini yapacak. ama biz de çabalamalıyız huşumuzdan ödün vermemek için. Allah yardımcımız olsun.
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 7:
Namazı dünyaya veda eden kişi gibi, O’nu (Allah’ı) görüyormuşçasına kıl, sen onu görmesen de o seni görüyor. (Ziya, İbni Mace, Ahmed, İbni Asâkir)
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 8:
Hz.Peygamberimizin (sallallahüaleyhivessellem) bir hadisi şu mealdedir:
-Ahir zamanda ümmetimden bir kısm kişiler vardır ki, cami ve mescitlere
gelerek halka olup otururlar. Bütün zikirleri ve düşündükleri dünyadır ve
dünya sevgisidir. Onlarla asla oturmayın. Allah’ın onlarla bir haceti
yoktur.


ne kadar uyuyor bize değil mi. ahir zaman.bırakın camileri, namazda bile zikrimiz ve düşündüklerimiz hep düna ve dünya sevgisi değil mi. neden böyle oluyor, çünkü namaza ehemmiyet vermiyoruz, dünyalık uğraşlarımızı namazımıza göre değil de, namazımızı işlerimize göre ayarlıyoruz. namazı programa uyduruyoruz. bu da namaza dünyalık uğraşlara oranla daha az önem verdiğimizden kaynaklanıyor.
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
şimdi ise Peygamber efendimizin namazın süresiyle ilgili olan hadislerini iktibas edeceğim. bakalım bize anlatıldığı gibi yatıp kalkmaktan mı ibaret. namazı en iyi Peygamber efendimizin kıldırdığı gibi yine en yavaş kıldıranın da o olduğunu göreceksiniz. yavaş kıldırmasına rağmen bizim namazımıza göre kat kat yavaş ve itidal ile kıldırdığını ve aslında hocaların peygamber efendimizin namazı yavaş kıldırın sözünü ner kadar suistimal ettiğini ve çarpıttığını göreceksiniz.

HADİS 9:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellemden daha mükemmel ve daha kısa namaz kıldıran birinin ardında hiç namaz kılmadım.
"Semiallahu limen hamideh," dedikten sonra o kadar ayakta dururdu ki, galiba yanıldı, derdin. Sonra tekbir alıp secdeye varırdı. iki secde arasında o kadar uzun otururdu ki, galiba yanıldı, diye düşünebilirdin.
Enes radıyallahu anh. Buhârî.


Enes radıyallahu anh ki, çocukluğundan beri efendimizin yanında vakit geçiren birisi. onun namazını en iyi böyle birisi bilse gerek. peki biz naparız bu durumda. rükudan doğrulmamızla yere kapanmamız bir olur. ikinci secdeye kalkmamızla tekrar yere kapanmamız ve tavuk gibi derhal başımızı kaldırmamız arasında çok fazla zaman farkı yoktur. peygamber efendimiz yatıp kalkılarak, tadili erkana riayet edilmeden kılınan namazın hiç kılınmamış olduğunu haber veriyor. duyuyor muyuz bu ihtarı? anlayabiliyor muyuz? hiç sanmıyorum. en başta imamlar bilmiyor. bahaneleri de hazır. "cemaat sabırsız(!)"cemaat doğrusunun hangisi olduğunu bilmiyor ki. öğretilemez mi. ne kolay bir kaçış. yoksa aldatış mı?
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 10:
Kısa sûrelerden küçük ve büyük hiçbir sûre yoktur ki, Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem, farz namazını kıldırırken onları okumamış olsun.
Amr radıyallahu anh. Mâlik.


yani Resulullah sallallahu aleyhi vesellem namazlarını nasıl kısa tuttuğunu şimdi öğrenmiş bulunuyoruz. yani namazı tilavettten kısarak hafif kıldırdığını biliyoruz. değilse Resulullahın secdeleri rükusu, iki secde arası, rükudan doğruluşu, hatta ve hatta namazda Kuran'ı okuyuş şekli asla bizimkilere benzemiyor.
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 11:
Besmelenin ardından Fatiha suresini okur, bunu da her bir ayetten sonra bir miktar durarak yapardı. Bismillahirrahmanirrahim dedikten sonra bir süre bekler sonra, Elhamdulillahi rabbil alemin der bir süre bekler sonra Errahmanirrahim derdi. Aynı şekilde bir süre bekler sonra Maliki yevmiddin derdi. Sureyi sonuna kadar bu şekilde okurdu. Bütün okuyuşları bu şekildeydi. Ayet başlarında durur, ayeti bir sonraki ayete bağlamazdı.(Ebu Davud, Es-Sehmî 64-65 ve Hakim, ayrıca bkz. El- irva(343))

Peygambermizin bütün namazları bu şekildeydi. ister vakit namazı olsun ister gece namazı. acele acele okumaz, tedebbür ve tefekküre imkan verecek şekilde, ayetleri sindire sindire, anlam derinliğine vara vara okurdu. o Resulullahtı, o bile anlayabilmek için huşuyu taa derinliklerinde hissedebilmek için yavaş okurdu. hem de her ayetten sonra bir miktar durur, onu duymadan bir başka ayete geçmezdi. kendi okumalarımızı biz gözden geçirelim artık. utanıyoruz değil mi
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 12:
Hz. Peygamber (sav) Allah Teala’nın emrettiği biçimde namazda Kuran’ı hep tertil üzere okurdu, okurken gevelemez ve acele etmezdi. Bilakis okuması harf harf anlaşılacak şekildeydi.(Ebu Davud, Ahmed, İbnü’l Mübarek) Bundan dolayı sure, aslında kendisinden uzun olan bir sureden daha uzun görünürdü.(Müslim, Malik)


Tertil: Okunan Kur’an’ın anlamını düşünerek harflerin çıkış yerlerine ve tecvide dikkat ederek, anlamına göre sesi yükseltip alçaltarak, hitap eden yerlerde karşıdakine hitap eder gibi bir ses tonuyla, durulacak yerde durup, geçilecek yerde geçerek, ağır ağır, Kur’an’ın gerçek amacını hem duyup hem de dinleyenlere duyurarak okumaktır. Allah Kuran’ı tertil üzere indirmiş ve okunmasında aynı tertilin gözetilmesini emretmiş, şöyle buyurmuştur: Kur’an’ı tertil üzere oku! (Müzzemil 4)
kaynak: Muhammed Nasıruddin El-Elbanî, hadislerle Hz. Muhammed’in namaz kılma şekli, sf 195


ayrıca tertil;

TERTÎL

Tertîl kelimesi, Arapça "rtl" kökünden "tef'l" ölçüsünde bir mastardır. Sözlükte; sözü güzel, yerinde ve düzenli söylemek, bir şeyi doğru yapmak, düzenlemek, sıralamak, açık açık hakkını vererek açıklamak gibi anlamlara gelmektedir (bkz. Râgıb, Müfredât, 273). Aralarında çok az açık bulunan ve gayet düzgün görünen dişler için de "sağr retl" ifadesi kullanılır (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, VIII, 5426). Bir metni okurken yavaş yavaş, acele etmeksizin, tâne tâne, her bir harfin edâsının, nazmının ve manasının hakkını vermek suretiyle okumaya da tertl denmektedir. Kur'an okunuşuyla ilgili olarak, kelimeleri ağızdan kolaylıkla ve düzgün bir biçimde çıkarmak anlamındadır (İbn Kuteybe, Tefsîru Garîbi'l-Kur'an, 262). Kıraatta tertîl; yavaş yavaş, acele etmeden, harfleri ve hareketleri dizilmiş inci taneleri gibi açık bir şekilde, mana ve hikmeti düşünerek metni tâne tâne okumak anlamında kullanılmaktadır (Kurtubî, Tefsîr, I, 17).
Kur'an tertîl üzere nâzil olmuştur. Hz. Peygamber; "Allah, Kur'an'ı indirildiği şekilde okuyanı sever" sözleriyle Kur'an'ı tertîl ile okumayı teşvik etmişlerdir (İbnü'l-Cezerî, en-Neşr, I, 207). Nitekim Kur'an-ı Kerîm'deki "Kur'an'ı açık açık, tâne tâne (tertîl ile) oku" (Müzzemmil, 73/4) ayet-i kerîmesi de bu konuyu açık bir şekilde anlatmaktadır. Alimler bu ayetle ilgili olarak bazı yorumlarda bulunmuşlardır. Fahreddin Râzî, "Kur'an'ı tertîl ile okumak; manasını anlayarak, ayetlerin içerdiği gerçekleri iyice düşünerek okumaktır. Allah'ın azametini belirten ayetleri, bu azameti gönlünde hissederek, tehdîd ve müjdeyi içeren ayetleri de, ümit ve korku duygularıyla dolup taşarak okumaktır" (bkz. Râzî, Tefsîr, XXX, 174) demektedir. Gazâlî de, Kur'an okumaktan maksadın, manasını anlamak ve üzerinde düşünmek olabileceğini; bunun için de Kur'an'ın tertl üzere okunmasının gerekli olduğunu vurgulamıştır (bkz. Gazâlî, İhyâ, I, 289). Bu açıklamalar ışığında Kur'an'ın tertl ile okunmasını; onun anlamını düşünerek, harflerin çıkış yerlerine ve tecvide dikkat ederek, anlamına göre sesi yükseltip alçaltarak, bir hadiste belirtildiği gibi, hitap ifade eden yerlerde karşıdakine hitab eder gibi bir ses tonuyla, durulacak yerde durup, geçilecek yerde geçerek, ağır ağır, Kur'an'ın gerçek amacını hem duyup, hem de dinleyenlere duyurarak okumaktır, şeklinde açıklayabiliriz (bkz. Ali Ünal, Kur'an'da Temel Kavramlar, 71).
Âlimler, Kur'an-ı Kerîm'i sür'atlice okuyup, çok okumanın mı, yoksa ağır olarak okuyup az okumanın mı daha üstün olduğu konusunu tartışmışlar, bir kısmı "Tertîl ve tedebbür ile az okumak diğerinden daha üstündür" demişlerdir. İbn Abbas ve İbn Mes'ud bu görüşü savunmaktadırlar. Bu görüşün sahiplerine göre, kıraatten maksat; Kur'an'ı anlamak, düşünmek, içindekileri bilmek ve onunla amel etmektir (İbn Kayvim el-Cevziyye, Zâdü'l-Meâd, I, 88). Buhârî, Sahîh'inde Kur'an'ın tertîl ile okunmasının gerekliliğine ve sür'atli olarak okumanın mekruh olduğuna dâir bir bab açmış ve bu şekilde okumanın hoş olmadığını Abdullah b. Mes'ud'dan rivâyet ettiği bir hadisle açıklamıştır (Buhârî, Sahîh, VI, 109 vd). İbn Kayyim, İbn Mes'ud'dan şu rivâyeti nakleder: "Alkame, İbn Mes'ud'dan Kur'an okurdu, sesi güzel bir kimse idi. İbn Mes'ud ona "Anam babam sana feda olsun, Kur'an'ı tertl ile oku, çünkü tertîl onun süsüdür" dedi. Yine İbn Mes'ud: "Şiir söyler gibi Kur'an okumayın, çürük hurma atar gibi dağıtmayın. O'nun incelikleri üzerinde durun, kalbinizi onunla harekete geçirin" (İbn Kayyim, Zâdü'l-Meâd, 1, 89). Bu konuda İbn Abbas'tan da şöyle bir rivâyet nakledilmektedir: İbn Abbas'a Ebû Hamze: "Ben süratli Kur'an okuyan bir kimseyim. Çoğu zaman bir gecede Kur'an'ı bir veya iki defa okurum" deyince, İbn Abbas: "Benim ağır ağır bir sure okumam, bana senin bu yaptığından daha güzel geliyor. Eğer sen bu işi yapacaksan, kulakların duyacağı ve kalbin anlayacağı bir kıraatle oku" demiştir (İbn Kayyim, Zâdü'l-Meâd, I, 89). Süratli okuyup, çok okumanın daha fazîletli olduğunu söyleyenler de kim ne kadar fazla Kur'an okursa, o kadar çok sevap kazanacağını belirten hadisi (bkz. Şerhu Sahîhi't-Tirmizî, XI, 34) hareket noktası yapmışlardır. Üçüncü bir görüş daha vardır ki, o da konuyu insanın tabiat ve alışkanlığı ile değerlendirenlerin görüşüdür. Yani Kur'an'ın kıraatini sür'atli veya ağır şekilde okumaya alışmış olan kimseler, alıştıkları şekilde okumalarıdır (geniş bilgi için bkz. İsmail Karaçam, Kur'an-ı Kerîm'in Fazîletleri ve Okunma Kâideleri, 189-191).
Kur'an-ı Kerîm'de "r-t-l" kökü dört defa ve hepsi de "tef'l" ölçüsünde geçmektedir. İkisi Furkan suresi, 4. ayetinde "ve rattili'l-Kur'âne tertîlen" şekillerinde geçmektedir. Furkan, 32. de, inkâr edenlerin Hz. Peygamber'e, Tevrat ve İncil'de olduğu gibi, Kur'an-ı Kerîm'in de parça parça değil de, hepsinin birden indirilmesi gerektiği yolundaki sözlerini anlatan ayetin devamında "Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle (parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk" (Furkan, 25/32) ifâdesinde, Kur'an'ın parça parça indirilmesinin sebep ve hikmetleri anlatılmakta, Müzzemmil, 4.'de de, daha önce açıkladığımız gibi, Kur'an'ın tertîl ile; açık açık, tane tane okunması istenmektedir (Müzzemmil, 73/4). Bu Kur'an ifâdelerinden anlaşıldığına göre, "tertîl" kavramı hem Kur'an'ı kalbe iyice yerleştirmek amacıyla bölümlere ayırmak, açıklamak (bkz. Sâbûnî, Safvetü't-Tefâsir, II, 573), hem de onun manasını düşünmek, anlamak ve yaşamak amacına yönelik olarak ağır ağır, dura dura okumak anlamlarını ifâde etmektedir (Bkz. Sâbûn, III, 728).
Erdoğan PAZARBAŞI


Kaynak: alim fecir program Cdsi
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 13:
Enes radıyallahu anh şöyle demiştir: “Rasulallah’ı bize nasıl namaz kıldırırken gördüysem size de öylece namaz kıldırmaktan vazgeçmeyeceğim. Rasulallah sallallahu aleyhi ve selem başını rükudan kaldırdığında gören secde etmeyi unuttu diyecek kadar ayakta dikilirdi. Başını secdeden kaldırınca iki secde arasında yine gören ikinci secdeyi unuttu deyinceye kadar otururdu.”(Sahih-i Buhari 821, Sahih-i Müslim 472)

Belki de zamanımızda olduğu kadar hiçbir zaman namaz bu kadar zayi edilmiş değildi. Namazın zayi edilmesi fitnesi kendisini ilme nispet edenler arasında hatta hadis ehli olduklarını söyleyenler arasında bile yayıldı. Üstelik onlar kendilerine Rasulullah’ın hafif namaz kıldırmaya dair emirlerini kalkan yaptılar. Halbuki Nebi sallallahu aleyhi ve selem insanların namazı en hafif kıldıranı olduğu halde rükunlerini tam manasıyla yerine getirirdi. (yorumun sahibi: Namazda Huşûya Götüren 33 Etken, M Salih El- Müneccid, Sf. 23)

...

HADİS 14:
Bera b. Azib radıyallahu anh ise şöyle demiştir: “Muhammed sallallahu aleyhi ve selem efendimiz ile beraber kılığımız namazları iyice gözetleyip dikkat ettim. Kıyamı ve kadesi hariç olmak üzere rükûsu, secdesi, iki secde arasındaki oturuşu ve rükûdan sonraki ayakta bekleyişi hemen hemen eşit uzunluktaydı.” (Sahih-i Buhari 792, Sahih-i Müslim 471)
Yukarıda zikrettiğimiz hadisler göstermektedir ki, iki secde arasındaki oturuşun uzunluğu secdenin uzunluğu kadar veya ona yakın, rükudan sonraki ayakta bekleyiş, rükû uzunluğunda veya ona yakın olmalıdır. (yorumun sahibi: Namazda Huşûya Götüren 33 Etken, M Salih El- Müneccid, Sf. 23)
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 15:
Enes ibnu Malik şöyle demiştir: “Sizin emiriniz olan şu gençten –Ömer İbnu Abdilaziz- daha çok namazı Resulullah’ın namazına benzeyen birisini görmedim.” Bunu rivayet eden Said İbnu Cübeyr diyor ki: “Biz Ömer İbnu Abdilaziz’in arkasında rüku ve secdede onar kez tesbih (sübhane rabbiyel azim, sübhane rabbiyel a’la) diyebiliyorduk. (Ebu Davud 888, Nesai 1135, Ahmed 3/162)
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 16:
Resulullah (Sav) buyuruyor ki, kulun kıyamet gününde ilk hesaba çekileceği şey namazdır. O düzgün çıkarsa diğer amelleri de düzgün olur, namazı bozuk olursa diğer amelleri de bozuk olur.

namazımız bozuk çıkarsa diğer amellerimize bakılmayacağını haber veriyor Resulullah. o yüzden hepimiz namazlarımızı miraç namazı yapmaya çalışmalıyız
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 17:
Hz. Peygamber, namazda üç şeyi yasaklamıştır. Horozun yem yemesi gibi namaz kılmayı, köpeğin oturuşu gibi oturmayı ve tilki gibi sağa sola bakmayı. (Ahmed, Ebu Ya’la, kaynak: hadislerle Hz. Peygamber’in namaz kılma şekli, Elbanî, sf 141)
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 18:
Hz. Peygamber bir adamın rükusunu tam yapmadığını, secdesini de tavuğun yem yemesi gibi yaptığını gördü. Bunun üzerine şöyle dedi: Şayet bu adam bu hali üzere ölse Muhammed’in dininden başka bir din üzere ölmüş olur.(namazı karganın leş gagalaması gibi yapmaktadır.) rükusunu tam yapmayan ve secdesini leş gagalar gibi yapan kimsenin örneği, bir veya iki hurma yediği halde açlığını gidermede bu hurmaların faydası olmamış aç insan gibidir. (Ebu Ya’la, Acurri, Beyhaki, Taberani)
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 19:
Hz. Peygamber rükudan doğrulduktan sonra ayakta bekleyişini daha önce geçtiği üzere zaman olarak rükusuna yakın yapardı. Hatta bazen bu duruşunu o kadar uzatırdı ki bazıları, (uzun süre ayakta durması sebebiyle) “Hz. Peygamber unuttu” derdi.(Buhari, Müslim)
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
HADİS 20:
Enes Bin Malik: “Ben hazreti Peygamberin bize namaz kıldırdığı gibi size namaz kıldırmaktan kaçınmam. Sabit şöyle söyler: “Hz. Enes sizin yaptığınızı hiç görmediğim bir şey yapardı. O başını rükudan kaldırdığında ayakta durur; öyle ki birisi “Galiba unuttu” diyecek kadar beklerdi. Sonra iki secde arasında oturur, öyle ki birisi “Galiba unuttu” diyecek kadar beklerdi. (Buhari, Müslim, Ebu Davud)

KEŞKE BİZİM İMAMLARIMIZ DA BİZE BÖYLE DESE! "ben size Resulullahın namaz kıldırdığı gibi size namaz kıldırmaktan kaçınmam!"... tavır budur, bu olmalıdır. Resulullahtan daha hafif namaz kıldıran yoktu. şimdi kim hangi cüretle namazları idman haline getirme küstahlığını kendinde görüyor. hem de ne uğruna! ılımlı islam. insanların nefislerine zor geliyor secdede biraz daha fazla kalmak, namazı bi 5 dakika daha uzatarak, kalbinin derinliklerinde duyarak kılmak. Allah affeder diye düşünüp de Allahın hikmet ve mafiret dairesine tecavüz ediyorlar, sınırı ihlal ediyorlar. Allah'ın eğer birtakım konularda koyduğu ölçüler varsa, ve siz bunu bile bile ona uymuyor sonra da "Allah affeder(!)" gibi talihsiz bir zanda bulunuyorsanız kendi kendinizi kandırıyor nefsinizin oyununa geliyorsunuz demektir. ha bilmeyenler haberdar olmayanlar için bişey diyemem. ama bile bile böyle yapanlara gerçekten yazık. böylelerinin bahaneleri de hemen hazır. cemaat sıkılıyor. yazık vallahi yazık!
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
"Bid’atler yayılınca, ilmi olan bunu herkese bildirsin, bildirmezse, Kur’an-ı Kerim’i gizlemiş sayılır"

"Ortalık karışıp yalanlar yayılıp ,dinden olmayan şeyler ortaya çıkınca, adetlere karıştırılınca , Ashabıma dil uzatılınca ,doğruyu bilen herkese bildirsin, Allahü Tealanın ,meleklerin ve bütün insanların doğruyu bildiği ve gücü yettiği halde bildirmeyenlere olsun. Allahü Teala böyle alimlerin farz ve diğer ibadetlerini kabul etmez. "( c.1, M 251 )
 

ping_pong

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Haz 2008
Mesajlar
691
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
HADİS 17:
Hz. Peygamber, namazda üç şeyi yasaklamıştır. Horozun yem yemesi gibi namaz kılmayı, köpeğin oturuşu gibi oturmayı ve tilki gibi sağa sola bakmayı. (Ahmed, Ebu Ya’la, kaynak: hadislerle Hz. Peygamber’in namaz kılma şekli, Elbanî, sf 141)


bilgiler için cok tesekkürler
Allah namazlarımızı kabul etsin
ya ben köpeğin oturuşu gibi oturmayı anlamadım
nasıl oturus bi anlatabılırmsınız
selam ve dua ile
Allaha emanet olun​
 

acem_kizi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2007
Mesajlar
891
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
Azerbaycan
Allah bu yazıları yazandan da paylaşandan da razı olsun kardeşim :)
 

abdur_RAHMAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Şub 2008
Mesajlar
33
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
bilgiler için cok tesekkürler
Allah namazlarımızı kabul etsin
ya ben köpeğin oturuşu gibi oturmayı anlamadım
nasıl oturus bi anlatabılırmsınız
selam ve dua ile
Allaha emanet olun​
Hz. Âişe (Radıyallâhu anha): "Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam), köpek oturuşu gibi oturmayı ve erkeklerin dirseklerini yırtıcı hayvanlar gibi yere yatırmasını yasaklamıştır" Buhari.
köpeğin oturuşu gibi oturmamaktan kasıt, secdede dizlerin karından uzak tutulması ve dirseklerin yanlarından uzaklaştırılmasıdır Allahualem, selametle...

Allah bu yazıları yazandan da paylaşandan da razı olsun kardeşim :)
Allah cümlemizden razı olur inşallah
 

ping_pong

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Haz 2008
Mesajlar
691
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Hz. Âişe (Radıyallâhu anha): "Peygamber (Aleyhissalâtü vesselam), köpek oturuşu gibi oturmayı ve erkeklerin dirseklerini yırtıcı hayvanlar gibi yere yatırmasını yasaklamıştır" Buhari.
köpeğin oturuşu gibi oturmamaktan kasıt, secdede dizlerin karından uzak tutulması ve dirseklerin yanlarından uzaklaştırılmasıdır Allahualem, selametle...

bilgi için cok tesekkürler
Allah razı olsun
selam ve dua ile...​
 

irfani

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Haz 2008
Mesajlar
63
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Sünnet terk edilmiş olmaz

Sual: Peygamberimiz, (Sünnetimi terk edene şefaatim haramdır) buyurduğuna göre, sünnetler yerine kaza kılmak haram olmuyor mu?
CEVAP
Hayır, kaza kılınca, sünnete de uyulmuş olur. Bunu birkaç yönden açıklayalım:

1- Sünnetler yerine kaza kılan, sünneti terk etmiş olmaz. Çünkü Peygamber efendimiz, farzın yanında nafile namaz da kılardı. Kıldıkları bize sünnet olmuştur. Beş vakit namazın sünnetlerini kılmaktan maksat, o vakit içinde, farzdan başka bir namaz daha kılmaktır. Farzın yanında kaza kılınca yine sünnet kılınmış oluyor. Sadece farz kılıp yanında hiçbir şey kılmayan, ancak o zaman sünneti terk etmiş olur. (Nevadir-i Fıkhiye)

2- Kaza borcu olanın sünnet ve nafile kılması, ahmaklıktır. Dört mezhepte de kaza kılması gerekir. Din kitaplarında diyor ki:
Kaza namazı borcu var iken, nafile kılmak ahmaklıktır. (Bey ve Şira risalesi)

Hazret-i Ali'nin rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Zahire-i Fıkh, Fütuh-ul-gayb m.48] (Bu hadis-i şerifi açıklayan Hanefi âlimlerinden Abdulhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki: Bu hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz. Çünkü sünnetler de nafiledir.)

Seyyid Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyurdu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafilesi kabul olmaz) hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz borcu varken nafile ile meşgul olmak ahmaklıktır. Kaza borcu olanın nafile kılması, alacaklıya, borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler ise kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan kâr olmaz. (Fütuh-ul-gayb m.48)

Hazret-i Ebu Bekir, Hazret-i Ömer'e yaptığı vasiyette buyurdu ki:
Üzerinde farz borcu olanın nafile ibadetlerini, Allahü teala kabul etmez. (Kitab-ül Harac)

3- (Sünnetimi terk edene şefaat etmem) hadis-i şerifindeki sünnet, namazın sünnetleri değildir, diğer sünnetler de değildir. İslamiyet demektir. Burada sünnet, yol demektir. Benim sünnetim demek, benim yolum demektir. Şeyh-ul-islam İbni Kemal Paşazade hazretleri, (Şerh-ı hadis-i erbain) kitabında, (Sünnetimi terk edene şefaatim haram oldu) hadis-i şerifini açıklarken buyuruyor ki: Bu hadis-i şerifteki sünnet, İslamiyet demektir; çünkü mümin, büyük günah işlese de şefaatten mahrum kalmaz. Nitekim hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ümmetimden, büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim.) [Ebu Davud]

Gerek namazın sünnetlerini ve gerekse diğer sünnetleri terk etmek, büyük günah değildir. Büyük günahlara şefaat edilince, sünneti terk edene elbette şefaat edilir.

Bunlara uymak elbette büyük nimet ve saadettir ama bunlardan bir kısmını yapmayan Müslümana, (Sen şefaatten mahrum kalırsın) demek çok yanlış olur; çünkü Peygamber efendimiz, büyük günah işleyenlere bile şefaat edecektir. (Ebu Davud)

dinimizislam.com dan alıntıdır
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt